28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR EDİTÖR: ORHUN ATMIŞ TASARIM: İLKNUR FİLİZ 131 ARALIK 2019 PAZAR Burası her tür iyi müziğinYeni atanan genel sanat yönetmeni Cem Mansur CRR’nin geleceğini anlattı: kucaklaşacağı çatı olacak 4 Aralık’ta İdil Biret ve Cihat Aşkın’ın solist olduğu konserde orkestrayı “50. Sanat Yılı” dolayısıyla besteci, şef Çetin Işıközlü yönetecek. GÜLÇİN GÜLAN Dünyanın dört yanında konserler veren, Türkiye Gençlik Filarmoni Orkestrası’nın da (TUGFO) kurucu şefi olan Cem Mansur’un, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Cemal Reşit Rey (CRR) Konser Salonu Genel Sanat Yönetmenliği’ne atandığı 11 Ekim’de kamuoyuna resmen açıklandı. Man sur, sezon açılışında görevi Aslan Özdemir’den devraldı. Özdemir, “Cem Mansur bilgisi, bi rikimi ve vizyonu ile klasikten gü nümüze, dünyanın ve bizim sesleri mizi, İstanbul müziğini CRR’ye en başarılı şekilde taşıyacak, dünyada ki prestijli konser salonları arasın daki hak ettiği yere ulaştıracak değerli bir şef. Sahnesi daima açık ve alkışları bol olsun” sözleriyle devretti. İlk konserin de davetlisi ve kutlayanı oldu. Mansur ise “Geçmişte gerçekleş bank Oda Orkestrası yıllarından çok önemsediğim bir geçmişim var. Özellikle bu salonda, Anadolu yakasında, turne ve üniversite konserlerinde insanların çoğunun, birçok meslektaşımın sandığımızdan daha açık tirdiğim projelerde ifade etmeye ça fikirli, meraklı ve yeniliklere açık ol lıştığım, müziğin toplumsal diya duğunu görmüştüm. Evrensel değe log aracı olarak gücünü bu yeni gö ri olan çoksesli müzikle onları müzi revde de paylaşmak için sabırsızla kal ve entelektüel bir yolculuğa çıka nıyorum. CRR, her tür müziğin iyi rabilmiştim. sinin altında kucaklaşacağı bir çatı Sonrasında kısmen Londra’da ya olabilir. Müzik konusunda bile kav şadığım için Türkiye’den çok kop ga etmeyi başardığımız toplum ol muştum. Türkiye’de yalnız TUG mayı hak etmiyoruz” diyerek göre FO ile ilgili şeyler yap vi üstlendi. maya ve müziğin haya ‘Bu göreve hiç aklımda yokken getirildim’ Cem Mansur’la CRR Orkestrası ile 26 Kasım’da tımızdaki yeriyle ilgili bi raz tarihi, biraz felsefi bir ki Bakanlık neredeyse müzisyenleri tap yazmaya odaklanmıştım. CRR’ye ne olacağının farkında bile değildim. Kafamı kurcalayan so verdiği ve İBB Başka düşman ülke run, yüzlerce konser nı İmamoğlu’nun da katıldığı ilk açıklamalı konserinin hemen ardından Finlandiya’da 5 Aralık’ta askeri gibi görüp kadro vermiyor. vatuvar mezununun işsizliği ve müthiş nitelikli beyin göçü konularıyla ilgili İBB ile Tapiola Sinfonietta ile ve konuşmaya başladık. receği konser için yola çıkma Çünkü kadro vermeyen ba dan önce süreci ve projelerini konuş kanlığın neredeyse müzisyenle tuk. Sorularla yeri daraltmadan sözü ri düşman ülke askeri gibi görmesi, Mansur’a bırakıyoruz. tuhaf bir sözleşme sistemi nedeniy Bu salonda kiracı olarak, 2011’de le ilerde oluşacak orkestraların yerel kapatılana kadar, geldiğimiz Ak yönetimler çerçevesinde gelişebile Ben orkestrayı geliştirmek için kaşe almadan yöneteceğim, kendime iş veriyor konumunda olamam. ceğini düşünüyordum. Bu süreçte hiç aklımda yok iken göreve getirildim. Sonradan farkına vardım ki, dünya metropolü olan İstanbul’un müzisyeni olarak benim misyonumla bu görev çok örtüşüyor. ‘Müziği canlı dinlemek değişmeyen bir değer’ Meşhur orkestra şefi olmak ile benim yapmak istediğim şey çelişiyor. Sağlıklı müzik ortamı yaratmak, hızla ve artan sayılarda insanların salonlara gelmesini sağlamak, canlı müziğin önemini kavratmak istiyorum. Kaydedilmiş müziğin gerçek müzik olmadığını hatırlamamız lazım. Yapay zekânın gündemde olduğu, bu değişen dijital dünyada değişmeyen değerler var. Bir mekâna kapanıp müzik yapmak ve dinlemek bunlardan biridir. Felaket anlarında iptal etmek yerine müzik yapmak uygarlığın devam ettiğini gösterir. Bu çağda konsantre olmanın önemini kavratacak birinci şey iyi bir müzik eğitimi ve aktif müzik hayatıdır. Birkaç yıl önce Nobel Fizik Ödülü alan bilim insanı, bu ödülü bir şeye konsantre olmayı ve analitik düşünmeyi öğreten ortaokuldaki fagot hocama borçluyum. 2010 Kültür Başkenti fiyaskosundan 2008 ortalarında kaçtığımda nedenlerimden biri müzik öğretmen leri ve öğrencilerle yaptığım çalışmaların devam etmeyeceğini anlamamdı. Ben hiç kariyerci olmadım. Her hafta bir yerde konser vermek bana anlamlı gelmiyor. Az konser vereyim ama benim için de, dinleyen için de o gün farklı bir deneyim yaşansın. Açıklamalı konserleri bu yüzden bir an önce başlatmak istedim. İstanbul’da olduğum sürece gelen yabancı konuk orkestraların konserlerinden önce de konuşmayı teklif edeceğim. Dinleyici istediğine, onlar da anlatamayacağına göre... ‘TUGFO benim için çok önemli’ TUGFO benim için çok önemli, enerjimin büyük kısmı ona gitmeye devam edecek. Yurtdışında da ulaşabildiğim en iyileriyle birkaç şey yapmak benim için sık konserden vermekten daha önemli. CRR, devlet orkestraları gibi maaşlı, mesaili çalışan sürekli müzik yönetmeni gerektirecek bir orkestra olmadığı, proje bazında bir araya gelip konser verdiği için sanat yönetmeni diye adı konmuş bir konum yok ama buranın programından sorumlu olmam nedeniyle orkestranın sanat yönetmenliğini de yapıyor olacağım. İdari işleri yapanlar var, programın maliyetini düşürmek için kontaklarımı ve onların da kontaklarını kullanacağım ama bu parasal şeylerden sorumlu olacağım demek değil. CRR önümüzde aylarda, daha çok ocakta kısmen oda, kısmen senfoni orkestrası olarak sahnede olacak, hepsini ben yönetmeyeceğim. CRR’yi daha düzenli hale getirebilirsek konuk şefler davet edilecek. Zorunlu olarak orkestraya yavaş yavaş gençler entegre olacak, bu istenen bir şey. CRR’nin düzenli bir orkestraya dönüşmesi, bunun bir ihtiyaç olduğu kültürünü oluşturmak bizim işimiz. İBB’den hemen kadro beklemiyorum. Sorgusuz sualsiz kadro sistemini de çok etkili olduğunu düşünmüyorum. Öte yandan insanın kendi ülkesinde bu kadar meşakkatli bir eğitimden sonra onurlu bir hayat sürmesi için kalite kontrollü iş güvencesi olması lazım. Devlet orkestralarını da kadrosuzluktan yok etmek yerine böyle bir yolla güçlendirmek lazım. “Bakmay?n sar? saçl? olduğuma ben Asyal?y?m Bakmay?n mavi gözlü olduğuma ben Afrikal?y?m” ‘İlçelerde “Beethoven 5. Senfoni” eserini 25’inde konserler’ burada, 27’sinde Kartal’da, 29’unda Bakırköy’de, 30’unda Sultangazi’de çalacağız. Vijay Prashad Esmer Milletler HalklarÒn Üçüncü Dünya Tarihi Ñngilizceden Çevirenler: ÇaÀdaı Sümer ve Senem ErdoÀan Vijay Prashad’dan yayımladığımız dördüncü kitap Esmer Milletler, Nâzım’ın dizelerindeki Asyalı, Afrikalı ve diğer ezilen halkların 20. yüzyıl boyunca sürdürdüğü “Üçüncü Dünya arayışı”nı anlatıyor. Prashad bu kitabında, Nehru, Nasır, Tito gibi Üçüncü Dünya’nın “dev” siyasi figürlerinin olduğu kadar, Bolivyalı madencilerin, Jamaikalı kadın işçilerin, Tanzanyalı köylülerin, emperyalizmin kültürel boyunduruğuna karşı bayrak açan entelektüellerin hikâyesini de anlatıyor. Prashad’ın diğer yapıtları, Üçüncü Dünya Üzerinde Kızıl Yıldız, Ulusun Ölümü ve Arap Devriminin Geleceği ile Arap Baharı, Libya Kışı da yine Yordam Kitap’tan çıktı. YordamKitap YordamKitap YordamKitap www.yordamkitap.com Aralık programını benim planladığımı söyleyebiliriz, ekim, kasım programları zaten planlanmıştı, CRR Orkestrası ve Yinon Muallem Quintet konserleri benim onayımla eklendi. Aralık ayında, çok önemsediğimiz, geniş kitlelere müziği ulaştırmak ve yüreğine dokunmak için kapısını açan, salonu uygun olan bütün ilçelerde orkestra konserlerini başlatacağız. İlk olarak Beethoven, “5. Senfoni” eserini 25’inde burada, 27’sinde Kartal’da, 29’unda Bakırköy’de, 30’unda Sultangazi’de çalacağız. Çünkü bu bir kamu görevidir ve iyi çalışılmış, inanarak çalınmış bir Beethoven 5’in ulaşamayacağı insan olamaz. Eminim ki, önyargıları azaltacaktır. Düşünecek daha çok zamanımın olacağı, 20202021 programında, Beethoven yılı gibi farklı konserlerde devam edecek tematik konserler düşünüyorum. Daha çok sonbaharda onun bestelerini çalmaktan ziyade ondan esinlenen konserler yapacağız. Beethoven yılı, kenarda köşede kalmış bir besteci olduğu için değil tüm insanlık için önemli olduğunu kavratmak, zenginleş mek için bir fırsat. ‘Her müziğin en iyisi’ Her türlü müzik çok geniş bir yelpaze ama Türk sanat müziği, halk müziği, tasavvuf müziği, caz, flamenko, fadonun en iyisine yer verilecek. Marka olmasını arzu ettiğimiz standartları yüksek konser salonuna yakışacak şeyler olacak. Pop müzik, büyük bale prodüksiyonları, halk dansları için başka yerler var ama örneğin Zeynep Tanbay’ın gerçekleştireceği bir çağdaş dans projesinin buraya çok yakışacağını düşünüyorum. ‘Daha fazla enerji bulmam gerek’ Gördüğüm ve bana aktarılan kadarıyla müzik dünyasının tepkileri beni utandıracak kadar çok olumlu ve motive edici oldu. Ben şu anda 2022 programını yapmak isterdim ama belediye sistemi ile bu mümkün olmuyor. Zaman daralınca da sanatçının verebildiği tarihten başka seçenek kalmıyor ama geldiğimde yapabileceğimi umduğumdan daha çok şey yapabiliyorum. Sadece daha fazla enerji bulmam gerekecek. Başka Nâzım yok, başka Genco da... Bir solukta okuyuverdim Ayşegül Yüksel’in “Güneşin Sofrasında” başlıklı kitabını... Altbaşlık: “Genco Erkal’ın Dostlar Tiyatrosu Serüveni.” Hem tiyatromuzun hem de kendi bireysel yaşamımın son 60 yılında bir yolculuğa çıkardı beni kitap. (Kırmızı Kedi Yayınları) Ancak Ayşegül Yüksel ustalığında bir tiyatro eleştirmeninin özümseyebileceği ve en açık seçik biçimde, okura sonsuz bir tat vererek aktarabileceği Genco Erkal’ın 60; Dostlar Tiyatrosu’nun ise 50 yılını irdeleyen bir eser. Bu irdelemeyi tiyatro oyunları üzerinden yapmayı seçmiş yazar. Her oyunu tek tek ele alıyor... Genç Oyuncular’dan Dostlar Tiyatrosu’nun kuruluşuna; Dostlar’ın kurumsallaşmasından prodüksiyon tiyatrosuna ve değişimine; yerli oyunlar, yabancı oyunlar, belgesel oyunlar, tek kişilik oyunlar ve Genco Erkal’ı besleyen o iki eşsiz damar: Brecht ve Nâzım damarları... (Zaten bu yazının başlığı da oradan geliyor: Nâzım damarından...) Her gruptaki oyunlara ilişkin belgeler, eleştiriler, söyleşiler... Çok titiz bir araştırma... Müthiş bir envanter... Aktör Genco, yönetmen Genco, tiyatro insanı Genco... Ve hepsine eşlik eden yüzlerce fotoğraf... Tarihe, sadece tiyatro tarihimize değil, toplumsal tarihe de ışık tutan bir kaynak kitap, referans kitabı çıkmış ortaya. Teşekkürler Ayşegül Yüksel, iyi ki varsın! İstanbul Tiyatro Festivali’nde “Genco Erkal’ın 60. Dostlar Tiyatrosu’nun 50. Yılına Saygıyla” başlığıyla gerçekleştirilen sempozyuma yetiştirilmişti kitap. O gün evet o gün biricik sevgili Yıldız Kenter’in haberiyle sarsıldık hepimiz. Ve sabahtan akşama Pera Müzesi’nin dolu salonunda süren o sempozyum, acı haberin etkisiyle son buldu. Oysa birbirinden değerli sunumlar gerçekleşti. Umarım İKSV o sunumları da bir araya getirerek sempozyumu da kitaplaştırır. Tiyatro festivalinden ne kaldı geriye? Bir Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali daha bugün sona eriyor... 13 Kasım’dan bu yana birbirini izleyen sayısız yerli ve yabancı prodüksiyondan izlendi. Yerli prodüksyonları izlemeye devam edeceğiz. Ne kaldı geriye bu festivalden derseniz, işte yanıtım: Tiyatro yapmanın sınırsızlığı, sonsuzluğu; tüm kalıpların kırılabileceği kaldı. İzlediklerimizin içimizde demlenmesi, birikimlerimize birikim katması kaldı. Oyunlardan yola çıkarak muhteşem bir tartışma ortamı kaldı. Teşekkürler İKSV ve festivale emek, katkı, destek veren herkese. HHH ‘Tecavüzcü sizlersiniz!’ “Sadece bu yıl Şili’de 41 kadın öldürüldü” diye, muhteşem bir protesto gösterisi düzenledi Şilili kadınlar Santiago’da. (Ya bizdeki gibi yılda 400 kadın öldürülseydi!!!) Lastesis adlı grubun “Tecavüzcü sizlersiniz” başlıklı protesto gösterisi bu yıl 4 bin kadının öldürüldüğü Latin Amerika’da, önce öteki Latin Amerika ülkelerine, oradan da İspanya ve Fransa’ya da sıçradı. Çığ gibi yayılıyor... “Keşke bizde de yapılabilse” dedi biri... “Sen katılır mıydın” diye sormadım. Çünkü katılmayacağını biliyordum. Herhangi bir protesto eylemi için sokağa çıkmaktan bile korkan... Korkmayıp sokağa çıkanlara ise polisin gaz ve copla, plastik mermiyle saldırtıldığı bir ülkede yaşıyoruz. Korkunun ecele faydası olmadığını idrak ettiğimizde belki bizde de böyle bir protesto düzenlenebilir. O güne dek Şilili “Lastesis” grubunun sözleriyle idare edin!: “Ataerkil toplum yargıç olmuş. Bizi doğduğumuz için yargılıyorlar. Cezamız ise sizin görmediğiniz şiddet. Cezamız kadın cinayetleri. Katilimin cezasız kalması. Zorla kaybedilmemiz. Suç benim değil. Sorun ne giydiğim, nereye gittiğim değil. Cezamız tecavüz. Tecavüzcü sizlersiniz. Polisler... Yargıçlar... Devlet... Başkan... Baskıcı devlet bir tecavüzcüdür. Tecavüzcü sizlersiniz!” um:ag Araştırmacı Gazeteci Adaylarını Bekliyor. Dünyada ve Türkiye'deki güncel haberleri izleyen ve sorgulayan, gazetecilik meslek ilkelerine saygılı, toplumsal duyarlılık ve sorumluluk taşıyan Uğur Mumcu'nun gazetecilik çizgisini devam ettirecek gazeteciler yetiştirmek amacıyla Araştırmacı Gazetecilik Kursu düzenlenecektir. 30 yaşını aşmamış, üniversite (4 yıllık fakülte) mezunu gençler arasından yüz yüze görüşmeler sonucunda seçilecek adaylara, karşılıksız bursla 3,5 ay kurumsal eğitim veriliyor ve eğitimi başarıyla tamamlayanlara, medya kuruluşlarında mesleki deneyimlerini geliştirme olanağı sağlanıyor. Son Başvuru Tarihi 13 Aralık 2109 Ayrıntılı bilgi ve başvurularınız için: www.umag.org.tr egitim@umag.org.tr Tel: 0312 417 77 20 arastırmacıgazeteciilan2019.indd 1 11/16/2019 3:41:06 PM
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle