15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 26 Haziran 2018 8 ‘Yüzde yedi’yi kim yedi? Seçim sonuçlarının muhalefette yarattığı travma içe patladı. CHP, daha doğrusu Kılıçdaroğlu ve parti üst yönetimi topun ağzında. Ülkenin “Erdoğan mahkumiyeti”nin faturası oraya çıkarılıyor. Benzer şekilde Akşener de hayal kırıklığı olarak değerlendirilmekte; cumhurbaşkanlığı seçiminde aldığı yüzde 7’lik oy başarısız addedilerek...   Bir yandan CHP’li seçmenin İYİ’ye kaydığı, o yüzden de son seçime göre daha az oy alındığını ha bire söyleyenler var. Öte yandan İnce’nin yüzde 30’undan hareketle CHP oyu ile aradaki yüzde 8’lik makasın hesabını da yine parti yönetimine fatura edenler var. Tamam, bunlar anlaşılır... Dağılma, hayal kırıklığı, şaşkınlık, şok, öfke ve suçlu arayarak rahatlama derdi... Ama bunlar, bir başka dikkate alınması gereken başarısızlığı gölgede bırakıyor ve buna bağlı olarak aslında “mağlup sayılır bu yolda galip” şeklinde bir iddiayı tartışma imkânının önünü tıkıyor. Aslında görülmedik değil, altı da çiziliyor: AKP’de yüzde 7’lik yabana atılmaz bir kayıp var. Ama bunun nereye kaybolduğu pek konuşulmuyor.  Bunu konuşmayı deneyelim!.. 1 Kasım 2015 seçimlerinde AKP oyu yüzde 49.5 iken şimdi yüzde 42.5. 1 Kasım’da MHP oyu yüzde 11.9 iken şimdi 11.3 ve Bahçeli oyunu korudu. Korumakla da kalmadı, bu oyu Erdoğan’a taşıdı! Şöyle ki bu seçimin sonucunu tartışırken kanımca en hayret verici yaklaşım, Erdoğan’ın, partisi AKP’nin 10 birim üzerinde yüzde 52.6 oy almasını onun hanesine başarı yazarken, AKP’yi Reis’inin altında kalmış göstermek... Hâlbuki Erdoğan’ın kendi oyu, aslında partisinin aldığı oydur. AKP, MHP ile ittifak yapmadı mı; Bahçeli “Bizim adayımız Erdoğan” demedi mi?.. İşte Erdoğan’ın aldığı yüzde 10 fazlalık, Bahçeli’nin “Aday’ı Erdoğan’a sunusu”dur. Dolayısıyla Erdoğan’ın “hakiki” oyu, partisinin aldığı oya yakındır ve dahası, 2016 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aldığı oydan “reel” olarak daha düşüktür. Erdoğan 2016 cumhurbaşkanlığı seçimine CHPMHP ittifakının ortak adayı Ekmeleddin İhsanoğlu karşısında girdi ve zaten 2011’den beri yüzde 4950’lerde seyreden AKP oylarını milliyetçimuhafazakâr kesimden birkaç tık daha ekleyerek 51.8’e taşıdı. Ayrıca o seçimde kendi adaylarını benimsememiş muhalif kesimin önemli bir kısmının oy kullanmaya gitmemesiyle de bu sonuç mümkün oldu. Tabii o süreçte İYİ diye bir faktör de yoktu. Şimdi ise Bahçeli MHP’si, Erdoğan’ı arkaladı. Cumhur İttifakı’nın toplam oy oranı ile Erdoğan’ın oy oranı arasındaki üç aşağı beş yukarı uyum, tabloyu açıklıyor. Ancak ortada AKP’den, yani Erdoğan’ın “öz” oy tabanından yüzde 7’lik bir kayıp var. O nerede peki?.. Onu tahmin etmeden önce şunu da not edelim: Deniyor ki CHP’den İYİ’ye oy kaydı... Öyle mi?! CHP oyu, Kasım 2015 seçimlerinde yüzde 25.3. Şimdi yüzde 22.6. Kayıp 2.7. Bu küçük kaybın önemli bir bölümü HDP’ye gitti. Bu bilinen bir şey de hadi “hayal görelim” ve diyelim ki bu oy İYİ’ye gitti. Peki, İYİ’nin geri kalan yüzde 7’lik oy payı nereden geldi? MHP’den mi? Güldürmeyin!.. Bahçeli, partisinin oyunu (tabii tabanın, iktidar nimetlerinden yararlanma noktasına gelmenin el ovuşturması/ağız şapırtısı eşliğinde) korudu. Ayrıca Meral Akşener’e o kimsenin beğenmediği yüzde 7’lik cumhurbaşkanlığı oyunu kim verdi? Onu da CHP’liler mi verdi? Öyle olsa İnce’nin yüzde 30’u bulma ihtimali olabilir mi?.. Bunları geçin! Bu seçimde ortadaki en büyük kayıp olan AKP’nin (ve Erdoğan’ın) “yüzde 7”si, kanımca hem İYİ Parti’ye hem de Akşener’e yöneldi yoğun olarak... AKP’nin yüzde 7’sini İYİ Parti ve Meral Hanım yedi en çok. Çünkü AKP oy tabanı içindeki bir kesimin Erdoğan hoşnutsuzlukları, çatışmakutuplaşma bıkkınlıkları, onları kendi kültürelideolojik örüntüleri açısından en uygun hedef saydıkları İYİ’ye yöneltti (ki bunlar, 7 Haziran 2015 seçimlerinde o zaman Erdoğan’ın karşısındaki MHP’ye yönelmişlerdi; 2017 Referandum’unda ise “Hayır” oyu verdiler). Bu çerçevede bakıldığında bu seçimde en çok oy kaybına uğrayan, AKP ve Erdoğan’dır. “Reis”, Bahçeli kaldıracıyla Başkan oldu. Dolayısıyla iktidar, kısmen ya da dereceli olarak kaybetti aslında. Ama bu, bir tarafın zafer şatafatı, diğer tarafın içedönük travması eşliğinde görünmez halde... Baskın seçim, 50 günlük kampanya ve “zindandaki muhalefet” koşullarında iktidardan bu kadar kayıp çıktı: Yüzde 7... CHP’yi ve Kılıçdaroğlu’nu topa tutun; İnce’nin büyük başarısını, “40 yıllık çaresizliği” aşmış olmasını elbette övün; ve Akşener’e yüklenin... Ama bu “YedideYedi” hadisesini de görmezden gelmeyin!.. haber EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: BAHADIR AKTAŞ ‘Uzlaşma yoksa iki yıla seçim var’ Bekir Ağırdır, siyasetçilerin seçim sürecindeki söylem ve politikalarına devam etmesinin felaket yaratacağını söyledi KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır, 24 Haziran seçimlerinin 4 galibinin olduğunu söyledi. Ağırdır, “Birisi Erdoğan, biri si HDP, birisi Muharrem İnce ve birisi ise MHP” dedi. Ağır dır, “Uzlaşma sağlanamaz sa bu seçimler kostümlü pro va olmuş olur. İki sene sonra yeniden seçi SEYHAN AVŞAR me gideriz” yorumunu yaptı. Ağırdır, 24 Ha ziran seçimlerinde liderlerin ve partilerin aldığı oy oran larını Cumhuriyet’te değer lendirdi. n AKP oylarındaki gerile meyi nasıl değerlendiriyor sunuz? AKP, 1 Kasım’dan, 7 Ha ziran oylarına kadar gerile miş oldu. AKP’nin kabaca 50 puanlı ve ülkenin yarısını oluşturan o seçmen kitlesi nin 3’te ikisi AKP’nin çekir dek kitesi. Üçte biri de kim liğinden daha çok kendi ihti yaç ve taleplerininden hare ketle davranıyor. Ekonomik mutluluğa bakıyor. İstikrara bakıyor. Kaos mu, düzen mi, dediğinde düzenden yana oy kullanıyor. Dolayısıyla o seç mende son dört yılda hükü metin sadece siyasi mesele leri öncelemesi, sürekli eko nomik meselelerde hata ya pıyor olması, bir gerileme ya rattığını gösteriyor. Bahçeli’nin mesajları n Erdoğan yüzde 52’lik bir oy aldı. Bu seçimde MHP’nin kilit parti rolü üstlendiğini görüyoruz. MHP’nin yüzde 11’lik bir oy alması bekleniyor muydu? Bu kadar oy alması tabiiki beklenmiyordu. Yüzde 7 ile 9 aralığında bir oy alması bekleniyordu. Zaten Devlet Bey’de konuşmasında, “Kilit parti görevini aldık” diyerek kendi kitlesine mesaj verdi. “Denge, denetleme görevini aldık” diyerek ise AKP ve Erdoğan’a bir mesaj verdi. 19 ‘Kürtler kendi partilerinin arkasında durdu’ Kürtlerin oylarını nasıl okumamız gerekiyor? Öncelikle Kürtler kendi partilerinin arkasında durdular. HDP’nin oyları 1 Kasım seçimlerinde yüzde 10.8’e düşmüştü. Bizim tespitimiz şudur ki, ‘Türkiye’deki 15 Kürt seçmenin 10’u kendi partisinin arkasında.’ Aradaki o iki puanlık bir fark da Kürt demokratlarından gelen oylardır. Böylelikle çok büyük kırsallarda efsane haline çevrilmiş, ‘Barajı geçsinler diye oy vereceğim’ diyen insan ise yoktur. Bu durum 1 Kasım seçimlerinde de böyleydi şimdi de böyle. 1 Kasım’dan sonra yaşanan Hendek savaşı gibi kepazelikten sonra, PKK’nin yaptığı saçmalıklardan sonra hükümetin uyguladığı bütün güvenlik çi politikalardan sonra bu kadar milletvekili, cumhurbaşkanı adayı tutuklu olduğu halde Kürtlerin duruşu sonucu Türkiye bir kez daha şunu tartışmamalıdır: Adına ne derseniz diyin, var deyin yok deyin, öyle deyin böyle deyin ama ülkenin bir Kürt meselesi vardır. Kürt vatandaşlarında bir ihtiyaçlar ve talepler dizimi var. Anlaşılması gereken şey ama siyaseten bakın, ama toplumsal kültürel, siyasal dokusundan ba kın ülkenin önemli bir etkeni etnik aidiyettir. Bir grup yurttaş kendini etnik aidiyetinden dolayı mağdur hissetmiştir. Bizim var dememizden yok dememizden bağımsız olarak ve onlar bir kere daha oylarıyla bü Bekir Ağırdır tün bu süreçte sokaklara dö külmeden, sakince evlerinde durdular ama geldiler oylarıyla tavırlarını, tercihlerini, kaderlerini bu ülkeden aradıklarını gösterdiler. n Peki, AKP’nin bölgedeki oy oranındaki artış... Evet AKP’nin tabiiki bir miktar artışı var. Bütün bu olayların hiçbir şeyi etkilemediğini varsaymak mümkün değil. Birkaç tane etkileme boyutları var. Bir, PKK saçmalamalarından dolayı kırılmış, eksilmiş bir oylar olabilir ya da kutuplaşmalardan dolayı Erdoğan’a dönüş olabilir. İki, kayyımların olduğu yerlerde, kayyımların ürettiği hizmetlerin ya da HDP’nin siyasetçilerinin ihmal ettiği birtakım kamu ve yerel hizmetler meselesinde alınan mesafenin etkisinden söz etmek mümkün. Öbür yandan ise evet hükümet HDP’yi muhattap almıyor ama bir yandan aşiret ve yerel sivil toplum kuruluşlarıyla ilişkiler kurarak, onlara hem maddi hem manevi destek oluyor. Onların ürettiği etkiden söz edilebilir. Ama ana karakter yine de Kürtlerin hâlâ HDP’nin arkasında durmasıdır. milyon civarındaki 32 yaş altındaki genç seçmende AKP ve CHP, Türkiye’deki ortalama oyuna göre daha geride oy alıyor. MHP ve HDP ise daha yüksek oy alıyor. Yine de yüzde 11 beklenmiyordu. AKP’den bu kadar büyük bir kayış beklenmiyordu. Dolayısıyla dün gecenin dört galibi var ise birisi Erdoğan, birisi HDP, birisi Muharrem İnce ve birisi MHP’dir. n İnce ve CHP’nin oy oranlarını nasıl değerlendirmeliyiz? Bu oy oranından sonra CHP’nin, aslında bütün partilerin ülkenin bütünlüklere ve kutuplaşmalara sıkışmış tabloyu bozmaları ihtiyacı vardır. Yeniden bir toplumsal barışa, toplumun kendisi ile, toplumun devletle barışmasına ihtiyacımız var. Siyasi partilerin kimlik sıkışmalarından kurtulmaları gerekiyor. CHP için ise so mut bir fırsat alanı var çünkü Muharrem İnce yüzde 31’e yakın alarak CHP’nin geleneksel oyunu aşma potansiyelinin olabileceğini, en azından kendi potansiyelinin maksimum sınırına dayanabileceğini gösterdi. Ağzıyla, diliyle, konuşmasıyla bunu becerdi. Bu şimdi kurumsal taraflar haline çevrilebilirse CHP, bir aşama kaydeder ama bu yetmez. CHP’nin başarı için gerçekten bütün kurumlarını, kurallarını asıl önemlisi zihniyetini sadece bir kimliğe, popüler kimliğe sıkışmışlığı aşması, ekonomik, sınıfsal bütün çelişkileri kapsayan bir siyasete ihtiyaç vardır. Muharrem İnce ile bunu başarır mı? Bunu bilemem ama Muharrem İnce ile en azından kendi tabanının özgüvenini kazanabildiği açık. Bunu en azından kurumsallaştırması beklenir. Daha ötesini başarıp başaramayacaklarını zaman gösterir. nTürkiye’yi neler bekliyor? Görmemiz lazım... Bir şey söylemek için erken. Var olan problemlere henüz bu seçim sürecinde çare söyleyenini görmedim. Yani kimlikleri, kutuplaşmayı aşan, yeniden biz olma duygusunu üretecek bir projeyi henüz hiçbir adaydan duymadım. Dolayısıyla var olan seçim sürecinde söylemlerinden ve politikalarından devam edeceklerse karanlık günler bekliyor. Ama değişim umudu varsa önce AKP’de ve CHP’de ya da parlamentoda en azından uzlaşma imkânı üretebiliyorlarsa bir umut var. Yoksa bu seçimler kostümlü prova olmuş olur. İki sene sonra yeniden seçime gideriz. Türkiye var olan problemlerini sadece kendi kimliğine sıkışan siyasetler mantığıyla çözemez. l İSTANBUL Ahmet Şık Barış Atay İbrahim Kaboğlu Kani Beko Meclis’te renkli isimler 24 HAZİRAN SEÇİMLERİYLE Birçok ünlü isim milletvekili olmayI başardı Merakla beklenen 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı ve 27. Dönem milletvekili genel seçimlerin ardından CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Adalet Yürüyüşü sırasında doktorluğunu yapan Cihangir İslam, KHK ile görevinden alınan Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ve Ergenekon davasında hapis yatan Mehmet Ali Çelebi CHP listesinden Meclis’e girdi. Gazeteci Ahmet Şık İstanbul’dan, tiyatrocu Barış Atay Hatay’dan, eski Halkevleri Genel Başkanı avukat Oya Ersoy ve Prof. Dr. Erol Katırcıoğlu İstanbul’dan HDP milletvekili olarak Meclis’e girdi. Nobel Ödüllü Prof. Dr. Aziz Sancar’ın kuzeni Prof. Dr. Mithat Sancar da yeniden Mardin’den HDP milletvekili seçildi. DİSK başkanlığından siyasete girmek için istifa eden Kani Beko İzmir’den, eski Başbakan Yardımcısı ve AKP’nin kurucularından Abdüllatif Şener, Konya’dan CHP milletvekili olarak seçildi. Eski Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı Kemal Bülbül HDP Antalya milletvekili, KHK ile görevinden ihraç edilen Ömer Faruk Gergerlioğlu Kocaeli HDP milletvekili oldu. Saadet Partisi kontenjanından seçime katılan Abdülkadir Karaduman, Konya CHP listesinden Meclis’e girdi. Eski milli motosiklet yarışçı sı Kenan Sofuoğlu AKP’den Sakarya milletvekili oldu. Eski İstanbul Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir de AKP İstanbul milletvekili seçildi. Babadan oğula Bülent Arınç’ın oğlu Ahmet Mücahit Arınç da, AKP’den İstanbul milletvekili oldu. Arınç, İstanbul 3. bölge 11. sıradan aday gösterilmişti. Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Başkanı Bendevi Palandöken’in oğlu Barış Palandöken AKP’den Malatya milletvekili, Eski İçişleri Bakanı ve Demokrat Parti’nin eski genel başkanı Mehmet Ağar’ın oğlu Tolga Ağar, AKP’den Elazığ mil letvekili, uzun yıllar Beşiktaş forması giyen eski milli futbolcu Alpay Özalan da İzmir’den AKP milletvekili oldu. En genç vekiller AKP’nin İstanbul 3. Bölgeden aday gösterdiği 22 yaşında Rümeysa Kadak, milletvekili seçildi. 6 Mayıs 1996’da dünyaya gelen Kadak, Marmara Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği bölümünde eğitimine devam ediyor. HDP’nin en genç milletvekili ise 22 yaşındaki Dersim Dağ oldu. Bu yıl Dicle Üniversitesi Kürt Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olan Dağ, Diyarbakır 8. sıra adayıydı. l İSTANBUL/ Cumhuriyet AGİT GÖZLEMCİLERİ: Seçim yarışı eşit olmadı AGİT, AGİT Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Bürosu (DKİHB), AGİT PA ve AKPM’den olan seçim gözlemcilerinin heyet başkanları, dün düzenledikleri basın toplantısında hem izlenimlerini hem de ilk tespitlerini aktardı. Seçim kanunda son anda yapılan değişikliklerin önemli koruma tedbirlerini yok ettiğine işaret edilirken, sandık kurulu başkanlarının seçiminde de kurra usulüne uyulmadığına işaret edildi. Seçim kanununda yapılan değişiklikle polis ve güvenlik görevlilerine erişim imkânı verilmesi ve 1009 sandığın yerinin değiştirilmesi eleştirilirken AKPM heyeti başkanı Olena Sotnyk birçok gözlemcinin görev yapmaktan korktuğunu belirtti. Raporda sandıklar konusunda “Şeffaf olunmaması her seviyedeki seçim idaresine duyulan güveni sarsmıştır” ifadesi yer aldı ve seçim kanunda yapılan değişiklikte oy sayımı ve dökümüne yönelik yasal adımların atlandığına işaret edildi. Gözlemciler korktu Gözlemciler, kendilerine destek olunmamasından şikâyet ederken, sayımlar sırasında sadece Doğu ve Güneydoğu’da değil İstanbul, İzmir ve Ankara’da da kendilerine erişim olanağı tanınmadığına işaret etti. İlk defa gözlemciler için olağanüstü güvenlik önemleri alındığı dikkat çekti. Öyle ki basın toplantısını da polisler arka koltukta oturarak izledi. Bir gözlemci, “Adım adım takip edildik” diyerek korkusunu dile getirdi. Gözlemcilerin değerlendirmesindeki en olumlu unsuru ise bağımsız adaylara yarış şansının tanınması oluşturdu. Bir diğer önemli nokta ise seçmenlerin katılım oranı oldu. Raporda oy kullanım ve sayımına yönelik eksiklikler de eleştirildi. Erdoğan’a eleştiri Gözlemcilerin ilk tespitlerinde Erdoğan’ın hem seçim kampanyasında kullandığı dil, hem de devlet olanaklarını kullanmasına geniş yer ayrıldı. Raporda şu ifadeler yer aldı: “Cumhurbaşkanı seçim kampanyalarında genel kutuplaşmayı yansıtan zıtlaştırıcı bir üslup kullanmıştır. Bütün adaylar birbirlerine karşı ağır ve karalayıcı bir dil kullanırken, görevdeki Cumhurbaşkanı defalarca diğer adaylar ve partiler için terör destekçileri ifadesini kullanmıştır.” Erdoğan’ın Diyarbakır’da İnce’nin mitingine katılanların HDP’li olduğunu söylemesi ve ardından da AKP’lilere “kendi mahallelerindeki HDP seçmenlerini tespit edip gözlerini onlardan ayırmamaları talimatını” vermesi de raporda not edildi. Raporda bunun korku atmosferi yarattığı belirtildi: “Adaylara ve destekçilere yapılan bu baskı ve göz korkutma korku atmosferine katkıda bulunmuş ve AGİT’in 1990 tarihli Kopenhag Belgesi’nin 7.7 paragrafı ile Venedik Komisyonu’nun İyi Uygulama Kodu uyarınca gerekli kılınan adil ve özgür bir atmosferde kampanya yürütebilme ve fırsat eşitliği konularında endişelere sebep olmuştur.” Yükümlülüklere aykırı Raporda “Kampanya süresince Cumhurbaşkanı tamamlanan 5 projenin açılışını yapmıştır. Kanunda hükmedilenin aksine çok sayıda hükümet görevlisi kampanyanın son 10 günlük süresi zarfında AKP hükümetinin başarılarını halka açık olarak övmüşlerdir. İktidar partisinin düzenlediği mitinglere katılımcıları taşımak için belediyelere ait taşıma araçları kullanılmıştır. Kanuna aykırı olarak ordu mensubu personel ile hâkimlerin seçim kampanyalarına dahil olduğuna dair olaylar rapor edilmiştir. 11 Mayıs tarihinde, Bakanlar Kurulu’nun sunduğu ve emeklilere ikramiye verilmesini öneren önerge Meclis’te kabul edilmiştir. İktidar partisinin kamu kaynaklarını suiistimal ettiği, bu olaylar eşit şartlarda rekabet ortamını sağlamamaktadır ve “devlet ve siyasi partiler arasında açık bir ayrımın bulunmasını” gerektiren AGİT yükümlülüklerine aykırıdır” denildi. Eleştiri çok n Adayların eşit temellerde yarışabilmesi için koşullar olmasa da, seçmenlerin gerçek bir tercih yapma imkânı olmuştur. n Cumhurbaşkanı ve iktidar partisi kayda değer bir avantajdan faydalandı. n Kısıtlayıcı yasal çerçeve ile olağanüstü hal kapsamında verilen yetkiler, medyada da dahil olmak üzere, toplanma ve ifade özgürlüklerini sınırlamıştır. n HDP’nin Cumhurbaşkanı adayı kampanya süresi boyunca tutuklu olup özgürce kampanya yapma hakkını kullanamamıştır. n Harcamalarda şeffaflık yoktu. n En çok saldırı HDP, Saadet ve İYİ Parti’ye yapıldı. n OHAL, medyayı daha da kısıtlamak için kullanıldı; medyada adaylara eşit fırsat tanınmadı. l Ankara Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle