22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 9 EKİM 2019 ÇARŞAMBA gorus@cumhuriyet.com.tr olaylar ve görüşler Olmayanı ararken olanlar neydi? Deniz Kuvvetlerimizin, bünyesinden FETÖ üyelerini arındırmak için uyguladığı kriterler bütün kurumlar tarafından örnek alınmalıdır. FETÖ ciddiye alınmaz, mücadele sulandırılırsa vatanımıza çok büyük kötülük yaparız. ALİ SADİ ÜNSAL Emekli Tuğamiral “Hiçbir şey karanlık bir odada, siyah bir kedi aramak kadar zor değildir. Hele odada siyah bir kedi yoksa!” Kumpas davalar sürecinde Konfüçyüs’ün bu sözü misali yıllarca hukuk ve adalet aradık. Meğer hukuk ve adalet yokmuş. FETÖ elemanları, FETÖ sempatizanları ile her kesimden çıkarları için FETÖ ile işbirliği yapanlar ve bunların organize ettiği kumpaslar dizisi varmış. Karanlıkta adalet ve hukuk aradığımız bu süreçte kritik tarihlerden biri de 9 Ekim 2013’tür. 6 yıl önce bugün Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin yargıç kılığına girmiş örgüt elemanları Balyoz Kumpası davasında “abilerinin” talimatlarına uygun olarak haftalarca süren berbat bir tiyatronun son perdesini sergilediler ve kararlarını(!) verdiler. Unutmuyoruz Kararın(!) hukuki olarak algılanması boyutunu da ihmal etmediler. Bunun için de Özel Yetkili 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararını 88 kişi için bozup, geri kalan 273 kişi için de onayarak (236’sı mahkumiyet) görevlerini(!) başarıyla tamamladılar. rübeli bir ekiptir. Arkadaşlarımızın yanlış yapma ihtimali çok ama çok düşüktür. Bunu ben değil, zaten tüm Yargıtay bilir” dedi. Bugün için bu açıklamaların sizleri de tebessüm ettirdiğine eminim. Barışmıyoruz Ya kamuoyu algısını yönetmek için şeytana şapka çıkartacak ka dar delirenler ve ahlaksızlığın keyfi ni sürenler... Onları unutmak müm kün mü? Bunların arasında kimler yoktu ki? Bunların bir kısmı şimdilerde ye niden ekranlarda boy göstermeye başladılar. Şu fıkra onlar için üre tilmiş olsa şaşırır mıydınız? Onla ra 15 Temmuz kalkışmasında sor muşlar: “Yaşasın diyor muşsunuz. Ne taraf yaşasın?” Cevapları şu ol muş: “Ne taraf kazanırsa, o taraf ya şasın.” Bu kategoride olanlara hâlâ güvenenlerin ise “pişmanım” deme hakkı yoktur. 9 Ekim 2013’te Yargıtay 9. Dairesi “Balyoz kumpasında” 237 kişinin cezasını onaylamıştı. Cezası onaylanan kişilerden Albay Berk Erden, Yarbay Ali Tatar, Kurmay Albay Murat Özenalp, Tuğamiral Cem Aziz Çakmak, Albay Yunus Nadi Erkut ve Tümamiral Soner Polat hayatlarını kaybetmişti. Her şeye rağmen, o utanç gününe kadar iyi niyetini koruyan, değerli komutanımız Oramiral (E) Özden Örnek’in, karar sonrası Sayın Emin Ertesi gün FETÖ’nün gazeteleri Taraf: ce, 12 Temmuz 2013 günü, dönemin Çölaşan’a gönderdiği ve yargıç kılığı “Yargıtay: Darbeye Teşebbüs de Suç Yargıtay Başkanı, dönemin Genelkur na girmiş örgüt elemanlarına hitaben tur”, Zaman: “Darbe İçin Cunta Kurdu may Başkanı’nı makamında ziyaret et yazdığı mektubunda yer alan şu ifade lar” başlıkları ile çıktı. ti. Ziyaret nedeni kamuoyuna “Adli yıl lerini tekrar okumamızın ve düşünme O gün “Onlar Artık Er”, “Evet, Dar açılış davetiyesi vermek üzere nezaket mizin doğru olacağı inancındayım: beye Teşebbüs Ettiler”, “Darbeciye İb ziyareti” olarak açıklandı. “Bu topraklar üzerinde en az üç im ret Olsun”, “Artık Onbaşı Bile Değiller”, Yargıtay kararını(!) açıkladıktan son paratorluk kuruldu ve hepsi de adalet “Paralel Ordu Kurdu” başlıklarını atan ra, Balyoz mahkemesinin sözde başka dağıtamadıkları ve rüşvete göz yum lar ise bugün özür dileyemedikleri için nı Ömer Diken, “Yargılama sürecinde dukları için tarihe göçtüler. Son 10 yıl “FETÖ” diyebiliyorlar. Yarınlarda diye ne kadar doğru hareket ettiğimizi Yar dır yaşadığımız olaylar da öyle bir baş cekleri ise her ne olursa olsun şaşırtıcı gıtay tasdik etti” açıklaması yaptı. langıcı işaret ediyor. Bu aşamayı dur olmayacaktır. Dönemin Anayasa Mahkemesi Baş durmak elinizdeydi ama siz yangına O güne ilişkin hafızalarımıza kazın kanı Haşim Kılıç, “Yargıtay 9. Daire benzin döktünüz (...) Sayenizde bu ül mış neler yok ki... Ben takvim yaprak si’ndeki arkadaşlarımızı tanırım. Uzun kede yargı intihar etti (...) 236 masum ları her 9 Ekim’i gösterdiğinde özellikle dönemdir burada başarıyla görev yap insan tarihe kahraman olarak geçecek üç habere takılırım. Bunları sizlerle de maktadırlar. Donanımlı, bilgili ve tecrü ler. Siz acaba nasıl geçeceğinizi hiç dü paylaşmak isterim. belidirler. Başından beri de bu daireler şündünüz mü? Ben de bilmiyorum ama Yargıtay kararını(!) açıklamadan ön de çalışmış, olaylara hâkim, titiz ve tec tahmin ediyorum!” Aslında rahmetli komutanımızın, mütevazılığından “tahmin” olarak ifade ettiği neticeyi, hepimiz gibi kesin olarak bildiğinden eminim. 9 Ekim 2013 günü tiyatronun son perdesinde sahnede olanlarla adalet önünde henüz karşılaşmadık. Onlar bugüne kadar sadece örgüt üyeliğinden ceza aldılar. Kumpas davalarda yaptıklarına ilişkin olarak hazırlanan iddianame ise Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin önündedir. Bu iddianame kabul edildiğinde ve dava görülmeye başladığında bu kişiler adalet önünde yaptıklarının ve yapmadıklarının hesabını vereceklerdir. Bizler de orada olacağız. Affetmiyoruz Gelinen aşamada FETÖ’cüler en çok itirafçılardan korkuyorlar. FETÖ’nün yurtdışına firar eden örgüt elemanları keyif çatarken buradaki elemanlarının bir kısmı “aslında ne olduklarını ve ne olamadıklarını” idrak ederek çözülüyorlar. Bu nedenle itirafçılık teşvik edilirken, kanlı girişimin yarattığı atmosfer nedeniyle telaşla yapılan hukuki hatalar da süratle düzeltilmelidir. FETÖ mücadelesinde özellikle Deniz Kuvvetlerimizin liderlik örneği sergilediği de bir gerçektir. Deniz Kuvvetlerimizin, bünyesinden FETÖ üyelerini arındırmak için uyguladığı kriterler bütün kurumlar tarafından örnek alınmalıdır. FETÖ ciddiye alınmaz, mücadele sulandırılırsa vatanımıza çok büyük kötülük yaparız. Hayat yolunda hepimizin ineceği ve yaşama veda edeceği bir durak var. Kumpas davalarla hedef alınan değerli büyüğüm, Tümamiral (E) Soner Polat’ı, 2 Ekim günü o durakların birinden Mustafa Kemal Atatürk’ün yanına uğurladık, gönüllerimize kazıdık... Kumpaslar sürecinde tüm yitirdiklerimizi rahmet ve saygıyla anıyorum. Yeni ekonomik program ve tarımsal hedefleri Özden GÜNGÖR TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı 20202022 yeni ekonomik programından (YEP) önce 20192021 orta vadeli program ve 2019 2023 On Birinci Kalkınma Planı yayımlanmıştı. Tarımsal ticareti içeren, üreticileri holding tedarikçisi yapan, ithalatı öncelikleyen Tarımda Milli Birlik Projesi ise tepkiler üzerine açıklanmaktan vazgeçilmişti ve Tarım şurası düzenleneceği açıklanmıştı. 20202022 YEP’inde Tarımda Milli Birlik Projesi’ne yer verilmemesi de projeden vazgeçildiğini gösteriyor. YEP’te Toprak Mahsulleri Ofisi ile Et ve Süt Kurumu’na görev verilmesi, piyasayı regüle eden ka mu kuruluşlarının önemini bir kez daha gösterdi. Ancak FİSKOBİRLİK, TARİŞ gibi tarımsal birliklerin bugünkü durumu, ne derece samimi olunduğu konusunda kuşku yaratıyor.   20202022 YEP’inde “Ormanların sürdürülebilir yapısı korunarak, kıymetli ağaç tür ve miktarının artırılması için Endüstriyel Plantasyon Ana Planı hazırlanacak” hedefi, madencilik veya farklı kullanım amaçlarının tehlikesinde olan ormanların korunmasına değil, piyasalaştırılmasına yönelik bir plandır. Programda, kamu kararları ile kolaylıkla çözülebilecek su ürünleri yetiştiriciliğine ilişkin hedeflere yer verilmiş, buna karşın doğal türlerin korunması ile avcılığına ilişkin sorunlar yer almıştır. YEP’teki “Yeni tarımsal destekleme modeliyle üretimde artış sağlanacaktır” hedefinin 2020 yılı Ocak ayında tamamlanacağı göz önüne alındığında, üç ay içinde yeni bir oldubitti ile karşılaşılacağı anlaşılıyor. “Yerli tohum kullanımının artırılması, ithalatın azaltılması” olarak belirtilen tohumculuğa ilişkin hedefin 2022 yılı sonuna kadar yerine getirilmesi gerçekçi görülmemektedir. Hayvancılıkta “ithalatı azaltmak için, büyükbaş, küçükbaş ve kanatlı üretimi artırılacaktır” hedefine yer verilmiştir. Hayvancılıkla ilgili bu hedefin, geçmişte yapılan yanlışların itirafı olup olmadığını yaşayarak göreceğiz.  Sonuç: Sürekli yenisi açıklanan programlar inandırıcılık sorunu yaratmaktadır. YEP, öncekilerde olduğu gibi üretime değil, piyasaya odaklıdır. 2002 yılında 41 milyon 200 bin hektar tarım alanı 2018 yılında 37 milyon 800 bin hektara düşerek Belçika büyüklüğünde bir alan üretimden koptu. Bu alanın üretime kazandırılması çiftçilerin desteklenmesiyle sağlanabilir. Tarım Kanunu’nda tarımsal destekleme için bütçeden ayrılan kaynağın milli gelirin yüzde 1’inden az olamayacağı hükmü bulunmasına karşın, verilen desteğin milli gelire oranı yüzde 0.4 ve yüzde 0.6 aralığında kalmıştır. Bakan Pakdemirli, Tarım ve Orman Şurası açılışında “Önümüzdeki 5 yılı planlayarak, gelecek 25 yılı yönetmeyi hedefliyoruz” demişti. YEP’in tarımla ilgili hedefleri dikkate alındığında ise şuranın ciddiyeti tartışmalı hale gelmektedir. Neoliberal politikaların hedefi 1980’li yıllarda dayatılan neoliberal politikalar kırsalın boşalmasına, ülkemizin ithalatçı bir konuma gelmesine yol açmıştır. Ta rım alanları, meralar, ormanlar, doğal kaynaklar saldırı hedefindedir. Ülkemizin önceliği ayağı yere basmayan, üretimi göz ardı eden projeler değil, tarımsal kaynakları, üreticiyi, tüketiciyi ve kırsal kalkınmayı öncelikleyen planlı bir tarım politikası olmalıdır. Bakandan bakana ve duruma göre değişen, üreticilerin geleceğe dönük planlamaları yapamadığı bir tarım politikasıyla sorunlara çözüm getirilemez. Tarımsal kamu yönetimi ülke gereksinimleri doğrultusunda yeniden düzenlenmeli, sulama, arazi toplulaştırması gibi tarımsal altyapı hizmetleri ivedilikle bitirilmelidir. Tarım topraklarının amaç dışı kullanımı, el değiştirmesi ve köylünün mahalle li yapılıp üretimden koparılarak şehirlere göçmesi ya da kendi toprağında işçi hale getirilmesi önlenmelidir. Üreticilerin kooperatifler şeklinde örgütlenmesinin özendirilmesi önündeki engellerin kaldırılması, güçlendirilmesi gereklidir. Üretimimizin artırılması, gıda güvenliğinin sağlanması ve kırsalın sorunlarının çözümü için gerekli adımların atılması artık ihmal edilemeyecek öncelikli bir zorunluluktur. Tarım teşkilatının enerjisini ve motivasyonunu düşüren, kurumsal yıkıma yol açan yapılanma denemelerinden vazgeçilmelidir. Ülke tarımını yönlendirenler, geçici çözümler üretmeye çalışmakta, çözümsüzlükle karşılaşınca eski politikadan hızlı bir biçimde vazgeçerek yeni bir uygulamayı gündeme almaktadır. Sorunların bu şekilde çözümlenmesinin mümkün olmadığı ortadadır. Ayakları yere basan, konu uzmanları tarafından hazırlanmış, üzerinde iyi çalışılmış  uzun vadeli planların devreye alınmasının zamanı geçmek üzeredir. Güvensizlik ortamıyla tarımdan soğutulan çiftçi, piyasa fiyatları altında ezilen tüketici, zarar eden sanayici ve neticede ekilmeyen araziler tarımı bitirmektedir. Tarım ülkesi olmakla övündüğümüz geçmiş yıllar artık geride kalmıştır. Tarım sektörünün içinde bulunduğu sorunları çözmekten uzak, tarımsal üretimimizde gıda güvencesini ve güvenliğini değil, piyasanın kâr amacını öne çıkaran, ithalatçı politikaların artmasına yol açacak girişimlerden vazgeçilmelidir. Tarımsal kaynaklarımızın korunmasını, üreticilerimizin çıkarlarını, halkımızın gıda güvencesi ve güvenliği ile ülkemizin kendi kendine yeterliliğini sağlayacak oluşumlar, konuyla ilgili tüm tarafların işbirliği ile hayata geçirilmelidir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle