19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 10 Eylül 2018 EDİTÖR: MÜNEVVER OSKAY / ELİF TOKBAY haber 3 Çok 280/1 8 0 300/2 2 0 280/1 8 0 290/2 1 0 300/1 6 0 270/1 3 0 240/1 1 0 250/1 3 0 310/2 2 0 280/1 9 0 260/1 6 0 310/2 3 0 210/2 3 0 290/2 2 0 220/9 0 250/1 1 0 220/1 2 0 290/1 4 0 170/1 2 0 300/1 8 0 250/2 2 0 280/2 5 0 TARİHTE BUGÜN 1920: Türkiye Komünist Partisi (TKP) Baku’da kuruldu. 1921: Sakarya Savaşı’nda Türk karşı taarruzu başlatıldı ve Duatepe alındı. 1943: İstanbul Kapalıçarşı’da çıkan yangında 200’den fazla dükkân yandı. 1974: İstanbul’da Haliç Köprüsü hizmete girdi. ‘özel’ talan Özel orman alanına inşa edilecek 553 villayı 3. havalimanı projesini de yürüten, AKP’ye yakın Kalyon İnşaat yapacak Cumhuriyet’in dünkü sayısının manşetinde yer alan İstanbul, Beykoz Dereseki’de yeşil alan talanıy la yeni bir ayrıntı ortaya çıktı. Yasaya gö re yüzde 6 oranında yapılaşmaya izin ve rilen özel orman alanına 553 villa inşa edecek olan ZRS Yapı’nın, AKP’ye yakınlı ğıyla bilinen ve 3. havalima nı projesini de yürüten Kal yon Gayrimenkul yatırım iştiraki olduğu ortaya çık tı. Özel orman alanının sa hipleri KİPTAŞ ile İBB’nin HAZAL OCAK CHP’li meclis üyesi Mehmet Berke Merter’in ailesi. İşler çabuk çözüldü Arazinin hemen bitişiğindeki, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın damadı, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ’ın kurduğu Nun Eğitim ve Kültür Vakfı’nın sahibi olduğu “Nun Okulları’’nı da Kalyon Gayrimenkul yatırım iştiraki RSY İnşaat yapmıştı. 553byuvaipalılllaaancaak Eski CHP İBB meclis üyesi Hüseyin Sağ 2007 yılında aynı araziye ilişkin Kosifler Oto BMW Bayii ile KİPTAŞ’ın benzer teklif getirdiğini belirterek “İBB o dönem bu teklifi reddetti. Yapılmadı. Daha sonra bakanlık devreye girdi. ZRS yapı da devreye girince işin şekli değişti ve çabucak işler çözüldü” dedi. ÇED bekleniyor Beykoz’da toplam 2 milyon 470 bin 186 metrekarelik tarla ve özel orman vasfındaki alanına Orman ve Su İşleri Bakanlığı’ndan alınan ön izinler doğrultusunda yapılacak 553 adet villa için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na 13 Temmuz’da başvuru yapılmıştı. Bakanlık da villa projesini uygun bularak Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) sürecini başlatmıştı. ÇED kararı önümüzdeki günlerde belli olacak ancak proje tanıtım dosyasını hazırlayan ve projenin inşaatını yapacak ZRS Ya pı İnşaat Ticaret A.Ş’nin yönetim kurulu üyeleri arasında 3. havalimanı projesini de yürüten Kalyon İnşaat Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ömer Faruk Kalyoncu da yer alıyor. Yüzde 6 sınırı var Bakanlığa sunulan proje tanıtım dosyasındaki bilgilere göre projenin yatırım bedeli 481 milyon lira. Dosyada ZRS Yapı İnşaat Ticaret A.Ş, Beykoz Dereseki köyü ve Gümüşsuyu köyü sınırları içinde 2 milyon 470 bin 186 metrekare üzerinde 364 bin 715 metrekare kapalı inşaat yapmayı plan lıyor. Projede 553 adet villa; “bodrum kat+ zemin kat+ 1 kat” olarak planlandı. Proje kapsamında 214 bin 606 metrekare yol ve 2 milyon 62 bin 176 metrekare yeşil alan ayrıldı. Yasaya göre özel ormanda yüzde 6 oranında yapılaşmaya izin veriliyor. Proje kapsamında ayrıca 1 spor merkezi, bir spor kulübü, 20 konaklama tesisi, 13 adet spor tesisleri, 30 dükkân, 20 restoran, bir süpermarket, 75 adet ofis, bir adet otopark, bir cami, bir ilkokul, bir adet ortaokul, 1 lise yapılması öngürülüyor. Yapılaşma ön izin sahası içerisinde binlerce ağaç yer alıyor. l İSTANBUL BIÇAKLA SALDIRDI Şeytanım deyip 2 kişiyi öldürdü Ankara Etimesgut’ta, durakta otobüs bekleyen vatandaşlara “Siz Müslüman mısınız” diye soran Hakkı Ç, “Müslümanız” cevabını alınca “Ben de şeytanım” diyerek 4 kişiye ekmek bıçağıyla saldırdı. Saldırıda 2 kişi hayatını kaybederken, 2 kişi yaralandı. Mert K., Hayrullah A. ve ismi belirlenemeyen 2 kişi bıçak darbeleriyle yaralandı. Hakkı Ç., yere yığılan Mert K. ve Hayrullah A’yı bıçaklamaya devam etti. Çevredeki vatandaşlar durumu hemen polis ve sağlık ekiplerine bildirdi. Kısa sürede olay yerine intikal eden sağlık ekipleri, ağır yaralanan Hayrullah A. ile ismi belirlenmeyen 2 kişiyi hastaneye kaldırırken, Mert K’nin olay yerinde hayatını kaybettiğini belirledi. Hastaneye kaldırılan Hayrullah A’nın ise yolda tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadığı öğrenildi. Hakkı Ç. çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi. l İHA Yatta cinayet Üvey kardeşlerin alacak kavgası kanlı bitti AĞABEYİNİN KESTİĞİ AĞACIN ALTINDA KALDI Ordu’nun Ünye ilçesi Saraycık Mahallesi’nde ağabeyi ağaç kestiği sırada yakınında olan 22 yaşındaki Zeynep Gümüş, devrilen ağacın altında kalarak ağır yaralandı. Ünye Devlet Hastanesi’ne kaldırılan genç kız, yapılan mü Zeynep Gümüş dahalenin ardından Ordu’ya sevk edildi. Yoğun bakıma alınan Gümüş, doktorların tüm müdahalesine rağmen kurtarılamadı. Zeynep Gümüş’ün bugün Saraycık’ta toprağa verileceği öğrenildi. l İHA Beşiktaş Bebek’te yatla denize açılan 2 üvey kardeş arasında kavga çıktı. Silahların kullanıldığı kavgada küçük kardeş hayatını kaybetti. Zanlı, yat kıyıya yanaşır yanaşmaz gözaltına alındı. Olay önceki gün saat 11.00 sıralarında yaşandı. Bebek’ten kiraladıkları yat ile denize açılan Yusuf Dörtlemez ve Selçuk Nurdoğan Boğaz turu yaptı. İki üvey kardeş arasında alacak verecek meselesi yüzünden tartışma çıktığı, itişmelerin başlamasıyla Nurdoğan’ın üstünde taşıdığı tabancayı çekerek üvey kardeşi Dörtlemez’e ateş ettiği belirtildi. Açık denizde olayı gören diğer teknelerdeki yurttaşlar durumu polise bildirdi, zanlı da kardeşini vurduktan sonra tabancayı denize attı. Yat kaptanı yatı Bebek İskelesi’ne yanaştırdı. Beşiktaş İlçe Emniyet Müdürlüğü ekipleri cinayet şüphelisi Nurdoğan’ı yat kıyıya yanaşır yanaşmaz gözaltına aldı. Yat kaptanı M.C. de ifadesi için polis merkezine götürüldü. Ekiplerin 4 saat süren incelemelerinin ardından ceset morga kaldırılırken polisin olay sonrası başlattığı soruşturma sürüyor. l DHA Kalacak bir türkü söyler gideriz A slında bugünkü yazım, “Durmanın ve susmanın gücü” başlığı altında, sevgili dostum Barbaros Şansal’ın Kıbrıs’ta maruz kaldığı “sıradan faşizm” üzerine olacaktı. Ya da faşizmin nasıl gündelik hayatımızın “yeni normal”i haline geldiği üzerine bir yazı diyelim!.. Barbaros’un avaz avaz zehir saçan bir ağız karşısında o muhteşem “duruş ve susuş” ile nasıl “panzehir” ürettiğine dair bir yazı… Nasıl bazı sorular karşısında susmak en doğru cevapsa, kabasaba, karazorba cehaletin çirkef şovenliği karşısında da korkmadan, kaçmadan ve “saldırganlık” oyununa gelmeden “dimdik susmak” güçlülüktür diyecek bir yazı… Bunu yazamadım (ya da işte bu kadarcık yazabildim!) ve bir “Veda” yazısıyla karşınızdayım!.. HHH Cumhuriyet gazetesinde yönetim değişti; benim bu gazeteyle bir yazar olarak bağımın kurulmasından çok öncelere giden uzun, tatsız, çirkin ve ne yazık ki aralarında dost, kardeş, ağbi bir dizi insana son iki yılda büyük bedel ödetmiş bir çekişmenin son durağı mahiyetinde… Ve ben, Cumhuriyet’le yazarlık bağı kurduktan sonraki süreçte yaşadıklarım, tanık olduklarım, gözlemlediklerim doğrultusunda kararımı ayrılmaktan yana veriyorum. Yaklaşık 3 buçuk yıl Cumhuriyet’in ekmeğini yedim. Cumhuriyet beni Türkiye’de çok geniş bir kamuoyu ilgisine açtı, müthiş bir okur sevgisine kavuşturdu. Bir sosyal bilimci olarak hep dediğim gibi, hayatın içinde olup bitenleri yıllarca üniversiteye nasıl taşıdıysam, üniversitede öğrendiklerimi de (kavram, kuram, yöntem) hayata, topluma, halka taşıma imkânını en yoğun, en etkin, en saygın şekilde veren “ocak” oldu bana Cumhuriyet… Evladıma bırakacağım en kıymetli miras bu!.. HHH Dolayısıyla ben de aynen Murat’ın (Sabuncu) yaptığı gibi, ne oldu, neden oldu, nasıl oldu, kim haklı, kim haksız, yanlış, kusurlu ve benzeri konulara bu aşamada hiç girmeyeceğim. Ancak iki gündür gerek yeni yönetimle irtibatlı gerekse de çok daha zorlayıcı şekilde okurlarımdan gelen “Gitme kal” çağrıları karşısında; yaşanmış olanlar üzerinden Cumhuriyet’e zarar verecek hiçbir gerekçe öne sürmeksizin sadece bir tek söz söylemek istiyorum: Ahde vefa diye bir şey var. Bana Cumhuriyet’in yolunu Can Dündar açtı. Can, benim 45 yıllık arkadaşım; sokaktan, mahalleden, okuldan… Benim mazim o ve mazisi olmayanın istikbali olmaz. Murat Sabuncu da gazeteciliğe 2003’te adımımı attığım ilk yıl Milliyet binasında hep siyahlı ya da “lacili” takım elbisesiyle bir eli cepte “sevimli bir ciddiyet” içinde aşağı yukarı dolaşırken karşıma çıkmış bir güzellik, ve dostluğumuzu o günden bugüne taşıdık. O da gazetecilik pratiğinde bir başlangıç siması benim için… Ben Cumhuriyet’te acısıyla tatlısıyla, bazen kol kırılıp yen içinde kalacak şekilde Can’la, sonrasında da Murat’la ve tabii Akın Atalay’la Orhan Erinç’le çalıştım. Şimdiki yönetim değişikliği de malum, bu ekibin tasfiyesi olarak değerlendirilmekte. Ben onlarla birlikte ayrılmaktan yana kullanıyorum tercihimi ve adeta etin tırnaktan ayrılmasının karşılığı olabilecek bir duygusal acıyla okurlarımdan haklarını helâl etmelerini diliyorum!.. HHH Hayata yazarak müdahale etme arzu, telaş ve aşkında iki dinamik kalemimin akışında belirleyici oldu diyebiliyorum: Antropolojik bilgi ve sosyalist ahlâk… “Ötekinin bilimi” demek olan antropolojiden “öteki” olanı sadece tanımayı bilmeyi değil, sevmeyi öğrendim; ayrıca hiçbir şeyi ve hiç kimseyi yargılamamayı, ama anlamayı da… “İnsan toplumsal varlıktır” ilkesinden beslenen, “insan, insanın kurdu” değil, “dostu”dur inancına yaslanan sosyalist ahlâkın sacayağını da paylaşma, duygudaşlık (empati) ve diğerkâmlık olarak oturtuyorum. Elbette insanız ve insani zaaflar, kusurlar, yanlışlar bizim de kapımızı çalmıştır; ancak eğer bugün yeni işbaşına gelmiş yönetimin yanında olanlar da dâhil, Cumhuriyet okur yelpazesinin farklı hatta birbirine aykırı dilimlerinin hepsinden yazarlık pratiğim doğrultusunda takdir ve sevgi görmekteysem bunun övüncünü bu iki dinamiğin hayatımdaki yerine borçlu olduğum kanısındayım! Bundan böyle de insanlık serüvenimde bu iki dinamik doğrultusunda aynı minval üzere yol almak, ahdimdir!.. HHH Okurlarımdan koptuğum için üzgün olduğum kadar, bir “evlat”tan kopma hüznü de var içimde. “Cumhuriyet PA7AR” o… Cumhuriyet PA7AR, bana muazzam bir deneyim, daha doğrusu “imkânsız”ı yaşattı: “Annelik” deneyimi, duygusunu… Cumhuriyet PA7AR, arkadaşlarımızın hâlâ zindanlarda çile doldurduğu bir dönemde gazetenin içinde bulunduğu maddimanevi sıkıntılara bir nefes sıhhat olsun diye yokluktan var edildi. O dönemin gazete yönetiminin ifadesiyle “olmayan bir para” ile çıktı. Bu yüzden tamamen gönüllüce benim çağrıma kulak veren hocalarımdan dostlarıma, öğrencilerime ve kendi içinde pıtrak gibi çoğalan yeni yeni isimlere açılan yelpazede bir “güzellikler ordusu” ile “doğurdum”, “besledim”, “büyüttüm” PA7AR’ı… Onunla “Annelik” nedir, deneyimledim, böylece “daha tam insan” oldum ya, ölsem de gam yemem çok şükür!.. O, Cumhuriyet’te benden geriye kalan bir türkü olsun!.. Böyle diyelim ve okurlarımın yazarken şiirin cazibesine sık sık nasıl tutulduğumu bildikleri üzere, Özdemir Asaf’ı sonsuzluktan çağırıp Cumhuriyet öykümüzü “şiir”e dönüştürerek noktalayalım; tekrar görüşmek üzere diyerek, dileyerek!.. “Neler gördük neler bu güne kadar Daha gidilecek yerlerimiz var Bizi buralarda bırakamazlar Kalacak bir türkü söyler gideriz.”  C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle