28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 8 Nisan 2018 TASARIM: SERPİL ÜNAY k4aatkleaddeenmVisoyelknani Devlet uyumuş6Bakyuarruhmaakkşıinkâdyaette muhbir vurmuşbsounluunçualmlınuaşmaammaış Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nde 4 akademisyeni katleden Volkan Bayar hakkında sadece YÖK ve üniversi te rektörlüğüne değil; Cumhurbaş kanlığı, Başbakanlık, Milli Eğitim Bakanlığı’na da şikâyetlerin iletildi ği ortaya çıktı. Cumhurbaşkanlığı İle tişim Merkezi, Başba kanlık İletişim Merke zi, YÖK, Milli Eğitim Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı, Eskişehir SİNAN TARTANOĞLU Cumhuriyet Başsavcılığı, Eskişehir Osman gazi Üniversitesi ve To kat Gaziosmanpaşa Üniversitesi’ne onlarca dilekçe yazıldı, suç duyuru sunda bulunuldu. Ancak Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılan ve “ölüm tehdidi alındığı” yönündeki suç duyurularının tamamının takip sizlikle sonuçlandığı öğrenildi. YÖK ise gelen şikâyetlerden 3’ünü Osman gazi Üniversitesi Rektörlüğü’ne so ruşturma talimatı ile gönderdi. Ev arkadaşını da ihbar etmiş İki akademisyen tarafından YÖK’e yapılan bir kapsamlı başvuruya göre Bayar, Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2016/24456 sayılı soruşturması kapsamında 3 Ekim 2016’da, Eskişehir KOM Şube’de verdiği ifadede, yurtdışı eğitimi sırasında T.T. ile aynı evde kaldığını söyledi. T.T. de Bayar gibi Denver Üniversitesi’nde eğitim görüyordu. Bayar, 2016 tarihli Emniyet ifadesinde, ev arkadaşı T.T.’nin FETÖ’cü olduğunu, yurtdışında FETÖ evlerinde kaldığını, aylık 550 dolar kira verdiğini beyan etti. Bayar, FETÖ yargılamalarının yapıldığı Eskişehir 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki ifadesinde de FETÖ evlerinin kira miktarlarını ve konumlarını tek tek bildiğini söyledi. İlk şikâyet Külünk’e YÖK’e yazılan şikâyet dilekçesine göre Bayar, ilk etapta AKP Milletvekili Metin Külünk ve BİMER’e isimsiz ihbarlar gönderdi. Sonuç alamayınca aynı ihbar metinleri ile ancak yine isminin gizlenmesi talebiyle Osmangazi Üniversitesi Rektörlüğü’ne başvurdu. YÖK’e yazılan dilekçede, Bayar için, “Kendisi 9 yaşındayken yurtdışında eğitim gören hocalarının o dönemde FETÖ/PDY örgütüne ait evlerde kaldığını dahi bildiğini beyan eden ve birçok asılsız kurgusal iddialarda bulunan bu şahsın beyanlarına rektörlük tarafından ne suret le itibar edildiği anlaşılamamaktadır” ifadelerinin kullanılması da dikkati çekti. Bayar’ın Eskişehir Emniyeti’ne verdiği ifadede Osmangazi Üniversitesi’nde Enstitü Sekreteri olan, ancak daha sonda kendisinin şikâyeti üzerine OHAL KHK’si ile ihraç edilen Prof. Dr. Ahmet Aypay ile ilgili, “2014 yılı Eylül ayında Ahmet Aypay bana; nedeni söylenmeyen bir soruşturma açmış ancak ceza vermeden soruşturmayı kapatmıştır. Çünkü soruşturma esnasında kendisine iki dilekçe gönderdim ve dilekçelerimde kendisinin FETÖ’cü olduğunu belirttim. Ancak; kendisi benim bu iddialarım karşısında bir girişimde bulunmamış ve soruşturmamı ceza vermeden kapatmıştır” dedi. 24 kişiyi karalamış YÖK’e yazılan dilekçeye göre Bayar, ihbar dilekçelerinde üniversitenin Eğitim Fakültesi’nde görev yapan 45 akademisyenin 24’ünün ismini FETÖ’cü olarak bildirdi. Ancak sadece 4 akademisyen hakkında idari soruşturma başlatıldı ve savcılığa suç duyurusunda bulunuldu. Bunlardan ikisi daha sonra ihraç edildi. Toplamda 6 kuruma yapılan suç duyurularında ise ölüm tehdidi alan akademisyenlerin aldıkları tedbirler aktarıldı. Dilekçelerde yer alan iddialara göre, Volkan Bayar, 6 Ocak 2017’de fakülte koridorlarında, “Benim kafamın tasını attırmasınlar her şey 24 kurşuna bakar” diye bağırarak fakülteden ayrıldı. Katliam günü saldırıdan kıl payı kurtulan Fakülte Dekanı Prof. Dr. Cemil Yücel makam odasına ikinci kapı açtırdığını söyledi. Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Fatih Bektaş, “Eğer benim odamı basarsa 1. kattan atlarım” dedi. ‘FETÖ kumpasçısı izlenimi’ Dilekçede, “BİMER ve CİMER’e bu şahısla ilgili yapılan şikâyetler üniversite yönetimince işleme alınmamaktadır. Bu durum üniversite yönetiminin bu şahsı FETÖ kumpasçısı olarak kullandığı izlenimi vermektedir. Bu kişinin başta Eskişehir Osmangazi Üniversitesi yönetimi ile ilişkileri, FETÖ adına bir tetikçi olup olmadığı; bütün telefon kayıtları, sosyal medya hesapları, eğitim geçmişi, Millî Eğitim Bakanlığı burs durumu, SGK kayıtları, devlet memurluğuna ve Gaziosmanpaşa Üniversitesi’nde göreve başlama şekli araştırılmalıdır” ifadeleri dikkati çekti. Emekli imam Fahri Armağan oğlunun cenaze namazını kıldırdı. Akademisyenler toprağa verildi ESOGÜ Eğitim Fakültesi’nde araştırma görevlisi Volkan Bayar tarafından katledilen Dekan Yardımcısı Dr. Mikail Yalçın (33) ve Araştırma Görevlisi Yasir Armağan (35) memleketleri Tokat’ta son yolculuklarına uğurlandı. Yasir Armağan’ın cenaze namazını emekli imam olan babası Fahri Armağan’ın kıldırması, törendekileri ağlattı. YÖK 1 hafta sonra ‘acil’ toplanıyor! YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, olayı görüşmek üzere YÖK Genel Kurulu’nu, 12 Nisan Perşembe günü olağanüstü toplantıya çağırdı. YÖK, katliamın yaşanmasının ardından bir Yüksek Denetleme Kurulu üyesini incelemelerde bulunmak üzere görevlendirmişti. Olağanüstü genel kurul toplantısında bu inceleme raporunun görüşüleceği öğrenildi. Kurul’da ayrıca üniversite yönetiminin “idari ve hukuki” bir ihmali olup olmadığının ele alınacağı ifade edildi. Genel Kurul’a çağrılan Osmangazi Üniversitesi Rektörü Gönen’den, saldırgan ile ilgili üniversite tarafından daha önce başlatılan soruşturmanın süreci ve saldırı hakkında bilgi alınacağı aktarıldı. Bayar’ın tehdit ettiği akademisyenler Yalçın Bay ve Ahmet Aypay tarafından YÖK’e yapılan bir başka başvuruda ise üniversite bünyesinde yürütülen FETÖ soruşturması kapsamında etkin pişmanlık hakkını kullanan akademisyenlerin ifadelerine yer verildi. YÖK’e yapılan başvuruya gö Öğretim Üyesi Dr. Serdar Çağlak (33) ise, memleketi Kayseri’de son yolculuğuna uğurlandı. Fakülte Sekreteri Fatih Özmutlu (48), önceki gün Eskişehir’de toprağa verilmişti. Cenaze törenlerinde yine matemin yanı sıra, geliyorum diyen katliama karşı bugüne dek adım atmayan yöneticilere isyan vardı. Acılı aileler güçlükle sakinleştirilebildi. l DHA Eski eşi serbest kendisi ‘pişman’ Osmangazi Üniversitesi’nde Volkan Bayar’ın 4 akademisyeni katletmesinin ardından Bayar’ın eski eşi olduğu belirtilen Aylin Bayar serbest bırakıldı. Volkan Bayar’ın ise savcılık ve Emniyet’te toplam 15 sayfalık ifade verdiği, basında çıkan ifadelerinin aksine “pişmanım” diyerek suçunu itiraf ettiği öğrenildi. re, söz konusu akademisyenler 2011 yılındaki rektörlük seçimlerinde başka bir adayı desteklediklerini ancak 2015’te yapılan rektörlük seçimlerinde “örgütsel” talimat alarak mevcut rektör Prof. Dr. Hasan Gönen’i desteklediklerini belirtti. l ANKARA DEMOKRATİK ve SOL KAMUOYUNA Türkiye İşçi Partisi’ne (19611988) emek ve gönül vermiş çok geniş bir çevrenin duygularına tercüman olduğumuza da inanarak aşağıdaki açıklamayı kamuoyunun dikkatine sunuyoruz. Türkiye İşçi Partisi, sosyalist fikirlerin toplumsallaşmasında, sosyalist hareket ile işçi hareketi arasındaki bağın güçlendirilmesinde, toplumsal muhalefetin gelişmesinde ön açıcı ve benzersiz katkılar yaptı. Türkiye İşçi Partisi, ana çizgisi olan bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm mücadelesiyle siyasal yaşamımızda önemli izler bıraktı. Türkiye’de ilk olarak, Kürt halkına yönelik şoven milliyetçi baskılara ve asimilasyon politikalarına karşı mücadelede tarihe mal olmuş bir rol oynadı. İşçi ve emekçilerin ekonomik ve demokratik haklarının geliştirilmesi mücadelesi üzerinde önemli bir etki yarattı. Emekçilerin ülke yönetiminde söz ve karar sahibi olması için mücadele etti. Sosyalist hareketin emektarları büyük ölçüde Türkiye İşçi Partisi’nde sosyalizm ile tanıştılar, onların ilk siyasal örgütü TİP oldu. Fikirlerinin ve örgütlenmelerinin ilk temellerini Türkiye İşçi Partisi’nde attılar. Türkiye İşçi Partisi siyasal yaşamı boyunca antidemokratik, faşist baskılarla, kısıtlamalarla mücadele etti. Parti militanları katledildi; yöneticileri, üyeleri hapishaneye atıldı. Türkiye İşçi Partisi, hem 1971 hem de 1980 askeri darbesinden sonra bağımsızlık, demokrasi, sosyalizm mücadelesinden ve faşizme karşı mücadeleden geri durmadı. Türkiye İşçi Partisi’nin bu ortak tarihsel birikimine, belleklerimizdeki ve tarihimizdeki seçkin yerine ve bütün bunları simgeleyen ismine saygı gösterilmelidir. Türkiye İşçi Partisi’nin ismi tarihteki yerinde kalmalı, sosyalistlerin ortaklaşa sahiplenmeleriyle koruma altına alınmalıdır. Türkiye İşçi Partisinin isminin yeniden kullanılmaması ve koruma altına alınması sosyalistlerin sorumluluk alanında yer alan önemli bir görevdir. Öte yandan, bütünüyle antidemokratik bir yasa olan siyasi partiler yasasının, kapatılmış partilerin isimlerinin yeniden kullanılamayacağına ilişkin hükmü ise antidemokratiktir ve Türkiye İşçi Partisi’nin tarihsel varlığına yeni bir müdahaledir. Saygılarımızla. Tarık Ziya EKİNCİ TİP Genel Sekreteri TİP Milletvekili (19651969) Parti Kurucusu (1975) Şaban ERİK TİP Genel Sekreteri TİP Milletvekili (19651969) Parti Kurucusu (1975) Seçime giderken TRT’de gizlilik SİNAN TARTANOĞLU TRT Yönetim Kurulu’nun toplantıları tamamen karanlığa gömüldü. Dün Resmi Gazete’de yapılan düzenleme ile Yönetim Kurulu toplantılarının “gizli” yapılması kuralı korundu. Ancak toplantı görüşmelerinin iki ayrı ses kayıt cihazı ile takip edilmesi, adli ve idari makamların denetimine açılması, 10 yıl boyunca saklanması gibi hükümlerin tamamı kaldırıldı. Yönetim Kurulu toplantıları eskiden olduğu gibi yine gizli yapılacak. Ancak toplantıdaki görüşmeler ses kayıt cihazı ile devletin arşivlerinde tutulmayacak. Adli ve idari denetim mekanizmalarına, yönetim kurulu toplantıları ile ilgili bir veri sunulamayacak. Ses kayıtlarının alınmaması düzenlemesi ile iki kat gizlenen TRT Yönetim Kurulu toplantılarında genel olarak TRT’nin program, yayın, teknik, personel, idari ve mali tüm hizmetlerine dair temel ilkeler ve hedefler belirleniyor, bunlarla ilgili kararlar alınıyor. TRT’nin bütçesi, bilançosu, kadrosu karara bağlanıyor; yatırım ve finansman programları onaylanıyor. Genel Müdürün teşkilatta yapılmasını istediği teklifler inceleniyor, uygun görülenler RTÜK onayına sunuluyor. Yıllık yayın Ses kayıtları, şeffaflıĞIN ANAHTARI Ses kayıtlarının 10 yıl boyunca saklanması gerekiyordu. Ses kayıt materyallerinden biri, toplantı sonunda bir zarfa konulup, mühürleniyordu. Bu zarf sadece adli makamların talebi üzerine açılabiliyordu. Ses kaydının ya bir kopyası alınıyor ya da içeriği bir kağıda geçirildikten sonra yeniden mühürleniyordu. Mühürlenen ses kaydının açılması, kopyasının alınması gibi işlemler ise sadece ve sadece TRT Genel Müdürü tarafından yapılabiliyordu. Ses kayıtlarının mühürlenmeyen ikinci kopyası ise denetlemekle yetkili kurum ve kişilerce talep edilebiliyordu. planları karara bağlanıyor. En önemlisi Sayıştay’ın TRT’nin denetimine ilişkin raporları inceleniyor, düzeltici ve geliştirici tedbirler alınıyor. Neler konuşuluyor? Yönetim Kurulu toplantılarında; yerli ve yabancı, gerçek veya tüzel kişilerle, ortaklıklar kurulmasına karar veriliyor. TRT Gelirleri Yasası’nın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar ile bandrol ve etiketler ile ilgili hususlar tespit ediliyor. l ANKARA haber 7 Deizm Tartışmaları ve CHPu yazıda amacımız, çağdaş, de mokrat, cumhuriyetçi, laik geliş Bme çizgisi ile ülkeye zaman kay bettiren, dinci dayatma arasındaki kavgayı tartışmak değil. Yalnızca son günlerde dinci çevrelerde korkuya neden olduğu anlaşılan deizm konusunu anlamaya çalışmak istiyoruz. Bilindiği gibi deizm, bir yaratıcıya inanmakla birlikte, dinleri kuşkuyla karşılayan, dini ritüelleri önemsiz bulan, daha özeti Tanrı’nın insanların işine hiçbir zaman karışmadığını savunan bir inanç biçimidir. HHH Böyle tanımlanınca, ki bu tanım ilahiyatçıların tanımıdır, yaygın olmasına da şaşırmamak gerekiyor. Konuya gündelik yaşamın verileriyle yaklaşıldığında da benzer bir sonuca ulaşılabiliyor. Belki kendilerini Deist olarak adlandırmıyorlar ve değiller ama klasik söylemle halkının yüzde 99’u Müslüman olan Türkiye’de dinsel ritüelleri tam olarak yerine getirenlerin sayısı oldukça düşüktür. Bu halkın büyük çoğunluğunun Müslüman olmadığını göstermiyor; ama deizmin artan etkisinden ya da asıl önemlisi dinci dayatmaya bilinçli, bilinçsiz bir tepkiden söz etmek mümkündür. HHH Deizm ya da dinci dayatmaya tepki konusunda ilahiyatçı yazar Cemil Kılıç’ın değerlendirmesi gerçekten ilginçtir. Şöyle diyor Kılıç: “Gerçek şu ki günümüzde din adına anlatılan pek çok şey, sergilenen pek çok uygulama, bilgi ve iletişim çağının gençleri tarafından kabul edilmemektedir. Özellikle çeşitli cemaat ve tarikat liderlerinin ve bir kısım ilahiyatçıların verdikleri fetvalar, açıkladıkları görüşler ve baskıcı tutum ve davranışları büyük tepki uyandırmakta, ilaveten dinin bütünsel anlamda sorgulanması sonucuna yol açmaktadır.” (OdaTV, 7 Nisan 2018) HHH Son yıllarda şeriatçılığın, fanatik İslamcılığın, köktendinciliğin tarikatlar aracılığı ile, gizli değil açıkça, üstelik iktidar, giderek devlet desteği ile yaygınlaştırıldığı bir gerçek. Bu durumun gençlerin tepkisi ile karşılaşması, dayatılan yaşam tarzının, bilgiyle, iletişim çağının gelişme çizgisiyle, gerekleriyle uyuşmadığını fark eden gençler arasında deizmin yaygınlaşması doğal. Burada yine Cemil Kılıç’tan bir alıntı ile dinciliğin siyasal boyutuna ışık tutmak mümkün olabilir. HHH Kılıç’ın değerlendirmesi şöyle: “Konuya dair değinme gereği duyduğum bir diğer boyut da Türkiye’deki güncel deizmin Emevi İslam’ına karşı bir direniş olduğu gerçeğidir. Meselenin bu yönü çoklarınca görmezden gelinse de gerçekte güncel deizm, aslında İslam tarihi boyunca çoğunlukla iktidar lehine yorumlanan, aşırı derecede politize edilmiş, yer yer insan fıtratına aykırılık teşkil eden, cinsiyetçi, saltanatçı din anlayışına karşı sabırların ve dayanma gücünün taştığının görkemli bir ifadesidir.” HHH Oldukça açık bir anlatım. Dinin siyaseten kullanılması, üstelik bunun günümüzün “Emeviciliği” ile yapılması besbelli sabırları taşırıyor. Peki, durum böyleyken, ana muhalefet partisi CHP’nin gericiliğin değirmenine su taşımasını nasıl yorumlamalıyız? Örneğin mücadeleyle elde edilmiş, laiklik açısından önem taşıyan “kimliklerde kişilerin inançları konusunda bir ibarenin yer almaması” kazanımına sosyal demokrat bir parti nasıl sahip çıkmayabilir; nasıl olur da “bunu biz yapmadık” diye övünebilir. HHH Tek örnek değil, CHP’nin “sağ söylemle sağdan oy alabiliriz” tezi mantıklı bir tez değildir; yalnızca bilinç kaymasıdır. Faydası da yoktur. Zararı ise, yalnız CHP’ye değil, gericilikle mücadele eden, önümüzdeki seçimlerde gericiliği geriletmeyi amaçlayan, bunun için mücadele eden halka, demokratik kitleye, sivil toplum güçlerine olur. Yine zırhlı araç: Anneoğula çaptı Şırnak’ın Silopi ilçesi Yenişehir Mahallesi 8’inci Cadde üzerinde meydana gelen kazada, yolun karşısına geçmeye çalışan Nevruz Kılıç ve oğlu Süavi Kılıç’a polis zırhlı aracı çarptı. Kazada yaralanan anne ve oğluna ilk müdahale Silopi Devlet Hastanesi’nde yapıldı. Yaralı çocuk daha sonra askeri helikopterle Şırnak Devlet Hastanesi’ne sevk edildi. Araç sürücüsü polis hakkında adli ve idari işlem başlatıldı. l DHA Hasta tutuklu İsmail Arslan yaşamını yitirdi Balıkesir Bandırma 1 Nolu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde 25 yıldır tutuklu olan ağır hasta İsmail Arslan (66) durumu kötüleşince kaldırıldığı hastanede dün sabaha karşı yaşamını yitirdi. Yıllardır solunum ve beslenme rahatsızlığı bulunan Arslan, İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) ağır hasta tutuklular listesinde bulunuyordu. Tüm başvurulara rağmen Arslan’ın tahliye talepleri reddedilmişti.  C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle