Katalog
                    Yayınlar
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Yıllar
                    
                    - 2025
 - 2024
 - 2023
 - 2022
 - 2021
 - 2020
 - 2019
 - 2018
 - 2017
 - 2016
 - 2015
 - 2014
 - 2013
 - 2012
 - 2011
 - 2010
 - 2009
 - 2008
 - 2007
 - 2006
 - 2005
 - 2004
 - 2003
 - 2002
 - 2001
 - 2000
 - 1999
 - 1998
 - 1997
 - 1996
 - 1995
 - 1994
 - 1993
 - 1992
 - 1991
 - 1990
 - 1989
 - 1988
 - 1987
 - 1986
 - 1985
 - 1984
 - 1983
 - 1982
 - 1981
 - 1980
 - 1979
 - 1978
 - 1977
 - 1976
 - 1975
 - 1974
 - 1973
 - 1972
 - 1971
 - 1970
 - 1969
 - 1968
 - 1967
 - 1966
 - 1965
 - 1964
 - 1963
 - 1962
 - 1961
 - 1960
 - 1959
 - 1958
 - 1957
 - 1956
 - 1955
 - 1954
 - 1953
 - 1952
 - 1951
 - 1950
 - 1949
 - 1948
 - 1947
 - 1946
 - 1945
 - 1944
 - 1943
 - 1942
 - 1941
 - 1940
 - 1939
 - 1938
 - 1937
 - 1936
 - 1935
 - 1934
 - 1933
 - 1932
 - 1931
 - 1930
 
                    Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
                    Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
                    Sayfayı Satın Almak İstiyorum
                
            
                Salı 3 Nisan 2018  haber  8 EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: EMİNE BİLGET  Mektuplara özgürlük  Hürriyet’e veda ve teşekkür Piyasa dinamiklerinin, Doğan Medya Grubu’nu satın alma yoluyla iktidar medyasına dahil edilmesi gibi tarihsel önemi büyük, dramatik bir gelişmede etkili olduğunu ileri sürmek mümkün değil. Doğan Grubu’nu alarak medyada çok büyümenin de Demirören ailesine ait hakiki bir arzu ve vizyon olduğundan bahsedilemez. Bu yönde herhangi bir emare yoktur. Diğer taraftan, satın alma hususunda iktidar kaynaklı güçlü bir tesirin son zamanlarda rol oynadığını gösteren emareler var. Doğan Medya Grubu’nu ele geçirerek Milliyet’in bugünkü haline benzetmek, bir hedef olarak Demirörenlere empoze edildi, bunun için kendilerine tüm kolaylıklar sağlandı ve her şey bir anda olup bitti. Demirören’le Doğan arasındaki metazori “pazarlık” sürerken, iktidar medyası “28 Şubat’ın sivil ayağının cezalandırılacağı” tehditleriyle satışı kolaylaştırma görevini üstleniyor, Aydın Doğan’ın üzerinde “Demokles’in kılıcı” gibi sallandırılan ceza davaları da benzer bir fonksiyonu yerine getiriyordu. Doğan Medya Grubu’nun iktidarın temsilcisi bir sermaye grubu tarafından bu şartlarda ele geçirilmesiyle birlikte, zamanımızın “Kırmızı Başlıklı Kız” masalındaki kurt yalanlarının sonuncusu da çöktü. 2010’dan önce “jüristokrasi”den yakınıyorlardı, sonunda yargının tamamını ham yapıp yuttular. YÖK’ten şikâyetçilerdi, YÖK’ü ele geçirince akademik özgürlüğün kırıntısını bırakmadılar. Yıllar önce “merkez medya”dan dert yanarken çoksesliliği savunuyormuş gibi yapıyorlardı, gelinen noktada acı gerçek ortada: Gazetesi, televizyon kanalı, dağıtım ağı ve matbaalarıyla birlikte bütün medya endüstrisine el koymuş vaziyetteler. Ana akım medya bitirildi. Ne diyelim, Türkiye’ye geçmiş olsun. Bu arada Demirörenlere de geçmiş olsun. Doğan Grubu gibi devasa boyutlardaki bir operasyonu yürütmeye yeter çap ve kapasitenin kendilerinde hiçbir bakımdan bulunmadığının farkında değillerse daha büyük geçmiş olsun. Önlerine, atılacak ve alınacak isimlerle, atanacak yöneticileri ve onların yapacağı işleri içeren bir aksiyon planı konulacaktır muhtemelen. Hürriyet başta olmak üzere eski Doğan Grubu’nun gazetelerini Milliyet’in bugünkü haline benzer kimliksiz, anlamsız ve etkisiz mecralara çevirme işine vakit geçirmeden koyulacaklardır. Malum önümüzde seçimler var. İktidarın bağımsız ve özgür medyadan kaynaklanabilecek enformasyon riskine tahammülü ne kadar azsa, bunun Türkiye’ye maliyeti o nispette büyüyecek. Gerçek bir gazete olarak Milliyet’in imhası 2012’den 2015’in sonbaharına kadar yaklaşık üç buçuk yıl sürmüştü. Eski Doğan Grubu’nun yok edilmesi çok daha sancılı, hızlı ve trajik bir süreç olacak. Hem grup çok büyük, hem de zaman çok az. Giden gidecek, kalanlar da kendilerini uyumlu olmaya mahkum edecek. Bu dramatik dönüşümü bir süre ibretle izleyeceğiz, sonra da izlemeyi bırakacağız. Milliyet bahsinde olduğu gibi. Eski Doğan Grubu ve özellikle de Hürriyet, bu ülkede medyanın modern dünyaya açılan penceresiydi ve bu işleviyle seküler toplumun nefes borusuydu. Bu pencere şimdi zorla kapatılıyor, nefes borusu kesiliyor. Hürriyet’i iktidar ve muhalefetiyle siyaset haberi ve yorumunun parantezine hapsetmek doğru olmaz. Bu gazetenin, ekleriyle birlikte Türkiye’de çok önemli bir işlevi vardı. Doğal ve tarihi çevrenin korunması, hukukun üstünlüğü, basın özgürlüğü, insan hakları, kadın hakları, kadının toplumsal ve ekonomik yaşama katılımı, cinsiyet eşitliği, iş güvenliği, hayvan hakları gibi medeni dünyanın bir parçası olmamızı sağlayan duyarlılıklarımızın gelişmesinde Hürriyet’in payı çok büyüktür. Kültür, bilim, güzel sanatlar, müzik, moda, mimari, yaşam zevki ve estetiği, gastronomi alanlarında da değer yargılarımızın gelişmesinde Hürriyet öncü rolü oynamış bir gazeteydi. Hürriyet’in yeni patronu iktidardır ve bu iktidarın yukarıda saydığım alanlarda herhangi bir değer ortaya koyup bunu Hürriyet aracılığıyla yayması mümkün değildir. Dolayısıyla Hürriyet bu güzel özelliklerinin hepsini büyük bir hızla yitirecektir. Barınmayı başaran çalışanlarının gazetecilik genetiğinde ne yazarsa yazsın, bunlar Hürriyet’te yazılamayacaktır. Hürriyet’ten mahrum bırakılan kesimlere yönelik alternatif mecralar tabii ki ortaya çıkacaktır. Başta internet medyası ve bütün karanlık dönemlerde olduğu gibi dergicilik her bakımdan önem kazanacak. Kendi adıma Hürriyet’e bir teşekkür borçluyum. Bizler Silivri’de mahpusken çiğnenen hak ve hukukumuza, yayımladıkları haberler ve yazdıkları yorumlarla sahip çıktılar. Hürriyet’in yazıişleri mensupları ve köşe yazarlarına bu çok değerli destek ve dayanışmaları için teşekkür ediyorum. Daima hatırlayacağım. Yolunuz açık olsun. Biz her şeye rağmen geleceğe bakıyoruz.  Cezaevinde sesini duyurmak isteyenler engellerle karşı karşıya. Cumhuriyet içeridekilerin sesi olmaya devam ediyor  ROZA ERDEM, CELALETTİN CAN’A YAZDI Sadece ona yazacaktım  Birkaç gün önce annem heyecanla sana mektup yazabile  ya da cezaevi görevlileri, varsın herkes görsün. Ben utanacak değilim  ceğimi haber verdi. Sevindim, ta ya, onlar utansın.  bii yazacağım dedim. Bugün tekrar  İtiraf etmem gereken bir şey var:  aradı ve mektup almana izin veril Ben senin bir daha cezaevine gire  mediğini söyledi. Ama bir yol var bilme ihtimalini asla tutmamışım ak  mış. Cumhuriyet gazetesinde ya lımın bir köşesinde. Yani sen zaten  yımlanacakmış sana gelen mek  o kadar çok kaldın ki orada, sıra  tuplar. Gazete okumana izin ve  nı savdın, bir daha almazlar seni di  rildiği için mektubumu da bu yol yormuşum içimden. Bu adaletsiz iş  la okuyabilirmişsin. Gazetede ya te bile adalet aradığıma şaşırıyorum.  yımlanacak bir mektup! Ama ben o Üstelik çarpık bir adalet. Daha ne  mektubu sadece ona yazacaktım! bekliyordum ki?  Şu anda masamın başına oturmuş Sen cezaevine tekrar girdiğinde,  sinirden boşanmak üzere olan göz içimde cezaevinden daha önce çık  yaşlarımı tutmaya çalışıyorum. Ce mış herkes tekrar girdi içeri. Üzgü  zaevinde olan birine daha iyi şeyler nüm, hem de çok. Çünkü 19 yıl yat  den bahsetmem gerektiğini bilen bi mıştın içeride. Ben seni tanıdığım  ri olarak yetiştirildim. Bazen ne ya da 19 yaşımdaydım. Benim o güne  zık ki öyle oldu diyorum. Vaktinden kadarki ömrüm, senin ömrünle ce  erken o kadar çok hassasiyete sahip zaevinde geçmişti. Yanımda çocuk  olmak, genç yaşta daha fazla beyaz luk arkadaşım Selvin vardı. Kahval  saça sebep oluyor. İçeride de daha tı ediyorduk. Sen öyle enerjiktin, o  fazla kırgınlığa.  kadar çok şey anlatıyordun ve bunu  Sonra aklıma ne geldi dersin? An öyle heyecan verici bir biçimde ya  nem ve babamın cezaevinden üstle pıyordun ki, o güçten etkilenmemek  rinde kırmızı bir “GÖRÜLDÜ” dam imkânsızdı. Selvin de ben de şaşır  gasıyla gönderdiği mektuplar. Ve  mıştık. O kadar yıl içeride kalıp ha  daha sonra her ikisi de cezaevinden yatla olan bağını bu kadar sağlam  çıktıklarında bana geri dönen “GÖ tutabilmen inanılmazdı bizim için.  RÜLDÜ” damgalı mek  Sonra inandık, çünkü  tuplarım. İlkokula baş  tutarlılığını asla yitirmedin  lamadan önce çizdi  bu konuda. Hafızamda  ğim resimlerin, yazma  ki, cezaevinden kırık dö  yı öğrendikten sonra o  kük çıkmış insan suretle  kargacık burgacık ya  rini değiştirdin. Dayanış  zımla yazdığım çocuk  madan bahsettin, 80 dar  ça mektuplarımın üs  besini senin gibi yaşamış  tünde. Annem ve baba  insanları bir araya getiren  mın birbirlerine yazdık  bir çatı oluşturulmasına  ları “Ciğerparem...” di  ön ayak oldun, elinizden  ye başlayan mektup  alınan haklarınızın peşi  larının üstünde. Abla  ne düştünüz hep birlik  mın mektuplarının üs  te. Hep bir yol buldun, as  tünde… En çok bu do Celalettin Can  la durmadın. Yaptığın ve  kunuyor bana. Annem  yapamadığın her şey için  ve babam cezaevine  gurur duyuyorum seninle.  girdiklerinde ben onları tanımıyor  Şimdi sırtımı bu bilgiye yasla  dum bile. Ama ablam onlarla yaşa yabilir miyim? O güçlüdür, inançlı  mış, kokularını tanımış, seslerini ez dır, inatçıdır, asla bırakmaz. Bir ya  berlemişti. Onlar cezaevine girip de nım kesinlikle diyor, ona güvenebi  ablam teyzemle yaşamaya başladı lirsin, tıpkı şimdiye kadar güvendi  ğında görüş günleri teyzemin getir ğin gibi. Diğer yanım isyan ediyor.  diği kirli çamaşırları koklayarak on İsyan eden yanımın sebebi sen de  ları bulmaya çalıştığını düşünmek, ğilsin, sebep olan yaramazlar kendi  annem ve babamdan gelen mektup lerini bilirler.  ları okurken içinde onların seslerini  Bak, bunu belki anlatmamışızdır  duyabildiğini bilmek, yokluklarını ne sana. Bir görüş günü annemi görme  kadar çok hissettiğini anlamaya ça ye götürmüşler beni. Aramızda cam  lışmak bana hâlâ dokunuyor. Küçük dan bir duvar. Ellerimizde siyah tele  kızım demek istiyorum, küçük kara fonlar. Annemle, bana sonradan an  kızım, hepsi geçecek. Önce cezae lattıkları bir sohbet gerçekleştiriyo  vinden derbeder çıkmış anne ve ba ruz. “Sen ne yaramazlık yaptın da  bana ana babalık yapacaksın. Onla asker abiler seni içeri attılar” diye  rı büyütüp yaralarını iyi edeceksin. soruyorum anneme. “Aaa, Roza’cı  Ama iyi edemediğin zamanlar da  ğım” diyor annem “Anneler hiç yara  olabilir, kabul et. Sonra kendin ge mazlık yapar mı? Asker abiler yaptı  leceksin aklına. Ve bu sefer o güne yaramazlığı.”  kadar olan Deniz’in kalın, sert deri  Yaramazlığı başkaları yaptı. Dün  lerini atıp asıl Deniz’e ulaşmaya ça ya üstünde de bir insanı gerçekten  lışacaksın. Ve o kadar güçlü, öyle  anlayamadan ve sevemeden, ken  tutkulu olacaksın ki bunu yapmak dinden başka birinin kalbine ve hat  ta, kimse önünde duramayacak, ba ta kendi kalplerine bile dokunama  şaracaksın.  dan yalnız kalarak cezalarını çektik  Anlayacağın, GÖRÜLDÜ Celalettin lerini biliyorum.  Abi, hem de çoktan GÖRÜLDÜ. Ce  En kısa zamanda görüşmek ümi  zaevine gönderdiğim ilk mektubum diyle...  la birlikte zaten görülmüştü. Şimdi  sadece askerler görmese ne olacak  Kızın Roza Erdem  ‘5 aydır hastaneye götürülmedim’  ALİCAN ULUDAĞ Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Genel Başkanı avukat Selçuk Kozağaçlı ile aynı soruşturmada tutuklanan Özlem Demirçi, multinodüler troid hastası olduğunu, yüksek kanser riski taşımasına karşın 5 aydır hastaneye götürülmediğini bildirdi. Bir an önce hastenede kontrollerinin yapılmasını isteyen Demirçi, “Artık her şey için geç olduğu bir vakit tahliye edilip, yaşam hakkımızın elimizden alınmasını istemiyoruz” dedi. İzmir’de bulunan Şakran Kadın Hapishanesi’nden mektup gönderen tutuklu Demirçi, Kadıköy’de ailesiyle birlikte işlettiği bir kafede 6 Kasım 2017’de gözaltına alındı ve iki gün sonra tutuklandı. Mektupta, tutuklanmasının tek gerekçesinin hakkında bir gizli tanığın soyut ifadeleri olduğu belirtildi.  “Opera nüks multinodüler troid” hastası olduğunu ifade eden Özlem Demirçi, bir kez ameliyat olduğunu, ardından kendisine 6 kez biyopsi yapıldığını kaydetti. Artık biyopsi veremeyecek halde olduğu için düzenli olarak 3 aylık aralıklarla takibinin yapıldığını aktaran Demirçi, yüksek kanser riski grubunda olduğunu kaydetti. Aynı zamanda beyninde iyi huylu tümör olduğunu da anlatan Demirçi, 6 ayda bir ilaçlı MR, 3 ayda bir kan kontrollerinin olduğunu kaydetti. Tip 2 diyabet ve tansiyon hastası olduğunu da aktaran Demirçi, mektubunda diğer birçok sağlık sorunlarına da değindi. Tutukluluğunun ilk 2.5 ayında Silivri Cezaevi’nde tek başına tecritte kaldığını belirten Demirçi, sağlık durumunu belirtmesine karşın 23 Ocak’ta İzmir’e sevk edildiğini, 12 saat boyunca elleri kelepçeli şekil  de ring aracında yolculuk yapmak zorunda kaldığını belirterek şunları kaydetti: “Aralık ayında rutin ve asıl hastane kontrollerim vardı. Tutuklandığımdan beri hastaneye çıkmıyorum. Tüm kan ve film kontrollerim aksamış durumda. Şu an sağlık durumumun tabbii olarak ne aşamada olduğunu bilmiyorum. Avukatlarım sağlık durumumu gerekçe gösterip tahliye talebinde bulundu. Ancak her defasında mevcut delil dedikleri ise sadece gizli tanığın ifadesi. Ciddi hayati risk durumu mevcutken 4 aydır tutsağım. Ve daha iddianamenin ne zaman hazırlanacağı, mahkeme tarihi belirsiz. Bizler ring araçlarında ellerimiz kelepçeli ölmek istemiyoruz. Artık her şey için geç olduğu bir vakit tahliye edilip yaşam hakkımızın elimizden alınmasını istemiyoruz. Geç gelen adalet adalet değildir.” l ANKARA  ‘Sinekten örgüt çıkardılar’  SEYHAN AVŞAR Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda tutuklu bulunan Duran Kıvanç’ın, başka bir cezaevinde tutuklu arkadaşı Gülay Korkmaz’a, “Silivri’de sinek öldürme komitesi vardı. Bizim de sinek öldürme timimiz (SÖT) vardı. Yaz kış demeden işbaşındaydı. Ankara’da sivrisinek var mı? Bolu’da halen var inanır mısın? Öyle böyle değil hemde...” diye yazdı. Mektup, bu ifadeler nedeniyle cezaevi yönetimi tarafından sakıncalı bulundu. Cezaevi Disiplin Kurulu, bu cümlelerin şifreli olduğunu, mektubun terör örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının haberleşmesine neden olabileceğini öne sürerek, mektubun alıkonmasına karar verdi. “Terör Örgütü” üyeliği suç  lamasıyla tutuklu bulunan Duran Kıvanç, 5 Mart 2018 tarihinde Sincan Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda tutuklu bulunan arkadaşı Gülay Korkmaz’a gönderdiği mektuba el konulduğunu söyledi. Gazetemize “Sakıncalı Mektup Değerlendirme Kararını” ve bir mektup yollayan Kıvanç, “Siz kış ortasında sivrisinek görseniz şaşırmaz mısınız? Bu hapishane dedikleri böyle bir şey. Yaz kış uçuşuyor sivrisinekler. Daracık hücrelerde o kadar çok oluyorlarki, ilginç geliyor insana. Üstüne bir de 3040 sinek öldürünce artık espirisi oluyor işi. ‘Sinek öldürme komitesi işbaşında’ gibi. Arkadaşıma gönderdiğim mektupta bu sinek espirisini anlatmıştım sadece. Ancak cezaevi Disiplin Kurulu şifreli konuşma olarak, örgütsel konuşma olarak değerlendirdi. Sinekten  yağ çıkarır gibi, sinekten örgütsel haberleşme çıkardılar” diye yazdı. ‘Hava da yasak’ Kıvanç, mektubunda cezaevinde yaşadıkları hak ihlallerine de değindi. Mahpuslara ve ailelerine telefonda tekmil dayatmasını, kitap sınırlamasını kapı döverek protesto ettikleri için haklarında disiplin cezaları verildiğini aktararak, “Yaklaşık 60 gündür havalandırma kapıları üzerimize kapatılıyor. Bizlere artık hava da yasak. Bundan öte daha yasaklanacak bir şey bulamazlar diye düşünebilir insan. Ama söz konusu devrimciler olunca böyle düşünmek en hafif haliyle saflık olur. Bolu beyinin zulmü devam ediyor. Bizler ise Bolu beyine karşı Köroğlu olmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı. l İSTANBUL  1250 akademisyenden Boğaziçililerin gözaltına alınmalarına tepki Destek büyüyor  Gözaltındaki 16 Boğaziçi Üniversitesi öğrencisinin emniyetteki ifade alma işlemi dün başladı. Öğrencilerin bugün Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne sevk edilmeleri bekleniyor. Afrin’de yaşamını kaybeden 46 asker için lokum dağıtılan bir standı protesto eden öğrenciler, “İşgalin ve katliamın lokumu olmaz” yazan bir pankart açmış, iki grup arasında tartışma çıkmıştı. Erdoğan, 24 Mart’ta, “O komünist, o vatan haini terörist gençler onların masalarını dağıtıyor. Bu gençlere üniversitede okuma hakkı vermeyeceğiz” demişti. Nobel ve Pulitzer ödüllü  isimlerin de aralarında bulunduğu 1250 akademisyen Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin gözaltına alınmalarına tepki gösterdi. 199 akademisyenin öğrencilere destek mektuyla başlattığı kampanya, dünyanın 37 farklı ülkesinde bulunan 100’ü aşkın kurumdan 1250 akademisyeni buluşturdu. Akademik Dayanışma Ağı (Academic Solidarity Network) içerisindeki akademisyenler tarafından kaleme alınan mektup, New York ve Washington D.C.’deki Türkiye Cumhuriyeti Konsoloslukları’na, Türkiye Cumhurbaşkanı’nın da dahil olduğu Türkiye hükü  meti yetkililerine, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği yetkilileri ve Boğaziçi Üniversitesi Rektörü’ne gönderildi. İmzacılar arasında Angela Y. Davis, Judith Butler, Noam Chomsky, Alice Crary, Nancy Fraser, Marianne Hirsch, Michael Hardt, Etienne Balibar, Mary Marshall Clark, Seyla Benhabib, Jay M. Bernstein, Partha Chatterjee, Bertell Ollman, Susan BuckMorss, Pulitzer ödüllü Junot Diaz, Homi K. Bhabha, David Graeber, Todd Gitlin, Immanuel Ness, Eduard Brezin, Nobelli Eric Wieschaus ve Jack W. Szostak da bulunuyor. l İSTANBUL/ Cumhuriyet  Gözaltındaki Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine Almanya’dan Heidelberg Ruprecht Karls Üniversitesi öğrencilerinden de destek geldi.  Özgürlükçü Demokrasi Gözaltı süresi 1 hafta uzatıldı Kayyım atanan Özgürlükçü Demokrasi gazetesi ve Gün Matbaacılık’ın 28 Mart’ta gözaltına alınan yönetici ve çalışanlarının gözaltı süresi bir hafta uzatıldı. Soruşturmaya dair 7 gündür bilgi almaya çalışan gazetenin avukatları ve Özgürlükçü Hukukçular Platformu (ÖHP) üyesi avukatlar, muhatap bulamadı. Son olarak 30 Mart’ta Başsavcı Vekili Hasan Yılmaz’dan soruşturma hakkında bilgi almak isteyen avukatlar, görüşecek kimse bulamamıştı. Dün yeniden İstanbul Adliyesi’ne giderek Başsavcı Vekili Yılmaz ile görüşme talebinde bulunan avukatlar, yine muhatapsız kaldı. 		 l Haber Merkezi  C MY B   
            
    
