24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 14 ARALIK 2019 CUMARTESİ EDİTÖR: CAFER KURT TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN HABER Şahsım devleti Devlet nedir? Üzerine ciltler dolusu kitap yazıldı, daha da yazılır. Kimi görüşe göre yücelik nesnesi, kimi görüşe göreyse toplumsal baskının, zorlama gücünün örgütlenme aracı. Ama siyasal düşünceyi tarihsel olarak belirleyen bir ana eksen daha var, bugün oraya bakalım. Antikçağdan itibaren bizim bugün devlet adını verdiğimiz örgütlenme biçimini tanımlamak için hep “kamusallık” olgusu vurgulanmıştır. Buradaki kamusallık, herkesi ilgilendiren, ortak meselelere dair bir iktidar biçimine gönderme yapar. Yani özetle devlet, doğuşu ve ilgilendiği işler bakımından kamusaldır, en şahsi iktidarlar bile kendilerini bu kamusallıkla eşitlemek, kendilerini kamusalın tek temsilcisi gibi sunmak zorundadır. 14. Louis’ye atfedilen “devlet benim” sözünü de bu çerçevede anlamak gerekir. Devletin “kamusallık” vasfını tek kişinin, bir şahsın üstlenmesi genellikle mutlak monarşilerde ve yozlaşmış, despotik rejimlerde görülen bir özelliktir. Kamusallıkta karar vasfının tüm yurttaşları kapsaması ise “halk iktidarı” anlamında demokrasi ve cumhuriyetle mümkündür. Tarihsel seyir, devletin bir gerçek şahısla özdeşleşmesinden, devletin gerçek kişilere bağımlı olmayan bir tüzel, hukuksal kişilik kazanmasına, keyfilikten uzaklaşmasına, halkın karar süreçlerine katılmasına doğru ilerlemiştir. Demek ki devletin demokratikleşmesinin tarihi, devletin kişiliği sorununun gerçek kişilerden hukuki kişiliğe geçişle çözüme kavuşturulmasının da tarihidir. Şahıs devletlerindeyse gerçek kişiler kendilerini devletle eşitler. Bu aslında, devletin kaderinin gerçek kişilere bağlanmasına ve devletin ömrünün geçici olmasına yol açar. Oysa şahıs devletinden hukuki kişilik sahibi devlete geçiş, devlette devamlılığı, sürekliliği sağlar. Bir kişinin kaderinin devletin kaderi haline gelmesini önler. Siyasal düşüncede bu devamlılığı sağlayan da egemenlik kavramı olmuştur. Egemenlik kime ait olacaktır ve kim tarafından kullanılacaktır? Demokratikleşme tarihi, tüm dünyada egemenliğin tek kişiden ve bir şahıs devleti görüntüsünden uzaklaştırılmasının, mutlak yürütme gücünün, tek kişide toplanan otoritenin giderek yasama alanına doğru kaymasının da tarihidir. Yasama, yani Meclis, hem halkın yönetime katılmasının aracı haline gelmiş, hem de devletin “karar” mekanizmasını şahsilikten çıkararak gerçek anlamda kamusallaştırmıştır. Öyleyse, karar ve yasama gücü halkta olduğunda devlet kamusallaşır; bu güç yürütmede, tek kişide toplanmaya başladığında devlet yeniden şahsileşir. İlki tüzelkişilik olarak devlete; ikincisi ise gerçek kişi olarak devlete ait tanımlardır. Mutlak monarşiden cumhuriyete geçiş süreçlerinde ülke isimlerinin nasıl anıldığına bakmak da anlamlıdır. Örneğin Kurtuluş Savaşı sırasında Ankara’da açılan ilk meclisimizin anayasa toplantılarında Memaliki Osmaniye ifadesinin yerine, henüz Cumhuriyet ilan edilmediği için, Türkiye Halk Devleti ibaresi de teklif edilmiş; ancak sonuçta Türkiye Devleti ibaresinde karar kılınmıştır. Teklifler arasında yer alan Halk Devleti ifadesi, şahıs, zümre, aile, sınıf devletinin karşısında bir devlet tanımlama arayışının uzantısıdır. Devlet ya şahıslarındır ya da halkın. Benimsenen Türkiye devleti ifadesi de, bir aileye, hanedana, ayrıcalıklı bir gruba tapulu olarak düşünülen devletin sahipliğinin bir ülkenin bütününe doğru genişletilmesine işaret eder. Artık devlet sadece bir şahsın, ailenin, hanedanın değil; Ahmet’in, Fatma’nın, Veli’nin, Mehmet’in, topyekun Türkiye ahalisinin devletidir. Uygulamadan söz etmiyoruz, teorik temellendirme ve açılan fırsat kapısına vurgu yapıyoruz. Bu süreçte yaşanan tartışmalarla ilgilenenler, rahmetli Bülent Tanör Hoca’nın OsmanlıTürk Anayasal Gelişmeleri kitabına mutlaka bakacaktır.  Demek ki bir devleti şahıs devleti olmaktan çıkaran anahtar; yetkinin halka doğru genişletilmesi, Meclis’in gücünün artırılması; devletin kaderinin tek kişiye bağlanmaması; egemenliğin kayıtsız şartsız tek kişiye değil, millete ait olduğu bir düzen kurulması; keyfi kararların yerini denetimli, hukuksal bir düzenin almasıdır. Bütün bunlar varsa devlet demokratiktir, halk devletine yakındır; yoksa şahıs devletidir.  Erdoğan’ın geçenlerde sarf ettiği, “İngiltere, Almanya, Fransa ve şahsım dörtlü zirve yaptık” cümlesinin bana çağrıştırdıkları bunlar. Karar sizin. Özkoç: Bakan Selçuk’un hangi söylediği doğru? CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, Bakan Zehra Zümrüt Selçuk’un 15 Temmuz şehit yakınları ve gaziler için toplanan yardımlarla ilgili TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda “Para fonda duruyor”, Genel Kurulda ise “Hazinede duruyor” dediğini belirterek; “Hangisi doğru” diye sordu. Özkoç, Mecliste düzenlediği basın toplantısında, TBMM Genel Kurulu’nda şehit yakınları ve gaziler için toplanan yardımlara ilişkin soru yönelttiğini anlattı. Özkoç, “Bu paraları sorduğumuz için CHP, AK Parti Grubunun saldırısına uğradı. Ağzımızdan çıkan tek sözcük ‘şehit yakınlarının paralarını verin’ oldu” dedi. Özkoç, Bakan Selçuk’un yardımlarla ilgili Plan ve Bütçe Komisyonu’nda “Para fonda duruyor”, Genel Kurulda ise “Hazinede duruyor” dediğini belirterek; “Hangisi doğru” diye sordu. l ANKARA/Cumhuriyet Davutoğlu, partisinin kuruluş toplantısında üstü kapalı olarak Erdoğan’ı eleştirdi Dertleri iktidarda kalmak Gelecek Partisi’nin tanıtım toplantısında hedeflerini açıklayan Ahmet Davutoğlu, isim vermeden AKP iktidarını ve Cumhurbaşkanı Re cep Tayyip Erdoğan’ı eleştirdi. “Lider kültü”nü reddettiklerini belirten Da vutoğlu, ülkeyi yönetenle rin “iktidarda kalmak” dı şında bir dertlerinin olma dığını söyledi. Ailenin si EMINE KAPLAN yasal hayatın dışında tutulması gerektiği mesajını veren Davutoğlu, hedef lerinin yeni bir anayasa yapılması, de mokratik parlamenter sisteme geçil mesi, kapsayıcılık ve ortak akıl olduğu nu söyledi. Davutoğlu, “güç devşirme” aracı olarak görülen yargıda da kap samlı reform vaadinde bulundu. Davutoğlu, AKP’nin 18 yıl önce ku ruluş toplantısını yaptığı Bilkent Otel’de, dün kuruluş dilekçesi İçiş leri Bakanlığı’na verilen “Gelecek Partisi”ni anlattı, kurucular kurulunun tanıtımını yaptı. Davutoğlu, özetle şu görüşleri dile getirdi: Özgürlükçü laiklik anlayışı: Siyaseti mizin temel felsefesi, geleneğe saygılı özgürlükçülüktür. Milletimizin tecrü belerinden neşet etmiş değerlerini de, modernleşme sürecimizin eseri olan ve Mustafa Kemal Atatürk öncülüğünde kurulan Cumhuriyetimizin ve demok rasimizin birikimini de koruyacak ve gelecek nesillere aktaracağız. Kısıtla yıcı laiklik anlayışı da, dine siyasal dü zen içinde işlevsel bir rol tanımlama çabası da, tek bir dini akımın siyasal düzeni antidemokratik yöntemlerle ele geçirerek dinsiyaset ilişkisini belirle me iddiası da, küreselleşmeyle derinle şen varoluşsal sorunlar karşısında ge çerliliğini yitirmiştir. Devlet, bütün di ni/mezhebi/felsefi anlayışlara ve top luluklara aynı mesafede olmalı ve eşit yaklaşım göstermelidir. Bu çerçevede temel ilkemiz özgürlükçü laiklik ve ço ğulcu din anlayışıdır. Dini ya da sekü ler hiçbir yapının devlet içinde ayrıca lıklı bir konum elde etmesine müsaade edilmeyecektir. Dini/mezhebi referans lı yapıların, devletin rasyonel bürok Ekonominin “derin bir krizin” içerisinde olduğuna dikkat çeken Davutoğlu, “Türkiye’yi yönetenlerin iktidarda kalmanın dışında gündemleri bulunmamaktadır. Adalet meselesi olmayanların milletimizin geleceği için söyleyecekleri de kalmamıştır” dedi. ratik mekanizmalarla işleyen yapısına müdahale ederek paralel yapılanmalara yönelmesi engellenecektir. Alevi örgütlerinin talepleri: Alevi yurttaşlarımızın inanç ve öğreti temelli taleplerine, geleneksel mürşid, pir ve dede ocakları esas alınarak ve modern Alevi örgütlerinin talepleri göz önünde bulundurularak, eşit yurttaşlık hakkı ve demokratik uzlaşı temelinde çözüm bulunacaktır. Aile siyasal alanın dışında: Özel hayat alanı olan birey ve aile mahremiyetine mutlak şekilde saygı gösterilmeli ve siyasal alanın dışında tutulmalıdır. Kamu görevi yürütenlerin aile mensupları ne özel bir ayrıcalığa sahip olmalıdır ne de yıpratıcı bir eleştiriye muhatap kılınmalıdır. Siyasi ahlak, s¸effaflık, siyasetin finansmanı ve imar rantlarının vergilendirilmesi yasaları acilen çıkarılacaktır. Demokratik parlamenter sistem: 2016 referandumuyla benimsenen cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin de demokratik kriterleri karşıladığını söylemek mümkün değildir. Yeni sistem, demokratik standartlarda da sert bir düşüşe yol açmıştır. Her türlü vesayetten arındırılmış demokratik bir parlamenter sistemi savunuyoruz. Temsilde adalet ilkesini hayata geçirmek üzere seçim barajı uygulamasına son verilmelidir. Mülakat kaldırılacak: Devlet yönetiminde temel ilkemiz ehliyet, liyakat ve emanettir. Mülakat sistemi kaldırılacak, yerine objektif kriterlere dayalı sınavlar yapılacaktır. Son dönemde kişiselleştirilen ve yetkisiz aktörlerin devreye girmesiyle kurumsal niteliği zaafa uğrayan diplomatik ilişkilerin, köklü 18 ESKI VEKIL Gelecek Partisi’nin 154 kişilik kuru cular kurulunda Davutoğlu dışında 18 eski AKP milletvekili, 3 eski AKP il başkanı yer aldı. Rum asıllı Dimosthenis Rafeletos, Ermeni asıllı Etiyen Mahçupyan ve Süryani asıllı Nazmi İrak, eski büyükelçiler Ümit Yardım ve Yusuf Ziya Özcan, Alevi Kültür Dernekleri Başkanı Doğan Demir, 15 Temmuz’da yaşamını yitiren AKP’li Erol Olçok’un eşi Nihal Olçok da yer aldı. Partinin amblemi yeşil ve beyaz renklerden oluşan beş köşeli “çınar yaprağı” oldu. Bu arada, 143 sayfalık parti programında, modern Alevi ögrütlerinin talepleri göz önünde bulundurularak cemevlerine hukuki statü tanınma sı, eğitim ve istihdama yönelik taleplerine eşit yurttaşlık hakkı ve demokratik uzlaşı temelinde çözüm bulunacağı kaydedildi. Programda anadilin eğitimde ve sosyal hayatta öğretilmesi ve kullanılmasının aidiyet bilincini güçlendireceği vurgulandı. devlet tecrübemize dayalı bir şekilde yeni bir ahenge kavuşturulması zaruridir. Ekonomi derin krizde: Türkiye ekonomisi derin bir krizin içerisindedir. Türkiye’yi yönetenlerin iktidarda kalmanın dışında başka bir gündemleri bulunmamaktadır. Türkiye derdi olmayanların, millet derdi kalmayanların, adalet meselesi olmayanların milletimizin geleceği için söyleyecekleri de kalmamıştır. Onun için hep geçmişi konuşuyorlar, hep aynı şeyleri söylüyorlar, adaleti, hukuku, hakkaniyeti, şeffaflığı dürüstlüğü, ahlakı, eşitliği duyunca rahatsız oluyorlar. 3.2 milyar tasarrufİBB 2020 YILI BÜTÇESİ OYBİRLİĞİYLE KABUL EDİLDİ HAZAL OCAK İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde dün 2020 2024 Stratejik Plan ile 2020 yılı performans programı ve mali bütçesi oybirliğiyle kabul edildi. 25.9 milyar liralık 2020 Bütçesi’ni sunan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, israfa son verdiklerine dikkat çekerek “7.9 milyar liralık bütçe açığını 4.7 milyar TL’ye indirdik. Sadece 6 ayda ve bizden önceki yönetimin planladığı, kucağımızda bulduğumuz bütçeden 3.2 milyar lira tasarruf sağladık” dedi. İmamoğlu, İBB Meclisi’nin dünkü toplantısında, belediyenin 2020 yılı bütçesi, yeni yatırımlar ve 5 yıllık stratejik planına ilişkin sunum yaptı. İmamoğlu, 26 Haziran’da İBB yönetimini ağır bir borç yüküyle devraldıklarını belirterek “Kucağımızda vadesi geçmiş yaklaşık olarak 6 milyar liralık bir borcu teslim alarak işe başladık. Personelimizin maaşlarını ödeyecek paramız yoktu kasada. Yıl sonuna kadar bizden önceki yönetimin yaptığı bütçeye göre 7.9 milyar liralık bir büyük bütçe açığı devraldık. Yani 6 milyar liralık vadesi geçmiş borç, artı sene sonuna kadar da yaklaşık 8 milyar lira daha para ihtiyacı. Toplamda 14 milyarlık bir bütçe açığı devraldık. Özetle biz 7.9 milyar liralık bütçe açığını 4.7 milyar TL’ye indirdik. Sadece 2.2 milyarlık borçlanma yetkisi alarak yaklaşık 8 milyar liralık açığı yönettik” dedi. ‘Milyonluk fark yarattık’ İBB iştiraklerinin 23.5 milyar lira öngörülen bütçesinin de yüzde 15 daralmayla 20.5 milyar lira olarak gerçekleştiğine dikkat çeken İmamoğlu, “İGDAŞ hariç iştiraklerimizde yaklaşık 600 milyonluk fark yarattık, İGDAŞ ile birlikte 900 milyon lira gibi bir kâr ile bu yılı kapatıyoruz. Önümüzdeki sene bunu en az iki katına çıkaracağız” diye konuştu. Yatırımlarda en büyük payı ulaşıma ve metroya ayırdıklarını belirten İmamoğlu, 2020 yılında 10 milyar liralık yatırım bütçesi planladıklarını anlattı. Öte yandan İmamoğlu dün toplu ulaşım sistemindeki mevcut durum, iyileştirme ve çözüm önerilerinin görüşüldüğü “Lastik Tekerlekli Toplu Ulaşım Çalıştayı”nda konuştu. İmamoğlu 1718 Aralık’ta İstanbul Ulaşım Kongresi’nin düzenleneceğini söyledi. l İSTANBUL ‘SÜKSE İÇİN İHANETE EVET DEMEYİZ’ İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, İBB Meclis toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. İmamoğlu, gazetecilerin “Kanal İstanbul’la ilgili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sizi kastederek ‘İşine baksın’ dedi. Ne diyeceksiniz” sorusuna, “Ben toplumun menfaatlarını ve haklarını korumak için belediye başkanı seçildim. ‘Sen otur işine bak’ cümlesinin bir başka açılımı, ‘En iyisini ben bilirim’ demektir. En iyisini 16 milyon bilir” dedi. İmamoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün Kanal İstanbul’la ilgili, “Dünyada büyük sükse yaratacak. CHP’nin takoz siyasetine boyun eğmeyiz” açıklamasının sorulması üzerine ise “Biz, birileri sükse yapsın diye İstanbul halkına ihanet edecek, yarın pişman olacakları hiçbir projeye ‘evet’ demeyeceğiz” yanıtını verdi. ‘OTURUP İŞİNE BAKANLAR GİTTİ’ İBB Başkanı İmamoğlu, dün gazeteci Uğur Dündar’ın Tele 1 ekranlarında yayımlanan ‘Uğur Dündar ile Demokrasi Arenası’ programının ilk konuğu oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kanal İstanbul tartışmasında “Sen otur işine bak” dediği İBB Başkanı İmamoğlu, “Oturup işine bakanlar gitti. O devir bitti. Bu millet bir daha bunları seçmez. Büyükşehir belediyesinin görev ve yetkileri, beldenin ve belediyenin kurumsal yapısının hak ve menfaatlarını korumak. Ben işime bakıyorum” ifadelerini kullandı. Kanal İstanbul projesini toplumun yüzde 95’inin bilmediğini söyleyen İmamoğ lu, “Çok yüzeysel bir proje. Bir araştırma raporunda çok önemli bir tarif var: ‘Ya kanal ya İstanbul.’ Toplumun ikna olması lazım. Dünyanın bile incelemesi lazım. herhalde mahkemeler dolar taşar itirazlarımızı veririz. Dava açarız. Elimde yetki olsa İstanbul’u doğusundan batısına sit alanı ilan ederim. Halk, halkı hiçe sayanlara ve halka sormadan böyle büyük projelere imza atanlara 23 Haziran’da cevap verdi, sizin döneminiz bitti. Tarihin neredeyse en yüksek işsizliğinin yaşandığı şu dönemde 75 milyar liranın İstanbul’da bir kanala harcanması doğru değildir’ dedi. CHP LIDERI KILIÇDAROĞLU, ERDOĞAN’A SORDU: ‘BMC, Tank Palet’i kaç liraya kiraladı’ CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a “Katar ordusunun en büyük ortağı olduğu BMC firması, Tank Palet Fabrikası’nı 25 yıllığına kaç Türk Lirası’na kiraladı” sorusunu yöneltti. Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşım ile Erdoğan’ın önceki gün, “Sakarya Tank Palet Fabrikası’nın ileri teknolojisinin olmadığını ve zarar ettiği” iddiasını anımsattı. Erdoğan’ın BMC firmasının fabrikayı 25 yıllığına kiraladığını açıkladığını ve fabrika için “devredildi” ifadelerini kullandığını belirten Kılıçdaroğlu, “Erdoğan’a soruyorum” diyerek, şu soruları yöneltti: “Sözlerinizden 1. Ana Bakım Merkezi Komutanlığı/Müdürlüğü’yle (Tank Palet Fabrikası) ilgili işlemlerin bir kiralama işlemi olduğu anlaşılıyor. Öyleyse kiralanmaya ilişkin ilan hangi gazetede yayımlandı? Kiralama işlemi için kaç firma teklif verdi? Katar ordusunun en büyük ortağı olduğu BMC firması, fabrikayı 25 yıllığına kaç Türk Lirası’na kiraladı” l ANKARA/Cumhuriyet MERAL AKŞENER: 20 milletvekili veririm İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Ahmet Davutoğlu’nun kurduğu “Gelecek Partisi” ile ilgi li, “Benden 20 milletvekili isteseler veririm” dedi. TV 100’de katıldı Akşener ğı programda soruları yanıtlayan Akşe ner. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ni eleştirerek, “Diyelim ki bana ya da Sa yın Kılıçdaroğlu’na, Erdoğan her türlü ha kareti ediyor. Sonra biz ona cevap verdiği niz zaman mahkemelik oluyoruz çünkü o Cumhurbaşkanı. 2019’un dünyası budur” dedi. Davutoğlu’nun Gelecek Partisi ve Ali Babacan’ın kurması beklenen partiye iliş kin “Sizden 20 milletvekili isterse, verir mi siniz” sorusuna Akşener, “Biz böyle bir yol dan geçtiğimiz için elbette evet derim. Pek çok insan size bel bağlamış ki bize bir de büyük bir haksızlık yapıldı. Sonuç olarak ben bunu Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’ndan nasıl gidip istediysem benden de Babacan veya Davutoğlu böyle bir talepte bulundu ğu zaman elbette evet derim” ifadelerini kullandı. l İç Politika 282 OTOBÜS ALINACAK Yavaş’ın kredi teklifi kabul edildi SENA YAŞAR Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanı Mansur Yavaş’ın, belediyeye 282 adet otobüs alımı için borçlanma teklifini daha önce komisyonda reddeden AKP ve MHP grubu, mecliste “evet” oyu verdi. ABB Meclisi aralık ayı son oturumunda, otobüs alımı için Yavaş’ın Merkez Bankası faizinin yarı fiyatına bulduğu 60 milyon Avro’luk dış kredi kullanılmasına ilişkin borçlanma yetkisi görüşüldü. Yavaş, borçlanmayı eleştirenlere “Ben geldim sekiz buçuk milyon borç, ayda 52 milyon sizin harcadığınız paranın faizini ödüyorum. O yetmiyor, raylı sistemlere yılda 120 milyon TL ödemeye başladık. O da yetmiyor, benden önceki dönemde 400 milyon liralık SGK borcu gelmiş tepemize çökmüş. Ama niye böyle olmuş söyleyeyim. 342 milyon çeşitli heykellere harcanmış. Bu, 457 tane otobüse denk geliyor. Dinozor ve kamuflaj malzemelerine harcanan para ise 26 otobüse denk geliyor. Ankara’ya yapılan giriş kapılarının maliyeti ise 95 adet otobüs yapıyor. 439 milyon lira ölü yatırımlara gitmiş. 586 otobüs almaktan mahrum kalmışız. Halk karda kışta, güneşte otobüs bekleyip çile çekerken benim dinozora para harcayacak halim yok” dedi. l ANKARA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle