21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ANTALYA FİLM FESTİVALİ EDİTÖR: EMRAH KOLUKISA TASARIM: SERPİL ÜNAY 56. Antalya Altın Portakal Film Festivali 26 Ekim’de başlıyor ‘Biz bize benzeriz’ 1726 EKİM 2019 CUMARTESİ Altın Portakal’ın yöneticileri Ahmet Boyacıoğlu ve Başak Emre ile festivalin yeni yapısını konuştuk. Boyacıoğlu, “Artık festival özüne dönüyor” diyor. 56. Antalya Altın Portakal Film Festivali bu yıl yeni bir yapılanmaya girdi ve son iki yıldır düzenlen meyen Ulusal Yarışma’yı da ge ri getirerek bir anlamda yürekle re su serpti. Antalya Büyükşehir Beledi ye Başkanı Muhittin Böcek’in önderliğin de çok kısa bir zaman emrah kolukısa zarfında hazırlıkları tamamlanan orga nizasyonun sorumlu luğu ise yıllarca Gezici festivali de birlikte kotaran Ahmet Boya cıoğlu (AFF Direktörü) ile Başak Emre’ye (AFF Sanat Yönetmeni) devredildi. Festivalin başlaması na sayılı gün kala Boyacıoğlu ve Emre’ye sorularımızı yönelttik. n Antalya Film Festivali bu yıl yeni bir yapılanmaya gitti ve festivalin direktörlüğü de si ze verildi. Çok kısa bir zaman kala devraldınız festivali, biraz bu süreci anlatır mısınız? Ahmet Boyacıoğlu: Temmuz ortasında bize teklif geldi. Üç ay bir festivalin hazırlanması için çok kısa bir süre. Ayrıca ulusal uzun, belgesel ve kısa film ya rışmaların geri dönmesi de ciddi bir yeniden yapılanmayı gerekti riyordu. Bu zorlukları aştığımızı düşünüyoruz. Hepsi kendi alan larında en az 15 yıllık deneyime sahip güçlü bir ekip oluşturduk. Büyükşehir Belediyesi’nin tam desteğine sahibiz. Başak Emre: Yıllar içinde ge lişen uluslararası dostluklarımı zın, festival programının ve ko nuklarının bu kadar kısa süre de oluşmasında çok yararı ol du. Özellikle uluslararası yarış ma ve dünya sineması bölümle rinde çok iyi ve çok yeni filmle rimiz var. Uluslararası jürimizin başkanı Goodbye Lenin filmiy le dünya çapında ün kazanmış olan Alman yönetmen Wolfgang Becker. Jürinin diğer üyeleri, Ida ile Oscar ödülü alan, Soğuk Sa vaş ile Oscar’a aday olan Polon yalı yapımcı Ewa Puszczyska, yaptığı her filmle sesini duyu ran ve ödüller alan İzlandalı yö netmen Runar Runarsson, István Szabó klasiği Tatlı Emma Sevgi li Böbe (1992) başta olmak üzere önemli filmlerde rol alan Avrupa Film Akademisi ödüllü Hollanda lı oyuncu Johanna ter Steege ve Busan Film Festivali’nin yönet meni Jay Jeon. n Uzun yıllardır Gezici Fes tival başta olmak üzere birçok festivalde yöneticilik yaptınız. Antalya’nın bu anlamda farkı ne sizin için, ne gibi zorlukları ya da kolaylıkları var? A.B.: Gezici Festival’de son derece bağımsız olarak çalış ma olanağımız var. Antalya Film Festivali’nin yönetimini üstlen dikten sonra herkesin gözünün Antalya’da olduğunu fark et tik. Çok sayıda insan bir şekil de festivalde söz sahibi olmak is tiyor. Programda göstereceğimiz filmlerden tutun da, jüri üyele rinin sayısına ve özel gösterim lere kadar herkesin bir fikri var. Antalya’nın avantajlı olduğu ko nular da var. Her şeyden önce çok güzel bir kent ve yabancı ko nuklara cazip geliyor. Diğer yan dan Antalya Kültür Merkezi’nin öneminden de söz etmek gerek. Ülkemizde hiçbir kentte bir film festivaline ev sahipliği yapan bir kültür merkezi yok. Bu da Antalya’yı çok özel kılıyor. B.E.: Antalya Film Festivali son yıllarda epeyce örselendi. Yeni yerel yönetimin ve yeni ekibin iyi niyetli çabalarını destekleyen yaklaşımlar bekliyoruz. Hata bul mak için değil de daha iyiye ulaş mak için çabalamak gerekir. Bir önceki yerel yönetim sırasında festivalin sürdürülebilirliği bile tartışmalı hale gelmişken, şimdi biraz daha serinkanlı davranmak iyi olmaz mı? n Antalya’daki bu göreviniz önümüzdeki yıllarda da süre cek diye tahmin ediyorum, doğ Deneyimli festival yöneticileri Ahmet Boyacıoğlu ve Başak Emre sinema sektörünün çok yakından tanıdığı isimler. Altın Portakal markasının sorumluluğunu alan ikili festivali geleceğe taşımak yolunda önemli adımlar atmak niyetindeler. ru mu? A.B.: Bunu zaman gösterecek. ‘Öze dönüyoruz’ n Daha önceki yıllardan farklı olarak neler olacak bu yıl Antalya’da? Ya da şöyle soralım, daha önceki yıllarda yanlış giden neler vardı ve siz bu anlamda ne yapmayı düşünüyorsunuz? Tabii doğru giden neler vardı sorusu da sorulabilir, yani aynen korunacak bölümler gibi... A.B.: Son yıllarda ulusal yarışmaların programdan çıkmasının ve buna bağlı olarak sinema sektörünün festivali boykot etmesinin festivale zarar verdiği bir gerçek. Antalya 56 yıllık tarihinde daima yerli sinemanın merkezi konumunda olduğundan bu karar büyük sıkıntı yarattı. Bu yıl “öze dönüş” temasıyla ulusal yarışmaların geri dönmesi festivali tekrar eski konumuna getirecek. Ayrıca Türkiye’nin farklı kentlerindeki üniversitelerde sinema, radyo, televizyon, medya ve iletişim eğitimi alan 150 öğrencinin Altın Portakal Sinema Okulu’na katılmak üzere festivale konuk olması da çok önemsediğimiz bir yenilik. İadei itibar n Bu yıl en önemli yeniliklerden biri de Ulusal Yarışma’nın geri dönüşüydü elbette. A.B.: Kesinlikle... Hatırlanacağı üzere 2017 yılında Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde yarım asırlık festivalin alametifarikası olan Ulusal Yarışma dönemin belediye yönetimi tarafından iptal edilmişti. Sinema sektörü tarafından genel bir boykot hareketiyle karşılanan bu durum karşısında genç yönetmen Kaan Müjdeci İstanbul’da alternatif bir çalışma yaparak, iki yıl üst üste yarışmalar düzenleyip kazananlarına “sembolik” ödüllerini vermişti. Bu yıl biz bu konuda çok düşündük ve sonuçta 54 ve 55’inci festivallerde verilemeyen ödül heykellerinin 56. Altın Portakal’ın çatısı altında düzenlenecek olan bir törenle sahiplerine sunulmasına karar verdik. Bir nevi iadei itibar da diyebiliriz. n Öte yandan sinemamızda bir daralma olduğu da bir süredir hissedilen bir gerçek. Bu anlamda Ulusal Yarışma’ya film seçerken zorlandınız mı? B.E.: Ulusal Yarışma’ya 50 uzun metrajlı film başvurdu. Ön jürimiz bu filmlerden 10’unu yarışma için seçti. Yarışmada yer alan 6 filmin dünya ilk gösterimi, 8 filmin de Türkiye ilk gösterimi Antalya’da yapılacak. Son yıllarda ülkemizde 150200 arası uzun metrajlı film yapılıyor, dolayısıyla yeterli başvuru daima oluyor. Festivalimizde yarışacak filmlerin kalitesi de son derece iyi. Cannes devasa bir pazar’ n Bizde sürekli olarak “Festivalimizi Cannes Festivali’yle yarışır hale getireceğiz, kentimizi yeni Cannes yapacağız” gibi bir yaklaşım var. Bu yanlış bir yaklaşım değil mi sizce de asıl hedef ne olmalı? A.B.: Neden başkalarına benzemeye çalışıyoruz ki? Biz bize benzeriz. Cannes Film Festivali yöneticileri de son yıllarda festivalde nasıl yenilikler yapabileceklerini düşünüyorlar. Gerçekte Cannes, bir film festivali değil, kocaman bir film pazarı. Son yıllarda terör ve ekonomik sıkıntılar gibi çeşitli nedenlerle katılımcı sayısında düşme yaşanıyor. Bunu engellemek için festivalin ilk üç günü ve son üç günü genç sinemaseverlerin Cannes’a konuk olması sağlanıyor. Aslında hiçbir festival diğerine benzemez. Antalya Altın Portakal Film Festivali ülkemizde üretilen filmlerin ilk kez görücüye çıktığı ve bu geleneğin yıllardır devam ettiği bir etkinlik. Cannes Film Festivali ile de yukarıda belirttiğimiz nedenlerden dolayı uzaktan yakından bir ilişkisi yok. Antalya kentinin de Cannes kentiyle bir benzerliği yok. Cannes, festival sona erince sessiz sakin bir kasabaya dönüşür. Bir saatte görülecek ne kadar yer varsa gezersiniz. B.E.: Öte yandan özellikle son yıllarda Fransızlar kendi filmlerini Cannes Film Festivali’nde belirgin olarak ön plana çıkarıyorlar. Biz de Antalya’da bunu yapmaya çalışıyoruz. Sanıyoruz tek benzerliğimiz bu olabilir. Bu konuda önümüzdeki yıllar için planlarımız var. ‘ASIL İHTİYACIMIZ DESTEK’ n Belgesel Sinemacılar Birliği 2014’teki sansür skandalına dair bir açıklama yayımladı ve yeni festival yönetimine kimi tavsiyelerde bulundu. Örneğin o yıl gösterilmeyen filmlerin bu yıl gösterilmesi gibi. Bu tavsiyeleri dikkate alacak mısınız? 2014’te gösterilemeyen filmleri bu yıl göstermeyi düşünüyor musunuz? A.B.: Bu filmler yıllar içinde birçok kez gösterildi ve halen de internetten izlenebiliyorlar. Belgesel yarışma dahil tüm ulusal yarışmaları geri getirdiğimiz bir yılda, tavsiyelerden çok desteğe ihtiyacımız var. n Yine aynı bildiride “Sinema ve İfade Özgürlüğü” başlığı altında bir forum düzenlenmesi ve kapanış töreninde “Sansür ve Özür”ü ifade eden bir plaket verilmesi gibi tavsiyeler de var. Bu konuya nasıl bakıyorsunuz? B.E.: Sinema sektörümüzün, projelerin finansmanı, çekilen filmlerin dağıtım ve gösterim sorunları, uluslararası pazara açılmada karşılaşılan güçlükler, ortak yapım oluşturmadaki sıkıntılar gibi çok önemli sorunla Reyan Tuvi’nin yönettiği “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek” adlı belgesel 2014 yılında festivalde sansüre uğramıştı. rı olduğunu düşünüyoruz. İfade özgürlüğü konusunu da ön plana çıkaran kapsamlı bir tartışma ortamı yaratmak için “Sinemamızın Dünü, Bugünü Yarını” adlı bir panel düzenleyeceğiz. n Festivalin kurumsallaşması adına ne gibi adımlar atılabilir, bu yolda bir çalışma var mı, yoksa hep belediyenin çatısı altında mı devam edecek Altın Portakal? A.B.: Herkesin bildiği gibi Antalya Altın Portakal Film Festivali 56 yıldır Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenmektedir. Bu kadar büyük bir etkinliğin zaten belediye desteği olmadan gerçekleştirilmesi de mümkün değil. Sevindirici olan, göreve geldiğimiz günden bu yana Büyükşehir Belediyesi’nin bize sanatsal açıdan hiçbir kısıtlama getirmemesi. B. E.: Yerel yönetimlerin sanata ve kültüre verdikleri destek ve bir festivalin kentin yerel yönetimi tarafından gelenek haline getirilmesi hem önemli, hem de gerekli. Bu örneklerin çoğaltılması gerekir. Tabii ki önemli olan süreklilik. Değişen belediyelerle değişen ekipler olmamalı, festivaller aynı ekiplerle devam etmeli. Ertuğrul’un kayıp filmi Antalya’da Festivalin en büyük sürprizi ise, tiyatro ve sinema yönetmeni Muhsin Ertuğrul’un kayıp olduğu sanılan 1927 yapımı sessiz filmi “Tamilla”nın özel gösterimi olacak. Fransız hukukçu ve yazar Ferdinand Duchêne’nin aynı adlı romanından uyarlanan “Tamilla”, 92 yıl aradan sonra ilk kez 56. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde seyirciyle buluşacak. Muhsin Ertuğrul’un Kiev’deki Ukrayna Foto Sinema İdaresi’nde (VUFKU) çalıştığı dönemde çektiği iki filmden biri olan “Tamilla”, Ukrayna’daki Aleksandr Dovçenko Sinema Merkezi’nin katkılarıyla 1 Kasım günü Perge Salonu’nda, piyanoda Ayşe Tütüncü ve klarnette Miray Eslek’in olacağı canlı müzik eşliğinde gösterilecek. Belgesel ve kısa filmler yarışıyor Altın Portakal’da son iki yıldır yapılmayan Ulusal Belgesel Film Yarışması ve Ulusal Kısa Film Yarışması da bu yıl yeniden başlıyor. Ulusal Belgesel Film Yarışması için bu yıl 73 başvuru oldu. Yönetmen Taylan Mintaş, yönetmen ve akademisyen Kurtuluş Özgen ile belgesel sinemacı ve akademisyen Zeynep Merve Uygun’dan oluşan ön jüri, Alper Şen’in “Atık Sözlüğü: Tanımların ve İmajların Geri Dönüşümü”, Burcu Esenç ve Cantekin Cantez’in “Bir Rüya Gördüm, Anlatsam da Anlamazsınız”, Hasan Basri Özdemir ve Emre Karadaş’ın “Mavi Otel”, Hasan Başoğlu’nun “Patron”, Kıvılcım Akay’ın “Amina”, Murat Erün’ün “Dişçinin Korkusu”, Rena Lusin Bitmez’in “Tanrı Göçmen Çocukları Sever mi Anne?”, Ruken Tekeş’in “Aether”, Şirin Bahar Demirel’in “Kadınlar Ülkesi” ve Yasin Semiz’in “Asfaltın Altında Dereler Var!”adlı belgesel filmlerini seçti. Sinema yazarı ve Kadir Has Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü Başkanı Melis Behlil, belgesel film yönetmeni ve yapımcısı Nurdan Arca ve dünyanın en önemli belgesel ve kısa film festivallerinden DokuFest’in sanat yönetmeni Veton Nurkollari’den oluşan jüri tarafından değerlendirilecek bu on filmden biri 40 bin TL değerindeki En İyi Film Ödülü’nü alırken, bir filme de 20 bin TL’lik Jüri Özel Ödülü verilecek. Ulusal Kısa Metraj Film Yarışması’nda ise toplam 15 kısa film, 20 bin TL tutarındaki En İyi Film Ödülü ve 10 bin TL’lik Jüri Özel Ödülü için yarışacak. Yönetmen ve senarist Nazlı Elif Durlu, sinema yazarı Senem Erdine ve yönetmen Nehir Tuna’dan oluşan ön jüri, 215 başvuru arasından on filmi yarışmaya aday gösterdi. Ön jüri kararına göre Ulusal Kısa Metraj Film Yarışması’nda bu yıl; Alican Yücesoy’un “Taş”, Arda Çiltepe’nin “Siyah Güneş”, Burcu Aykar’ın “Ablam”, Cenkay Kılıç’ın “Ben Değilim”, Damla Kırkalı’nın “Yabancı”, Demet Derelioğlu Aran’ın “Öğle Arası”, Deniz Dirin’in “Mavi Arabam”, Ferit Karol’un “Günlerin Ardından”, Gökhan İpekkan’ın “Lupus”, Kasım Ördek’in “Yağmur Olup Şehre Düşüyorum”, Onur Sefer’in “Bugün Ölmek İstemiyorum”, Ozan Yoleri’nin “Aylin”, Tuna Kaptan’ın “Duyuyor musun Anne?”, Ümit Kıvanç’ın “Ah, Asuman!” ve Zeynep Köprülü’nün “Orada” adlı kısa filmleri yarışacak. Ulusal Kısa Metraj Film Yarışması’nın jüri üyeliğini ise, en son “Kelebekler”de izlediğimiz Afife Jale ödüllü oyuncu Tuğçe Altuğ, Berlinale’nin koordinatörü Wilhelm Faber, kısa filmi “Sessiz (Bé Deng)” ile Cannes ve Altın Portakal’da ödül kazanan yönetmen Rezan Yeşilbaş yapacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle