19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER EDİTÖR: ELİF TOKBAY TASARIM: EMİNE BİLGET 322 KASIM 2019 CUMA BALIKESİR SALLANDI Balıkesir’de, 12 dakika arayla, Bigadiç ilçesinde 3.9, Sındırgı ilçesinde ise 3.4 büyüklüğünde iki deprem meydana geldi. Depremlerde can ve mal kaybı yaşanmadı. Dokuz 190/6 0 240/9 0 150/5 0 170/1 4 0 140/3 0 150/ 3 0 70/ 7 0 110/0 0 210/1 2 0 170/5 0 110/2 0 190/1 3 0 100/6 0 220/1 4 0 100/7 0 30/ 9 0 110/5 0 120/8 0 90/3 0 160/8 0 140/8 0 110/8 0 TARİHTE BUGÜN 1906: Öykü yazarı Sait Faik Abasıyanık doğdu. 1906: SOS tehlike sinyali olarak kabul edildi. 1950: Dünya Barış Konseyi, şair Nâzım Hikmet’e Uluslararası Barış Ödülü verdi. 1963: ABD Başkanı John F. Kennedy, Dallas’ta suikastta öldü. klasörü Emniyet, 8 gün önceden Ankara’daki gar gizlemişlerkatliamı hazırlığını biliyormuş Ankara’da 10 Ekim 2015’te 100 kişinin öldüğü Tren G arı katliamına ilişkin, sav cılığın, 9 klasörlük delil dosyası nı mahkemeden ve müştekilerden sakladığı ortaya çıktı. 10 Ekim katliamından 11 gün önce, canlı bombalara Ankara’ya kadar eskortluk yapan sanık Yakup Şahin’in Gaziantep’in Nizip il Alican uludağ çesinde bir gübre bayisinden amonyum nitrat almaya çalıştı ğının Gaziantep Emniyet’i tarafın dan bilindiği anlaşıldı. Belgelere göre, gübre bayisinin ihbarı üzeri ne Emniyet Şahin’in kimliğini tes pit etti. TEM ve İstihbarat Şube, katliamdan 8 gün önce kendisine bildirilen bu duruma karşın hiç bir işlem yapmadı. 36 sanığın yargılandığı Ankara Tren Garı katliamına ilişkin dava dosyasının 9 klasörü, mahkeme nin davada karar verdiği tarihten 1.5 yıl sonra “kimliği tespit edi lemeyen kişi” tarafından Ankara Başsavcılığı Terör Suçları Soruş turma Bürosu’na bırakıldı. Cumhuriyet’in ulaştığı bel gelere göre, Nizip Emniyet Müdürlüğü’nü 30 Eylül 2015 tari hinde saat 17.45’te arayan bir ki şi, “Fıstık hali karşısında Özdemir Tarım İlaç Bayisiyim. Terör olayla rı ile ilgili olarak Nizip’te bir istih barat var mı? Az önce şüpheli bir şahıs benden gübre istedi. ‘33 Nit rat gübreyi zimmetle satmak zo rundayız’ dedim. Bunu söyleyince iki kişi, almadan ayrıldılar” dedi. İhbarı değerlendiren Nizip Başsavcılığı’nın talimatı üzeri ne Nizip Emniyeti TEM Amirli ği ekipleri, 30 Eylül 2015’te güb re bayisine giderek kamera kayıt larından IŞİD şüphelisini tespit et ti. İşyeri sahibi ile de konuşan po lisler, buna ilişkin tutanak tuttu. Tutanağa göre, 30 Eylül akşam sa atlerinde işyerine 27 Z plakalı be yaz renkli bir araç ile gelen bir er kek şahıs, 33 Nitrat ibareli gübre den iki ton alacağını söyledi. Araç kiralamaya giden şahıs, kısa bir süre sonra beyaz renkli Ford Tran sit marka kamyonet ile geri gel di ve 2 bin TL tutan gübrenin pa rasını işyeri sahibine teslim etti. İşyeri sahibi, bu satışı kayda gir mek için şüphelinin kimliğini is tediğinde şahıs üzerinde kimliği nin olmadığını ifade ederek işye rinden ayrıldı. Gelenlerin çiftçi ye benzemediğini gören işyeri sa hibi de durumdan şüphelenerek polise ihbarda bulundu. Nizip Emniyet Müdürlüğü, güb re bayisinin kamera kayıtlarından yaptığı incelemede gelen şahıslar dan birinin Yakup Şahin olduğu nu tespit etti. Aracın Şahin’in kız kardeşine ait olduğunu belirledi. İhbarı yapan M.Ç. adlı kişinin de ifadesi 2 Ekim 2015’te Nizip Tem Amirliği’nde alındı. Gaziantep Emniyeti uyarıldı GİZLİ DOSYA SKANDALI 100 kişiyi öldüren canlı bombalara Ankara’ya kadar eskortluk yapan Yakup Şahin, Gaziantep’teki bir gübre bayiinden iki ton 33 Nitrat almaya çalıştı. Kimliği istenince vazgeçti. Şüphelenen gübre satıcısı Emniyet’e bildirdi. Kamera kayıtlarından şüpheli tespit edildi, ama işlem yapılmadı. Belgeler, mahkemeden kaçırılan ve 1.5 yıl sonra savcılığa bırakılan dosyalardan çıktı. Dosyayı saklayan savcı kim? Gar katliamı davasında örgüt yöneticiliğinden 18 yıl hapis cezasına çarptırılan sanık Erman Ekici hakkında “insanlığa karşı suç ve 100 kişiyi öldürmek” suçlarından açılan davanın ilk duruşması da dün Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Mahkeme, firari 16 sanıklı dava ile sanık Erman Ekici hakkında, saldırıda sorumluluğu bulunduğu gerekçesiyle “kasten öldürme” ve “insanlığa karşı suç”tan açılan davanın birleştirilmesine karar verdi. Suçlamaları kabul etmeyen ve kurban seçildiğini öne süren Ekici, “Ebu Talha kod adlı kişi ben değilim” iddiasında bulunurken Suriye’de silahlı faaliyet yürüttüğüne dair suçlamaları da kabul etmedi. Daha sonra müşteki avukatlarından Murat Kemal Gündüz, savcılığın 9 klasörlük delil dosyasını saklamasına tepki gösterdi. Klasörlerden çıkan belgelerden 10 Ekim katliamından 11 gün önce IŞİD üyelerinin saldırı hazırlığının tespit edildiğini vurgulayan Gündüz, “Buna karşın Gaziantep Emniyeti, üzerine düşen görevi yapmadı ve katliamı önlemedi. Katliama giden yolun önü kesilmemiştir. Kamu görevlileri, birinci derecede sorumludur” dedi. Gündüz, belgeleri saklayan savcı hakkında da HSK’ye suç duyurusunda bulunacaklarını açıkladı. Gaziantep’te HÜDAPAR’ın hedefindeki heykeller kaldırıldı Heykeller, daha önce de Hizbullah’ın siyasi kanadı HÜDAPAR Gaziantep İl Başkanı Mehmet Nakşi Erat olmak üzere bazı kişiler tarafından hedef alınmıştı. Dansçılar buhar oldu Gaziantep’in Şahinbey ilçesi Taşkent Meydanı’nda bulunan dans figürü içeren heykeller kaldırıldı. CHP’li Uğur Kalkan duruma tepki göstererek “Bu heykellerin kaldırılması talimatını kim verdi” diye sordu. Gaziantep’in Şahinbey ilçesi Taşkent Meydanı’nda bulunan dans figürü içeren heykeller kaldırıldı. 2 yıl önce başta Hizbullah’ın siyasi kanadı HÜDA PAR Gaziantep İl Başkanı Mehmet Nakşi Erat olmak üzere çeşitli gruplar, heykellerin kaldırılmasını isterken Erat, “Batı’nın ya da Fransa’nın dans figürlerini sapkın fikirlerini ve düşüncelerini heykelleştirip halkın önüne konulmasını büyük bir garabet” demişti. Heykellerin kaldırılmasına tepki gösteren CHP’li Uğur Kalkan da, “Aradan geçen zamanda bu şehri yönetenler de aca ba bu şahıs gibi düşünmeye mi başladılar? Ben Gaziantep’in bu tür olumsuzluklarla anılmasını istemiyorum ama bu tür skandallara imza atanlar bence bu durumlardan mutluluk duyuyorlar. Şimdi kendilerinden açıklama bekliyoruz bu heykeller ne oldu? Bu heykellerin kaldırılması talimatını kim verdi? Heykeller başka bir yere mi taşındı, çöpe mi atıldı?” dedi. l İç Politika İYİ Partili Fahrettin Yokuş açıkladı Meclis’te sahte bal GÖÇMENLER: Nizip Emniyet Müdürlüğü, bu durumu 2 Eylül 2015’te Gaziantep Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ve İstihbarat Büro Amirliği’ne yazı ile bildirdi. Yazıda, gerekli araştırmaların yapılması istendi. Gübre almaya giden eskortluk yapmıştı Gaziantep’te örgütlenen Yunus Durmaz liderliğindeki IŞİD hücresi, patlayıcı maddeleri başka bir yerden temin ettikten sonra Nizip’teki bir depoda sakladı. İki canlı bombayı Ankara’ya getiren aracın eskortluğunu da Emniyet’in kimliğini bildiği Yakup Şahin yapmıştı. l ANKARA İYİ Parti Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş, TBMM kantininde sahte bal satıldığını dile getirdi. Yokuş, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, Türkiye’de gıda sahteciliği adı altında yapılan gıda terörünün ciddi oranda arttığını söyledi. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın verilerine göre, en çok hile yapılan ürün grubunun başında yüzde 35 ile süt ürünleri geldiğini, bunu da yüzde 22 ile et, yüzde 13 ile zeytinyağı, yüzde 11 ile katkı maddeleri ve yüzde 10 ile bal ve baharat ürünlerinin takip ettiğini belirten Yokuş, halk sağlığıyla oynayan, hileli gıda üreten firmalara verilen cezaların caydırıcı olmadığını belirtti. Son 1 yılda hileli gıda ürününün 4 kattan fazla arttığını ifade eden Yokuş, bu hileli malları üreten firmaların ise cezaları göze alarak üretim yapmaya devam ettiğine dikkat çekti. Şifa olarak tüketilen bal yerine insanların glikoz ve mısır şurubu yediğini dile getiren Yokuş, “Üzülerek ifade ediyorum ki, sahte bal TBMM’de. Hileli balı bugün faturasını kestirerek aldım. Bu balın hileli olduğunu Tarım ve Orman Bakanlığımız ilan etmiş. Hileli diye ilan edilen bu mal toplatılmamış. Milletin Meclisi’nde milletvekilleri hileli gıda ile yüz yüze ise TBMM kantininde hileli mal satışı devam ediyorsa bu, devletin çivisinin çıktığının göstergesidir” dedi. l ANKARA/Cumhuriyet Yunan askeri tüfekle dövdü Yunan hudut askerlerince darp edildikten sonra Türkiye’ye zorla gönderildiklerini öne süren düzensiz göçmenler tedavi edildi. İpsala ilçesi yakınlarında bulunan 30 düzensiz göçmen asker tarafından yakalandı. Vücudunda darp izleri olan Pakistan uyruklu Süleyman Biyen ve 2 göçmen daha Yunanistan’a geçtikten sonra Yunan askerleri tarafından yakalandıklarını ve askerlerce tüfekle dövüldüklerini söyledi. l DHA Uygarlıkların Batışı (3) L  übnan yazılarımı, hoşgörünüze sığınarak, iki eski yazımdan yaptığım alıntıyla bitirmek istiyorum. “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” tarzındadır! HHH Lübnan’da birkaç gün Gerçek Mersinlinin ruhu biraz da Lübnanlıdır, Berutludur. Biz “Beyrut” demeyiz “Berut” deriz. Elbette, Mersinli aynı zamanda Lazkiyelidir (Lattakyalıdır). Lazkiye, Suriye’dedir. 1850’lerde Mersin’i kuranların önemli bir bölümü Beyrutlu ve Lazkiyelidir. Müslüman ve Hıristiyan. Ötekiler, Çavuşlu’dan, Yalnayak’tan, öteki Toros eteği köylerinden geldiler, indiler. Lazkiyeliler “Fellah” idi. Türkmenler, Yörükler köylü idi. Mersin’le birlikte kentli oldular. Beyrutlular anadan doğma tüccar idi. Ermeniler ve Rumlar da vardı. Şimdi Mersin Asri Mezarlığı’nda yan yana yatmaktalar. İskenderun, Antakya, Lazkiye, Beyrut, Hayfa bu kentlerin hepsi Mersin’in devamıdır. Ya da tersi. Tersine zincir Mersin’de durur. Öteye geçmez. Ayrıca, Mersin Yumuktepe’nin Finike ile Finikeliler ile ilişkisini de bilen çok azdır. HHH Birkaç arkadaş epeydir Beyrut’ta buluşmayı düşünüyorduk. Bu nedenle, Ülker ile birlikte, yılbaşından birkaç gün önce Beyrut’a gittik. Ülker, Beyrut’u ve Lübnan’ı ilk kez görecekti. Kimler buluştu Beyrut’ta? Kimlerdi? Şimdilik sadece mesleklerini yazacağım. Çoğunluk üniversite hocasıydı: Sanat tarihçisi, tarihçi, ekonomist, siyaset bilimci. İki şair. İki çevirmen ve çevirilimci. Bunlardan biri Ülker. Bir de ailesi Kayseri’den gitme Ermeni, ressam Tanya da var. Tanya bizim için sürpriz oldu. Ben böyle Kayserili görmedim. Müthiş duyarlı ve görkemli bir kadın. Resimlerini henüz görmedim. Ama Mersin Uluslararası Müzik Festivali’nden bile haberi var. Evet dediğim gibi: Aralık ayının son haftasında Beyrut’ta buluştuk. Bu şenlikli seminer, seminerli şenlik 4 Ocak’a kadar sürdü. HHH Konuşma konularından biri Kuran’ın yabancı dillere yapılan çevirilerinde görülen sadakatsizlikler idi. Örneğin, D. Masson Tahrim suresinin 12. ayetinde geçen “farj” (ferç; kadın cinsel organı) sözcüğünü Fransızcaya “bekâret” olarak çevirmişti. Ayetin Arapça aslı şöyle. Yani Allah’ın vahiy olarak indirdiği ayetin aslı şöyle: “Wa Mariam ibnat İmran allati ahsanat farjaha, fanufakna fihi min ruhina.” XV. yüzyıl başlarında Muhammed bin Hamza’nın yaptığı doğru çeviri ise şöyle: “Dakı Meryem İmran kızı, ol kim sakladı fercini. Pes ürdük anun içine, canumuzdan.” (Hazırlayan Dr. Ahmet Topaloğlu, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1976) Yani günümüz Türkçesi ile ayetin şöyle çevrilmesi gerekiyor: “Ve İmran kızı Meryem, sakladı (korudu) fercini (cinsel organını) ve biz onun içine (fercine) ruhumuzu üfürdük.” HHH Bendeki “meal” denen çevirilerin hiçbirinde ferç (kadın cinsel organı) sözcüğü yer almıyor. Ferç yerine türlü çeşitli dolambaçlı ifadeler kullanıyorlar, sonra da “biz onun içine ruhumuzdan üfledik” diyorlar. Hangi içine? Bu ayet Allah’ın ağzından İsa’nın Tanrı’nın oğlu olduğu iddiasını doğrulamıyor mu? Peki, Allah’ın oğlunun dinine inananlar neden “gâvur” olsun? İktidarlara borazancılık yapan Diyanet ne fetva buyurur acep?  (Hürriyet, 8.1.2011) HHH Nikâhın kerameti 2 Ocak 2011 günü öğleyin Lübnan’ın güneyinde, İsrail sınırına yakın Sur’da (Tyros, Tyre) yemek yiyorduk. Tyros kalıntıları iyi korunmuş bir Finike kenti. Şimdi de kullanılan Finike limanında bir lokantada. Deniz kıyısı. Yemekte Adonis, Ülker, bendeniz, birkaç üniversite hocası, birkaç yazar, Ermeni ressam bayan ve bizi yemeğe davet eden işadamı vardı. Yemeğe bir süre sonra Adonis’in büyük kızı Ninar ile nişanlısı katıldı. “Nikâh” sözcüğünün Arapçadan gelmiş olması gerektiğini düşündüm ve Fransızca deyimi yerine “nikâh” sözcüğünü kullanarak “Nikâh ne zaman” diye sordum. Soruma hepsi kahkahayla güldü. Neden güldüklerini anlamadım. Bunun üzerine, işadamı, elle işaret ederek ve “duhül” sözcüğünü de kullanarak, nikâhın Arapça ne anlama geldiğini açıkladı: Lübnan’da resmi imzalı bir evlilik sözleşmesi yoktu. Her cemaat kendi töresine göre evleniyordu. “Medeni” sözleşmeyle evlenmek isteyenler, Türkiye’ye, Kıbrıs’a gidiyordu. Tunuslu şair ve filozof arkadaşım Tahar Bekri, Eskişehir’de bir binanın kapısında “Nikâh Dairesi” yazısını görünce gülmeye başlamıştı. O da neden güldüğünü açıkladı. (Hürriyet, 31.8.2011)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle