20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 2 KASIM 2019 CUMARTESİ EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: İLKNUR FİLİZ HABER Fikri çölleşme Türkiye’de fikir dünyasındaki çölleşme yeni değil. 12 Eylül darbesinden sonra yaşanan gelişmelere bakmak yeter. Ancak yozlaşma, yine de kendi karşıtını yaratabilmişti. Bugün bundan yoksunuz. Bugünkü iktidar bu alana dair özel bir strateji izliyor. İktidar, fikri açıdan önderliği eline almak için özel çaba sarf etti; başaramadı. Bu olmayınca, karşıt fikirlerin ifade ve yayılma alanlarını kesmeyi, gündemi belirlemeyi tercih etti. Özellikle medyada bunu başarmış görünüyor. Türkiye’nin en köklü gazeteleri bu vesileyle adım adım iktidar medyasına dönüştürüldü. Doğrusu, medyada holdingler, tekeller düzeni kurulduğundan beri bu özgürlükler zaten adım adım tasfiye edilmişti. Ama en sonunda bir siyasal tekel geldi ve bu tekellerin medyasını ele geçirdi. İktidarla yakın çıkar ilişkisine giren sermaye sahipleriyse, iktidarın varlığını sürdürmesi için yönetme görevlerini dönüşümlü olarak üstlenmeyi kabul etti. Bazı gazeteler kapandı; bazıları da satılmaz, okunmaz hale geldi. Oysa zaten sorun düşük tiraj değildi; amaç bu gazetelerin içinin boşaltılmasıydı. Fikirsizleştirme, halkı habersiz bırakma ve gerçek gündemden uzaklaştırma hedefleri birlikte yürüyordu. Tek tip “gazetecilik”, “tek tip manşet” devrinde çatlak ses çıkmasın, çıkıyorsa da görülmesin. Yeterliydi. Böylece iktidarın en kırılgan devrinde, halkın gerçeklere ulaşmasının yolları büyük oranda kapatılmış oldu. Kalan az sayıdaki gazete, internet portalı, TV kanalı da oluşan bu yeni boşluğu, çoğu zaman çok zor şartlarda, büyük emekle ama genelde de iktidarmuhalefet zıtlığına oturarak kuşatmaya çalışıyor. Sosyal medya ise, iki saat önce herkesin hararetle yorumladığı bir konuyu izleyicilerine unutturan gündem inşası bolluğuyla, ana meseleleri çoğu zaman görünmez kılıyor. Bu sıkışmadan çıkmak; geniş kesimlere ulaşmanın yollarını bulmak gerekiyor. Hürriyet Son olarak Hürriyet gazetesinde yaşanan işten çıkarma dalgası da anlattığım seyir ile uyumlu. Çoğunluğu sendikalı gazetecilerin evlerine gönderilen tebligatlarla işten çıkarılması süreci, medyada yaşanan büyük dönüşümün uzantısı. Diyebilirsiniz ki, “Bu gazeteler okunmuyor. Ne etkisi olabilir ki?” Haklısınız, ancak sorun gazetelerin okunmamasından öte. Gazeteler, fikirlerin tartışıldığı, polemiklerin yürütülebildiği alanlar yok oldukça; fikirler ve çözümler de yazılamıyor, konuşulmuyor. Oysa Türkiye’nin birikmiş, büyüyen sorunları var. Basının adım adım yok edilmesi, iktidar elinde tekelleştirilmesi, bu büyük sorunların konuşulmasını, çözüme kavuşturulmasını, önerilerin kamuoyu ile birlikte tartışılmasını da imkânsız hale getiriyor. Halbuki basın özgürlüğü, gazetecileri hapse atmamak değildir yalnızca. Basın özgürlüğü, halkın haber alma, kanaat oluşturma hakkının da korunmasıdır. Düşünce ve ifade özgürlüğünün de bu nedenle en önemli tamamlayıcısıdır. Aydınlanmacı düşünürlerin tarih boyunca düşünce özgürlüğü ile basın özgürlüğünü hep birlikte anmaları boşa mıydı? Her iki özgürlük, aydın ile halk arasındaki iletişimin korunmasını, bağların pekiştirilmesini sağlamak için de önemlidir. Kaldı ki on dokuzuncu yüzyıldan beri çağdaşlaşma ve özgürlük mücadelemizde hep baş yeri tuttu gazeteler, yayınlar. Dergilerle halka ulaşmaya çalıştık; gazetelerle hürriyet bilincini yaygınlaştırdık. En yasaklı dönemlerde, sansürlü Abdülhamit günlerinde bile vatan ve hürriyet aşkının baltalanmasını önleyen tam da bu mücadele bilinciydi. Yani sansür yeni değil, gazetelerin Saray’dan kontrolü hiç yeni değil. Aydınımız, fikir insanımız hep sınandı bu baskılarla, yasaklarla, sürgün ve ölümlerle. Şimdi fikir dünyamızdaki çölleşmeye bakınca, on dokuzuncu yüzyıldaki baskı dönemlerinden daha kötü durumda olduğumuzu söyleyerek başlamak gerektiğini düşünüyorum. Yüzleşmek, kabullenmek, değiştirmeye başlamak için zorunlu. Sadece, “halkımız okumuyor” demek yetersiz. Yapılacaklar zor ama belli. Medyadaki holding ve iktidar tekelleşmesine karşı, teslim olmayan gazeteleri, haber portallarını güçlendireceğiz. Yazılarımızı, haberlerimizi halkın hayatına dokunan, gerçekçi çözümlerle daha fazla besleyeceğiz. Uygulanması için kendi kılımızı kıpırdatmadığımız hiçbir öneriyi, başkalarının önüne çare diye sunmayacağız. Karşıtlık zeminine, tribün coşturmaya hapsolmayacağız. Düşünce, ifade ve basın özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması için ortak mücadele alanları yaratacağız. Kültürel alanı canlandıracak yeni araçlar bulacağız. Bulmalıyız. Fikirler yoksa, sadece karşıtlık vardır çünkü. Karşıtlıksa Türkiye’nin büyük ve birikmiş sorunlarını çözmeye yetmiyor. Gökçek İHALEDE SATILAMADI 2 aracı hor kullanmış Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB), eski Beledi ye Başkanı Melih Gökçek döneminde alınan 3 adet cipi satışa çıkardı. Gökçek’in istifasından sonra da kullandığı araçlardan ikisi, yıprandığı için satılamadı. Araçlardan bir tanesi ise 550 bin TL’ye satıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla görevinden istifa eden eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek döneminde alınan üç arazi tipi araç (cip), Ankara Büyükşehir Belediyesi Destek Hizmetleri Başkanlığı’nca satışa çıkarılmıştı. İhaleye giren tek katılımcı olan Mustafa Aşkun, “Araçlar aşırı hor kullanılmış. Komple boyanması gerekiyor” dedi. Aşkun, ciplerden bir tanesini 550 bin TL’ye satın alırken, diğer iki araç satılamadı. Satılamayan iki araç için ise 15 Kasım’da tekrar ihaleye çıkılacak. Satışa çıkan üç cipin yanı sıra bir zırhlı cip hâlâ Gökçek’te bulunuyor. l ANKARA / Cumhuriyet AKP’de, yeni kurulacak partilere, küskün partilileri kaptırmamak için hamle üstüne hamle yapılıyor Eskilere ‘delegelik’ formülü EMİNE KAPLAN Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nun bu yılın sonuna doğru kuracakları partilere tabandan geçişleri önlemeye çalışan AKP yönetimi, teşkilatı sıkı tutmak için çeşitli formüller geliştirmeye çalışıyor. AKP’nin son MKYK ve MYK toplantılarında 1 yıl öne çekilen kongre süreciyle ilgili sunum yapılırken, takvim de yeniden gözden geçirildi. Delege seçimlerinin bu ay sonuna kadar tamamlanacağı, aralık ayında belde kongrelerinin, ocak ayından itibaren de ilçe kongrelerinin başlayacağı bilgisi verildi. Cum hurbaşkanı Tayyip Erdoğan, eski il başkanları toplantısında büyük kongrenin 2020’nin sonuna doğru yapılacağını açıkladı. Erdoğan’ın, kongrelerle teşkilat yönetimlerinin yarısına yakınını değiştireceği belirtiliyor. Teşkilatlarda yapılacak değişimde, kırgın ve küskün konumdaki eski il ve il çe başkanlarına görev verilerek partiden kopmaların önlenmesi amaçlanıyor. 400’e yakın eski il başkanının bazılarının, önümüzdeki yıl yapılacak büyük kongrede 1450 delege arasında yer alması beklenirken, delege olamayanlara ise teşkilat yönetimlerinde görev verilmesi üzerinde duruluyor. l ANKARA Ortak aklı çalıştırınCHP’li büyükşehir belediye başkanlarından İzmir Çalıştayı sonrası hükümete çağrı: CHP’li büyükşehir belediye başkanları, İzmir Çalıştayı’nda bir araya geldi. Başkanlar, hükümetin ortak akıl üzerine verdiği sözleri tutmasını istedi. Mehmet İNMEZ İlki İstanbul’da yapılan CHP’li Büyükşehir Belediye Başkanları Çalıştayı’nın ikincisi İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in ev sahipliğinde gerçekleşti. Başkan Tunç Soyer, İzmir Çalıştayı sonrası alınan kararlar, açıkladı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile birlikte gazetecilerin sorularını yanıtladı. Toplantıda üç önemli kararlar aldıklarını belirten Soyer, “Bu toplantıların sonunda 3 önemli kararımız var. Bir tanesi sosyal medya üzerinde olacak. İkincisi bilişim teknolojileri ve akıllı kent uygulamaları üzerinde olacak. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde yürüyecek. Tarım konusunda yapılacak çalışmalarda İzmir ev sahipliği yapacak. Ortaya farklı bir sinerji çıkarmak istiyoruz. Bu 11 şehir Türkiye nüfusunun yarısını oluşturuyor ve ülke ekonomisinin yüzde 60’lık kısmına ev sahipliği yapıyor. Bundan 2 ay önce Cumhurbaşkanımız 30 büyük CHP’li başkanlar, toplantının yapıldığı mekânda gazetecilere hep birlikte poz verdi. şehir belediyesine davet çıkarmıştı, bir araya gelmiştik. Orada Türkiye’de yapılacak yerel yönetim reform paketiyle ilgili bir komisyon kurulması kararı alınmıştı. Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri yerel yönetim mevzuatının iyileştirilmesi... Mevcut mevzuat hizmet üretmek ve çözüm üretmekten oldukça uzak. Bu nedenle bir komisyon kurulması kararı alınmıştı. Ortak çalışma kararı alınmıştı. 2 ay geçti, ne yazık ki bu komisyon toplanmadı. Bu komisyonun bir an önce toplanmaya çağrılması lazım. Ortak zeminin oluşmasını diliyoruz” dedi. ‘Talihsiz açıklamalar’ İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da Boğaziçi ima rıyla ilgili soruları yanıtladı. İmamoğlu, “Biz 2 ay önce bir masa toplantısı yaptık. 30 belediye başkanı, bakanlar kurulu, yerel yönetimler danışma heyeti oradaydı. Cumhurbaşkanı, CHP’li belediyelerin yaptığı öneriyle yeni kanunun, düzenlemelerin bir komisyon marifetiyle yürütülmesi konusunda bize taahhütname verdi. Biz onun gereğini bekliyoruz. Fuat Oktay bizi davet edecekti, bu tasarıları orada konuşacaktık. Biz konuşacaktık, bakanlar konuşacaktı. Ortak akılla belediyelerin yaşadığı sorunlar için çözüm mekanizması çalışacaktı. 2 aydır hiçbir davet yok. Ortada bir tasarı sızdırılıp geri dönüşleri kamuoyundan toplama üslubu var. Bu çok yanlış. Bakan ise bunların doğal olduğunu, ‘zaten olmayan yetkiyi niçin alalım’ demiş. İstanbul’da yıllardır Boğaz İmar Müdürlüğü var. Burada yapı aykırılıklarını tespit eden, takip eden bir birimdir. Buraya gelen başvurular anıtlar kurulundan onaylar alırlar. Bakanın bu açıklamasını talihsiz buluyorum. Biz İstanbul’da süreci en ahlaklı şekilde yürüten, boğazdaki yapıların bile 2 ayda takibini yaptıran, güzel doğayı koruyan, 16 milyona verdiği sözü tutan bir anlayışız. Tümüyle anayasaya aykırıdır. Bu yereldeki yetkileri merkeze taşıma çabasıdır. Sarayburnu’ndan Haliç kıyılarına kadar taşınması konusunda bir taslak hazırlandığı konusunda da duyumlarımız var. Gölge belediye çalışması var. Bu 16 milyon insanın huzurunda hazırlanan kanun tasarısını tümüyle itibarsız kılar. Tümüyle mesnetsiz kılar. Toplumun maneviyatında, vicdanında tümüyle geçersiz kılar. Böyle bir üsluptan ve süreçten Sayın Bakan ya da çalışma yapan insanların bir an önce vazgeçmelerini, bizleri o masaya davet etmelerini bekliyoruz. Toplumun seçmiş olduğu hükümetten, Cumhurbaşkanı’ndan da beklentisi budur. Bu tasarıyı hazırlayan hangi akılsa 31 Mart’ta seçimi iptal eden akılla aynıdır. Bundan vazgeçsinler. Bu kendi anlayışlarına, hükümet düzenlerine, İstanbul’a zarar verir. Bu konudaki vicdani, hukuki hakkımızı sonuna kadar arayacağımızdan kimse şüphe duymasın” diye konuştu. l İZMİR Boğaz köprülerinden aldığı yüzde 10’luk payı da artık alamayacak HDP EŞBAŞKANI TEMELLİ: İBB, gelirini de kaybediyor Emekçiye bütçe yok Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Boğaziçi Kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasını öngören yasa Hukukİ zemin yaratma çabası HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli ve beraberinde tasarısıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), yetkilerinin yanı sıra önemli bir gelir kaynağını da kaybedecek. “Boğaziçi İmar Müdürlüğü’nün bütçesi, personeli ve gelirleri de İBB’ye aktarılır” hükmünün yeni tasarısından çıkarılmasıyla İBB, Boğaz köprüleri geçiş ücretlerinden aldığı yüzde 10’luk payını da artık alamayacak. Sözcü’den Özlem Güvemli’nin haberine göre, “fiili kayyım” eleştirilerine neden olan tasarıyı inceleyen hukukçular, tasarıda hukuka aykırılıklar tespit etti. Hukukçulara göre, bu yeni düzenleme ile tüm yetkiler merkezi idarede toplanarak anayasada güvence Boğazlara ilişkin siyasi bir düzenleme yapmak isteyen hükümetin, olmayan kurullara atıf yaparak oluşturduğu Boğaziçi Yüksek Koordinasyon Kurulu’nun yasal olmadığı belirtildi. Avukat Gökhan Candoğan’ın verdiği bilgi ve yaptığı değerlendirme özetle şöyle: l İstanbul Boğaziçi alanı 1974’te “doğal sit alanı” ilan edildi. Boğaziçi’ni korumak için hazırlanan özel yasa, 22 Kasım 1983’te yürürlüğe girdi. l Boğaziçi Yasası’nın 6. maddesi ile 11 Ocak 1984 tarihinde Boğaziçi İmar Müdürlüğü kuruldu. Bu kanun, amaçları doğrultusunda Boğaziçi alanında yerleşme ve yapılaşmanın planlanması, koordinasyonu, imar uygulamalarının yapılması ve denetlenmesi için Boğaziçi İmar Yüksek Koordinasyon Kurulu, verildi. Yani bu tarihten itibaren öngörünümde tüm yetki İBB’de. l 2018 Temmuz’da bir KHK hükmü ile 1985’te kaldırılan İmar Yüksek Koordinasyon Kurulu’na yapılmış olan atıflar “Cumhurbaşkanınca belirlenen kurul veya merciye yapılmış sayılır” denilerek, kaldırılmış üç kuruldan biri canlandırılmak istendi. l Ardından da Şubat 2019 tarihli Cumhurbaşkanlığı kararı ile bu Boğaziçi İmar Yüksek Koordinasyon Kurulu oluşturuldu. Hukuksal olarak bakıldığında yasa hükmü ile kaldırılan bir kurumun Cumhurbaşkanı kararı ile canlandırılması mümkün ve söz konusu olamaz. Bu nedenle kurul hukuken yok hükmünde ve yetki tamamıyla İBB’de. l Danıştay 6. Dairesi’nin 2014/1757 ki heyet, dün İstanbul’da bir dizi ziyaret gerçekleştirdi. İlk olarak Bahçelievler’de yöre dernekleri ile bir araya gelen heyet daha sonra DİSK Genel Merkezi’ni ziyaret etti. Temelli, burada iktidarın Suriye’ye yönelik askeri harekâtını ve ekonomi politikasını eleştirerek “TBMM’de bütçe görüşmeleri başladı. 2020 bütçesine baktığımızda yine son 5 yılda olduğu gibi bir savaş ve güvenlik bütçesini görüyoruz. Emekçilere yine bütçe yok. Bütçe açığı deyip savaşı ve Saray’ı finanse eden bir anlayıştan kurtulmak lazım” dedi. Kayyımlar konusu da değinen Temelli, “Kayyım faşizmin kurumsallaşması altına alınan yerinden yönetim ve de Boğaziçi İmar İdare Heyeti ve Boğaziçi İmar esas sayılı 18 Aralık 2014 tarihindeki kararı dır. İstanbul Boğazı’na kayyım atan mokrasi ilkeleri çiğneniyor. Karayolla Müdürlüğü kuruldu. da yetkinin Çevre Bakanlığı’nda değil beledi ması çabası vardır. İstanbul’daki rı Genel Müdürlüğü’nün rakamlarına l1985’te İmar Kanunu 46 maddesi ile yede olduğunu teyit ediyor. dört ilçenin halklarının hakkını gasp göre, bu yılın ilk 9 ayında 15 Temmuz Şehitler Köprüsü ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nden 302 milyon TL gelir elde edildi. Bu gelirin yüzde 10’u 30.2 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu’nun 6. maddesine göre kurulan organlar kaldırıldı. Bu kuruluşların görev ve sorumlulukları İstanbul Büyükşehir ve ilgili ilçe belediye başkanlıklarına l Bakanlığın iddia ettiği gibi yetki zaten İBB’de olmasaydı, düzenleme yasal ve sıkıntısız olsaydı, hükümet yeniden bir yasa değişikliğine de gitmeyecekti. eden bir anlayış her yeri kaplamaktadır. Buna hep birlikte ‘Dur’ demezsek her yeri kayyım kaplayacak” ifadelerini kullandı. l İç Politika milyon TL yapıyor. ‘Zaten yetkisi yok’ Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, dün katıldığı 2. Uluslararası Sıfır Atık Zirvesi’nde tartışma yaratan Boğaziçi Yasası’na ilişkin açıklamalarda bulundu. Kurum, tartışma yaratan İstanbul Boğazı’na ilişkin kanun tasarısını değerlendirirken boğazı imara açmak gibi bir niyetleri olmadığını belirtti. Boğaziçi ile yetkinin Boğaziçi Yüksek Koordinasyon Kurulu’nda olduğu söyleyen Kurum şöyle konuştu: “Boğaziçi Yüksek Koordinasyon Kurulu’nun başkanı Sayın Cumhurbaş Erdoğan, Guterres ile görüştü Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan dün Vahdettin Köşkü’nde BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ile basına kapalı olarak başbaşa görüştü. Yaklaşık 1 saat süren görüşmeye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ve TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Volkan Bozkır da katıldı. Görüşmenin ardından taraflardan herhangi bir açıklama yapılmadı. l İç Politika Van’da HDP’li 15 kadına gözaltı Van’daki bir terör soruşturması kapsamında düzenlenen operasyonda, aralarında HDP Saray Belediye Başkanı Caziye Duman’ın da bulunduğu, HDP’li 15 kadın gözaltına alındı. İçişleri Bakanlığı tarafından yerine kayyım atanan Kayapınar Belediyesi Eşbaşkanı Keziban Yılmaz hakkında ise “terör örgütüne üye olmak” iddiasıyla 15 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. l İç Politika kanımızdır ve üyeleri vardır... Burada birilerinden yetki almak gibi bir durum söz konusu değil. Aksine katılımcı bir Schmid’den ‘demokrasi’ uyarısıanlayışlayinekomisyonlardabüyük şehir belediye başkanlığımızın oldu ğu, yine beş binlik, binlik planların teklif edilebildiği, belediye meclislerinden onaylanarak yapılabildiği bir süreci işletmek istiyoruz. Dolayısıyla kimsenin elinden olmayan bir yetkisini alma du HÜSEYİN HAYATSEVER Almanya’da hükümet ortaklarından SPD’nin Dış Politika Sözcüsü Nils Schmid, Türkiye’yi ziyaret etti. Dışişle Gül’le de görüşen Schmid, Ankara’da bir grup gazeteciye değerlendirmelerde bulundu. ‘Sadece harekât değil’ şen insan hakları karnesi, tutuklu gazeteciler başta olmak üzere demokratik değerlerden uzaklaşması, Rusya’dan S400 alımı, Erdoğan’ın Avrupa ülkelerine yönelik üslubu nedeniyle Türkiye’ye yönelik tep rumu söz konusu değildir. ” ri Bakan Yardımcısı Faruk Kaymakçı, CHP Türkiye’nin terör örgütü PKK’nin Suriye Kurum, belediyelerde üst düzey ata Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, HDP kolu YPG’ye yönelik başlattığı Barış Pına kiler dolayısıyla Suriye’nin kuzeydoğusuna yönelik operasyon birçok Avrupalı ülke maları Cumhurbaşkanlığı’nın yapması Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, AKP Ge rı Harekâtı’na yönelik sert tepkinin sade için bardağı taşıran son damla oldu. O ne iddiasıyla ilgili de “Böyle bir tasarı yok” nel Başkan Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın ce harekâttan kaynaklanmadığını belirten denle Türkiye’ye bu ölçüde bir tepki var” dedi. l İSTANBUL / Cumhuriyet yanı sıra 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Schmid, “Türkiye’nin son dönemde kötüle diye konuştu. l ANKARA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle