23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 17 Ağustos 2018 EDİTÖR: SERKAN OZAN 20 bin kişi birDDOESPYRAESMI 2HAZAL OCAK eklenen Marmara depremin B parka ‘sığacak’dehayatiönemtaşıyankanulardan biri de deprem top lanma alanları. Afet ve Acil Durum Yönetimi’nin (AFAD) gazetemizle paylaştığı bilgilere göre afet toplanma Deprem toplanma alanlarına ilişkin en çarpıcı örnek Mecidiyeköy’de alanları ulaşım yollarına uzaklık, konutlara uzaklık, kişi başına düşen ortaya çıktı. 1477 metrekarelik parkta 20 bin kişinin toplanması bekleniyor alan, alanın afet tehlikesine karşı ko runaklı olması gibi kriterler ön plana dik. İlçede 55 toplanma alanı görünü kiyor. İmar affıyla da tehlikenin arttı Toplanma alanı, altyapısı hazırlanmış, çıkartılarak belirleniyor. yor. Bu toplanma alanlardan en dik ğına dikkat çeken Suna, “Deprem top insanların temel ihtiyaçlarını karşıla İstanbul İl Afet Müdahale Planı öze kat çekeni ise Mecidiyeköy Mahal lanma alanları ve ulaşım güzergâhları yacak şekilde düzenlenmiş alan anla linde 2285 toplanma alanı, 130 tahli lesi’ndeki 77 sokağın toplanma ala sorunu varlığını sürdürmektedir. Ön mına gelmektedir. 1999 depreminden ye alanı ve 156 barınma alanı belirlen nı olarak görünen 75. Yıl Çocuk Par ceden belirlenen alanların yapılaş sonra toplanma alanı olarak düzen miş durumda. 2017 yılında güncelle kı. Atakan Sokok’taki park sadece bin maya açılması bir yana parkları, okul lenmesine karar verilen 496 Geçici nen İl Afet Müdahale Planları’na göre 477 metrekare. Mahalledeki 77 so bahçelerini, boş alanları toplanma İskân Alanları ile deprem sonrası kul ülke çapında da 8823 toplanma alanı kakta yaklaşık 20 bin yurttaş yaşıyor. alanı ilan etmek sorunu ortadan kal lanılacak 562 Birinci Derecede Acil belirlendiği ifade ediliyor. Bazı ilçelerin toplanma alanlarına ise dırmamaktadır. Merkezi ve yerel yö Ulaşım Yolunun akıbetine dair bilgi YERLERİ GİZLİ internet üzerinden erişemedik. neticilerden deprem toplanma alanla ler defalarca kamuoyuyla paylaşılmış İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul rı ile ilgili açıklamalar doğruları yan tır. Durum tam anlamıyla vahimdir. Ancak AFAD bu alanların nereler ol Şube Başkanı Nusret Suna her ala sıtmamaktadır. Çünkü boş alanların, Açıkçası deprem toplanma alanları duğu bilgisini AFAD’ın veremeyece nın deprem toplanma alanı olamaya okul bahçelerinin, parklar ve benzer ranta kurban edilmiştir” dedi. ğini, yerel yönetimlerin sorumlulu cağını belirterek 19992003 arasın lerinin toplanma ala ğunda olduğunu belirtiyor. Biz de il da belirlenen afet toplanma alanları nı statüsünde de çe belediyelerin internet sitelerine gi nın 4’te 3’ünün in ğerlendirilme rerek bazı toplanma alanlarını ince şaata açıldığı si mümkün ledik. Araştırmamızda gördük ki na dikkat çe değildir. Taksim Gezi Parkı, Beşiktaş’ta Maçka Demokrasi Parkı, Fın dıklı, Şair Nedim, Abba sağa, Bebek Aşiyan Par kı, Fatih Gülhane Parkı, Sarıyer’de Emirgan Par kı, Kadıköy Göztepe, Moda ve Özgürlük Parkları gibi toplanma alanla MECİDİYEKÖY MAHALLESİ rının dışında 3 bin met rekarelik bazı parklar da bu alanlara dahil. Örnek olarak deprem DEPREM toplanma alanı olan Ali TOPLANMA ALANI Sami Yen Stadyumu’nun imara açılmasıyla da günde me gelen Şişli ilçesini incele Mecidiyeköy’deki 75. Yıl Çocuk Parkı, mahalledeki tek deprem toplanma alanı. Hazır olmak hayat kurtarır Büyük Marmara depreminin 19. yıldönümünde uzmanlar bireysel olarak depreme hazırlık sürecinin önemine dikkat çekiyor. Sadece yapıları güçlendirmek değil, deprem öncesi ve sonrası ile deprem sırasında ne yapılacağını bilmek de hayat kurtarıyor. AKUT Arama Kurtarma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Recep Şalcı, depreme hazırlık sürecine ilişkin sorularımızı yanıtladı. ACİL DURUM ÇANTASI NEDİR? Acil Durum Çantası, bireylerin ev veya işyerlerini acilen terk etmeleri gerekebilecek olası acil durum veya afetlere karşı, öncesinde hazırlanan, ilk 72 saat süresince yani yardım ekipleri gelene kadar, bireylerin temel ihtiyaçlarını karşılaması hedeflenen lojistik destek çantasıdır. ÇANTAMIZDA NELER OLMALI? Her çantada olması gereken standart malzemelerimiz genellikle şunlar: Aile bireylerinin tümüne 72 saat yetecek kadar su; mevsime uygun yedek kıyafet; yüksek kalorili ve enerji verecek konserve, kuruyemiş gibi gıdalar; sigorta poliçesi, pasaport gibi önemli evrakların fotokopileri; alkollü mendil, sabun gibi hijyenik malzemeler; ilk yardım çantası; düdük, makas, çakı, fener, pilli radyo, yedek pil gibi malzemeler ile ev ve araçların yedek anahtarları ve bir miktar para. Mümkünse mat ve uyku tulumu. Bebekli ailelerin acil durum çantasında bebek bezi, mama gibi malzemeler olmalı. Düzenli ilaç kullanan bireylerin ilaçları, engelli bireylerin gündelik yaşamlarını kolaylaştıran malzemelerin yedekleri de çantada bulunmalı. ÇANTAMIZ NEREDE DURMALI? Kolay ulaşılabilir ve kolay görülebilir bir yerde olmalı. Bu mutlaka bir çanta olmak zorunda değil. Örneğin, binalardan yeterince uzakta, güvenliğinden emin olunan bir depomuz varsa bu depoda veya binalardan yeterince uzakta, açık bir otaparkta bulunan bir aracımız var ise aracımızın bagajında da bu malzemeleri hazır tutulabiliriz. Burada önemli olan nokta, hazırladığımız çantanın kolay erişilebilir ve taşınabilir olması. Bir acil durum çantası hazırlamayı tercih etmiyorsanız, acil durum malzeme listesi oluşturabilir, binayı terk ederken listeye bakarak almanız gereken malzemeleri hızlıca derleyebilirsiniz. DEPREM SIRASINDA NE YAPILMALI? Deprem meydana geldiği an uygulayacağımız doğru davranış biçimi, deprem öncesi alınan tedbirlere bağlı olarak etkili olabilir. En başta binamızın “bilimsel ilkelere ve mevcut yönetmeliklere” göre inşa edilmiş olduğundan emin olmalıyız. Sonrasında devrilebilecek eşyaları sabitleme liyiz. Aile bireylerimiz ile birlikte deprem tatbikatı yapmalı, olası bir depreme evde yakalanırsak, evin içinde nerede korunacağımızı önceden belirlemiş olmalıyız. Deprem sırasında sakin olmaya çalışmalıyız çünkü panik bize hata yaptıracaktır. Mümkün olduğunca az hareket etmeliyiz. BİNADAYSAK Merdiven, balkon ve pencerelerden uzak durmalıyız. Binamızın deprem yönetmeliğine uygun olarak inşa edildiğine eminsek ve eşyalarımızı sabitlemişsek; yerini daha önceden belirlediğimiz, ağırlık merkezi yere yakın olan eşyalarımızın yanında YATKORUNTUTUN pozisyonu almalıyız. Yere yan yatıp dizleri karnımıza çekmeli, üstteki elimizle başımızı, alttaki elimizle yanına uzandığımız eşyayı tutmalıyız. DIŞARIDAYSAK Bina, üstgeçit, elektrik hatları, aydınlatma direkleri, araç trafiğinin devam ettiği oto yollar ve ağaçlardan mümkün olduğunca uzak durmalı ya da uzaklaşmalıyız. Deprem anında açık alandaysak ÇÖKKAPAN pozisyonu almalıyız. Yani diz çökmeli, ellerimizle başımızı korumalı, olası kaza ya da yaralanma risklerine karşı etrafımızı gözlemlemeli ve yine sarsıntı ge çene dek beklemeliyiz. DEPREM SONRASI NE YAPILMALI? Deprem bittikten sonra, acil durum çantamızı da yanımıza almalı; elektrik, su, doğalgaz hatlarını kapatmalı; binamızı ‘merdivenleri kullanarak’ terk etmeli ve yetkililer onay verene dek hiçbir sebeple binaya giriş yapmamalıyız. Binadan tamamen çıkana dek kibrit veya çakmak kesinlikle kullanmamalıyız. Binayı terk ettikten sonra, komşularımız arasında yardıma ihtiyacı olan kimse yoksa daha evvel belirlediğimiz buluşma noktasına doğru hareket etmeli ve aile bireylerimiz ile bir arada bulunmalıyız. Telefonu ve sosyal medyayı gereksizse kullanmamalı, erişim ağlarını meşgul etmemeli, söylenti veya spekülasyonlara değil, resmi açıklamalara itibar etmeliyiz. ENKAZ ALTINDA NE YAPILMALI? Sakin olmaya çalışmalı, tozdan korunmak için solunum yollarımızı bir giysi parçası ile örtmeliyiz. Kibrit, çakmak gibi ateş kaynaklarını kullanmamalı, enerjimizi tasarruflu kullanmak için mümkün olduğunca az hareket etmeliyiz. Kurtarma ekiplerinin dinleme cihazları ile çok alçak sesleri bile duyma imkânı olacağı için, sürekli bağırarak enerji harcamak yerine, belirli aralıklarda ekiplere hayatta olduğumuzu belirtecek sesler iletmeliyiz. Katı cisimler sesi ileteceği için, bir duvara ya da tesisat borusuna sert cisimlerle fazla efor sarf etmeksizin vurabiliriz. BİTTİ haber 7 Gazetecilik ölüyor mu? Böyle bir tehlike var. Tüm dünyada gerçeklerden kaçma eğilimi güçlendikçe gazeteciliğin halkı gerçeklerden haberdar etme alanı da daralıyor. Gerçeğin yerini “post truth” “gerçek sonrası” ya da daha anlaşılır olsun “sahte gerçek” alıyor. Bu türden sahteciliğin kimin işine yarayacağı üzerinde fazla durmaya gerek yok, herkes bilir, kim sanal bir dünya yaratarak kitleleri uyuşturmak istiyorsa onların işine yarar. Cafcaflı sözlerle sanki ciddi bir düşünce akımı imiş gibi piyasaya sürülmesi ise reklam kapsamındadır. HHH Gazetecilik hâlâ direniyor, ama zorlaştığı da ortada. Gerçeklerin yasaklarla halktan gizlenmesi eğilimi, yeniden devlet teorilerinin ana çizgilerinden birisi haline getirilmek isteniyorsa, devlet denilince halkın özgürlük alanını kısıtlayan mekanizma anlaşılmaya başlanmışsa, daha da vahimi bu eğilim kitlelerde yandaş buluyorsa, gazetecilik de zorlaşmış demektir. Gerçeklerin yasaklarla üstünün örtülmesi, gazetecinin devletin çelik duvarını aşarak gerçeğe ulaşmasını imkânsızlaştırabilir. HHH Oysa devlet teorilerinin, devletin görece demokratikleştirilmesi uzun uğraşlarla, ağır kayıplarla mümkün olmuştu. Devletin, halkın haklarının, özgürlük alanının genişlemesi karşısında gönülsüz geri çekilişi, askeri darbelerle durdurulmuş; devlet, yurttaşın karşısında yeniden yaptırımlar, cezalar, hapishaneler, darağaçları olarak somutlaşmıştı. Kazanımların kolay teslim edilmemesi yeniden hukuka dönülmesini bir ölçüde mümkün kılmışsa da birbirini izleyen darbeler, darbe girişimleri, nihayet son gelişmeler gazeteciliği giderek ağır, hakkıyla yerine getirilmesi zor bir işe dönüştürdü. HHH 12 Mart’ın generalleri, sosyal gelişmenin devletin sınırlarını zorladığını açıkça söyleyerek 27 Mayıs öncesinin zorba devletini savunmuş, kısa bir süre de olsa egemen kılmışlardı. 12 Eylül bu “görüşü” daha kalıcı hale getirmek için “anayasal korumaya” aldı. Yine de sosyal gelişme durdurulamadı. Bu iki darbenin öncesi ve sonrası, gazetecilerin en fazla öldürüldüğü, tutuklandığı, işsiz bırakıldığı dönemdir. Yaşadığımız dönemde ise iktidar, gazetecilere saldırıyı sürdürmekle yetinmedi, saldırının sivri ucunu gazetelerin, medyanın kendisine yöneltti. HHH Şimdi yapılan medyanın bir bütün olarak yandaşlaştırılmasıdır. İki yöntemi birbiri ile ilişki içinde ustaca kullanarak, yani baskı ile satın almayı aynı anda işleterek sonuca ulaşmış görünüyorlar. Türkiye’de artık bağımsız, gerçekleri yazma cesareti gösteren medya organlarının sayısı iki elin değil, bir elin parmaklarından daha azdır. Gelişmeler, “gazetecilik ölüyor mu” sorusuna verilebilecek acı yanıtın ne yazık ki “evet galiba ölüyor” olması olasılığını güçlendirdi. Geride kalan bir elin parmaklarından daha az kalmış medya, gazeteler, TV kanalları da şimdilerde çeşitli kumpaslarla yok edilmeye çalışılıyor. Söylenen şudur: Ya yandaş olacaksınız ya da zararsız hale getirileceksiniz. HHH Bu savaşı, gerçekleri halka iletme, halkın haber alma hakkını savunma görevini layıkıyla yapması beklenen gazeteciler mi kazanacak yoksa artık yolun sonuna mı geldik? Önümüzdeki günlerde bu türden saldırılar geride kalan gazetelere, görsel medyaya, gazetecilere yönelecek. Cumhuriyet gazetesi de, bilindiği gibi, saldırının yükünü ağır hapis cezalarını sırtlanarak taşımayı sürdürüyor. Önümüzdeki günlerde bu ağır yükün üstüne belki de artık taşınmaz zor bir yük daha eklenecektir. Bekleyip göreceğiz, gazetecilik mi kazanacak, meslektaşlarını dört duvar arasında görmek isteyenlerin “tuhaf gazeteciliği” mi? 19 yılda 8.6 milyon deprem sigortası 17Ağustos Marmara depreminin 19’uncu yılında, Türkiye’de Zorunlu Deprem Sigortası bulunan konut sayısının 8.6 milyona ulaştığını belirten DASK Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kayacı, DASK’ın kuruluşundan bu yana yapılan hasar ödeme miktarını 186 milyon TL olarak açıkladı. Günde 58 kuruş ayırarak konutları depreme karşı sigortalamanın mümkün olduğunu söyleyen Kayacı, “Gelişmiş teknolojileri kullanarak tüm depremlerde kullanılabilecek bir altyapı oluşturmak için çalışıyoruz. Afet derecesinde sayılabilecek olası büyük depremler için gerçekleştirdiğimiz yeni DASK Afet Yönetim Sistemi projemiz, konusunda dünyaya referans olabilecek yatırım ve işbirlikleriyle yürütülüyor. Hedefimiz, vatandaşlarımızın yaşamlarına kaldıkları yerden devam etmelerini sağlamak” dedi. “ALO DASK 125” hattının hizmete girdiğini anlatan Kayaca, “Şu an üzerinde çalıştığımız konu, mevcut sistemimizi İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin afet derecesinde sayılacak olası büyük İstanbul depremi modeline göre geliştirmek” diye konuştu. l Ekonomi Servisi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle