19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 29 Eylül 2018 EDİTÖR: ORHUN ATMIŞ TASARIM: ilknur filiz Ne filmsiz ne kebapsız 25. Adana Film Festivali’nde ödüller bu akşam törenle sahiplerini bulacak EMRAH KOLUKISA Adana’da sinemacıların festival havasını en yoğun olarak yaşadığı yerlerden biri Kebapçı Mesut hiç şüphesiz. Önceki gece lokantanın hemen önüne, sokağa kurulmuş dev sofrada o gece üst üste gala yapmış iki filmin ekipleri birlikte yemek yiyip sohbete oturduklarında yanımıza gelen Mesut da bunu farkında olacak ki, “Buraya gelen ödülü kapar” diyor ve yakın geçmişten verdiği örneklerle hem sinemaya olan sevgisini hem de iki dakika önce “Hiç yok valla” diye hayıflandığı ticari zekâsını gösteriyor. Gece boyunca masadaki ünlü simalarla fotoğraf çektiren Mesut bir gece önce gelen Semir Aslanyürek için “Her filmini 20 kez seyretmişimdir, o kadar seviyorum” demeyi de ihmal etmiyor. Velhasılı kelâm Adana sinemanın en az kebap kadar sevildiği (ya da tam tersi) bir kent. Ödülleri beklerken Bu akşam 25. Uluslararası Adana Film Festivali’nin kapanış töreni yapılacak ve kazananlara ödülleri sunulacak. Bu yıl Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda 15 film Altın Koza için yarışıyor. Tam bu noktada şunu belirteyim ki burada kiminle konuştuysam 15 filmin fazla olduğunu ve sadece jüri için değil sinema yazarları için de izleme zorluğu olduğu konusunda 15 filmin yarıştığı festivalde, ‘Kelebekler’ hemen her dalda güçlü bir aday. hemfikir. Yarışma filmlerinin gösterildiği sinema kent merkezine uzak olduğundan için film izlemek için yola çıkan konuklar neredeyse tüm günü burada geçiriyor ve ancak gecenin bir yarısı geri dönebiliyor. Film sayısı arttı 15 film yerine 12 filmle sınırlandırılmış olsaydı yarışma ve 21.00 seansına gösterim konmasaydı (yarışma filmlerinden bahsediyorum, yoksa başka film konabilir elbette) çok daha sağlıklı bir program oluşturulabilirdi. Öte yandan Antalya’daki yarışmanın kaldırılmış olması da tüm sinemacıların Adana’yı tercih etmesine sebep oluyor ve film sayısı da otomatikman artıyor haliyle. Yani durum karmaşık biraz. Adana’da genel kanı ödüller için birkaç filmin öne çıktığı yönünde. Bunlar arasında yurtdışındaki festi vallerde ödüller kazanarak kalitesini kanıtlayan “Kelebekler” ve “Anons” diğerlerinden birkaç adım önde götürüyor yarışmayı. Venedik’ten ödülle döndükten sonra Türkiye’de ilk kez burada izleyiciyle buluşan “Anons” En İyi Yönetmen (Mahmut Fazıl Coşkun) dalında bizce şanslı gözükürken, En İyi Senaryo (Ercan Kesal ve M.F. Coşkun) ve En İyi Görüntü Yönetmeni dallarında da ödüle uzanabilir. Tabii müthiş bir uyum içinde performans sunan oyuncu kadrosuna da özel bir “ensemble” ödülü gelebilir, şaşırmamak lazım. Tolga Karaçelik’in Sundance galibi filmi “Kelebekler” ise hemen her dalda güçlü bir aday. Bartu Küçükçağlayan, Tuğçe Altuğ ve Tolga Tekin’in de oyuncu dallarında adlarını duymamız sürpriz olmaz. l ADANA Kadın oyuncu dalında Damla Sönmez iddialı İlk filmi “Kardeşler” ile Adana’ya gelen Ömür Atay özellikle sinemacılardan sağlam övgüler topladı. Filmde rol alan genç oyuncuların (Ege Yazar, Caner Şahin, Gözde Mutluer) güçlü performansları ise, biraz da yaşlarından ötürü belki, Umut Veren Oyuncu dallarında şanslı oldukları hissini verdi kulislerde. Çağla Zencirci ve Guillaume Giovanetti’nin etkileyici filmleri “Sibel” ise yine oyuncu performanslarının öne çıktığı, sinema diliyle de övgü toplayan bir filmdi. Filmin tüm ana kadrosu çok başarılıydı ama başrolde çok ciddi bir çıkış yakalayan Damla Sönmez’in En İyi Kadın Oyuncu dalının en güçlü adayı olduğunu söylemek çok yanlış olmaz sanıyorum. Hiç konuşmadan, sadece ıslıkla kendini ifade eden Sibel rolünde son yıllarda izlediğimiz en iddialı performanslardan birini verdiğine hiç şüphe yok Sönmez’in. Bu yazının yazıldığı sıralarda henüz izleyiciyle buluşmamış Emre Yeksan imzalı “Yuva” ve Burak Çevik’in bir türlü izleme fırsatı bulamadığım “Tuzdan Kaide”si de dikkat isteyen, ödül listesinde yer alırlarsa şaşırmayacağım filmler. Bakalım Tomris Giritlioğlu başkanlığındaki jürinin tercihleri ne yönde şekillenecek? Reynolds yerine Dern 6Eylül’de hayatını kaybeden ünlü oyuncu Burt Reynolds’ın yarım kalan filmindeki rolü yakın arkadaşı Bruce Dern’ün üstlendiği açıklandı. Quentin Tarantino’nun son filmi “Once Upon A Time In Hollywood”da George Spahn rolünü canlandıran Burt Reynolds filmin çekimleri bitmeden hayata veda edince üstlendiği rol de sahipsiz kalmıştı. Bu rolü, daha önce Tarantino’nun “The Hateful Eight” filminde de rol alan ve Reynolds’un eski arkadaşı Bruce Dern üstlenecek. 1969’da Los Angeles ve civarında geçen filmde Leonardo DiCaprio, Brad Pitt, Margot Robbie, Al Pacino, Kurt Russell, Dakota Fanning, James Mardsen, Michael Madsen, Tim Roth, Timothy Olyphant, Damian Lewis, Lena Dunham, Emile Hirsch, Luke Perry, Scoot McNairy ve James Remar’dan oluşan geniş bir oyuncu kadrosu yer alıyor. Teknolojinin geleceği konuşulacak Digilogue’un her yıl gerçekleştirdiği; bilginin, yaratıcılığın, algoritmaların ve verinin; açık ve kapalı kullanımlarını odağına alan “Digilogue Summit Future Tellers’18”, 1920 Ekim tarihlerinde Zorlu PSM’de gerçekleşecek. “Yeni Öğrenme” (Kişi ve/veya Makine), “Veri Çağında Profil Oluşturma”, “Toplum ve Kültür Üzerinde Algoritmaların Etkisi”, “Dijital Alanlarda Kullanıcının Gizlilik ve Yasal Hakları ile Özgürlükleri” alanında üreten, öğreten ve araştıran isimler Digilogue Summit – Future Tellers’18’de bir araya gelecek. Ayrıntılı bilgi için: http:// www.digilogue.com/ Spike Lee’den tarih Vizyona giren “BlacKkKlansman” gerçek olaylardan hareketle çekildi. Film, Cannes Film Festivali’nde Büyük Ödül’ü kazanmıştı dersleri Filmin notu: 8/10 Bir siyahi, bir Yahudi ve bir neonazi... diye başlasam fıkra anlatıyorum sanırsınız, değil mi? Ama hayır, Spike Lee’nin son filmi “BlacKkKlansman Karanlıkla Karşı Karşıya” tam da bu cümledeki gibi sahnelerle ve hatta daha fazlasıyla bezeli ve fıkra falan da değil. Üstelik her şey gerçek olaylardan hareketle çekilmiş. Genç siyahi bir polis memurunun 1970’lerde gizli görevle ırkçı ve şiddet yanlısı Ku Klux Klan örgütüne sızmasını anlatan film ilk gösterimini Altın Palmiye için yarıştığı Cannes Film Festivali’nde yapmış ve festivalin en önemli ikinci ödülü olan Büyük Ödül ile taçlandırılmıştı. Sürükleyici ve sert Irk meselesine, özellikle de siyahilerin ABD’de uğradığı haksızlıklara, zulme filmlerinde sık sık yer veren, hatta bu uğurda bir hayli militanca bir tavır geliştiren Spike Lee kurmaca ve belgesel sinemada gitgide artan üretkenliğinde politik bir çizgide işler vermeye devam ediyor. Organize suç örgütlerine sızan gizli polis mevzusu olarak ele alındığında birçok benzerini izlediğimiz (“Donnie Brasco”, “The Infiltrator” vb.) “BlacKkKlansman Karanlıkla Karşı Karşıya” (dilimize çevrilirken KKK vurgusu yapabilmek adına tercih edilmiş bu isim) çok sağlam bir politik film olarak da izlenebilir ve Lee’nin bunu tercih ettiğini düşünmek de zor değil. Filmin merkezindeki Ron karakterinin (John David Washington) bir başka polisle yaptığı ve gelecekte ABD’ye Ku Klux Klan Ulusal Direktörü David Duke gibi birinin başkanlık edebileceğine dair sohbetin de aslında bugünlere nereden gelindiğine dair bir Spike Lee analizi olduğunu da burada belirtmek gerek sanıyorum. Bu sohbet gerçekten oldu mu olmadı mı bilemeyiz ama Spike Lee bu sahne ve filmin bitimindeki belge niteliğindeki görüntülerle (geçen yıl gerçekleşen Charlotsville olaylarının görüntüleri çok çarpıcı hakikaten) 45 yıl öncesinden günümüze attığı çengelle belki biraz didaktik kaçsa da önemli bir noktayı vurguluyor ve “geçmişini bilmeyen geleceğini de bilemez” sözünü hatırlatırcasına adeta bir tarih dersi veriyor. “BlacKkKlansman” hem eğlenceli, sürükleyici, hem de sert, hüzün yüklü bir film. Yer yer bir hayli karanlık, yer yer de absürt derecede komik. Denzel Washington’ın oğlu John David Washington ile Adam Driver’ın başrollerini üstlendiği filmde özellikle iki sahnenin çok etkileyici olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Bunların ilki Ron Stallworth’ün ilk gizli görevinde gittiği Kara Panterler buluşmasında Kwame Ture’nin konuşmasını izlediği sahne. Bu sahnede bir yandan Ture’nin konuşmasından pasajlar verirken bir yandan da dinleyicilerin yakın plan yüzlerini gösteren Spike Lee hem Ron’un yeni bir bilinç düzeyine geçişinin altyapısını hazırlıyor hem de aslında izleyiciyi de o salonun bir parçası haline getiriyor. İkinci etkileyici sahne ise filmin sonlarına doğru kısacık Jerome Turner rolünde karşımıza çıkan efsanevi siyahi müzisyen Harry Belafonte’nin bir linci anlattığı bölüm olarak geliyor perdeye. Haftanın en iyilerinden Yoğun bir hüznün hâkim olduğu bu sahne de absürt anların yaşandığı bir başka sahneyle paralel olarak kurgulanınca izleyicinin katharsisten uzaklaştırıldığı ilginç bir bölüme dönüşüyor. Her iki sahne de Spike Lee’nin ustalığının birer göstergesi olarak hafızlarda kalıyor sonuçta. Laura Harrier, Robert John Burke, Alec Baldwin, Topher Grace gibi isimlerin de rol aldığı “BlacKkKlansman” haftanın en iyilerinden. kültür 15 Taner Öngür & 43,75 “Sayko Ana” (Tantana Records) Taner Öngür’ün Taner Öngür & 43,75 adlı proje topluluğunun ilk meyvesi, kayıp İstanbul şarkılarından oluşan “Elektrik Gramofon” yakın zamanda çıkmıştı. Heybeliada’da kaydedilen yeni albüm “Sayko Ana”nın kadrosunda iki değişiklik var: gitarcı Haluk Önol baki kalmış, basa Arif Ortakmaç, davula da Orçun Baştürk geçmiş. Plak formatında ceman (250 şeffaf turuncu, 500 siyah olmak üzere) 750 adet basılan ve “saykodelize edilmiş türküler” alt başlığıyla piyasaya sürülen albüme adını veren Sayko Ana, Taner Usta için Kibele misali bir sembol; Anadolu’nun tüm kültürlerini ve halklarını temsil eden, içinde tüm güzellik ve hinlikleri bir arada barındıran üretken ve yaşlı bir kadın. Bu münasebetle de dokuz parçalık repertuar sözleri eğlenceli ve taşlamalı; mizah yüklü; coşkulu, hüznünü yaşama sevinci ve zekâsıyla boğmuş türkülerden oluşuyor. Ekip büyük bir ritim zenginliği içinde yorumluyor bu türküleri, alabildiğine eğlenerek... Progresif rock ve Avrupa ortaçağ çalgıcıları (minstrel) etkileri var yorumlarda. O yüzden Taner Usta iki işi birden gerçekleştiriyor burada; az bilinen güzel türküleri “saykodelize” ederek yeni kuşaklar için gün ışığına çıkarırken, Anadolu Pop kataloğunu da genişletiyor. Gözyaşı Çetesi “Karar” (Tantana Records) Gitarda Faruk Kavi, tuşlu çalgılarda Barış Çakmakçı, basta Umut Arabacı, davulda Sinan Tınar, vurmalılarda Anıl Dağ ve vokalde Pınar Balcı... Bu elemanlar çaldıkları her yerde iyi performanslar sergileyen genç kuşak müzisyenler. Ancak en iyi ortak kimyayı Gözyaşı Çetesi çatısı altında yakalamışlar; bireysel beceriden kolektif oyuna geçmişler. “Garip Davam” adlı ilk albümlerini 2016 Eylül’ünde yayımlayan Gözyaşı Çetesi, ikinci albüm “Karar” ile yeni buluş ve gelişmeleri kişisel derinliklerle harmanlayan bir topluluk olduğunun sağlamasını yapıyor. Laika, Pram, Mouse on Mars, Stereolab; bu etkileri eklektik biçimde bir arada taşımalarına rağmen topluluğu özgün yapan epey bir başlık var; etkilendikleri dönem ve türe körü körüne saplanıp taklit etmeden, yeniyi eklemeyi önlerine hedef olarak koymaları; yakın geçmiş ile bugün arasında (elektronikten progresif ve saykodeliğe) uzanan etkileyici atmosferleriyle geniş bir sonik palete sahip olmaları gibi... Bu topluluk bazen şüpheci ve isyankâr, bazen ruhani ve semavi; ama her koşulda Munch’un “Çığlık” tablosunu hatırlatırcasına düşündürücü. Gözyaşı Çetesi’nin her parçası, distopik bir filmin bitiminde yazılar yukarıya çıkarken çalınacak şarkı olabilir. Kadıköy’de tiyatro şenliği Kadıköy Belediyesi desteğiyle Kadıköy Tiyatroları Platformu’nun düzenlediği 3. Kadıköy Tiyatro Şenliği yarın başlıyor. Oyuncular saat 17.30’da tiyatro severleri bu kez yanlarına alıp Ali Suavi Sokak’tan (Sanatçılar Sokağı) Mehmet Ayvalıtaş Parkı’na yürüyecek. Keyifli yürüyüş ve açılış konuşmaları sonrası Emre Tandoğan, Cihan Mürtezaoğlu ve Komik Günler konser verecek. Şenliğin kapanışı da 16 Ekim’de Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nde Teoman Kumbaracıbaşı konseriyle yapılacak. Bu yıl üçüncüsü düzenlenecek Kadıköy Tiyatro Şenliği’nin adı “Bir Başkadır Kadıköy’de Tiyatro” olarak belirlendi. 1 Ekim’de başlayacak şenlikte 12 yetişkin, 4 çocuk oyunu, 2 belgesel seyirciyle buluşacak. Şenlikte ayrıca iki de atölye yer alıyor. Şenlikte yer alan bütün oyunların fiyatları da sabit; yetişkin 30, çocuk oyunları ise 25 lira. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle