15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 20 Haziran 2018 EDİTÖR: PELİN ÜNKER TASARIM: SERPİL ÜNAY İflas riski zirveye çıktı Türkiye sert çakılabilir Türkiye, küresel iflas riskinde Venezüella, Pakistan, Arjantin, Mısır’ın ardından 5. sırada. Ekonomist Akçay’a göre ekonomide sert çakılma artık daha muhtemel Türkiye’nin beş yıl vadeli borcunu iflasa karşı sigortalamanın maliyeti olan CDS’ler dün, ekonomiye ilişkin devam eden endişe lerle iki buçuk yılın zirvesi olan 329 puanı gördü. Böylece 2023’te 10 bü yük ekonomi arasına girme hedefin deki Türkiye, küresel iflas riskinde ilk 5’e girdi. Devlet tahvillerinin faiz leri ise yükselmeye devam ediyor. An cak her fırsatta faiz lo bisi karşıtlığını dile ge tiren AKP çevreleri sus kun. Reuters verilerine PELİN ÜNKER göre Türkiye 5 yıllık CDS’leri Ukrayna’dan sonra Avrupa’da ikin ci sırada yer alıyor. 5 yıllık CDS’ler dün Türkiye’de 329 puana çıkarken, Ukrayna’nın 393.4 puanda bulunu yor. Yunanistan ise 316 puanla üçün cü sırada yer alıyor. Dolar/TL’nin 4.9390 ile rekor kırdığı mayıs döne minde Türkiye’nin CDS’leri 287 puan civarında seyrediyordu. Faiz tırmanıyor Faizlerdeki artışlara rağmen Erdoğan’ın suskunluğunu koruması, Londra görüşmelerinde yatırımcılarla seçime kadar anlaşma mı yapıldı sorusunu akıllara getirdi. Erdoğan 14 Mayıs’ta Londra’da yatırımcılarla görüsmeler yapmış, faiz ile ilgili sözleri nedeniyle dolar/TL rekor üstüne rekor kırmıştı. Erdoğan’ın Londra görüşmelerinden bir hafta sonra Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Murat Çetinkaya tekrardan Londra’ya gitmiş ve yatırımcılara göre Erdoğan’ın açıklamalarını seçim çalışması olarak nitelendirmişlerdi.. İki yıllık tahvilin faizi 14 Mayıs’ta yüzde 15’lerdeyken dün yüzde 19’u geçti. İki yıllık faizler TCMB’nin 7 Haziran’daki faiz artırımı öncesi 17.37’deydi. TCMB 30 Mayıs’ta 300, 7 Haziran’da 125 baz puan artışla politika faizini yüzde 17.75’e yükseltmişti. KrkİiangriBy4laççtiünöa2ierakiisBsrdernnzd5laiteyezreüiçaa.751izşiaiienTsldçnb,65ylkyüiiüluMi1.çfana1ıi3çrşllin.ik2iuln,9ıei2iynıdsççi6En,nk1yıi1ei.Gran4nun76eA9Cb9dyüi.,,t5295rDçe1ooknRj.7il,8şnS9a.rnüeau42iP9.n’,enyrl,s.3Ba0nzÇet2ecyViA5urs,iinpaıen1enftsyulei.aı2çrmioi,fanerrö10tdiö0pryebidkuslbanuiieufkamtaebllnuirınNaznrniulamnrsııiidnmClseuatuTmbgeıaıuDnlydcşüauiimatçbboıaSrn3nealkkiiiiernö2yrırpibun.ndaye9dbrTuyriueritutCeeüsyaüoragiylkndurydzDuhüCleakiddıemeeşSvrtiDikiuyerçavleçiıllerpSsğaeiöliikınend3nkmrrue’d.iniiıt.eşCm2yöeclösidlvtni9üeDıidnidyaür,gzmeşdmSehobeşoodudenvünerişereraiimnyntamliysi?rnaia1ürnkoiyeelıpmlkaneorümmait.tarrCnBie.selniHeuDy,edeeSamr zyıEnBierLcaısfreÜoanlTibir(KrıyanwngmCüüluyaylrieoirıD’tnenitaüdlykmktlddTSkkaıoaSipAyiiai)ylnrsdğccaiokT.keeryhaisşrDina’elçaroansmasmaaoeskonhinıynçanelideıd,lnklzDoriaakrifrni. kat çekti. Akçay, “2016’nın üçüncü çeyreğindeki ekonomik daralma sonrasında, ekonomi yönetiminin uyguladığı ‘geleceğe kaçış’ programı, 2017’deki yüksek büyüme oranını getirdi. Ancak bunun faturası yüksek enflasyon ve cari açık oldu. Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in ilan ettiği ‘yeniden dengelenme’ programı bu sorunları kontrol altına alacak bir ‘yumuşak iniş’ senaryosunu öngörüyor. Ancak CDS’lerin, yani ülke riskinin hızla yükselmesi ‘yumuşak iniş’ senaryosunun değil, sert çakılma senaryosu nun daha muhtemel olduğunu gösteriyor” dedi. Stagflasyon tehlikesi Akçay, şöyle devam etti: “AKP ve cumhurbaşkanı adayının, parlamento ve başkanlığı kazanması halinde uygulanacağı ilan edilen ‘yeniden dengelenme’ planı ülkeyi stagflasyonist bir krize sürükleyebilir. Ekonomik duraklamanın gerçekleştiği bir ortamda yüksek enflasyonun varlığını sürdürmesi, ekonomi yönetiminin müdahale seçeneklerini sınırlayarak bir kez daha ‘kontrol kaybı’nın oluşmasına neden olacak.” TL erimeye devam ediyor TL’deki değer kaybı dün de sürdü ve dolar/TL kuru 4.77 seviyesinin üzerini gördü. Yeni haftaya 4.70 seviyesinin üzerinde başlayan kur, yaklaşık yüzde 1.4 artışla 4.77’nin üzerine çıktı. Ticaret savaşı endişeleri ve seçim öncesi Türkiye’de artan siyasi belirsizliklerin, son artışta etkili olduğu belirtiliyor. Öte yandan Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Twitter hesabından paylaştığı mesajda, kurdaki yükseliş hakkında “küresel bir dalga! Ülkemize özgü değil” derken, “Korumacılık (ticaret savaşları) endişesi etkili. Örneğin, G Afrika para birimi Rand yüzde 1.6 aşağıda. Çin Borsası yüzde 5 düştü. Avrupa borsaları düşüşte. Merkez Bankası gerekli adımları attı. Seçim belirsizliği azaltacak. Tedbir aldık, alıyoruz” ifadelerini kullandı. l Ekonomi Servisi Kredi musluğu kısılıyor Özel bankaların reel sektöre verdiği kredilerde büyüme hızı geriliyor. 8 Haziran haftası itibarıyla mali kesim hariç toplam kredilerde özel bankaların 13 haftalık ortalamaya göre yıllıklandırılmış kredi büyüme hızı yüzde 10.6 seviyesine kadar geriledi. Böylelikle özel bankaların reel sektör kredilerinde büyüme hızı Kasım 2011’den bu yana en düşük seviyeye geldi. Aynı dönemde kamu bankalarında 8 Haziran haftası itibarıyla kredi büyüme hızı yüzde 32 seviyesinde gerçekleşti. 8 Haziran haftası itibarıyla ticari kredilerde büyüme hızı yeniden yüzde 20 seviyesinin altına indi. Geçen yıl Kredi Garanti Fonu’nun etkisiyle ticari krediler tarafında hızlı büyümeler kaydedilmişti. 2017 Haziran’ında ticari kredilerde büyüme hızı yüzde 66’yı aşmıştı. l Ekonomi Servisi Sefalette ikinciyiz Eğilmez’in analizine göre, işsizlik ve enflasyonun toplamından oluşan sefalet endeksinde Türkiye, G. Afrika’nın ardından en kırılgan ikinci ülke İşsizliğin ve enflasyonun çift haneye demirlendiği Türkiye’de sefaletin boyutları her geçen gün artıyor. Ekonomist Mahfi Eğilmez’in yaptığı analize göre Türkiye, sefalet endeksinde kırılgan beşli içinde ikinci sırada yer alıyor. Sefalet endeksi (Misery Index) kavramını ilk olarak 1970’lerde Amerikalı iktisatçı Arthur Okun ortaya attı. Endeks yıllık enflasyon oranı ve işsizlik oranının toplamından oluşuyor. Endeks değerinin yükselmesi zaten iş bulmakta zorlanan insanların daha yüksek enflasyona maruz kalması yani sefaletin arttığı anlamına geliyor. Katlanarak arttı Eğilmez, kendi ismini taşıyan web sitesinde, kırılgan beşli diye adlandırılan ülkeler için sefalet endeksi kar şılaştırması yaptı. Buna göre Türkiye’de sefalet endek si son 5.5 yılda artış eğilimi içinde görünüyor. 2013 yılında 18.3 olan endeks Haziran 2018 itibarıyla 31.9’a ulaştı. Sefalet son beş buçuk yılda Türkiye’de ikiye katlandı. Sefalet endeksi karşılaştırması yapıldığında Güney Afrika birinci, Türkiye ikinci sırada yer alıyor. Beş ülke arasında bu değerlendirme açısından en iyi durumda olan ülkeler Endonezya ve Hindistan olarak görünüyor. Türkiye’de sefalet endeksi 31.9 iken, endeks aynı dönemde Güney Afrika’da 39.4, Brezilya’da 26.7, Hindistan’da 8.3, Endonezya’da 8.2 seviyesinde gerçekleşti. Sefalet endeksinin nasıl düşürülebileceğine ilişkin ise Eğilmez, “Türkiye’de yılın ilk çeyreğinde ol dukça yüksek bir büyüme oranına karşılık enflasyon, işsizlik ve faizlerdeki yükseklik sefalet endeksinin yüksek olmasının temelini oluşturuyor. Türkiye, dış finansmana aşırı bağımlı ekonomiler arasında bulunuyor. Bu durumda endeksteki enflasyon bileşenini aşağı çekebilmenin yolu TL’nin değer kaybetmesini önlemek olarak karşımıza çıkıyor. Bunun da temel yolu ekonomide risk yaratıcı, yabancı yatırımcıyı tedirgin edici hareketlerden kaçınmak. Enflasyon denetlenebilirse faizler de düşmeye başlar. Endeksteki bir diğer kalem olan işsizliği düşürebilmek de büyümenin daha çok istihdam yaratabileceği alanlara yöneltilmesinden geçiyor. Bu da inşaat yatırımından çok sanayi yatırımına yönelmeyi gerektiriyor” yorumunu yaptı. l Ekonomi Servisi satın alma gücü AB’DEN UZAK Türkiye satın alma standardına göre GSYİH sıralamasında Slovenya hariç Balkan ülkelerinin üstünde yer alırken diğer tüm Avrupa ülkelerinin gerisinde kaldı. Avrupa Birliği (AB) İstatistik Bürosu (Eurostat), 2017 için öngörülen Satın Alma Gücü Standardı’na göre Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYİH) Endeksi yayımladı. Buna göre 2017’de Türkiye’nin satın alma gü cü parite değeri 65 oldu ve AB ortalamasının yüzde 35 altında kaldı. Kişi başına fiili bireysel tüketim düzeyi 28 Avrupa Birliği ülkesi ortalaması 100 iken, Türkiye için 68 oldu ve yine AB ortalamasının yüzde 32 altında kalındı. Türkiye, 28’i AB üyesi toplam 37 ülke arasında satın alma standardı açısından 29. sırada yer aldı. l Ekonomi Servisi ekonomi 11 Büyüme ve sonrası Geçen haftaki yazımı borçlanmaya dayalı büyüme konjonktürünün artık geçerli olmadığı tespitinden hareketle, “bu koşullar altında dünya kapitalizminin ‘nihai borçlanıcısı’ ve governörü IMF’nin elindeki reçeteler ne kadar etkin olabilir” sorusuyla bitirmiştim. Geçen haftadan bu yana Türkiye özelinde bu soru 2018’in ilk üç ayına ilişkin milli gelir ve büyüme istatistiklerinin yayımlanmasıyla daha anlam kazandı. TÜİK’in verilerini anımsayalım: Türkiye ekonomisi 2018’in ilk çeyreğinde yüzde 7.4 büyümüş. Söz konusu büyümenin ardında özel tüketim harcamalarındaki sıçrama çarpıcı: yüzde 11. Yatırım harcamaları da yüzde 9.7 artış göstererek milli gelirin talep yönlü bir ivmelenmeye dayalı büyüme içinde olduğunu belgeliyor. Toplam talepteki bu ivmelenme ise yurtdışı kaynak bağımlılığını daha da artıran bir biçimde gelişmiş; Türkiye’nin toplam ithalatı yüzde 22 artmış; deyim yerindeyse, resmi çevrelerce büyük övgüyle dile getirilen “büyüme rekoru” sloganını gölgede bırakmıştır. Bunun sonucunda dış ticaret açığı son on iki ay boyunca birikimli olarak 70 milyar dolara, cari işlemler açığı (toplam dış açık) ise 57 milyar dolara yükselmiştir. Bu rakam güncel kur ile dönüştürüldüğünde milli gelirimizin yüzde 6.5’ine ulaşmaktadır. AKP ekonomi idaresi yakın geçmişte ulusal ekonomi için üç adet yüzde 5 hedefi dile getirmekteydi. Büyüme, enflasyon ve cari açığın milli gelire oranında yüzde 5! Anlaşılan o ki, büyüme temposu seçim konjonktüründe hedefin üzerine pompalanarak çıkarıldığında, enflasyon hedefi (son veri yüzde 12; ÜFE’de ise yüzde 20) ve cari işlemler oranı hedefi (yüzde 6.5) ile ulusal ekonominin tüm dengelerini bozmuştur. Bu nedenle ekonomik büyüme istikrarsız ve sürdürülemez niteliktedir. HHH Yazımızın başında yer alan soruya dönersek; Türkiye ekonomisinde istikrarsız yapının çözülmesi ve bozulan dengelerin yeniden kurulması için yakın gelecekte (büyük olasılıkla seçim sonrasında) ulusal ekonomide ciddi bir daralma ve emek sermaye ilişkilerinin yeninden yapılandırılması gerekecektir. Bu dönüşümü finanse etmek ve yönlendirmek için IMF ile yeni bir stand by programına ihtiyaç duyulması olasılığı yüksektir. Ancak burada IMF’nin geleneksel stand by unsurlarının etkin olacağı konusunda ciddi kuşkular mevcuttur. Zira, hepimizin yakından bildiği üzere, geleneksel IMF programlarının ana özelliği kamu açıklarının kapatılmasına, ücret ve maaşların geriletilmesine dayalı daraltıcı politikalar içermesidir. Bu politika demeti geleneksel olarak kamu sektörü ağırlıklı aşırı borçlanma ve bütçe açığından kaynaklanan makroekonomik istikrarsızlık sorunlarıyla ilgilidir. Oysa gerek Türkiye, gerekse Arjantin ve birçok gelişmekte olan piyasa ekonomilerinde ana sorun, özel sektörün aşırı borçlanma güdüsünden ve finansal sistemin denetimsizliğine dayalı aşırı şişkinleşmesinden kaynaklanmaktadır. 2009 ve sonrası bize finansal sistemdeki aşırı dalgalanmaların ve varlık fiyatlarındaki aşırı şişkinleşmenin getirdiği özel borçlanmaya dayalı talep dalgalarının, makroekonomik istikrarsızlığın ana unsurlarını oluşturduğunu göstermiştir. Finansal istikrarı sağlamaya yönelik reçeteler ise kapitalizmin 21. yüzyıldaki rant ve spekülasyona dayalı birikim mantığına aykırı düşmektedir. IMF’nin ve ana akım iktisat anlayışının hayali kapitalizm modellerinin tıkandığı nokta da tam burasıdır. İngiltere’de Gazprom’un varlıklarına el kondu Londra’da mahkeme, Rus enerji şirketi Gazprom’un İngiltere ve Galler’deki varlıklarına el koyma kararı verdi. Kararın, merkezi Stockholm’de bulunan Uluslararası Tahkim Mahkemesi’nin bir süre önce verdiği ve Gazprom’un Ukrayna’ya doğalgaz sevkiyatıyla ilgili yükümlülüklerini yerine getirmediğine hükmeden kararıyla ilgili olduğu belirtildi. Tahkim Mahkemesi, Gazprom’un Ukraynalı gaz şirketi Naftogaz’a 2.56 milyar dolar ödeme yapması yönünde karar vermişti. Naftogaz’dan yapılan açıklamada, Gazprom’un İngiltere ve Galler’de değeri 50 bin doların üzerindeki varlıklarına yönelik bir listeyi de mahkemeye sunacağı, Rus şirketin mahkeme kararını uygulamaması halinde cezai yaptırıma maruz kalabileceği ifade edildi. Gazprom, Naftogaz lehine verilen tahkim kararının iptali için mayıs sonunda Svea Temyiz Mahkemesi’ne başvuruda bulunmuştu. l Ekonomi Servisi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle