19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 10 Eylül 2018 4 haber EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: FUNDA YAŞAR ER İzmir’in kurtuluşunun 96. yıldönümü, binlerce kişinin katıldığı coşkulu 96 yıletkinliklerle kutlandı önceki gibi… Kani Beko, Muharrem İnce ve Aziz Kocaoğlu, etkinlikleri birlikte izledi. İzmir’in kurtuluşunun yıldönümü etkinliklerinde binlerce yurttaş tek yürek oldu. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Kocaoğlu, ‘İzmir’i sevmek Türkiye’yi sevmektir’ dedi Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın zaferle taçlanmasının simgelerinden İzmir’in kurtuluşunun 96. yıldö vam edildi. İzmir Valisi Erol Ayyıldız, Ege Ordu ve Garnizon Komutanı Orgeneral Abdullah Recep’in de yer aldı nümü, kentte binlerce kişinin katıldığı ğı programda konuşan İzmir Büyük coşkulu etkinliklerle kutlandı. İzmir’in bağımsızlık yolundaki direniş destanının simge kenti olduğuna dikkat çeken Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, “Ne güzeldir bugün İzmir’de olmak... İzmir’i sevmek, Türkiye’yi sevmektir” diye konuştu. Kutlamalar sabahın erken saatlerinde, 96 yıl önceki gibi Zafer Yürüyüşü’yle başladı. Türk Ordusu’nun 9 Eylül 1922’de İzmir’e girerken kullandığı güzergâh üzerinde düzenlenen yürüyüş, Basmane Karakolu önünden Cumhuriyet Alanı’na kadar sürdü. 350 metre uzunluğundaki Türk bayrağını taşıyan binlerce İzmirliye, Kocaoğlu’nun yanı sıra, CHP’nin şehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu yaptığı konuşmada şunları söyledi: “9 Eylül’ü sıradan bir gün olmaktan çıkaran, yalnızca kentimizdeki işgalin sonlandırılması değil. İzmir’in kurtuluşu, aynı zamanda Türkiye’nin kurtuluşu; özgürlüğümüzün dosta düşmana ilanıdır. İzmir, bağımsızlık yolundaki direniş destanımızın simge kentidir. Bizim için İzmirli olmak ve İzmir’de yaşamak çok özel bir anlam taşır. Biliriz ki, bir ülkeyi sevmek, Bugünleri bize bahşeden, başta ulu ön derimiz olmak üzere, bu vatan uğru na savaşan cesur ve onurlu şehitleri mizin ve gazilerimizin aziz hatıraları önünde saygıyla, minnetle eğiliyoruz. 9 Eylül’ümüz kutlu olsun. Yaşasın İz mir; Yaşasın demokratik, çağdaş ve la Etkinlikler kapsamında ik cumhuriyetimiz, Yaşasın Türkiye yapılan miz!” folklor ve dans gösterileri ilgiyle izlendi. Program kapsamında, İzmir Devlet Opera ve Balesi Çocuk Korosu eşliğinde Kül tür Mo Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İn önce yaşa ce, Atatürkçü Düşünce Derneği Genel dığı ken Başkanı Süheyl Batum, milletvekille ti sevmekle ri, belediye başkanları da eşlik etti. İz başlar. İzmir’i sevmek, mir Büyükşehir Belediye Bandosu’nun Türkiye’yi sevmektir... marşları eşliğinde yürüyen kitleye, Mustafa Kemal Atatürk’ün çevredeki yurttaşlar da alkışlarla des kenti İzmir olarak, O’nun tek verdi. Yürüyüş sonunda alandaki bize çizdiği bu rota doğrul Atatürk Anıtı’na çelenkler sunuldu. tusunda, yarınlara güven Törenlere Cumhuriyet Alanı’nda de le ve coşkuyla yürüyoruz. Zafer Yürüyüşü’ne katılan İzmirliler 350 metrelik Türk bayrağı taşıdı. dern Brass Ensemble Orkestrası sahne aldı. Alanı dolduran İzmirliler hep bir ağızdan İzmir Marşı’nı söyledi. Kutlamalar kapsamında öğleden sonra da Solo Türk ve Türk Yıldızları’nın Kordonboyu ve İzmir Körfezi üzerindeki gösterisi ilgiyle izlendi. İnce: Var gücümle çalışacağım Öte yandan gün boyu kurtuluş günü programlarına katılan Muharrem İnce, gazetecilerin “Yerel seçimlerin ardından yeniden kurultay çalışması olacak mı” sorusuna “Dereyi görmeden paçaları sıvama. Önce bir yerel seçimi gör” yanıtını verdi. İnce, “Ben gençlik kolu başkanıyım, ilçe sekreteriyim, il başkanıyım, parti meclis üyesiyim, grup başkanvekiliyim, milletvekiliyim. 40 senem bu partide geçti. Yerel seçimlerde partimizin 1 oy fazla alması için var gücümle çalışacağım, ne gerekiyorsa onu yapacağım” dedi. l İZMİR / Cumhuriyet 9 Eylül: İşgalin Sonu, Yeni Türkiye’nin Başlangıcı ALEV COŞKUN Milli Mücadele’nin sonucunu belirleyen “Büyük Taarruz” Başkomutan Mustafa Kemal tarafından yönetildi. 30 Ağustos sabahı başlayan bu meydan savaşı sonunda işgal ordusunun beş tümeni tutsak alınıp, yok edildi. Başkomutan’ın verdiği “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri” komutuyla Kuvayı Milliye ordusu İzmir’e doğru ilerliyordu. 9 Eylül 1922’de Türk birlikleri İzmir’e girdi. İzmir 3 yıl 4 ay sonra yabancı asker işgalinden kurtarılıyordu. 10 Eylül günü Başkomutan Mustafa Kemal, yanında Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak, Batı Cephesi Komutanı İsmet İnönü ile birlikte İzmir’e girdiler Kuşkusuz, coşkulu anlar yaşanıyordu. TBMM orduları yabancı askeri uzmanların raporlarını altüst etmişti. Yunan siperleri geçilemez diyen askeri stratejilerin tersine, işte 15 günde bütün mevziler alınmıştı. Limanda İngiliz donanması Ancak İzmir Limanı’nda İngiliz, Fransız savaş gemileri bekliyorlardı. Acaba yeni ve daha kapsamlı bir savaş başlayabilir miydi? Geniş düşünenler bu seçenekleri de tartışıyorlardı. 9 Eylül 1922’de İzmir’in işgalden kurtuluşu gerçekleşmişti ama çoğu insanda tereddütler, kuşkular egemendi.  O günlerin Kuvayı Milliyeci yazarı Falih Rıfkı Atay’ın 9 Eylül’le ilgili olarak ünlü kitabı “Çankaya”da yazdıkları çok ilginçtir. O satırları her okuyuşumda hüzünlenmiş, heyecanlanmış, çok düşünmüşümdür. 9 Eylül başarısını İstanbul’da duyan iki genç Kuvayı Milliyeci gazeteci Falih Rıfkı Atay ve Yakup Kadri Karaosmanoğlu, hemen karar verirler... İzmir’e gideceklerdir... Sözü Falih Rıfkı’ya bırakalım. Masasının üzerindeki eski belgeye bakıyor ve şunları yazıyor: “Sanatı: Gazetecilik. Nereye gideceği: İzmir, 9 Eylül 338 tarihli yolculuk vesikam şimdi masamın üstünde. Arka sayfasında fesli resmim ve biri Fransızca, biri İngilizce iki vize var. Sözde kendi memleketimizdeyiz. Yakup Kadri ile beraber Paquet Kumpanyası’nın Lamartine vapurundayız. Ta Kadifekale’de Türk bayrağını görünceye kadar İzmir’e çıkıp çıkmayacağımızı bilmiyorduk. Eğer bir gecikme olmuşsa, vapurda kalacaktık.” (Çankaya, 371) Kadifekale ve Türk bayrağı Şu cümle her şeyi apaçık anlatmaya yeterlidir. “...Ta Kadifekale’de Türk bayrağını görünceye kadar İzmir’e çıkıp çıkmayacağımızı bilmiyorduk... Eğer bir gecikme olursa vapurda kalacaktık..” Bu cümlede, hüzün var, tereddüt var, aynı zamanda gerçekçilik var. O günlerin havasını tam olarak aktarıyor. Falih Rıfkı’yı okumaya devam edelim: “Limanda derin bir sessizlik. Zırhlıları ile kruvazörleri ile torpidoları ile İngiliz donanması orada... Lamartine vapurunun Akdeniz memleketlerine gidecek bütün yolcuları da içlerinden konuşmakta. Bazılarının sözlerini bakışlarından işitiyorum: ‘Zavallı şehir, yine mi Türklerin eline geçti?’ Bir motorla neşeli birkaç Türk subayı geldi. Güvertede Yakup ile benim vesikalarımıza baktılar. İsimlerimizi de tanımış olmalı idiler. Hemen izin verdiler. Rıhtım boyunda kapı eşiklerine çömelen silahlı askerlerle karşılaştık. Yüzleri güneş yanığı, üstleri başları toz içinde, hepsi taze zafer tütüyor. Fakat bir savaştan değil, bir trenden çıkmış gibi sade ve gösterişsiz bir halleri var.” (Çankaya, 371) 24 saat notası Limandaki İngiliz donanması Mustafa Kemal’i rahatsız ediyordu. 24 saatte karasularımızdan çıkması için, donanma komutanı Amiral’e nota göndermeye karar verdiği zaman, kimileri, “İşte şimdi başımızı belaya sokacak, bizi İngilizlerle savaşa tutuşturacak” demeye başladılar. Oysa Mustafa Kemal “sağduyu”, “ihtiyat”, “tedbir” denilen kavramları çok iyi bilen, ancak sonuç almak için stratejik zamanı çok iyi değerlendiren bir komutandı. Nereye kadar gideceğini bilen bir strateji ustasıydı. Herkes yay gibi gergindi. Ama 24 saat içinde İngiliz donanması limandan çıkıp açık denize yol almıştı... İstanbul işgal altındaydı, Mustafa Kemal ordulara İstanbul yönünde hareket emri vermişti. İstanbul’daki Fransız Yüksek Komiseri General Pelle acele İzmir’e gelmişti. “Ordularınızı durdurunuz, tarafsız bölgeye girmeyiniz” diyordu. Zafer kazanmış ordu Mustafa Kemal’in yanıtı yine çok anlamlı ve çok stratejikti. Şöyle ki: “Zafer kazanmış ordularımızı daha uzun süre nasıl tutabilirim? Bunun tek yolu vardır. Bir an önce ateşkes yapılmalıdır.” Oysa o sırada ordunun büyük bölümü İzmir önlerindeydi, ufak bir bölümü de İstanbul’a doğru yönelmişti. Atatürk’ün etkin davranışı, emperyalistleri Mudanya ateşkes görüşmelerine götürdü. 9 Eylül 1922, Türk halkı için yepyeni bir sayfanın açılışının tarihidir. 9 Eylül’ü, Mudanya Ateşkesi, padişahlığın kaldırılışı, Lozan Barış Antlaşması ve Cumhuriyetin kuruluşu izleyecektir. 9 Eylül 1922 sadece emperyalist işgal güçlerinin püskürtülmesi değil, yeni ve çağdaş Türk toplumuna giden yolun çok önemli bir sınır taşıdır. Uygar toplum olamamak... Derdimiz budur. Bahariye’de (Kadıköy) açtığım ilk muayenehanemin üst katında bir Rum ailesi oturuyordu. Hâlâ da oradalar. Bir gün geçmişin 67 Eylül olaylarına ilişkin kısaltılmış anılarında ‘o saldırı gecesinde çocuklarını üst kattaki Türk komşularına vermek istediklerini’ anlattılar. Türk komşuları çocuklarını almamışlardı, çünkü onlar da korkuyorlardı. Şimdi çocukları büyümüştü, o günler geçip gitmişti. Ben utanmıştım. O günler de geçip gitmemişti, geçip gitmeyecekti. O nefret, o düşmanlık, o saldırma, yakıp yıkma sürüp gidecekti. Uygar toplum olamamak. Derdimiz budur. Mustafa Kemal’in derdi de buydu. Tarihe meraklıydı. Sürekli okuyordu. Tarih boyunca özgür düşüncenin önüne dikilen setin dogmalar olduğunu görüyordu. ‘Milliyetçi muhafazakâr’ etiketi altında gizlenen dogmalara dayalı uygarlık karşıtı toplum modelinin kolay yönetilirliği, günün dinci iktidarlarının dayanağıdır. Mustafa Kemal’in sürekli dikkat çektiği tehlike budur. Onun derdi de uygar bir toplum yaratmaktı. Düşünceden duyguya, dilden sanata, bilimden eğitime, tarımdan endüstriye kadar her alanda akılcı, modern tekniğe dayalı uygar bir toplum kurmak. Laiklik bu toplumun yaşam rehberidir. Dinlerin, mezheplerin, tarikatların, cemaatlerin bir toplumu bölmesini, toplumun çatışmasını önleyecek olan laikliktir. Laik olmayan uygar olamaz. Uygarlık hedefinden her sapış, zaman kaybıdır, enerji kaybıdır, insan kaybıdır. Bizim derdimiz, uygar insan uygar toplum olmaktır. Ve elbette eğitim. HHH Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Ziya Selçuk çok olumlu karşılandı. Kendisini tanımıyorum ama hakkında iyi şeyler duyuyorum. Okul müfredatına Atatürk bilgileri ve ulusal günler takvimi eklenmiş. Bu da iyi bir gelişme. Ama Prof. Dr. Ziya Selçuk da iyi bilir ki, Atatürk ve ulusal günler bir anma konusu ve kutlama olgusu değildir. Eğitimde Atatürk, ‘eleştirel düşüncenin eğitim sürecine egemen olması’ demektir. Çünkü Atatürk; akıldır, tartışmadır, sorgulamadır, seçenekleri bulmadır ve aklın yolunu seçmedir. Eğitimde bunları bütün süreçte geçerli bir yöntem olarak kabul edip uygulamazsanız Atatürk’ü geçmişte yapıldığı gibiezberletmek, onu anlamak değildir. Şimdi anaokullarından başlayarak, ilköğretimde, ortaöğretimde, yükseköğretimde bu ‘eleştirel düşünce yöntemini’ uygulamaya sokun, biz de sizi alkışlayalım. Anaokullarına sokulan Kâbe maketlerini başları örtülmüş yavrucuklara döndürtüp duran zihniyeti kaldırın, bu uygulamaları durdurun, yapanları soruşturun. İnsanın kutsal inanma hakkını sömürüp yarışmalara çeviren zihniyeti ilköğretimden, ortaöğretimden kaldırın, biz de sizi alkışlayalım. Ulusal günleri kutlamak mı? Çok güzel. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı ulusal egemenliğin yüreği olan Büyük Millet Meclisi’nin yetkilerini anlatarak kutlayın, ‘çocuk bayramı’nın çocuklara emanet edilmiş laik Cumhuriyet olduğunu anlatın. 19 Mayıs’ın neden 19 Mayıs 1919 olduğunu anlatın. 19 Mayıs 1919’da ne olmuştu? Anlatın. 26 Ağustos 30 Ağustos neden kutlanıyor? Anlatın. Çanakkale zaferi nedir, nasıldır, ne olmuştur, anlatın. 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet nasıl kuruldu, anlatın. Saltanat ve halifelikten Cumhuriyete neden geçildi, anlatın. Tarihi yapanları, tarihi yazanları anlatın ki bu ülkenin evlatları tarihi unutturmak isteyenleri de tanısın. Bunları yapabilir misiniz? Bunları yapabilirseniz Sayın Bakan, gerçekten iyi şeyler yapmış olursunuz. Eğer yapamazsanız ülkemizin kayıplarına bu dönem de eklenir. Uygar olabilmek işte böyle bir şeydir. Derdimiz de onun için budur... Ertuğrul Gazi Söğüt’te anıldı Bilecik’in Söğüt ilçesinde düzenlenen “737. Söğüt Ertuğrul Gazi’yi Anma ve Yörük Şenlikleri”nde konuşan TBMM Başkanı Binali Yıldırım, “Şunu dost ve düşman herkes bilsin, paramız, ekonomimiz üzerinden yapılan operasyonlar, kurulan oyunlar mutlaka bozulacaktır. Zorluk çekeceğiz ama güçlünün hukukunun yerini haklının hukuku mutlaka alacaktır” dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da yayımladığı mesajda “Bu topraklarda Ertuğrul Gazi’nin temelini attığı, milletimizin asırlardır üzerine titreyerek bugünlere getirdiği emaneti, Allah’ın izniyle, bizden sonraki nesillere daha ileriye taşımış bir şekilde teslim etmekte kararlıyız” dedi. l Haber Merkezi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle