21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 6 EKİM 2019 PAZAR EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: SERPİL ÜNAY HABER/yorum Bu en zenginlerin kentinde tek yoksul ben miyim? Kimse beni tutmasın, sabır sabır bir yere kadar. Artık sabrım taştı. Taşmak ne kelime kendime hâkim olamıyorum, kusura bakmayın, yakında bir deli raporu alıp sokaklarda bağırarak konuşmaya başlayacağım. Adana Altın Koza Film Festivali’nde görevimi tamamlayıp İstanbul’a geldim. Herkeste bir korku, her yerde beklenen deprem üstüne yorumlar. Meğer kentte çadır, düdük satışları tavan yapmış. Bu korkuyu anlamak mümkün, ama bu kadar korku şu talebi niye gündeme getirmiyor: “Deprem için toplanan paralar nerede, kimlere dağıtıldı?” Şimdi ben bu talebi dile getirirken öğreniyorum ki, devleti âliyemiz kart zampara Ali Ağaoğlu’nu kurtarmak için Varlık Fonu’ndan milyonlarla lirayı onun hesabına geçirmiş. Savcılara söylüyorum, “zampara” Farsça bir kelimeden dilimize geçmiştir, kadın düşkünü erkekler için kullanılır, yaşı geçmiş olanlara da kart zampara denir. Soruşturma açmaya gerek yok. Çünkü Ali Ağaoğlu’nun yatında gencecik kızlarla oynaştığının ya da gece kulüplerinde birini öperken diğerinin sıra beklediği fotoğraflar her yerde. Yani artık iyice şaşıran AKP yönetimi, tam da milletin deprem korkusuyla uykuları kaçarken Ali Ağaoğlu’nu ve milletin a..na koymaya meraklı Cengiz Holding’e milyarlar bağışlıyor. Bu arada öğreniyorum, İstanbul dünyanın en zenginlerinin en çok bulunduğu kentlerden biriymiş. Durum buysa, neden elektriğe sürekli zam yapılıyor? Yahu bu kentin tek yoksulu ben miyim? Daha az elektrik yakmak için bulaşık makinesinden, ütüden vazgeçtim, arkadaş size hiç mi dokunmuyor? En çok da CHP yöneticilerine çağrı yapıyorum, size oy verenlerin hepsi zengin mi? Hiç sesiniz çıkmıyor, ekmeğe üç kuruşluk zam yapıldığında demokrasiden nasibini almadığı söylenen Mısır’da bile insanlar sokaklara dökülüyor. Sayın Kılıçdaroğlu ve CHP milletvekilleri epey tatil yaptınız, lütfen şu garip kulun da sesine kulak verin, ben tek başıma yürüyeceğim, “delidir ne yapsa yeridir” bugünlerde aklımdaki tek şey bu! Bir de savaş çıkacakmış, şimdiden söyleyeyim, artık en işgalci Amerika bile silahla, topla, tüfekle işgal yapmaktan vazgeçti, şimdi yumuşak işgaller zamanı. Ne demek istiyorum, anlatayım: Yeni işgaller çokuluslu şirketlerin (haini çok olan ülkelerde) tarımı, sanayiyi, ormanları yok etmesiyle gerçekleşiyor. Kendimize bir bakın, en basit bir örnek vereceğim, adını söylemeyeceğim ama o ülkemizin her yerinde sıklıkla rastladığınız bir kahve markası. Amerika’da sıradan bir marka; İtalya’da, Fransa’da, İsveç’te göremezsiniz. Bir ara Rusya’da çoğalmıştı, ama onlar da vazgeçtiler; biz de ise bu marka bir statü belirtisi, kendilerini işçiden saymayan beyaz yakalılar, ellerinde karton bardaklarla plazalarına doğru koşuyorlar. Araba markalarımıza bakın, nasıl ele geçirildiğimizi görürsünüz. Bu arada benzine devamlı zam geliyor, ama herkes araba kullanmaya devam ediyor, litresi 20 TL de olsa devam edecekler; bir gün, yahu bir gün arabamızdan vazgeçin! Ölmezsiniz! Ben de kendi kendime konuşuyorum işte, bu kentin tek yoksulu benim! İnsanın sakin durması imkânsız, mesele sadece yoksulluk, yoksuzluk değil, saklanan çocuk tecavüzleri, boğazlanarak öldürülen kadınlar, son olarak eski askeryeni milletvekilinin evinde herkese tuhaf gelen bir intihar vakası. Gencecik bir kadın çalışan, evin sahibinin tabancasıyla kalbine iki kez ateş ederek intihar ediyor. Kimse şüpheli değil, evin sahibi sorgulanmıyor bile. Çünkü onun cebinde AKP kartviziti var. En güvenilir anket şirketleri AKP’nin sürekli oy kaybettiğini söylüyor, ama bu umurları değil, alay eder gibi enflasyon rakamı 9.26 olarak ilan ediliyor. Bu şu demektir: Emeklilere, memurlara, işçilere yapılacak zam ne kadar az olursa zenginlere verilen paralar o kadar çok olur. İşin özü bu ! Bu arada Bilal babasının çiftliği gibi ülkenin her yerinde ok atıp duruyor. Şimdi de sadece devlet erkânı kullansın diye yarı kapalı tutulan Atatürk Havalimanı’nda okçuluk yarışmaları yapılacakmış. Yahu ben mi delirdim yoksa ülke mi? Karar size kalmış. 6 EKİM 2019 SAYI: 34332 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya Yazıişleri Müdürleri Serkan Ozan / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Şehriban Kıraç l İç Politika: Ali Açar l Gece: Ayça Bilgin Demir l Fotoğraf: Uğur Demir l Kültür Sanat: Emrah Kolukısa l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 05:34 05:19 05:43 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06:58 12:57 16:11 06:42 12:42 15:56 07:04 13:05 16:20 Akşam 18:47 18:32 18:55 Yatsı 20:06 19:49 20:11 Bir zamanlar kıyı yolunun geçtiği güzergâh yoktu artık. Surlar yüzüyordu denizin üstünde. Arabalar, kamyon iskeletleri ve paramparça bina leşleri. Birden, heyula gibi bir tankerin, bina enkazlarının üstüne çıktığını gördüler. İleride bir tanker daha, karada kalan, denize kafa tutan faleze gömmüştü burnunu. “Tsunami...” dedi Lucas. Yerkürenin hıçkırıkları, koca gemileri kendisine direnen kara parçalarına kusmuştu. O parçalardan biri, Haliç’e doğru uzanan Kumkapı sırtlarıydı. Topkapı Sarayı, mağrur bir imparatorluğun en büyük tuğrası, burnun sivrilen ucuna asılı kalmıştı. Sarığı çarpılmış, ama kaftanı ayakta. Feride’nin gözleri doldu. Haliç’in üzerinden uçarken, gözyaşlarının perdesi indi önüne. Bakamadı. Baksaydı, bin yıllık Galata Kulesi’nin artık olmadığını, köprülerin kırılmış iki yüzük gibi öksüzlüğünü, Karaköy limanını dev dalgaların kepçe gibi oyduğunu, görkemli binaların denize diz çöktüğünü ve beyaz İstanbul vapurlarının birer martı kadavrası gibi kıyıya vurduklarını görecekti. Açık kokpitten, pilotun öteki helikopterle telsiz konuşması duyuluyordu. Pervane gürültüsünden, bağıra bağıra konuşuyorlardı. “Yüzbaşım bir sorun var!” Feride’nin gözleri, karşısından ayağa kalkıp kokpite ilerleyen atletik gösterdi, bir işaret olmalıydı. “Yüzbaşım, sa nırım yardımcı ola bilirim. Ben de Türküm.” Yüzbaşı başını hafifçe arkaya atıp, İşte şimdi beka sorunu var! “Ah... Anladım” dedi. Bir an sustu ve ekledi: “Şu s...m Hercule’leri bir yere in yapılı adamın kolundaki siyah şeride dirmemiz gerekiyor! Tonlarca mal takıldı. USI birimlerinin göze çarp zemeyi geri götürecek halimiz yok, mayan, özel işaretini gördü. Ne arıyordu burada, Belçika polisinin şok birliği diye anılan özel komandoları? “Ne oldu?” “Gösterilen yere inemiyoruz, bakın!” herhalde!” Daryal, “Buraya inelim Yüzbaşı!” dedi sükunetle. “Türk yetkililerle temas kuramayız şimdi. Amerikalılarla anlaşırız aşağıda...” * Baktıkları yer, enkaz yığınından ibaret büyük bir alandı ve kum gibi insan kaynıyordu. Devletin beka sorunu, iktidarın mukadder sonu “Yardım malzemesini yağmala Bugünkü satırlarımı, mak için dövüşüyorlar” diye içini çekti, USİ şeritli Yüzbaşı. Haritada Cumhuriyet’in değerli ve duayen imzası, aziz dostum Ali Sirmen’in ki başka bir noktayı işaret etti: “Bu 1 Eylül’de yayımlanan “Ne şehit ne raya inelim!” gazi...”  başlıklı yazısının bir devamı İki helikopter arasında koordinat olarak okumanızı rica ediyorum. alışverişi yapıldı ve arbede alanın İstanbul’un beklediği büyük dep dan kuzeybatıya doğru yöneldiler. remin olası siyasal ve sosyal so Alçalmaya başlamışlardı ki pilotun nuçlarını kurguladığım Bir Gün Ge sesi yeniden duyuldu: ce başlıklı romanın ilk baskısı 2003 “Buraya da Amerikalılar konuş yılında yapıldı. lanmış, bakın ABD bayrağı dalgala Fransız deprem uzmanlarıyla iş nıyor zaten!” birliği içinde, bilimsel verilere daya Birden, Daryal’ın kokpitin kapısın narak, aslında belgesel olabilecek da bittiğini fark etti Feride. bir öngörüyü romanlaştırdım. Tulum ceketini açıp içinde bir şey Bir Gün Gece’nin senaryosu, Ali Sirmen’in de vurguladığı gibi, bugün çok daha gerçekçi ve yakın. Türkiye üstten alttan sallanıyor. Üstte: Siyasal rantçılığın tepeden tırnağa çürüttüğü devlet, din ticaretinin yozlaştırdığı ahlak, ülkeyi kemiren yolsuzluk ve soygun salgını. Altta: Sadece 33 km. kalınlığında külden ibaret yerkabuğunu zorlayan milyar megavatlık ateş küre. Bir değil, iki deprem olacak. Biri mülkü, öteki devleti yıkacak gibi görünüyor. Alt katı “garaj” yapılmak için kirişleri kırılmış, dibi oyulmuş bir apartman artık Türkiye. Son kirişe, son darbeyi bekliyor göçmek için. Sözüm, İstanbul belediye başkanı seçiminden “beka” sorunu üreten muktedirlere! Türkiye’nin beka sorunu, İstanbul’u yıkacak büyük depremdir. Kanal İstanbul projesinden vazgeçiniz. Atatürk Havalimanı’nı yıkmayınız. Binaları seyreltiniz, geniş toplanma alanları açınız. Satılmayan boş konutları yıkarak işe başlayabilirsiniz. Deprem sonrası Trakya ile Anadolu’nun kara bağlantısının kopacağını (çünkü tüneller yıkılabilir); afet bölgesine yalnız havadan ve denizden ulaşılacağını unutmayınız. Elinizi çabuk tutun, çünkü İstanbul’un belediyesi değil ama depremi, sizin de sonunuzu hazırlıyor. * Bir Gün Gece/Kırmızı Kedi Yayınevi, 2018 “Hamidiye denince, herkes susar!” Reklamdan et Biz de kendisine geçmiş olsun diyoruz. Bilinçaltı zihinbeden bü kilenip belki susayan oldu. tünlüğünde kişinin işletim Ama kimse susmadı. programıdır. Beyin, vücudu Pardon, sadece Re yöneten bilgisayar gibidir. yiz susuyor. (Sahi, kendi Bilinçaltı, bilgisayarın ya si Saray’da ne suyu içiyor?) Hamidiye suyu İstanbul Reyizliğinden kalma, pek su Hayırlı bir zılım programıdır. Reyiz belli ki, Refah gömleğini çıkarırken yazılım programını çılgınlık önerisidan sayılmayacak bir miras. Dizi filmlere bile soktular. Niyetleri, 2. değiştirmemiş. Bilinçaltı temizliğini tam ya pamamış. Abdülhamid’i bu kez de su Ama yine de Erbakan ticareti ile bayraklaştırmaktı. Hamidiye için “helal su sertifi kası” çıkardılar. Milletin para verip içtiği suyu bile “helal” ve “helal değil” diye böldüler. Aslında helalharam pek aldırdıkları yok. Niyetleri bir bardak suda “şeriatçı fırtına” başlatmaktı. 25 yıl boyunca İstanbul’da belediyenin tüm işletmelerini ve birçok kamu kurumunu Hamidiye suyu almayasatmaya mecbur tuttular. İstanbul’u kaybedince Hamidiye’den de, ticaretinden de vazgeçtiler. Tek amaçları muhalefete kaptırdıkları İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni zarara uğratmak. Türkiye’yi toptan kaptırınca bakalım ne tür şeytanlıklar yapacaklar? Halkın su ihtiyacını doğrudan karşılamak için kaynak suları, küçük iletim hatlarıyla İstanbul’un dört bir yanındaki çeşmelere veriliyordu. Kemerburgaz membalarından pompalanan sular kışlalara, saraylara, mahalle çeşmelerine ve sebillere dağıtılıyordu. Reyiz, keşke Marmara ve Trakya’nın doğal ve fiziki yapısını bozması kaçınılmaz olan Kanal İstanbul projesi yerine hayırlı bir çılgınlığa dümen kırsa! Bu hayırlı çılgınlık Hamidiye suyunu İstanbul’daki bütün evlerin musluklarından akıtmaktır. 2. Abdülhamid’in 115 yıl önce yaptığını 1. Tayyip neden yapamasın, yaptıramasın? Japonlar, Güney Koreliler ne Hoca’nın bazı özelliklerinden kurtulmuş. Hocanın, para değil, altın biriktirme tutkusu kendisine sirayet etmemiş! Hatırlanacaktır. Erbakan, servetini açıklarken “sadece 147 kg. altını” olduğunu beyan etmişti. Bendeniz de, “Ey okur, önümüz kış, hangimizin bodrumunda 147 kg. kömür veya odun stokunuz var” diye sormuş ve Refahlıların lanetine maruz kalmıştım: “Hocamız, döviz yerine peygamberlerden kalan bir tasarruf yolunu izleyerek altın biriktiriyor!” Çok şükür Reyiz’in benzer yolu izlediğine dair bir iddia ve işaret yok. YSK’ye 2018 tarihinde verdiği ve Resmi Gazete’de (5.07.2018) “Suyun helaliharamı nasıl güne duruyor? yayımlanan mal beyanında 6.3 olur?” izah eden bir yetkili yok. Evlere içilebilir musluk su milyon TL parası görünüyor. (4.7 Diyanet Başkanı ise “helalha yu projesinin maliyeti Kanal milyon TL Albaraka Türk’te, 1.3 ram ve kul hakkı fetvası” vermeye, İstanbul’dan çok çok daha düşük milyon TL de Ziraat Bankası’nda), Saray’a bağlandıktan sonra mo olacaktır. Ancak, Kısıklı’daki villalarını sa la verdi. Günümüz Avrupa kentlerinin tan Mehmet Gür adlı bir müteah Belediye el değiştirince şişede hepsinde, evlerde musluk suyu hide ise 2 milyon TL borçlu oldu ki helal su belli ki içerik ve nitelik içiliyor. ğu beyanı yer alıyor. değişikliğine uğradı. Biz ise kendi memba sularımızı Altın birikimi ise hiç yok. Bunun kimyevi değilse de, ilahi şişeleyip yine bize satan yabancı Bu demektir ki hocanın altınlara bir izahı olmalı. şirketlerin suyunu içiyoruz. merakını bilinçaltından tamamen Bunu da imam hatipli AKP lide “Milli ve yerli” lafının suyunu çı temizlemiş. rimiz, Meclis’teki ilk salı vaazın karmak pahasına. da, ölmüşlerinin ruhu için, sevabına bir açıklasa. Bilinçaltı altını Yalnız nakit varlığı yeterli olduğu halde o müteahhide olan borcunu neden ödemediği akıllara Hayırlı çılgınlık           AKP lideri, partisinin Kızılcaha takılıyor. mam kampını açarken, Bahçeli’ye Öyle ya, insan Cumhurbaşkanı’nın Hamidiye suyu aslında Sultan 2. geçmiş olsun dileklerini “tüm Re kimseye borçlu olmasını istemiyor. Abdülhamid’in 1904’te uygulama fah Partisi olarak” sunduğunu Borçlu demek, itibardan tasar ya koyduğu bir “çılgın proje” idi. söylemiş. ruf ediyor demek. KATLEDİLİŞİNİN 29. YILI Aydınlanma savaşçısı Üçok’u özlemle anıyoruz Evine gönderilen bombalı paketin patla ması sonucu yaşamı nı yitiren gazetemiz ya zarı Prof. Dr. Bahriye Üçok’u, ölümünün 29. yılında anıyoruz. 1988’in kasım ayın da, bir TV programın da yapılan açıkoturum da, “İslam’da örtünme nin ve oruç tutmanın Üçok zorunlu olmadığı” yö nündeki açıklamalarından sonra sık sık ölüm teh ditleri almaya başlayan Üçok, tam 29 yıl önce bu gün, evine gönderilen bombalı paketin patlama sı sonucu yaşamını yitirdi. Atatürkçü Düşünce Derneği’nin (ADD) kurucu üyesi de olan ve gaze temiz yazarı Üçok, ADD’nin düzenlediği anma tö reniyle anılacak. Yurttaşlar, arkadaşları ve Üçok’u sevenler, bugün saat 11.30’da, Üçok’un Karşıyaka Mezarlığı’ndaki gömütü başında bir araya gelecek. ADD’den de anmaya ilişkin yapılan açıklamada, “6 Ekim 1990’da alçakça katledilen kurucu üyemiz, devrim şehidimiz, aydınlanma savaşçısı Prof. Dr. Bahriye Üçok’u anıyoruz. Mücadelesi bizimle sürü yor” denildi. l ANKARA / Cumhuriyet İstanbul’da anma Adana’da uğradığı silahlı sal dırı sonucunda 37 yaşında şehit olan Emniyet Müdü rü Cevat Yurdakul katledili şinin 40. yılında İstanbul’da anılacak. İstanbul Demok rat Ordulular Platformu tara fından Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nde bugün 17.00’de başlayacak olan anmaya Ay Yurdakul şenur Arslan, Merdan Yanar dağ, yazar Elfin Tataroğlu ve avukat Ayhan Er doğan panelist olarak katılacak. l İSTANBUL KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK Askeri minibü[email protected] TIR çarptı: 1 şehit Şanlıurfa Birecik’te, iki aile arasında çıkan kavga nedeniyle olay yerine sevk edilen JÖH timlerini taşıyan minibüse arkadan gelen TIR çarptı. Kazada 1 Jandarma Uzman Çavuş şehit oldu,14 kişi ise yaralandı. Olay yerinde ilk müdahalesi yapılan jandarma personelleri Birecik Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Yaşanan kazayla ilgili açıklama yapan Şanlıurfa Valiliği,“Kazaya karışan ve hafif yaralı olan TIR sürücü gerekli müdahaleler yapıldıktan sonra gözaltına alınmış olup, olayla ilgili başlatılan adli ve idari soruşturma devam etmektedir” ifadelerinde bulundu. l DHA ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] Şehit Gürbüz toprağa verildi Hatay Antakya’da, sınır güvenliğinde görev yaptığı sırada traktörün çarpması sonucu şehit olan Piyade Er Erhan Gürbüz (20) Kayseri’de toprağa verildi. Kalemkırdı Camii’nde düzenlenen törende şehidin babası Şahabettin Teke, annesi Raife ve 6 kardeşi gözyaşlarına boğuldu. Şehidin babası, tabutun başında oğlunun fotoğrafını öperek ağladı. Şehidin cenazesi, Garnizon Şehitliği’nde toprağa verildi. l Haber Merkezi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle