22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 5 Eylül 2018 10 yorum/haber EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Köşemen Ara Güler Müzesi A ra Güler 16 Ağustos’ta 90 yaşına girdi. 90. yaş kutlaması da büyük ustaya yakışır bir şekilde gerçekleştirildi. “Ara Güler Müzesi”nin açılışı yapıldı. Yoğun bir katılım oldu. “Müze” Şişli Bomonti’deki eski bira fabrikasında kurulan Bomontiada’da yer alıyor. Bomontiada eğlence mekânları ağırlıklı sanat etkinliklerine de yer veren tarihi bir yapı. İyi bir restorasyondan geçmiş, işlevsel. Pek ayakaltı sayılmasa da İstanbullular yoğun olarak kullanıyor. Alt da Bomontiada’nın sergiler için ayrılmış bölümü. “Ara Güler Müzesi” de Alt’ın bir bölümünde yer alıyor. Müzenin yeri Ara Güler açısından bakarsak oldukça uygun görünüyor. Bomonti, fabrikalarıyla büyük ustanın objektifinin yöneldiği önemli mahallelerdenmiş zamanında. Yapı ise tarihiyle ustanın uzun yıllar süren emeğini simgeler gibi. Üstelik yeni haliyle bir kültür kompleksi ve içinde Ara Güler adına özel bir edisyon da çıkartan Leica fotoğraf makinelerinin Türkiye’deki tek mağazası ve sanat galerisi de yer alıyor. Ara Güler de “Master of Leica”dır. “Ara Güler Müzesi”nin ilk sergisi “Islık Çalan Adam” adını taşıyor. Müze girişinde dağıtılan broşür iki yaprak ve sadece serginin krokisi, bölümlerinin başlıkları ve sergiyi gerçekleştiren kadronun isim listesinden ibaret. Bu broşürden müzenin “aragulermuzesi.com” adlı bir internet sitesi olduğunu öğreniyorum. Ama internet sitesi de sadece tek sayfa ve serginin adını, açılış tarihini ve adresi bildiriyor. Müzenin açılış saatleri hakkında bile bir bilgi yok. Ara Güler’in doğum gününe yetiştirmek için acele edilmiş, bazı şeyler eksik kalmış olabilir ama sonra da tamamlanmamış nedense. Neyse ki tasarımı ile dikkat çeken sergi kataloğu ve öykü kitabı eksikleri gideriyor. Zaten sergiler biter ama kitapları hep kalır. Alt’ın sadece bir bölümü müzeye ayrılmış. Boş salonları görüp müze bölümüne varıyoruz. Bir sergi girişi için uzunca bir metin karşılıyor bizi. İlk cümlede söylendiği gibi Ara Güler Türkiye’nin son doksan yılına tanıklık etmiş, 1950’den beri Türkiye’deki yaşamı ve dünya ve Türkiye’den sanatçıları, şair ve yazarları birer sanat eseri olan fotoğraflarında kayda geçirmiş. Onu dört küçük salonda tek bir sergi ile anlatmanın olanaksızlığının hem kuratörler Umut Sülün ve Sevim Sancaktar, hem de yazarlar Ali Akay, Engin Özendes ve Namık Erkal farkında. Bu durup okunamayacak uzunluktaki metinde de bu gerçekliği ifade ediyorlar. Sergiyi Ara Güler’in “hikâye anlatıcılığı”yla sınırlamışlar. Ara Güler gençlik çağlarında fotoğrafın yanında edebiyatla ilgilenmiş, öyküler yazmış, yayımlamış. Bu öykülerin derlemesini de kitap olarak çıkarmış. Diğer odak noktaları da hikâye anlatıcısı Ara Güler olmuş. Yaşamından kesitlere odaklanılmış. Sergide Ara Güler’in eserlerinin yanı sıra notları, evrakları, kişisel eşyaları, fotoğraf makineleri yer alıyor. Büyük ustayı yeni tanıyacaklar için iyi çalışılmış, iyi düşünülmüş bir sergi ama tadımlık. Tabii ki Ara Güler’in 70 yılı aşan emeğini tek bir sergide yansıtmak mümkün değil, o nedenle bu sergiyi giriş olarak kabul etmeliyiz. Ara Güler Müzesi’ne bir ilk adım. Ama henüz bir müzeden söz etmemiz mümkün değil. Çağdaş bir müze sürekli sergide konu edindiği sanatçının yaşam öyküsünü anlatırken süreli sergilerle de hem sanatçıya hem de onunla bağları olan konulara odaklanır. Alt’ın yarısı buna yeterli değil, tek sergilik bir alan. Ama bu takdir edilmesi ve desteklenmesi gereken girişimi hayata geçiren Doğuş Grubu alanın tamamını da tahsis etse Ara Güler Müzesi’nin gereksindiği alanın ve görünümün sağlanamayacağını düşünüyorum. Büyük ustanın Beyoğlu’ndaki babaevi ve çalışma mekânı Güler Apartmanı’nın müze için çok daha uygun olacağı anlaşılıyor. Güler Apartmanı hazır olduğunda “Ara Güler Müzesi açıldı” diyebiliriz. Bu güzel sergi ise müzeye giden yolda ön bilgi sağlayan, büyük ustayı tanıtan bir işlev görüyor. 5 Eylül 2018 SAYI: 33936 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına MEHMET Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Haber Koordinatörü Faruk Eren Aykut Küçükkaya Dijital Medya Koordinatörü Bülent Mumay Reklam Direktörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Kültür Sanat: Emrah Kolukısa l Düzeltme: Mustafa Çolak Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım Müdürü: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Baskı Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Demirören Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 04:58 04:46 05:12 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06:27 13:09 16:46 06:13 12:54 16:30 06:37 13:16 16:52 Akşam 19:39 19:22 19:44 Yatsı 21:02 20:44 21:03 Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: NAZAN ÖZCAN posta@cumhuriyet.com.tr Akademik derebeylik İRFAN O. HATİPOĞLU Mustafa Kemal Üniversitesi Ülkemiz kamuoyu derin sessizlik içinde. Resmi söylemi desteklemek dışında düşüncesini ifade eden yurttaşımız kalmadı. İnsanlarımız hızla kamusal alandan çekiliyor; ürkek, kokak, endişeli gelişmeleri izliyor. Ne var ki bilimin ışığını yayan, entelektüel zenginliği, aydınlığı temsil ettiğini düşündüğümüz üniversiteler/akademisyenlerde bu sürece katılmış durumda. Ülkenin temel sorunları (ekonomik, siyasi, kültürel, dış ilişkiler) üzerine geliştirdikleri söylem yok. Bunun başlıca nedeni “tek adam” parti devleti yönetim anlayışının sınırsız, keyfi, kontrolsüz kurumsallaştırılması. Siyasal iktidarın son on yılda aydınlanma karşıtı uygulamaları, cumhuriyetin kurumlarının geldikleri konumdan “öfkeli” bir şekilde geriye çekme uğraşı ve buna bağlı olarak üniversitelerde gelişen “akademik derebeylik” oluşturuyor. Üniversitenin derebeyleri Uzun süredir üniversitelerimiz; evrensel görev tanımı olan bilimsel araştırmaların yapıldığı, yeni bilimsel bilgilerin/teknolojilerin üretildiği, bilginin şekillendirildiği, bilginin aktarıldığı kurum olmanın dışına çıktı. Evrensel üniversite olma ölçütlerinin dışına çıkılması, ülkeyi egemen kılınan tek adam yönetimi iklimi, üniversitelerde ‘tek yönetici’ olan rektörleri, “akademik derebeyi” konumuna getirdi. Rektörlerin uygulamalarında keyfilik, hukuksuzluk, öfke, kontrolsüz egemenlik istenci belirgin olarak öne çıkıyor. Eleştirel bakan, yandaş olmayan bilim insanlarını kurumlardan uzaklaştırma/yıldırma uğraşına girdiler. Öğretim elemanlarının anlattıkları ders içeriklerine, akademik çalışmalarına müdahale ettiler, ediyorlar. Hiçbir ölçüt tanımadan, fütursuzca, kayırmacı bir anlayışla üniversite üst yöneticilerinin yakınlarını (çocukları, eşi, kardeşi, kayınbiraderi vb.) akade Akademik derebeylik, üniversiteleri/akademiyi tek tipleştirdi. Bu üniversitelerden de dört işlemi bilmeyen mühendisler, yasaları yorumlama yeteneği sınırlı hukukçular, zihinleri cemaat tarafından teslim alınmış insanlar yetişir. Üniversitelerin açılmasına günler kala üniversiteler KHK ihraçlarının yarattığı bilimsel kuraklığı bir türlü gideremedi. mik kadrolara alıyorlar. Yandaşların, yakınların, kayrılanların önünü açmak için akademik eğitimin temeli olan doktora eğitiminin içeriğinin boşaltılmasının, ruhunun örselenmesine izin veriyorlar. Doktoranın önemi Oysa evrensel akademik anlayışta doktora eğitimi, PhD olarak geçer ve önemli bir aşamadır. PhD, doktora çalışmasını tamamlayan kişinin çalıştığı konunun “felsefesini”, özünü bilmesi ve uzman olduğu konuya tam anlamıyla egemen olması demektir. Akademik derebeylik bilim anlayışı doktora çalışmalarında “bilim felsefesi ve man tığını” ötelediği için doktora adayları ezberciliğe, taklitçiliğe, çeviriciliğe, kolaycılığa, intihalciliğe özendirdi ve üniversiteleri derin ‘akademik yoksunluk’ içerisinde bıraktı. Fabrikasyon hocalar Akademik derebeylik üniversiteleri/akademiyi tek tipleştirdi. Üniversitelerde birbirini benzeyen akademisyenlerin kümelenmesinin önünü açtı. Oysa çağdaş, bilim üreten/aktaran bir üniversitede (fakülte/bölümde) aynı düşünen, aynı eğitim sürecinden geçen öğretim elemanlarının bulunması sıkıntı yaratır. Farklı bilimsel çalışma anlayışına bağlı, farklı araş tırma yöntemleri olan akademisyenlerin bulunması üniversiteyi (fakülte/bölümü) zenginleştirir, üretkenliği ve verimliliği artırır. Bölümde aynı şeyleri düşünen insanlar ne kadar nitelikli ve araştırmacı ruhlu olursa olsunlar, o bölüm tam anlamıyla gelişemez. Aynı eğitim sisteminden geçtikleri ve aynı hocalardan ders aldıkları için yeni/ farklı düşünce üretimi olmaz. Çölleşir. Bu üniversitelerden de dört işlemi bilmeyen mühendisler, yasaları yorumlama yeteneği sınırlı hukukçular, zihinleri cemaat tarafından teslim alınmış insanlar yetişir. Üniversitelerimizin geldiği nokta tam burasıdır. Öldürülen savcı, mal varlığını katil zanlısının üzerine yapmış Niğde’de öldürülen eski cumhuriyet savcısı Serhat Yağmur’un görevdeyken mal varlığını katil zanlısı Adnan Akçin’in (42) üzerine geçirdiği ileri sürüldü. Yağmur’un Akçin’in üzerine yaptığı malla Serhat rın iadesini istediği bu Yağmur yüzden cinayetin işlendiği üzerinde duruluyor. Adnan Akçin, iddiaya göre, önceki gün akşam saatlerinde arkadaşı eski savcı Serhat Yağmur’la şehir dışındaki böl gede buluştu. İkili arasında burada bilinmeyen nedenle çıkan tartışma, büyüdü. Adnan Akçin, yanında taşıdığı tabancayı çekti ve Serhat Yağmur’u başından vurarak öldürdü. Adnan Akçin daha sonra, eski savcı Yağmur’un otomobiline koyduğu cesedini, Sazlıca beldesi yakınlarında bulunan çöplüğe götürüp, attı. Savcının cesedi otopsi için Ömer Halisdemir Devlet Hastanesi’ne gö türülürken kaçan zanlı da kısa sürede yakalandı. Katil zanlısı Akçin, ifadesinin ardından sevk edildiği nöbetçi mahkemece tutuklandı. Eski savcı Serhat Yağmur’un görevdeyken mal varlığını Adnan Akçin’in üzerine geçirdiği, ardından görevinden istifa ettiği ileri sürüldü. Yağmur’un mal varlığını Akçin’den geri istediği bu yüzden de aralarından çıkan tartışma sonucu cinayetin işlenmiş olabileceği üzerinde duruluyor. Eski savcı Serhat Yağmur’un cenazesi memleketi Kırşehir’de toprağa verildi. l DHA KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com Çizerimiz Kamil Masaracı yıllık izninin bir bölümünü kullandığından çizgilerine bir süre ara vermiştir. BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Gece kelebeği. 2/ 1 K İ ŞN İ Ş M İ 2 I R OLANAK Güzel kadın... 3 R O M İ N İ O Birbirine ekli parçalardan oluşan ve kendi kendine salınan soyut heykel. 3/ Atların koşum 4 5 6 7 8 9 KN İ DOS ÜN A İ Z ANO İ İ Ğ AS NATO AŞ NA DÜN Ç E K İ MS E R KKAKAO ES takımlarına gümüş ve altın yaldızlı pullarla yapılan süs leme... Yunan abecesinde bir harf. 4/ Foka benzer bir deniz memelisi... Satrançta bir taş. 5/ Franz Kafka’nın bir romanı. 6/ “Doktor ”: İlk James Bond filmi... Gösterge çizelgesi. 7/ Oyunda cezalı çocuk... Dövülmüş buğday, mercimek ve nohutla yapılan bir tür çorba. 8/ Bir sözcüğün, şiirdeki ikiden fazla dizede aynı anlamda kullanılması... Atılgan, gözü pek. 9/ Film çekmek için kullanılan hangar türü yapı... İki iletken uç arasında şiddetli ışık parlamasıyla oluşan elektrik boşalımı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Selçuklularda dirliklerle ilgili olarak çıka rılan fermanlara verilen ad. 2/ Kraliçe... De vingen, hareketli. 3/ Penye konfeksiyonunda zincirli dikiş yapan özel makine... Derebeylik Japonyası’nda en aşağı sınıfı oluşturan halk. 4/ Telgraf abecesi... Ali Özgentürk’ün yönet tiği ve Genco Erkal’ın başrolünü oynadığı bir film. 5/ Bir kıta. 6/ Japon lirik dramı... Müzikte kullanılan bütün seslerin peşten tize doğru dizilmesiyle oluşan dizi. 7/ Nine... Ağaçta ilk olgunlaşan meyve. 8/ Verme, öde me... Yeni. 9/ Yayla... Küçük su kanalı. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle