23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 6 KASIM 2019 ÇARŞAMBA EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN HABER Mutabakat krizi Diktatörlükler zaten halka düşman, biz dünyada öyle veya böyle seçimlerin gerçekleştiği, biçimsel anlamda bile olsa halkın önüne sandık konulan demokratik rejimlere bakalım: Neredeyse 40 yıldır adım adım halkın dışlanmasına yaslanan bir mutabakatı üretiyor bu rejimler de. Bu mutabakatın iki ayağı var: Birincisi, ekonomi politikalarından emeği dışlayan, vergileri halkın sırtına yıkan, kamu kaynaklarını özel çıkar için kullanan, varlıkları özelleştiren, güvencesiz bir çalışma düzeni dayatıp geleceği belirsizleştiren neoliberal mutabakat. Şili’den Türkiye’ye, Tunus’tan Lübnan’a izlerini gördüğümüz, yaşadığımız bir süreç. Neoliberal mutabakat, demokrasi görüntüsü altında halkın ekonomik kararlardan dışlanması ile birlikte ilerliyor. “Demokrasi görüntüsü”, çünkü halk sadece kendi önüne konulan seçenekler içinden birilerini başa getiriyor. Başa gelenler de aynı programı uygulamayı sürdürüyor. Zam yapıyorlar, halka sorulmuyor. Vergileri artırıyorlar, halka sorulmuyor. Halkın alın teriyle edinilmiş varlıkları özelleştiriyorlar, halkın haberi olmuyor. Görüntü demokratik, ama ekonomik kararlar halka danışılmadan ve halkın aleyhine alındığı sürece demokrasiye karşı. Demokrasi, halkın yönetimi, halkın iktidarı demekse; hani bu kararlarda halk nerede? İkinci mutabakat ise siyasal alanda. Siyasal alan çeşitli partiler arasında paylaşılıyor. Bu partiler sahne önünde birbirleriyle didişiyor, kavga ediyor. Ama iktidarıyla, muhalefetiyle, oturmuş bir siyasal oyunun sahnelenmesi konusunda epey iyi uzlaşıyorlar. Uzlaşma bir yandan neoliberal programa sadık kalınmasında; diğer yandan siyasal alana halkın katılım kanallarının kapalı tutulmasında sağlanıyor. Halkın yönetime katılım kanalları açılmasın diye de, genellikle sistemin temel kutupları, gerilim eksenleri, kimlik tanımları sabit tutuluyor. Yeni partilerin, yeni yüzlerin, yeni isimlerin ortaya çıkmasına karşı; partiler ve liderler iktidarmuhalefet oyununu “demokrasi görüntüsü” altında sürdürüyor. Niye anlattım bunları? Şundan: Neredeyse on yılda bir, bu iki mutabakat alanına dünyanın farklı bölgelerinde köklü itirazlar gelişiyor. Ekonomide neoliberal yıkımın faturasını ödemek zorunda kalan, siyasette ise sözünü iletmek istediğinde önüne duvarlar konulduğunu anlayan halk çoğunluğu bir itiraz dalgası geliştiriyor. Halk hareketleri böyle dönemlerde yükseliyor. 90’ların sonunda Latin Amerika’da yaşandı; 2000’lerde, özellikle de 20078 finans krizi sonrası ABD’den İspanya’ya, Yunanistan’dan Tunus’a, Mısır’a kadar uzandı bu hareketler. Şili’den Lübnan’a Şimdi Şili’den Lübnan’a uzanan geniş coğrafyada, 40 yıllık mutabakata yeni itirazlar gelişiyor. İtirazların toplu taşıma fiyatlarına zam yapılmasıyla ya da iletişim alanında yeni vergiler konulmasıyla bağlantılı başlaması anlamlı. Çünkü genellikle, ekonomik faturanın halk sınıflarına yüklenmesine tepkiler, yukarıdaki yönetici sınıfların ve partilerin bu faturayı hiç üstlenmeden karar almaya alışmalarının üstüne geliyor. Bir oluyor, halkta tepki yok. İki oluyor, tepki yok. Yönetici sınıf alışıyor, sermaye kesimi rahatlıyor. Ancak bir noktada bardak taşıyor ve küçük bir zam, büyük bir “mutabakat krizi”ne dönüşüyor. Tepkiler bütün partilere ve aktörlere yöneliyor. İspanya’da Öfkeliler Hareketi’nin sloganı “Bizi Temsil Etmiyorlar”dı; şimdi Lübnan’da Hariri’nin istifasıyla yetinmeyip tüm siyasal aktörleri sorgulayan halk hareketinin sloganının “Hepsi Dediysek Hepsi” olması tesadüf mü? Yeni itiraz dalgası, sadece iktidara değil, siyasal mutabakatın tüm aktörlerine; halkı dışladıkları, kendileri sistemden beslendikleri oranda ulaşıyor. Kendilerini mevcut mutabakatın içinde görmeyenler, dışlanmış hissedenler kendi talepleriyle, sesleriyle varlıklarını geleneksel siyasal katılım kanallarının dışında görünür kılmaya çalışıyor özetle. Toplumsal hareketlerin meydanlar üzerinden gelişmeye başlaması da bu resmi tamamlıyor. Özellikle de yeni kuşaklar, eski mutabakatın içinde yer bulamadıkça ve gelecek beklentileri, eskiyen mutabakatın aktörleri tarafından karşılanmadıkça, eskiyi daha da sarsmaya çalışıyor. Ekonomik hoşnutsuzluk, siyasal alana işte böyle sıçrıyor. Ancak yeninin ne olduğu ya da olacağı konusunda henüz bir alternatif bulunamıyor. Daha demokratik bir siyasal mutabakat, daha halkçı bir ekonomik mutabakat için öncülük yapacak; enerjiyi yeni koşullara, yeni kuşaklara göre örgütleyecek siyasal alternatifler bu zeminden henüz yararlanamıyor. Bu açıdan içinden geçtiğimiz döneme bir geçiş süreci diyebiliriz. “Postmutabakat” ya da “mutabakat sonrası” ifadesini de kullanabiliriz. Bu yeni durumu görmeden eski mutabakatı sürdüren herkese duyurulur. ‘Açım aç’ diyen esnaf AKP’li belediyeyi bastı Kayseri Büyükşehir Belediyesi’nde “P” plaka talep eden servisçi esnafı, kendilerine seçim öncesi söz verildiğini, ancak plaka ihalesinin yapılamadığını belirterek Kayseri Büyükşehir Belediyesi’ne yürüdü. Belediyeye yürüyen ve başkanın odasına çıkmak isteyen esnafa, zabıta memurları engel oldu. “Açım, çocuğum aç” diye bağıran bazı servisçiler, Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Memduh Büyükkılıç’a seslenerek “Memduh Başkan bize söz verdi” diyerek seçim öncesi verilen sözlerin tutulmasını istedi. Twitter hesabında konuya tepki gösteren İYİ Parti Kayseri Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi Kazım Yücel, “Her şeye zam yapmayı biliyorsunuz! Esnafı bu hale getirmeyin” ifadelerini kullandı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Tuncay Özkan da görüntüleri Twitter’dan paylaşarak “Kayseri’de esnaf, AKP’li Kayseri Büyükşehir Belediyesi’ni bastı. Belediye binasına giren esnafın ‘Açım aç, çocuğum aç’ sözleri kameralara yansıdı” dedi. l İç Politika CHP lideri Kılıçdaroğlu, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı çok sert sözlerle eleştirdi: Firavun iktidarı Adil Öksüz bulunmadan 15 Temmuz darbe girişiminin aydınlanamayacağını söyleyen CHP lideri Kılıçdaroğlu, kabinedeki bir bakanla ilgili de “uluslararası skandal” iddiasını dile getirdi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Herkesi buldular Adil Öksüz’ü bulamadılar. Adil Öksüz’ün iki cep telefonu var. Herkesin toplanıyor onun iki tane. GPS cihazı da var kendi yanında. Onu Adil Öksüz nereden buldu? Hangi kamu kurumu onu Öksüz’e verdi” diye konuştu. CHP’nin dünkü grup toplantısına PM üyesi Eren Erdem tahliye edildikten sonra ilk kez katılırken, 28 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası kapsamında “Maskemi takarım, farkındalık yaratırım” sloganıyla LÖSEV’den Batuhan Sakallı adlı genç, kürsüden kısa bir konuşma yaptı. Kılıçdaroğlu da özetle şunları dile getirdi: Başkanları kelepçelemek yanlış: Yerlerine kayyım atanan belediye başkanlarının kelepçelenip 10 saat ayrı ayrı hücrelerde bir başka kente gönderilmeleri doğru değil. Seçimle gelen, halkın desteğini alan birisinin eline 10 saat kelepçe vuramazsınız. Bu yanlış. Öksüz bulunmadan aydınlanmaz: 15 Temmuz sonrası bir kişinin adını sürekli dile getirdik, Adil Öksüz... Herkesi buldular Adil Öksüz’ü bulamadılar. Adil Öksüz’ün iki cep telefonu var. Herkesin toplanıyor onun iki tane. GPS cihazı da var kendi yanında. Onu Adil Öksüz nereden buldu? Hangi kamu kurumu onu Öksüz’e verdi. Öksüz’ün ifa Kılıçdaroğlu kampanyaya destek verdi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Lösemili Çocuklar Vakfı’nda (LÖSEV) tedavi gören çocuklarla TBMM’de bir araya geldi. LÖSEV’in, 28 Kasım “Lösemili Çocuklar Haftası” dolayısıyla başlattığı farkındalık kampanyasına destek veren Kılıçdaroğlu, çocuklarla birlikte “Maskemi takarım farkındalık yaratırım” mesajını seslendirdi. desi dahi alınmadı. Kayınpederini, kayınvalidesini her şeyini buldular. Öksüz’ü bir türlü bulamadılar. 15 Temmuz darbe girişimi Öksüz yakalanmadan aydınlığa kavuşamaz. Öksüz’ü serbest bırakanlar da şimdi beraat etti. Öksüz gerçeği aydınlatılmalıdır. Düşünce suçlusu olmaz: Eren Erdem 490 gün hapiste kaldı, yargı bağımsız değil, gizli tanıklarla istedikleri kişileri hapse atabiliyor, istedikleri zaman serbest bırakıyorlar. Hava Harp okulu öğrencilerinin velileri aramızda, onların da hakkını savunacağız. Bazı gazeteci arkadaşlarımız serbest bırakıldı. Herkesin düşüncelerini özgürce dile getirdiği bağımsız bir Türkiye’den yanayız. Osman Kavala’nın da bir an önce özgürlüğüne kavuşmasını istiyoruz. Bir bakanla ilgili skandal: Başımıza şimdi yeni bir şey daha geldi. Bir baka nın adının karıştığı uluslararası, yasadışı, ahlakdışı uygulamalara katıldığı yönünde haberler geliyor. Firavun kibri var: Şimdi AK Parti iktidarı yok. Saray iktidarı var. Bir zümre, bir kibir, aynı zamanda bir firavun iktidarı. Firavun dediğim için kızacaklar. Kendi topraklarına çizmeli galoşla basan kişinin kibrinden korkacaksınız. Sen mektup taşıyıcı mısın?: Hani mektubu atmıştınız. Amerika’ya gideceksin, götüreceksin. Sen mektup taşıyıcısı mısın? O mektup sana nasıl geldi, karşılıklılık ilkesiyle cevap vereceksin. Sen mektup için iki satır yazı yazmaya cesaret edemiyorsun. Mal varlığıyla ilgili araştırma yapacağız diye paniğe kapılıyor. Şunu söyleyeceksin: ‘Mal varlığımı araştırmazsanız namertsiniz.’ Eğer verilecek hesabınız varsa bunları söyleyemezsiniz. l ANKARA Sıra yarın CHP’deHDP EŞBAŞKANI BULDAN’DAN CHP’YE KAYYIM ELEŞTİRİSİ: HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, “kayyım görevlendirmelerine hep birlikte karşı çıkılmadığı takdirde sıranın yarın İstanbul, Ankara ve İzmir’e de geleceğini” belirterek, CHP’ye tepki gösterdi. Buldan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, yerel seçimlerin ardından HDP’li 15 belediyeye kayyım ataması yapıldığını anımsatarak, “Bu durumun halkın seçme, seçilme ve yönetme hakkını ortadan kaldırdığını” söyledi. Kayyımların gerekçesinin “Kürtler seçemez, seçilemez, seçse bile yönetemez, yönettirmeyiz” olduğunu iddia eden Buldan, “Ankara’dan atadığınız o kayyımlar, halkımızın nezdinde gayrimeşrudur, hukuk dışıdır. Tarihe siyasi talancılar olarak geçtiniz” dedi. Kayyım görevlendirmelerine hep birlikte karşı çıkılmadığı takdirde “sıranın yarın İstanbul, Ankara ve İzmir’e de geleceğini” belirterek CHP’ye gönderme yapan Buldan, “Saray’daki baş kayyımın hedefi seçimle kazanamadığı her yeri kayyımla ele geçirip, Saray’a bağlamaktır” görüşünü savundu. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun “Resme baktım, Afrin’e, İdlib’e çok iyi hizmetler gidiyor” dediğini belirten Buldan, “İdlib’e hangi hizmetin götürüldüğünden söz ediyorsunuz? IŞİD’in karargâh yaptığı İdlib’i hizmetle savunmak CHP’nin kendi laiklik ilkesine bile terstir” dedi. l ANKARA HDP’DEN KIZILTEPE’DE EYLEM ‘Asla boyun eğmeyeceğiz’ HDP Mardin il örgütü üyeleri, Kızıltepe Belediye Eşbaşkanı Nilüfer Elik Yılmaz’ın görevden alınarak yerine kayyım atanmasını protesto etti. Kızıltepe Belediyesi önünde toplanan HDP’lilerin etrafı polisler tarafından çevrilirken, kimlik kontrolü yapıldı. HDP’liler belediye binası çevresinden uzaklaştırılmasının ardından yakındaki parka geldi. Burada da HDP’lilerin toplanmasına polis izin vermezken, HDP Şırnak Milletvekili Nuran İmir, “Bu kent bizim. Kızıltepe bizim. Güvendiğiniz o AKP’nin sonu geldi. AKP’nin destanı bitti. Sizler de onlarla birlikte gideceksiniz” diyerek polislere tepki gösterdi. HDP milletvekilinin basın açıklaması yapacaklarını söylemesine karşın polis ekipleri yine izin vermedi. Bunun üzerine HDP’liler polis eşliğinde Özgürlük Meydanı’na kadar yürüdü. Nuran İmir burada yaptığı konuşmada “Kürt halkı iradesine sahip çıkacak. Kürt halkı AKPMHP faşizmine her yerde cevap verecek. Asla boyun eğmeyeceğiz. Burası seçilmişlerin kentidir. İstedikleri sandı ğın iradesini ortadan kaldırmak. Ama her gün de sandık kursalar bu kentin iradesi biziz. Kürt halkı asla ama asla size boyun eğmeyecek” dedi. Mızraklı’ya 15 yıl istendi Öte yandan, İçişleri Bakanlığı’nca görevden alınan ve terör soruşturması kapsamında tutuklanan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Adnan Selçuk Mızraklı hakkında “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 7 yıl 6 aydan 15 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianame, 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nce dün kabul edildi. HDP’li Atag tutuklandı Lice’de gözaltına alınan HDP’li Hani Belediye Meclis Üyesi Gülistan Atag, dün ilçe jandarma karakolundaki işlemlerinin ardından savcılığa çıkarıldı. Tutuklanma talebi ile sulh ceza mahkemesine gönderilen Atag, “Örgüt üyesi olmak” iddiasıyla tutuklandı. l İç Politika Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan ‘özerk Merkez Bankası’yla ilgili yorum: Eski başkan söz dinlemiyordu Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, önceki Merkez Bankası Başkanı’nı görevden Meclis TV, Erdoğan’ı kesti almasına ilişkin, “Çünkü laf dinlemiyor adam. Yeni arkadaşımız ile yola devam ettik” ifadelerini kullandı. AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, parti Grup konuşmasına geç başlayan Erdoğan’ın konuşmasını canlı veren TBMM TV, HDP Grubu’nun başlama sinin grup toplantısında 2020 Ocak iti sına karşın Erdoğan’ın konuş barıyla lisans öğrencilerinin öğrenim kre ması bitmeyince canlı yayını disi veya bursunun 550 liraya, yüksek lisans öğrencilerininki 1100 lira, doktorada ise 1650 lira yükseltileceğini açıkladı. Yeni sisteme yönelik eleştirilere tepki gösteren Erdoğan, “Diyorlar ki ‘Bu geleneğimize ters bir yapı’, ‘Biz Atatürk’ün partisiyiz.’ Acaba Gazi, parlamenter demokrasiyle mi kesti. HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın konuşmasına geçen TBMM TV, daha önce HDP’nin grup toplantısı saatinde başlasa bile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasının bitmesini bekliyordu. idare etmişti ülkeyi?” diye konuştu. Yetkisini kullanmış ‘O sözleri esefle karşıladım’ CSürekli “faizi düşürdükçe enflasyon dü şer” dediğini kaydeden Erdoğan, sistem değişince kendisine verilen Merkez Ban umhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu (YİK) ARINÇ: İSTİFA YOK kası Başkanı’nı görevden alma yetkisini kullanarak önceki başkanı görevden aldıklarını belirtti. Erdoğan, “Çünkü laf dinlemiyor adam. Yeni arkadaşımız ile yola devam ettik. Hem gösterge faizlerinde hem piyasa faizlerinde ardı ardına indirimler yapılıyor. Enflasyonu da yeniden tek haneli rakamlara düşürdük” dedi. l ANKARA / Cumhuriyet üyesi Bülent Arınç’ın “KHK faciadır” açıklamasını esefle karşıladığını, kabul edilebilir olmadığını söyledi. Erdoğan, ABD ziyaret konusunda “Bakalım gitmeden önce kendileri ile bir telefon görüşmesi yapacağız, o telefon görüşmesine göre nihai kararımı vereceğim” dedi. Telefon görüşmesinin zamanının sorulması üzerine de “Arkadaşlar irtibat kurmaya çalışıyorlar” yanıtını verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Arınç’ın “KHK faciadır” sözlerinin gündeme geleceğini açıkladığı dünkü Cumhurbaşkanlığı YİK toplantısının ardından sosyal medyada Arınç’ın istifa ettiği iddiası dile getirildi. Cumhuriyet’e açıklama yapan Arınç, iddialar için “saçma sapan” ifadesini kullanırken istifa etmediğini söyledi. OCCRP’nin iddiası Çavuşoğlu’nun adı lobiciler arasında Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanlığı (AKPM) döneminde gizli lobicilik faaliyetlerine karıştığı iddia edildi. Çavuşoğlu’nun, ABD Başkanı Trump’ın eski kampanya yöneticisi Paul Manafort’un Ukrayna’da 20102013 arasında yürüttüğü, dönemin Devlet Başkanı Yanukoviç yanlısı lobicilik faaliyetinde isminin geçtiği ve para aldığı öne sürüldü. Araştırma merkezleri ve gazetecilerin oluşturduğu belirtilen Organize Suç ve Yolsuzluk Raporlama Projesi (OCCRP) tarafından dile getirilen iddia, Manafort ile o dönem Yanukoviç’in sağ kolu, şu anda muhalefet lideri Serhiy Lovoçkin arasındaki eposta sızıntısına dayandırılıyor. Manafort’un lobi çalışmasını Lovoçkin’in finanse ettiği, amacın diplomat ve politikacıları, muhalif lider, eski başbakan Yuliya Timoşenko’nun hapse atılmasının ülkenin AB ile ortaklık anlaşması imzalamasını engellememesi konusunda iknayı amaçladığı savunuluyor. İddiaya göre, Manafort’un “Hapsburg grubu” adlı lobi ekibinde, eski Polonya Cumhurbaşkanı Aleksander Kwasniewski, eski Avusturya Başbakanı Alfred Gusenbauer ve eski İtalya Başbakanı Romano Prodi bulunuyordu. Manafort lobicilerine toplamda 2 milyon Avro para aktardı. 2013’ün ortalarına doğru Lovoçkin’in “Hapsburg grubuna 700 bin Avro borçlandığı”, Friedman’ın Manafort’a “Çavuşoğlu’na 230 bin Avroluk ayrı bir transfer yapması gerektiğini” söylediği iddia edildi. ‘Çıkar çatışması var’ Sızan epostalara göre Çavuşoğlu, ayrıca Ukrayna’nın 2012 parlamento seçimlerini gözlemlemek için AKPM misyonunda yer alırken de gizlice lobicilik yapıyordu. OCCRP, Çavuşoğlu’nun demeçlerinin Kiev lehine olduğunu, genel seçimlerin adilane geçtiğine ilişkin medyaya görüş verdiğini aktardı. AKPM gözlem misyonunun o dönemki başkanı Andreas Gross ile görüşen OCCRP, Gross’un “Çavuşoğlu’nun seçime ilişkin sıklıkla tartışmalı değerlendirmeler yaptığı; ancak Ukrayna’nın lobi faaliyetleri kapsamında hareket ettiğinden haberinin olmadığı” ifadelerine yer verdi. Gross’un “Çavuşoğlu’nun bir çıkar çatışması içinde olduğu aşikâr” dediği aktarıldı. Manafort, Eylül 2018’de Rusya’nın ABD seçimlerine Trump lehine müdahalesi iddialarını soruşturan özel yetkili savcı Mueller ile bir anlaşma yapmış, “ABD’ye karşı gizli anlaşma yapmak, komplo kurmak” suçlarını kabul ederek itirafçı olmuş, hapse girmişti. l Dış Haberler KILIÇDAROĞLU ELEŞTİRMİŞTİ RTÜK Başkanı, TÜRKSAT’tan istifa etti Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Ebubekir Şahin, TÜRKSAT yöneticiliğinden istifa etti. RTÜK üyesi İlhan Taşçı, “Olması gereken Ebubekir Şahin’in istifa etmesiydi. Hukuka aykırılığın giderilmesi bakımından istifa kararı isabetlidir” dedi. RTÜK Başkanı Şahin, RTÜK Başkanı ve üyelerinin RTÜK Yasası’ndaki “görev alanlarıyla ilgili” kamu kurum ve kuruluşlarında görev alamayacakları maddesine karşın TÜRKSAT Yönetim Kurulu üyeliğini sürdürüyordu. Şahin’in RTÜK Başkanlığı dışındaki görevlerini gündeme getiren ve yargıya taşıyan RTÜK üyesi Faruk Bildirici’nin üyeliği ise RTÜK tarafından düşürülmüştü. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, partisinin dünkü grup toplantısında, “RTÜK Başkanı yasalara aykırı gelir sağlıyor. Bunu dillendiren Faruk Bildirici’nin üyeliğini düşürdüler. Kendi görev alanıyla ilgili olan bir yere yönetici olarak atanamaz. TÜRKSAT yayın iletim yetkisi bulunan ve doğrudan RTÜK’le ilişkili bir platform. Orada tarife belirleyip RTÜK’e gelip bunu uyguluyor. Uyardık, istifa et dedik. Arpalık kadar kuruluş var, git oralardan paranı al” ifadeleriyle eleştirdiği Şahin, TÜRKSAT Yönetim Kurulu üyeliğinden istifa etti. Taşçı: Hukukun tarafıyız RTÜK üyesi İlhan Taşçı, Şahin’in istifasını Cumhuriyet’e değerlendirdi. Taşçı, “Kimseyle kişisel meselemiz yoktur, olamaz da. Biz RTÜK üyesi olarak tarafsızız ama hukukun bizatihi tarafıyız. Ortada yasaya aykırılık, hukuksuzluk varken bunu görmezden gelemeyiz. Sayın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun grup toplantısındaki değerlendirmeleri önemliydi, yol göstericiydi. Olması gereken Ebubekir Şahin’in istifa etmesiydi. Hukuka aykırılığın giderilmesi bakımından istifa kararı isabetlidir” dedi. l ANKARA/Cumhuriyet
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle