19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 2 KASIM 2019 CUMARTESİ ‘Bir çuval incir’ Rıfat ILGAZ Demirel’e soruyorlar: “Çağlayangil Mısır’a ne adına gitti?” Öyle ya... Bunun açıklanması gerekiyor, tüm Başbakan yardımcıları şuraya, buraya kendi adlarına gittiklerine göre... AP Başbakanının da kendi partisi adına bir yere, diyelim ki Moskova’ya gitmesi gerekiyor. Ama gidemez ki... Ankara’yı kendi haline bırakıp nereye gidebilir ki. Öyleyse yerine birini göndermesi gerek... Kimi göndersin?.. En tutarlısı Çağlayangil’i... MC’nin öbür kanatları soruyorlar şimdi: “Çağlayangil kimin adına Mısır’a gitti?” Kimin adına gittiği ortada ama, kim bunu açıklayabilir. İşte Demirel, resmi ağız olarak “Hükümet adına gitti!” diyor. Kimin adına giderse gitsin... Türkeş sınır dışı bir havaalanında Çağlayangil’in kulağına eğilerek ne demişti: “Tam Kaddafi’den yardım koparıyordum ki Mısır’a gittin! Kıydın bir çuval incire!” Arabın petrolü varsa bizim de incirimiz var... Hani şu Avrupa pazarlarından geri gönderilen kurtlu incirler. Bu incirle Türkeş’ten başkası mı ilgilenecek sanıyordu Çağlayangil... “Cevap ver, sayın Çağlayangil! Kala kala bir çuval kurtlu incirimiz kalmıştı ihraç edilecek! Ne yaptın bu bir çuval kurtlu inciri?” Kalkınmamız, kurtuluşumuz, dış politikamız, ticari itibarımız bu soruya verilecek karşılıkta... Ama var mı cevabını verecek böyle bir Dışişleri uzmanı? Biz ancak bugünlerde içişlerimizle uğraşıyoruz, bağırsak enfeksiyonumuzla... Kabızla, ishalle... l 10 Aralık 1977 l Birol Çün l Murtaza Albayrak l Kürşat Zaman 4 Olur bir işi bile oldurmak için “Adamını bul. Adamını bulamazsan madamını bul” derdi eskiler. Terörü bitirip Suriye’nin toprak bütünlüğünü, dolayısıyla Türkiye’nin istikrarını ve güvenliğini sağlamak için Esad’la diyalog ve işbirliği yapmak gerektiğini (askersivil) söylemeyen kalmadı. Acaba bir de Emine Hanım’a mı söylesek? CUK Günel ALTINTAŞ 4 Nevşehir Valisi, CHP’nin 29 Ekim’de yapmak istediği Cumhuriyet yürüyüşüne “milli güvenlik ve kamu düzeninin korunması” gerekçesiyle izin vermemiş. Oysa hazret, aynı gerekçeyle azledilmelidir. 4 Eskiden gençlerin sevgilileri olurdu. Şimdilerde kız/erkek arkadaşları var. 4 Akıl akıldan üstündür, ama biri dışında. 4 Franco’nun akıttığı kanlar yıllar sonra sel olup onun ölüsünü başka mezara sürükledi. İspanyol edebiyatı öç aldı da denebilir. l Cemalettin Güzeloğlu Bestekar Sokak’ta l Musa Gümüş cumartesi öğleden sonra CUMHURİYET ARŞİVİNDEN Cemal NADİR l 10 Temmuz 1945 Günhan AYDIN Orta yaşlardaki temiz giyimli cüce saat 4’ü biraz geçe bahçe girişindeki iki basamağı birazcık zorlanarak tırmanıp 21 Pub’dan içeri girdiğinde Tokat Reşadiyeli ve saçları genç yaşta hızla seyrelmeye başlayan garson Haydar’ın yüzünde sadece cüce Ragıp’ı gördüğünde, hem biraz muzip hem biraz mahzun, tuhaf bir tebessüm belirdi. “Ragıp Ağbi yoksun hiç ortada…” “Buralardayım da çok göze batmıyorum biliyorsun…” “Ağbi sen dikkat çekici, çok yüksek cazibesi olan bir insansın…” dedi, Reşadiyeli Kel Haydar. “Kaç garson bıçaklamışım, adı Haydar” dedi, cüce Ragıp. “O şiiri biliyorum” dedi Haydar, Ragıp’ın bar kenarındaki tabureye oturmasına yardım ederken. Bu saatlerde orası tenha olurdu ve sonbahar güzeldi. Dünya güzeldi zaten. Ankara’da şehirler içinde bir şehir. Onca insan arasında bir cüce Ragıp’la bir garson Haydar. “Annem ben küçükken öldü” dedi Ragıp, “Başın sağ olsun ağbi, Allah geride kalanlara sabır versin” dedi Haydar. “İnsan babası ölünce büyür, annesi ölünce küçülürmüş, ben hiç büyüyemedim…” Ragıp, ilk biranın yarısından çoğunu içmişti bile, dışarıda hafif bir rüzgâr vardı, neşeli cumartesi insanlarının arasında esiyordu. Bir sokak; Bestekar mesela, Güfte Sokak’a açılır; hem hızla değişip hem dolu dolu hatıraları nasıl saklar içinde. İşte berber Erol Ağbi, hâlâ biraz ileride başka bir dükkânda kırk yıllık müşterilerinin saçlarını kesiyor, beraber ihtiyarladılar. Manav yerli yerinde, ama on iki yaşında yumurta savaşı yaparken merdivenlerinde düşüp başını yardığı apartman yıkılmış. Alt tarafı bir sokak, onca sokak içinde. 49’un köşesindeki seyyar pilavcı dükkânı açmış, kapıya da “since” bilmem kaç yazmış. Peki sahiden ne zamandı o zaman? Var mı bir başlangıç noktası? Bir bira daha istedi Ragıp. Her ge ce içtiği bira bardaklarını üst üste koysa boyunu geçer… Hayır, nereye gidiyor bu kadar bira? Haydar işin içinden çıkamıyor. Yüz numaraya da gitmez… Tabureye in çık zor oluyor, diyor Ragıp. Yine o sorular “Yaprakların hepsi birden tam olarak ne zaman dökülüyor?” diye sordu Ragıp, devam eden biralarda çok daha gereksiz sorular da soracaktı. “Ağbi ben dikkat ettim hepsi dökülmüyor… Üç beş tane kalıyor dallarda…” Haydar, cüce Ragıp’ı gerçekten severdi. Daha az içsin, daha az kederli olsun isterdi. Onu bir çocuk gibi kucağına almış, evine taşımıştı Ragıp’ın çok sarhoş olduğu bir gece. Küçücük bir adam Ragıp. Annesi öldükten sonra hiç büyümemiş. Pub, 21’de dolmaya başladı artık. İki üniversite öğrencisi arkada dart atıyor. Uzun sakallı bir adam bahçede masalarından birinde köfte yiyor, genç bir kız telefonunu kurcalıyor. “Old Mariner’la Bien’in arasında kocaman bir söğüt vardır… Onun yaprakları çok güzeldir…” “Ağbi orası ‘konsept’ değiştirdi” dedi Haydar… “Biliyorum” dedi. “Salih, iyi bir çocuktur, işini de bilir…” Bugün de günler içinde bir gün Bestekar Sokak’ta, Ankara’da. Tıklım tıklım olur birazdan burası. Ufacık Ragıp iyice ufalır. Şakalaşanlar olur. Gözünü dikip bakanlar. Hiç farkına varmayanlar. İnsanlar içinde bir insan. Cüce Ragıp. Ankara’da cumartesi öğleden sonra. Bestekar Sokak’ta. l Kemal Buluş l Ali Şur l Hakan Şengün l Zeki Bol l Ahmet Öztürklevent l Akdağ Saydut EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: SERPİL ÜNAY l Alinur Uğurpakkan l Metin Peker l İbrahim Tuncay l Burak Ergin l Aşkın Ayrancıoğlu Suriye harekâtı AKP’ye desteği artırmış: Ordular ilk hedefiniz seçim sandığıdır, ileri! HHH KÂĞIDI Çinliler, MATBAAyı Almanlar, İlk kâğıda basılı GAZETEyi Hollandalılar, YALAKALIĞI VE YANDAŞ GAZETECİLİĞİ ise Türkler icat etti! HHH Dünyamızı, ABD’nin üzerinde zıpladığı ve politik taklalar attığı TRUMPolin’e çevirdiler... HHH Nasrettin Hoca ülkenin halini görseydi, göle HAYÂ çalardı! HHH TARİH yazının bulunmasıyla, TARİHİ ÇARPITMA ise paranın bulunmasıyla başladı! HHH Düşman filoları cirit atıyor, zamanında düşmanı döktüğümüz denizlerimizde... HHH YÜKSEK YERİLİM HATTI Erdinç UTKU Ne Şam’ın şekeri, ne diyetisyenin yüzü... HHH Solculuk baba, Atatürkçülük ata mesleği... HHH “Yeşillik olsun” diye, çevreci takılıyoruz! HHH Efendiler, yarın Cumhuriyeti yeniden ilan edebilsek keşke... Hemen tam demokrasiye geçsek! HHH Bugün de “bugün ne pişireyim” diye düşünme be kadın. İşi pişir! HHH Dam Zamanı Bilenler bilir, bundan uzun yıllar önce, 90’lı yıllarda aşağıların iyice yaşanmaz olmaya başladığı, aşağıların aşağılık bir hal aldığı bir dönemde aklımı aşağılardan koruyabilmek için fırlattım, damlara attım kendimi. Fırlatmasam belki de hepten tırlatacaktım. O günden beri yüksekçe bir dam üstünde, yeni bir hayat kurdum kendime. Hayata dam üstünden bakmak kurtardı belki de beni. Sonuçta “Damdaki Mizahçı” ilk kez bundan 23 yıl önce bir mizah dergisinin damında başladı dam üstündeki yazılarına, sonra aynı yıl kitap oldu çıktı. Kitabın ilk cümlesi şöyle başlamıştı: “Bir yerlere çıkıp kazık kakanların yüzünden, bir yerlere çıkmak zorunda kalanlara!” derken “Damdaki Mizahçı” 1999’da Radyo Cumhuriyet’te program, ardından internette köşe yazısı, 2006’da ikinci kez kitap ve nihayetinde 13 yıldır süren bir blog oldu. “Damdaki Mizahçı” gücünü mizahtan alıp sözünü kimseden esirgemeden, dik durmak adına dama çıkmak zorunda kalmış bir mizahçının sığındığı yerin simgesel adıdır. Bilenler bilir, ben 23 yıl önce bu dama atlamaya değil, hiçbir şeyi atlamamaya çıktım! Zira mizahçı denilen kişi, toplumun gözünden kaçanların, zekâ açıcı ince ayrıntıların peşinde olan, uslanmaz bir gözlem düşkünüdür. Lakin son 17 yılda aşağılardaki hayat öylesine derin ve akla ziyan bir çukurun içine düştü ki, mizah denen akıl güzelliği de hayatımızdan epeyce uzaklaştı!.. Dama çıkmanın az öncesinde 1996’da yayımladığım ilk “Laforizmalar” kitabımın giriş laforizması hâlâ ezbere aklımdadır: “Ciddiyetini yitirmiş toplumlarda en ciddi insanlar aslında mizahçılardır!” Cumhuriyet’in unutulmaz sayfası “Ciddiyet”in yıllar sonra geri döndüğü bir dönemde, bundan 8 yıl önce Cumhuriyet’ten ayrılmak zorunda kalmış bir kalem olarak, yeniden ve tam da dam zamanıyken buradayım! Dam üstünden MERHABA!.. GÜNCEL ÇÖP İstanbul Boğazı, Saray’a bağlanıp imara açılıyor: İstanbul’u dinliyorum, şehir planlamasına gözlerim kapalı. Önce bir gökdelen yükseliyor hafiften... HHH 13 Kasım, ABD ziyareti için “henüz karar vermeyen” cumhurREİS’ten “kararlı dış politika” beklemek nafile! HHH İŞİD hata sözü: Yanlış hesaplaşma Bağdadi’den döner! HHH Politik “İstikbal Harbi” ile “İstiklal Harbi”nin aynı şey olmadığını biri beyefendiye anlatsın! HHH l Zafer Temoçin l Cem Koç 9 l Murat Sayın l Muhittin Köroğlu l Önder Önerbay
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle