24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 27 Temmuz 2018 2 Yunanistan’daki yangında 83 ölü, yüzlerce kayıp AFP haber EDİTÖR: MÜNEVVER OSKAY / ELİF TOKBAY TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Acıya öfke karıştı Ülke tarihinin en ölümcül orman yangının yaralarını sarmaya çalışan Yunanistan’da kendisinden haber alınamayanlar için umutlar giderek tükeniyor. En az 83 kişinin yaşamını yitirmesine sebep olan Atina çevresindeki yangında 190 kişinin yaralandığı belirtilirken yüzlerce insanın da kayıp olduğu bildiriliyor. Ekipler, başta dünya basınında da geniş yer bulan 9 yaşındaki ikiz kız çocukları olmak üzere pazartesi gecesinden itibaren kendilerinden haber alınamayanları aramaya devam ediyor. Televizyon larda yayımlanan görüntülerde kayıp yakınları, yardım çağrısında bulunurken bazı vatandaşlarsa felaket yüzünden hükümeti suçluyor. Neden elektrik hattı mı? Öte yandan yangın bölgesindeki Pendelli’nin belediye başkanı Dimitris Stergiyu, yangının, Pendelli bölgesindeki Dau Dağı’nda Yunan Elektrik Teşkilatı’na ait enerji hatlarının kopması sonucunda çıktığını ileri sürdü. l Dış Haberler 300’den fazla evin küle döndüğü orman yangınlarının ardından hükümetin açıkladığı yardım tedbirleri ise geride kalanların acılarını dindirmeye yetmedi. Bu Yangın felaketinin şokunu atlatmaya çalışan Yunanistan’ın başkenti Atina yakınlarındaki Maroussi bölgesinde meyda na gelen selde araçlar sürüklendi, çok sayıda evi su bastı. Atina’da yaklaşık iki saat süren şiddetli yağış, sel ve taşkınlara neden oldu. Bölgede, yüzlerce araç sele kapılırken, araçlarında mahsur ka kez sel lanları kurtarmak için çalışmaların devam ettiği bildirildi. Öte yandan bölgede yüzlerce evi su basarken, itfaiye ekipleri mahsur kalanları kurtarmak için bölgeye sevk edildi. İtfaiye birim vurdu lerine, su basan 170’ten fazla ev için ihbar geldiği açıklandı. l AA AFP Ağır bir matemAtina’da hastane koridorlarında insanlara acil şifalar dilemek bile zor Yunanistan’daki yangında yaralananların tedavi gördüğü ve Atina’nın en büyük hastanelerinden olan Evangelismos’un BERİVAN AYDIN ikinci katındaki yoğun bakım ünitesine girince, ağır bir matem havası çarpıyor insanın yü züne. Aileler üç gündür burada, sev diklerinden iyi bir haber bekliyor. Yüzlerindeki acı öyle derin ki, bıra kın başlarına ne geldiğini sormayı, acil şifalar dilemek bile zor geliyor. Konuşabilsek... Ama soruyorum ve öğreniyorum ki siyahlar içindeki Eleni’nin 43 yaşındaki oğlu Dimitri içerde. Ayakları yanmış. Bilinci kapalı. Hiç konuşamamışlar. “Konuşabilsek anlatırdım sana neler olduğunu kızım” diyor. Kıvır kıvır saçlı genç bir kız giriyor sonra odaya. Gözleri yaşlı, elinde telefonla konuşuyor. Ailesi ve arkadaşları da buradalar, onlarla biraz sohbet edip açıldığında yanaşıyorum yanlarına. Kızın adı Hrisa Tsekou, içerde yatan babası, babasının buraya gelişi ise bir garip mucize. Çocuklarım beni bulur “Babam arabayla kaçmaya çalışmış, ama yan sokağa kadar gidebilmiş. Babamı arkadaşım bulup kurtarmış. Orada oturduğumu bilmiyordu bile” diyor Hrisa ve devam ediyor anlatmaya: “Ben pastaneciyim. Evden arayıp yangının çok yaklaştığını söylediklerinde, arkadaşım Mario’yla yemek yiyorduk. Hemen Mati’ye doğru yola çıktık. Beni annem ve kardeşlerimin kaçtığı yere bıraktı, kendisi birilerini kurtarabilmek için yola devam etti. Çok korktum ona bir şey olacak diye. Ama inanılmaz biçimde, babamı bulup kömürleşmiş arabadan çıkaran da o oldu. Babamla konuşmuş, babam ona ‘Çocuklarım beni bulur’ demiş.” Görünce ağladım 50 yaşındaki Viktor Tsekos’un durumu ağır. Vücudunun yüzde 80’i yanık, karaciğerleri iflas etmiş halde. Bilinci kapalı. ‘Açık olsa duramaz ağrıdan’ diyor Hrisa. Sonra ev halkının kalanından bahsediyor: “İnanılmaz bir durum ama üç keçimiz vardı, hayattalar hâlâ. Tavukların çoğu öldü. Üç köpeğimizin ikisi kaçtı, biri öldü sandık ama o da terastan çıktı. Ağladım onu görünce.” l ATİNA Kayıpların yakınları kimlik tespiti için DNA örneği veriyor. Yakınlarını arıyorlar Nikos Kalogrias, Atina Morgu’nda adli tabip. Rafina’da ölenlerin tümü, kimlik tespiti için buraya gönderiliyor. ‘Bedenlerin çoğu tamamen yanmış halde. Kan, doku örneği bulmak çok zor. Hata yapmamak için çok dikkat ediyoruz” diyor. Morgun önünde bir gazeteci ordusu bekliyor. Televizyon muhabirleri saat başı haber bültenlerine bağlanıyor. Öğlene doğru gökyüzünde yağmur bulutları beliriyor. Birkaç gün önce onlarca canı kurtarabilecek yağmur, nihayet yağacağa benziyor. Atina Belediye Başkanı Cumhuriyet’e konuştu: Atinalılarla gurur duyuyorum Yorgos Kaminis Kentlerin büyüklüğü nüfusu ya da yüzölçümüyle değil, halkının insanlığıyla ölçülseydi, Atina’yı bugün dünyanın en büyük şehirleri arasında sayabilirdik. Atina Belediye Başkanı Yorgos Kaminis, Yunan başkentinin felakete verdiği tepkiyi Cumhuriyet’e değerlendirdi. n Yunanlar ne yazık ki orman yangınlarına alışık. Ama bu seferki çok ani, çok ölümcül, başkente çok yakındı. Siz bir Atinalı olarak neler hissettiniz? Hepimizi şoke eden, kelimelerle anlatılmaz bir trajediydi. Ancak bizi benzersiz bir şekilde bir araya getirdi. Büyük bir dayanışma ağı oluşturan Atinalı hemşerilerim ile inanılmaz derecede gurur duyuyorum. Bir sürü insan, sahip oldukları en küçük şeyi bile ortaya koyarak yiyecek, ilaç ve temel ihtiyaçlar getiriyor. Onlarcası kan vermek için hastanelere koşup sıraya girdi, bazıları da yangında evsiz kalanları kendi evinde ağırlıyor. 600 çocuk kurtarıldı... n O trajik gecede, yaz kamplarından 600’ü aşkın çocuğun güvenle tahliye edilmesi teselli oldu. Belediye bunu nasıl başardı? Her yıl güncellenen, iyi hazırlanmış bir tahliye planımız vardı. Plan kampsamındaki acil durum tatbikatlarını titizlikle yürütmüş, yangından korunma tedbirleri almış, kamp alanı içinde yangınla mücadele bölgeleri oluşturmuştuk. Kampı tahliye etmemizin gerekeceği durumlar için özel bir otobüs şirketiyle sürekli yenilenen bir sözleşmemiz vardı. Yangın gecesi çocukları kamptan çıkarmamız gerektiğine karar verir vermez bu planı devreye soktuk ve çok kısa sürede uyguladık. n Türkiye’den binlerce insan, sosyal medyadan Yunan halkına başsağlığı ve destek mesajları yolladı. Sizin onlara bir mesajınız var mı? 1999’da Türkiye’yi vuran ölümcül depremlere verilen tepki, iki halkın arasındaki yoğun sempati ve cömert dayanışma, bizi birleştiren şeylerin bölenlerden çok daha fazla olduğunu doğruluyor. Felaketin yaşandığı bölge, Atina’nın merkezine 40 kilometre mesafede. Atina yangınlardan etkilenmedi, ziyaretçileri ağırlamak için hâlâ güvenli ve açık. Şehrin görülmeye değer yerleri yangından etkilenmedi. Atinalılar ve biz, sizi şehrimize bekliyoruz. l ATİNA Ecevit’le Tarabya’da: DSP ile umut 14 (Anı, olay ve çözümleme karışımı oldukları için, bu diziyi, net ve kısa cümleli köşe yazılarım gibi değil, bir roman üslubuyla, uzun ve karmaşık cümlelerle yazıyorum. Bazen de simgesel ifadeler kullanıyorum; “ABD’nin adayı Özal” gibi. Biraz dikkat rica ederim!) Beni ilk kez, araya sekreter koymadan telefonla doğrudan arayan lider Bülent Ecevit’tir. O nedenle, 1980’li yılların ortalarında, 12 Eylül Askeri Darbesi’nin beni (üstelik de sakal baskısı maskaralığıyla) savurduğu Hürriyet’te çalışırken, ısrarla çalan telefonu açtığımda karşımda Bülent Bey’in “Emre Bey size ulaşmak ne kadar da zormuş” diyen sesini duyunca doğrusu pek de şaşırmamıştım. (Aslında bana ulaşmak hiç de zor değildi ama, Bülent Bey direkt numarayı bilmediği, gazetenin santralından aradığı için ulaşması uzun sürmüştü.) Rahşan Hanım’la birlikte İstanbul’a geleceğini, benimle de görüşmek istediğini söyledi; Tarabya Oteli’nde buluşmak üzere sözleştik. HHH 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi bütün Demokratik oluşumlarla birlikte elbette sol siyasetin üzerinden de buldozerle geçmiş ve en büyük oy potansiyelini temsil ettiği için, özellikle CHP’yi düşman bellemişti. Benim Ecevit’le yakınlığımı bilen Hacettepe’deki askerci doktor arkadaşlarımın bana “Bu devirde Komünist ol, Sosyal Demokrat olma” diye takıldıklarını anımsıyorum. Askerlerin Başbakan Müsteşarlığını yapmış olan Necdet Calp, MGK tarafından, demokratik solu derleyip toparlamak için kurdurulan Halkçı Parti’nin Genel Başkanlığı’na uygun görülmüştü. Bu açıdan CHP’nin oylarını toplamaya aday olarak tabandan kurulan ve başına İsmet İnönü’nün oğlu Prof. Erdal İnönü’nün geçirildiği SODEP, MGK’nin baş düşmanı idi. Askerler yine bir emekli generali, Turgut Sunalp’ı da orta sağın yani Adalet Partisi’nin mirasına sahip çıkmakla görevlendirmişlerdi. 1980 darbesinden sonra, Milli Güvenlik Konseyi MGK’nin kapattığı eski partiler yerine kurulan yeni partilerle baskı altında yapılan ve ABD’nin adayı Turgut Özal’ın, MGK’nin adayı Turgut Sunalp’a karşı kazandığı, denetimli 1983 seçimlerinde, CHP’nin oylarını toparlamak için eski CHP’liler tarafından kurulan SODEP’in Genel Başkanı Erdal İnönü, CHP mirasına Necdet Calp’ın Halkçı Parti’si aracılığıyla el koymak isteyen MGK yani Evren ve arkadaşları tarafından yasaklanmış, böylece parti büyük bir darbe yemişti. Seçimlerden bir süre sonra 12 Eylülcülerin Genel Başkan yaptıkları Necdet Calp’ın yerine Halkçı Parti’nin başına Aydın Güven Gürkan seçilince, soldaki dağınıklığı önlemek, CHP’nin mirasını sürdürmek için iki parti birleşmek kararı almışlardı. Nitekim kısa bir süre sonra SODEP ile Halkçı Parti, Aydın Güven Gürkan’ın büyük bir özverisi ve bilgece tavrı ile, Erdal İnönü’nün genel başkanlığında SHP adı altında birleşip CHP geleneğine sahip çıktılar. HHH İşte tam bu oluşumlar sırasında, solda siyaset yapmak isteyen ama CHP defterini (dünkü yazımda belirttiğim nedenlerle) kapatmış olan ve ayrıca eski liderlerle birlikte MGK tarafından siyaset yapması yasaklı bulunan Ecevit de harekete geçmişti. Tarabya’daki konuşmamızda, Bülent Bey, Türkiye’deki Demokrasi’nin büyük bir tehlike altında olduğunu, 1982 Anayasası ile yaratılan Anti Demokratik yapının ancak Demokratik Sol siyasetin geniş kitlelere mal edilebilmesiyle aşılabileceğini, mevcut sol siyasal yapının ise bölünmüş ve dağınık bir görünüm sergilediğini ve böyle bir bilinçlendirme görevini yerine getiremeyeceğini söyledi. Rahşan Hanım’la birlikte yeni bir parti kurma girişiminde bulunacağı anlaşılıyordu. Üstü kapalı olarak benim de böyle bir girişim içinde yer alıp almayacağımı sorguladı. Ben de Türkiye hakkında yaptığı bütün tespitlere katıldığımı, sol hakkındaki eleştirilerinin de haklı olduğunu, ama zaten dağınık olan sol siyaset içinde yeni bir parti kurmanın bu dağınıklığı toparlamak yerine arttıracağını düşündüğümü belirterek, onun üstü kapalı bir biçimde sorduğu soruya, yine üstü kapalı bir biçimde ve elbette çok saygılı olarak olumsuz bir yanıt verdim. HHH Ecevitler kısa bir süre sonra Demokratik Sol Parti, DSP’yi kurarak yeniden aktif siyasete döndüler. DSP, ilk başta pek bir varlık gösteremedi, çünkü, SODEP ve HP’nin birleşmesiyle ortaya çıkan SHP, CHP’nin mirasını sahiplenmiş görünüyor ve orta sol oyların temsilcisi rolünü başarıyla götürüyordu.. CHP’nin yeniden açılıp başına Deniz Baykal’ın geçmesine ve Erdal Bey’in siyaseti bırakmasından sonra gerçekleşen SHPCHP birleşmesine kadar da bu eğilim böyle devam etti. Derken sahneye yeniden Deniz Baykal çıktı: Deniz Baykal’ın SHPCHP birleşmesinden sonra Genel Başkan olmasıyla, Bülent Ecevit’in hizipçilik konusunda ne kadar haklı olduğu anlaşıldı; CHP gerilemeye, DSP ilerlemeye başlamıştı. Bundan sonraki yazılar, Kemal KılıçdaroğluMuharrem İnce olayına gelmeden önce, Erdal İnönü ve Deniz Baykal üzerine olacak. DİREN CHP: DİREN SOSYAL DEMOKRAT CUMHURİYETÇİ ATATÜRKÇÜLER! C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle