16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMI [email protected] TASARIM: BAHADIR AKTAŞ 117 OCAK 2019 PAZARTESİ Başarı demokrasideTÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik, 2019’un ilk röportajını Cumhuriyet’e verdi l Bu yıl yüzde 1’ler civarında bir büyüme ve enflasyonda yüzde 17 civarına gerileme öngörüyoruz. Yavaş büyümenin etkisiyle işsizlik oranında bir miktar yükseliş görebiliriz. l Her şeyden önce, hukukun üstünlüğünün sağlandığı ve demokrasinin ve özgürlüklerin genişletildiği bir zemini geliştirmek gerekir. Bu, güçlü Türkiye’nin olmazsa olmazıdır. ŞEHRİBAN KIRAÇ Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik, ekonomiyi güçlendirmenin yolu daki tahminleri sağlıklı yapmak için değişkenliklerin az olması gerekir. Ancak her zaman değişken sayısı o kadar fazladır ki. Saymakla bitmeyebilir. 2019 için ana senaryomuz, nispeten hızlıca eko KURTULUŞ ARI Yatırımcı önünü görebilmeli n Bankaların kredi musluklarını kapattığına dair eleştiriler var. Bugün kredi alsanız, yatırım ya nun en başta şeffaf, uzlaşma nominin büyümeye döndüğü, pacak ortam var mı? cı, adil ve demokratik bir top politika adımlarının hızlıca Empati yapmazsak, her ta lum olmaktan geçtiğine dikkat çekti. Yatırım kararlarında kurun ya da faizin seviyesiyle beraber, istikrar ve güvenin de bir o kadar önemli olduğunu vurgulayan Erol Bilecik ile yeni yılda iş dünyasının sı atıldığı, küresel finansal koşulların bizim gibi gelişmekte olan ülkeleri desteklediği senaryo. Bu senaryoda yüzde 1’ler civarında bir büyüme ve enflasyonda yüzde 17 civarına gerileme öngörüyoruz. Yavaş büyümenin etkisiyle rafın birbirini eleştireceği çok fazla konu çıkar. Bankalarımız 100 TL mevduata 150 TL kredi vermiş durumdaydılar. Aradaki fark dış kaynaklardan, döviz cinsinden finanse edildi. Şimdi krediler daraldığı için yüzde 140’lara hatta yüzde 120’lere kadar geriledi. Kredi daralma kıntılarını, yabancı yatırımcı işsizlik oranında bir miktar sının kısa sürede sona erme yı, AB sürecini, seçim ekono yükseliş görebiliriz. sini beklemiyoruz. Bu denge misini ve yeni yatırımlar için atılması gereken adımları konuştuk. n TÜSİAD olarak 2019’da ekonomide öngörüleriniz neler? 2019’da bir süre daha finansmana erişim, nakit sıkışıklığı ve kredi daralmasının maalesef devam edebileceğini öngörüyoruz. Yüksek enflasyon da bizi zorlayacak başlıca Kutuplaşma etkiliyor n Türkiye’de yaşanan gelişmeler ışığında, yabancı yatırımcının Türkiye’ye bakışı nasıl? Yabancı yatırımcıların temkinli olarak yaklaştıkları bazı konular var. Güvenlik kaygıları, kutuplaşan toplum yabancılar tarafından gözardı edilmeyen noktalar. Hu lenme süreci, bankalarda eğer bir bilanço temizliği yapılmaz sa daha uzun sürebilir. Şirket lerin finansmana erişimi azaldı. TÜSİAD Başkanı Yabancı yatırımcı için çok cazip Erol Bilecik fırsatlar var. Ama asıl mesele, Şehriban Kıraç’a ekonomik daralmadan çok be konuştu. lirsizliktir. Yatırımcının önünü Büyüme için 5 önerigörebilmeyeihtiyacıvar. konular arasında yer alacak. kuk, bağımsız yargı, özgür Enflasyonda kalıcı bir düşüş görmemiz zaman alacak. Sıkı para politikası ve enflasyonla mücadelede asla taviz verilmemeli. Ekonomimizin ciddi reformlar yapması ve yeni bir büyüme hikâyesi yaratması gerekiyor. Türkiye; eğitim sistemini, vergi sistemini, üniversitelerini, KOBİ’lerini kısaca tüm ekonomisini yeni çağa daha uyumlu hale getirmeli. İşsizlik artacak n Büyüme, kur, işsizlik, enflasyon, faiz öngörünüz nedir? TÜSİAD olarak kur tahmini yapmayız. Çünkü ora DÜŞÜNCESI HÜR NESILLER lükler önemli. Serbest piyasa kurullarından asla taviz verilmemesi gerekiyor. 2019’da ülkemize gelen yabancı yatırımlarda bir artış yaşanması için yatırım ortamını elverişli hale getirecek göstergelerde hızla iyileşme kaydedilmesi önem taşıyor. Yatırımcılar nereden olursa olsun Türkiye’nin yönünün Batı’da olduğunu görmek istiyor. AB ülkeleri ve kurumlarıyla yapıcı siyasi diyaloğun yo ğunlaştırılması, Gümrük Birliği müzakerelerinin başlaması yatırımcılara olumlu sinyal verecek. n Türkiye’de sağlıklı büyüme iklimine girilmesi, istihdam yaratılması ve yeni yatırımlar için ne tür adımlar atılmalı? Başarının reçetesi belli: Her şeyden önce, hukukun üstünlüğünün sağlandığı ve demokrasinin ve özgürlük alanlarının genişletildiği bir zemini sürekli geliştirmek gerekir. Bu zemin, güçlü bir Türkiye’nin olmazsa olmazıdır. Ekonomideki sıkıntıları kur ya da faizlerdeki artışlar üzerinden değerlendirsek de asıl meselenin istikrar olduğunu unutmamalıyız. Finansal istikrarın ve öngörülebilirliğin ilk koşulu, güçlü kurumlar ve kural temelli politika yapımıdır. Devletin yaptığı düzenleme ve politikalar uzun vadeli istik olur. Güçlü bir Türkiye ekonomisi için temel hedefimiz, küresel liberal demokratik düzene entegre olmaktır. Atılacak adımları 5 maddede özetleyebiliriz: 1. Ekonomide öngörü lebilirliğin sağlanması için güçlü kurumlar ve kural temelli politika yapılmalı. 2. Serbest piyasa ekono misi ilkelerinden taviz verilmemeli. 3. Yapısal reformlarla ekonomimizin verimliliği ve rekabet gücü artırılmalı. 4. Yatırım ortamının iyi leştirilmesi için hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı güçlendirilmeli. 5. AB ile ilişkilerin güç lenmesi ve Gümrük Birliği modernizasyonu için gerekli adımlar atılmalı. teciler akademisyenler, hedef haline getiriliyor. Ne düşünüyorsunuz? Seçim sürecinin getirdiği rekabet ortamı içinde, toplumsal kutuplaşmanın keskinleşmemesi için üslupların karşılıklı saygı ve hoşgörüyü esas almasını diliyoruz. Eğer bir ülkede toplumsal birlik yıpranırsa, orada kalkınmak için sebepler azalıyor demektir. Zaman zaman toplumsal kutuplaşma eksenindeki tartışmaların, gündelik yaşamlarımızdaki yerini artırdığını gözlemliyoruz. Toplumsal barış ve hoşgörü, Türkiye Cumhuriyeti’nin Anadolu topraklarında yaşamış onlarca farklı medeniyetten miras aldığı evrensel değerlerdir. Atatürk’ün dediği gibi “birlik ve bera n Türkiye’de hukuka gü rarı gözettiği, şeffaf ve ön n Eleştiri kültürü berlik; ölümden başka her vende ciddi sıkıntılar var. görülebilir olduğu sürece, Türkiye’de gittikçe eroz şeyi yener.” Şunu unutma İş insanı Osman Kavala yaklaşık iki yıldır iddianame olmadan tutuklu, ne söyleyeceksiniz? Ekonomiyi güçlendirmenin yolu en başta şeffaf, uzlaşmacı, adil ve demokratik ekonominin temelleri sağ yona uğruyor. İktidarı mamız gerekiyor: Uzlaşma lam ve yatırım ortamı güçlü eleştiren sanatçılar, gaze asla yenilgi değildir. Belirsizlik kaybettirdi bir toplum olmaktan geçer. Hak ve özgürlükleri güvenceye alma konusunda eksiklerimiz var. Atatürk’ün sözleriyle “Cumhuriyet, düşüncesi hür, anlayışı hür, vicdanı hür nesiller n İş dünyasının belirsizlik, öngörü yapamama konu sunda şikâyetleri var. Asıl belir Sınır komşularımızla yaşanan gerginlikler ve AB, ABD ve Batı ile ilişkilerimizdeki sorunlar da belirsizliği artırdı. Belirsizlik ortamı, ya istikrar için yapısal reformları gündeme almalıyız. Teminatlar kabul edilmiyor ister” Bunca yıllık demokrasi deneyimimizin ardından hak ve özgürlükleri daha iyi bir güvenceye kavuşturmalıyız. İnsan haklarının Türkiye için de bağlayıcı olan sınırları, milletlerarası hukuk ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarıyla gayet net şekilde belirlen Erol Bilecik Yatırım kararlarında kurun ya da faizin seviyesiyle beraber, istikrar ve güven de bir o kadar önemli. 2001 krizi sonrası yaptığımız reformlar sayesinde, ül sizlik yaratan durumlar neler? İş dünyasının karar alma süreçlerinde bir gözü ekonomide, diğer gözü dış ilişkilerdedir. Özellikle yakın geçmişte dile getirdiğimiz tırım riskini artırır. Seçimler son zamanlarda hem ekonomi politikalarını fazlasıyla etkiliyor, hem de maalesef toplumsal kutuplaşma ve gerginlikleri artırıyor. Politika tarafında yaşanan her belirsizlik, kaybedilen her dakikanın ekonomiye maliyeti n Her sektör kendi sorunlarından bahsediyor. Günah keçisi olarak finans sektörü gösteriliyor gibi. Finans sektöründe her şey yolunda mı görünüyor? Türkiye ilk defa özel sektör borçluluğunun çok yüksek olduğu bir kriz yaşıyor. miştir. Anayasamız gereği kemize yüklü miktarda doğrudan yatı belirsizliğin iki ana ne sanıldığından daha fazla olu Daha önceki krizlerde kamu bu kararlar iç hukukumuzun bir parçasıdır. Ancak uygulamada zaman zaman sorunlarla karşılaşıyoruz. Dünyanın da bu konuda iyiye gitmediği malum. Ancak kötü örnek, örnek değildir. Olumsuz bir dalgaya kapılmaktansa, iyi ve doğru tarafta kalmaya gayret etmeliyiz. rım çekebilmiştik. Türkiye’nin ne zaman kuvvetli bir hikayesi ve öngörülebilir kurallı bir ekonomik yapısı olduysa, biz o dönemlerde önemli yatırım hamleleri gerçekleştirebildik. Yatırımcıya iyi bir hikâye sun manız gerekiyor. Bugün Türkiye yeniden çok güçlü yatırımlar çekmek için, yeniden yatırımcının piyasa ekonomisi, fiyat serbestisi, deni, dış ilişkiler ve ekonomi politikalarının sıklıkla değişmesiydi. Bunların getirdiği sıkıntılar vardı. Son yıllarda Türkiye ardı ardına seçimler yaşadı. Siyasi belirsizlik, ekonomide öngörü ya yor. Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemine geçildi. Pek çok kurum yeni oluşturuldu, atamalar yeni yapılıyor. Bunlar da belirsizlikleri artırıyor. Çıkan bazı kararnameler gönül arzu eder ki önce iş dünyasıyla daha öncesinde istişare edilsin. İş dün borcu sorun yaratmıştı. Kur ve faiz artışları, şirket bilançolarına ciddi hasar verdi. Bazı şirketlerin teminatları artık yeterli gelmiyor. Bazıları ise talep daralması ve nakit akışı nedeniyle kredi ödemelerinde zorluk yaşıyor. Bir kısmının ise borçları AB vazgeçilmez n AB üyeliği konusunda Türkiye treni kaçırdı mı? TÜSİAD için her zaman kambiyo rejimi gibi başlıkları sorgulamadığı bir ülke olmalı. Türkiye’nin yeni ekonomi hikâyesinin tutarlı ve net bir şekilde yatırımcılara gösterilmesi gerekiyor. pamamanın başlıca nedenleri arasında yer aldı. Bunlar muazzam negatif resimler oluşturdu. yasına yeni mevzuata uyum sağlamak için yeterince zaman kalmıyor. Bu da belirsizliği artırıyor. Uzun vadeli yeniden yapılandırılıyor. Bu gibi sorunlu krediler nedeniyle bankalar taze kredi yaratmakta zorlanıyor. olduğu gibi bugün de Türkiye’nin AB üyeliği vazgeçilmez bir hedeftir. Kaçış değil çıkış yolu gerekiyor Seçim ekonomisi olmamalıGümrük Birliği moderni zasyonu için müzakere sürecinin en kısa zamanda başlatılması, ekonomimizin gelişimi ve yapısal reformların hızlanması açısından bir kaldıraç görevi görecek. Ancak bugün Türkiye’nin AB katılım sürecinde gelinen noktanın, n 2018 iş dünyası açısından nasıl geçti? Türkiye ekonomisinin biriktirdiği yapısal sorunlar nedeniyle pek çok zorlukla sınandığımız bir 2018 yılı oldu. İş dünyasının gözü öncelikle ekonomide ve ekonomi yöne ve alınması gereken önlemleri anlattık. İş dünyası olarak, ekonomide güçlüklerle karşılaşınca bir kaçış yolu değil, bir çıkış yolu göstermek gerektiğine inanırız. Kur hâlâ bir önceki yıla kıyasla yüzde 40, faizlerde 11 n Türkiye martta yerel seçimlere gidiyor. Seçim ekonomisi uygulanır mı? Bunun ne tür riskleri olur? Seçim ekonomisine dair uygulamaları son birkaç yıldır görüyoruz. Kısa vadede fayda sağlamak için uzun vadede sorunlar isteğimiz, iyi bir vergi reformu. Ekonomide aslolan verimlilik. Kısa vadeli tedbirler yerine artık uzun vadeli kalıcı politikalara odaklanılmasını arzu ediyoruz. n Nisanda yapılması gereken Merkez Bankası’nın Genel Kurulu 18 Ocak’a alındı. Bu ne hem AB’nin kendi geniş timindedir. 2018 ilk yarı bo puanlık yüksek seviyede. Yük yaratmamalıyız. Seçim ekonomi anlama geliyor? leme tarihi açısından, hem yunca özellikle enflasyon ve selen kurlar ve faizler nede si olmaması gereken bir ekono Tabii bu rutin bir uygulama de Türkiye’nin Batı sistemi finansal kırılganlıklarımız baş niyle özellikle reel sektör ve mi. Yeni Ekonomi Programı’nın değil. Ana dileğimiz buradaki ile entegrasyon hedefle ta olmak üzere, bu risklerle il finans kuruluşlarının bilanço 2019 için hedeflediği önemli ta nakdin seçim için harcanmama ri açısından önemli bir ha gili görüşlerimizi ve önerileri larında önemli tahribatlar ol sarruf politikaları var. Bunlar sı. Çünkü özellikle dış yatırım yal kırıklığı olduğunu kabul mizi ekonomi yönetimiyle de du. Reel tarafta ekonomide la çelişkili olacak politikalardan cının bu tür rutin olmayan uy etmemiz gerek. falarca paylaştık. ki daralma biraz daha devam kaçınmamız lazım. Mali disiplin, gulamalarla kafasını karıştırma Burada tehlikenin boyutunu edecek. Türkiye’nin en önemli çıpası. Asıl malıyız. Sudan’da bahar Sudan’da, aniden artırılan ekmek fiyatlarına karşı, 19 Aralık’ta Atbara kentinde kendiliğinden bir protesto gösterisi patlak verdi. Gösteriler hızla diğer kentlere de sıçradı. Ekonomik taleplerle başlayan protesto gösterileri birleşerek, yaygınlaşarak, Beşir’in İslamcı rejimine karşı bir toplumsal harekete dönüştü. İslamcı Beşir hükümetinin şiddetli tepkisi sonucu, en az 60 kişinin öldüğü, yüzlercesinin yaralandığı, çok sayıda yazar ve gazetecinin, öğrencinin tutuklandığı, işkence gördüğü bildiriliyor. Buna karşın protesto hareketinin, Arap Baharı olaylarını anımsatan bir süreklilik kazanmaya başladığı anlaşılıyor. Ekonomi ve siyaset Devlet Başkanı Beşir, 30 yıl önce bir askeri darbeyle ve Siyasal İslamın desteğiyle iktidara gelmişti. Yönetimi sırasında ülkesi ikiye bölündü. Beşir’in rejiminin radikal İslamcı teröristlere verdiği destekten dolayı Sudan uluslararası yaptırımlarla yüz yüze kaldı; Beşir hakkında uluslararası tutuklama kararı çıkarıldı. Beşir’in 30 yıllık yönetimi boyunca Sudan ekonomisi istikrar kazanamadı; sonuncusu 2013’te olmak üzere sık sık ekmek ayaklanması türü isyanlar patlak verdi. Her seferinde Beşir rejimi bu isyanları şiddetle, “dış güçler”, “üst akıl türü” komplo teorileriyle bastırdı. Ancak bu kez baskı ve terör isyanları durduramıyor. The Sudan Tribune’de Adeeb Yusuf’un yorumunda belirttiği gibi, hükümetin “Darfurlu İsyancıların, İsrail’in parmağı” gibi komplo teorileri de bir işe yaramıyor. İsyanların arkasında başlangıçta ekonomik sıkıntılar yatıyordu. Beşir rejimi ABD ile terörizme karşı işbirliği yapmaya başladıktan, Dünya Ticaret Örgütü’ne katılmak için başvurduktan sonra, ülkeye yönelik ekonomik ambargo kalktı. Beşir hükümeti de devlet işletmelerinin özelleştirilmesi, temel mallara verilen fiyat desteklerinin kaldırılması gibi neoliberal politikalar uygulamaya başladı. Ancak henüz IMFDünya Bankası yardımı alamadığından, uluslararası bankalar da Sudan’a kredi verecek kadar güvenmediklerinden, henüz dış kaynak girişi sağlanamadı. Buna karşılık, ticaret serbestleşince, hızla artan ithalat, dövize talep sonucu Sudan parası dolar karşısında yüzde 85 değer kaybetti, enflasyon yüzde 70’e vurdu. Ekonomide döviz kıtlığı ve dövize hücum başladı. Halk bankaların, ATM’lerin önünde uzun kuyruklar oluşturmaya başladı. Günde en fazla 11 dolar çekebiliyorlardı. Sudan halkının yaşam düzeyi hızla aşındı. Ekmek fiyatlarına, hayat pahalılığına karşı başlayan protesto hareketleri, kısa sürede gelişerek yaygınlaşarak, neoliberal politikaları, Beşir rejimini hedef alan siyasi bir nitelik kazandı. Çeşitli muhalefet grupları eylemlerini koordine etmeye başladılar. Beşir’in kaderi Mali kaynakları tükenen, dağıtacak parası kalmayan, meşruiyetini kaybeden Beşir rejiminin bu kez isyanları bastırmakta büyük zorluk çektiği, gittikçe daha fazla şiddete başvurduğu, sosyal medyayı, interneti kontrol etmeye çalıştığı ancak, artık günlerinin sayılı olduğu söyleniyor. Kendiliğinden protestolar bir toplumsal harekete dönüştü, meslek örgütleri ayakta. Hartum’da halk, baskı ve polis şiddetine karşın, sürekli sokaklarda. Beşir’i gitmeye zorlamak için sık sık hükümet binaları yakılıyor. Toplumsal hareketin liderliği, Beşir’in sarayını hedef alan yürüyüşler düzenliyor. Ekmek isyanı olarak başlayan hareket artık açıkça, demokrasi, insan hakları, yönüne bir rejim değişikliği istiyor. Ancak siyasi partilerin, kendiliğinden gelişen hareketin gerisinde kaldığı görülüyor. Muhalefetin en büyük parçası, Ulusal Ümmet Partisi hâlâ kararsız, protestoları desteklemekten kaçınıyor. Buna karşılık, The Standard (Kenya) gazetesine konuşan Sudanlı bir gazeteci, Beşir’in “iktidarda kalmak için her şeyi yapmaya, her yola başvurmaya hazır olduğunu” söylüyor. Defence Blog (Askeri konularda uzman bir Internet dergisi), Beşir rejiminin protesto gösterilerini dağıtmakta, Ukrayna’da kullanılan Rusya kökenli özel savaş şirketlerini de kullanmaya başladığını, bu şirketlerin personelini Hartum sokaklarında tespit eden fotoğraflarla birlikte aktarıyordu. ‘Ücretli poşette reklam olmasın’ Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfede rasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, yeni yıl itibarıyla hayata geçirilen ‘ücretli poşet’ uygulamasına ilişkin, “Bazı işletmeler sattıkları poşetlerin üstüne reklamlarını basarak uygulamayı fırsata çevirdi. Bu tür uygulamalar doğayı korumada samimi değil. Ücretli poşetler kesinlikle reklam ve satış sloganı içermemeli” dedi. Palandöken, zincir marketler ve AVM’lerin sattıkları poşetlere logolarını ve satış sloganlarını bastığını anlattı. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle