Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 6 EKİM 2019 PAZAR PAZAR YAZILARI Endonezya’da isyan dalgası Eylül ayının ortalarında bir cumartesi öğlen vakti gökyüzü aniden kıpkırmızı olmuş, etrafı adeta kırmızı bir gece lambası aydınlatmıştı! Halbuki akşama daha çok vardı! Endonezya’nın Jambi bölgesi halkı neye uğradığını şaşırmıştı, “kıyamet mi kopuyor” diye önce paniğe kapılıp sonra da cep telefonlarına sarılıp bu olağanüstü görüntüyü fotoğraflayarak sosyal medya hesaplarına postaladılar. Zuni Shopi Yatun Nisa’nın tweet’i viral oldu. “Burası Mars değil, Jambi, biz de insanız ve dumana değil, temiz havaya ihtiyacımız var” diyordu. Evet her yıl temmuz ayından başlayıp ekime kadar devam eden orman yangınlarının bir sonucuydu bu görüntü. Dumanın ortaya çıkardığı yüksek orandaki kirli partiküllerin güneş ışınları ile karşılaşmaları sonucu oluştuğu açıklandı, korkulacak bir şey yoktu!.. İnanırsan... Orman yangılarını insanoğlu bilerek çıkarıyordu! Tropikal iklimin kurak mevsiminde, aylarca yağmursuzluktan her yer çıtır çıtır kurumuşken, palmiye yağı üretimi için palmiye ağacı dikmeye yer açılsın diye sorumsuzca yakılıyor ormanlar, hem de her yıl. Komşu ülkeler Singapur ve Malezya’yı da etkileyen bu soruna nedense bir türlü çözüm bulunamıyordu! Çoluk çocuk pek çok kişi solunum yolu hastalıklarıyla boğuşuyor, yaşamını yitirenler oluyordu. Kırmızı gökyüzü ile aynı tarihe denk gelen günlerde başka bir haber daha kıvılcım gibi düştü gündeme. Endonezya’nın yeni hazırlanan ceza yasasında kişisel haklara büyük sınırlamalar var dı. Evlilik dışı ilişki ye yasak geliyor du, uyulmadığın da bir yıl hapis, evli olmadan beraber yaşamanın Gülseren Tozkoparan Jordan cezası 6 ay hapis olacaktı. Tıbbi bir durum ve tecavüz sonu cu hamilelik dışındaki kürtajlara da dört yıl ceza öngörülüyordu. Tasarı kapsamında, aynı zamanda başkan ve yardımcısına, din ve devlet kurumlarına, bayrağa, milli mar şa laf etmek de suç teşkil ediyordu. Yal rının yerini alacağını savunuyordu. nızca bunlar değil, ceza yasası adeta haya Avustralya hükümeti ise Endonezya’ya tı kısıtlayan yasaklarla doluydu. gidecek turistler için seyahat tavsiyele ‘Özgürlüklere ihlal’ rini güncelledi. Ne de olsa uzak komşu onlar için en gözde tatil beldesiydi. Der Duyanlar, “Bu da ne, kıyamet mi ko ken ortalık kendi geleceklerini şekillendi puyor, hangi devirde yaşıyoruz” şeklinde ren yasa tasarılarına kendi sözlerini söy tepkiler vermekteydi. Daha önce bahset lemek isteyen genç insanlarla dolup taş tiğimiz rahmetli Başkan Habibi’nin kemik maya başladı. 24 Eylül’den başlayarak ül leri sızlıyor olmalıydı, toprağa verileli da kenin 17 bin adasından gelen öğrenci ha bir ay bile olmamıştı, ki 17 ayda ger ler doldurdu başkent Cakarta’yı. Üniver çekleştirdiği ülkeyi demokrasiye dönüştü sitelerde öğrenci kalmadı sokağa dökül ren kanunlar tek tek değiştirilip garip bir dü, ilk ve ortaöğretimden bile katılanlar hale getirilmek üzereydi. vardı. Öğretmenler öğrencileri gösteriye İnsan Hakları İzleme Örgütü, tartışma katılmaya teşvik ediyor “hakkınızı savu lı tasarının yaşama geçmesi halinde bu nun, demokrasiye sahip çıkın” diyorlardı. nun “kadınların, dini azınlıkların, LGBTİ Arkadaşımın yeğeni Afra da kalabalıktan bireylerin haklarını, ayrıca konuşma ve yalnızca bir tanesiydi. “1998’den bu ya örgütlenme özgürlüğünü ihlal edeceği na en büyük öğrenci eylemine sahne olu ni” vurguladı. Endonezya’daki kimi politi yor Cakarta” denildi. Cakarta’ya geleme kacı ise yeni yasalar dizisinin ülkenin ba yenler kendi şehirlerinde örgütlenip soka ğımsızlığını ve dindarlığını göstereceğini, ğa çıktı. 30 Eylül’de artık yalnızca öğren çünkü sömürge dönemi Hollanda yasala ciler değil, sivil toplum örgütleri de vardı meydanlarda. Kalabalık arttıkça eylemlere şiddet, taş, sopa, gözyaşartıcı gaz karıştı bir kişi yaşamını yitirdi, en az 200 yaralı, 500 gözaltı haberleri gündeme düştü. Her ne kadar bu eylemler dünya basınına “evlilik dışı ilişkinin yasaklanmasını protesto” şeklinde yansısa da öğrenciler ülkeyi geriye götürecek herşeyi protesto ediyor. Taleplerinin arasında şu maddeler de dikkat çekiyor: lEvlilik dışı ilişki yasağı ve diğer beş önemli alanı kapsayan ceza yasası tasarının geri çekilmesi, l Şaibeli yolsuzluk komisyonu üyelerinin geri çekilmesi, l Güvenlik güçlerinin “aşırı güç” kullanmaması, aktivistlerin yargılanmasına son verilmesi, lKalimantan ve Sumatra’daki ormanların yakılmasının engellenmesi, sorumluların cezalandırılması, izinlerinin iptali, lİnsan hakları ihlallerine karşı en üst düzey hükümet yetkilileri de dahil olmak üzere sorumluluların yargılanması, 1 Ekim’de yeni milletvekilleri sokaktaki gürültüye aldırmadan mecliste yemin ediyordu. Başkan Jokowi, uzlaşma yolunda adım atarak bazı yasaları askıya aldı, öğrenci liderlerini görüşmeye çağırdı. Ancak gençler taleplerin tamamının kabul edilmesi çağrısını sürdürüyor, geri adım yok diyor. gjtozkoparan@hotmail.com Mutlak son ile uzlaşma... Ölüm düşüncesi bir süredir cu olarak hayat kalitesi düşen, yal yakın arkadaşım nızlaşan ve mut Veronica’ya ya suz olan yaşlıların, bancı değil. Geçen yıl evinde fe ELİF GÜNSEL yaşamına son vermek için ötanazi nalaşması sonu talep etmeye baş cu yapılan tetkiklerde beynin laması ise düşündürücü. Ge de dört adet anevrizma görül çen günlerde Hollanda’da hü dü. Doktorları olası bir müda kümet ortağı Demokratlar 66 halenin çok riskli olduğu, mev Partisi tarafından hazırlanan, cut durumun rutin kontroller yaşama hevesi kalmayan yaşlı ile gözetim altında tutulma insanlar için ötanazi hakkı için sı konusunda mutabık kaldı. yasa önerisi tartışılmaya açıldı. Epeydir yüz yüze gelemiyor Koalisyonda yer alan Hıristiyan duk, sonunda geçenlerde Ha partiler önerinin dini konular arlem kent merkezindeki pa nedeniyle rahatsız edici olduğu zar meydanında bulunan es görüşünü aktarıyor. ki Katolik katedrali (günümüz Yaşlılıkta artan ekonomik de Reform Protestan Kilisesi) sorunlar da hayattan zevk al St. Bavokerk’e bakan bir res mayı güçleştiren etkenler ara toranda buluştuk. Hollandalı sında. Hollanda’da nüfus yaş lara özgü günde en az üç ke lanıyor. Hedonistik yaşam sti re değişen hava durumu ile li, genç Hollandalılar’ın daha az klasik sızlanmamızın ardından çocuk sahibi olmasına bir baş mevzu, sağlık durumuna geldi. ka neden. 65 yaşında emek Bugüne kadar hep üstünkörü li olan birinin en az yirmi yıl da açıklamalar yapan arkadaşım, ha yaşayacağı hesap edilirse; direkt sorduğumda hassas ko mevcut çalışan sayısı, yaşla nuyu daha fazla geçiştireme nan nüfusun mutlu ve tatmin yeceğini anladı. Beyninde edici bir yaşlılık geçirmesi için ki anevrizmalardan biri patlar yakın gelecekte yeterli ekono sa ve kendisini bitkisel hayata mik koşulları sağlayamayacak. sokarsa tedaviyi reddettiğine Artan yaşlı nüfus, ülkenin gele dair bir vasiyetname düzenle cek projeksiyonları üzerine ça meyi planladığını söyledi. Hat lışan uzmanların üzerine kafa ta gömleğini sol tarafa doğru yorduğu konuların başında. çekerek kalbinin üzerine yap Haarlem tren istasyonun tırdığı “No CPR (kalp masa da Zandvoort trenini beklerken jı istemiyorum)” yazan dövme güneş batıyordu. Apronda tre yi gösterdi. nin gelişini hızlandırmak ister Zihnim boşaldı bir anda... cesine bir aşağı bir yukarı yü Belki de ne diyeceğimi bileme rürken, aklım iyice karışmış mekten sessiz kalmayı tercih tı. Bir yanda ölümsüzlük iksi ettim. Yaşadığım şoku farke rini bulmak için yapılan bilim den Veronica, “İnsan bu dün sel araştırmalar, kozmetik sek yadan gitme şeklini seçme öz törünün sonsuz gençlik vaatle gürlüğüne sahip olabilmeli. Ye ri, genetik mühendisliği, reje terince bilgilendirildim, özgür neratif ilaçlar... Bir yanda öta irademle aldığım kararın za nazi talepleri... Hayat uzatma manı geldiğinde uygulanması projelerine aktarılan milyarlar nı talep etmek benim hakkım. ca dolarlık bütçelerin yanı sı Bu benim seçimim... Hem kim ra, Afrika’da temiz suya ulaşım seye azap çektirmek ve yük ol imkânı bulamayan ve önlenebi mak istemiyorum. Modern tıb lir hastalıklardan hayatını kay bın imkânlarıyla, bir bitki gibi beden milyonların yaşadığı ger hayatta kalmak istemem” de çek çaresizlik hikâyelerine rağ di. Cümlelerinin ağırlığı altın men hayata tutunma çabaları... da, etrafımı saran cıvıl cıvıl in Düşüncelerim yeterince bu san manzaralarının bile pıhtı lanık değilmiş gibi, okuduğum laştığını hissettim. bir kitaptan ilginç bir ritüel hü Ötanazi tartışmaları cum ediyor aklıma. Güney denizlerinde yaşayan bazı kavim Hollanda’da insan yaşamına lerde, iyice yaşlanan aile bire son verme izni sağlayan “öta yi bir hindistan ceviziağacının nazi yasası” tartışmalarının üstüne çıkarılır, ardından ağa alevlendiği bir dönemde arka cı kuvvetlice sarsarlarmış. Eğer daşımın “kardiyopulmoner re yaşlı birey ağaca tutunur, yere süsitasyon” istememe kara düşmezse daha fazla yaşama rı alması konuya olan ilgimi ar ya hak kazanırmış. tırdı. Gerçi ötanazi ve hayata Modern dünyada bireylerin döndürülmeme kararı birbirin yaşama hakkı kadar ölüm hak den çok farklı talepler. Ötana kına da mı saygı duyulmalı? Ba zi; bireyin kendi özgür iradesiy zı konular sadece modern dün le karar vererek tedavisi müm yanın yarattığı problemler mi? kün olmayan durumlarda haya Acaba ekonomik yapılar yaşlı tına son vermek için “rahat ve lara zalimce mi davranıyor? Di acısız bir ölümü tercih” olarak lemmanın cevabı kocaman bir değerlendirmesi bir ölçüde an soru işareti olarak zihnimi meş laşılabilir. Ancak ülkede sade gul etmeye devam ediyor... ce ölümcül bir hastalığı olan lar değil, yaşlanmanın bir sonu elifgunsel@yahoo.com Eswatini’deki köy sakinleri geleneksel danslarını gösteriyor. Ben de onlara halay çekmeyi... (Fotoğraflar: Simon Cunneen) Eswatini’nin büyüsü Güney Afrika’da St. Francis’ten yola çıkarak başladığımız kamp maceramı ğı loş ışık ahengi... Dünyanın dört bir yanından, farklı milletlerden insanlarla o çatının altındasınız... zın ilk etabını burada paylaşmıştım. Yarın büyük gün ve biz de erkenden Şu an Güney Afrika’nın township (ül uyumak için geç olmadan çadırımıza kede genel olarak siyahların yaşadı dönüyoruz. Kafamız yastığa değer değ ğı yoksul mahalle) bölgesinde bir ne mez derin uykuda buluyoruz kendimizi. vi Köy Enstitüsü açma telaşesindeyim... O sebeple ikinci etabı biraz ge Burcu Cunneen Ama ben gece horlama sesiyle uyanıp eşim Simon’ı dürtüyorum. Oysa o ya ciktirdim kusura bakmayın. Güvenlik takta oturmuş, gözler cin gibi açık, ben konusundaki onca olumsuz haberlere rağmen eşim değilim diyor, eee o zaman bu gürül gürül ses de Simon’la, beş ve altı yaşlarındaki çocuklarımız Da nesi?.. Ormanların kralı aslanın sesiymiş. Belgesel isy ve Aslan’la karayoluyla Afrika’nın güneyini keş lerde tembel tembel yatan aslanın neden ormanın fetme kararımız, aldığımız en doğru karardı. Uzun kralı kabul edildiğini anlamazdım. Gecenin karanlı ca süren yolculuğun ardından Eswatini Krallığı’na ğında o sesi dinleyince anlıyorsunuz! İçinizi müthiş yaklaşmıştık. Daisy, en çok kralı ve prensesi me bir ürperti ve saygı sarıyor. rak ediyordu, bir de burnumuzun dibinde uyuyacak Uykusuz gecenin sabahında, gecenin heyecanın olan gergedanları... dan olsa gerek bir gram yorgunluk hissetmeden yeni Eswatini gümrük kapısında görevlilerin içten gü günün yeni macerasına hazırlanıyoruz lümsemesi, misafirperver bir ülkeye geldiğimizi his Eswatini’de bir köyü ziyaret edeceğiz bugün. Öyle settirdi. Ülkenin eski adı Swaziland ama Kral lll. şıkır şıkır turistik magnet alacağınız yer değil, bölge Mswati’nin geçen yıl aldığı kararla Eswatini olarak nin gerçek kültürünü görebileceğiniz bir köy. Benim değiştirilmiş. Anlamı “Swazilerin için safariden daha heye yurdu”. İsim değişikliğinin nede can verici bu gezimiz. Bi nini Eswatinili bir gence sordu zi köye kaldığımız kampta ğumuzda şu yanıtı aldık. “Swa çalışan Lucky götürüyor. ziland İngilizce bir isim, Swazi Daha kamptan ayrılmadan nin bölgesi demek. Kralımız da Daisy ve benim belimize bizim diliminde, bizi yansıtan bir Eswatini kadınlarına özel ismi uygun buldu.” örtü bağlandı ve köyün yo Krallık sınırları içinde aracı lu tutuldu. mızla yol almaya başlıyoruz. Ku Köyün kapısında bi ru, sararmış, ekinsiz dağları ge zi yerleşimin sözcüsü kar ride bırakıp şekerkamışı tarla şılıyor. Köyün ortasında larının arasında buluyorsunuz ki ağacın altına götürü kendinizi... Boyunuzu aşan yük yor. Yerde hasır bir örtü ve seklikte ekinlerin arasında yeşilin bereket dolu huzu karşısında 4 tane ağaç kütüğü var. Erkekler o kütü ru sarıyor ruhunuzu. Bir de buna, yol boyu sizi gören ğe, kadınlar ise hasıra oturuyor. Bir yere girerken ve küçük büyük herkesin gülümsemesi, el sallaması içi ya çıkarken ilk olarak erkeğe yol verilmesi de dikka nizde Afrika baharını yaşatıyor. timizi çekiyor. Kadınlar ev işlerini, hayvan bakımla İstikamet Hlane Royal Ulusal Parkı. Burada konak rını, boncuklardan takı yapımı gibi işleri üstlenirken layacağız. Doğal park isminin hakkını veriyor hakika erkekler avcılık, ahşap işleriyle ilgileniyormuş. Avcı ten, etrafta bir tane elektrik direği yok. Kamp bölge lık elbette hâlâ devam ediyor ama artık eti market si elektriğini güneş enerjisinden üretiyor. Parka, kır ten aldıkları da bir gerçek. mızı toprak bir yolu tozu toprağa katarak ulaşıyorsu Köyün kültürgeleneklerini öğreniyoruz, günlük nuz. Kapının girişinde devasa büyüklükte hayvan ke hayatından kesitlere tanık oluyoruz. Misal büyük bir mikleri dikkat çekiyor. taş üzerinde daha küçük bir taş vesilesiyle kurutul İlk işimiz çadırımızı kurmak. Kamp yerinde elektrik muş mısır tanelerini nasıl öğüttüklerini izliyoruz, bi yok, ama restoran var. Yani yemek pişir, bulaşık yı zim çocuklar keyifle dinliyor, deniyor. Köy halkı kül ka derdimiz yok... Restoran yolunda önümüze bir su türlerini anlatıyor, ben de Ege’nin geleneklerini. On birikintisi çıkıyor. Bir hipopotam ve bir gergedan yan lar mısırı nasıl öğüttüklerini gösterirken ben de nasıl yana dinleniyor. Ne müzik, ne insan sesi... Çevrede zeytin çıtlattığımızdan bahsediyorum. Günün sonuna kiler doğal yaşama ve bölgenin gerçek ev sahipleri doğru, geleneksel danslarını yapıyorlar. Ben de onla ne öylesine saygılı ki... O sırada çocuklarımız Daisy ra vedayı hepsiyle kol kola girerek düğün halayı çek ve Aslan’ın gergedanı görünceki sevinç çığlığı ortalı tirerek yapıyorum. ğı kaplayınca, bir an için elim ayağıma dolanmadı de Eswatini’de mütevazılığı iliklerinizde hissediyor ğil o ayrı!.. sunuz. İnsanı sıcak, iklimi ılık, doğası yeşil, tabiatın Günbatımı keyfi... bir parçası hissetmeniz garanti. Köyden ayrıldığımızda Lucky “Daha önce biri dünyanın kuzeyinde bir ül Uzunca bir süre şehirlerden uzak bölgelerde yol al ke var adı Türkiye, oradaki beyaz halk aynı senin kö dığımızdan olsa gerek, bizim için büyük bir lüks res yündeki insanlar gibi deselerdi inanamazdım. Bugün torana gitmek. Buradaki restoran daire şeklinde. Dev benim için çok özel” diyor. Yüzüme kocaman tebes bir ağaç gövdesi huni şeklindeki yüksek çatıyı tam süm yerleşiyor. ortasından tutuyor. Yapının su birikintisine bakan Eswatini tekrar tekrar gitmek isteyeceğim çöldeki kısmı açıkta. Manzara etkileyici. Müthiş bir karanlık sahram benim... ve her masanın üzerinde birer gaz lambasının yarattı burcunneen@gmail.com Beygirin aşı kâğıdı Kovboyları meşhur olan bizim eyalette beygirle dolaşmak, birkaç aydan beri bir mesele oldu, çıktı. Kovboylar, sığır sürüsü dehlemek için arazide at sırtında dolaşır, onlara bu yakışır. Eyaletin milli parklarında, ayrıca özel binicilik alanlarında at mahmuzlayıp dizgin çekmenin keyfi, parasına bağlıdır. Atın varsa götürür, oralarda binersin, yoksa kiralar dolaşırsın. Fakat hayvancılıkta 1 numara olan Alberta’nın irili ufaklı bütün kasabalarında, hiç kuşkusuz köylerinde, beygir aynı zamanda bir ulaşım aracı olarak kullanılır; deyin ki, bisiklete biniyorsunuz. Geniş bahçe, arazi, tarla kıyısına kurulu müstakil evlerin ahırlarında en azından bir at beslenir ve aile fertleri yakındaki kasabaya alışverişe onunla gider, sabah çocuğunu okula beygir sırtında taşır; bu bir yaşam biçimidir. “Evladım okula geç kalıyorsun, beygirin eyerini vurmadın mı, bak hâlâ oyalanıyorsun” diye sabahları annelerin sesi duyulur bu kasabaların pek çoğunda... Gelelim meselesine: Her şey Taber isimli 8 bin kişilik bir kasabada polisin at binicilerine “takması” sonucunda başladı. Kasabanın ana caddesindeki kafeye gidip araçların “drivethru” denilen, eğer biz adlandırsak “süralgit” gibi söyleyebileceğimiz araçgişealışveriş yerindeki otomobil kuyruğunda birkaç beygirin araya girmesi polisi rahatsız etti. Yasa araştırması... Polis polisliğini yapmalıdır. Asayiş bozuk değil, ama vaziyette bir terslik var, ama bu nedir! Araçların plakası var, bunların yok. Hızlı gitseler, radara yakalanmazlar; üstelik beygirler için km. sınırı nedir, bu da belli değil. Mesela polis, beygiri durdurdu diyelim, neyi soracak? Beygirin veteriner belgesini mi göstermek gerekir, aşı kâğıdı acaba araç fenni muayenesi yerine geçer mi, nalbant iyi nallamış mı buncağızı, lastik kontrolü yapar gibi nasıl denetlenecek? Hepsi kafa karıştıran, içinden çıkılmaz şeyler. Durduk yerde kasabanın tadı tuzu kaçtı! Tabii polislerin kafası da karıştı, ceza kesmek istedi Mahmut ŞENOL ler, lakin neye dayanarak ceza keseceklerdi. Sadece uyarı cezası denilen bir makbuz doldurup beygir üstündeki binicilere verdiler. Orada yaşanan tartışma, kısa sürede Taber kasabasının problemine dönüşecektir. O günden sonra meslektaş dayanışması gösteren öteki polisler de kasabaya gelen beygirlere yan gözle bakmaya başladı, binicilere uyarı makbuzları verilmeye devam edildi. Bu yönde federal, yahut yerel yasaları gözden geçiren polis, büyük şehirlerde at sürme yasağını buluyor, ancak bu yasaların kırsal alandaki kasabalarda geçerli olmadığını görüp hayıflanıyordu. Meseleyi Taber kasabası belediye başkanlığına, kasaba meclis üyelerine kadar ulaştıran polis şefi Graham Abella resmi bir mektup yazıp durumdan şikâyetçi olunduğunu belirtti. Haklıdır: “400 kiloyu çeken bu hayvanların üstündeki binicilerin sürüş tecrübesine nasıl güvenebiliriz?” Böyle sorunca belediye başkanı ne desin; susuyor. Hayvan bu; bir şeyden ürker, gemi azıya alır, tırısa kalkar, bununla kalmaz dörtnala geçti mi tut tutabilirsen! “Binicisini yaya yerine koysak yasalar müsaade etmiyor, koyamıyoruz; adam yürümüyor, at üstünde. Atı bisiklet gibi düşünsek neresine plaka takacağız” gibi pek çok soru arka arkaya gelmeye başladı. Bu durumdan bunalan kasabanın belediye başkanı Andrew Prokop, ne şiş yansın ne kebap misali, seçmenleri olan at binicilerini de kızdırmamak üzere orta bir yol bularak vaziyeti şimdilik idare ediyor. Tarafsız bir sonuca ulaşmak için Alberta Binicilik Federasyonu’ndan görüş alındı, fikir teatileri yapıldı. Kasaba meclisinin onayladığı yeni düzenlemeye göre, beygirler ana caddelere, meydanlık yerlere, kamusal alanın belirgin olarak işlevsel bulunduğu bölgeye girmeyecek, fakat bazı alışveriş merkezlerine, pazar ve panayır biçiminde tasarlanmış özel mekânlara izin verilecekti. Böylece beygirler ve polisler arasındaki çatışma geçici bir sulha kavuşmuş oldu. Tükürene para cezası Ne ki, Taber kasabasının böyle tuhaflıkları evvel eski bulunur; meşhurdur. Sokağa tükürene 75 dolar cezaya, şahsım adına konuşuyorum, “eyvallah” derim; yetmez, iki misli para cezası versinler, oh diyeyim. Ancak sokakta yellenen birisine 150 dolar, geğiren olursa 50 dolar ceza kesildiğini duyunca, bunu da pek adil bulmadım. Hem sonra birisinin gaz çıkardığını nasıl anlayacağız, polisin hassas burnuna kalmış bir şey. Hatta beygirlerle uğraşacaklarına buna bir çare düşünmelidirler. Yarın öbür gün karnı guruldadı, yahut hapşırdı diye adama ceza keserlerse, şaşırmamak lazım... Büyük hikâyecimiz Haldun Taner’in “Şişhane’ye Yağmur Yağıyordu” başlıklı harika eserinde belediyeden yakında emekli olacak çöpçü beygiri Kalender’in başına gelenleri okur, inanmazdık, güler geçerdik. Edebiyat böyle öngörülü işler yapar, Haldun Bey rahmetli Şişhane’deki beygirden sanki Taber kasabası için bahsetmiş bulunuyordu. senolasenola@gmail.com