29 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 17 KASIM 2019 PAZAR TASARIM: BAHADIR AKTAŞ PAZAR YAZILARI Aydınlığın zaferi Divali Sürgündeki Kral Rama, 10 başlı şeytanı öldürdükten sonra eşi Sita ve kardeşi Lakshman ile birlikte Ayodh yıl yüzlerce fuara ev sahipliği yapan şehirde, Divali etkinlikleri boyunca alışveriş artıyor; çarşı, pazar kalabalıklaşıyor, giyim ya şehrine döner. Bu zafer aynı zamanda mağazaları önünde kuyruklar oluşuyor, Ravana ve Lanka krallığının fethedilişi an altın çarşısındaki kuyumcu mağazalarının lamına gelmektedir. Halk, çok sevdikle içine güçlükle girilebiliyor. ri kraliyet ailesini karşılamak için yollara düşer. Sokakları, evleri mumlarla aydınla Işık festivali tırlar, çünkü kralın, ışığı en parlak eve ko Bu yılki kutlamalarda da kentin farklı nuk olacağına inanırlar. Sanskrit desta bölgelerinde birbirinden renkli gösteriler nında anlatılan bu kutlamanın düzenlendi. Divali’nin ilk ge adı Divali’dir, ışık festivali an cesi Dhanteras başladığında lamına gelir. yüz binlerce kişi karanlığa Divali’nin Dubai ile ilişki meydan okudu, kentin ışık sine gelince... Birleşik Arap ları hiç sönmedi. Kötülükle Emirlikleri (BAE) nüfusunun ri uzaklaştıracağına inanan önemli bölümünü yabancılar REMZİ GÖKDAĞ lar evlerinin önünü, sokakla oluşturuyor. 200’ün üstün rı, meydanları aydınlattı, sa de farklı millet ve etnik grup natçılar konserler verdi, ha tan insan burada yaşıyor. Listenin başın vai fişek gösterileri yapıldı. Aralıksız sü da 3.5 milyon nüfusa sahip Hintliler var, ren ışık şöleni boyunca Dubai’ye karanlık yani sokakta karşılaştığımız her üç kişi çökmedi. Sadece Hindular değil, Sihler, den biri Hintli, diğeri ya Pakistanlı ya da Budistler ve Caynalar da kutluyor bu bay Filipinli. Farklı kültürlerin bir arada yaşa ramı. Hindistan’ın dışında Malezya, Sin dığı Dubai’de azınlıklar kendi gelenekle gapur, Pakistan, Nepal, Sri Lanka, Myan rini diğer grupları rahatsız etmeden sür mar, Mauritius, Guyana, TrinidadTobago, dürebiliyor; bazıları Noel’i, bazıları Çin Ye Surinam ve Fiji’de de düzenlenen etkin ni Yılı’nı kutluyor, ama bu etkinliklerde likler beş gün sürüyor. Bu dönem aynı za kimse Hintlilerle yarışamıyor. Özellikle manda yeni yılın başlangıcı olarak kabul de ekim sonu ya da kasım başındaki Di ediliyor. Lamba ve mumlarla dekore edi vali kutlamaları sırasında... Kentin en ay len pencereler, rengaârenk ışıkların yer dınlık akşamları bu önemli bayrama denk leştirildiği balkonlar görülmeye değer. geliyor. Ticaretin yaşam tarzı olduğu, her Gecenin en önemli etkinliklerinden bi Divali, Hindistan’da çeşitli etkinliklerle kutlanıyor. ri de havai fişek gösterileri. Mum ve meşalelerle süslenen sokaklarda ışık her köşe başını aydınlatıyor. Zenginlik ve refah tanrıçası Lakshmi’nin, ışığını en çok beğendiği eve misafir olacağına inanıyorlar. Bu nedenle evlerini, işyerlerini temizleyip düzenliyorlar. Resmi olarak söylenmese de Divali, alışverişin en yoğun olduğu hafta anlamına geliyor. Bayramın ilk akşamı rengârenk kıyafetini giyip yakınlarını ziyarete gidiyorlar. Amaç sadece sohbet değil, birbirleri için aldıkları hediyeleri de vermek. Hiçbir şey satın almayıp sadece yaşanan renkli görüntülere tanık olmak için bile Dubai’nin çarşı pazarına, özellikle altın çarşısında gelen turistler var. Hediyeler aile bütçesine göre değişiyor ama altın ya da gümüşü kimse ihmal etmiyor. Vitrinlerde sergilenen altınlar bu dönem de el değiştiriyor. Sıra sıra bilezikler Divali öncesinde adeta kapışılıyor. Divali, kişisel dünyayı ve ruhsal alemi aydınlatmakla kalmıyor, esnafın da yüzünü güldürüyor. Hediyeler altın ve gümüşle sınırlı değil, birbirlerine araba, ev alanlar da var. Gençlerin ve yaşlıların bir arada kutladığı bayramda maddi âlemin sınırları zorlansa da gelenekler ihmal edilmiyor. Bunların başında yaşlıların gençlere anlattığı hikâyeler var. Gözü ve aklı dedesinin hediye edeceği yeni cep telefonuna kilitlenen gençlerin ne kadarı bu masalları dinliyor bilinmez, ama anlatılan efsanelerde hep aynı konu işleniyor: Aydınlığın karanlıkla yaptığı zorlu mücadele! Yüzlerce yıl öncesinin inanışına dayanan Divali’nin öğrettiği en önemli ders de bu zaten. Bilginin cehaletle savaşında ışığa duyulan özlem, iyiliğin kötülüğe üstün gelebilmesi için beslenen umutlar, ertelenen sevgiler, özlediğimiz ama ulaşmakta zorlandığımız saygı... Bütün bunlar, içinde yaşadığımız karmaşık düzende aradığımız mutluluğun harcını oluşturuyor. Stres, depresyon, kavga ve gürültüyle günden güne bozulan ruh sağlığımızı, Divali’nin felsefesiyle tamir etmemiz mümkün olabilir mi? Modern dünyada arayıp bulamadığımız erdemler, acaba yüzyıllar öncesinin ışığında mı saklı? [email protected] Sancısız olmaz ayrılıklar... Rotterdam Limanı’na girişçıkış yapan gemileri izliyorum. Yaklaşık 50 km’lik alan, yılda yak laşık üç yüz bin gemiyi ağırlıyor. Meyveden akar yakıta, arabaların indirildiği platformlardan aske ri kısmına, milyonlarca ton kuru yük indirme alan larına uzanan büyük bir liman burası. Ruhr bölge sini besleyen hammaddelerin rotası için de önem li. Gelişmeye ve genişlemeye devam ediyor. Liman işçileri sendikası da gerek ülkede gerekse Avru pa Birliği (AB) içinde güçlü seslerden. Şimdilerde dünyanın en büyük limanı olma özelliğini kaybetti, ama hâlâ Avrupa, Hollanda ekonomisinin lokomo tifi. İngiltere’nin AB’den çıkış süreci (Brexit) ise bu ülkeyle karşılıklı deniz taşımacılığı, feribot seferleri olan Hollanda’da da dikkatle takip ediliyor. Sürecin sancılı olacağı belli. “Rotterdam’da ha yat biraz daha hızlı değişecek” di yor liman işçileri sen dikası lideri. Brexit’le birlikte artık İngiltere ile bağlantılı noktalarda Hollanda sınırlarında ORHAN SELİM gümrük olacak, pasa BAYRAKTAR port sorulacak. Rotter dam Limanı’ndan gittiğin Harwich’te de aynısını bulacaksın. Ama bunun yanında gemiden vergi siz ürün alma olanağın olacak. Feribotla yılda 600 bin TIR geçiyor karşıya. Her taşıtın işlemi yaklaşık 1.5 dakika. Bunun Brexit sonrası en az 20 dakika süreceği savunuluyor. Aslında Rotterdam Liman İşletmeleri Yönetimi verilerine göre, yılda 40 milyon ton yük taşınıyor karşı yakaya. 40 milyon ton Hollandaİngiltere ti caretinin yüzde 8 gibi bir hacmine karşılık geli yor. Bununla, Hollanda’ya 218 bin iş alanı sağla nıyor. Bir yandan da İngiltere’nin AB’den çıkma sıyla şimdilerdeki 300 civarında olan gümrük ça lışanı sayısının 900’e yükselebileceği görüşleri de var. Hollanda basınında yer alan kimi haber de, Brexit sürecine yönelik liman düzenlemesinin vatandaşa ek fatura, maliyet anlamına geldiği yo rumları da dikkat çekiyor. Bunun da vergi mükel lefleri için, kazançlarına göre 7504 bin Avro ara sında bir kalemi içereceği iddialar arasında. Kuş cenneti ve ‘Slufter’... Hava soğudu... Yapay, betondan kayalara yaklaşıyorum suyun kenarında. Uzaktan hızı 70 mili aşan bir feribot geliyor. Dalgalar betondan kayaların arasında eriyor. Limanın çıkışında doğa etkileyici... Arkada bir kuş cenneti, tatlı su gölü var. Gölde, tatlı su, tuzlu su farkından elektrik elde edildiğini okumuştum. Kuş cennetiyle aramızda bir cehennem var: Slufter. Kimyasal artık depolama alanı. Nehirden gelen alüvyonlar temizlenip atılıyor 150 milyon metreküplük bir alana. Yirmi yıl sonra şu an için arıtılamayan kimyasal yapıları arıtacak yeni bir teknolojinin bulunabileceği hesaplanmış. O nedenle çok özel depolanıyor. Şimdilik diğer canlılara zararı yokmuş. Limanda enerji kullanımına karşılık, uygun büyüklükte yeşil alan yapıldığı belirtiliyor. Rotterdam Belediyesi, kullanılan enerjiyi nötralize edebilecek, karbondioksit salınımını azaltacak önlemler için çalışmalar yürütüyor. Yeni ormanlar, çevre dostu yatırımlar vb. Etrafım tavşan dolu. Korkmadan yanıma geliyorlar. Elli metre ötemde bir çift, ellerinde dürbün, kuşları tanımaya çalışıyor. Bizim ibibik kuşlarının coşkulu danslarını gözlüyorum. Kalkıp yürüyorum. Kuş severlerinin kuşları ürküp kaçışıyor. Onların elinde kalın bir kuş kitabı. Adını, büyüklüğünü bilmediğim yüzlerce kuş resmi... Gidip bir de kuş cennetine bakmakta yarar var. Geçen yıl yolunu kaybetmiş bir akbaba vardı... Arabadan iniyorum, soğuk bir kuzey rüzgârı kumları alıp savuruyor yüzüme. Bu havada hâlâ paraşüt açmaya çalışan gençler var kumsalda. Denizin üstü kararıyor. İngiltere’de erken seçimler için işaret edilen tarih 12 Aralık... AB için kritik bir süreç. Kimi bu Brexit daha çok erteleme görür diyor, boşanmalar bile sürüyor üç beş yıl... Acısız, sancısız olmaz ki ayrılıklar. Seçim sonucu belki de ayrılığı yıllara uzatır... [email protected] Sarı Yelekliler bir yılı devirdi Fransa’da akaryakıt zamlarını, zor yaşam koşullarını protesto etmek için başlayan, Macron hükümetine karşı gösterilere dönüşen Sarı Yelekliler, dün eylemlerinin birinci yıldönümünde yine meydanlara çıktı. Başkent Paris’in Place d’Italie Meydanı’nda yolları kapatan eylemcilere, polis biber gazı ve tazyikli su ile müdahale etti. 24 kişinin gözaltına alındığı açıklandı. Sarı Yelekliler eylemlerinde, bir yılda 11 kişi yaşamını yitirdi, 4 binden fazla kişi yaralandı. Eylemciler, 24 kişinin polis müdahalesinde gözünü kaybettiğini duyurmuştu. Duyarsızlığın saf hali Uçağım, bulut denizinin içinde tit satırlar, Danimarkalı provakatif yöreyerek Amsterdam’a iniş için netmen Lars von Trier’in filmleri alçalırken arada bir gördüğüm man ne ilham olabilecek kadar şaşırtıcı. zara öylesine durgun ve düz ki... (Trier’in “Melancholia” adlı filminde Hollanda’nın küçük kanallarla ay karakterler, kırsalda ve medeniyet rılmış tarım arazileri, yakınlaştıkça ten uzakta bir köşkte “Melankoli” devleşen rüzgâr türbini tarlaları, ye adındaki gezegenin dünyaya çarp şil çayırlara serpilmiş çiftlik evleri. mak üzere yaklaştığını fark eder Bunca zamandır uçsuz bucaksız ler. Dünyanın sonunu getirecek “kı manzaraya bakıp geniş araziler içi yamet anı” korku ve çaresizlik için ne saklanmış çiftlik evi sakinleri de beklenir.) nin tarım, hayvancılık veya çiçekçi Haberi ilk okuduğumda Hollan lik faaliyetleri ile günlük yaşam ru da gibi yüzölçümü küçük, nüfus yo tinlerini devam ettirdiklerini hayal ğunluğu Avrupa’daki en yüksek, ha ederdim. Meğer çatılar neler ne va sahası en meşgul ülkelerden bi ler örtüyormuş! Geçen haftalarda rinde nasıl oluyor da bir ajanslara düşen haber tüm grup insan, dünyada ülkede şaşkınlık yarattı. yaşayan en son can Hollanda’nın doğusunda lılar olduğuna inana Drenthe bölgesindeki bir biliyor diye düşün çiftlik evinde, bir baba ile ELİF GÜNSEL düm. Dokuz sene 5 çocuğunun yıllardır bir boyunca etraf, kom mahzende yaşadıkları or şu hiç mi ters giden taya çıktı. Yerel medya, ola birşeyler hissetmedi? yı “ailenin yıllardır mahzende kıya Ailenin neden bunca yıldır mahzen meti beklediği” biçiminde duyurdu. de yaşadıklarına ilişkin herhangi bir Yaşları 18 ile 25 arasında değişen bilgi yok. Şoke edici haberin, tari çocukların dış dünyayla hiçbir bağ kat bağlantılı veya akli dengesini yi lantısının olmaması bir yana dün tirmiş ebeveyn ile bağlantılı çıkma yada kendilerinden başka insanla sı muhtemel. rın da yaşadığına dair hiçbir fikirleri yok. Bir anlığına hayal gücünüze sığının. Mahalle barına ağır adımlar Özel hayat ve mahremiyet... la giren yirmili yaşlarda, uzun saçlı, Aklıma takılan sorulara ya kirli sakallı ve eski kıyafetli bir deli nıt ararken Hollanda toplumu kanlı garip hareketler sergiler. Me nun genel geçer davranış kalıpla raklı bakışların gölgesinde barme rı üzerinden düşünmem gerekiyor. ne doğru yaklaşan genç, yakınlar Hollanda’da özel hayata saygı ve daki çiftlikten kaçtığını ve dokuz yıl mahremiyet toplumun işleyişi için dır ilk kez dışarı çıktığını söyler. De çok önemli. Medyada yer alan ai likanlının halinden şüphelenen bar le içi şiddet haberlerine ilişkin kom sahibi polise haber verir. Yapılan ih şuların açıklamalarında “Kendilerini bar sonucu polis gece yarısı çiftliğe aslında pek de iyi tanımazdık” cüm giderek arama yapar, oturma oda lesini sıklıkla duymak mümkün. sındaki bir dolabın arkasında bod Belki de gerçekten ne olup bittiği rum katına inen gizli bir merdiven hakkında en ufak bilgileri bile yok. keşfeder. Aşağıya inildiğinde “kıya Zaten olsa bile özel hayat kavramı met gününü” bekleyen bir aile ile konusunda sınırı aşmaktan çekince karşı karşıya kalırlar. Okuduğunuz duyuyorlar. Kendilerini ilgilendirme yen konulara kayıtsızlar. Bir Hollandalıya yol tarifi sorarsa nız, tam olarak anladığınızdan emin olana kadar size vakit ayıracak kibarlığı ve sabrı gösterir. Ancak gerçekten iyi bir sebep olmadıkça tanımadığı biri ile sohbete pek yanaşmaz. Toplu taşımada yüzleri akıllı telefon ve tabletlerine gömülmüş, tanımadığı insanlarla göz kontağı bile kurmaktan imtina eden insanları sıklıkla görürsünüz. Bu ülkede, insanlar sürekli telaş içinde, giderek artan bir zaman verimsizliği ve hiçbir şeye yeterince yetişememenin yarattığı iç huzursuzluğun kamçı darbelerinin hedefinde. Ajandalarına göz atmadan en yakınlarına randevu veremeyecek kadar kendi hayatları ile meşguller. Hep bir şeylere yetişiyorlar. Neye yetişiyorlar acaba? Bu durum sadece Hollanda toplumunda geçerli değil. Medya tarafından yoğun haber bombardımanına maruz kalmamız sonucu geliştirdiğimiz görüntü oburluğumuzdan dolayı toplum yapısını birebir ilgilendiren olaylara karşı refleks geliştiremiyoruz. Hızlı iletişimin şekillendirdiği modern hayatlarımızda maruz kaldığımız ölçüsüz ve aşırı uyarım süreci bizleri hoyrat bir kayıtsızlığa itiyor. Belki de modern hayattan beklentimiz sadece mesajlarımızı derhal okuyup cevaplandırmak, sosyal medyaya kolayca ulaşabilmek, kullanışlı uygulamalara ve internet tarayıcılarına soru yöneltmek. Karşı komşumuzun ne yaptığına, dünyadaki büyük sorunlara kafa yormak istemiyoruz. Kısacası, kendimizi sanal ve yüzeysel gerçekliğe çok daha kolay teslim ederken, dünyada ve çevremizde gerçekten olup bitenlere karşı “saf bir duyarsızlık” hali sergiliyoruz. [email protected] Televizyon bağımlısı özgür mü? Her üç Almandan biri ekran bağımlısı. Boş saatlerini televizyon karşısında geçiriyor. Haftalık programları ezbere biliyor. Bağımlı olduğu dizinin yayın saati geldi mi evinde yaşam duruyor! Futbol maçı veya polisiye onun için akşam yemeğinden önemli. Uykudan da... Birde, ikide, yorgun, bitkin, dayak yemiş gibi yatağa girenler var. Bu insanlar bütün gününü büroda bil AHMET ARPAD gisayar karşısında geçiriyor. Farkında olmadan gözleri bozuluyor; sırtına, beline, kollarına ağrılar giriyor, düşünemiyor, bilgisayar ne derse onu yapıyor. Yanında oturan iş arkadaşıyla doğru dürüst iki laf bile edemiyor, eve dönerken sürekli elindeki akıllı telefonuna bakıyor. Kapıdan içeri girer girmez televizyon onu bekliyor. Yemek, diziyle veya maçla yeniyor. Evde kitap, gazete okunmuyor. Zavallı TV bağımlısı kendini, vurkırlı polisiye filmlerinden veya uyku getirici, bıktırıcı açıkoturumlardan kurtaramıyor! Evet, bu anlattıklarım Almanya’dan, buradan, Türkiye’den değil. Geçenlerde, bir akşam yemekten önceydi, gazetenin televizyon sayfasına bir göz attım. Bakalım kanallar bizlere ne sunuyordu? Gördüklerime şaşırdım, öfkelendim. Almanya’nın en çok izlenen altı TV kanalı o akşam saat 20 ile 24 arasında tam on bir polisiye, macera, vurkır filmi yayımlayacaktı. Gece yarısına doğru araya Frankfurt Kitap Fuarı’ndan yarım saatlik bir belgesel sıkıştırmışlardı! Polisiyeden canı sıkılan isterse beni gülmekten çok öfkelendiren komik şovlara da zaplayabilirdi! Goethe’nin, Schiller’in, Beethoven’in ülkesinde günümüz insanı televizyona “esir”. Birileri farkında olmadan onun beynini yıkıyor, onu bağımlı yapıyor, kimi çıkarlar uğruna onu ekrana alıştırıyor, uyuşturuyor. Bağımlı televizyon izleyicisi hiçbir şeyden habersiz, çoğunluğa hükmeden azınlığın (!) peşinde, onun dümen suyunda gidiyor. Meraklı izleyici, öğretici belgeselleri, operaları, klasik konserleri samanlıkta iğne arar gibi arıyor. Geçmişte hafta bir kez yayımlanan ünlü “Tatort” polisiye dizisini neredeyse artık her akşam izlemek mümkün. Evinizde 23 televizyonunuz varsa aynı anda yerel kanalları da açın, orada da kesinlikle eski bir polisiye tekrar karşınıza çıkacaktır. Çocuk yaşta başlıyor... İnsanlar sadece akşamları mı ekran karşısında oturuyor? Öğleden sonraları da evlerde tüm kanallar, özellikle kadınları ekran başına bağlayan saçma sapan polisiye ve aşk dizileriyle dolu. Halle’li etnolog Thomas Hauschild: “Çoğu insan stres atmak için heyecan dolu filmleri ve polisiyeleri izliyor, katil yakalanınca da rahatlayıp uykuya çekiliyor” diyor. Etnolog ne derece haklı bilemem! Günümüz toplumunda sekiz yaşındaki bir çocuk kitap okuyacağına heyecanı, ana babasının hediyesi olan akıllı telefonda arıyor, ertesi gün de arkadaşlarına dedektif rolü oynuyor! İlkokulda akıllı telefon bağımlısı olan çocuk, ergenlik çağına geldiğinde içinde büyüyeceği dünyanın gerçeklerini ne derece tanıyor... Bundan tam 10 yıl önceydi, Stuttgart yakınlarındaki şirin Winnenden kasabasında “JawsPredator1” takma adını kullanan, gününü odasında tek başına geçiren 14 yaşındaki Tim K., şiddet içerikli bilgisayar oyunları oynayarak zaman öldürüyordu. İçine kapanıktı, pek arkadaşı yoktu. Tüm dünyası bu oyunlardı. Tim, iki kişilikliydi! Ve günün birinde babasının dolapta duran tüfeğini aldı, on üçü okulunda, diğerleri sokakta, tam on beş insanı öldürdü ve en son kurşunu da kendine sıktı... Bu dehşet verici olayın ardından Almanya Cumhurbaşkanı Horst Köhler şöyle sormuştu: “İnsanlarımızla yeterince ilgileniyor muyuz?” Büyük balığın küçük balığı yuttuğu, çoğu ortak değerin artık yitirildiği günümüz Alman toplumunda insanlar bencilleşiyor, içlerine kapanıyor, kabuklarına çekiliyor. Birey, yalnızlık ve bencillikle daha çocukluğunda tanışıyor. Televizyon kanallarındaki diziler, polisiyeler, macera filmleri, açıkoturumlar, şovlar göz boyamaktan, bizleri gerçekdışı bir düşler dünyasına götürüp orada yalnız bırakmaktan başka bir şey yapmıyor. “Aşırı televizyon, akıllı telefon, internet bağımlısı birey robotlaşmıştır, özgür düşünce özgürlüğünü yitirmiştir” demek bir hata mı? [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle