Katalog
                    Yayınlar
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Yıllar
                    
                    - 2025
 - 2024
 - 2023
 - 2022
 - 2021
 - 2020
 - 2019
 - 2018
 - 2017
 - 2016
 - 2015
 - 2014
 - 2013
 - 2012
 - 2011
 - 2010
 - 2009
 - 2008
 - 2007
 - 2006
 - 2005
 - 2004
 - 2003
 - 2002
 - 2001
 - 2000
 - 1999
 - 1998
 - 1997
 - 1996
 - 1995
 - 1994
 - 1993
 - 1992
 - 1991
 - 1990
 - 1989
 - 1988
 - 1987
 - 1986
 - 1985
 - 1984
 - 1983
 - 1982
 - 1981
 - 1980
 - 1979
 - 1978
 - 1977
 - 1976
 - 1975
 - 1974
 - 1973
 - 1972
 - 1971
 - 1970
 - 1969
 - 1968
 - 1967
 - 1966
 - 1965
 - 1964
 - 1963
 - 1962
 - 1961
 - 1960
 - 1959
 - 1958
 - 1957
 - 1956
 - 1955
 - 1954
 - 1953
 - 1952
 - 1951
 - 1950
 - 1949
 - 1948
 - 1947
 - 1946
 - 1945
 - 1944
 - 1943
 - 1942
 - 1941
 - 1940
 - 1939
 - 1938
 - 1937
 - 1936
 - 1935
 - 1934
 - 1933
 - 1932
 - 1931
 - 1930
 
                    Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
                    Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
                    Sayfayı Satın Almak İstiyorum
                
            
                Pazar 6 Mayıs 2018 TASARIM: SERPİL ÜNAY  Cumhurbaşkanı adayım neler yapmalı? CHP cumhurbaşkanı adayını açıkladı. Ülkenin en güçlü muhalefet partisine ikinci bir Ekmeleddin olayı yaşatacak Abdüllatif Şener’in, şimdiye kadar ne yapmış olduğunu pek bir öğrenemediğim İlhan Kesici’nin ve artık yaşını başını almış Büyükerşen’in aday olmaması beni sevindirdi. Partinin en savaşkan milletvekillerinden biri “varım” diye ortaya çıktı. Ben de bir yurttaş olarak yeni cumhurbaşkanı adayının neler yapmasını istiyorum, bunları tek tek sıralayacağım: Aday; mutlaka yanında tek bir koruma olmadan, herhangi bir ildeki bir çocuk tiyatrosunun kapısından girmeli ve dayanamayıp çocukça bir heyecanla oyunun bir bölümünde doğaçlama yapmalı. Aday; asla ve asla eşi olmadan hiçbir yere gitmemeli. Eşlerin en az yüzde 5 puan artırdığı bilinmektedir. Bu konuda Tayyip Erdoğan’ı takdir ediyorum. Aday; herhangi bir ilde, örneğin Diyarbakır’da önceden planlanmamış bir sokak düğününe gitmeli ve önce halay çekenlere katılmalı, ardından çok iyi bildiği zeybek havasıyla tek başına değil, eşini de kaldırarak zeybek oynamalı. Aday aynı eylemi bir Karadeniz ilinde de yinelemeli ve bölgenin kaybettiği ağaçların, kurumuş derelerin, yok pahasına İtalya fındık devine giden fındıktan ve el konulmaya çalışılan çaydan ve yapılmaya çalışılan Sinop Nükleer Santralı’ndan söz etmeli. Büyük sözlere gerek yok, bir sokak tiyatrosu oyuncuları ona eşlik ederse, Karadenizli usul usul nasıl öldüğünü görür. Aday; 76 yaşında, işini isteyen KHK mağdurları için eylem yaparken adeta ölümüne dayak yiyen eski Sayıştay hâkimi Perihan Pulat’ın yanında bir gün Yüksel’de nöbet tutmalı. Aday; iktidarın bile baskılara dayanamayıp cezasını iptal ettiği Ayşe Öğretmen ve Deran Bebeği mutlaka ziyaret etmeli. Aday; asla ve asla Tayyip Erdoğan’la ağız dalaşına girmemeli, sanki o yokmuş gibi kendi programını sürdürmeli! Aday; Tunceli’nde Düzgün Baba türbesini ziyaret ettikten sonra Konya’ya uçup Mevlana’yı ziyaret etmeli, ardından Hacı Bektaş Veli’nin türbesinde saygılarını sunmalı. Oradan Çorum Hattuşa’ya geçip, Atatürk’ün başlattığı ilk milli kazı alanında insanlara, bu topraklarda 42 uygarlığın yaşadığını ve bu uygarlıkların bizim ve dünyanın kültür mirası olduğunu anlatmalı. Aday; benim bir rastlantı sonucu İzmir’de Genelİş Sendikası’nın kapısında gördüğüm, sarıldığım İzmir Belediyesi’nin taşeron işçi politikasına karşı çıktığı için işten atılan ve açlık grevinin 170. gününde bulunan işçi Mahir Kılıç’ı mutlaka ziyaret edip, işe alınmasını sağlamalı. Aday; cuma namazını kıldıktan sonra bir cemevinde semah izlemeli. Aday; Sivas’ta, Çorum’da, Maraş’ta hunharca öldürülen yurttaşların mezarlarına kırmızı gül bırakmalı, Suruç ve Ankara katliamlarında ölenlerin aileleriyle buluşmalı ve ardından şehit analarının türkülerini dinlemeli. Aday; içerde bulunan 70 bin öğrencinin aileleriyle buluşmalı ve ilk işlerinden birinin bu çocukları dışarı çıkartıp, öğrenimlerine devam etmelerini sağlamak olacağına söz vermelidir. Aday; cumhurbaşkanı olursa önüne gelecek milletvekili maaş zamlarını anında iade edeceğine söz vermelidir. Aday; atanmayı bekleyen öğretmenlerin, doktorların atanma işlemlerini hızlandıracağına dair söz vermelidir, çünkü gencecik insanlar umutsuzluk içinde kendilerini öldürüyorlar. Kimsenin bu genç insanlara bu acı sonu reva görmesi mümkün değildir. Aday; GDO’lu ürünlerde zehirlenen yurttaşlarını bir cengâver gibi korumalıdır. Ve herkes öğrenmeli; yıkılan inşaatlardan havaya karışan zehirli gazlar, kontrolsüz gıdalar, sınırlardan içeri giren ve önem alınamayan Suriyeli ve Afgan mültecilerin yaydığı yeni tür hastalıklar en çok da çocukları tehdit etmektedir. Ülkenin her yanını cehenneme çeviren iktidar, artan kanser vakalarının birinci dereceden sorumlusudur ve pek çok ilaç, yükselen dolar nedeniyle eczane raflarında görülmemektedir. Adayın yapması gereken o kadar çok iş var ki, hepsini saymaya sayfam yetmez ama en çok kadınlardan ve çocuklardan yana olduğunu söylemelidir. Kadınların birer obje değil, insan olduğunu öyle çok söylemelidir ki, kadınlar 15 yıldır bir ölümcül bir veba gibi üstlerine gelen iktidarın değişmesini istesinler! Kadınlar istedi mi her şey değişir; adayın işi zor ama bir başlasın, arkasından gelenlere o bile şaşıracaktır.  6 MAYIS 2018 SAYI: 33814  İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına MEHMET Orhan Erİnç  İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan  Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Haber Koordinatörü  Faruk Eren  Aykut Küçükkaya  Dijital Medya Koordinatörü Bülent Mumay  Reklam Direktörü Deniz Tufan  Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel  l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş 	 l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Kültür Sanat: Emrah Kolukısa l Düzeltme: Mustafa Çolak  Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50  İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20  0530 430 74 17  Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr  Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara.  l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım Müdürü: Tunca Çinkaya  Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr  Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul  Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir.  	 İstanbul	 Ankara	 İzmir	  İmsak	 04:08	 03:58	 04:27	  NAMAZ VAKİTLERİ Güneş	 Öğle	 İkindi 05:49	 13:07	 16:58	 05:36	 12:51	 16:41	 06:02	 13:14	 17:02	  Akşam	 20:12	 19:54	 20:14	  Yatsı 21:46 21:26 21:42  yorum 13  İran’ın kaderi 1979 yılında değişti. 7 Ocak’ta gizli görevle Tahran’a gönderilen Amerikan generali Robert Huyser, İslamcılara karşı darbe yapmaya hazırlanan İran ordusunu “olayları akışına bırakmaya” ikna etti*. Şah Rıza Pehlevi, 16 Ocak’ta Meksika’ya kaçtı. 1 Şubat’ta Ayetullah Humeyni, VİP sürgün muamelesi gördüğü Fransa’dan İran’a döndü. 10 Şubat’ta ordu, “tarafsızlığını” ilan etti. Mollalardan yana tavır koyan ABD ve Humeyni’yi devlet başkanının uçağıyla İran’a yollayan Fransa, yeni rejimin kendilerine minnet duyacağını; başta petrol, İran pazarından parsa toplayacaklarını sanıyorlardı. Oysa kazın ayağı, öyle çıkmadı. ABD ile İran’ın arasını bugüne değin açacak olan büyük krizi, Şah Rıza Pehlevi’nin kendisini sırtından vuran, zaten servetini de yatırdığı ABD’de hastaneye yatması tetikledi. İranlı öğrenciler, 4 Kasım 1979’da Tahran’daki ABD Büyükelçiliğini bastılar ve 52 diplomatı rehin aldılar. Rıza Pehlevi’nin yargılanması (ve tabii asılması) için İran’a iadesini talep ediyorlardı. 444 gün süren elçilik işgali sırasında ABD Başkanı Carter, rehineleri kurtarmak amacıyla Nisan 1980’de “Eagle Claw” kod adlı operasyonu başlattı. HHH  Lawrence’ın çömezleri Sonuç tam bir felaketti. RH53D tipi sekiz savaş helikopterinden üçü, çölde fırtınaya yakalanıp düştü. Dördüncüsü, rehineleri taşıyacak C130 Hercules uçağıyla çarpışınca 8 Amerikalı komando, düşmanla savaşamadan öldü! Operasyon, iptal edildi. O gün bugündür, Ortadoğu viran yeri. Ağırlayıp besledikleri Ayetullah Humeyni’nin ve el altından destekledikleri mollaların nankörlüğünü unutmayan Batı ittifakı, henüz doğrudan saldıramadığı İran’ın başını ezmek için neler neler yapmadılar: İran ile Irak’ı savaştırdılar. Şii şeriata karşı Sünni Vahabiliği, Bin Ladin’i, IŞİD’i örgütlediler. Mağrıp ve Maşrık’taki laik diktatörleri, milyonlarca masum insanın kanı pahasına katlettiler. Demokrasi getireceğiz dedikleri ülkeleri paramparça, halklarını perişan ettiler.  Afganistan’la başlayıp Irak’tan sonra Libya ve Suriye’ye uzanan korkunç plana gerekçe gösterilen 11 Eylül suikastları; New York’taki İkiz Kulelerin uçak saplanarak yıkıldığı bile tartışmalı artık… HHH Çünkü Ortadoğu’yu yıkıp bölmek; silah sanayilerine doping olarak Rusya ve İran’a karşı husumeti diri tutmak için yapmayacakları hiçbir kötülük yok, bu sözde demokrat özde emperyalistlerin! CİA eski başkanı Mike Pompeo, ABD’nin yeni dışişleri bakanı olduktan üç gün sonra; İsrail Savunma Bakanı Lieberman’ın Londra’da çıkan Suudi gazetesi İlaf’a verdiği Arapça röportaj, dikkat çekiciydi: “İran şu ana kadar Suriye’de 13 milyar dolar harcadı. Lübnan’daki Hizbullah’a, Hamas’a, İslami Cihad Hareketi ile terör örgütlerine yıllık 2 milyar dolar akıttı. Bedeli ne olursa olsun İsrail’i tehdit eden İran’ın Suriye’deki tüm askeri alanlarını yerle bir edeceğiz!” Lieberman, açıklamasını “Şimdi havlamak değil, ısırma zamanı” sözleriyle bitirmişti. 30 Nisan’da Halep ve Huma’daki askeri üsler vuruldu. Ajanslar ölü sayısını 38 olarak geçti.  Bölgeyi sömüren bir büyük horoz var, ABD. Yanında da yardakçısı küçük horozcuklar. İşin ilginç yanı,  Hurda arabasında eski bir resim Hepsi ayrı anlatır eski resimlerin kim bilir hangi hayatları yaşadılar çok sonralarını nasıl bilsinler belki de bir Cumartesi günü çektirdiler önde iki kız bir oğlan yakalar ütülü siyah önlükler antik sütunlar gibi kalmış anne baba arkada şimdi hep beraber gidiyorlar çerçeve dağılmış cam kırık demirlere vuruyor arada tık tık duyan yok kimseler görmüyor bu kadar kalabalıkta kediler geçiyor yağmur var Ankara’da ben bir şey yapamam ki size bütün gün ayakta çay simit kahve satıyorum Yuva Simit’te görmeseydim keşke bir çayımı için bile diyemedim size boş verin her şeyi yağan yağmurla kaybolup gittiniz işte… A.Kadri Ergin şimdiye değin yolunmaya gönüllü epeyce tavuk bulmaları. Bakalım nereye kadar? (*) 2017’de halka açılan ABD arşivleri.  “Ülkemiz refah içinde!” diyen bir sayın  lTaürarkstüa.ttSınizızbmuınwt?auwnTawAh.emarhleasmt@ipemtgtam’ni.aciol.mcom  bakana “Senin adın Re  İngilizlere, Adabank’ı  cep değil. Bari sen atma!”  Kuveytlilere, Kuşadası  diye tweet atarsanız hap  Limanı’nı İsraillilere, araç  se atılırsınız.  muayene işini Almanlara,  Milletvekili iseniz, bi  İzmir Limanı’nı Hong  leğiniz de güçlü ise aynı  Kongluya, Avea’yı ve  bakana laf atmanız da mümkün, yerin dibine ba  Rengimiz kararmadanMNG Bank’ı Lübnanlıya, TGRT’yi Amerikalıya,  tırmanız da. Yerin dibine batacak bir bakan bulursanız elbet. HHH  Yalıovalı İnce!  Süper FM’i Kanadalıya sattınız mı? Sattınız. 2002’de bunlar Türk müydü? Türktü, şim  Muharrem İnce, uzun  Adalet ve Kalkınma Partisi’nin di bunların hepsi yabancıların  milletvekilliği süresince fırsat  sergilediği adalet de kalkınma da elinde. Yedi yıllık iktidarınızda  düştükçe Tayyip Bey’in de, baş ortada. İktidarın çişini tutamayıp özelleştirmeyle sattığınız fabrika,  bakan ve bakanların da başının  bacaklarından aşağı kaçırdığı  tersane, tesis, liman, arsa, bina  belası oldu. Betona çivi çakar gibi anlaşıldı. Dövizin ve enflasyonun sayısı kaç, biliyor musunuz?  konuştu.  sıcaklığı giderek daha da daya  Özelleştirme İdaresi’nden tek tek  “İşçiler sesli sesli yürürken, siz nılmaz hale geliyor. Apar topar  çıkarttım bunları. 721 adet. Bir  sessiz sessiz yürüttünüz.”  seçime koşmaları bundan.  Allah’ın kulu çıksın buraya, desin  “ABD’den korktuğunuz kadar  HHH  ki: “İktidarımızda bir tane fabrika  Allah’tan korksaydınız, ülkeyi bu  “Ekonomi bilgisi yok” denen  yaptık.” Baba malını babalar gibi  Bir basamak kaldı. Son adım… Sonra mı? Sonrası karanlık… Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün “basın özgürlüğü” haritasından söz ediyorum. Haritada dünya ülkeleri beş gruba ayrılmış. Beş grup, beş renk...   Türkiye’nin basın özgürlüğü açısından durumu vahim. Sıralamada “kötü” sınıfındaki ülkeler arasında bile sondan ikinciyiz. Bu sınıfta yer alan ülkelerin rengi kırmızı… Niye kırmızı? Özgürlükleri yok etmenin utancı mı? Belki de durumun ne denli vahim ve tehlikeli olduğunu vurgulamak için seçtiler kırmızıyı.   Durumumuz kötü ama kötünün de kötüsü var.   hale getirmezdiniz!”  Muharem İnce, bütçe üzerine  sattınız ve mirasyedi bir hükümet  Türkiye’nin bir sıra gerisinde Kazakistan,  “Alkole kafayı takmışsınız. Aynı hem ana muhalefet hem de şahsı oldunuz. Bir tane yaptınız mı,  iki sıra gerisinde ise “çok kötü” grubunda  duyarlılığı keşke hırsızlığa, yolsuz adına TBMM’nin en çarpıcı ko  bir tane? Bana bunun hesabını  yer alan Burundi var.  luğa, ihaleye fesat karıştırmaya  nuşmalarını yapmıştı:  verin.  O dilime girenlerin rengi siyah… Karanlı  karşı da gösterseniz!”  Değerli milletvekilleri, hiç kız  Gelelim Tekel konusuna. Sayın  ğa gömülmüş ülkeler yer alıyor bu grupta.  HHH  maya gerek yok, memleketten in Cemil Çiçek iyi bilir, oğlu orada,  Henüz orada değiliz. Bir adım kaldı. Sonra  İnce konusunda kimileri “kusur san manzaraları sunacağım size. Sigara AŞ’de yönetim kurulu üye bizim de rengimiz kararacak.  lu kadı kızı sendromu” yaşıyor: “Ekonomi bilmiyor!” Teşbihte hata olmaz. Benzer eleştiriyi İngilizler de Churchill için yapmış. Çok bilinen bir hadisedir. Churchill de ekonomiye duyarlılığını tuvalette karşılaştığı İşçi Partili Başbakan Attlee’ye, önünü elleriyle kapatarak göstermiş: “Hükümetiniz her şeye el koyuyor. Ben şahsi tedbirimi alıyorum! Ne olur ne olmaz!” HHH Ekonomi bilgisi politikada hep en dikenli konu olmuştur. Amerikan Başkanı Lyndon Johnson’un kendisini eleştiren ünlü iktisatçı J.K. Galbraith’e verdiği yanıttan alınacak dersler  Afyon’un Kışlacık köyü, borçlarını ödemek için bütün köylü böbreklerini satışa çıkardı mı? Çıkardı. Diyarbakır’da kayıt parasını ödeyemeyen bir anne, okulun halılarını yıkarken düşüp felç oldu mu? Oldu. (Ak Parti sıralarından gürültüler) Daha dün, Şırnak’a 38 doktor tayini yaptınız, 5 tanesi göreve başladı, 3 tanesi göreve başladığı gün istifa etti mi? Etti. Milas’ta Kore gazisi açlıktan ve soğuktan öldü mü? Öldü. Erzincan’da görevlerini yapan yargı mensuplarına “Cemaatlerime dokunursan yakarım” dendi mi? Dendi. 230 bin eğitim fakültesi mezunu  sidir, yakından takip ediyordur Tekel’i. Tekel’i 292 milyon dolara sattınız. Alan kişi 900 milyon dolara sattı. Aradan çok kısa bir sürede 608 milyon dolar kâr etti mi? Etti. Şimdi siz bugün, Tekel işçisine vereceğiniz 2530 milyon dolarlık parayı konuşuyorsunuz. Yandaş medyanızla birlikte yargıdan önce infaz yaptınız. Bunu yapmaya muktedirsiniz. BAŞKAN  Sayın İnce, süreniz doldu. Konuşmanızı tamamlayın.. MUHARREM İNCE (Devamla) Sizin için tek yer şudur. Meclis’in önüne Yüce Divan’a gitmek için otobüsler yanaşana kadar bağırın, ondan sonra bir daha böyle bir hakkınız olmayacak.  HHH Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’ne (RSF) göre Türkiye, profesyonel gazeteciler için dünyanın en büyük hapishanesi. Basın özgürlüğünde 180 ülke arasında 157’nciliğe gerilemiş durumdayız. Oysa 2002 yılında 99. sıradaydık. Hayal gibi. Ve o yıllar bizler, Türkiye’nin basın özgürlüğünde ne kadar geri kaldığını, bu durumun güzel ülkemize hiç mi hiç yakışmadığını söylüyorduk. Kendimizi Almanya, Fransa, İngiltere, Norveç ve İsveç gibi ülkelerle karşılaştırıyorduk iyi mi… Nereden nereye geldik… Gözüm Türkiye’nin yer aldığı gruptaki diğer ülkelere ilişiyor: Ruanda, Belarus, Demokratik Kongo… Bizler kendimizi Norveç, İsveç’le karşılaştırırken, düştüğümüz gruba bakın. Yeni klasmanımız. 16 yılda ulaştığımız nokta. Durumun vehametini ABD merkezli düşünce kuruluşu Freedom House’un açıkladığı “2018  vardır: “Ekonomi üzerinde nutuk bu ülkenin sokaklarında işsiz mi?  (TBMM Tutanak Dergisi 47.  Dünyada Özgürlükler Raporu”nda da görüyo  çekmek çoğu kez çiş kaçırmak  Gazeteler intihar haberleriyle  Birleşim. 25.10.2009)  ruz. Türkiye bu haritada artık “özgür olmayan  gibidir. Bacaklardan aşağıya inen dolu mu?  HHH  ülkeler” arasında yer alıyor. Daha önce “kısmen  sıcaklığı sadece siz fark edersiniz.  Memleket yangın yeri, millet  Twitter’da 3 milyon 7 bin takip özgür” ülkeler arasındaydık.    Başkaları üzerinde bir etkisi ol  ölmüş, bitmiş, siz hâlâ ne konu çisi var. Takipçilerin büyük ço  195 ülke arasında özgür olmayan ülke sa  maz.” (Dictionary of Quotations  şuyorsunuz!  ğunluğu gençler. Birinin mesajı:  yısı 49. Türkiye de bu 49 ülkeden biri.  sayfa:112Penguin books 2009)  (..) Türk Telekom Türk müydü? “İnce gösterip kalın çıkaracak!”  Kimlerle birlikteyiz diye bakıyorum:  Orta Afrika Cumhuriyet, Mali, Burundi, Bah  KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK  behicak@yahoo.com.tr  reyn, Moritanya, Etiyopya, Venezüella, Yemen… Gözüm Gambiya ve Uganda’ya ilişiyor.  Onlar bizden çok daha iyi durumda. “kısmen  özgür ülkeler” grubunda yer alıyorlar.  Eskiden de çok iyi durumda değildik. De  ğildik ama demokrasi, özgürlükler dendiğin  de bu ülkelerden ilerideydik.  Biz gerilemişiz, onlar ilerlemiş.  Siyasetçilerin yüksek perdeden sözleri  geliyor aklıma:  “Biz çadır devleti değiliz!”  Değiliz elbette. Peki, o zaman bu grupta  işimiz ne? Son on yılda özgürlüklerin en çok  gerilediği ülkelerin başında geliyor Türkiye.  Uluslararası Af Örgütü’ne göre Türkiye’de  “basın özgürlüğü zincire vuruldu”.  Uluslararası Gazetecileri Koruma  Komitesi’ne göre Türkiye, dünyada en çok  gazeteciyi hapseden ülke.  Basın özgürlüğü demişken, Türkiye’de  sansürlenişinin birinci yılında Wikipedia’dan  Türkiye’ye çok anlamlı bir selam ve mesaj  geldi. “Türkiye’yi özledik” diyorlar ve ekliyor  lar: “Türkiye olmadan dünya kaybeder.”  Haklılar. Basın özgürlüğünüz yoksa haber  alma hakkınız yok demektir. Çevrenizde  olup bitenlerle ilgili doğru bilgi alamazsınız.  Yöneticilerin istemediği hiçbir bilgi size  ÇİZGİLİK KAMİL 	MASARACI  kamilmasaraci@gmail.com  aktarılamaz. Sadece onların bilmenizi istediklerini bilirsiniz. Sanal bir dünyada yaşar  sınız. Dünyadan koparsınız.  Basının, internetin özgür olmadığı, ifade  özgürlüğünün olmadığı bir ülkede ne sanat  olur, ne felsefe ne de bilim. Ekonomik ge  lişme de olmaz. 4. sanayi devrimini bırakın  yakalamayı yanına bile yaklaşamazsınız. Ba  sın özgürlüğü yoksa demokrasi de yoktur,  adalet de.  Hani bir reklam vardı, “Yaptıklarımız yapa  caklarımızın teminatıdır” diyorlardı. Sandığa  giderken iyi düşünmek gerek. Aklınıza Sınır  Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün haritası gel  sin. Bu haritadaki “karanlık ülkeler”i düşünün.   Özgürlük için oy kullanın.  C MY B   
            
    
