28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 4 Haziran 2018 8 Fatih bebeğin babaannesi A dı: Gülnaz Zıraplı. Mektup yağıyor. Kimi kâğıda yazılmış, kimi emektup olmuş bilgisayarımın ekranına konmuş mektuplar. Ya hapisteki bir kadın ya da erkekten geliyordur ya da hapistekinin eşinden, anasından, babasından. Masamın üst çekmecesini tıklım tıklım dolduran mektuplar... Kimi çok eskiden geldi. Kimi pek taze. Hiçbirini çöpe atmadım, Bunu aklımdan bile geçirmedim. Her biri bir acı çığlığı. Her biri adalet arayışı. Her biri sıradan bir gazeteciden bir yardım, bir destek, bir umut bekliyor. Gazeteci çaresiz. O tomarlarla mektup canını acıtıyor, içini üşütüyor. Elinden bir şey gelirmiş de yapmamış gibi bir suçluluk duygusu gazeteciyi kemiriyor. HHH O tomarlardan bir mektubu rastgele çektim. Gülnaz Zıraplı yollamış. O bir babaanne. Fatih bebeğin ninesi. Oğlu ve gelini tutuklu. Mektubu bir kez  daha okudum. Okurken hemen hatırladım. Özellikle “...Biz çiftçiyiz Aydın bey, tütün tarlasında, güneş altında büyüttüm ben çocuklarımı. alın teriyle. haram lokma almadan. Çok zor şartlarda okuttuk...” cümlesi zaten belleğimdeydi. Ege çocuğuyum ben. Kavurucu Ege güneşinde tütün dikmenin, tütün çapalamanın, tütün kırmanın, tütün dizmenin ne demek olduğunu bilirim. Fatih bebeğin ninesinin mektubunun tümünü buraya koyamam. Ama atlaya sıçraya aktaracağım: “...Oğlum geçen sene 10 ekim de içeriye alındı. Uşak Üniversitesinde Tekstil Mühendisliği araştırma görevlisiydi. Okuldan ihraç da ettiler mi bilmiyoruz. Bu işlerden eşimde anlamaz ben de. Cahiliz biz. Terör örgütüne yardım ve yataklıktan içeri alınmıştır dedi avukat bize. (….) Sonra da şikayet üzerine eşi alındı. Temmuzdan beri gelinim de içerde.  İddinamesi bile hazırlanmamış. O yüzden mahkemesi de kesilemiyor dedi avukat. (…) Ben Denizli’nin Kale ilçesinde oturuyorum.  Şu ramazan ayında sırf cezaevindeki oğlumla gelinime ve torunuma maddi yardımda bulunmak için hem oruç tutup hem de gece gündüz tarlada çalışıyorum. başkalarına ameleliğe gidiyorum. Gelinimi Uşak’tan Bursa Yenişehir kapalı cezaevine aldılar.  Oğlumu da Uşak’tan Ödemiş kapalı cezaevine aldılar. Gelinime aylardır gidemiyoruz Bursa bize uzak. Maddi sıkıntılarımız var. Anca Ödemiş buraya yakın olduğu için iki ayda bir oğlumuzun açık görüşüne gidebiliyoruz.  Sadece iki ayda bir. Aslında her hafta görüşü var ama yol parası zor bizim için. (...) Artık nereye başvuracağımı kimlere sesimi duyuracağımı bilemedim. Şu mübarek Ramazan ayında elimizden tutup yardımcı olmanızı bekliyorum Aydın bey... Artık evlatlarıma, torunuma kavuşayım;  çocuklarım da çocuklarına kavuşsun...” HHH Bu kadar. Yüzlerce mektuptan herhangi birini çekip aldım ve sizlerle paylaştım. Bazen (son zamanlarda sık sık) bu mesleğin güneş altıda buza, fırtınada kuma yazı yazmaktan farkı olmadığını düşünüyorum. Mesela ne yaptım bugün ben? Bir okur mektubu ile Tırmık’ı doldurdum da günü mü kurtardım? İçimin acısını sizlere de aktarmayı mı denedim? Buza yazı mı yazdım? Bilmiyorum... haber EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Müftü nikâhını protesto ‘örgüt’ eylemi sayıldı Müftülere nikâh kıyma yetkisi veren yasa taslağını protesto eden öğrenciye “yasadışı örgütsel eylem” yaptığı gerekçesiyle “yurttan süresiz çıkarma” cezası verildi Müftülere nikâh kıyma yetkisi veren yasa taslağını protesto eden öğrenciye yasadışı örgütsel eylemlere katıl dığı gerekçesiyle “öğ renci yurdundan sü resiz çıkarma” ceza sı verildi. Öğrenciye verilen ceza, Ağustos KEMAL GÖKTAŞ 2016’da çıkarılan ve öğrenci yurtlarını askeri kışla düzeni gibi sert kurallara bağlayan yönetmeli ğe dayanılarak verildi. Eskişehir Cumhuriyet Öğrenci Yurdu’nda kalan Anadolu Üniversi tesi Eğitim Fakültesi sınıf öğretmen liği 2. sınıf öğrencisi olan E.N.D hak kında müftülere nikâh kıyma yetkisi veren Nüfus Hizmetleri ve Bazı Ka nunlarda Değişiklik Yapılması Hak kındaki Kanun Tasarısı’na ilişkin basın açıklamasına katıldığı gerek çesiyle disiplin soruşturması baş latıldı. Hakkındaki disiplin soruş turması kapsamında savunma ya pan E.N.D, suç teşkil eden herhangi bir eyleminin bulunmadığını belir terek “Eylemim T.C. Anayasası’nda güvence altına alınan ifade özgür lüğünün kullanılmasıdır. Başlatılan soruşturmanın hukuka aykırı oldu ğunu düşünüyorum. Valiliğin yasak kararı alıp almadığını bilmiyordum. Bu olay sonrasında öğrendim. Hakkımda başlatılan soruşturma sonrası yaptığım araştırmada Eskişehir Valiliği’nin yalnızca 1. OHAL dönemi için bir yasaklama kararının olduğunu, daha sonraki 234 ve devamı dönemleri için almış olduğu herhangi bir yasaklama kararı bulunmadığını öğrendim. Ben demokratik hakkımı kullandım. Demokratik hakkımı kullandığı için kişilere disiplin cezası verilemeyeceği yerleşik mahkeme içtihatlarında belirtilmiştir” dedi. İfade özgürlüğü savunması Katıldığı açıklamanın “düşünce ve ifadeyi yayma hürriyeti” başlıklı anayasanın 26. maddesinde düzenlenen “herkes düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir” hükmü ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ifade özgürlüğü başlıklı 10. maddesinde “Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir” şeklinde teminat altına alınan ifade özgürlüğü kapsamında kaldığını ve hakkında verilmiş bir mahkumiyet kararı olmadığını kaydetti. Buna karşın öğrenci yurdunun disiplin kurulu, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Yurt İdare ve İşletme Yönetmeliği’nin 23/21 maddesi gereği “yurt içinde veya dışında yasadışı örgütsel eylemlere katılmak veya başkalarının bu eylemlere katılması için baskıda bulunmak” suçlamasıyla yurttan süresiz çıkarma cezası ile cezalandırılmasına karar verildi. Ceza, Kredi Yurtlar Genel Müdürlüğü tarafından da onaylandı ve öğrenciye tebliğ edildi. Askeri kışla gibi Öğrenci yurtlarında kalan öğrencilere yönelik ağır disiplin yaptırımları içeren söz konusu yönetmeliğin 23. maddesi, öğrencilerin düşünce ve ifade özgürlüklerini tamamen yok eden hükümlerle dolu. “Yurttan süresiz çıkarma cezası” başlığı taşıyan maddeye göre bu ceza öğrencinin öğrenimi süresince kurum yurtlarından herhangi birine alınmamak üzere yurtla ilişiğinin kesilmesi anlamına geliyor. Maddede hırsızlık, ateşli silah gibi suçların yanı sıra devlet büyüklerine hakaret suçlamasıyla hakkında dava açılması bile bu ceza kapsamına giriyor. Yurt idarecilerine yönelik sosyal med ya dahil her türlü mecrada yöneltilecek eleştirilerin yanı sıra Kredi ve Yurtlar Kurumu’nu veya diğer herhangi bir kamu kurum kuruluşuna yönelik eleştiriler de “süresiz çıkarma cezası” gerektiren fiiller arasında sayılıyor. Devletin güvenlik kuvvetlerine karşı gelmek, milli birlik ve bütünlük duygularını zedeleyici veya bozucu maksatla bayrak ve sembol asmak, kullanmak, marşlar söylemek, açlık grevinde bulunmak, oturma eylemi yapmak, pankart taşımak veya asmak, ideolojik veya politik amaçlı gösteri, toplantı, tören düzenlemek, demeç vermek, duvarlara ideolojik maksatla yazı yazmak, resim yapmak, afiş, poster ve benzeri şeyler yapıştırmak, dağıtmak, yasadışı örgütlere “yarar sağlayıcı” etkinliklerde bulunmak da keyfi cezalandırmanın önünü açan fiiller olarak yönetmelikte yer alıyor. Söz konusu maddede “Sarhoşluk yüzünden yurt sakinlerini rahatsız edici davranışlarda bulunmak, yurt içinde alkollü içkiler kullanmak veya bulundurmak” süresiz cezalandırmayı gerektiriyor. Bu maddeye göre yurttan ilişiği kesilen öğrencilerin burs/öğrenim kredileri de kesiliyor. l ANKARA ABDULLAH CÖMERT VE Mehmet Ayvalıtaş, 5. ölüm yıldönümLERİnde ANILDI 1 Mayıs Mahallesi’nden başlayan yürüyüş, Ayvalıtaş’ın yaşamını yitirdiği noktada sonlandırıldı. Cömert’in mezarı başında düzenlenen anma törenine ailesi, sevenleri ve siyasi parti yöneticileri katıldı. ‘Yürek acısı soğumuyor, artıyor’ Gezi Direnişi sırasında Antakya’nın Armutlu Mahallesi’nde, polisin attığı gaz bombasıyla başından vurularak yaşamını yitiren 23 yaşındaki Abdullah Cömert, ölümünün 5. yılında dün mezarı başında anıldı. İstanbul’da ise bir otomobilin TEM otoyolunda gösteri yapan grubun arasına dalması sonucu yaşamını yitiren Mehmet Ayvalıtaş ölümünün 5. yılında düzenlenen yürüyüşle anıldı. Antakya’da Abdullah Cömert için düzenlenen anma törenine Cömert’in annesi Hatice, babası Edip, ağabeyi Adnan, ablaları Meryem ve Fatma ile yakınlarının yanı sıra Hatay milletvekili ve CHP Genel Sekreter Yardımcısı Serkan Topal ile sivil toplum kuruluş ları ve bazı siyasi partilerin yöneticileri de katıldı. Mezar başında CHP Hatay İl Gençlik kolları adına konuşan Doğan Kara, “Sana sözümüz devrim olacak kardeşim” açıklaması yaptı. Anma törenine katılan CHP Hatay milletvekili adayı Mehmet Güzelmansur ise sosyal medya paylaşımında şunlara yer verdi: “Kardeşimiz Abdullah Cömert’i mezarı başında andık. Hak, hukuk, adalet mücadelemiz devam ediyor, edecek!” Cezalardan dolayı gelemedi Öte yandan Belarus’un Misk kentinde yaşayan Cömert’in ağabeyi Zafer Cömert, sosyal medyadan yaptığı paylaşımda, “Türkiye’ye hapis cezalarından dolayı gelip kardeşim Abdocan’ı mezarı başında anamadım, ben de Moskova’da Nâzım Hikmet’e gittim. Genco Erkal, Zülfü livaneli, Edip Akbayram, Sıla, hepsi gelmiş” ifadelerini kullandı. İstanbul’da ise Mehmet Ayvalıtaş için 1 Mayıs Mahallesi’ndeki Şükrü Sarıtaş Parkı’ndan başlayan yürüyüş, Ayvalıtaş’ın yaşamını yitirdiği noktada sonlandırıldı. “Gezi şehitleri ölümsüzdür” pankartı açan grup, Ayvalıtaş’ın fotoğrafını, yaşamını yitirdiği noktada bulunan tellere astı ve yere karanfiller bıraktı. Ayvalıtaş’ın babası Ali Ayvalıtaş, “Yüreğim hâlâ yanıyor. Hani derler ya yürek acısı soğur... Hayır, aslında kor gibi oluyor. Yürek acısı artıyor. Oğlum gitti, eşim gitti, ben bypass oldum ve 8 tane daha fidan verdik. Bu iktidar, insanları ayırdı, ırk ayırdı, din ayırdı, mezhep ayırdı... Hepimizi böldüler. İnanın ki bu yangınımız onları yakacak. Oğlumu 5 sene önce 2 Haziran’da verdik, inşallah bu haziran da onların sonu olacak” dedi. Anma töreninde konuşan HDP milletvekili adayı Erkan Baş ise “Onların kavgasını zafere taşımak için, kavgayı büyütmek için buradayız. Bu iktidarı yıkacağız, mutlaka hesap soracağız” dedi. HDP milletvekili adayı Musa Piroğlu da “Gezi şehitleri geride ağır sorumluluklar bıraktı. Tamamlama görevi bize düşüyor” ifadelerini kullandı. l İSTANBULHATAY/Cumhuriyet İHD’den “Yargı Tacizi Altındaki Avukatlar” ve ‘İnsan Hakları Savunucuları İçin Rapor’ Hak savunucularına baskı sürüyor İnsan Hakları Derneği (İHD), hak savunucuları ve avukatlara yönelik baskıları raporlaştırdı. Raporlar, iktidarın politikalarına karşı çıkanlarla birlikte müvekkillerinin kimliği ve eylemleriyle yargılanan avukatların sayısının da Türkiye’de oldukça fazla olduğunu ortaya koydu. Raporda, hak savunucularına baskıların artarak sürdüğüne dikkat çekildi. İHD’nin avukatların üzerindeki yargı baskısı raporuna göre, OHAL ortamında etkisi daha da artan yargı baskısının hak savunucusu avukatlar üzerindeki etkisini göstermek ve bu alandaki soruna dikkat çekilmek istendiği anımsatılarak, önerilere ilişkin özetle şu ifadelere yer verildi. 4 Türkiye’de mesleki faaliyetleri, savunmanlık ve insan hakları faaliyetlerinden dolayı soruşturma ve kovuşturmaya maruz kalan ve tutuklu yargılanan tüm avukatlar serbest bırakmalıdır. 4 Avukatların yargılanmasına neden olan veya avukatları tehditler, baskılar ile yıldırmaya çalışan aktörler etkili soruşturma yöntemleriyle tespit edilmeli, etkili bir şekilde kovuşturulmalı, Türkiye’deki cezasızlık politikasına son verilmelidir. 4 Kolluk ve yargı içerisinde örgütsel faaliyet kapsamında açılan soruşturma ve davaların tamamı yeniden ele alınmalı, kurulan komplolar açığa çıkarılmalıdır. 4 Avukatlar hakkında soruşturma ve davalar başta Türkiye Barolar Birliği olmak üzere uluslararası toplum tarafından izlenerek görünür hale getirilmeli, baroların kapasitesinin güçlendirilmesine katkı sunulmalıdır. 4 Hukukun üstünlüğü ilkesine uygun bir yargı yapılanması gerçekleştirilmeli, Türkiye’de adalete olan güven yeniden tesis edilmeli, özel yetkili ve görevli ağır ceza mahkemeleri ve savcılıkları kapatılmalıdır. 4 Avukatlık mesleğinin yargının kurucu unsuru olduğu gerçeğinden hareketle savunma hakkının kısıtlanmasını içeren mevzuat değiştirilmeli, avukatlık mesleği yasal güvencelere kavuşturulmalıdır. ‘OHAL kaldırılmalı’ “İnsan hakları savunucularına, İHD ve İHD yöneticilerine yönelik baskılar rapor”da ise 2017 yılının OHAL altında geçtiği, Türkiye’nin insan hakları ekseninin kaydığı ve tek kişi yönetimine dayalı rejim değişikliğine gittiğine dikkat çekilerek, belirli toplumsal kesimlere yönelik baskıların artarak devam ettiği vurgulandı. Raporun, öneriler kısmında ise özetle şu ifadelere yer verildi: 4 BM İnsan Hakları Savunucularının Korunması Bildirgesi, BM Sözleşmesi haline getirilmeli, Türkiye’de ise İnsan Hakları Savunucularının Korunması Bildirgesi’nin uygulanması için acil tedbirler alınmalıdır. 4 İnsan hakları faaliyetlerinden dolayı soruşturma ve kovuşturmaya maruz kalan ve tutuklu yargılanan tüm insan hakları savunucuları serbest bırakmalıdır. 4 Herkesin ifade özgürlüğü, barışçıl toplanma ve gösteri hakkı ile örgütlenme öz gürlüğü hakkı uluslararası sözleşmelerdeki güvenceye kavuşturulmalıdır. 4 En kısa zamanda BM İnsan Hakları Savunucuları Özel Raportörü, Terörle Mücadelede İnsan Haklarının Korunması ve Desteklenmesi Özel Raportörü, Kanaat ve İfade Özgürlüğünün Geliştirilmesi ve Korunması Özel Raportörü ve Azınlık Konuları Bağımsız Uzmanı’nın Türkiye ziyaretleri mümkün kılınmalı ve raporlarında belirtecekleri hususlarda gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. 4 OHAL kaldırılmalı, meşruiyeti olmayan KHK’ler iptal edilerek mağdur edilenlerin mağduriyeti giderilmelidir. 4 Türkiye’de ifade özgürlüğünün yasaklanması ve cezalandırılması nedeniyle çok büyük bir mağduriyet oluştuğundan temel düzenlemeler yapılıncaya kadar basın ve yayın yoluyla işlenmiş suç ve cezaların ertelenerek iptal edilmesi, sonuçlarının ortadan kaldırılması konusunda acil yasal düzenleme yapılmalıdır. l İSTANBUL İşkenceye tepki ‘Soruşturma şeffaf olmalı’ Hakkâri, Diyarbakır ve Van barolarına üye avukatlar, Şemdinli ilçesine bağlı Yufkalı köyü Binahare mezrasında, operasyona çıkan askerler tarafından dövüldükleri iddia edilen çobanlar Nasır Taş ile Ramazan Aktaş’ı ziyaret etti. Basın açıklaması yapan Hakkâri Barosu Başkanı Zeydin Kaya, Van Barosu Başkanı Murat Timur ile Diyarbakır Barosu Başkanı Ahmet Özmen, işkencenin bir insanlık suçu olduğunu söyledi. Avukat Murat Timur, darp iddialarına yönelik önemli bulgulara rastladıklarına dikkat çekerek, “Şeffaf bir soruşturma yapılabilmesi için, mutlaka avukatların dosyaya erişiminin sağlanması gerekiyor. Bazı arkadaşlarımızın hukuka aykırı bir şekilde engellendiğini görmekteyiz. İkincisi, bağımsız, objektif bir soruşturma yürütülmesi için derhal bu suça karışmış olan kişilerin derhal görevden uzaklaştırılması gerekiyor” diye konuştu. l DHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle