18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR 12 Yüzyüzeyken Konuşuruz ve Emre Aydın yeni teklilerini yayımladı Emre Aydın’ın yeni İngilizce tekli çalışması “I Don’t Wanna Fall Down” dün tüm dijital platformlarda dinleyicilerle buluştu. Şarkı, sanatçının daha önce yayımladığı ‘Falling Down’dan sonraki ikinci İngilizce şarkısı olma özelliğini ta şıyor. Son dönemin takip edilen gruplarından Yüzyüzeyken Konuşuruz ise, geçen şubat ayında yayımlanan son albümleri “Akustik Travma”nın ardından yeni bir tekli çalışması olan “Boş Gemiler” ile dinleyicileri buluşturdu. EDİTÖR: ORHUN ATMIŞ TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN [email protected] Cuma 31 Ağustos 2018 Amerikan sinemasının75. Venedik Film Festivali’nden notlar: farklı çehreleri... Festivalin içeriğinden ve genel çizgisinden sorumlu Alberto Barbera, Amerikan sinemasıyla yaşadıkları balayının, bir noktada takvimin itici gücünden kaynaklandığını itiraf ediyor: “Son birkaç yıl içinde sinema hızla değişti. Pazar koşulları da çok değişti. Oscar ödülleri zamanlama konusunda giderek belirleyici olmaya başladı. Bu nedenle takvim bizim için çalışıyor! Şubat ayında ödül yarışına girecek büyük yapımlar Venedik’in sunduğu potansiyeli nasıl değerlendireceklerini çok iyi biliyorlar. Hemen ardından da doğru Toronto’ya uçuyorlar. İddialı filmlerin ıskalayamayacağı bir yer artık burası. Bu stratejik zaman diliminde, bir filmin tanıtımı için Venedik, Toronto ve Telluride vazgeçilmez bir üçlü oluşturmakta...” Ancak, Amerikan sineması tanımının çok geniş açılımları var. İlk günlerin beklenen Altın Aslan adayı Meksikalı yönetmen Alfonso Cuaron’un filmi ‘Roma’, senaryosundaki yapay bölümlerle TV dizisini anımsatıyor. “Roma”yı, sadece Netflix yapımı olduğu için Hollywood’la özdeşleştirmek doğru değil kuşkusuz ama sonuçta ne yazık ki öyle... 1970’lerin Meksikasında, hali vakti yerinde Avrupa kökenli bir ailenin ve küçük çocuklarına dadılık eden yerli hizmetçi kızın, uzun bir zaman kesitine yayılan öyküsünü anlatan “Roma”, konusuna yaklaşımındaki toplumsal boyutla, siyah be yaz görüntülerinin özenli estetiği ve usta işi mizanseniyle doyurucu bir film... Ancak, senaryosundaki duygu sömürüsüne açık melodramatik öğelerin bolluğu, oraya buraya serpiştirilen, sözümona dramatik gerilimi yükseltecek yapay bölümlerin (deprem, yangın, kanlı mitingler...) çokluğuyla bir TV dizisini anımsatan bir film... Önümüzdeki ayların ödül furyasın dan pay alması beklenen “Roma”, sadece televizyon ve tabletler üzerinde izlenebileceğine göre, yine işin tabiatına uygun bir çalışma diyebiliriz. Bağımsız bir film Altın Aslan adayı “The Mountain” da, kâğıt üzerinde bir Amerikan filmi. Ancak, gerçekten bağımsız bir Amerikan filmi. Genç yönetmen Rick Alverson (1971) durağan kamerası, mesafeli yaklaşımı, estetiği ve ışığıyla son derece etkileyici özenli görüntüleri yanında, şiirsel anlatımıyla da Avrupa sanat sinemasına çok daha yakın bir yaratıcı. Özgün dilinin çekici doyuruculuğuna karşın, zaman zaman poz vermekten kurtulamadığı için yer yer yapay kalıveren biçemiyle, ödül listesinde hak edebileceği yeri bulmakta ne yazık ki zorlananacak “The Mountain”... Yakın geçmişte “The Comedy” (2012) ve “Entertainement” (2015) ile ilgi çeken Ricki Averson, dikkatle izlenmesi gereken bir yaratıcı yönetmen... Kardeş Türküler ile barış çağrısı Sarıyer Belediyesi kardeşliğe, huzura, birlik ve beraberliğe, savaşların yıkıcı etkisine dikkat çekmek için yarın saat 20.00’de Volkswagen Arena’da 9. Uluslararası Barışa Çağrı Festivali düzenleyecek. Festivalde 25. yılını kutlayan Kardeş Türküler konser verecek. Gruba Ayşenur Kolivar, Ceylan Ertem, Mikail Aslan, Onur Şentürk, BGST Dansçıları, Çıplak Ayaklar Kumpanyası ve Tahribatı İsyan grubu da eşlik edecek. Festivale ev sahipliği yapan Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç, “Sarıyer her dinden ve her mezhepten insanımızın yıllardır yan yana yaşadığı bir barış ilçesidir. Göreve geldiğimizden beri temel amacımız Sarıyer’imizin oluşturduğu bu barış ilçesi örneğinin her ne pahasına olursa olsun devamını sağlamaktır” dedi. ŞaÖfankctea:n Baştan sona şiddet ‘İtalyan Usulü Aşk’ New York’un nice yeraltı ünlüsü ve gangster yetiştirmiş o malum İtalyan mahallesinde, çocukluktan arkadaş Nicoletta’yla Leo (Emma Roberts’la Hayden Christensen) çifti, ortak çalışıp pizza restoranı işleten, ödüller kazanmış popüler ve yakın dost pizzacılarken rekabet nedeniyle araları bozulmuş babalarına (Adam Ferrara, Gary Basaraba) rağmen ilişkilerini kör topal sürdürmeye çalışır. Leo çok leziz pizzalar yaparken aşçıbaşılık eğitimi gören Nicole başarılı lokantacı Corrine’den (Jane Seymour) Londra’da çalışma teklifi alır ve bir haftalığına ailesinin yanına, New York’a, Little Italy’ye döner ama Leo’yla yetişip büyüdüğü eski mahallesi onu koyverecek midir? Memur yönetmen Donald Petrie’nin Kanada sermayesiyle Toronto ve Ontario’da çektiği o her zaman geçerli ve tutmuş beylik romantik komedi kalıplarına göre tezgâhladığı ve “İtalyan Usulü Aşk” Türkçe başlığıyla gösterime sunulan “Little Italy”, dede ve nineleri oynayan Danny Aiello, Andrea Martin, Alyssa Milano gibi eski kuşak oyuncularının varlığıyla çekici kılınmış bir eğlencelik. İki ailenin üç kuşaktan bireyleri arasında geçen ve böylesi oyalayıcı romantik komedilerin tüm bildik ve yavan numaralarının yinelendiği, sözüm ona bir Romeo Juliet’vari bir atmosferle de sarıp sarmalanmış “Little Italy”, biter bitmez unutulmaya mahkum, benzerlerini çokça seyrettiğimiz cinsten, bayat ve yavan ancak (her ne kadar biz pek önemsemesek de) yine de kimi yerde gülümsetebilen, sıradan bir Amerikan güldürüsü özetle. ‘Şafaktan Önce’nin konusu, Tayland’da gerçekten yaşanmış bir hikâyeye dayanıyor. Paraguaylı yönetmen Marcelo Martinessi’nin haftanın tek seyredeğer filmi denebilecek “Mirasçılar”ının gösterimi 12 Ekim’e ertelenince mecburen seyretmek durumunda kaldığım, Fransa İngiltere yapımı “A Prayer Before DawnŞafaktan Önce”, gerçekten yaşanmış olaylara dayanan ve sonuçta biyografiden aksiyona meyleden, seyirciyi daraltan tekrar sahneleriyle 2 saate uzatılmış, yer yer gerçekten ‘tahammül fersa’ bir suç filmi. Tayland’da Bangkok hapishanelerinde, insanlığın unutulduğu, çok kötü koşullarda 3 yıl yatmış ve ancak 2010’da Tayland Kralı tarafından affedilmiş, alkol, tütün, eroin bağımlısı, dövüştüğü her an iç kanamadan dünyasını değiştirebilecek, maceraperest İngiliz boksör Billy Moore’un (Joe Cole) gerçek hikâyesini “seyirciyi yere seren, mücadele ve öfke dolu”, tekdüze bir sinematografiyle perdeye aktarıyor film. Moore’un, bedenleri dövmelerle kaplı, düşmanca bakan Taylandlıların arasında, dış dünyadan tamamen tecrit edilerek 3 dayanılmaz yıl yaşadığı, kötü, acı anılarla dolu hapishane günlerini anlattığı, umulmadık bir şekilde de çok satmış kitabından uyarlanan, Jonathan HirscbeinNick Saltrese imzalı senaryodan Fransız yönetmen JeanStephane Sauvaire’in çektiği “Şafaktan Önce”, boksör Billy’nin, Tayland boksu denen çok kanlı ve vahşi spor dalında, özgürlüğüne kavuşmak uğruna verdiği inanılmaz mücadeleyi perdeye taşıyor o Alcatrazvari, kanlı ve karanlık hapishanelerde, bildik klişelerle, bıktıran görüntülerle ve beylik bir kronolojik anlatıma dayanan, bıkkınlık verici bölümlerle. Çekim, anlatım, montaj ve oyunculuk bakımından çokça bir sinematografik değer ve önem taşımadığı, tersine şiddetin, vahşetin istismarını yaptığı da pekâlâ söylenebilir bu filmin. Fransız yönetmen Sauvaire’in vaktiyle genç bir ‘aygır’ halindeki Sylvester Stallone’u 45 yıl kadar önce dünya çapında ün ve para sahibi yapan “Rocky” filmleriyle yarattığı boks ve boksör mitosunun kaymağını uzun süre yiyen o bildik Hollywood tarzının şablonlarını, kalıplarını yineleyerek yer yer belgeselimsi, kanlı bir şiddet gösterisine dönüştürdüğü ve bu yılın Cannes Festivali resmi programına da dahil ettirdiği, çok sert ve kanlı bir seyirlik “Şafaktan Önce”. Ancak midesi kaldıran seyircinin dayanabileceği bu filmi Billy Moore’u oynayan genç aktör Joe Cole sürüklüyor iz bırakan performansıyla. Moore’un içerde ilişki kurduğu, travesti Fame’i Pornchanok Mabklang’in oynadığı filmin tüm kadrosu, Tay’ca konuşan, dövmeli, irikıyım Taylandlı oyunculardan oluşuyor Joe Cole’un dışında. Başta dediğim gibi ‘tahammül fersa’ bir boksör filmi istismarı bu “Şafaktan Önce”. Allen cephesinde işler karışık Amerikan sinemasının en üretken yönetmenlerinden Woody Allen 45 yıldır ilk kez film çekmediği bir yıl geçirecek gibi görünüyor. Her yıl bir film çekmesiyle tanınan ve bu âdetini 45 yıldır hiç bozmayan ünlü sinemacı 2018’i metoo tartışmalarının odağında geçirmiş ve üvey kızına taciz uyguladığı iddiaları bir kez daha gündeme gelmişti. Allen’in beş filmli anlaşma yaptığı Amazon’un bu iddialardan rahatsız olduğu ve belki de anlaşmanın feshinin gündeme geleceği de yine bugünlerde tekrar dillendirilmeye başlandı. Üstelik Allen’ın Amazon için çektiği ikinci film olan “A Rainy Day in new York”un ne zaman vizyona çıkacağı da hâlâ belli değil. Normal şartlar altında 2018 bitmeden (çoğunlukla sonbaharda) filmin vizyona çıkması gerekirken Timothee Chalamet, Selena Gomez, Jude Law ve Elle Fanning’in başrollerini üstlendiği romantik komedinin belki de hiç vizyona sokulmayacağı söylentileri şu sıralar Hollywood’un en çok konuşulan konu başlıklarından. Dünyanın en güvenilir sinema sitelerinden IMDB’nin Woody Allen sayfasında 2020 için (2019 değil) “Adı konmamış Woddy Allen filmi” maddesi koyması ise işin bir başka ilginç yanı. Uzun lafın kısası 2019 Woody Allen’sız geçecek gibi görünüyor. l Kültür Servisi Balkar Yekebaş yaşamını yitirdi Türkiye Barış Hareketi’nin ilk kebaş, TKP davasından üç yıl hapis aktivistlerinden, si te kaldıktan sonra tıp lahlanmaya karşı ve öğrenimini tamamla barışı savunan et dı ve Almanya’ya git kinliklerinden dola ti. Köln ve Dormagen yı 1951 TKP tevkifa kentlerinde çok uzun tında tutuklanıp Ru yıllar hekim olarak hi Su ve Ulvi Uras’la çalışan Dr. Yekebaş, aynı hücrede kalan doktor Balkar Yeke Balkar Yekebaş Almanya’daki Türkiyeli göçmen örgütle baş, 28 Ağustos’ta rinin ve saygın sivil Almanya’nın Köln kentinde ha toplum örgütü KulturForum’un yatını noktaladı. kuruluşlarından itibaren aktif 1929 yılında doğan Dr. Ye destekçisi oldu. ‘Adaletsizliğe’ karşı şiir okudular İzmir’de, “Adaletsizliğe Karşı Şiir” temalı etkinlik düzenlendi. Türkiye Yazarlar Zeynep Altıok da etkinliğe katıldı. Sendikası (TYS), Konak Kent Konseyi ve Dünya Şiir Ha reketi (WPM) üyeleri, haya tın birçok alanında görülen adaletsizliklere şiirle karşı durmak için Alsancak Vapur İskelesi önünde bir araya geldi. Şair Ataol Behramoğ lu, Madımak Katliamı’nda hayatını kaybeden şair Metin Altıok’un kızı, CHP geçmiş dönem milletvekili Zeynep Altıok’un da katıldığı etkinliğin açılış konuşmasını yapan TYS İzmir Temsilcisi M. Mahzun Doğan, “Biliyoruz ki adaletsizlik her yerde. Evde, sokakta, otobüste, metroda, okullarda ve işyerlerinde. ‘Gökyüzü herkesindir’ ama onu bile adaletli ne kurulu, adaletsizliklerden besleniyor. Biz de bu etkinlikte, şairlerimizi dizeleriyle adalet arayışının sesi olacağız” dedi. Ardından, WPM Türkiye Temsilcisi ve Şair Ataol Behramoğlu, kürsüye çıkarak etkinliğin gerçekleşmesinde emeği geçenlere teşekkür etti. Katılımcı şairler, yazarlar ve sivil toplum kuruluşu temsil paylaşamıyoruz. Kaynağı yaşam cilerinin güvercin uçurmasının daki adaletsizlikler olan olaylar, ardından şiirler okundu. Prog adalet salonlarına taşınıyor. Çün ram, Düşgezginleri grubunun kü sistem adaletsizlikler üzeri müzikleriyle son buldu. l DHA Dolar dergileri de vurdu Son zamanlarda dolar yükselişinden kaynaklanan kâğıt maliyetinin artışı Uykusuz ve Leman dergilerini de etkiledi. Twitter hesabından açıklama yayımlayan Uykusuz, derginin fiyatına zam yapmamaya çalıştıkların belirtirken “Ya fiyatı 1 lira artıracaktık ya da dergiyi kapatacaktık” diyerek derginin bundan böyle 5 lira olduğunu bildirdi. Açıklamada “Türkiye, 1936 yılında kağıt üretmeye başlamıştı. Ama mevcut hükümet SEKA’nın kâğıdının ithal kâğıttan daha pahalı olduğunu ileri sürerek şirketi sattı. Dolayısıyla kâğıdımız yok. İthal kâğıdı da dövizle alabiliyoruz... Nereye kadar devam edebiliriz bilmiyoruz. Desteğiniz olursa elimizden geleni yapmaya çalışacağız. Olmazsa da size gücenmeyiz” ifadelerine yer verildi. Leman dergisi de geçen hafta kâğıt krizi nedeniyle dergiyi basmakta zorlandıklarını duyurmuştu. Derginin bu haftaki sayısı “cep boy” olarak yayımlandı. Dergi yeni cep sayısında kapağı “kâğıt krizi”ne ayırdı. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle