14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN [email protected] 133 Ocak 2019 PERŞEMBE GÜSSLURRİUZaRİ nYaatşaa;mSıannıatı Yaşamına Dönüştüren... Engin Cezzar Canım Gülriz. Bu yazıyı yazmak çok zor. Son yıllarda hep söyledin, neyin nasıl olması gerektiğini, hep anlattın... Finali hazırladın, perdenin nasıl kapanacağını tembihledin... Herkese, rollerini çalıştırdın... Gel gör ki, ne denli kendimizi alıştırmaya çalıştıysak da, başaramadık... Kesin ayrılığa meğer hiç hazırlıklı değilmişim... Bana seni soruyorlar, sözcükler çağlayanlar gibi dökülürken dilimden, gözyaşlarıma engel olamıyorum. Şimdiden ne çok özlediğimi görüyorum. O nedenle duygularımı gemleyerek şimdilik seninle değil, okurlarla paylaşacağım benim “Gülriz”imi. Öncü ve örnek aydın Yaşamını sanata; sanatı yaşamına dönüştüren Gülriz Sururi, sadece usta bir tiyatrocu değildi. Öncü ve örnek bir Cumhuriyet aydınıydı. Toplumdan aldığının bin katını yine topluma verdi, son gününe dek. Hem topluma, hem tiyatro sanatına ışık tuttu. Kendini kendi yarattı: Özgünlüğüyle, kişiliğiyle, görüntüsüyle... Çalışma şevki, çalışma disiplini, mükemmeli araması ve yeniliğe açıklığıyla. Sürekli kendini geliştirdi. Çok genç yaştan başlayarak tabuları dinlemedi. Yasaklara, baskıya, sansüre, haksızlığa dimdik duruşuyla meydan okudu. Sanatın özündeki muhalifliği bir kez yakaladıktan sonra, bir daha bırakmadı. İlkelerinden hiç ödün vermedi. Eğilip bükülmedi. Sorumluluklarını üstlenen aydın yurttaş duruşunu, dik duruşunu sonuna dek sürdürdü. Etik değerleri ve estetik değerleri hep bir arada düşündü ve uyguladı. Vatan sevgisi ve saygısı, yaşadığı kente, yöreye, çevreye sevgi ve saygı, ana dili Türkçeye saygı, çağdaş düşünceye saygı... Bunlar, Gülriz Sururi’nin, hayata, çevresine ve kendisine duydu ğu saygıdan, insan onuruna, emeğe duyduğu saygıdan ayrılmazdı. Bütün bu özellikleriyle, ülkenin aydınlık çağdaş yüzü oldu ve topluma hepimize gelecek umudu aşıladı. Tiyatrodaki ‘Büyü’ Anne karnında yutmuştu sahne tozunu. Prima donna Suzan Lütfullah ile operet kurucularımızdan Lutfullah Sururi’nın kızıydı... Evi sahneydi, sahne eviydi. Gülriz, Engin Cezzar’ ı ilk kez “Hamlet” rolün de gördü. Engin Gülriz Sururi’yi ilk kez “Irma” rolünde gördü. İkisinin yolu 1961’de kesişti... O günlerin gazeteleri haberi “Sokak Kızı İrma ile Prens Hamlet’in evliliği” diye duyurdu. Birbirlerini buldular ve (farklı da görülse, bana göre) bir daha da hiç ayrılmadılar... O günden sonra yaşamlarını tiyatroya ve aşka, yani birbirlerine de adadılar... Türk Tiyatrosu’nun “Altın Çağı” diye nitelediğimiz 60’lı 70’li yıllarda Gülriz Sururi Engin Cezzar Tiyatrosunun öncü atılımları şöyle: Usta oyunculardan kurulu kadrolar Yerli oyunlara öncelik. ( Aktivist Gülriz Tiyatro sahnelerinden hayran olduğum Gülriz Sururi ve Engin Cezzar’la 1967’de tanıştım. Birlikte çalışma ve arkadaşlık birbirini izledi. Sonra Türkiye gerçekleri nedeniyle yolumuz sık sık yasaklar la, baskıyla, sansürle kesilmeye çalışıldı. Biz de toplumsal eylemcilikte yoldaş olduk. İşte anımsadıklarım: “Düşenin Dostu” oyununu sahneye koyan, James Baldwin’in asistanlığını yapıyordum. (196869) Oyun ihbar sonucu yasaklanınca mahkeme koridorları mesken oldu bize. “Hair “Müzikali.(1970). Türkçeye ben çevirmiştim. 12 Mart muhtırası. Oyunda hapisteki gençlere yöne Haldun Taner, Güngör Dilmen, lik atıflar ve bir de “Deniz nerede?” afişi Yaşar Kemal, Refik Erduran, Başar Sabuncu, Bilgesu Erenus) Gülriz Sururi, Kemal Kılıçdaroğlu, Zeynep Oral Adalet Yürüyüşü’nde. Ülkedeki ilk Nâzım Hikmet vardı. Deniz Gezmiş hapisteydi. Sıkı yönetim kaldırılmasını istedi. Gülriz direndi. Sonunda oyun kaldırıldı. oyunu (en “sakıncalı” dönemin 12 Eylül faşizmi: Diktatör Evren de “Ferhad ile Şirin”) ve dostları kimi Türkçe sözcükleri yasaklamışlardı Türkiye’de ilk epik müzikal. (H.Taner “Keşanlı TRT’de. İlk karşı çıkan ve TRT’de yapmakta olduğu Ali Destanı”) ve yurtdışı turneler. programı derhal terk eden Gülriz oldu. Genç, dinamik, yeniliklere hep açık, klasik ve 2011 yılındaydı .... Henüz FETÖ denmiyor, ülke moderni, müziğe, müzikale, dansa önem veren  kodamanlarının baş tacı ettiği Cemaat, çağdaş in dünya tiyatro repertuarını da yakından izleyen bir sanları hedef alıyor, komplolarla hayatları söndü tiyatroydu onlarınki.   rüyordu. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ve Birinin popüler halk tiyatrosu geleneği, öteki Türkan Saylan’ın hedef alındığı o günlerde, isyan nin Batılı “okullu” tiyatrosu birbirini tamamladı ve bayrağını açanların başında Gülriz geliyordu. taçlandırdı. 2017 Haziran. Bir Bodrum akşamı. Ertesi sabah Adalet Yürüyüşü’ne katılacaktım. Ben de geliyorum dedi. “Dayanamazsın” dedim. Ve sabahın dördünde kapıma dayandı. Yola çıktık. Konvoyu yakaladık, birlikte yürüdük... Tiyatroya karşı , kadın haklarına karşı, çağdaşlığa karşı yapılan her yanlışta, protestocular arasında, Hak savunucuların yanında , kâh bir nefer, kâh bir lider oldu Gülriz. Mükemmelin peşinde Yaşamda, sahnede, evde, sokakta hep mükemmeli aradı. Kitaplarını yazarken, (ister anı kitapları olsun, ister oyun, öykü, deneme ya da yemek kitabı olsun) evinde konuk ağırlarken, televizyon, radyo programı yaparken , konferans verirken, hep aynı özeni ve titizliği gösterdi ve bunların her birinde de başarılı oldu. Mükemmeli kovalarken bir de özellik geliştirdi: Engin Cezzar’ı ölümden döndürme özelliği... Hem de bir değil, iki kez... Ben tanığım… İlkinde bir kalp kriziydi. İkincisinde beyne giden bir kan pıhtısının damarı tıkaması... İkisinde de yeri göğü inletip onu hastaneye yetiştirdi. Son yıllarda Engin konuşma yetisini yitirmişti; ağzından çıkan tek ses “G” harfiydi. Ancak o “G” harfi ya da “Gu” sesi aracılığıyla, Engin tüm duygu ve düşüncelerini ifade edebiliyor; Gülriz de onun tüm ifade etiklerini anlıyor, duyuyor ve bize iletiyordu. Aralarında yalnız ikisinin kullandığı bir dil geliştirmişlerdi. Böyle bir şey ne görülmüş ne de duyulmuştur! Mal varlığının bir bölümünü Engin ve kendi adına koyduğu, İKSV bünyesinde gerçekleştirilen, “Tiyatro Teşvik Ödülü” de mükemmeli arama çabasıdır. Canım Arkadaşım, azimle, inatla, tutkuyla, dirençle, cesaretle , çalışma disipliniyle ama aynı zamanda duygu ve düş gücüyle, yaşamı çok renkli, çok sesli , çok boyutlu bir şölene çevirmesini bilen, bunu başaran güzel arkadaşım... Engin’in “Serçe bilekli, aslan yürekli” Gülriz’i... Kavuştun Engin’ine. Hiç kuşkum yok bir gün yine buluşacaksınız : Senin dediğin gibi , “Bir testinin kulpunda toprak olarak” ya da yetişmekte olan genç bir tiyatrocunun ileri dönük düşlerinde; ideallerinin peşinden koşan bir genç kızın daha güzel bir Türkiye umudunda... CHP’DEN SORU ÖNERGESİ Su altındaki tarihi sordu Genco Erkal’dan Gülriz Sururi’ye veda Tiyatro sanatçısı Genco Erkal, 90 yaşında yaşamını yitiren Cumhuriyetin öncü kadınlarından tiyatro sanatçısı Gülriz Sururi’ye veda ederken duygu ve düşüncelerini şöyle dile getirdi: “Sadece büyük bir oyuncu değil, yaşamını sanata dönüştürmüş bir kadındı Gülriz Sururi... Giyimi, kuşamı, yediği, içtiği, evi, eşyaları, dostlukları, ilişkileriyle kendisi bizzat bir sanat eseriydi. Bilinçli, sorumlu, adalet ve özgürlük yolunda direnen, sürekli mücadele eden bir Cumhuriyet kadını, nesli tükenmekte olan örnek bir sanatçıydı. Canım, ciğerim, 55 yıllık sahne ve yol arkadaşım güzel yaşadı, ardında büyük bir boşluk bırakarak sessizce ayrıldı aramızdan. Bir eksiğiz şimdi. Her birimize daha çok görev düşüyor...” Sururi, Haldun Taner’in yazdığı Genco Erkal’ın yönettiği ve ilk olarak 1964’te sahnelenen Keşanlı Ali Destanı’nda Zilha rolüyle yer almıştı. Oyun, uzun yıllar kapalı gişe oynadı. ANKARA (Cumhuriyet) CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan, İzmir’de bulunan ve “mutlak korunması gereken alan” olarak belirtilen Antik Roma dönemine ait alanın sular altında kaldığını anımsatarak, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un yanıtlaması istemiyle TBMM’de yazılı soru önergesi verdi. İzmir’de Roma dönemine ait imparatorluk salonu ve hamam kalıntıları yağmur suları ve yetkililerin ilgisizliği nedeniyle tehdit altında. TBMM’de önerge veren Bakan, koruma çalışmalarının başlatılması için neden beklendiğini sordu. Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP) avukatlarından Arif Ali Cangı da alanda biriken yağ mur suları nedeniyle yapıların çürüme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu söyledi. Cangı, İzmir 1 No’lu Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun inşaatı durdurma kararı almasına rağmen yapıları korumaya yönelik çabanın gösterilmediğini vurguladı. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne (CİMER) bir süre önce başvuru yaptığını da belirten Cangı, “Bir ön karar verildi ama kararın gereği yerine getirilmedi. Korunması gereken bir tarihi varlık olduğu değerlendirildi. Ancak suyun çekildiği yok, hatta yağışlar nedeniyle de daha arttı. Kaderine terk edilmiş bir hali var” diye konuştu. l İZMİR/Cumhuriyet ‘Hunililer’ tiyatro sahnesinde Karikatürist Yiğit Özgür’ün bilinen karikatürlerinden “Hunililer”, Ezel Akay yönetmenliğinde tiyatro sahnesine çıkacak. AYSA Prodüksiyon Tiyatrosu’nun yeni oyununun prömiyeri, 12 Ocak 2019 Cumartesi akşamı saat 20.30’da Artı Sahne Mecidiyeköy’de gerçekleşecek. Emre Özbay’ın yazdığı oyunda Bahar Kaplan, Bertan Dirikolu, Emre Kıvılcım, Güliz Gündüz, Hakan Eke, Hasan Eflatun Akay, Kerime Obenik, Merve Polat, Reşit Berker Enhoş ve Tufan Afşar sahnede olacak. Oyunun biletleri, Biletix’ten ve salonun gişesinden temin edilebilir. Başka bir çocukluk sergisi ‘Başka Gün Başka Hayat’ Kasa Galeri, 9 Ocak’tan itibaren ‘’Başka Gün Başka Hayat’’ başlığındaki sergiye ev sahipliği yapacak. “Başka Gün Başka Hayat” adlı grup sergisi seçimsiz bir varoluş olarak “çocuk” olma durumunu, sosyal, kültürel ve fiziksel etkiler çerçevesinde gündeme getiriyor. Küratörlüğünü M. Kıvanç Gökmen’in üstlendiği sergide, Dejan Kaludjerovic, Ferhat Özgür ve Knutte Wester’in siya si, ekonomik ve toplumsal paradoksları çocuk ve çocuk olmak nosyonları ile ilişkilendirdikleri yapıtları bir araya geliyor. Ekonomik, sosyal, politik çöküntülerden ötürü evini, sokağını ve belleğini terketmek zorunda kalan; kamplaşmayı, ötekileştirmeyi öğrenerek büyüyen çocukların unutulan varlığını sorduğu sorularla hatırlatan sergi, 23 Şubat tarihine kadar ziyaret edilebilecek. Yavuz Çetin’in ‘Satılık’ı plak olarak yayımlandı Türkiye’nin önemli blues gitaristlerinden Yavuz Çetin’in kaydettiği son albümü “Satılık”, 17 yıl sonra TMC etiketiyle plak formatında yayımlandı. “Yaşamak İstemem”, “Sadece Senin Olmak”, “Cherokee”, “Oyuncak Dünya” gibi parçaların yer aldığı albümdeki tüm söz, müzik ve düzenlemeler 2001 yılında aramızdan ayrılan Çetin’e ait. Albümde elektronik ve akustik gitarlar Yavuz Çetin, bas gitarlar İsmail Soyberk, Sunay Özgür, Oya Erkaya, davullar Cengiz Tuncer, Turgut Alp Bekoğlu, hammond İlke Hatipoğlu, perküsyon Engin Gürkey tarafından çalınmıştı. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle