15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 23 OCAK 2019 ÇARŞAMBA EMAİL: [email protected] EDİTÖR: SİBEL BAHÇETEPE TASARIM: İLKNUR FİLİZ SAĞLIK Ayrıntılar ‘Adam kazandı’ mı? Ogece “adam kazandı” iletisi herkesi neden yaraladı hiç düşündünüz mü? Ben söyleyeyim; yenilgiden dolayı değildi, milyonlarca insan defalarca yenildi. Kimi zaman sandık yoluyla, çoğu zaman postalla, her defasında küresel kapitalizmin desteğiyle yenildi! Ayağa kalktı insanlar, yeniden başladılar. “Adam kazandı” demek mücadeleden vazgeçmek anlamına geliyordu, boyun eğmek demekti, “teslim olun, bitti” çağrısıydı. Yenilgi değildi milyonları kederlendiren, kandırılmaktı! Bu iletinin bir faydası oldu gerçi, hakikat tokat gibi indi herkesin yüzüne. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı, olmuyor da. Başkan(!) seçildi, tek adam her konuda yetkili, diyor ya Özhaseki: “Allah bir sahip gönderdi, o da Recep Tayyip Erdoğan” diye. Adam haklı, yeni düzen kul, köle ilişkisinden öte nasıl tarif edilir? Mesele bu; yurttaş, yoldaş, birey, insan mı olacağız, yoksa boyun eğecek ve sahip efendi ilişkisinde bize düşen rolü mü oynayacağız? Devlet sultanın mülküdür, içindekilerle birlikte! Kendi tarifiyle “eski solcu(!), yeni Müslüman” Ethem Sancak, her şeyi apaçık anlattı. Reis önce sorar: “Sende para var mı, bir iş yapacağız?” diye. Kul elde avuçta ne varsa kor ortaya. Sonra Reis “ferasetiyle” Katar emirinden gereken iktisadi desteği bulur, ortak eder onları. Ardından, yine Ethem Sancak’ın demesiyle “Deli bir Karadenizli” eklenir kadroya ve ulusal savunmayı doğrudan etkileyecek ortaklık sağlanır. “Bu iş nasıl olur” diye soracak kimse kaldı mı memlekette, herhangi bir savcı veya hâkim var mı? Milletvekilleri Meclis’te düzen figüranlığından memnun, çıt yok onlarda. Yerel seçimlerde kimi sadece küçük reis olmak niyetinde! Böyle dönemlerde teslim olmayan kişiye “aydın” denir. Kaç gündür bir lakırdı ortada “Herkesten mücadele etmesini bekleyemezsin” diye. Herkesten bekleyen kim? Sanatçıdan, aydından, akademisyenden bekliyor toplum teslim olmamasını! Bu görevdir. Eğer size milyonlarca insan inanıp konserlerinize geliyorsa, kitaplarınızı okuyorsa, bir sözünüzle kendini ortaya atıyorsa, onlara ihanet edemezsiniz; “vazgeçtim, oynamıyorum” diyemezsiniz. Derseniz de yanıtı alırsınız. Belki o gün farkına varmazsınız ama Carl Orff gibi, Knut Hamsun gibi, Heidegger gibi anılırsınız! (Meraklısı bu yazar, filozof ve bestecinin Nazi dönemi ardından nasıl anıldığına baksın.) Şunu kimse unutmasın, bu dönemde “zarf da önemlidir mazruf da” sözünü nerede, kime ettiğiniz, aynı zamanda anlamını da belirler. Kimin elini sıktığınız, birlikte fotoğraf verdiğiniz, “barış”, “kardeşlik”, “dostluk” istediğiniz de kişiliğinizi ortaya koyar. Hiçbirimiz bundan kaçamayız. Bizim tarihimiz aydınların direniş örnekleriyle doludur. 12 Eylül sonrası “Aydınlar Dilekçesi” unutulur mu? Bugün o metni okumanın tam zamanıdır. Sanatçılar, aydınlar toplumsal güçleri nedeniyle tarihin biçimlenmesinde de rol alır. Günübirlik alkış da geçicidir, sövgü de! Unutmayalım; her davranışımıza haklı mazeretler üretmek de mümkün, oysa hakikat değişmez! Öyle günlerden geçiyoruz ki, insanın direnci kırılıyor, umutsuzluğa kapılıyor. Yolun sonu görünmediği için, karanlığın kalıcı olduğu sanısı yaygınlaşıyor. Öyle değil ama, zaman akıyor, aydınlanma yolculuğu sürüyor. Aksi olduğu yönünde de çok kanıt konabilir. Lakin bugün insanlık ortak birikimiyle Mars’ın sınırlarını zorluyor, yönünü ileri götürmeye devam ediyorsa, gerisi boştur. Diyeceğim; bu yazı öncesinde içim çok sıkıldı. Samimiyetle söylüyorum, sert ve hatta iyice söz dalaşı içeren bir metin yazabilirdim öfkeyle. Vazgeçtim. Şu acılı ocak ayını düşündüm: Muammer Aksoy’u, Metin Göktepe’yi, Onat Kutlar’ı, Uğur Mumcu’yu, Hrant Dink’i ve katledilen aydınların tümünü. Küçük burjuva ikiyüzlülüğüne teslim olacak değilim elbet. Bizim aydın geleneğimiz güçlüdür, sinmez, ürkmez! Şimdilik sabırla izliyorum. Bulgaristan’da grip salgını: 5 ölü Bulgaristan’da Sağlık Bakanlığı grip salgını nedeniyle biri çocuk 5 kişi yaşamını yitirdiğini açıkladı. Bakanlıktan yapılan açıklamada, ülkede başkent Sofya da dahil 10 ilde grip salgını ilan edildiği belirtildi. Eğitim Bakanlığı da grip salgını ilan edilen illerdeki 1074 okulda eğitime ara verildiğini duyurdu. Sofya’da aile doktoru olarak görev yapan Aleksandar Petzov, nüfusu 7 milyon olan ülkede 140 bin kişinin grip olmasının endişe verici bir durum olduğunu ve salgının küçümsenmemesi gerektiğini belirterek, “Özellikle çocuk ve yaşlılara daha çok bulaşan virüs ciddi komplikasyonlara neden olabilir” dedi. l AA Kot taşlama ve maden işçileri, boyacılar, mobilya ve inşaat sektöründe çalışanlarda risk fazla Hasta eden mesleklerAyrıntılar Ayrıntılar Ülkemizde 597 meslek hastalığı yaşayan hasta var. Bunların yüzde 36’sını solunum sistemi kaynaklı hastalıklar oluşturuyor. İstanbul, Zonguldak meslek hastalıkları görülme sıklığında ilk sırada geliyor. Meslek hastalıkları çok fazla bilinmiyor. Ülkemizde, 2016 verilerine göre 597 meslek hastalığı yaşayan hasta var, bunların da yüzde 36’sını solunum sistemi kaynaklı hastalıklar oluşturuyor. Bu hastalıklar içinde de en sık silikozis (kot pantolonların taşlanması sırasında, havaya karışan yoğun kum tozlarının çalışan işçilerin akciğerlerine dolmasıyla ortaya çıkan hastalık), kömür işçisi pnömokonyozu (akciğerler kömür tozlarının birikmesi) ve astım geliyor. Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği Prof. Dr. Arzu Mirici, meslek hastalıklarının önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Önlenebilir hastalıklar olmasına rağmen çalışma hayatına dair iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin yeterince uygulanmadığı gelişmekte olan ülkelerde önemli bir sağlık sorunu.” Yeterince bilinmiyor Prof. Mirici, ülkemizde tanı alan 597 meslek hastalığının 568’i erkek, 29’unun kadın olduğunu anımsatarak “En fazla meslek hastalığı tanısı alan grup 3246 yaş arası grupta yer alıyor. Yıllık sayılar 500600 civarında seyrediyor. Yılda her bin işçiden 412’sinin meslek hastalığına yakalanma ihtimali olduğu biliniyor, bu sayı beklenen sayının oldukça altında” diyor. “SGK verilerine göre en fazla meslek hastalığı tanısının konulduğu sektörler; diğer metalik olmayan mineral ürünlerin imalatı, kömür ve linyit çıkartılması, elektrikli teçhizat imalatıdır” diyen Mirici, meslek hastalıklarının da yeterince bilinmediği ve tanınmadığına dikkat çekiyor. Meslek hastalıklarının önlenebi Meslek hastalığı nedir? Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımına göre meslek hastalığı, işyeri ortamında bulunan faktörlerin etkisi ile meydana gelen hastalıkların ortak adıdır. lir olduğunu ancak çalışma hayatına 3 hastane bulunuyor dair iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin yeterince uygulanmadığını vurgulayan Mirici, hekimlerin meslek hastalıklarını tanıma ve tanı koyma oranlarının oldukça düşük olduğunu vurguluyor. Ülkemizde Sağlık Bakanlığı’na bağlı 3 tane meslek hastalıkları hastanesinin bulunduğunu anımsatan Mirici, özetle şunları söylüyor: “Bunların biri Ankara’da, bir diğeri İstanbul’da olup İstanbul İstanbul ilk sırada Meslek Hastalıkları Hastanesi geçen yıl itibarıyla Sü En fazla meslek hastalığı reyyapaşa Eğitim ve Araş tanısı konulan illerin başın tırma Hastanesi bünyesin da İstanbul, Zonguldak, An de hizmet vermeye başla kara ve Kocaeli’nin geldiği dı. Bir tane de Zonguldak’ta ni söyleyen Mirici, “Bu illerde sanayinin yoğun olması ve Prof. Mirici meslek hastalıkları hastanesi olup, aynı zamanda göğüs has kömür çıkarılması gibi maden ça talıkları hastanesi olarak hizmet veri lışmalarının olması esas neden ol yor. Sayıların yeterli olduğu söylene ma özelliği gösteriyor. Mesleki solu mez, ancak ilgili yönetmeliklerle be num sistemi hastalıkları en fazla gö lirlenen yetkilendirilmiş hastaneler rülen meslek hastalıklarını oluşturu arasında yer alan meslek hastalıkla yor” diyor. Küçük ölçekli işletmelerde sorun Ülkemizde 2012’de yürürlüğe giren 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile işyeri ortam faktörleri ve risklerine yönelik alınması gereken önlemlerin uygulanmaya başlandığını, çalışanların iş sağlığı hizmetleri kapsamında işe giriş, periyodik muayeneleri zorunlu hale geldi. Prof. Arzu Mirici, bu konuya ilişkin şu değerlendirmeyi yapıyor: “Bu kanunun yürürlüğe girmesiyle işyeri ortam faktörlere ve risklerine yönelik alınması gereken önlem ler uygulanmaya başladı. Çalışanların iş sağlığı hizmetleri kapsamında işe giriş, periyodik muayeneleri zorunlu hale geldi. Halen uygulamada küçük orta ölçekli işletmelerde sorun yaşansa da denetimlerin yapılması ile eksiklerin giderilmesi mümkün olacak. Bu da denetim mekanizmalarının daha aktif rol almasını gerektiriyor. Çalışanlar yeterince haklarının farkında değil, bunların da işyeri eğitimleri ve genel bilgilendirmelerle sağlanması mümkün.” İki kardeş de kanseri yendi 55yaşındaki Ali el Helal, ağabeyi ile aynı kaderi yaşadı. Ağabeyinin kanser tedavisi için Cezayir’den Türkiye’ye gelen Ali el Helal, tedavi sırasında kendisinin de kanser olduğunu öğrendi. Türkiye’de tedavisine başlandı ve yoğun tedavilerin ardından bu kez de gözünde problem ortaya çıkan El Helal, bu kez de gözünü kaybetme tehlikesi yaşadı. El Helal, Türkiye’de gördüğü yoğun tedavinin ardından hem kanserden, hem de gözünü kaybetmekten kurtulan “Cezayir’de çok imkân yok, bu yüzden tedavi için Türkiye’ye geldim. Tedavilerle hem kanserden, hem de kör olmaktan kurtuldum” dedi. ‘Artık pilot bile olabilirsin’ 2016 yılında Türkiye’ye ağabeyi rahatsızlandığı için geldiğini anlatan Ali el Helal, ağabeyinin kanser tedavisi gördüğü sırada kendisinin de nazofarenks (üst yutak) kanserine yakalandığını anlattı. Ali el Helal, “6 ay kanser tedavisi gördüğüm sırada dişlerimde, yüzümde ve ağzımın içinde kemoterapi nedeniyle çok ciddi yan etkiler meydana geldi. Medikal onkoloji uzmanı Prof. Dr. Necdet Üskent sayesinde kanseri ve yan etkileri alt ettim. Üçüncü kez kontrole geldiğimde ise tüm vücudum temiz çıktı. Şu an Türkiye’ye sadece kontrollere Ağabeyinin kanser tedavisi için Cezayir’den Türkiye’ye gelen el Helal, kanser olduğunu öğrendi Türkiye’de gördüğü tedavinin ardından önce kanserden, sonra kör olmaktan kurtulan Ali el Helal, yeniden doğduğunu söyledi gelip gidiyorum” dedi. ‘Güçlü olmalıydım’ Kanser tedavisinin ardından gözünde bir sorun çıktığını, görmekte zorlandığını ve tedavisinin ardından bu sorunun düzeldiğini anlatan El Helal, şöyle devam etti: “Doktorum ‘Artık pilot bile olabilirsin’ diyerek espirilerle beni uğurladı. Tedavim sırasında ailem bana çok destek oldu. Etrafımdaki insanlar için önce benim güçlü olmam gerekiyordu.” Prof. Dr. Necdet Üskent ise “Hastamız Ali el Helal’in ağabeyi de bizim hastamızdı. Maalesef o da tıpkı ağabeyi gibi aynı hastalığa yakalandı. Zamanında müdahale edip uygun bir tedavi planı uyguladık. Sonunda onu kurtarmayı başardık” diye konuştu. rı hastaneleri dışında Sağlık Bakanlığı eğitim araştırma hastaneleri ile devlet üniversite hastaneleri de meslek hastalığı tanısı koyup, sağlık kurulu raporu hazırlayarak SGK’ye bildirim hakkına sahip. Ancak bu yeterince bilinmediğinden hastalar bulundukları ilden meslek hastalıkları hastanelerine sevk ediliyor ve bu durum zaman zaman hastaları zorlarken ayrıca meslek hastalıkları hastanelerinin iş yükünün artmasına neden oluyor. 597 meslek hastalığının yüzde 36’sı solunum sistemi kaynaklı olup, en sık görülen meslek hastalığı grubudur. Bunların içinde en sık görülenler silikozis, kömür işçisi pnömokonyozu ve işle ilişkili astımdır. Silikozis, silika maruziyetine bağlı gelişen kronik ilerleyici bir akciğer hastalığıdır. Silika içeren beton, taş, tuğla gibi malzemelerin kesilmesi ya da delinmesine bağlı ortaya çıkıyor. Madencilik, inşaat sektörü, toprak malzeme üretim işleri, dökümhaneler ve kumlama işi yapılan sektörlerde görülüyor. Kömür işçisi pnömokonyozu, kömür tozu solunması sonucu gelişen akciğer hastalığına neden olan meslek hastalığıdır. İşle ilişkili astım, işyerinde duyarlaştırıcı ajanlara bağlı gelişen havayolu hastalığıdır. En sık fırıncılarda, boyacılarda, mobilyacılarda, temizlik çalışanlarında, sağlık çalışanlarında, madencilerde, hayvancılıkla uğraşanlarda, kaynakçılarda, tarım işçilerinde, kuaförlerde, gıda çalışanlarında görülüyor.” Kış mevsiminin yeni salgını: Mide gribi Grip denilince aklınıza ilk olarak burun akıntısı, öksürük, tıkanan burunlar geliyorsa yalnız değilsiniz. Ancak söz konusu mide gribi olduğunda tüm bu tanıdık belirtiler yerini karın ağrısı, kusma ve ağrılara bırakıyor. İç Hastalıkları Uzmanı Dr. İsmail Çelik, norovirüsün yol açtığı enfeksiyonun mide ve bağırsakları etkilemesi sonucu ortaya çıkan mide gribinin, havaların soğumasıyla değil, kapalı ve kalabalık ortamlarda vakit geçirme sebebiyle meydana geldiğini söyledi. Çelik, hastalığın belirtilerini “mide bulantısı, kusma, ishal, karın krampları, karın ağrısı, ateş” olarak sıraladı ve özetle şu değerlendirmeyi yaptı: “Mide gribi çok kolay bulaşabilir. Bu nedenle kalabalık ortamlarda, toplu taşıma alanlarında vakit geçirdikten sonra mutlaka eller yıkanmalıdır. En önemli tedavi şekli bol bol sıvı tüketerek virüsün boşaltım yoluyla vücuttan atılmasını sağlamaktır.” SAĞLIK REHBERİ Doğum sonrası depresyonuna yol açan 10 neden Depresyon, kadınlarda erkeklere oranla 2 kat daha fazla görülüyor ve kadınlar, üreme hormonlarında değişim olduğu dönemlerde depresyona daha yatkın hale geliyor. Doğum sonrası dönemdeki depresyon; kadında gerçekleşen fiziksel, duygusal ve davranışsal değişimlerin karışımını ortaya koyuyor. Bu süreç, doğumdan sonraki 4 hafta içinde belirginlik kazanıyor. Memorial Dicle Hastanesi Psikoloji Bölümü’nden Klinik Psikolog Özlem Soysal, doğum sonrası her 10 kadından birinin depresyon riski altında olduğunu belirterek “Doğum sonrası depresyon ilk 46 hafta içerisinde ortaya çıkar ve tanı konulabilmesi için de belirtilerin en az 2 hafta sürmesi gerekir. Gebelik sırasında yaşanan depresyon dünyada her 10 anneden 5’inde görülürken, doğum sonrası depresyon 10 annenin 1’inde görülür. Prenatal denilen hamilelik öncesinde ve perinatal denilen hamilelik sırasındaki bazı duygu durumları, doğum sonrasında bir depresyonun habercisi olabilir” uyarısında bulundu. Soysal “Kendine vakit ayıramamanın getirdiği mutsuzluk, benliğini kaybetme ve kendisini sanki gerçek değilmiş gibi his setme, güvensizlik, yetersizlik ve iyi bir anne olamama duygusu” belirtilerinin önemsenmesi gerektiğinin altını çizdi. Sosyal, doğum sonrası depresyona yol açan 10 etkeni şöyle sıraladı: 1. Gebelik öncesi yoğun stres, kaygı ve depresyon yaşama 2. Kendine olan saygı kaybı 3. Mükemmeliyetçilik 4. Aileden, eşinden ya da çevreden yeterli sosyal destek alamama 5. Mutsuz evlilik, 6. Başka çocukların olması 7. Çok genç yaşta gebelik 8. Gebelik dönemine yaşanan travma 9. Geçmişteki düşük ya da kürtaj deneyimleri 10. İstenmeyen ya da planlanmamış gebelikler alınabilecek önlemler d4s4p444de4anDrTeDyoaBAtGoeYısugboeslğlüatkteriğıseulunknaofelukmoeınımllcnüm,nns.ielkıskısamkngitsaorçeeıöoeıförnignyenlrnnrazuıiüizarnnelnyzşaeds.lramdmismaısrııinidardçezleıeneeınlvmvevrpıc.enederreideaenagksanlsiipelılzennyelobiero.urkabnntyızyiüsarıgzakleıiatukpyeylrnıaaıtlınemsrrşd.şreüöieıitnryyçyaedeliilentıe:.n t4o4eğuGBiyeeaurbldemekuğalğiiknudtinzuadlnreauçmdseailkzhairadndemyaauebkyyiıuirnnmud. zaamnyaailngçiadleleınşsıinn., C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle