Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 19 EKİM 2019 CUMARTESİ EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: SERPİL ÜNAY HABER ‘HAYATTAYIZ... ÇOCUKLAR... ÖTESİNİ BİLMİYORUM’ SINIR BOYUNDA YAŞAM MUSTAFA BALBAY İsa’nın Akçakale’de sınıra sıfır evinin çatısında kaçak demli çaydan daha bir yudum almamıştık ki, büyük bir patlamayla sallandık. Etrafımdakilere baktım, hepsi sakin. İsa, “Havan topu” dedi, “Çok yakından değil ama... Az sonra yine patlayabilir.” Az sonra bir patlama daha oldu... Üçüncü patlamada ben de onlar gibi davrandım... Şanlıurfa’nın Akçakale ilçesi sınırdaki yerleşim yerlerinden. Tam karşıda Tel Abyad var. Tel Abyad, Akçakale’nin Arapçası. Arada demiryolu var. Yıllardır çalışmıyor. Çocukların oyun alanı lokomotifler de birkaç yıl önce götürülmüş. Demiryolunun kıyısında yürürken art arda üç araç geçti. Özgür Suriye Ordusu diye bilinen, askıya alınan Barış Pınarı Harekâtı sırasında adı Suriye Milli Ordusu (SMO) olarak duyurulan silahlı milisler... Günün değişik saatlerinde Akçakale’nin içinden geçiyorlarmış. Akçakaleliler, “Adeta devriye gibi dolaşıyorlar, tedirgin oluyoruz” diyor. SMO’nun gelecekte neye evrileceği konusunda söylenti çeşitli. Akçakale’ye göçen Suriyeliler şöyle diyor: “Türk askeri gelince az çok bize nasıl davranacak biliyoruz. Malımıza, namusumuza dokunmayacağını biliyoruz. Ama bu SMO’ya katılanları kestiremiyoruz.” Bazı SMO üyelerinin aileleri Türkiye’de oturuyor. Türkiye’nin verdiği ayda 400 dolar maaşla geçiniyorlar. Karşı tarafta da akrabaları olan İsa Özgenç, Yeni Urfa Gazetesi sahibi Mehmet Erbeyli ile Akçakale’de sınırın Türkiye tarafına yerleşen Suriyeli aile ile Arapça tercüman eşliğinde konuşuyoruz. Sarıya boyattığı saçlarının ön kısmı görünecek şekilde örten Ayşe Hanım’ın etrafında 10’a yakın çocuk var. Sadece 5’i onunmuş! “Nasılsınız” sorusunun yanıtı, “Hayattayız...” “Gelecek için ne düşünüyorsunuz” sorusunun yanıtı sadece, “Çocuklar...” “İç savaş bittiğinde Suriye’ye dönecek misiniz” sorusunun yanıtı, “Bilmiyorum...” “Çocuklarla birlikte fotoğraf çekmemize izin var mı” sorusunun yanıtı, oturduğu kapı önü merdiveninin en ucuna kayıp, yer vermek oldu. Sınır boyu yürürken evleri tarif ediyor Topçu Meydanı’nda tek gündem Suriyeliler Şanlıurfa’nın nabzının attığı yerlerin başında Topçu Meydanı geliyor. Adını Kuvvayi Milliye’den alan meydanın esnaf köşesini sıra sıra Suriyeliler doldurmuş. Eczane hariç tüm dükkânları Suriyeliler işletiyor. Tavuk dönerci Ubeydullah’la o sırada oradan geçen iyi Arapça bilen bir genç aracılığıyla söyleşiyoruz. Ubeydullah güler yüzlü. Suriye’de bir mahallede oturan komşularıyla toplu halde göçmüşler. Patron arkadaşı. Günde 50 lira veriyor. İyi paraymış, burada bu kadar yüksek gündelik veren fazla olmazmış. Çocuk sayısını sorunca, “Başlardayım” dedi. İki çocuğu varmış. Daha olacak! Öyle diyor... “Şimdi ihtiyarlar var. Onlara bakıyorum” diyor. İki üç ailenin büyüğüne bakmak ona kalmış. Valilik Arapça tabelalar için önlem almış. Üstte Türkçe altta Arapça... Yemen Kahvecisi’nin önünde 45 apartman sahibi ailenin büyüğü İbrahim Tahtasız, “Önce beni dinle, başkasını dinlemene gerek kalmaz” dedi. Her yeri Suriyeliler kiralamış. Gündüz iyi de gece çok gürül tü varmış. Zeminde kahvehanesi var. Öğle vakti ağzına kadar dolu. “Bu insanların hepsi sanat sahibi, şu taraf boyacılar, şunlar fayans işi, ileridekiler doğrama... Hepsi işsiz...” diyor. Sohbeti dinleyen bir yurttaş, Ceylanpınar’dan gelmiş. “Köyler boşaldı, evler boşaldı, cepler boşaldı” diyor. Anlattığına göre sınırda mayın varken bile, yolu bilirlermiş, gidip gelirlermiş. “Şimdi niye böyle oldu, bir çözsem. Bu iş çok uzadı” diyor. Yanımızdan geçen ak giysili, ak saçlı Suriyeliye selam veriyoruz. “Nasılsın” sorumuzu şöyle yanıtladı: “Mafiş müşkülat...” lar: “Bu evin duvarına havan topu mermisi geldi, ördüler ama yeri belli...” “Şu eve Suriyeliler taşındı, çatısına Suriye bayrağı astılar... Bakın sallanıyor...” Akçakale’ye geçen ağustosta Amerikalı askerler gelmişti. Şehir merkezinde görünmemeye özen göstermişler... İki sistem çöktü: GAP ve DÜÇ AkçakaleŞanlıurfa yolu genel görünüm olarak SökeDidim yolunu anımsatıyor, uçsuz bucaksız Harran Ovası... Menderes Ovası gibi... Harran Ovası’nda pamuk toplama mevsimi bitmek üzere. Tarlalarda çok az beyazlık kalmış. Yol kıyısında kocaman pamuk balyaları yığılı. Batı illerinde yol ka yısı, sebze meyve satıcıları gibi bunlar da pamuk satıcılarıymış. Acil paraya ihtiyacı olanlar burada hemen tüccara veriyormuş. Harran Ovası düzensiz, özensiz, izinsiz yapılaşma tehdidi altında. Şanlıurfa’da valiliğin desteğiyle kurulan Kobani Yardım ve Dayanışma Derneği’nde tanıştığım Abdülkadir İkbal kentin durumunu şöyle özetledi: “Burada iki sistem çöktü. GAP ve Ceylanpınar’daki Devlet Üretme Çiftliği (DÜÇ). Ahh bir kıymeti bilinseydi, sadece bizi değil, Suriye’yi cümle âlemi beslerdi...” İkbal, “Mazideki Suruç” ve “Nurculuğu Biraz da Benden Dinleyin” adlı iki kitabını armağan etti. Hem Türkiye hem Suriye milletvekilinin torunu Kobani Yardım ve Dayanışma Derneği’nin başkanı Halil Bozan, 1920’deki ilk Meclis’te Urfa’yı temsil eden Bozan Şahin’in torunu. Dedesi 1930’larda sınırın öteki yakasına geçip, orada da Fransız mandasına karşı Suriye’nin özgürlüğü için mücadele etmiş. Suriye parlamentosuna girmiş. Yani her iki ülkede de vekillik yapmış. Sonradan dedesinin adını soyad olarak alan Halil Bozan diyor ki: “Bizler karşılıklı huzur isteriz. Ben nasıl ayırayım sülalemi... Ama TBMM’de de olmayı isterim hani...” l ŞANLIURFA EMEKLİ KURMAY ALBAY ATABAY ‘YPG, imhadan kurtarıldı’ SENA YAŞAR Emekli Kurmay Albay Ünal Atabay, terör örgütü YPG’nin 120 saat içinde 32 kilometrelik “güvenli bölge” alanından çekilmesine ilişkin, “YPG söz edilen bölgeden çekilerek ABD’nin koruması altına girdi. Bu durumda, yok edilmesi hedeflenen örgüte yeniden bir zırh giydirilmiş oluyor. Yapılan anlaşma ile YPG, imha edilmekten kurtarıldı” dedi. 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Terörizmle Mücadele Araştırmaları Merkezi Başkanı ve Emekli Kurmay Albay Atabay, “Güvenli bölge belki tesis edilebilir, buradaki mülteciler geri dönebilir ama 32. km geride örgütün varlığı ve tehdidi devam edecek. Harekâtın bir ayağı bütünüyle eksik kalmış oldu. Beklentimiz ve hedefimiz örgütün ortadan kaldırılmasıydı. Asıl hedef akamate uğratıldı (engellendi)” dedi. Münbiç, AynEl Arap ve Kamışlı’daki PKK/YPG varlığının mutabakatta belirsiz olduğunu ve Rusya ile yapılacak görüşmelerde karara varılacağını kaydeden Atabay, “Harekât yaptığımız sahanın dışındaki, güvenli bölgenin bu kanat bölgeleri Rusya ve rejimin kontrolünde kaldı. Güvenli bölge tesisi için tek muhattabımız ABD’ idi, şimdi güvenli bölge tesisi için iki ayrı muhattabımız oldu, Rusya da eklendi. Rusya buna ne kadar sıcak bakacak, nasıl bir görüşme olur onu bilemiyoruz. ABD ile yapıldığı gibi, Rusya ile de bu konuda bir mutabakat yapılabilir” ifadelerini kullandı. SDG tehlikesi Atabay, “SDG, Ruslarla ve rejimle yapılacak mutabakata göre Ayn El Arap ve Kamışlı bölgesinde kalabileceğini düşünüyor. Orada üniforma değiştirecek ve rejim ordusuna dahil olacaklar. Böyle bir hedeflerinin olduğu anlaşılıyor. ABD, örgütle anlaşarak Türkiye Cumhuriyeti ile onları aynı kefeye koyuyor. Müttefikimiz olan ABD, bundan bir türlü vazgeçmedi” dedi. EMEKLİ KURMAY ALBAY TULGA ‘Tehlike artık halının altında’ Emekli Kurmay Albay V. Murat Tulga, alınan karar ile YPG’nin değil stratejik olarak “Türkiye’nin geri çekildiğini” belirterek “Teröristler temizlenmedi, bölge dışına çıktı. Bu noktada ‘istediğimizi aldık’ diyebilmek mümkün mü? ABD, besleyip büyüttüğü teröristleri kurtarmış oldu. YPG, Suriye’nin diğer yerlerinde başarılı olursa boşalttığı alana tekrar göz dikecek. Münbiç ve Ayn El Arab gibi stratejik iki hedefe de el atılamadı” dedi. ABD’nin bu hamle ile, Türkiye ile rejiminin anlaşmasına engel olduğuna da dikkat çekti. ABD’nin, taşeronlarını Suriye’de yine kullanacağını belirten Tulga, “Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’nin yaptırımlarının baskısı altında kalmıştır” değerlendirmesinde bulundu. YPG’nin bölge gerisinde de Türkiye için tehdit olmaya devam edeceğini kaydeden Tulga, harekâtın amacının “sınırlı” olarak yerine getirilebildiğine dikkat çekti. Tulga, “Madem asıl amaca ulaşılmayacak ve ‘anlaşma’ olacaktı, operasyon yapılmadan da bu gerçekleştirilemez miydi? Yine açıkça bir diplomasi noksanlığı var. Yine olan yaralanan askerlere, şehitlerimize oldu. YPG silahları teslim etmez, mevzileri yok etmezse ne olacak? Yine ‘kandırıldık’ mı denilecek? Terör örgütüne beş gün süre veriliyor. Bu, yok etmek değil, hayat vermektir. Tehlike artık halının altında” dedi. l ANKARA Yavuz, iktidarın Atatürk’ün ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ şiarının gücünü görmesi gerektiğini söyledi ‘Türkiye, gücünün sınırlarını gördü’ BARIŞ DOSTER Emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz, ABD ile Türkiye arasında varılan anlaşmaya ilişkin “Türkiye, milli gücünün sınırlarını gördü. Bu sınırın ötesine geçmenin doğurduğu tehlikeleri anlarsa, Osmanlıcılık hayaliyle hareket etmekten kendini alıkoyarsa, Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” şiarının öyle dudak bükülecek bir söz olmadığını kavrarsa, Türkiye için yararlı olur” dedi. Yavuz, sorularımızı yanıtladı. n Dördüncü baskısını yapan “Vesayet Savaşları” adlı kitabınızda Türkiye’nin Suriye politikasına getirdiğiniz eleştirilerde haklı çıktınız. Gelinen son durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye, milli gücünün sınırlarını gördü. Bu sınırın ötesine geçmenin doğurduğu tehlikeleri anlarsa, Osmanlıcılık hayaliyle hareket etmekten kendini alıkoyarsa, Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” şiarının öyle dudak bükülecek bir söz olmadığını kavrarsa, Türkiye için yararlı olur. AKP’nin sorun çözme yöntemleri, halk nezdinde daha çok sorgulanır hale gelmiştir. Sosyal medyada yandaşların, SETA ve benzeri yapıların yaratmaya çalıştığı zafer havasının, sokakta karşılığı yoktur. En sağlıklı yol, Türkiye ve Suriye’nin karşılıklı çıkar temelinde ve Adana Mutabakatı zemininde hareket etmesi, doğrudan görüşmesidir. Türkiye, Suriye’nin toprak bütünlüğü ve egemenliğini sağlayacak ve ABD’yi bölgeden uzaklaştıracak adımları, dikkatle ve bölge ülkeleriyle birlikte atmalıdır. Suriye politikasında, ABD ve Batı’yla birlikte Suriye’de rejimi değiştirme gayreti içine girilmesi yanlıştı. Çünkü Suriye’nin istikrarı ve sınır güvenliği, Türkiye’nin sigortasıydı. Yapılan müdahale Suriye’yi istikrarsızlaştırdı. İki tehlike ortaya çıktı. Bunlardan birincisi, iktidarın hiç beklemediği şekilde Suriye’nin kuzeyinde kantonların bir Emekli Tümgeneral Yavuz, “Şu anda iktidar ve yandaşları, bir zafer edasıyla davranıyorlar. Muhalifler ise tersini ifade ediyorlar. Aslında her iki taraf da, ellerine yağlı boya fırçası alarak, gerçek fotoğrafı resme çevirmeye çalışıyorlar. Sosyal medyada yandaşların, SETA ve benzeri yapıların yaratmaya çalıştığı zafer havasının, sokakta karşılığı yoktur” dedi. leştirilmesi gayreti ve bir terör koridorunun ortaya çıkmasıydı. Kitabımda bunu, emperyalistlerin tarihi Mare Koridoru olarak tanımlamıştım. İkincisi, IŞİD gibi, Irak ve Suriye’yi mezhep temelinde bölmeyi amaçlayan, aynı zamanda bir devlet kurmayı hedefleyen mezhepçi bir terör örgütünün etkili olmasıydı. Her iki terör örgütünü de emperyalistler Türkiye ve bölge ülkelerinin aleyhine kullandılar. Türkiye’nin güvenliği açısından büyük riskler oluştu. Bunları görmemek kabul edilebilir değildi. ‘Ulusal gururumuz incindi’ n Türkiye’ye karşı ABD’nin tutumunu nasıl görüyorsunuz? ABD’nin tavrı ulusal gururumuzu incitmiştir. Küstahçadır, kabul edilemez. Üç şey dikkat çekici. Birincisi, iktidar yaptıklarının görülmesinden ve kişiselleştirilmesinden kaygılıdır. İkincisi, ABD, PYD terör örgütünü koruması altına almıştır. Üçüncüsü, Türkiye gücüyle uyumlu olmayan zaman ve zeminde hareket etmenin sıkıntısını yaşamaktadır. Şu anda iktidar ve yandaşları, bir zafer edasıyla davranıyorlar. Muhalifler ise tersini ifade ediyorlar. Aslında her iki taraf da, ellerine yağlı boya fırçası alarak, gerçek fotoğrafı resme çevirmeye çalışıyorlar. n ABD ve Türkiye arasındaki son görüşmenin ardından, tarafların pozisyon Yavuz larını nasıl değerlendiriyorsunuz? ABD’nin Suriye’yi bölme, bir PYD devlet çiği kurma, buna bağlı olarak, Kuzey Irak’la bağlantılı şekilde Suriye’nin kuzeyinde bir koridor oluşturma gayreti, şimdilik hayata geçmiyor. Ama PYD terör örgütünü imha edilmekten kurtardı ABD. Siyasi hedefi, PYD’ye kısmi özerklik verdirip, Suriye’nin yeniden yapılanması için baskı uygulamaktır. Bu dünden daha az kötü bir durumdur. Bu dinamik, belki Rusya’nın da gayretiyle Suriye’nin toprak bütünlüğünü, rejimin egemenliğini, üniter bir yapıda olmasa bile, sağlayabilir. Ayrıca, PYD’nin etnik temizlik yaptığı bölgelerden Türkiye’ye sığınan Arap ve Türkmen kökenli Suriye yurttaşlarının dönmesi için uygun ortam yaratılabilir. PYD terör örgütünün de, emperyalist bir gücün hizmetinde sonuna kadar gidebileceğini düşünmesi, kendileri açısından gerçekçi olmadığı gibi, utanılacak bir durumdur. ‘Sona yaklaşıldı’ n Suriye’de bundan sonraki olasılıklar neler? Türkiye’nin yanlış başlayan Suriye politikasında, gayri iradi de olsa, sona yaklaşıldı. Macera sönümleniyor. Suriye’nin toprak bütünlüğü daha yakın hale geldi. Rusya henüz tam ses vermese de, etkinliğini daha da artıracak. Hatta ABD ile birlikte bir siyasi çözümü dayatmasının zemini oluştu. Bu Türkiye’nin lehinedir. ‘Askerler konuşmalıydı’ n Suriye politikasında yapılan hatalarda, askerlerin dış politikaya ilişkin kararların alınması sürecinden tamamen dışlanmasının payı oldu mu? Askeri vesayetin kaldırılması adına, Milli Güvenlik Kurulu’nda askerlerin düşündüklerini söyleyememesi veya söylediklerine itibar edilmemesi, Türkiye için iyi olmadı. Askeri vesayeti savunmuyorum. Ama Türk Silahlı Kuvvetleri’nin itibarsızlaştırılmasının ülkemize maliyetinin çok ağır olduğunu biliyorum. Suriye’de bugün, 2011’den önceki istikrarlı ortam mevcut değil. O noktaya ulaşmaktan da uzağız. 2016’dan itibaren icra edilen Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtlarının, İdlib’de kurulan gözlem noktalarının, son olarak Barış Pınarı Harekâtı’nın askeri düzlemdeki başarıları, siyasi hataları telafi edecek düzeyde değil henüz. İktidarın, FETÖ’nün darbe girişimini fırsata çevirerek, bugün Türk Silahlı Kuvvetleri’ni dünyanın hiçbir ordusunda olmayacak şekilde sağlık ordusundan, askeri yargıdan, askeri liselerden yoksun bırakması, emir komuta birliğinin bozulmasına neden olması, Türkiye açısından olumsuz gelişmelerdir. DIŞİŞLERİ VE MSB: ALÇAKÇA Kimyasal silah iddiasına tepki Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, Barış Pınarı Harekâtı’nda Türkiye’nin kimyasal silah kullandığına dair iddialara ilişkin, “Terör örgütü tarafından yapılan dezenformasyona dayanan bu alçakça iftiraları kategorik şekilde reddediyoruz. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin envanterinde kimyasal silah bulunmamaktadır” dedi. Milli Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada ise “TSK’nin başarısına gölge düşürmek isteyen çevrelerce özellikle dış basında gündeme getirilen ‘Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından kimyasal silah kullanıldığına’ yönelik iddialar tamamen gerçekdışıdır” ifadeleri kullanıldı. l ANKARA/Cumhuriyet ÇEKİLME TAKİP EDİLİYOR TSK, mayınları temizledi ABD ile anlaşma kapsamında harekâta bölgedeki teröristlerin geri çekilmesi için ara verilirken, TSK de çalışmalarını sürdürdü. Milli Savunma Bakanlığı (MSB), TSK tarafından Barış Pınarı Harekâtı bölgesinde, terör örgütü PKK/YPG’nin tuzakladığı mayın ve el yapımı patlayıcıların (EYP) imha çalışmalarının devam ettiği bildirildi. Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada ise ABD ile mutabık kalınan; PKK/YPG’nin Güvenli Bölge’den çekilmesinin, ağır silahlarının toplanması hususlarının takip edildiği belirtildi. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ve Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ABD’li mevkidaşları Mark Milley ve Mark Esper ile telefonda görüştü. ‘Zorla silah verdiler’ MSB ayrıca Barış Pınarı Harekâtı’nda teslim olan teröristin ifadesini sosyal medyadan paylaştı. Teröristin “Babamın yanına gidiyordum, yolda PKK/YPG beni yakaladı. Zorla silah verdiler. Bana dediler ki, ‘Savaşacaksın, Türk devletini vuracaksın’. Onlara katılmak zorundaydım, çünkü ailemi, kardeşlerimi öldüreceklerdi” ifadeleri dikkat çekti. l ANKARA/Cumhuriyet