21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: SERPİL ÜNAY 924 EKİM 2019 PERŞEMBE Borsa böyle çalışmışİstanbul Adliyesi’ni sarsan ‘FETÖ borsası’ iki savcı hakkında iddianame hazırlandı Gazetemizin ortaya çıkardığı skandalla ilgili suçlanan sanık iki savcının 7 yıl 10 aydan 28 yıl 6 aya kadar hapsi istendi. Cumhuriyet’in kamuoyuna duyurduğu İstanbul Adliyesi’ndeki “FETÖ borsası”na ilişkin soruşturma tamamlandı. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı hazırlanan iddianamede, HSK tarafından açığa alınan savcılar İsmet BozSEYHAN kurt ve Lütfi Karabacak’ın AVŞAR sorumluluklarında olmayan soruşturmalar hakkında sorgulamalar yaptıkları, edindikleri bilgileri paylaştıkları ve maddi menfaat temin ettikleri belirtildi. Sanık iki savcının, “rüşvet”, “görevi kötüye kullanma”, “nüfuz ticareti”, “göreve ilişkin sırrın açıklanması” ve “gizliliğin ihlali” suçlarından 7 yıl 10 aydan 28 yıl 6 aya kadar hapsi istendi. İddianamede sanık savcı Karabacak’ın 14 Aralık 2018’de İstan TEKNİK VE FİZİKİ TAKİPLE ORTAYA ÇIKTI İstanbul Adliyesi’ni sarsan “FETÖ borsası” soruşturması, hakkında FETÖ/ PDY silahlı terör örgütü üyeliği suçundan soruşturma dosyası bulunan Osman Sarı’nın 3 Aralık 2018’de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığı başvuruyla başladı. Sarı, Bayrampaşa’da bulunan işyerine gelen avukat Dilek Buğ day Bayram ve eşi Abdülkadir Bayram’ın FETÖ soruşturma dosyasını kapatmak karşılığında para istediklerini belirterek şikâyetçi oldu. Emlakçının aracılık yaptığı savcı, avukat, polis ve FETÖ soruşturması şüphelileri arasında geçen trafikte yapılan para pazarlıkları teknik ve fiziki takip ile ortaya çıktı. bul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu’nun dosyasının şüphelileri olan Ahmet Kıntaş ve Murat Ayyıldız ile görüştüğü, bu görüşmede ise kendi bakmadığı soruşturma dosyalarıyla ilgili sorgulamalar yaptığı belirtildi. Karabacak’ın FETÖ şüphelileriyle WhatsApp yazışmalarının bulunduğu, aldığı bilgileri bu kişilere aktardığı, maddi menfaat temin etmeye çalıştığı öne sürüldü. Ayrıca Karabacak’ın İsviçre’de şirketi olan ve Türkiye’de yatırım yapmak için gelen bir kişinin FETÖ ile ilgili soruşturmasının durumunu yine görevli olmadığı halde ricayla UYAP sisteminden sorgulattığı, dosyanın işlemlerinin hızlandırılması için soruşturma savcısı ile şüpheliler arasında aracı olmaya çalıştığı aktarıldı. İddianamede sanık İsmet Bozkurt’un İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu’nun bir dosyasında şüpheli olan Fırat Taştemur ile yakın ilişki içerisinde olduğu, bir dosyada ise “kovuşturmaya yer olmadığına dair karar” alınması karşılığında dosya şüphelisinden aracıyla 100 bin dolar menfaat temin ettiği belirtildi. Ayrıca Bozkurt’un görevi olmayan bir soruşturmanın başsavcı vekili onayı yapılmadan “ko vuşturmaya yer olmadığına dair kararının” örneğini dosya şüphelilerinden Fırat Taştemur ile paylaştığı, görevi olmayan dosyaları sorgulattığı tespit edildiği kaydedildi. Bozkurt’un görevi olmayan bir soruşturmayla ilgili ise dosya şüphelilerinin yurtdışına çıkış yasağının kaldırılması ve kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi karşılığında aracıdan 250 bin lira menfaat temini için anlaştığı, 50 bin lira maddi menfaat karşılığı dosyada adı geçenler lehine işlem yaptığı da kaydedildi. ‘Kumpasla karşı karşıyayım’ Cumhuriyet’in kamuoyuna duyurduğu FETÖ borsasının ardından Lütfi Karabacak tarafımıza attığı mesajda, “Tamamı iftira niteliğinde ithamlar. İddianamede beni tanıdığı belirtilen Murat Ayyıldız ve Ahmet Kıntaş isimli kişilerin, benim bilgim dışında 3. şahıslarla olan ilişkileri bu olayların konusunu oluşturuyor. Benim onlarla beşeri münasebet seviyesi dışında bir ilişkim söz konusu değil, zaten iddianamede tarafıma somut bir suçlama yapılmıyor” demişti. l İSTANBUL ALEVİ KÖYÜNE DAYATMA ‘Cami yoksa hizmet yok’ MEHMET MENEKŞE Kars Sarıkamış’a bağlı Aşağısallıpınar Köyü’ne cami yapılması köylülerin tepkisine neden oldu. Kaymakam tarafından tehdit edildiklerini belirten köylüler cemevi yapılmasını istiyor. Aşağısallpınar Köyü Sosyal Yardımlaşma Dayanışma ve Kültür Derneği Başkanı Hüseyin Candan, köylüler istemediği halde köye dayatma ile cami yapıldığını belirterek “Alevi köylerine cami yapıp Sünnileştirmek isteniyor. Köyde bir iş yapılacaksa bizleri ararlardı. Ama cami yapılırken sorma gereği duymadılar. Köyümüze cemevi yapılmasını istiyoruz, yapılsaydı bütün herkes yardım edecekti” dedi. Köylülerden Hasan Yalçınkaya ise “Alevi köylerine cami projesi Kenan EvrenFethullah Gülen projesidir. Amaç asimile etmektir. Köyümüzün dokusunu bozmak istiyorlar. Kaymakam, köye altyapı, yol yapılmasını isteyen muhtara cami yapılması karşılığında bu hizmetlerin geleceğini söylüyor. O bölgede tek cami olmayan köy bizim köyümüzdür” diye kaydetti. Köyün asıl ihtiyacının ziraat ve kooperatif olduğunun altını çizen köy sakinlerinden Ziyattin Kocalar da “Bizim kapımız cemevidir. Ben Alevi olarak doğdum Alevi olarak ölmek istiyorum. Sünnileşmek istemiyorum” dedi. Aşağısallıpınar köyü muhtarı Kutlay Emelet, konuşma talebimizi geri çevirdi. Ancak muhtarın köylülere, “Köye hizmet gelmesi için cami yapılmasına göz yumacağız” diyerek ikna etmeye çalıştığı kaydedildi. ‘Basın Özgürlüğü Ödülü’ Ünlü’ye Karşıyaka Belediyesi ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC) tarafından geleneksel hale getirilen ‘Basın Özgürlüğü Ödülünün bu yılki sahibi evine kurduğu stüdyosundan her gün binlerce takipçiye ulaşan yayınlarla gazeteci Ünsal Ünlü oldu. Zübeyde Hanım Nikâh Evi’nde önceki akşam düzenlenen törende konuşan Ünlü, “Hapisteki, kendisi dışarıda ama gönlü hapiste olan, gazetecilik onurunu dik tutmak isteyen bütün meslektaşlarım için defalarca ödül alındı. Ama ben bu ödülü hepimizin adına almak istiyorum. Bu ödül hepimizin” dedi. Karşıyaka Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay da “Çağdaşlığı çokseslilik, demokrasiyi düşünce ve ifade özgürlüğü olarak tanımlıyorsak, basını bu değerlerin itici ve besleyici gücüdür. Ne yazık ki, bu konularda iyi bir fotoğraf verdiğimizi, bu sınavdan başarıyla geçtiğimizi kimse söyleyemez” diye konuştu. l İZMİR / Cumhuriyet Çift imzalı dekan3 kişilik kurulun 2 üyeliğine sahip dekan, 2 akademisyenin işine son verdi OZAN ÇEPNİ Akademideki mobbing Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde yeni bir boyut kazandı. Üniversitede yıllardır görev yapan akademisyenlerin sözleşmeleri uzatılmazken, süreç içinde hukuk fakültesinde skandal uygulamalar yaşandı. İki akademisyen, üniversitenin haklarında “kokteyl örgüt” soruşturması başlattığını, sözleşmelerinin yenilenmemesiyle öğrendi. Savcılığa başvuran akademisyenler, haklarında yargıda yürütülen herhangi bir soruşturma olmadığına ilişkin resmi yazı alsa da, üniversitenin “FETÖ ve PKK/KCK/YPG/PYD terör örgütü ile DHKPC terör örgütüne propaganda yardım” ve “üyelik” suçlamaları ile karşılaştı. Fakülte yönetimi, önce sözleşmeyi yenilemedi ardından görevleri ellerinden alınan akademisyenleri savunmaya çağırdı. Akademisyenlerin savunma yapmak için soruşturma dosyasına erişim talebi de “gizlilik” gerekçesiyle reddedildi. Vekâleten koltukta Üniversitede sözleşmelerin sürelerine ilişkin fakülte görüşü için 3 kişiden oluş Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde iki akademisyenin görev sürelerine ilişkin rektörlüğe görüş bildiren ve üç kişiden oluşması gereken heyetin aslında iki kişi olduğu, hukuk fakültesi dekanının aynı zamanda bölüm başkanı sıfatı ile çift oy kullandığı ortaya çıktı. ması gereken heyetin hukuk fa ku Anabilim Dalı Başkanı, Kamu kültesinde bütün idari görevleri Hukuk Bölümü Başkanı, Özel Hu tek başına yürüten dekan Prof. kuk Bölümü Başkanı, Milletlerara Dr. Hüseyin Özcan’ın insafına sı Hukuk Anabilim Dalı Başkanı, bırakıldığı belirlendi. Sözleşme Genel Kamu Hukuku Anabilim Dalı si uzatılmayan akademisyenler Başkanı sıfatları ile görev yürüttü den Dr. Barış Işık’ın görev süre ğü öğrenildi. sinin devamına ilişkin hazırlanan formda, vekâleten dekan Hukukçunun şaşkınlığı lık koltuğunda oturan Özcan’ın hem dekan hem de bölüm baş Prof. Dr. Özcan Dr. Işık, “Bir ceza hukukçusu olarak kızgınlığımın yanında büyük kanı sıfatı ile çift imza attığı ortaya çıktı. bir şaşkınlık içerisindeyim. Adeta minareyi Akademisyenlerin beraber görev yürüttü çalıp kılıfı hazırlamaya çalışıyorlar. Atama ğü anabilim dalı başkanlarının “görevinde mın yenilenmesi tarihi olan 30 Eylül’den bir başarılıdır”, “görev süresinin uzatılmasını ay önce soruşturma açılıyor; bu tarih Sa öneririm” görüşüne karşın, dekan Özcan’ın yın Dekan’ın bize ‘durumunuz sıkıntılı’ de “başarısızdır” ve “uzatılmamasını öneririm” görüşü ve attığı çift imza ile akademisyenlerin işine son verdiği belirlendi. Özcan’ın fakültede dekanlık görevinin yanı sıra, İş ve Sosyal Güvenlik Huku diği zamana denk düşüyor. İfademizi almaya gerek bile duyulmadan işten atılıyoruz. Dosya içeriğini göremiyoruz. Tanık beyanlarından, bulgularından bahsediliyor ama kim bu tanıklar bilmiyoruz” dedi. l ANKARA Lapseki’de hayırseverler tarafından yaptırılan sağlık ocağı haber verilmeden taşındı Sağlık ocağı Kuran kursu oldu MEHMET İNMEZ Çanakkale’nin Lapseki ilçesinde hayırsever kardeşlerin babaları adına yaptırdığı sağlık ocağı haber verilmeden Kuran kursuna çevrildi. Aile yapılan değişikliğe ve tabelanın indirilmesine tepki gösterdi. Göksel ve Cüneyt Akdeniz kardeşler, mevcut sağlık ocağının yetersiz kalması nedeniyle Vakıflar Müdürlüğü’ne ait harabe haldeki bir binayı, sağlık ocağı haline getirmek için valiliğe başvurdu. Valilikle protokol imzalayan iki kardeş binlerce lira harcayarak kullanılır, modern bir sağlık ocağı oluşturdu. İki kardeş, protokol kapsamında sağlık ocağına babaları Doğan Akdeniz’in ismini verdi. Sağlık ocağı dönemin valisi Ekrem Özsoy ve belediye başkanı İsmail Özay’ın da katıldığı törenle açıldı, aileye teşekkür plaketi verildi. Tesadüfen öğrendi Yılda 5 bin 500 yurttaşa hizmet veren sağlık ocağı, nüfusun artması nedeniyle zamanla yetersiz kalınca sağlık ocağı başka yere taşındı. Sağlık ocağının yerine de Kuran kursu açılıp Doğan Akdeniz’e ait tabela da indirildi. Bu değişiklik için aileye bilgi dahi verilmedi. İş için zaman zaman Çanakkale dı şında yaşamak zorunda kalan Göksel Akdeniz, babası adına yaptırdığı sağlık ocağının, Kuran kursu olduğunu görünce şaşkına döndü. Cumhurbaşkanlığı iletişim Merkezi’ne (CİMER) başvurarak neden isim değişikliği yapıldığını sordu. Gelen yazıda, sağlık ocağının zamanla yetersiz kalmasından dolayı ve Milli Eğitim Müdürlüğü binasına taşındığı için de ismi verilemediği belirtildi. Göksel Akdeniz, “Zorluklar içerisinde, insanların mağdur olmaması için, Göksel Akdeniz Bina artık Kuran kursu olarak kullanılıyor. modern bir bina haline getirdik. Yıllar sonra il sağlık müdürlüğü levhamızı indiriyor. Valilik, benim yaptırdığım binaya Kuran kursunu taşıyor. Peki o zaman neden Kuran kursuna benim babamın adını vermediniz? Biz 510 yıl sonra ‘levha indirilsin’ diye mi hayır yaptık. Biz babamızın adını taşıyan levhanın sağlık ocağına ya da Kuran kursuna asılmasını istiyoruz. Gerekirse dava açacağız ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) gideceğiz” dedi. l İZMİR KARARGÂH TESCİLLENDİ Mimarlar Atatürk mücadelesini kazandı Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün Sakarya Meydan Muharebesi’nde kullandığı Ankara Polatlı’daki karargahı, Mimarlar Odası’nın mücadelesi sonrasında korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı olarak tescil edildi. Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, “Cumhuriyet değerle ri ve yapılarının yok edildiği bu dönemde, Milli mücadelede büyük önemi olan bu yapının tescil edilmesi kararı örnek bir karar olmuştur. Atatürk’ün ve Cumhuriyetin kuruluşunun mekansal izlerini takip ederek, eserlerin korunması için mücadeleye devam edeceğiz. Tescilli kültür varlığı olan yapının kamulaştırılması, gün yüzüne çıkarılması restorasyonun yapılarak bellek mekânı olması konusunda Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin sorumluluk üstlenmesi Ankara’ya yakışır bir yaklaşım olur. İşgal kuvvetlerine karşı Mustafa Kemal Paşa’nın 9 Eylül tarihinde saldırıyı yönetmek üzere buraya geldiği ve karargâh olarak kullandığı anlatılarda ifade edilmektedir” dedi. l ANKARA/ Cumhuriyet Yeni bir yol  haritası gerekli... Türkün Türke propagandası devam ediyor. Atılan her adım, ileri olsun, geri olsun büyük bir başarı olarak sunuluyor. Ortada 2011 yılından beri adım adım büyüyen bir sınır güvenlik sorunu var.  Bunu ABD ile konuşup onlara haklılığımızı anlatmaya çalışıyoruz... Rusya ile konuşup onlara anlatmaya çalışıyoruz. Her ikisi de “Türkiye’nin güvenlik kaygılarını anlıyoruz” diyor, devam ediyor: “YPG terör örgütü değildir!” Buna verilecek karşılığın şöyle başlaması gerekir: “Bizi anladınız, ama yanlış anladınız...” 17 Ekim Erdoğan’la mevkidaşı (!) Pence görüşmesinden, 22 Ekim ErdoğanPutin görüşmesinden çıkan sonuç, gelinen noktanın daha çok zirve, daha çok mutabakat kaldıracağını gösteriyor. Zira ortada RusyaABD paylaşımı var. İki güç 20. yüzyılda da böyle yapmıştı. Kendi aralarında savaşmadılar, ama dünyayı savaştırdılar. Türkiye’nin bu çemberden çıkması gerekiyor.  Ortada “tarihi mutabakat” yok, ABD ve Rusya’ya verdiğimiz, “tarihi muvakkat” var.  Muvakkatın Türkçesi şu: Razı olma, uygun bulma, olur verme... Bunların hepsi mevcut! HHH Şu iki gerçeğin altını çizelim: ABD bugüne kadar Suriye konusuna Türkiye’ye verdiği sözlerin hiçbirini tutmadı.  Rusya, Suriye’de önceliği hep Şam rejiminin hamiline verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan da bunu biliyor ki, şöyle diyor: “YPG’lilere kılık değiştirterek bu iş olmaz...” Ama oluyor! Rusya, Türkiye sınırındaki yerleşim yerlerinde mevcut iskân yapısının korunacağını söylerken acaba ne demek istiyor? Geçmişte de YPG’lilere Amerikan üniforması giydirilmiş fotoğraflar görmedik mi? Bu sorular çengelli dururken her şeyin çok iyi gittiğini, terör örgütlerinin süpürüldüğünü söylemek gerçekçi olmaz; Türkiye’nin hayrına olmaz. HHH Yeni bir yol haritası yapmak için önce Suriye gerçeğini masaya yatırmak gerekir. 22 milyon nüfusunun 7 milyonu ülke dışına göçmüş, 6 milyonu ülke içinde yer değiştirmiş, en az 500 bini yaşamını yitirmiş, içinde 1500 terör örgütünün yuvalandığı bir ülkeden söz ediyoruz. Ülkesini terk eden Suriyelilerin yüzde 55’ini bünyesinde barındıran, her bir Suriyeli için ayda 200 dolar harcayan, Suriye içinde de rejime karşı 15 bin kişilik bir ordu kurup adını, “Milli Suriye Ordusu” koyan, bunlara ayda 400 dolar maaş veren, sınırındaki teröristleri süpürmek için her yıl harekât düzenleyen bir Türkiye’den söz ediyoruz. Bu iki ülkeyle kedinin fareyle oynadığı gibi oynayan iki küresel güçten söz ediyoruz... Önce bu oyun kurgusuna hayır demek gerekli... Bu kurgu sürerse yarın da AB ile tarihi mutabakat yapılır, 200 saat de onlar süre verir. Bir planınız yoksa başkalarının planının parçası olursunuz.  Plan kaç madde olur bilemeyiz, ama başlangıcını önerebiliriz: Madde 1 Türkiye ile Suriye arasındaki sorunların çözümünde üçüncü ülkelerin müdahalesi kabul edilmez. Beylikdüzü Belediye Meclisi Kreş yapılmasına AKP’lilerden ret oyu Beylikdüzü Belediyesi Ekim Ayı Meclis Toplantısı’nda, Kavaklı Mahallesi 801 ada 4 parselin 1367 metrekarelik kısmının İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne kreş yapılmak üzere 25 yıllığına bedelsiz tahsis edilmesine ilişkin başkanlık teklifine, AKP grubu ret oyu kullandı. En önemli ve acil ihtiyaçlardan biri olan kreş yapımını içeren teklif, AKP grubunun engellemelerine rağmen oyçokluğu ile kabul edildi. Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık, “Bazı meseleler vardır, bunların siyaset üstü tutulması gerekir. Deprem böyle bir konudur; çocukların sağlığı, eğitimi böyle bir konudur” dedi. l Haber Merkezi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle