17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Haber EDİTÖR: MÜNEVVER OSKAY TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 923 EKİM 2019 ÇARŞAMBA Ağabeyini, annesini ve şimdi de babasını yitiren Ezgi Sevgi Can, ‘öfkeliyim’ dedi 4 kişilik mutlu Ezgi Sevgi Can, “yoldaşım” dediği babasıyla. SEYHAN bir aileydik AVŞAR ODTÜ mezunu Onur Yaser Can’ın ölümünden sorumlu tutulan polislerin yargılandığı dava, 25 Ekim’de saat 14.00’te Çağlayan Adliyesi İstanbul 6’ıncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Kız kardeşi mahkeme heyetine şöyle seslendi: “Adil olun, halkı koruyun.” Karakolda uğradığı işkenceye dayanamayarak yaşamına son veren genç mimar Onur Yaser Can’ın (28) babası Mevlüt Can da 9 Ekim’de aort damarının yırtılması sonucu yaşamını yitirdi. Dört kişilik aileden geriye yalnızca çocukları Ezgi Sevgi Can kaldı. Ağabeyinin, annesinin, şimdi de babasının acısını yaşayan Can, “Bu adaletsiz ülkenin cezasızlıkla palazlandırdığı polis şiddeti, benim ailemi, yol arkadaşlarımı, umudumu elimden aldı. Öfkeliyim. Katillere, onları yetiştirenlere, onları koruyup kollayan çürümüş hukuk sistemine, işkenceyi görüp susan vicdan yoksunlarına, adalet arama sürecinde kapılarını suratımıza kapatanlara öfkeliyim” dedi. Kızı Ezgi Sevgi Can ile çocuğuna işkence yapanların yargılanması için uzun yıllar adliye koridorlarında adalet arayan babasını konuştuk. n Yol arkadaşını yitirdin... Babam benim sadece babam değil aynı zamanda dostum, yoldaşımdı. Özellikle annemi de kaybettikten sonraki süreçte, tıpkı iki dost gi Onur Yaser Can ve annesi Hatice Can birlikte. 23 Haziran 2010’da oğlunu yitiren anne, 2 Mart 2014’te yaşamına son verdi. Acılı anne psikolojik destek alıyordu. Baba Mevlüt Can ise bu acı lara 9 yıl direnebildi. bi birbirimize kenetlendik. Bu zor mücadeleyi birlikte yürütmeye, hayatta kalmaya uğraştık. Tıpkı annem ve abim gibi... Yani ben çok güzel bir babayı ama aynı zamanda da dostumu kaybettim. En yoğun olarak hissettiğim duygu ise öfke. Üzgünüm ama daha çok öfkeliyim. Bu ay 33 yaşına gireceğim. Beni, babamı da geçmişe gömmek zorunda bırakan, onu daha saçları bile ağarma dan 62 yaşındayken bu kadar acı çekerek öldüren bu zulme karşı inanılmaz öfkeliyim. n Babanın adalet arayışı herkese umut oldu. Baban nasıl biriydi? Babam çok güçlü dağ gibi bir insandı. Mücadeleciydi, isyankârdı, yardımseverdi, cömertti ve emekçiydi. Antakya’nın Samandağ ilçesinde, çok yoksul Arap Alevisi bir ailede dünyaya gelip tüm ömrünü kendini geliştirerek çalışıp didinerek durmadan okuyarak son anına kadar mücadele ederek yaşadı. 2010’da abimin öldürülmesinden sonra kendini adalet mücadelesine verdi. Kendi kendinin avukatı oldu. Oğluna yapılan örgütlü işkenceyi ortaya çıkarmak için insan üstü bir çaba sarf etti. Mahkemenin, avukatların ortaya çıkarması gereken dellileri o çıkardı ortaya. Bugün, dava bu noktaya geldiyse, babamın ve annemin direngen tavrı ve mücadelesi sayesinde. Babamın ruhu, bedeni, kalbi, damarları bu acıya dayanamadı. Yani babamın gidişi de anneminki gibi bir cinayet. l İSTANBUL “Benim için yarım bir karar” n Annen gibi baban da adaleti göremedi. Biz başından beri mahkemelerde bağırdık. “Geciken adalet adalet değildir” dedik. Ancak dinletemedik. Zaten işkence, kötü muamele ve cinsel istismardan takipsizlik kararı verilmişti. Dolayısıyla bu suçlardan bırakın ceza almayı hiçbir sorumlu polis ve amiri yargılanmadı. Bu dava hâlâ AİHM’de ve 2012’den beri bir cevap bekliyoruz. Onun dışında 25 Ekim’de polislerin resmi evrakta yaptıkları sahtecilik davası görülecek. Bu dava ise 2011’den beri sürüyor. Umarım mahkeme adil bir karar verir ve en azından bu mütalaaya uyar. Ama ne annem ne de babam verdikleri bu adalet mücadelesinin sonucunu görebilecek. O yüzden davadan çıkacak karar ne olursa olsun benim için yarım bir karar olacak. n Dava cuma günü görülecek. Mahkeme heyetine neler söylemek istersin? Adil olun, cesur olun, halkı koruyun. Adil olun ki artık bu ülkede insan öldürmek bu kadar kolay olmasın. Bodrum katında kalan 150 öğrencinin camları kırık odada, yer yataklarında yattığı iddia edildi. ‘O öğrenci yurttan uzaklaştırıldı’ Yer yataklarının görüntülerini sosyal medyada paylaşmıştı. Artvin’in Çoruh ilçesinde Kredi Yurtlar Kurumu yurdunda kalan öğrencilerin bodrum katındaki yer yataklarında yatmaya zorlandıkları ileri sürüldü. Yurtta kalan genç kızın, yer yataklarında yattıklarını gösteren görüntüleri sosyal medyada paylaşması nedeniyle yurttan uzaklaştırıldığı öne sürüldü. t24’e konuşan CHP Artvin Gençlik Kolları Başkanı Emre Yılmaz, yurt binasının eksi üçüncü katındaki spor salonuna yer yataklarının konulduğunu ve 500 kişilik yurda 650 kişi alındığını söyledi. Yılmaz, görüntüleri ortaya çıkaran öğrencinin de yurttan uzaklaştırıldığını ve hakkında soruşturma açıldığını belirterek “Vali denetime gelmeden önce yurt yönetimi yatakları kaldırdı, vali gittikten sonra ise tekrar eski yerine koydu. Yurt müdürünün öğrencilere, ‘Fotoğrafları dışarıya sızdıran kızlarla konuşmayın’ dediğini duyduk. Olayın üstü kapatılmaya çalışılıyor, biz bunun peşini bırakmayacağız” diye konuştu. ‘Kayıtsız kalınmamalı’ CHP Genel Başkan Yardımcısı İzmir Milletvekili Tuncay Özkan ise Twitter’dan yurdun görüntülerini paylaşarak duruma isyan etti. Özkan, “Burası Artvin Çoruh Kredi ve Yurtlar Kurumu yurdu. Öğrenciler, bodrum kata, mescide ve spor salonuna konulan yataklarda yatıyor. Videoyu çeken öğrenci ise gece yarısı baskınıyla yurttan atıldı. Türkiye, yurt sıkıntısı yaşanan Artvin’de yaşananlara kayıtsız kalmamalı” ifadelerini kullandı. l Haber Merkezi ‘vİelarceın hekim hatalı’ Adli Tıp, bir doz verilmesi gereken ilaçtan 10 doz verilen Miray bebeğin ölümünde doktoru sorumlu tuttu. 6aylık Miray bebeğin (Miray Türkan) hastanede fazla doz ilaç verildiği için hayatını kaybettiği iddiasıyla açılan davada Adli Tıp Kurumu (ATK), ilacı veren doktoru hatalı buldu. Raporda, bebeğe uygulanan ilacın dozunun normal uygulama dozundan yüksek olduğu, bu nedenle Dr. Elvis Kraja’nın ilaç uygulamasının hatalı olduğu, hatalı eylem ile ölüm arasında illiyet bağı bulunduğu belirtildi. Miray bebek, İstanbul Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde 5 Kasım 2015’te akciğer enfeksiyonu ve solunum yetmezliğinden tedavi gördüğü sırada hayatını kaybetti. 6 aylık bebeğe hastanede bir doz verilmesi gereken ilacın 10 doz verilmesi nedeniyle öldüğü öne sürüldü. Ölüme neden oldukları ileri sürülen doktorlar Elvis Kraja ile Nurettin Onur Kutlu hakkında “taksirle ölüme sebebiyet verme” suçundan dava açıldı. İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada dosyaya giren ATK raporunda ilacı veren doktorun hatalı olduğu kaydedildi. Raporda, Dr. Kraja’nın ilaç dozu konusunda Dr. Kutlu’ya danışmadığından, Kutlu’nun tıbbi uygulama hatası olmadığı belirtildi. Raporda, otopside alınan doku örneklerinde Kimya İhtisas Dairesi’nce yapılan incelemeye göre de kanda “digoksin düzeyinin lethal (ölüm meydana getirecek düzeyde) olduğu” vurgulandı. l SEYHAN AVŞAR / İSTANBUL EYLEMDE YARALANAN ÖĞRETMENLERİN HUKUK SAVAŞI AYM, ‘çifte ihlal’ dedi ‘Yaramıza tuz bastılar’ Gezi Direnişi sırasında İstanbul Ümraniye’de yapılan bir yürüyüşte, karşıdan gelen bir aracın çarpması sonucu hayatını kaybeden Mehmet Ayvalıtaş’ın ölümüne ilişkin davada mahkeme heyeti tarafından iki sanığın beraatine karar verilmesi üzerine Sosyalist Dayanışma Platformu (SODAP) tarafından dün akşam Kadıköy Süreyya Operası önünde basın açıklaması düzenlendi. HDP milletvekili Serpil Kemalbay’ın da katıldığı basın açıklamasında, metni okuyan Tülay Korku tan, “Kararı tanımıyoruz. Mehmet’in asıl katili halkı ayrıştıranlar, tedbir almayanlar ve failleri adaletsiz yargılayanlardır. Bu mücadele burada bitmedi” dedi. Baba Ali Ayvalıtaş ise “Adalet sarayları ticarethane olmuş. Adalet orada değil burada. Biz de bu vatanın evlatlarıyız. Mehmet’i öldürenler tutuklanmadı bile. Dün de beraat ettirdiler. Bu kararla yaramıza tuz bastılar. Oğlum katledilmese askere gidecekti. Bu burada kalmayacak. AİHM’ye de gideceğiz” ifadelerini kullandı. l İSTANBUL/Cumhuriyet Anayasa Mahkemesi (AYM), protesto gösterisinde polis müdahalesi sonucu yaralanan iki öğretmen için hak ihlali kararı verdi. Yüksek Mahkeme, Anayasa’nın 17’nci maddesinde güvence altına alınan “insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağı ve eziyet yasağı” ile 34’üncü maddesinde güvence altına alınan ‘toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının’ ihlal edildiğine karar verdi. Öğretmenler Cebrail B. ve Yüksel Ş., 24 Kasım Öğretmenler Günü öncesinde yönetici olarak görev yaptıkları Eğitim Sen’in öncülüğünde Ankara’daki protesto gösterisine katıldı. Cebrail B. göz yaşartıcı gaz kapsüllerinden birinin sol ayağına isabet etmesi sonucu yaralandı. Yüksel Ş. ise tazyikli suyun etkisiyle baygınlık geçirdi. İki öğretmen polis merkezine giderek şikâyetçi oldu. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturmadan kovuşturmaya yer olmadığı kararı çıktı. Karara itirazları reddedilen öğretmenler, 16 Mart 2015 tarihinde AYM’ye bireysel başvuruda da bulundu. AYM, bireysel başvuruyu 25 Eylül’de görüştü. Çifti ihlal kararının bir örneğinin, ihlallerin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine karar verildi. l DHA Diyalog pınarı! ErdoğanPutin görüşmesi, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinden kaynaklanan güvenlik sorununun tamamen uluslararası hale geldiğini bir kez daha ortaya koydu.  17 Ekim’de ABD ile varılan mutabakatın ardından 22 Ekim’de de Rusya ile mutabakata vardık. ABD ile 120 saatlik uzatma... Rusya ile 150 saatlik uzatma... Rusya öteden beri Türkiye’nin 10 kilometreden daha derine girmemesinden yanaydı. Bu noktaya gelinmiş görünüyor. ABD’den sonra Rusya da YPG’nin sınırdan 30 kilometre aşağıya çekileceğini açıkladı.  Her iki küresel güç de YPG’nin korunmasında anlaşmış görünüyor. Kime karşı? Türkiye’ye! Putin, Erdoğan’la basın toplantısında bir doz daha ileri gitti, “Suriye’nin kuzeyindeki Kürtlerle diyalog kurun” dedi. Özünde ABD’nin isteği de bu yönde.  Burada kritik soru şu: YPG terör örgütü mü, değil mi? 1723 Ekim hattı gösteriyor ki, ABDRusya YPG’yi terör örgütü olarak görmediğini Türkiye’nin yüzüne söyledi. HHH Eğer Türkiye, terörle mücadelesini, sınır güvenliğini iki küresel aktöre bırakırsa işimiz uzun, ufkumuz belirsiz. 120 saat aldı, nöbeti 150 saate devretti! Türkiye’nin güvenlik hassasiyetini Rusya anlıyor, ama YPG’yi terör örgütü olarak görmüyor... Türkiye, yeni bir yol haritası çizmek durumunda. Çizmezse ABD ile Rusya arasında gitgele dönecek. İşe nereden başlamak gerekir? Putin’in altını çizdiği “diyalog” çağrısını Türkiye genişleterek yaşama geçirebilir.  Hiç konuşulmuyor, ama Suriye’de bir milyona yakın Türkmen var. İç savaştan önceki nüfus yapısına göre Kürtlerin nüfusu yüzde 10, Türkmenlerin de yüzde 5’e yakın. Nüfuza baktığınızda ise arada uçurum var. Gelinen noktada artık, “Şam’la görüşmem” demenin hiç faydası yok. Bir kez daha ortaya çıktı ki, Esad, neredeyse Putin’in yerel valisi gibi...  ErdoğanPutin görüşmesinin yapılacağı gün Esad’ın İdlib’e gitmesi tam da bu anlama geliyor. HHH Dün Putin bir kez daha altını çizdi: Adana Mutabakatı... 10 maddelik ortak bildirinin dördüncü maddesi bu mutabakata dönük. 1998 yılında Öcalan’ın Suriye topraklarından çıkarılması sonrası imzalanan Adana Mutabakatı iki ülkenin terörle ortak mücadelesini, birinin topraklarında öteki aleyhine faaliyete izin vermemesini içeriyor. 2010 yılında AKP hükümeti de bunu genişletti, daha kapsamlı hale getirdi.  Şimdi hem bu anlaşmayı güncellemenin hem de günümüz gerçekleriyle örtüştürmenin zamanı. Barış Pınarı Harekâtı’nın devamı neden “Diyalog Pınarı” olmasın? Eğer bunu biz yapmazsak çok daha ağır koşullarda dayatacaklar. Suriye’de Kürtler deyince sadece YPG yok! Terörle mücadelemiz tamamen uluslararası hale geldi. Bu, çözümden çok karmaşayı getirir. Erdoğan’la Putin’in 6 saati aşan rekor görüşmesini 13 Kasım’da ErdoğanTrump izleyecek. Her ikisi de YPG’yi cebine koyarak masaya oturuyor. Bunu bozmanın yolu Suriye’de herkesle aracısız görüşmek... ODTÜ’de yürüyüş tartışması Rektörlükten izin çıkmadı ODTÜ Rektörlüğü, üniversitede 23 Ekim’de Türk EğitimSen tarafından yapılması planlanan yürüyüşün yapılmayacağını açıkladı. Rektörlük, planlanan yürüyüşe karşı toplanmak isteyen gruba da izin verilmeyeceğini belirtti. Türk EğitimSen Ankara 1 No’lu Şube, “ODTÜ’lüler Cumhuriyet’e ve Bayrağına Sahip Çıkıyor, Sen de Katıl” başlıklı bir bildiri yayımlayarak 23 Ekim’de ODTÜ’de yürüyüş düzenleyeceğini açıkladı. Açıklamanın ardından, EğitimSen ODTÜ İşyeri Temsilciliği ise yürüyüşü “provokasyon” olarak niteleyen bir açıklama yaptı. Okul içindeki bazı gruplar da “ODTÜ Savunulmalıdır” başlıklı bildiri yayımlayarak, yürüyüşü “provokasyon” olarak niteledi ve karşı bir açıklama yapacaklarını açıkladı. Tartışmaların ardından ODTÜ Rektörlüğü, konuya ilişkin açıklama yaptı. ODTÜ’de Türk EğitimSen’in yetkili sendika olduğu anımsatılan açıklamada, “Sendika, Emniyet, öğrenciler, Öğretim Elemanları Derneği (ÖED) temsilcileri ile çeşitli görüşmeler yapıldığı ve Türk EğitimSen’in gösterdiği hassasiyetler neticesinde yürüyüşün yapılmayacağının anlaşıldığı” belirtildi. Rektörlük, farklı grup, dernek ve sendikaların da 23 Ekim’de, Rektörlük önünde açıklama yapacağının anlaşıldığını belirterek toplanma ve açıklamalara kesinlikle izin verilmeyeceğini ifade etti. l ANKARA/Cumhuriyet
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle