19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 5 Mart 2018 EDİTÖR: ELİF TOKBAY TASARIM: EMİNE BİLGET haber 3 Parçalı Bulutlu Açık Sağanak Bulutlu Karlı Yağmur Karla K. Yağmur Sisli İstanbul 11/6 Ankara 12/5 İzmir 22/12 Antalya 22/14 Mersin 20/13 Trabzon 11/10 Kars 7/1 Diyarbakır 18/7 Bursa 170/9 0 Adana 200/1 0 0 Artvin 100/7 0 Çanakkale 110/8 0 Balıkesir 120/7 0 Sivas 130/6 0 Erzurum 50/0 0 Eskişehir 140/4 0 Aydın 210/1 1 0 Gaziantep 170/7 0 Konya 190/7 0 Atina 180/1 2 0 Berlin 90/ 2 0 Girne 240/1 3 0 Londra 100/5 0 Moskova 50/ 1 0 0 Paris 110/1 0 Madrid 110/5 0 Amsterdam 90/ 3 0 Roma 130/6 0 New York 50/ 1 0 Tokyo 170/1 3 0 TARİHTE BUGÜN 1920: Türkiye Yeşilay Cemiyeti kuruldu. 1950: Eskişehir’de sel felaketinden 50 bin kişi etkilendi. 2 bin 500 ev yıkıldı, 6 kişi boğuldu. Mahkeme, Erdoğan’ın damadının sahibi olduğu vakfın, Albayrak’ın sit alanına inşaat yapmasını sağlayan imar planının iptaline Bakanlığın yaptığı okuluna retitirazıreddetti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın damadı, Enerji Bakanı Be rat Albayrak’ın kurduğu Nun Eğitim ve Kültür Vakfı’nın sa hibi olduğu ‘Nun Okulları’nın Beykoz’da 2. de rece sit alanına yapılmasını sağ layan imar plan HAZAL OCAK larının iptal edilmesine Çevre ve Şehircilik Ba kanlığı itiraz etti. Bakanlık özel eğitim tesisi inşa edilme sinin kamuya yararı olduğunu savunarak iptal kararının dur durulmasını istedi. Mahkeme istemi reddetti. Sit alanındaki tahribat fotoğraflarda açıkça görülüyor. Beykoz 2. derece sit ve orman içi dinlenme alanında kalan arazi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı eliyle imara açılmıştı. TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi dava açmıştı. İstanbul 10. İdare Mahkemesi de Albayrak’ın kurduğu Nun Eğitim ve Kültür Vakfı’nın sahibi olduğu ‘Nun Okulları’nın Beykoz’da 2. derece sit alanına yapılmasını sağlayan imar planlarını iptal etmişti. Mahkeme ayrıca araziye ilişkin yapılan imar planlarının İstanbul il bütünü ile içinde bulunduğu 2. derece doğal sit alanı ve çevresiyle birlikte ele alınmadığı ve çevresel etkisinin olumsuz olacağına dik kat çekmişti. Dosyaya giren bilirkişi raporunda da yeni imar planlarının koruma amaçlı planlar kapsamında yetersiz olduğu ve söz konusu alanın toprak ve arazi örtüsünün tamamen değiştirildiğine ilişkin tespitler yer almıştı. Bakanlık mahkemenin iptal kararının ardından Bölge İdare Mahkemesi’ne başvurarak iptal kararının hukuka aykırı olduğunu belirterek yürütmesinin durdurulmasını istedi. Bakanlık yazdığı yazıda alana okul yapılmasında kamu yararı olduğunu savundu. Mahkeme yürütmenin durdurulması istemini reddetti. l İSTANBUL HES heyetini kovdular Rize’nin Fındıklı ilçesinde yaşayan yurttaşlar, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan gelen heyetin “doğal sit alanı” ilan edilen Arılı Vadisi’nde inceleme yapmasına izin vermedi. Vadinin “doğal sit” özelliğinin kaldırılarak Hidroelektrik Santral (HES) projelerinin önünün açılacağını söyleyen yurttaşlar, heyetin önünü 4 ayrı yerde kesti. 3 araçlık konvoyu durduran vatandaşlar, yapılacak incelemeden muhtarlığın ve kendilerinin haberi olmadığını belirterek gruba tepki gösterdi. Heyetin görev yazılarını inceleyen yurttaşlar, araçların köye girişine izin vermedi. l RİZE/DHA Geleceğe kıymayın ESKİŞEHİR TERMİK SANTRAL İSTEMİYOR CHPEskişehir Milletvekili Utku Çakırözer Eskişehir’de kurulması planlanan kömürlü termik santral için 7 Mart Çarşamba günü yapılacak ihale öncesinde hem ihaleye katılacak şirketlere hem de hükümete çağrıda bulu narak “Eskişehir zehir santralı istemiyor” dedi. Ankara’dan Eskişehir’e giden CHP heyeti ‘Kömürlü termik santrala hayır” açıklamasının ardından, santralın yapılması planlanan Gündüzler köyüne gitti. İncelemelerin ardından basın açıklaması yapan Çakırözer, “Aralarında Saadet Partisi’nin, İYİ Parti’nin ÖDP’nin, Demokrat Parti’nin, DSP’nin ve sivil toplum örgütlerinin bulunduğu 114 kurum termik santrala karşı. Eskişehirimize, geleceğimize kıymayın” dedi. l ANKARA /Cumhuriyet Bürosu CumAya kadar yağış İSTANBUL YİNE FELÇ İstanbul’da dün sabah saatlerinden itibaren etkili olan sağanak yağış şehri felç etti. Şiddetli yağış nedeniyle birçok ilçede su baskını oldu, Eyüp’te de yağış nedeniyle çöken duvarın altında çok sayıda araç kaldı. Olayda ölen ya da yaralanan olmazken araçlar da maddi hasar meydana geldi. Eminönü’nde ise tarihi Ahi Çelebi Camisi’ni yağış nedeniyle yine su bastı. Caminin bahçesi ve giriş bölümü tamamen sular altında kaldı. Yağmur nedeniyle Ataköy’de bazı rögarların taşması sonucu yollar göle döndü. Oluşan su birikintilerinde sürücüler zor anlar yaşarken belediye ekipleri de suları tahliye edebilmek için çalışma başlattı. Ataköy Sahil Alt Geçidi’nde de su birikintisi oluştu. Yağışlı havanın cuma gününe kadar devam etmesi bekleniyor. l İSTANBUL/Cumhuriyet ‘Perçinci’den Jennifer ve Merve’ye, ‘kadın gücü’ D ünya Kadınlar Günü’ne 3 kala, kadın ve güç ilişkisinin popüler kültür/ tüketim kapitalizmi ekseninde nasıl tatlı tatlı araçsallaştırıldığına iki örnek alt alta öyle bir düştü ki önümüze, gözümüzü alamadık onlardan!.. Hürriyet’in dünkü Kelebek ekinde üstte Jennifer Lawrence, Barbaros Tapan’a Los Angeles’ta “güç”ten bahsediyor. Hemen altında da “Küçük Sırlar”dan itibaren dizi endüstrimizde bol bol karşımıza çıkmış oyuncu Merve Boluğur’un artık adını kozmetik endüstrisi bünyesinde duyurmaya yöneldiğini, onun “Gücümün zirvesini yaşıyorum” sözünü başlık yapmış haberden öğreniyoruz. Hâlbuki şu ara hepimizi Kadınlar Günü heyecanı sardı ya, “kadın ve güç” deyince bir başka kadın “imge”sinin dolaşımda olmasını bekliyordum ben. “Perçinci Rozi”ydi bu. İkinci Dünya Savaşı yılları ABD’sinde çıktı ortaya “Perçinci Rozi” (“Rosie the Riveter”). Mavi işçi gömleği, pazılı kolları, kararlı görünümüyle “evcimen”liği reddeden yeni bir “ideal” Amerikan kadını tasviri olarak... Çünkü art arda iki dünya savaşının erkek nüfusa ciddi sekte vurduğu ve ekonominin acil işgücü talep ettiği o yıllarda kadını evden çıkartmaktan başka çare yoktu. Savaş hükümeti ile reklam sektörü el ele, kafa kafaya vererek ihtiyaç duyulan kadını “ideal” olarak sundu topluma. Afişlerde, ilanlarda her yerde “We can do it!” (“Yapabiliriz”) diyen, pazılarını şişirmiş ve vatansever bir ruhla evini, çocuklarını, kocasını bir kenara bırakarak işliğe koşan “emekçi” kadın “Rozi” boy gösterir oldu. “Ekonomipolitik” değişim ve sarsıntıların, kadının toplumsal konumuna ilişkin kavrayışı nasıl farklılaştırdığına çok çarpıcı örnektir “Perçinci Rozi”. Savaş sonrasında durum hemen değişti tabii. Kocası, çocukları ve evine amade kadın (“anne”) temsilleri reklamlarda yaygınlaştı. “Dışardaki kadın”a gelince, orada da şişkin pazılı “Rozi”nin yerini şişkin göğüsleri ve kalçalarıyla “Marilyn” (Monroe) aldı!.. Ama “Rozi”, yıllar sonra bir başka bağlamda çıktı geldi. “Feminist”ti artık! 1960’lar ve sonrasının düzen karşıtı, “sol” “İkinci Dalga Feminizm”i içinde “Rozi”nin pazıları tekrar şişirildi. Şu farkla ki artık 1940’larda olduğu gibi erkeklerin savaşı için değil, “erkek bir dünya”ya karşı savaş için şişmekteydi onlar! Ataerkilliğe karşı kadının ve kadınlığın gücünü vurgulamak için... Yıllarca bu minval üzere feminizmle bağlantılı kullanıldı “Perçinci Rozi” tasvirleri. Gerçi bu bağlamda karikatürize ve dejenere edilmedi de değil... Ama her 8 Mart’ta tekrar tekrar aşina olduk ona, dünyada da, bu ülkede de. Şimdi “kadın gücü”ne ilişkin imgesel motivasyonun “Perçinci”den yana pır pır ettiği bir “8 Mart” arifesinde karşımızda Jennifer’le Merve’nin kadınsı güç gösterileri var. Jennifer Lawrence, vizyona yeni giren filmi “Kızıl Serçe”de soyundu ve cinselliğini öne çıkardı. Bundan uzun yıllar kaçındığını söyleyip diyor ki “Çekimi bitirdikten sonra kendimi daha bir güçlü hissettim”. Ayrıca o, Vanity Fair dergisine verdiği röportajda yeni filmindeki görüntülerinin 2014’te telefonu hack’lenerek kamuya sızan çıplak fotoğraflarının kendisinde yarattığı tahribatı gideren “güçlendirici” bir etki yaptığını belirtmiş. Lawrence, “Bilerek ve isteyerek tüm vücudumu ve ruhumu işime kiralıyorum” da demiş. Filmde soyunmasının ona bir güç duygusu vermiş olmasını sorgulamak ve sorunsallaştırmaktan kaçınalım hadi!.. Ama vücudu ve ruhunu kiraya vermek?!.. Bunu yaptığınızda artık o vücut ve ruh sizin olmaktan çıkar, “meta” olur. Lawrence’in sözleri bana 2010 yılında Türkiye’ye çekim için gelmiş manken Missy Raider’ı hatırlattı. Kendisine vücuduyla ilgili sorular soran gazetecilere, “Artık popom, memem görünmüş umurumda değil, çünkü bedenim artık bana ait değil; o, bir nesne” demişti. Marx’ın “yabancılaşma” kavramı ne bundan daha “sade” anlatılabilir, ne de o yabancılaşmanın “bilinci” (farkındalığı) bundan daha güzel örneklenebilir!.. Lawrence’in Raider’la karşılaştırıldığında tüketim kapitalizmi bünyesinde bedene ve benliğe yabancılaşma bilincinin çok uzağında olduğu ortada. Bedenini kiraya verdiği “iyimser”liğinde o... Merve Boluğur’a gelelim! Onda daha katmerli şekilde, bedensel ve benliksel yabancılaşmanın bir “güç yanılsaması” ile kamuflajlanıp dışa vurulduğuna tanık oluyoruz. Merve, kendi adını “marka”laştırıp sosyal medyada “#gücünüyaşa” etiketi ile tanıtarak ilk kozmetik ürünü ruju satışa sunmuş. Bu arada diyor ki “Şu an gücümün zirvesini yaşıyorum. Bütün kadınlara da tavsiyem, kendi güçlerini yaşasınlar”. Demek ki Merve, bedenini ve benliğini (ismini) bir “meta” olarak hem “üreten” bir işçi, hem de “satan” bir sermayedar, bir patron konumunda. Ama tabii onun bu “sahip”liğine de sahip ve onun gücünün üstünde bir “Güç” olarak “piyasa sistemi” var. Jennifer de, Merve de “erkek bir dünya”ya karşı değil, o dünya için, kadını bir tüketim nesnesi kılarak metalaştıran “ataerkil kapitalizm”den yana güç gösterisinde bulunuyor aslında. Her ikisinin de o kapitalizminin eril tanrılarına kurban olmamasını dileyelim ve onları önce “Rahim” olan Allah’a, sonra da “Perçinci Rozi”lere emanet edelim!.. Hektar oyunu bozuldu Kuzey Ormanları Savunması (KOS), yapımına devam edilen 3. havalimanı projesi için Eyüp Işıklar Köyü’nde yapılan “Kumtaşı Ocağı ve Kırma Eleme Tesisi” ile ilgili İstanbul Valiliği’ne karşı açtığı davayı kazandı. Mahkeme kararında “İGA Havalimanı İşletmeleri A.Ş. tarafından yapılması planlanan Kumtaşı Ocağı ve Kırma Eleme Tesisi ile ilgili olarak İstanbul Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nce verilen 19 Ocak 2016 günü 2016118 sayılı “ÇED gerekli değildir” kararının dava konusu edildiği, söz konusu açık işletme ile yapılacak madencilik faaliyetinin 25 hektarın altında 24 hektarlık alana ilişkin olması nedeniyle proje tanıtım dosyası üzerinden inceleme yapılarak işlemin tesis edildiği, ancak dosyada bulunan Enerji Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen yapişletdevret modeli kamu yatırımları hammadde üretim izin belgesinde ruhsat alanının 86.87 hektar olduğu anlaşılmaktadır” denildi. Faaliyet konusunun ÇED'e tabi olduğu belirtildi. l İSTANBUL/Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle