21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EkonoMi DOLAR avro sterlin FAİZ [email protected] BORSA 119 EKİM 2019 ÇARŞAMBA ALTIN CUMHURİYET ALTIN 24 AYAR 5.8010 5.3 kuruş 6.3600 4.5 kuruş 7.0980 0.2 kuruş 14.00 0.35 puan 101.859 1134 puan 1881.43 20.19 lira 280.72 2.99 lira Piyasalar diken üstündeDolar, Suriye’ye operasyon endişesi ve Trump’ın Türkiye’yi tehdidiyle son 5 haftanın zirvesinde Dolar 5.85 seviyesine dayanırken, uzmanlar 6 TL sınırını aşabileceğini vurguladı. Dün Borsa İstanbul, yüzde 1.1 değer kaybederken, çimento Thisseleri ise yüzde 20’ye yakın yükseldi. ürkiye’nin Suriye’de operas Dolar/TL sert yükselişle 5 haftayon gerçekleştireceği endi nın zirvesine çıktı. Trump’ın dün, şeleri ve ABD Başkanı Do gün içinde Türkiye ile F35 pro nald Trump’ın açıklamaları, Türk jesindeki ve NATO’daki ortaklığa varlıklarını olumsuz etkiledi. Do dikkat çeken ılımlı tweet’leriyle lar, 5 haftanın zirvesine çıkarken ise kur 5.80’e geriledikten sonra borsada yüzde 1.5’lik düşüş ya tekrar yükseldi. Türkiye’nin risk şandı. Türkiye’nin CDS’i yükse primini gösteren CDS’ler de dün, lirken, Suriye’deki bazı bölgele gün içerisinde yüzde 5’e yakın ar rin yeniden imarına yönelik bek tışla 379’a kadar yükseldi. lentilerle çimento hisselerinde Önceki günü yüzde 0.4 düşüş güçlü yükseliş gözlendi. le tamamlayan Borsa İstanbul ise Trump’ın önceki gün sosyal dün de yüzde 1.1 değer kaybet medyadan “Türkiye, sınırların ti. Bankacılık endeksi ise yüzde dışında olduğunu düşündüğüm 1.1 düştü. bir şey yaparsa, Türkiye’nin ekonomisini mahvederim, bunu da 6 TL’yi görebilir ha önce yaptım” açıklamasından İstanbul Portföy Yönetici Ortağı sonra kur hızlı yükseldi. Tufan Deriner, “Askeri harekâtın Haftaya 5.69 5.70 civarında olma olasılığı piyasaları olumsuz başlayan dolar/TL Trump’ın da yönde etkilemeye devam edecek açıklamalarıyla yükselişe geçerek 5.80’i aştı, günü 5.84 civarında tamamlayan kur, dün de gün içerisinde 5.8467’ye kadar yükseldi. gibi. Kurda hızlı hareket oldu, opsiyonlar tarafında birikim vardı, onun da etkisi olabilir, ama bu olumsuzluklar dövize bir süre daha yansıyacak” dedi. Çimento hisseleri zirve yaptı Marbaş Menkul Değerler FX ve VİOP Müdürü Soner Kuru da, bundan sonra özellikle ABD ve Güvenli bölgenin yeniden imarına yönelik beklentiler çimento hisselerinde güçlü yükselişe neden oldu. Alımlar ise, Suriye’ye yakın bölge Türkiye’den gelen açıklamaların kurda belirleyici olacağını belirterek “Son jeopolitik gelişmelerle kurda 5.75 5.85 bandını izliyoruz. 5.85’i aşarsak 5.92, burada de üretim yapan Mardin Çi da 6’lı rakamları görebiliriz” de mento ve Adana Çimento’da ğerlendirmesini yaptı. yoğunlaşıyor. Dün gün için İş Yatırım’dan Şant Manukyan, de Mardin Çimento yüzde 15, Adana Çimento yüzde 12 arttı. Mardin Çimento pazartesi günü yüzde 20, Adana Çimento yüzde 8’e yakın yükselmişti. Bvorsada işlem görmeyen Limak ve Sanko’nun da bölgede çimento üretim tesisi bulunuyor. Yükseliş gözlenen diğer çimento hisselerinden Ünye Çimentoda yüzde 6, Bolu Çimento hisselerinde yüzde 4’lük artış görüldü. döviz üzerinden aylar öncesinden 8 Ekim 2019’a yönelik yoğun bir ilgi olduğunu dile getirerek “8 Ekim’e 150 milyon dolarlık almasatma tarafına opsiyon yazılmış. Ne olduğunu gerçekten bilmiyorum” ifadelerini kullanmıştı. Manukyan, yorumunda 8 Mayıs 2019 tarihinden beş ay sonrası için dolar alım satımı hakkında yoğun işlem trafiği olduğunu söylemişti. Manukyan’ın yorumları dün sosyal medyada gündem ol du. l Ekonomi Servisi Dolar/ TL dün gün boyu inişli çıkışlı bir seyir izledi. 5.8465 5.7964 5.8350 Fiyat 5.84 5.82 5.8 5.78 5.76 5.7310 5.74 5.72 5.7112 TTrruummpp’’llaa yyüükksseellddii 5.7 TTrruummpp’’llaa ddüüşşttüü 5.68 09.30 13.30 17.30 21.30 00.30 04.30 08.30 12.30 17.30 18.30 07 Ekim 2019 08 Ekim 2019 2016 2017 2018 Ağustos 2019 TCMB’ni altın rezervi (milyon$) 4.326 8.416 10.444 17.970 TCMB’nin altın rezervi (ton) 116.0 202.0 253.0 362.5 Merkez altınA KOŞTU Emre Deveci Türkiye ile ABD arasında ilişkiler gerilirken, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) ağustos ayında 41.8 ton ile bugüne kadarki en yüksek aylık altın alımına imza atması dikkat çekti. Dünya Altın Konseyi verilerine göre, temmuz ayındaki 6.6 tonluk alımla birlikte TCMB’nin kendine ait toplam altın rezervi ağustos sonu itibarıyla 362.5 tona yükseldi. Temmuzağustos döneminde Rusya Merkez Bankası 23.5, Çin Merkez Bankası 15.9 tonluk alım ya parken, bu dönemde dünyada en fazla alım yapan merkez bankası TCMB oldu. Ağustos ayında toplam 62.1 ton olan merkez bankalarının altın alımlarının yüzde 67.3’ünü tek başına yaptı. Güvenlik önlemi Ocakağustos döneminde TCMB’nin toplam altın alımı 109 tona yükselirken, TCMB’nin toplam rezervleri içinde sahip olduğu altının payı son iki yılda yüzde 5.7’den yüzde 19’a sıçradı. Ağustos sonu itibarıyla TCMB’nin kendine ait toplam altın rezervinin değeri, sene başına göre 7 milyar 526 milyon dolarlık artışla 17 milyar 970 milyon dolara ulaştı. Son yıllarda yurtdışındaki altınlarının büyük bölümünü Türkiye’ye getiren TCMB, 2016 sonunda 116 ton olan kendisine ait altın rezervini 2 yıl 8 aylık sürede 362.5 tona yükseltti. Rezervlerin toplam değeri de 4.3 milyar dolardan 17.9 milyar dolara yükseldi. TCMB kaynakları, rezervde çeşitlilik sağlama amacının yanı sıra, yaptırım tehditlerine paralel olarak artan güvenlik kaygılarının bankanın altın rezervlerini artırma yoluna gitmesinde etkili olduğunu aktardı. Patron 3 yıllık TİS istedi Hazine açığı 22 milyar TL Hazine, eylülde 21 milyar 650 milyon TL açık verdi. Merkez Bankası (TCMB) kârından ve ihtiyat akçesinden yapılan toplam yaklaşık 80 milyar TL’lik transfere rağmen, ocakeylül dönemindeki açık 89 milyar 751 milyon TL oldu. 2018’in tamamında açık, 70.3 milyar TL olmuştu. Ocakeylül döneminde faiz ödemeleri 79.3 milyar TL olurken, faiz dışı giderler 680.8 milyar TL olarak gerçekleşti. Faiz dışı denge de eylülde 10.6, ocakeylül döneminde 13.3 milyar TL açık verdi. Geliri giderlerini karşılamayan Hazine, 114.8 milyar TL’lik net borçlanmaya imza attı. Eylüldeki net borçlanma 10.8 milyar TL oldu. l Ekonomi Servisi Akbank’a 810 milyon dolar Akbank uluslararası piyasalardan yaklaşık 810 milyon dolar karşılığı 402 milyon dolar ve 373.5 milyon Avro olmak üzere iki dilimden oluşan 367 gün vadeli sendikasyon kredisi sağlarken, bankanın yenileme oranı yaklaşık yüzde 83 oldu. KAP’a yapılan açıklamaya göre kredinin toplam maliyeti Libor artı yüzde 2.25 ve Euribor artı yüzde 2.1. Akbank’ın geçen yıl kur krizinin ardından eylül sonunda sağladığı sendikasyon kredisinde yüzde 104 yenilenme oranı ile 980 milyon dolar temin edilmişti. Maliyet ise önceki seneye göre 140 paz puan artmıştı. Teklif grev nedeni İlk görüşme hakkında bilgi veren Birleşik Metalİş Genel Sekreteri Özkan Atar, işverenin daha ilk toplantıda 3 yıllık sözleşme dayatmasının normal olmadığını, 2015’te de 3 yıllık sözleşme dayatması yapıldığını, bunu kabul etmediklerini ve greve başladıklarını, ancak grevlerinin hükümet tarafından yasaklandığını söyledi. Atar, “Şimdi ise yeniden 3 yıllık sözleşme önerdiler. 3 yıllık sözleşmenin işçiler için önemli ekonomik kayıplara yol açacağını, ülkedeki ekonomik dalgalanmaların 3 yıllık dönemde belirsizliğe ve süreç açısından uzun zamana yayılacağını ifade ettik. Kesinlikle kabul etmeyeceğimizi, bunun bizim için ‘kırmızı çizgimiz’ olduğunu söyledik. Bu bizim için grev nedenidir” dedi. Metaldeki toplusözleşme görüşmesinde işveren, daha ilk toplantıda işçileri büyük kayıplara uğratacak bir öneride bulundu. MUSTAFA ÇAKIR Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) ile Türk Metal Sendikası ve Birleşik Metalİş Sendikası arasındaki 2019 yılı grup toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde ilk toplantılar yapıldı. İğneden ipliğe her şeye zam gelirken, işveren daha ilk toplantıda işçileri büyük kayba uğratacak bir öneride bulundu. Sözleşmenin 3 yıllık olmasını istedi. İşçi sendikaları ise öneriyi sert tepki göstererek reddetti. 112 bin kişi MESS, Türk Metal Sendikası ve Birleşik Metalİş Sendikası ile ayrı ayrı masaya oturdu. Türkİş’e bağ lı Türk Metal ile MESS arasındaki görüşmeler yaklaşık 112 bin işçiyi kapsıyor. Görüşmede 14 madde Türk Metal’in önerdiği şekliyle aynen kabul edilerek tutanak altına alındı. Birleşik Metalİş ile MESS 14 maddeden 12’sinde anlaşma sağladı. 2 maddede uzlaşma olmadı. MESS, Birleşik Metalİş’e de sözleşmenin 3 yıllık olmasını önerdi. Birleşik Metalİş ise reddetti. Sendikanın, sözleşmeden daha fazla işçinin yararlanmasını öngören kapsam maddesindeki değişiklik önergesi de kabul edilmedi. Türk Metal ve Birleşik Metalİş ile MESS arasındaki görüşmeler 21 Ekim’e ertelendi. l ANKARA BES’ten çıkışın nedeni ihtiyaç Tasarrufların artırılması için bireysel emeklilik sistemini (BES) önemli bir araç olarak niteleyen Anadolu Hayat Emeklilik Genel Müdürü Yılmaz Ertürk, birikenlerin iyi değerlendirilmesinin de hayati olduğunu vurguladı. BES fonlarının yönetimi için İş Portföy’le birlikte geliştirilen “FonMatik ROBO”nun tanıtımıyla ilgili basın toplantısında konuşan Ertürk, 16. yılına ula şan BES’in son 2 yıldaki ivme kaybına rağmen iyi bir performans ortaya koyduğunu anlattı. 2018 sonuna göre bugün yaklaşık 80 bin kişi azalarak 6 milyon 799 bine düşen gönüllü BES’teki katılımcı sayısının nedenleriyle ilgiyi yorum yapan Ertürk, bunun daha çok ev, taşıt alımı gibi ihtiyaçlardan kaynakladığını ifade etti. Ertürk, “dövizle BES”in önemli bir potansiyel barındırdığını, gençle re daha yüksek devlet katkısı gibi yeni arayışların da süreci olumlu etkileyeceğini kaydetti. FonMatik ROBO “Türkiye’de bir ilk” olarak nitelenen FonMatik ROBO, gönüllü BES katılımcılarına ücretsiz sunuluyor. Sistem BES fonlarını yönetme hakkını en az 1 yıl devreden katılımcılara, önce risk profili, sonra karakter analizi testleri uygulayacak. Sonuçlara göre en uygun fonlara yönlendirecek. Fon dağılımını yılda 4 kez otomatik yenileyecek olan sistem, piyasadaki gelişmelere göre de değişiklik yapabilecek. 2020 sonuna kadar 1 milyon katılımcının yarısının bu sistemi kullanması hedefleniyor. l Ekonomi Servisi Yılmaz Ertürk İklim krizinin çalışma yaşamına etkileri Türkiye Ticaret, Kooperatif, Eğitim, Büro ve Güzel Sanatlar İşçileri Sendİkası, Tez Koopİş, 5 6 Ekim tarihleri arasında Ankara’da, “İklim Krizinin Çalışma Yaşamına Etkileri” konulu iki günlük bir çalıştay düzenledi. Bilebildiğim kadarıyla, söz konusu çalıştay, iklim krizine karşı mücadelenin sınıfsal özüyle birlikte değerlendirilerek, ülkemizin işçi hareketi içerisinde gündeme getirilmesini sağlamaya yönelik ilk etkinlik olarak anılabilir. Bunun için başta Tez Koopİş Sendikası Genel Başkanı sayın Haydar Özdemiroğlu olmak üzere tüm emeği geçen sendika çalışanlarına bu duyarlılıklarından dolayı teşekkür etmeyi bir görev biliyorum. İklim değişikliği değil, iklim krizi Kabaca 1850’den itibaren sürdürülen gözlemler, sanayi devriminden bu yana, gezegenimizin yeryüzü sıcaklığının 0.9 ile 1.2 santigrat derece artmış olduğunu belgeliyor. Veriler ve bilimsel çalışmalar, söz konusu ısınmanın gezegenimizin doğal evrensel döngüsünün dışında, doğrudan doğruya insan eliyle yaratılmış antropojenik bir olgu olduğunu vurguluyor. Gezegenimizin yeryüzündeki ısı artışının ardında yatan en önemli etkenin, sera gazları diye tanımladığımız karbon dioksit, kükürt ve metan gazlarının atmosferde yoğunlaşmasından kaynaklandığı artık bilinen bir gerçek. Hesaplamalara göre söz konusu gazların gezegenimizin atmosferindeki yoğunluğu sanayi devrimine değin her milyon parça başına CO2 yoğunluğu ortalaması 200 (ppm) iken bu rakamın özellikle 1950’lerden sonra hızla ivmelendiği ve günümüzde 450 ppm düzeyini aşmış olduğunu vurguluyor. Bilim insanları, eğer tedbir alınmaz ise sera gazlarının bu biçimde yoğunlaşması sonucunda yerküremizin ısısındaki artışın 4 ila 8 dereceye ulaşacağı ve sürdürülen su, toprak ve hava kirliliği ile birlikte gezegenimizde artık insan yaşamına uygun ortamın geri dönülemez biçimde tahrip edilmiş olacağını vurgulamaktalar. İnsan yaşamıyla birlikte, gezegenimizde mevcut tüm bitki ve hayvan, canlı türlerinin yüzde 70’inin yok olma tehdidi altında olduğu bilinmekte. Isı artışıyla birlikte kuraklık ve açlık tehdidinin dayanılmaz boyutlara ulaşacağı; yepyeni bakteri ve parazitlerin ortaya çıkması ile birlikte tarımsal hasılanın düşeceği; sağlık sorunlarının şiddetleneceği ve gezegenimizde ekolojik bir soykırım yaşanacağı açık olarak öngörülüyor. Dolayısıyla, artık söz konusu olan tehdit sadece bir iklim “değişikliği” olgusundan çıkmış, doğrudan doğruya “iklim krizine” dönüşmüştür. HHH İklim krizinin küresel çalışma yaşamına ve küresel ekonomiye olan olumsuz etkileri şimdiden ürkütücü boyutlara ulaşmıştır. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından yapılan çalışmalar ısı stresine bağlı olarak yaşanan işgücü kayıplarının 1995’te 35 milyon kişi olduğunu; bu rakamın 2030’a gelindiğinde en iyimser senaryolar altında dahi, 80 milyon kişiye ulaşacağını belgeliyor. (*) Küresel toplam işgücü arzının 3.6 milyar kişi olduğu düşünüldüğünde, sadece ısı stresine bağlı söz konusu istihdam kayıplarının küresel işsizlik oranında yüzde 1’e yakın bir artışı başlı başına yaratmakta olduğunu hesaplayabiliriz. Bu kaybın küresel ekonomiye gelir maliyeti ise 280 milyar dolar hesaplanmakta ve bu rakamın 2030’da 2.4 trilyon dolara ulaşacağı öngörülmektedir. Bunun da ötesinde, söz konusu istihdam ve gelir kayıplarının gezegenimizin yoksul ve düşük ortagelirli bölgelerinde yoğunlaşacağı ve özellikle Güney Asya ve Batı Afrika’nın yoksullarını tehdit edeceği tahmin edilmektedir. Buna karşın günümüzün gelişmiş, sanayileşmiş ülkelerindeki beklenen istihdam kayıpları ihmal edilebilir düzeyde görülmektedir. Zira bu ülkeler çevreyi kirletici sanayileri çoktan dünyanın “çevre kirliliği cennetlerine” ve çalışma kamplarına taşımış durumdadır. Dolayısıyla, iklim krizi bir yandan da bir iklim adaletsizliği ve küresel emperyalist sömürü sorunu olarak karşımızda durmaktadır. Nitekim, çalıştayın katılımcılarından Ankara Üniversitesi Siyaset Bilimi’nden Prof. Dr. Nesrin Algan, konuşmasında, örneğin Amerika’da doğan bir bebeğin, Bangladeşli yoksul bir ailenin yeni doğmuş bebeği ile karşılaştırıldığında 6 yaşına değin tam 175 kat daha fazla karbon dioksit emisyonu yaratmakta olduğunu ve dolayısıyla iklim adaletsizliğinin bir ekolojik soykırıma dönüşmekte olduğunu vurgulamaktaydı. Nesrin Hoca, iklim adaletsizliğinin sadece zengin yoksul, ya da sermaye emekçi karşıtlığının ötesinde cinsiyete dayalı kadın özellikle yoksul genç kız çocuklarının gerek aile içerisinde doğrudan sosyal dışlanma, gerekse cinsel şiddete uğrayarak nasıl da sömürüye uğradıklarını örneklerle paylaşmaktaydı. Çalıştay, iklim krizine karşı mücadeleyi emeğin sömürüsüz, barış ve özgür bir dünya yaratma özlemiyle birlikte ele alarak “İklimi değil, sistemi değiştirmeliyiz” çağrılarıyla son buldu. Bu çağrı savaş, enflasyon, işsizlik, toplumsal dışlanma ve cinsiyet ayrımcılığı ve hukuksuzluğa karşı mücadele içindeki emek hareketi için de yepyeni bir mevzi ve taze soluk gibiydi. (*) ILO (2019) “Daha Sıcak Bir Gezegende Çalışmak: Isı Stresinin İşgücü Üretkenliğine ve İnsan Onuruna Yakışır İş Üzerine Etkileri”, Cenevre.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle