14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR 10 OCAK 2019 PERŞEMBE [email protected] EDİTÖR: EMRAH KOLUKISA 13TASARIM: FUNDA YAŞAR ER Sinema filmlerinin desteklenmesine ilişkin yasa teklifi komisyonda kabul edildi ‘Replikleri siyasi iktidar yazacak’ SSELDA GÜNEYSU inema salonu işletmecileri ile film yapımcıları arasında günlerdir yaşanan tartışmalar sonrasında da sinema sektörünün gözünün üzerinde olduğu Sinema Filmlerinin Desteklenmesine Dair Yasa Teklifi’nin görüşmelerine dün TBMM Milli Eğitim, Kültür ve Gençlik Komisyonu’nda başlandı. Komisyonda kabul edilen teklif için, muhalefet milletvekilleri, “Ülke içinde üretilen veya ithal edilen sinema filmlerinin ticari dolaşıma veya gösterime sunulmasından önce değerlendirilmesi ve sınıflandırılması yapılır. Değerlendirme ve sınıflandırma sonucunda uygun bulunmayan filmler ticari dolaşıma ve gösterime sunulmaz” ifadesine ve Sinema Filmlerini Destekleme Kurulu’ndaki üye dağılımına tepki gösterdi. Sinema Filmlerinin Desteklenmesine Dair Yasa Teklifi’nin TBMM Milli Eğitim, Kültür ve Gençlik Komisyonu’ndaki görüşmelerinde muhalefet ile AKP’liler arasında ‘sansür’ tartışması yaşandı. Yasa teklifini hazırlayan isimlerden olan AKP İstanbul Milletvekili Hüseyin Yayman, “‘Bu komisyona Cem Yılmaz da gelecek mi’ diye soruyorlar. Cem Yılmaz gelmeyecek ama bizi görecekler. Bu kanun teklifimizi tüm taraflarlar biraraya gelerek değerlendirdik. Değerlendirme komisyonu, dört ayrı komisyonda sinema sektöründen gelen 12 kişi olacak. Yapımcı ve sinema salonu işletme sahipleri ile ilgili tartışmalar var. Burada da ‘ortak aklı’ kullanarak, beraber sorunu çözme anlamında şunu öneriyoruz; Yapımcı ile salon sahibi bir araya gelip, anlaşma yaparlarsa promos yonlarda ilgili anlaşmaya gidebilirler. Bunu yapımcı ile salon işletmecisinin inisiyatifine bırakıyoruz. Bu teklifi ‘ortak aklın ürünü’ olarak hazırladık, asla sansür söz konusu değildir” değerlendirmesini yaptı. ‘Siyaset varsa, özgürlük yok’ CHP Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya ise “teklifin önemli kısımlarında sansüre giden yol olduğunu” vurguladı. Kaya, şu eleştirileri yöneltti: “Destekleme Kurulu’nda siyasi irade komisyonun çoğunun elinde bulunuyor. Komisyonun karar çoğunluğu sinema yapımcılarına geçirilmelidir. Bakanlığın 4 üye ile temsil edilmesi sıkıntılı bir durum. Belirlenecek diğer iki kişiyi de bakanlık öneriyor. Bu da işin antidemokratik hali. Siyasi irade var, kendi anlayışına uymayan filmlere asla yer vermeyecektir.” ‘Akpınar’a onay verilecek mi?’ CHP’li Topal ise “Endişemiz, bu düzenleme ile muhalif sanatçıların projelerine bu kurullar onay verebilecek mi? Metin Akpınar’ın projelerine onay verebilecek mi? Gezi’den sonra Genco Erkal ve Levent Kırca’nın destekleri kesildi mi? ‘Kelebekler’ filmi neden destek almadı? Gelin, objektif bir kurul oluşturulalım. Bu teklif geçerse sadece siyasi iktidarın sineması olur. Artık replikleri siyasi iktidar yazacak” tepkisini gösterdi. l ANKARA SİMURG 2 Sanatçı Maria Kılıçoğlu’nun “Evrenin Nabzı” başlıklı retrospektif sergisi İş Sanat Kibele Sanat Galerisi’nde ziyarete açıldı. 23 Şubat’a kadar sürecek sergide sanatçının 30 yılı aşkın kariyerinin önemli köşe taşları yer alıyor. ‘Momentum’a dair... (sanatçının yorumu) “Bunun adı Momen tum. Momentum der ken, ben kuşları çok seviyorum ve doğa hastasıyım, bütün o uçuşların bir ‘V’ şeklin de olduğunu görüyo rum... Ben İstanbul’u ve Türkiye’yi çok seviyorum, işte bu en ön Maria Kılıçoğlu deki kuş Türkiye’dir. Hemen arkasında güneş var. Sonra gökyüzü ve doğa geli yor. Yani ‘V’ şeklinde uçarken bütün kusurları da ütüleyecekler.” Mitler, masallar ve masal kahramanlarıyla örülü; Dâleümşlei rHareket, ses ve ışıkla bezeli bir sergi Emrah Kolukısa Sanatçı Maria Kılıçoğlu’nun “Evrenin Bazı” başlıklı retrospektif sergisi İş Sanat Kibele Sanat Galerisi’nde ziyarete açıldı. 23 Ocak’a kadar sürecek sergide sanatçının 30 yılı aşkın kariyerinin önemli köşe taşları yer alıyor. Alice Harikalar Diyarında’nın Alice’i bir yanda, Pinokyo diğer yanda. Bir köşede Salome duruken, bir başka köşede Medusa duruyor. Nuh’un Gemisi, Kentaurs, Mustang, Pegasus... Maria Kılıçoğlu’nun hayalgücünü tetikleyen tüm bu masal kahramanları, mitolojik figürler ve edebi karakterler zihnimizin kıvrımlarına sızıyor, başka âlemlere götürüyor. 100’den fazla heykelin sergilendiği Kibele Sanat Galerisi’nde saatlerinizi geçirmeniz işten değil, öyle bir zenginlik, öyle bir tarih... Maria Kılıçoğlu’nun “Evrenin Nabzı” başlıklı retrospektif sergisi İş Sanat binasındaki Kibele Sanat Galerisi’nde ziyaretçilerini bekliyor. Serginin kataloğunda Gülseli İnal’ın kaleme aldığı makalaede de yazdığı gibi “Yeni çağda adı bile anılmayan Anadolu heykel atölyelerinin devinimini 20. yüzyılda hissederek yolu koyulmuş” Kı lıçoğlu. “Ölüp giden her şey gerçekte yaşamın erki altında hâlâ yaşamaktaydı ona göre. Zaman onu geçmişe bağlamıştı bir kez. Mekânlar durmadan değişmekte, ama onun tut PİNOKYO kusu tarih öncesine uzanmaktaydı. Bir ideali vardı; durmadan heykel üretmek ve mitolojik varlıkları, masal kahramanlarını üç boyuta taşımak.” (Gülseli İnal, “Tözün Aykırı Biçimi: Evrenin Nabzı”) Kadim bilgilerin peşinde Açılışta soruyoruz Kılıçoğlu’na bu mitlere, masallara olan ilgisini. Kılıçoğlu, “Ben unuttuğumuz bilgilerin peşindeyim, kadim bilgilerin. Onları ararken gitgide kendimi de eğittim, çünkü geçmişi bilmeden geleceğe gidemeyiz. O yüzden mitolojiyi çok derin bir felsefeyle araştırıyorum, o beni geleceğe götürüyor ama şimdiki zamanda da tabii çalışmam gerekiyordu, heykellerimi yaratırken şimdiki zamanda yaşıyordum... Kadim bilgilere olan eğilimimden dolayı, dikkat etmişsinizdir, bronz kullanıyorum daha çok. Ama tabii farklı malzemeleri de yerine göre, anlatmak istediğim fikre göre kullanabiliyorum. Yeni teknolojileri de öğreniyorum bir yandan, yani bu heykeller aslında beni eğitti” diyerek yanıtlıyor. Sergide yer alan ve içine hareket, ses ya da ışık (bazen sadece biri ya da ikisi, bazen hepsi birden) kattığı heykel ler de var. Bunlar la ilgili olarak da “Kinetik NUH’UN GEMİSİ sanatçısı değilim ben. Ama dikkat ederseniz, ben de sonradan keşfet tim bunu, ışık çok önemli benim için. Aynı şekilde müzik ve hare ket de... Örneğin Alice Harikalar Diyarı’nda heykelimde görebilirsi niz, ışıklar koydum, müzik koydum ve Alice’i yaşadım. Bu sergide böy le birçok işim var... Bir de baktım ki ben de kinetik yapıyorum, hat ta belki de ilk ben yaptım. Şunu da söylemeliyim, 1989’da ilk sergimi açtığımda Türkiye’deki galerilerde heykel kaidesi yoktu. Kaideyi ben öğrettim. Işık hiç yoktu. Hâlâ da yok. Işıklandırma çok önemli. İlk zamanlar çok zorladım işi ve kaide sini kendim yaptım, ışığını kendim yaptım...” diyor Kılıçoğlu. Mitler, masallar, kahramanlar; doğa, hayvanlar ve elementler... Kılıçoğlu’nun hareket, ses ve ışıkla devinim kattığı, yer yer insanı say gıyla andığı geçmiş zamanlara, yer yer de umutla baktığı geleceğe ta şıyan bu özel sergi Kibele Sanat Galerisi’nde 23 Şubat’a sürecek. Çeviri Ödülleri’nin sahipleri belirlendi İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV)’nin başlattığı, Talât Sait Halman Çeviri Ödülü’nün dördüncü sahibi belirlendi. Türkiye’nin ilk Kültür Bakanı Talât Sait Halman’ın anısına verilen ödülün sahibi, Alberto Manguel’in “Dönüş” adlı novellasını İngilizce aslından Türkçeye çeviren Ülker İnce oldu. 20 bin TL değerindeki ödülün sahibi, Doğan Hızlan başkanlığındaki; yazar, çevirmen ve eleştirmen Sevin Okyay, yazar ve çevirmen Ayşe Sarısayın, yazar ve çevirmen Yiğit Bener ile yazar ve çevirmen Kaya Genç’ten oluşan seçici kurul tarafından belirlendi. Seçici kurul ayrıca, Mark Z. Danielewski’nin kült romanı “Yapraklar Evi”ni Türkçeye çevirmekteki cesareti ve başarısı sebebiyle Gökhan Sarı’ya da bir Jüri Özel Ödülü vermeye karar verdi. Ahmet Cemal anısına... Talât Sait Halman Çeviri Ödülü’nün seçici kurul üyelerinden, 2017’de hayatını kaybeden değerli yazar ve çevirmen Ahmet Cemal’in anısına, ilk çevirisiyle başarı elde eden genç bir çevirmene verilmek üzere oluşturulan Ahmet Cemal İlk Çeviri Ödülü’nün sahibi de belirlendi. Ahmet Cemal anısına 2018’de bir defaya mahsus olmak üzere verilen, 10 bin TL değerindeki Ahmet Cemal İlk Çeviri Ödülü Juniçiro Tanizaki’nin “Bir Kedi, Bir Adam, İki Kadın” adlı romanını Japonca aslından Türkçeye çeviren Sinan Ceylan ve José Eduardo Agualusa’nın “Unutmanın Genel Teorisi” adlı romanını Portekizce aslından Türkçeye çeviren Sevcan Şahin tarafından paylaşılacak. Fransız Darphanesi’ndeni19Ekim’debugörkem sıradışı sergi li binada açtı. Sanatsever lerin büyük ilgi gösterdikle Yeliz Bozkurt ri ‘Vanity Identity Sexuality’ başlıklı sergide en dikkat çe Paris’in en eski yapıların ken eserlerse kuşkusuz sa dan biri olan “Monnaie De natçının kadın kılığına gire Paris” çağdaş sanatın önem rek toplumsal mesajlar ver li temsilcilerinden Grayson diği işleri. Gezegenimiz kapi Perry’i ağırlıyor. Bin yıllık tal sisteme bu kadar bağımlı geçmişi ile Seine Nehri’nin hale gelmişken dünyanın en hemen yanı başındaki bu es eski darphanelerinden birin ki darphane, bir sanat me de eserleri ile kapitalist dü kanına dönüşmesinden bu zene, cinsiyet ve ırk ayrımcı yana yüzbinlerce sanat se lığına, politik tutumlara sa veri ağırladı. Britanya asıl natıyla cesurca tepki göste lı Grayson Perry, Fransa’da ren Perry’in daha söyleyecek ki ilk büyük kişisel sergisi çok sözü olmalı. l Paris Kıvırcık Ali anılacak Türk Halk Müziği sanatçısı Kıvırcık Ali, vefatının 8. yılında Kartal’da 32 sanatçının sahne alacağı bir konserle anılacak. Kartal Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü ile Kral TV’nin ortaklaşa düzenlediği Kıvırcık Ali’yi Anma Konseri, 16 Ocak 2019 Çarşamba günü saat 19.30’da Hasan Ali Yücel Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek. İlknur Kaplan’ın sunuculuğunu yapacağı ve ebilet ile ücretsiz katılımın sağlanacağı konserde; Ali Altay, Ali Dağaşan, Ali Sever, Ali Tan, Ecem Gül Özütemiz, Eda Alakuş, Eren Özütemiz, Grup Köşkerler, Hüseyin Turan, İsmail Altunsaray, Kara Hasan, Kenan Coşkun, Koray Avcı, Mehmet Özcan, Muhammed Ali Evci, Murat Kılıç, Onur Türe, Ozan Koç, Ozan Özdemir, Özcan Türe, Sedat Kement, Sevda Gül, Şükrü Cömert, Taner Maciran, Tekin Karabey, Telli Kılıç, Tuncay Balcı, Tuncay Erkan, Tülay Maciran, Türkü, Volkan Yılmazer, Zuhal Karabulut sahne alarak, Kıvırcık Ali’nin türkülerini seslendirecek. Korku kalmadı, kahkaha verelim... Bu sanatçılardan her şey beklenir! Dünyada komünistlik kalmadı, bunlar komünistlik ederler! Ülkede muhalif kalmasın diye millet bunca uğraş verirken, bunlar hâlâ muhalefet ederler! Kuzu kuzu, koyun koyun oturup susacaklarına ha bire konuşurlar. Oyuncu tayfası da, çalgıcı tayfası da oynamakla çalmakla yetinmez, bir de konuşur üstüne üstlük! Hangi biriyle başa çıkacaksın ki! Şu Fazıl Say’ın yaptığına bakın! Adam, hem beste yapıyor, hem kitaplarını yazıyor, hem bu ay sonuna dek sırayla Paris (12 Ocak) Konya (17), Ankara (18), Münih (20), Reggio Emilia (22), Milano (23, 27), İstanbul (30 Ocak) konserleri var... Sen bir de kalk Sayın Cumhurbaşkanı’nı konsere davet et! Olacak iş mi bu! Böyle faşistlik yapılır mı! Sonunda Cumhurbaşkanı dayanamadı grup toplantısında açıkladı: “Bu ülkenin meşrebi ve duruşu belli olan Cumhurbaşkanı’nı Mozart dinlemeye, bira içmeye zorlamak faşistliğin dik alasıdır.” Rutkay Aziz, 1984’ü oynadığı yetmezmiş gibi, Mozart’a bir de Beethoven eklemez mi! Pes artık insaf! Hem Mozart, hem Beethoven dinleteceksin, etti mi iki kat faşistlik! Andante dergisinin yöneticisi, müzik yazarı Serhan Bali de saf saf faşist yöntemleri sorguluyor: Şöyle bir tweet atmış: “Hayır mesela Schönberg, Bartok veya ne bileyim Ligeti dinlemeye zorlayamazsınız beni deseydi anlardım ama Mozart?” Bak bak bak! Faşistlik dozunu artırmak için ortaya bu isimleri atıyor... Durumun vahameti, sanatçıların bu faşist yöntemleri evreselliğe taşımaları... Ben bilmiyordum, Genco Erkal’ın şu mesajından öğrendim. “Son aldığımız habere göre Robert de Niro, Başkan Trump’ı Dede Efendi dinlemeye, kımız içmeye zorlamış, o da meşrebimize uymaz demiş”. Anadolu Ajansı’nın eksik bıraktığını neyse ki yurdumun kimi gazeteleri tamamladı: “İşte Mozart ve Beethoven dinleyen Batı ülkelerinin durumu” diyerek faşist alışkanlıkları, Sarı Yelekliler çerçevesinde ele aldılar... Çalışan gazeteciler mi? Seçimlere kadar, Batı düşmanlığı ve Batı’ya ait her şeye öfke, kin yurdum insanına bol bol enjekte edilecektir! Tam “korku kalmadı, kahkaha verelim” diye içimden geçirirken, bugünün “Çalışan Gazeteciler Günü” olduğunu anımsadım. Bu söz bile insanı güldürüyor. Çünkü halen ülkede çalışandan çok, çalışamayan gazeteci var. Gazeteciler Cemiyeti ve Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin yeni raporlarından kimi satır başları şöyle: 142 Gazeteci hapiste. Son 10 yılda gazetecilerin üçte biri işsiz kaldı. Çalışanlar sendikasız. (Basın yayında sendikalaşma oranı: Avrupa’da yüzde 25, Türkiye’de yüzde 6...) Gazete çalışanlarının büyük bölümü yoksulluk sınırında maaş almakta. Her ne kadar bugüne ilişkin mesajında Cumhurbaşkanı “Son 16 yılda u¨lke genelindeki reformlar, Tu¨rk basınının zenginles¸mesine, c¸es¸itlenmesine, daha demokratik ve o¨zgu¨rlu¨kc¸u¨ bir yapıya kavus¸masına vesile olmus¸tur” dese de... Biliyoruz ki: Sadece 2018’in ilk 11 ayında 74 gazeteciye toplam 400 yıl hapis cezası verildi. 201417 yılları arasında 68 bin 827 kişiye Cumhurbaşkanı’na hakaretten soruşturma açıldı. (2018 İnsan Hakları Raporu) 2017 Haziran2018 Kasım arasında: 30 yayınevi 116 basın yayın kuruluşu kapatıldı. (Yayıncılar Birliği Raporu) Otosansür, tehdit ve korkutmalar, gözaltılar, tutuklamalar, yasaklar, para cezaları... Cezanın ertelenmesi ve başınızın üzerinde sallanan o koca parmak... Bunların sıradanlaşması... Mart sonuna dek sıkın dişinizi... Hüseyin Bekâr’la Ankara gündemi Deneyimli gazeteci Hüseyin Bekâr, yerel seçimler öncesinde Radyo Harman’da “Gündemdekiler” programıyla Ankara’nın yerel gündemini yorumluyor. Yaklaşık 12 yıldır başkentte aynı adla farklı radyolarda yayımlanan program son 1 yıldır da Radyo Harman’da dinleyicileriyle buluşuyor. Bekâr ve programı Ankara’daki demokrat sol kesim tarafından yoğun olarak dinleniyor. l ANKARA/ Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle