23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 5 Eylül 2018 TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN haber 7 Bir cumhurbaşkanı unvanlı başkan düşünün... Ülke büyük bir ekonomik krizin eşiğindeyken rahatça üçüncü bir saray yaptırmaktan bahsediyor. Alacağı tepkileri, yaratacağı endişeyi, vermeyeceği güveni hiç umursamadan ekonomi bakanı olarak tutup damadını vitrine koyuyor. Doların alıp başını gittiği, her şeye zam üzerine zam geldiği, kamuda maaşların ödenemeyeceği fısıltılarının dolaştığı, büyük firmaların ardı ardına kepenk kapattığı, yiyecek fiyatlarının el yaktığı günlerde, sarayında verdiği bir resepsiyonda dillere düşecek bir menüyle gündeme gelmekte bir sakınca görmüyor. Uyarıları, itirazları hiçe sayarak denetimsiz et ithaline izin verdirip şarbon hastalığını ülkeye göz göre göre sokuyor. Hâkim ve savcıları otobüslere doluşturup saraya taşıtarak yargı bağımlılığının altını çizmekten zerre kadar gocunmuyor. Ülkeyi batırmak için elinden geleni ardına koymuyor gibi duruyor. Bir kastı, bir amacı, bir hedefi varmış gibi... Göz göre göre her şeyi ateşe atıyor. Kendisini iktidara taşıyan eski ortaklarına açtığı ani savaşta ne kadar acımasız ve gaddar davrandıysa... Şimdi de kendisini iktidara taşıyan seçmene aynı acımasızlık ve gaddarlıkta davranmakta. Ve bunu da muhtemelen kasten yapmakta. Yakın zamana kadar geleceğin lideri olarak görülen ve Batı’nın en önemli dergilerine kapak olan... Askeri vesayeti kaldırma, 12 Eylül’le hesaplaşma vaatleriyle kimi ülke solcularının bile kalbinde taht kuran... Kürt sorununu her nasılsa bir anda sanki çözülmüş gibi bir noktaya vardıran ve bir sürü muhalifin gönlünü kazanan... Okuduğu bir şiir yüzünden hapis yatmış olmasının mağduriyetini başörtülü kız öğrencilerin üniversiteye girememe mağduriyetiyle çarpıp, toplayıp, hamasete bulayıp, bayrak ‘Ejder’in suyu çıktığında yaparak kendine yollar açan... Koca bir ülkeyi hatta dünyayı bu topraklarda inançlı insanların hor görüldüğüne, küçümsendiğine, inançlarından koparıldığına, zulme uğradığına inandırmayı beceren.. Ve iktidarı ele geçirir geçirmez bindiği dalları tek tek kestiği halde bir türlü yere düşmeden havada durmayı başaran bu zihniyeti havada tutan o görünmez elin ne olduğu afişe edildiği gün, muhtemelen bu korkunç döneme tanıklık eden bizler çoktan ölüp gitmiş olacağız. Birileri bizim ardımızdan bizim hikâyemizi anlattığında... İnsanlar duyduklarına inanmakta zorlanacaklar. Mucize bir silkinişle savaşlardan hasbelkader sağ çıkmış bir ülke, yüzyıl önce canı tez, aklı berrak, ufku geniş bir liderin cesaretine tutunup peşine düştüğü medeniyet macerasından yüzyıl sonra nasıl bu kadar zararla ve ziyanla ve utançla çıkmış... akıllar almayacak. Dünya eski Afganistan’la yeni Afganistan’ın ya da eski İran’la yeni İran’ın fotoğraflarına bakar gibi bizim de eski ve yeni fotoğraflarımıza bakacak ve dudak ısıracak. Ülkesi batarken... Ülkesi batarken... Ülkesi batarken... Ve halkı açlıktan kırılırken kendi sofrasında konuklarına ejder suyu ikram eden bir kralın korkunç hikâyesi küçücük çocuklara, bizden çok çok sonra ibretlik bir masal gibi uzun yıllar anlatılacak. Buna kim adalet diyebilir?Berkin’in cenazesine katıldığı için 9 aydır tutuklu bulunan Ustabaş’tan mektup: SEYHAN AVŞAR Berkin Elvan’ın cenazesine katıldığı için dokuz aydır tutuklu bulunan Devrimci Gençlik Dernekleri Genel Sekreteri ve İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğrencisi Berkay Ustabaş bugün üçüncü kez yargıç karşısına çıkacak. İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde saat 14.00’te görülecek duruşma öncesi Ustabaş’ın yakınları ve arkadaşları Çağlayan’daki adliye önünde basın açıklaması yapacak. Önceki iki duruşmaya getirilmeyen Ustabaş bu duruşmaya da Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBIS) ile katılacak. Ustabaş, gazetemize gönderdiği mektubunda duruşmaya katılım çağrısı yaparak, “Duruşmada SEGBİS ile savunma yapmam isteniyor. SEGBİS’in savunma hakkımı kısıtlayan bir uygulama olduğu ilk duruşmamdaki örneklerle bir Berkay Ustabaş kez daha ortaya çıktı. Duruşma esnasında sesin kesilmesi ile yargılandığım davayı takip dahi edemedim. Sesin kesildiğini ise ancak üç ay sonraki ikinci duruşmada ifade edebildim. Mahke me salonunda bulunma isteğim ise bir kez daha reddedildi. Küçücük bir ekran, üstelik sık sık ses kesiliyor, göstermelik de olsa buna kim adil bir yargılama diyebilir? Duruşma öncesi sesimi duyuracağınızı ümit ederek eşit, özgür ve adil bir yaşam diliyorum” ifadelerini kullandı. NE OLMUŞTU? Berkay Ustabaş’ın ailesiyle yaşadığı ev 20 Aralık 2017’de özel harekât polisleri tarafından basıldı. O sırada evde olmayan Ustabaş, 5 Ocak 2018’de ise İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na giderek ifade verdi. Tutuklanmaya sevk edilen Ustabaş çıkarıldığı İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliği’nden Örgüt Üyeliği ve Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet suçlamasıyla tutukladı. Ustabaş hakkında soruşturma ise 5 Şubat tarihinde tamamlandı. İddianamede Ustabaş’ın Gezi Parkı Direnişi sırasında Okmeydanı’nda polisin attığı gaz fişeğinin başına isabet etmesi sonucu ağır yaralanan ve 269 gün sonra tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitiren 14 yaşındaki Berkin Elvan’ın cenaze töreninin öncesi ve sonrasında eylem yapan grubun içerisinde olduğu kaydedildi. Ustabaş’a evindeki kitap ve gazetelerin suçlama konusu yapıldığı iddianamede Ustabaş’ın 19 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılması istendi. l İSTANBUL FETÖ/PDY OPERASYONLARI l MUVAZZAFLARA BASKIN: Jandarma Genel Komutanlığı’ndaki FETÖ soruşturması kapsamında 25 muvazzaf üsteğmen hakkında gözaltı kararı verildi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan yazılı açıklamaya göre, şüphelilerin, örgütün “mahrem imamları” ile haberleştikleri tespit edildi. Bu kapsamda şüphelilerin yakalanması için 16 ilde başlatılan operasyon sürüyor. l 25 ESKİ POLİS GÖZALTINDA: Bursa’da yürütülen FETÖ soruşturması kapsamında ihraç edilen 25 polis hakkında gözaltı kararı verildi. Birkaç ilçede düzenlenen eşzamanlı operasyon ile şüpheliler gözaltına alındı. l ANTALYA’DA SABAH BASKINLARI: Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı koordinesinde bu sabah 4 ilde yapılan FETÖ operasyonunda 12 kişi gözaltına alındı, 3 kişi de aranıyor. Gözaltına alınanların çoğunluğunun meslekten ihraç edilen öğretmenler olduğu belirtildi. l BOYDAK DAVASI ERTELENDİ: Kayseri’de Boydak Holding eski CEO’su Memduh Boydak’ın eşi Meral Boydak’ın “silahlı terör örgütüne üye olma” suçundan yargılandığı FETÖ davasına Kayseri 4. Ağır Ceza Mahkmesi’nde devam edildi. Sanık avukatları Meral Boydak’ın her hafta verilen imza karşılığındaki adli kontrol kararının kaldırılmasını talep ettiler. Mahkeme heyeti verdiği ara kararda beklenen rapor ve eksikliklerin giderilmesi için duruşmayı ekim ayına erteleyerek sanık avukatlarının talebini reddetti. l ASKERİ SINAV İTİRAFLARI: Kayseri’deki FETÖ davasında pişmanlıkta bulunarak askeri sınav sorularının kendisine verildiğini itiraf eden eski üsteğmen AA, “silahlı terör örgütüne üye olma” suçlamasıyla 3 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırıldı. A.A. örgüt mensuplarının kendisini askeri okullara yönlendirdiğini ve bu kişiler tarafından Samsun’da 2010 yılında kendisine askeri sınav sorularının verildiğini itiraf etmişti. l BURS ALDATMACASI: Kastamonu’daki FETÖ davasında üyelikle yargılanan sanık Filiz S. itiraflarda bulundu. Üniversiteyi kazandığı dönemde kalacak yeri olmadığı için örgüt evlerinde kalmaya başladığını söyledi. Örgütün, “öğrencilere burs veriyoruz” diyerek insanları kandırdıklarını kaydeden Filiz S, “Esra, ‘Milli Eğitimle ilgili bir evrak’ diye bana bir kâğıt imzalattı. Ben o evrakı hiç sorgulamadım. Sonra dosyada gördüm ki birileri sözde bana burs veriyormuş. Oysa bu bursun parasını bana hiç vermediler. Dava, 15 Ocak 2019’a erteledi. l AA / İHA / DHA ‘Yalvarırım engel olun!’ Panahi’nin annesi Bu söz, İran’da idam edilecek olan 24 yaşındaki aktivist Panahi’nin annesinden. Dünya, idamı durdurmaya çalışıyor Mehmet Kızmaz İran’da tutuklu bulunan ve her an idam edileceği bildirilen aktivist Ramin Hossein Panahi, infazı engellemek için mücadele edenlere, cezaevinde çekildiği öğrenilen görüntülü mesajla seslendi. Panahi 26 Ağustos’ta, “yasadışı ve haksız mahkeme cezasını” protesto etmek ve “ailesi ve avukatları arasındaki her türlü bağlantının kesilmesinden” dolayı ağzını dikerek başlattığı açlık grevi 12’nci günde. Avukatları, sağlık durumunun çok kritik aşamadayken açlık grevinde başladığını söylerken Panahi’nin açlık grevine başlamadan önce ailesi tarafından cezaevinde çekildiği öğrenilen görüntülü mesajı ailesi tarafından sosyal medyada paylaşıldı. Panahi: Teşekkür ederim Panahi, bir veda mesajına benzeyen konuşmasında, infazı engellemek için mücadele edenlere seslenerek, İran devletinin hakkında iddia ettiği tüm suçlamaları reddetti. Kendisinin sivil bir aktivist olduğunu belirten Panahi, İran halkının özgürlüğü için mücadele ettiğini söyleyerek, “Bana destek veren herkese, halkıma teşekkür ediyorum. Ben halkımın özgürlüğünden yana bir aktivistim. İran halkına da bana verdikleri destek nedeniyle teşekkür ediyorum. Bu destek beni mutlu ediyor. Hakkımdaki iddiaları bir kez daha tekzip ediyorum. Ben te Panahi rörist değilim. Sivil bir aktivistim. İran halkının özgürlüğü için mücadele ediyorum. Herkesin gözlerinden öperim” dedi. ‘Beni öyle alsınlar’ Panahi’nin ailesi de dün sabah saatleriyle birlikte Panahi’nin tutulduğu Tahran’daki Recayi Cezaevi önünde kendisinden haber almak için bek Panahi’nin tutulduğu cezaevi önünde tedirgin bekleyiş sürüyor. Her yıl bin kişi... ABD merkezli İran İnsan Hakları Dokümantasyon Merkezi’nin raporuna göre, İran’da son bir yılda idama mahkum edilen 390 kişinin cezasının infaz edildiği bildirirken Birleşmiş Milletler İran Raportörü Ahmed Shaheed ise daha önce yaptığı açıklamada İran’da her yıl 1000 kişinin idam edildiğini belirtti. lemeye başladı. İdamın gerçekleştirildiği endişesi taşıyan aile, 2 haftanın ardından dün Panahi ile görüştürül dü. Panahi’nin kardeşi Amjad, Twitter adresinden şu mesajı paylaştı: “Halkın yoğun baskısı ve sahiplenmesi üzerine ailem Ramin ile görüşebildi. Ramin hâlâ açlık grevinde ve fiziksel olarak durumu kötü. Ramin, ‘bunlar benim açlık grevimi sonlandırmamı ve sonra idam etmeyi istiyorlar. Ama ben ölüme kadar açlık grevinde kalacağım ve idam edeceklerse de beni öyle alsınlar’ dedi.” Amjad, Panahi’nin ölüm cezasının “İran’daki insanların temel haklarını elde etmek için uğraştığı”ndan dolayı olduğunu söyleyerek, “İran halkı baskıcı İran hükümetine karşı dururken, İslami hükümet politik bir eylemciyi asarak insanları terörize etmeye çalışıyor. İran Ramin’i idam etmekle tüm Kürtleri idam ediyor” dedi. Amjad, Birleşmiş Milletler, İnsan Hakları Örgütleri’ne hareket etme geçme çağrısında bulundu. Amjad’a daha önce cezaevi yetkileri Panahi’nin salı günü idamın gerçekleşeceğini bildirdiklerini söylemişti. Panahi’nin annesi de “Yalvarırım bu idama engel olun” çağrısında bulunarak İnsan Hakları savunucularına Penahi’ye yönelik idam kararını engellemelerini istedi. Kardeşine idam cezası Panahi, ailesinde idam cezasına çarptırılan ilk kişi değil. 8 yıldır cezaevin de olan Enver adlı kardeşine de 6 yıl önce idam cezası veriliyor, cezası daha sonra değiştirilerek Tahran’a sürgün ediliyor. Panahi ile yakalanan bir kardeşi 9 yıl hapis cezasına çarptırılırken bir diğer kardeşi de daha önce öldürülmüştü. İdeolojinin Ekonomiyle Dansı Ekonomik bunalımı, gittikçe derinleşen krizi nasıl tanımlamalı? Sistemin klasik devresel krizlerinden birisi ile mi, yoksa daha farklı ya da bu krize eklemlenen yapısal bir bunalımla mı karşı karşıyayız? Öyle ya da böyle krizin daha öncekilerden farklı olduğu, farklı bir seyir izlediği ortada. HHH Krizlerin tetikleyici öğeleri farklı olabilir; Kitap derler, Rahip derler, önemi yoktur. Tetikleyici öğelerden değil, iktidarın genel stratejisinin krizin büyüdüğü zemini oluşturduğundan söz etmek daha doğru olacaktır. Kısaca ekonominin ideolojiye tabi kılınmasından, bunalıma yol açacak bir stratejinin sürekliliğinden söz ediyorum. HHH Neoliberal politikaların Batı ülkeleriyle eşzamanlı olarak Türkiye’de de etkin olmaya başladığı tarih, 24 Ocak 1980 kararları, 12 Eylül darbesi, Özal dönemi ve sonrasıdır. Neoliberal politikanın zirveye yerleşmesi ise yokluklarla, yüksek enflasyonla anılan Bülent Ecevit’in son kez başbakan olduğu koalisyon hükümeti dönemindedir. HHH Yoğunlaşan krize “çare” Amerika’dan geldi, Dünya Bankası uzmanlarından Kemal Derviş görevlendirildi. Sıkı para politikası katı bir şekilde uygulandı; kriz, yükü emekçi sınıflara yükleyerek atlatılma yoluna girmişti ki çıkartılan siyasi krizle Ecevit hükümeti düşürüldü. HHH Sonrası ilginçtir. Derviş’in de dahil olduğu komplo işe yaradı; koalisyon ortakları barajın altında kaldılar. Ortaya çıkan ya da oluşturulan boşluğu “İslamcı Erbakan”ın partisinden kopan tıpkı Adnan Menderes’in DP’si gibi “başlangıçta demokrat” AKP doldurdu. “Demokrat” olma iddiasının ciddi bir ideolojik hazırlığın yaldızı olduğu kısa sürede anlaşıldı. HHH Sonrası 2002’den, iki küçük krizden sonra ağır bir bunalımın yaşandığı günümüze uzanan süreçtir. Sürecin krizle sonuçlanmasının nedenlerinden birisi ekonominin ideolojiye tabi kılınmasıdır. Yalnızca faiz konusundaki inat bile bu durumun kanıtı sayılabilir. Daha baştan rejimi değiştirmek, Türkiye’yi İslamcı bir ülkeye dönüştürmek iddiası, bu ideolojik bakış AKP’nin ekonomi politikasını belirlemiştir. HHH Bunun için gerekli olan bir sermaye grubunun desteği idi. Yoktu, yoksa yaratılması gerekiyordu, yaratılmıştır. Erbakan döneminin “hayalci ağır sanayi hamlesi” yerine “pratik inşaat sektörü” seçilmiş, ekonominin dengelerini altüst eden yeni zenginlere sermaye aktarımı devlet desteğiyle gerçekleştirilmiştir. HHH Derviş sonrası görece iyileşen ekonomiye dış kaynaklardan akan oldukça yüklü finansal destek ya da borç yeni ideolojik yapının finansmanında kullanıldı. Kaynaklar ince eleyip sık dokumadan başta Fethullah çetesi olmak üzere tarikatlara bağlı üstencilere aktarıldı. Eğitimin İslamileştirilmesi için özel kaynaklar yaratıldı. İslamcı zengin bir zümrenin hemen her alanda, moda dahil, oluşması sağlandı. HHH Hikâye uzundur. Portföyü oldukça geniş sistemin kurallarıyla işlemek üzerine kurgulanmış Batılı, Batı’yla ilişkili ekonomi, ciddi bir ideolojik saldırıyla karşılaştı. Her durumdan kâr çıkarmaya eğilimli, kültür yoksunu burjuvazi desteklese de ideolojinin ekonomiye müdahalesi bunalımı derinleştirdi. Şimdi ABD politikalarıyla uyumlu sapmanın düzeltilmesi, emperyalist kapitalist sistemin klasik rotasına geri dönmesi isteniyor. HHH AKP zorla elde edilmiş “zaferlere” rağmen iflasın sınırındadır; iktidarını yitirebilir. Ama bunun için İslamcı ideolojinin dümen suyunda kurtuluş arayan muhalefet yerine, emekçileri halk sınıflarını bunalımın yükünden kurtarmaya öncelik tanıyan ufku sosyalizme uzanan ciddi bir muhalefet gereklidir. HHH Yok mu böyle bir muhalefet partisi, bloku, birliği? Öyleyse ne duruyoruz, var edelim... Dünya teyakkuzda İdam kararını iptal etmek için Uluslararası Af Örgütü’nün başlattığı kampanya, 67 bin imzayı geçerken, önceki gün de Türkiye’de birçok yazar ile gazeteci, aktivist Panahi’nin ölüm cezasının durdurulması için imza kampanyası başlattı. İran’da da otuz beş sivil ve insan hakları örgütü, Panahi’ye verilen idam cezasının derhal bozulması yönünde çağrı yaptı. Panahi için tüm dünyadan olduğu gibi Türkiye’de de imza kampanyası başlatıldı. Türkiyeli birçok yazar, şair, yayıncı, gazeteci ve aktivist Panahi’nin ölüm cezasının durdurulması için imza kampanyası başlattı. Aralarında Oya Baydar, Muazzez Uslu Avcı, Abdullah Nefes gibi isimlerin bulunduğu imzacılar Türkçe ve Kürtçe olarak yayımladıkları bildiride idam kararının bir an önce bozulmasını talep etti. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle