22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 29 EKİM 2019 SALI EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Erdem’in dilekçesi incelenmedi! HABER Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan CHP Parti Meclisi (PM) üyesi Eren Erdem’in avukatı Onur Cingil’in istinaf mahkemesine yaptıkları başvuruda bir ilerleme olmadığını, tahliye dilekçesinin de incelemeye alınmadığını söyledi. İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 4 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırdığı ve dosyası istinaf mahkemesinde olan Erdem’in avukatı Cingil, paketin yürürlüğe girmesinin ardından geçen günlerde tahliye talebinde bulundu. 5 aydır dosyasında herhangi bir ilerleme kaydedilmediğini belirten Cingil, Erdem için verilen tahliye dilekçesinin de işleme alınmadığını belirtti. Sosyal medya hesabından duruma tepki gösteren Cingil, “Şu an (dün) CHP PM üyesi Eren Erdem’in tahliyesi ile ilgili talebimizin sonucunu öğrenmek için geldiğim istinaf mahkemesinden çıkıyorum. 5 aydır incelemede olup tek bir kalem oynatılmayan dosyada tahliye talepli dilekçelerimiz de incelemeye hâlâ alınmamış durumda. Bu bir skandaldır! İstinaf mahkemesi artık nihai kararı verecek makam değildir. Dosyayı elinde tutması süreci uzatmaktan başka bir anlama gelmemektedir. Eren Erdem’in derhal tahliye edilmesi gerekiyorken, mahkeme hukuksuz bir şekilde direnmektedir. Keyfi bu uygulamayı kınıyorum. Bir insanın özgürlüğünü haksız yere 1 dakika bile çalmak suçtur. Ergenekon’da avukatlık yaparken pervasız davrananları çok gördüm. Bu hesap bir gün döner” ifadelerini kullandı. l İç Politika Sözcü GAZETESİ davasına ‘YARGI reformU’ ARASI SEYHAN AVŞAR “FETÖ’ye bilerek ve isteyerek yardım etmek” iddiasıyla Sözcü gazetesi yazarları Emin Çölaşan, Necati Doğru’nun da aralarında bulunduğu 8 ismin yargılandığı dava dün bir kez daha görüldü. Sözcü gazetesi avukatları, yeni yargı reformu paketi kapsamında davanın yeniden gözden geçirilmesini talep etti. Mahkeme heyeti talebi kabul edip öncelikle dosyanın cumhuriyet savcısına gönderilmesini ve savcının görüşünde değişiklik olup olmadığının sorulmasını ka rarlaştırdı. Gazetenin avukatları, genel yayın yönetmenlerinin Barış Pınarı Harekâtı’na ilişkin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın davetine katılmasına ilişkin gazetede çıkan haberi de dosyaya delil olarak sunup FETÖ’ye yardım suçunu işlemediklerini belirtti. İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ki duruşmada heyet, savcının mütalaasında değişiklik olması durumunda sanıklara ve avukatlara yeniden savunma yapmaları için söz verilmesine hükmetti. Duruşma 27 Aralık tarihine ertelendi. l İSTANBUL Hançeremizi yırtarcasına bağıralım: Yaşasın Cumhuriyet!umhuriyet Bayramı, Cumhuriyetin ila nı kutlu olsun. C Nevşehir’de, Cumhuriyet yurttaşla rının vergileriyle maaşını alıp geçimini sağlayan bir memur, Cumhuriyet törenini, yürüyüşünü yasaklamış! Gerekçesine bakın: “Ülkemizin içinde bulunduğu hassas durumdan dolayı milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla, yürüyüşün yapılması uygun görülmemiştir.” Ama memur bey bonkör, lütfen Ata büstüne çelenk konulmasına ise izin vermiş. Şüphesiz hata Cumhuriyet Bayramı için bu izni talep edenlerde bence.. Yürüyüşü düzenleyen CHP İl Başkanlığı. Millet bu yasağa uyar mı, bilmiyorum. Gerekçede “..başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması” gibi bir ucube ifade var. Şu mu yani: “Ülkemizde padişahçılar var, Atatürk ve arkadaşlarının Cumhuriyeti ilan etmesine karşı çıkanlar var; bu kutlama ile onları rencide edeceksiniz, yürüyüş yaparak onların hak ve özgürlüklerine saldırmış olacaksınız..” Aslında bu iktidarın kalben, ruhen, ideolojik olarak Cumhuriyetçi olduğuna inanmak zor. Atadıkları memurların kafa yapısına bakın, yukarıdakilerin zihniyetini anlayın. Tek adam, sultan, padişah, Abdülhamit hayranlığı vb. gibi sıfatlardan rahatsız olmayan bir lider var. Olsa, bunları yasaklıyorum, ben Cumhuriyet çocuğuyum der. Cumhuriyeti, ilanını yüceltir. Düşünün, Diyanet’in başında oturan bir memur da var. Cumhuriyetçi mi, Atatürk ve arkadaşlarına zerre minnet, vefa duymayan, ama onun kurduğu bu topraklar üzerinde doğan, yaşayan, ekmek yiyen... Yaşasın Cumhuriyet Hançeremizi yırtarcasına bağıralım: Yaşasın Cumhuriyet, yaşasın bu ülkeyi sıfırdan yaratan Atatürk ve tüm silah arkadaşları, Kurtuluş Savaşı kahramanları, savaşanları. Cumhuriyeti kuranlar ve yaşatanlar bin yaşasın!.. İnşa ettikleri, tarihe atılan büyük bir imzadır. Silinmeyecek ve her yıl anımsanacak olan. Bu imzanın karşılığı, Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığıdır. Bundan daha büyük onur ve gurur olur mu!   Türkiye’nin varlığını uyguladıkları politikalarla tartışma konusu yaptıranlar, diyorlar ki Cumhuriyet Bayramı her gün ülkeyi korumak içini savaş veriyoruz.. Yurtta barış dünyada barış politikasını pasif bulduklarını açıklayanlar, bu politikayı mezara gömmüşler ve sözde aktif bir “yurtta barış dünyada barış”a dönmüşler. Zerre ilişkisi yok. Ne yurtta barış var, ne de başucumuzda barış. Ülkenin tapu senedi olan Lozan Antlaşması için bile, alınacakların asgarisi elde edilmiştir, gibi sözler edenler, hele hele Lozan üzerine utanılacak laf eden ucube Prof’lar, Kurtuluş ve Kuruluş’a şu veya bu şekilde karşı olduklarını belirtmek için hiçbir fırsatı kaçırmıyorlar. Kurdukları saltanat bile, başlı başına Cumhuriyet karşıtlığıdır. Cumhuriyet halktır. Cumhuriyet sadeliktir. Cumhuriyet, gece gündüz aç ve çıplak gezmeyenlerin yatmayanların rejimidir. Cumhuriyet fırsat eşitliğidir, gelir adaletidir. Yaşasın Cumhuriyet! YÖK ve Üniversite Okur notu: Bekir Onur: YÖK’ün nitelikli bilim insanı yetiştirme programı sevindirici ama nitelikli bilim nitelikli üniversiteden çıkar. Yani önce üniversitenin gerçek bilim yuvası olması beklenir. Üniversitelerimizin ve ülkemizin bilim fotoğrafının değişmesi için öncelikle yapılacak şey üniversiteyi evrensel bilim yuvası yapacak kültürü, atmosferi, iklimi yaratmak olmalı. Bunun önlemlerini almadan ne eski ne yeni YÖK başarılı olabilir. Fotoğrafın değişmesi nasıl sağlanır sorusuna birkaç öneri: Üniversiteyi kapalı kutu olmaktan çıkarmalı, saydamlaştırmalı (herkesin ne anlattığını, ne yazdığını herkes görebilmeli, korkmadan eleştirebilmeli). Akademik dereceler al gülüm ver gülüm, usulüyle alınıp verilmemeli (örneğin İngiltere’de olduğu gibi tez danışmanı tez jürisine girememeli). Soru sorma, eleştiri yapma özgürlüğü olmalı, cesareti verilmeli, bu amaçla geniş katılımlı serbest tartışma saatleri oluşturulmalı. Çalışma alanı ne olursa olsun bütün lisansüstü öğrencilerinin bilim felsefesi dersleri alması sağlanmalı... Veri üreten ama fikir üretmeyen yığınla tez çalışmasının en önemli kusuru bu noktadadır... Üniversiteyi toplumla bütünleştirecek önlemleri de almak zorundayız: Halka açık konferanslar; üniversite kütüphanelerinde halka açık okuma ve tartışma saatleri; halkla birlikte yürütülecek araştırma projeleri.. HDP’li Aydeniz ve Tosun’a soruşturma Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nca HDP Diyarbakır milletvekilleri Saliha Aydeniz ile Remziye Tosun hakkında, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a hakaret ettikleri gerekçesiyle Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldığı açıklandı. Ayrıca Tosun hakkında 2 yıl önce Trabzon’da öldürülen Eren Bülbül’ün (15) katili olduğu belirtilen terör örgütü PKK’li Mehmet Yakışır’ın cenazesine katıldığı gerekçesiyle 17 Temmuz 2018’de soruşturma başlatılmıştı. l İç Politika
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle