Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Pazar 10 Haziran 2018 12 Çakallar ulurken onlar yürüyor! Çakallar uluyor ama binlerce insan kim korkar hain kurttan diyerek yürüyor: F tipi cezaevlerini protesto edenler; KHK mağduru öğretmenler, öğretim üyeleri; ansızın oy verdikleri vekillerinin hapishanelerde çürümesine karşı çıkanlar, seçilmiş belediyelere kayyım atanmasını içine sindiremeyenler, hukuksuzluğu, adaletsizliği bangır bangır haykıranlar; tüketicinin dolaylı vergilerle nasıl yoksullaştığını kalem kalem ortaya dökenler; çocukları dağlarda vurulan, sokaklarda sürüklenen, cezaevlerinde işkenceden ölen Türk ve Kürt anaları; Diyanet’in laikliğe aykırı olduğunu haykıranlar, azıcık maaşlarına göz dikilen emekliler; bir türlü failleri bulunamayan faili meçhul kadınları, kızları, ağabeyleri, devletin attığı bombalarla ölen çocuklarını bağırlarına basmış, “Katil kim?” diye haykıran Uludereliler; sendikal hakları yok edilen, köleliğe mahkum işçiler, emekçiler; bölgelerindeki yeşil alana cami değil park yapılmasını talep eden mahalleliler, rüzgâr ve güneş enerjisinin es geçilip dışa bağımlı termik ve nükleer santral kurmanın bu ülkeyi yok edeceğini iyi bilenler; eğitim sisteminin köle beyaz yakalılar ürettiğine bizzat tanık olan kahraman öğretmenler, ayağında ayaklarına küçük gelen plastik bir terlikle karda yürüyerek okula gitmeye çalışan küçücük kızların anaları babaları, 12 yaşında çocuk gelinler ülkesinde yaşamanın bir zulüm olduğunu hissedenler, her gün bir kadın çığlığıyla uyanmanın derin acısını yüreklerinde duyanlar; yalaka ekonomistlerin sürekli yalanlarıyla beyni yıkanan ama elinde avucunda ekmek parası olmayanlar; lüks alışveriş ve gökdelen yapmanın şehirleşme olmadığını bilen mimarlar, yalanlarla yükseltilen sağlık sektörünün nasıl bir zengin oyunu olduğunu bizzat oyunun içinde yaşayarak öğrenen doktorlar, sağlık görevlileri; bankalar astronomik kâr ederken kendilerine ödenmesi gereken ücret zammını elleri böğründe bekleyen banka işçileri; Köy Enstitülerinin bu ülke için nasıl bir nimet olduğuna hayatları boyunca tanık olan Köy Enstitüsü mezunları ve bu büyük eğitim projesine vurgun olanlar; sosyetenin her gün değişik bir kılıkta boy gösterdiği resim galerilerinde değil sokaklarda, varoşlarda resim yapmak isteyen ressamlar, muhteşem olduğu söylenen Türk aile yapısını, ensestti; tecavüzü, çocuk gelinleri sorgulayan film yapımcıları, Kahramanmaraş, Çorum ve Madımak’ta diri diri yakılan, hunharca öldürülen insanların aileleri, köyleri yakılan, göç etmek zorunda kalan ve kentlerde yok olan göç aileleri; ellerinde seks işçiliği yapmaktan başka çaresi olmayan travestiler, kadın seks işçileri; Boğaz’da, deniz kıyılarında, meyhanelerde içkisini yudumlamayı bir yaşam keyfi olarak görenler; başları bağlı olduğu için kahvelere, okullara girerken küçümsenen başı örtülü genç kızlar; “sokaklarda dolaşmak bizim de hakkımız!” diyen milyonlarca engelli yurttaş, sürüp giden savaş nedeniyle canını yitirmemiş ama akıl sağlığını ya da bedeninde en değerli organlarını yitirmiş, köşeye atılmış gaziler; “İnsan öldürmek istemiyoruz” diyerek her türlü aşağılanmayı göze alan ve vicdani ret ilkesini hayata geçirmeye çalışan askerlik çağına gelmiş genç insanlar, askerlik şubesinde “İb..misin, o halde bize bir video getir” denilen cinsel tercihleri nedeniyle aşağılanan gençler, kendinden rütbe olarak küçük bir subayı sevdi diye ordudan atılan ve intihar eden genç bir kadın subayın ölümünü içine sindiremeyenler; bu cennet ülkenin her zaman kendi kendine yeteceğini savunanlar, yok edilen tarım için içleri yananlar, müzelerdeki 42 uygarlığın en güzel heykellerine bakıp “ucube” diye bir heykelin yıkılmasını canında hissedenler; Kurtuluş Savaşı’yla ilgili filmleri izlerken, Nâzım Hikmet’in, Dağlarca’nın ve daha birçok şairin bu konularda yazdığı şiirleri okurken gözleri yaşaranlar; ülkenin dört bir tarafındaki limanların satılmasını, köprülerin özel şirketlere devredilmesini güvenlik açısından çok sakıncalı bulanlar, evet onlar ve daha pek çokları yürüyor... Çakallar şaşkınlar; korkuyorlar, kalabalığa son güçleriyle hep birlikte saldırıyorlar... Boşuna, artık kimseler, kan bulaşmış sivri tırnaklarından, öldürmek için açılmış sivri dişli ağızlarının korkunç görüntüsünden hiç kimseler korkmuyor! Ve herkes biliyor ki çakallar da yenilir! 10 HAZİRAN 2018 SAYI: 33849 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına MEHMET Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Haber Koordinatörü Faruk Eren Aykut Küçükkaya Dijital Medya Koordinatörü Bülent Mumay Reklam Direktörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Kültür Sanat: Emrah Kolukısa l Düzeltme: Mustafa Çolak Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım Müdürü: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Demirören Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 03:26 03:18 03:51 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 05:25 13:09 17:08 05:13 12:54 16:50 05:40 13:17 17:10 Akşam 20:42 20:23 20:41 Yatsı 22:32 22:09 22:22 yorum TASARIM: SERPİL ÜNAY Refah Partisi, 27 Mart 1994 yerel seçimlerinde büyük bir oy patlaması yapmıştı. İstanbul’da Recep Tayyip Erdoğan Belediye Başkanı olmuştu. Birdenbire laik bir ruh huzura gelmişti. Otomobillerin arka camlarına “Atam izindeyiz” bantları yapıştırılıyordu. Hatta o yılların popüler haftalık dergilerinden biri (Tempo veya Aktüel) bu gelişmeyi mizahi başlıkla kapak haberi yapmıştı: “Atam belki inanmayacaksın ama...” Ülkede hava böyleydi. Hasan Pulur da ortama göre bir plan yapıyordu. Oltasına en yakın duran balık da bendim! Odasına girdiğimde telefonla konuşmasının son bölümüne tanık olmuştum. Haliyle merakla sordum: Hayrola abi? Sıkıntılıymış gibi bir yüz ifadesiyle, “Şu Şarık Tara var ya…” diyerek anlatmaya başladı: ENKA Holding Yönetim Kurulu Başkanı Şarık Tara. Adam zengin, biz 51. Dönem Yedek Subaylara askeri elbise diktirdi. Aksaray’daki Cumhuriyet Bayramı töreninde biz de geçit yapacağız! Gözlerim yerinden uğramıştı. Abi bu haber! Aman aman, kimseye bir şey söyleme! Bilirsin sevmem böyle şeyleri. Gerçekten de Hasan Abi, kitap imza günlerinin bile gazetede haber olmasını istemezdi. Aksaray Vatan Caddesi’ndeki resmi töreni zaten izleyecektim. Hasan Pulur, Şarık Tara gibi popüler isimlerin geçit törenine katılacağı bir kutlama acaip haber olurdu. 29 Ekim 1994 günü, Yalçın Çınar’la birlikte Vatan Caddesi’nde yerimizi aldık. Televizyon muhabiri gençleri de uyardım: “Hasan Pulur, Şarık Tara gibi isimlerin yer alaca Hasan Pulur’un geçit töreni… ğı 51. Dönem Yedek Subaylar da geçecek, sakın kaçırmayın.” Tören başladı. Askeri birlikler geçti. Okullar geçti. Esnaf ve sanatkârlar geçti. 51. Dönem Yedek Subaylar yok. Hava da çok sıcak. Sırtındaki ağır fotoğrafçı çantasıyla kan ter içinde kalan Yalçın, bir süre bekledikten sonra bana dönüp acı gerçeği açıkladı: “Hocam, Hasan Abi seni yedi!” Meğer Hasan Pulur’un kurduğu kumpasın bir parçasıymış. Gazeteye döndük. Yazıişlerinden, “Hemen haberi yaz!” dediler. Kibarca “Gidin işinize…” diye savuşturup masama yöneldim. Ercan Akyol çıkageldi. Hasan Abi telefon etti, fotoğraflardan bir iki kare de bana ayırsın, dedi. Anladım ki Hasan Abi, Ercan Akyol’u da sarıyor. Onun da benim gibi hiçbir şeyden haberi yok. Biraz sonra Hasan Pulur aradı. Fotoğraf falan, dedi. Ben kırık bir ses tonuyla, “Helal olsun abi” diye yanıtladım. “İyi numaraydı!” Ne numarası oğlum? Abi, geçit yapacaktınız ya? Yaptık. Sen nereye gittin? Aksaray’a… Hangi Aksaray’a? Hangi Aksaray olacak abi? Vatan Caddesi tabii… Oğlum biz Niğde Aksaray’da yürüdük! Sana söylemediler mi? * NÂZIM ALPMAN * Dostlar Bizi Hatırlasın / A7 Kitap, 2017 HHH Nâzım Alpman, gazetecilik yaşamımın başında tanıyıp bu dünyadan ayrılana kadar dostluğunu korumak istediğim nadir insanlardan biridir. Gazeteciliğe sendikacılıktan geçiş yapmıştır. İyilik ve güzellik dolu yüreğiyle daima mert, cesur bir devrimcidir. Çakırkeyif olduğunda ancak eski tüfeklerin anımsadığı devrim türküleri söyler. Mizah yanı çok güçlü, kalemi hiç eğilmemiş, bükülmemiştir. Hep mazlumlar ve mağdurlardan yana olmak art niyetiyle yaptığı muhteşem röportajlar, güldürürken ağlatır. Edirne Romanlarının ağabeyi ve eşsiz bir belgesel niteliğindeki Başka Dünyanın İnsanları, Çingeneler kitabının yazarıdır. Milliyet’ten hoyratça atıldıktan sonra televizyoncu olmuş, birbirinden değerli belgesellere, biyografilere imza atmıştır. Yukardaki satırlara bir alıntı yaptığımız Dostlar Bizi Hatırlasın kitabı, Nâzım’ın gazetecilik kariyerinde biriktirdiği leziz gazeteci anılarından oluşuyor. Basının yalakalığa indirgendiği şu dönemde, bu kitaba, artık yitirdiğimiz bir meslek aşkının öyküleri de diyebilirsiniz... “Metal yorgunu!” bahanesi ile başını yediği yalan söylemetyaniavhmeet@gmail.com yalan konuşmawwywı .ahmettan.com günah sayıyor. adamların ahı tuttu. Melih Yalan okumayı Gökçek, Kadir Topbaş gibi değil! ler de matah metalar değildi Ikisi arasında ya, neyse... dağlar kadar fark Ama yine de hiçbiri var ve Cumhur Bingöl’e gidip, “Ey Diyarbakır başkanı adayımızın lılar!” diye nutuk atmamıştı. arkasında da nice Bir ihtimal daha yokDoğumundan önceki yıllar da okuduğu sınıflardan söz de etmemiş, hele kırk yılın cinci ulema var: Yenişafak’ta yazan Karaman Bahçeli’si ile Kılıçdaroğlu’nu Uzunca bir dönemin solda par Hoca örneğin, bir birbirine karıştırmamıştı. layacak ufuk arayan siyasetçisi, tek fetva ile kendisini hem akla Demek ki “metal yorgunluğu” eski Cumhuriyet’in ve Babıâli’nin mış hem de ferahlatmıştı: diye çevresine koyduğu teşhis, kıdemlisi Yalçın Bayer’e işin sırrını “Yolsuzluk, hırsızlık değildir!” kendi erken teşhisi imiş. şöyle açıklamıştı: HHH TDK Sözlüğü yorgunluğun bu “Siyasetin (ve hitabetin) yarısı Istanbul Reisi iken türünü “verimi azalmış, tüken ilim ise yarısı da filmdir. Ilmi us Zincirlikuyu’nun kapısına o ayeti, miş” diye tanımlıyor. taları hazırlar, filmi ben oynarım!” o yazdırmıştı. Oysa kendisi gibi ağır toplar Reis’imiz tam da bunu yaptı. “Her canlı ölümü tadacaktır.” için kullanılan daha uygun bir 16 yıldır da oynuyor. Iktidarın akıldaneleri, onu ya deyim var; “çaptan düştü”. TBMM’de bile kürsünün iki hiç ölmeyecek sanıyorlar ya da Aslında çaptan önce de “attan yanına camlı sehpalar diktirdi. dokuz canlı... düşmüştü”! Iftar salonlarından seçim mey Ki 1921’den beri tüm anaya Acaba bu karıştırma hali o danlarına yıllardır camlar dikili salarımızda yer alan “Cumhur günlerdeki travmanın gecikmiş yor. Danışmanlar yazıyor. O da başkanının ölümü halinde” bir tezahürü mü? okuyor. Sahiden diplomaya ne ibaresini çıkarmışlardı. Yerine Oyuna sahip çık “Cep telefonuyla sandık korunur mu canım.” “Korunur, korunur. Hem de öyle bir korunur ki şaşırırsın. Okumadın mı Cumhuriyet gazetesini. Ne diyordu manşetinde: Çıkarın cepleri, koruyun sandığı.” Seçimler yaklaştıkça seçim güvenliğine ilişkin sohbetler giderek yoğunlaşıyor. İnsanlar seçim hilelerinden kaygılı. Sandık güvenliğinin cep telefonuyla sağlanabileceğini savunan arkadaşımız daha ilk günden CHP’nin hazırladığı “Adil Seçim Uygulaması”nı akıllı telefonuna yüklemiş, üstelik yazılımı incelemiş. Hemen telefonunu açıp uygulamayı gösteriyor: “İşte bu uygulamayı yükleyeceksin telefonuna. Adil seçim uygulaması. Sandık kurulunda görev alıp almaman önemli değil. Bir yurttaş olarak da bu uygulamayı yükleyebilirsin. Biliyorsun ki her seçmen, kendi oy kullandığı sandığın Belki de artık iyice ısınan hacet! önce “Makamın herhangi bir sayımını izleyebilir. Sayımı, oy pusulasını göre suyun harareti ince ince o eski travmayı tetikledi. Ve çaptan düşme süreci hızlandı! Bir başka neden de şu olabilir: Muharrem Ince günlerdir meydanlarda Tayyip Bey’in “nutuk camları”na bağımlılığını anlatıp duruyor. Belli ki bir süre camlara bakmadan konuşarak Ince’yi yalancı çıkarmak istedi. Ama olmadı. Merhum liderleri ve Bingöl ile Diyarbakır’ı karıştırdı. Fazlasıyla “cam bağımlısı” olduğu ortaya çıktı. Oysa imamlığın mektebinde okuduğundan çok iyi “hatip” olduğuna milletçe inanmıştık. Gerçekten de ayınları patlatarak Kritik dönemlerde biriki danışman yetişmiyor. Yenileri devreye giriyor. Sıkıntı da bundan kaynaklanıyor. Danışmanlar arada izin de yapıyorlar elbet. Birbirlerinin yazdıklarını belli ki okumuyorlar. Sayın Cumhurbaşkanı’nın bir gün önce söylediği ile bugün söylediğinin birbirini tutmaması bundan. Bu yüzden de ne yazık ki rakipleri kendisini tutarsızlıkla suçluyorlar. Muharrem Ince daha da ileri gidiyor. Tayyip Bey’in tutarsızlıklarını, gerçek dışı, çelişkili, yalanyanlış sözlerini meydanlara kur nedenle boşalması halinde” yazmışlardı. Ölüm madem nasıl olsa tadılacaktı; Reis’in ağzının tadını kaçırmaya gerek yoktu. O sıralarda bu köşede yazmıştık: “Ölüm korkusu cehennem korkusundan değildir, inşallah!” HHH Neyse ki son değişiklikte (Allah korusun!) “ölüm” ihtimaline seçimin ikinci turu için vurgu yapıldı: “Ikinci oylamaya hak kazanan adaylardan birinin ölümü veya seçilme yeterliğini kaybetmesi halinde; ikinci oylama, boşalan adaylığın birinci oylamadaki sıraya göre ikame edilmesi suretiyle bileceği bir mesafeden izleme hakkına her Türkiye vatandaşı sahip. Hangi partiye oy verdiğin önemli değil. Burada amaç seçim güvenliğini sağlamak. Bu kadar. Bunu da herhalde herkes ister.” Teknolojiyle arası pek iyi olmayan arkadaşımız, “Ben pek anlamıyorum bu işlerden” diyecek oluyor. Diğeri anlatmaya başlıyor: “Anlamayacak bir şey yok. Çok kolay. Uygulamayı yükledikten sonra telefon numaranı, adını soyadını ve nerede oy kullanacağını giriyorsun o kadar. Sayım yapıldıktan sonra, tutanaklar asılıyor ya. İşte ‘kamera’ diye yazan yere parmağınla dokunuyorsun. Tutanağın fotoğrafını çekiyorsun. Çekerken elin titremesin, tutanağı tam olarak kadraja oturtmaya çalış. Bu kadar. Çektiğin tutanak otomatik olarak merkeze gönderiliyor.” “Sonra ne oluyor peki?” “Birkaç şey oluyor. Bir kere uygulama sandık gayınları çatlatarak, ortalara da duğu ibret perdesine yansıtıyor. yapılır.(..) Aday, geçerli oyların başındaki parti görevlisinin konumunu takip ediyor. şiirler, darbımeseller, atasözleri Ardından da “Ey Erdoğan, yalan çoğunluğunu aldığı takdirde Görevli kayıtlı olduğu sandığın başında değilse, hani serpiştirerek destan yazar gibi konuşuyordu... Hitap edeceği kitleye ne söyleyeceğini pek bilemiyordu.. Bilgi, birikim ve kültür gerektiren bir konuda konuşurken ise çok zorlanıyordu. söylüyorsun! Ayıptır, günahtır” diye haykırıyor. Ama haksızlık ediyor. Tayyip Bey ne yalan söylüyor, ne de yanlış konuşuyor! O sadece okuyor. Islamiyet de diğer dinler gibi, Cumhurbaşkanı seçilmiş olur.” (Md: 102/3) HHH Gelecek pazarı da atlatalım. “Adaylardan birinin seçilme yeterliliğini kaybetmesi hali” inşallah gerçekleşmesin! olur ya gidememiştir, sisteme uyarı gidiyor. Hemen oraya adam gönderiyorlar. Sandıkların konumu belli. Nerede kim var görebiliyorlar. Fotoğrafı çekilen tutanaklar merkezde bir başka yazılım sayesinde hemen sisteme aktarılıyor. Böylece bu sonuçları YSK’nin açıkladığı sonuçlarla karşılaştırma olanağı doğuyor. Uyumsuzluk varsa sistem uyarı veriyor.” “Sadece uyumsuzluklara mı bakılıyor? Refe randumda tek bir hayır oyunun çıkmadığı san KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr dıkları ne çabuk unuttun.” “Sisteme geçmiş seçim sonuçları da kayde dilmiş. Önemli sapmalar olduğunda da sistem uyarı veriyor. Örneğin; tek bir partiye oy çıktı ğında. Ya da oy oranlarında büyük değişimler olduğunda. Zaten riskli ve şaibeli yaklaşık 30 bin sandık belirlenmiş, onlar izlemede. Kaldı ki Türkiye’de veri bilimi konusunda uzmanlar var. Herhalde bu yazılımı hazırlarken onlara da danışmışlardır. Ayrıca toplanan tüm veriler Adil Seçim Platformu’ndaki tüm siyasi partiler ve sivil toplum örgütleriyle de anında paylaşılacak. Gerçek zamanlı olarak kamuoyuna duyurulacak. Şimdi cep telefonuyla sandığa sahip çıkılabilir miymiş sen onu söyle?” “Cep telefonuyla sandığın korunamayacağını” düşünen arkadaşımız bir an duraksıyor, sonra “Tamam” diyor: “Yükleyelim uygulamayı.” HHH Güzel bir uygulama hazırlamış CHP. Kullanı mı kolay. Amaç, seçimin daha güvenli olmasını sağlamak. Önemli olan sandığa giren iradenin sandıktan çıkması. Fakat milli iradenin tam olarak sandığa yansı yabilmesi için herkesin oy kullanması da önemli. Türkiye genelinde, cezaevleri ve mobil sandıklar hariç, 180 bin 67 sandık var. Seçim güvenliğinin gerçek anlamda sağlanabilmesi için de tüm san dıklarda en az üç partiden gözlemcilerin bulunması gerek. Tek bir sandık bile boş kalmamalı. ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com Sandıklarda partililerin, sivil toplum örgütlerinin yer alması, avukatların yer alması önemli. Yurttaşların oy kullandıkları sandıkta, sayımı izlemeleri de önemli. CHP, İYİ Parti, HDP ve Saadet Partisi bir araya gelerek, sandıklardan çıkan oyların “sonuçlara doğru yansıması” için ‘Adil Seçim Platformu’ kurdular. Sivil toplum örgütleri de bu platforma katıldılar. Türkiye’nin siyasi tarihinde bir ilk gerçekleşiyor. Bu sefer farklı bir rüzgâr esiyor. Türkiye oyu na sahip çıkıyor. Oyunuzu mutlaka kullanın. Bir ufak not da seçmen kartlarına ilişkin… Seçmen kartlarını atmayın. 2. turda oy kullanır ken gerekli olacak. C MY B