19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 7 Eylül 2018 EDİTÖR: SERKAN OZAN haber 7 Her yıl eylül ayının ilk günlerinde gazetelerde, televizyonlarda ya da sosyal medyada önünüze düşen o korkunç fotoğraflara bu yıl başka bir gözle bakmayı deneyin. O kırılan kapıların, pencerelerin hâlâ kırıldığını... O yağmalanan dükkânların hâlâ yağmalandığını... O tehdit edilen insanların hâlâ tehdit edildiğini düşünün. 1955 yılından bu yana iktidarın niyetinin hiç değişmediğini düşünün. Azınlığın ve kalabalığın ne zaman kim olduğunu düşünün. Dün ve bugün, kalabalığın azınlıktan ne istediğini ya da ne istemediğini düşünün. Kalabalığın kışkırtılan gücünü ve saldırganlık potansiyelini düşünün. Kendini haklı görme aklını düşünün. Bu akla dair kontrolden çıkmış reflekslerin tehlikelerini düşünün. O fotoğraflara bakın, bir daha ve bir daha ve bir daha düşünün. Bu ülkenin başına o zaman ne gelmişti? Ve şimdi ne gelmekte? O fotoğraflar sadece,1955 yılında olup bitmiş olayların utanç verici belge leri değiller. O iki gün gerçekleşmiş bir talan ve saldırının rezil görüntüleri değiller. Yaşananlar bir zamanlar bir süreliğine aklını kaybetmiş, sonra aklını başına toplamış bir halkın hezeyanı değiller. O yıllarda yaşananlardan çıkan sonuç hayata ve insanlığa hiçbir şey öğretmediği... Ve sonrasında ne bu ülkede ne bu dünyada aslen hiçbir şey değişmediği için... Bir daha asla öyle bir olayın yaşanmayacağının garantisi de değiller. O günlere dair anlatılanlar ne kadar o günlere dairse aslında bu günlere de dairler. O fotoğraflarda hâlâ bitmemiş, sonlanmamış, devamlı tekrarlanan bir kindarlık dilinin özü saklı. O günlere dair anlatılan anılarda, bugünlerden sonra başımıza gelebilecek Bugün eylülün kaçı? lerin şifreleri var. Vicdansız kalabalıklar hâlâ ateşlen meye hazır bir barut gibi başıboş dolaşmaktalar. Ve vicdansız iktidarların niyetleri hâlâ o vicdansız kalabalıkları saldırganlığa kışkırtmaya ayarlılar. Geçmişle bugün arasında kurduğunuz paralellikle birlikte yüzleşeceğiniz hayal kırıklığına biz “gerçek” diyoruz. Gerçekler serttir. Bu ülkede, bir zamanlar iktidar tarafından Rumlara, Ermenilere, Yahudilere karşı kasten kışkırtılan cahil ve lümpen ve öfkeli halk bugün de aydınlara karşı kışkırtılıyorsa... Ülkenin aklı, pencereler taşlanıp kapılar kırılarak yağmalanıyorsa ve istenmeyeni söyleyen herkes parmakla gösterilip linç için işaretleniyorsa... Aradan geçen 63 yılda ne refleksler değişmiştir bu ülkede ne de niyetler. İktidarın verdiği cesaretle dün azın lıkların evlerini ve dükkânlarını yağmalamak için sokaklara dökülen halk iradesi... Bugün de bir avuç aydınlık aklı yağmalamak için sokaklarda, hatta basında, hatta Meclis’te dolaşmakta. Bilime, sanata, felsefeye, akılcılığa, medeniyete düşman olan ve cehalete övgüler düzmeyi, ele geçirilmiş sınıfsal bir hak olarak kodlayanlara cesaret veren bir zihniyetin meydanlarda yaptığı konuşmalarla beslenen kötülük tohumu bu ülkenin kalbinde hâlâ usul usul büyümekte. Bugün bu coğrafyada hâlâ neyi dost neyi düşman bileceğini kendi iradesiyle belleyemeyen kalabalıkların dizginsiz öfkesini körükleyenler, 67 Eylül olaylarını körükleyenlerden farklı değiller. İşte bu yüzden o fotoğraflar da sadece,1955 yılında olup bitmiş olayların utanç verici belgeleri değiller. Bugüne de aitler. Şimdi açın takvime bir daha bakın. Bugün eylülün kaçı? Ve bugün bu ülkede bilim, sanat ve felsefede yaşanan korkunç talanlar hangi niyetlerin aklı? Tutuklamalar politikÇAĞLAYAN ADLİYESİ’NDEKİ ADALET NÖBETİ DÜN 69. KEZ TUTULDU Haksız tutuklamalara karşı başlatılan Adalet Nöbeti, adli tatilde verilen aradan sonra dün 69. kez tutuldu. Nöbete HDP milletvekilleri Oya Ersoy ile Züleyha Gülüm ve CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Sosyalist Dayanışma Platformu Onursal Başkanı Ercan Karakaş, Hatay Barosu Başkanı Ekrem Dönmez, Manisa Barosu Genel Sekreteri Seçil Ege Değerli ve Ankara Barosu Başkanı Yardımcısı Erinç Sağkan katıldı. Hatay Barosu Başkanı Dönmez, “Bir ülkede eğer avukatlar adalet için nöbet tutuyorsa üzerinde düşünülmesi gereken ciddi bir sorun vardır” dedi. 6 Nisan 2017’de Adalet Nöbeti katılımcılarına yönelik polis saldırısını anımsatan Dönmez, “Bu cübbenin kıymetini bilmeyenleri kınıyoruz. Eğer avukatlar 69 haftadır bu nöbete ihtiyaç duyuyorsa bu nöbete bizi zorunda bırakanlar utansın” dedi. Dönmez, Çağdaş Hukukçular Derneği ve Halkın Hukuk Bürosu üyesi avukatlarının önümüzdeki hafta görülecek ilk duruşmasını anımsatarak “Bir avukatın yaptığı savunma yargılama konusu edilemez. Nöbetin tutulmadığı, adaletin tesis edildiği, demokrasinin, insan haklarının olduğu bir zaman gelecek” diye konuştu. Manisa Barosu Genel Sekreteri Değerli ise şunları söyledi: “Ülkemize barış, huzur ve mutluluk bizlerin adale ti gerçekleştirmesiyle mümkün olur. Onun için hak savunucularının yanında olmak, onların haklarının yanında olmak ülkenin barış içinde yaşamasının da temelidir. Çünkü barışın temeli ancak toplumsal adaletin her anlamda sağlanmasıyla mümkün olacaktır.” Ankara Barosu Başkan Yardımcısı Erinç Sağkan ise “Eğer ortada bir nö RAHİP BRUNSON’IN AVUKATI: Davanın gidişatı değişebilir ABD’li Rahip Andrew Brunson’ın İzmir’de yargılandığı davada, iddianameyi hazırlayan savcının görev yeri değişti. Brunson’ın avukatı İsmail Cem Halavurt, müvekkili hakkındaki iddianameyi hazırlayan savcı Berkant Karakaya’nın görev yerinin değişmesinin, davanın gidişatını olumlu etkileyebileceğini söyledi. DW Türkçe’ye konuşan Halavut, iddianameyi hazırlayan savcının “iyi bir performans gösteremediğini” belirterek, “Savcı iddianamede dile getirdiği suçlamaları destekleyecek delilleri dosyaya giremedi” dedi. Savcının görev yerinin değişmesinin başka bir anlamı daha olabileceğini söyleyen avukat Halavurt, “Devlet Brunson’ın yargılanması konusunda ortaya bir irade koydu. Bu savcı da bu iradeyi yansıtıyordu. Şimdi savcının görev yerinin değişmesi, bu iradede değişiklik olabileceği anlamına geliyor. Yani devletin bu yargılamaya bakış açısı değişmiş olabilir. Bu değişiklik de savcı ile başladı. Ben Brunson’ın özgürlüğüne kavuşması açısından savcının görev yeri değişikliğini olumlu buluyorum” dedi. Gül: Kişiler değil, sistem Öte yandan Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, savcının değiştirilmesiyle ilgili bir soruya “Dosyaya bakan savcı değil bildiğim kadarıyla. Yargı kişilerle değil, sistem üzerinden yürür” yanıtını verdi. l Haber Merkezi bet varsa, ya teyakkuzdayızdır ya da hastamız vardır. Biz hem teyakkuzdayız hem de gittikçe hastalığı ağırlaşan bir adalet sistemimiz var” dedi. Totaliter ve otoriter sistemler için avukat tutuklamalarının koca bir ülkeye verilen büyük bir gözdağı olduğunu vurgulayan Sağkan, avukat tutuklamalarının politik olduğunu belirterek şöyle devam etti: “Bugün 6 Eylül 2018, Avrupa İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin üzerinden tam 70 yıl geçti. Bizlerse bugün, bu coğrafyada en temel insan haklarımız için hastalığı gittikçe ağırlaşan bir sistemin başında halen nöbette, sonuna kadar teyakkuzdayız. Birimizin bitirdiği nöbeti devralacak binlerce cübbemiz var. Kararlılığımız bağımsız bir hukuk sisteminde yargılanmaktan başka bir isteği olmayan tutuklu ya da müstakbel tutuklu meslektaşlarımızın kararlılığından gelmektedir. Avukat tutuklamaları politikse, avukat dayanışması sonsuzdur.” l İSTANBUL/Cumhuriyet ‘MÜCADELEMİZ SÜRECEK’ Kayıp yakınları yarın 500. kez buluşuyor MAHMUT ORAL Diyarbakır’da kayıp yakınları ve İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” sloganıyla düzenlediği eylem yarın 500. kez düzenlenecek. Cumartesi Anneleri’nin Galatasaray Meydanı’ndaki 700. hafta eylemiyle birlikte iki hafta önce yasaklanan eylem Koşuyolu Parkı yerine kapalı alanda yapılacak. Cumhuriyet’e konuşan İHD Diyarbakır Şube Başkanı Abdullah Zeytun, “Ekonomik kriz, dış politikadaki açmazlar toplumda tartışılmasın diye böylesi bir yöntem deneniyor” dedi. Kayıp yakınlarının eylemlerinin yasaklanmasının keyfi olduğunu belirten Zeytun, “Eylemimiz, mutlak bir suretle herhangi bir şekilde devam edecek” diye konuştu. İHD ve kayıp yakınları ile yasağın kaldırılması için İdare Mahkemesi’ne başvuru yaptıklarını ifade eden Zeytun, “Siyasi erkin yargı üzerindeki baskısını hepimiz biliyoruz. Bir umudumuz yok ama hukuk yoluna dair bir mücadele olduğu için başvuru yaptık” dedi. Sondan Bir Önceki Belki de bu sondan bir öncekidir. Bu köhneleştikçe parıltısı artan kenti bırakıp gitmeye hazırsın. Eninde sonunda döneceğin kentin bu kent, sokakların bu sokaklar olduğunu da biliyorsun. Ama insanoğlunun insan olmaktan gelen mecburiyetleri vardır. Gecenin bir vaktinde milyonlarca yıl ötelerden gelen ışığa bugünün ışığıymış gibi bakıp, bugünü anladığını söylemek olur mu? Bizim geçmişimiz olabilir mi gerçekten o ışık. HHH O çok ama çok uzaklardan gelen ışık bizim başımızdaki aylamız, halimiz, geleceğimizdir. İşte tam da bu nedenle, tam zamanıdır çekip gitmenin; çünkü alametler belirdi, çünkü iki yıldan sekiz yıla giydiğiniz hükmün anlamını başka nasıl anlayacaksınız. Gerçekte o hükmü veren, şimdi kapıyı çalan hırsı boyundan büyük olan değil mi? Demek ki vakit tamamdır; “gayrı uzatman sözü... verin ki basak bağrına mührümüzü...” demenin zamanı yani. HHH Bu yazı, ihtimal, bu köşede sondan bir öncekidir. Çünkü ödenecek bedel çoğu zaman aynı kaptan su içmemektir, çünkü boyun eğmek insanı insan olmaktan çıkarır. “Sen geldiysen ben giderim ey kendi mahkemesinin önünde hırs bürümüş, takallüs etmiş çehresiyle konuşan adam” demeyeceksek hayat nedir ki? “Işık sana değil bana; çünkü o ışık milyonlarca uzaktaki geçmişten gelip bir damla bile ışımaz senin yüzünde” demeyeceksek. HHH Kenti bırakıp gitmeye hazırım; biliyorum, eninde sonunda bu kentin sokaklarına, insanların kendileri gibi oldukları, özgürce dolaştıkları meydanlarına döneceğim. Bilir misiniz, Kemalist, vatanı kurtarmanın haklı gururuyla bir köşeden üzerinde siyah takım elbisesiyle gelirdi; sosyal demokrat, anlatmaya çabalardı başka bir köşede seçimi bu kez nasıl kazanacağını; Marksist komünist, yılgınlıktan kurtulmanın serbest kürsüsü gibi baktığı sayfayı usulca katlayıp koyardı cebine; liberal bile sokağın yetersiz ışığında günaha batmış suratıyla sessizce açılan kapıdan usulca sızmayı denerdi. HHH “Haydi Abbas vakit tamam/ akşam diyordun işte oldu akşam” dedi şair; tamamsa tamamdır. Eski ustalardan biri de “terk etmeyi bilmeyenler geri dönemezler” demişti. Öyleyse at kâğıdın altına imzanı da üzülme geride kalanlar için; ki içlerinde sevdiklerin, yüzüne baka baka çaresizliğin kekre şarabını içenler, yüreklerinde mecburiyetin bukağısıyla gökyüzüne bakanlar, pencereden mezarlığın yeşilini ıslık çalarak seyredenler var; ama hepsi de geride kalabilir, gitme vaktidir, haydi Abbas vakit tamam. HHH Belki de bu sondan bir önceki yazıdır; sonuncusunda büyük bir ciddiyetle toplama çıkarmayı yapar, hesabı keser, daha ağır, daha dökümlü bir alacak verecek hesabını koyarsın utanması kıt olanların önüne. Ama şimdi okurlarla konuşma zamanıdır; onlara geri döndüğünde nasıl haber vereceksin; gittiğin, gezdiğin, gördüğün yerlerden toplayıp getireceklerin neler olacak, ne arayacaksın oralarda, burada kalanı korumalarını isteyecek yüzün varsa, ki var olduğunu umuyorsun, nasıl isteyeceksin okurlarından. Gördün mü, bir yığın soru işte. HHH Şimdi sakın havaya girme; yüksek bir mahkemenin önünde hep alıştığın gibi “tarih bizi aklayacaktır” gibi parlak nutuklar atma. Zaten aklanmıştınız aldığınız hükümle; o mahkeme de bildiğin gibi, kaçtı unuttun bile numarasını, bir mahkemeydi. Tuhaf olan, o mahkeme değil, gecenin karanlığında seçemediğin, yalnızca gözleri parlayan bir kara kediye benzeyendi; sureti haktan sözlerle bir taşla hepsini almak isteyen müfteriydi. “Koca koca adamlar” diye gülmüştünüz ya hani, işte onlar. HHH Her neyse, büyük ihtimal sondan bir öncekidir bu. Sonuncusunda anlatırsın anlamak ve anlatmak istediklerini, haydi Abbas toplan artık... vakit tamam... Kıbrıs şehitlerine 44 yıl sonra tören Kıbrıs’ta 1974 yılında katledilen ve Kayıp Şahıslar Komitesi’nin çalışmalarıyla kimlikleri tespit edilen 12 şehit için 44 yıl sonra cenaze töreni düzenlendi. Rumlar tarafından 14 Ağustos 1974’te katledilen şehitlerden Raziye Hasan Rüstem, Ayşe Mustafa Altemur, Olcay Mustafa Altemur, Rasime Osman, Sezay Osman, Mustafa Hasan Ergeç, Cemaliye Hasan Özkuyucu, Mehmet Osman Kaynak, Zühre Mehmet Kaynak, Ülfet Mehmet Salih, Fatma Arif ve Hatice Sadık Özkuyucu’nun naaşları kimlik tespitinin ardından Muratağa Sandallar Şehitliği’nde isimlerinin yazılı olduğu mezarlara askeri törenle defnedildi. Törene KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, bazı bakanlar, milletvekilleri ve şehit yakınları katıldı. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle