18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 27 Temmuz 2018 TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Yargıda yaz depremi haber 7 HSK’ninyazkararnamesiyle3bin320 hâkimvesavcınıngörevyerideğişti.İktidarın hoşuna gitmeyen davaların savcıları sürüldü, ‘memnun olunanlar’ ise terfi ettirildi Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK)1. Dairesi, Adli ve İdari Yargı 2018 Yılı Ana Kararnameleri’ni tamamladı. Adli yargıda 3 bin 19, idari yargıda ise 301 hâkim ve savcının görev yeri nin değiştirildi. Kararnamelerle gö revi ya da görev ye ALİCAN ULUDAĞ ri değişen isimlerden öne çıkanlar ise şöyle: Cumhuriyet Davası’nda yönetici, çalışan ve yazarlarımızın haksız yere hapsedilmesi, ilerici kamuoyunda büyük tepki görmüş; her duruşma öncesi Çağlayan Adliyesi, adalet eylemleriyle demokrasi bahçesine dönüştürülmüştü. ‘Kripto’ terfisi l Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Genelkurmay Başkanı, çok sayıda bakan ve milletvekilinin yasadışı dinlenmesi, Erdoğan ve üst düzey bürokratların kullandığı kriptolu telefonların takibe alınması gibi olayların gerçekleştiği Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’ndaki (TİB) casusluk soruşturması da kararnameye yansıdı. Fezlekelerin yazıldığı Gölbaşı’nda Cumhuriyet Başsavcısı olarak görev yapan Ali Çalık, Yargıtay Cumhuriyet Savcılığı’na atandı. Deniz Feneri emekliliği l Almanya’da “yüzyılın soygun hareketi” olarak adlandırılan Deniz Feneri e.V’nin Türkiye’deki bağlantılarını soruştururken görevden alınan, yargılanıp Yargıtay kararıyla beraat eden Ankara Cumhuriyet Savcısı Nadi Türkaslan ise Samsun Cumhuriyet Savcılığı’na atandı. Alınan bilgiye göre Türkaslan, görevine başlamayacak ve emekliliğini isteyecek. Türkarslan, 2011’de yaptığı operasyonda Zahid Akman ve Zekeriya Karaman’ın arasında bulunduğu şüphelileri gözaltına aldırmıştı. Bunun üzerine hükümetin baskısı ile Türkarslan ve birlikte görev yaptığı 2 savcı dosyadan alınmıştı. 28 Şubat için ‘asaleten’ l Refahyol hükümetini devirmeye teşebbüs ettikleri iddiasıyla açılan 28 Şubat davasında, dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, Genelkurmay 2. Başkanı emekli Orgeneral Çevik Bir, Genelkurmay Harekât Başkanı emekli Orgeneral Çetin Doğan ve eski YÖK Başkanı Prof. Dr. Halil Kemal Gürüz’ün de aralarında bulunduğu 21 sanığı müebbet hapse mahkum eden mahkemenin hâkimlerinden Mustafa Yiğitsoy’un Ankara Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı’na asaleten ataması da yapıldı. l ANKARA Cumhuriyet davası ödülü! Cumhuriyetçileri dayanaksızca suçluyan savcı Baba da terfi aldı CANAN COŞKUN Yasemin Baba: Gazetemiz yazar ve yöneticileri hakkındaki iddianameyi hazırlayanlardan İstanbul Cumhuriyet Savcısı Dr. Yasemin Baba terfi ettirilerek Erzurum Cumhuriyet Başsavcı Vekilli oldu. Daha önce de davanın savcılarından Mehmet Akif Ekinci HSK üyesi, Cumhuriyet davasına bakan mahkemenin başkanı Abdurrahman Orkun Dağ Yargıtay üyeliğine seçilmişti. Baba, aynı zamanda gazetemiz çalışanı Emre İper’in ByLock kullanıcısı olduğu iddiasıyla gerçeğe aykırı iddianame düzenlemiş, iddianameyi de Sabah gazetesine servis etmişti. Utanç davasında adı bilinir olan diğer hâkim ve savcıların kararnameyle son durumları ise şöyle oldu: l Murat İnam: Cumhuriyet gazetesinin yazar ve yöneticilerine yönelik soruşturmanın savcısı idi. Soruşturmayı yürütürken FETÖ üyeliği suçlamasıyla hakkında dava açıldığı ortaya çıkan İnam son olarak İstanbul Cumhuriyet Başsağlığı Uzlaştırma Bürosu’nda görevliydi. İnam, Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı’nda düz savcı görevlendirildi. l Halit İçdemir: İçdemir, Cumhuriyet davasına bakan İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nin üyesi idi. İçdemir, mahkemenin başkanı Abdurrahman Orkun Dağ, Etkin Haber Ajansı çalışanları ve Ezilenlerin Hukuk Bürosu avukatlarının tutuk Terfİ, basınA VURMAKTAN GEÇTİ l Asım Ekren: İstanbul Basın Suçları Soruşturma Bürosu’nda görevli iken Sözcü gazetesi hakkında iddianame hazırladı. Cem Küçük 16 Şubat 2018 tarihli yazısında Ekren’e övgüler yağdırmıştı. Ekren, Büyükçekmece Başsavcı Vekili oldu. l Kemal Selçuk Yalçın: Yazarlar Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak’ı ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum eden İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi başkanı. Yalçın, yargılamalar boyunca sanık avukatlarını salondan çıkardı. Mehmet Altan hakkında Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararını tanımadı. Karar duruşmasın da sanıkları AYM kararıyla ilgili konuşturmadı. Yargılamaların sonlarına doğru avukatlar Yalçın’ın Yargıtay’a gitmek istediğini söylüyordu. Mahkeme başkanlığını vekâleten yapan Yalçın, bu görevi artık asaleten yürütecek. l Hüseyin Çoban: Yazar Mehmet Altan, AYM’nin hak ihlali kararına karşın İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından serbest bırakılmamıştı. İtiraz bir üst mahkeme olan İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yapılmıştı. İtiraz da reddedilmişti ancak üst mahkemenin üyesi Hüseyin Çoban, karara muhalif kalmış, AYM’nin kararının bağlayıcı olduğunu belirtmişti. lu yargılandığı davanın ilk duruşması sırasında Yargıtay’a atanınca mahkemenin başkanı olmuştu. İçdemir, Hatay’a gönderildi. ‘Çalışkan’lar sevindi l Fahrettin Kemal Yerli: İstanbul Basın Suçları Soruşturma Bürosu savcılarındandı. Yerli, göreve başladıktan sonra Ahmet Şık’ı gözaltına aldırdı. Sorgu sırasında Şık’a Sabah muhabiri Nazif Karaman’ın kendisiyle ilgili yazdığı yalan haberi soru olarak yönelten Yerli, dün Bakırköy’de düz savcı olarak görevlendirildi. l Evliya Çalışkan: İstanbul Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bü rosu savcısı iken gazetemiz Ankara Temsilcisi Erdem Gül ve eski Genel Yayın Yönetmenimiz Can Dündar’ın MİT TIR’ları haberleri nedeniyle yargılandığı davanın 25 Mart 2016’daki ilk duruşmasından günler önce dönemin İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Hadi Salihoğlu tarafından davanın görüleceği İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görevlendirildi. Çalışkan, dava kapsamında Dündar’a 25, Gül’e 10 yıl hapis istedi. Bu mahkemede kısa bir süre görev alan Çalışkan, darbe girişiminin ardından yeniden Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu’na gönderildi. Çalışkan, Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Başsavcı Vekili oldu. l İSTANBUL ‘Hissiyata dayalı’ görev değişikliği Hâkim Erdoğan Şimşek, İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başkanlık ederken Okmeydanı Cemevi’nde Uğur Kurt’u öldüren polis Sezgin Korkmaz’a 12 bin 100 lira ceza verdi. İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görevlendirildikten sonra Sözcü davasını yürüttü. Bu davada Cem Küçük, Hüseyin Gülerce, Fuat Uğur, Ersoy Dede’ye “hissiyata dayalı tanıklık” yaptırdı. Şimşek, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Daire Başkanlığı görevine getirildi. Kıdemli hâkimler gönderildi İstanbul Adliyesi’nde görevli kıdemli hâkimlerden birçoğu başka adliyelerde görevlendirildi. İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi başkanı Erol Ceylan Bakırköy’e düz hâkim olarak gönderildi. Yine İstanbul Adliyesi’nde görevli Vesile Yelkenci de İstanbul Anadolu Adliyesi’nde görevlendirildi. Hâkim Ayşe Kurtoğlu da Büyükçekmece Adliyesi’ne gönderildi. Önce FETÖ şimdi AKP sürdü Yılmaz Alp: Balyoz soruşturması kapsamında 2’nci Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan ile eski MGK Genel Sekereteri Emekli Orgeneral Şükrü Sarıışık’ın da arasında bulunduğu 26 subayı tahliye etmişti. 2011’de özel yetkileri kaldırılan Alp, HSYK’de Gülen cemaatinin etkin olduğu Ocak 2013’te Bakırköy’de Asliye Ceza Mahkemesi’nde görevlendirilmişti. Alp, dün de Adana’ya sürüldü. ‘Dönülmez Akşamın Ufkundayız...’ Rejim değişikliği ile birlikte devletin yeniden yapılandırılması gündemde; bu yeni durumun tartışılması gerekiyor. Tartışmaya da sınıfların, onlarla bağlı olarak örgütlerin, grupların, ideolojik kümelenmelerin devletin yeni yapısı karşısındaki durumunu, tutumunu anlamaya çalışarak başlamakta yarar var. Ama önce şu soruya yanıt arayalım. Devlete ne oluyor? HHH Bir şey olduğu yok. Devletin genel karakterinde bir değişiklik söz konusu değildir. O her zamanki gibi gelip giden hükümetler aracılığı ile egemen sınıfın, varsa farklı fraksiyonları arasındaki, varsa çatışmaları denetim altında tutmakla yükümlüdür. Bu görevin hakkıyla yerine getirilebilmesi aynı zamanda halk sınıflarını devletin bu görevlere uygun örgütlenmesiyle hareketsiz kılmayı, ideolojik olarak etkilemeyi, güçle zapturapt altında tutabilmeyi gerektirir; devletin karakterini, örgütlenmesini de asıl olarak bu görev belirler. HHH Devletin karakterinde bir değişiklikten değil, özellikle ideolojik olarak farklılık gösteren, zaman içinde güçlenmiş, 16 yıl aralıksız hükümet etmiş bir fraksiyonun, partinin, devleti kendine göre yeniden biçimlendirmesinden söz ediyoruz. Bu fraksiyon, hareket, parti, hükümet uzun bir süreçte, öteki egemen sınıf fraksiyonlarını, farklı ideolojik ortakları uygun yöntemlerle “ikna” ederek ya da ortadan kaldırarak ya da söylendiği gibi fırsatları değerlendirerek amacına ulaşıyor. HHH Devletin imparatorluktan sonra ilk örgütlenmesi Batılı hukuk düzenini esas alarak biçimlenmiş, siyasi olarak cumhuriyetçi laik bir modelde karar kılınmıştı. Şimdiki yeniden yapılanma, laik modeli hızla terk ediyor, yenisini Arap örneğini izlemeyen, Batı ile aynı kulvarda, onunla yarışarak, ama İslamcı bir temel üzerine kurmayı hedefliyor. Çizdiği İslami çerçevenin öteki tarikatlar, hizipler tarafından tanınmasını da şart koşuyor. Bonapartist darbeye pek çok açıdan benzetilebilecek süreçte, büyük sermayenin eski modeli savunur gibi görünen kimi itirazları da “havuçsopa” taktiği ile, “bunca yıldır grev mi gördünüz”, “büyük küçük dinlemem, birilerinin hali ortada” söylemiyle bitirilmiştir. HHH Kuşkusuz bu türden bir devlet yapılanması, ancak baskıyla sürdürülebilir; bu nedenle yeni araçlar yaratmak, tekleşmeyi mutlaklaştırmak için hızlı bir örgütlenmeye gereksinim duyuyorlar; her gün yeni bir kararname ile tek kişide cisimleşmiş devletin tüm toplum katlarında, her türden örgütlenmede söz ve karar sahibi olması isteniyor. Devletin yeniden yapılanmasının kendi çevresinde bile hoşnutsuzluk yaratması beklenir, bu türden itirazların da hesaba katıldığı anlaşılıyor. HHH Bu dönemin iki nedenle uzun sürmeyeceği öngörülebilir. Birincisi sermaye sınıflarından bağımsızlığı söz konusu olmayan devletin, hareket yeteneğini anlatan “özerklik alanını” etkin ve geniş bir şekilde kullandığı, ama bir şekilde sermayeye bağımlılık ilkesiyle çatışmama kritik eşiğine dayandığı da ortada. İkincisi, dünya çapında etkisinin artacağı öngörülen ekonomik krizin sermaye sınıfları açısından yaşamsal önlemler gerektirdiği, otoriter devletin bunu sağlamakta zorlanacağıdır. Krizin halk sınıflarının üstüne yıkılacağı kesin, politik savaşımına kendiliğinden katkıda bulunacağı hayaldir. HHH Meclis’te sosyalistlere saldırılması, aynı zamanda sosyalistlerin yıllar sonra yeniden o kürsüyü genç ve dinamik bir şekilde kullanıyor olmaları, bu gidişe etkili bir yanıt verilebileceğini gösteriyor. O eski, güzel, ama hüzünlü şarkıyı söylemek “...vakit çok geç” demek istemiyorsak Meclis’in işlevsizliğini, solun ise kadim işlevini üstlenebileceğini göstermenin zamanıdır. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle