27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 3 Mart 2018 10 MİT bekliyormuş MİT’in, Gar katliamından iki ay önce Emniyet’e geçtiği istihbaratta, IŞİD’in PKKKCK çıkarlarına yönelik eylemler gerçekleştirebileceği belirtiliyor Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) 100 kişinin öldüğü 10 Ekim Şubat 2016 tarihinde gönderildi. Üst yazıda, “10 Ekim 2015’teki Ankara eylemi ve eylemcileriyle ilgili Ankara Tren Garı katliamı sonra olarak eylem öncesinde somut bir sında savcılığa gönderdiği 6 say tespitte bulunulamamıştır” denil falık “çok gizli” rapor, Gar davası mesine karşın, yazının ekinde yer dosyasından çıktı. 2015 yılı içinde alan rapordaki istihbaratlar çok “IŞİD’in Türkiye’ye yönelik eylem farklı bir sonuç çıkarıyor. tehdidini arttığı”na ilişkin istihbaratlara yer verilen raporda; MİT’in ‘Eylem tehdidi arttı’ Gar katliamından iki ay öncesin Yazının ekinde yer alan 6 say de Emniyet Genel Müdürlüğü’ne falık bilgi notunda, Emniyet İs geçtiği istihbarat notunda, “IŞİD’in tihbarat ve Terörle Mücadele Da PKKKCK çıkarları ire başkanlıklarına 2015 yılında na yönelik eylem gönderilen IŞİD’in saldırı istihba ler gerçekleştirebi ratlarına ilişkin notlara yer ve leceği; Adana, Mer rildi. 2015 yılı kastedilerek “sü sin, Diyarbakır ve reç içerisinde DEAŞ’ın ülke ALİCAN ULUDAĞ Suruç’ta görüldüğü üzere IŞİD bünyesindeki Türk radikal mize yönelik artan eylem tehdidi hassasiyetle izlenmiş ve istihbar olunan önemli husus unsurların eylem planlamalarında yer almaya devam edebilecekleri” uyarısında bulunduğu belirlendi. Bunun yanı sıra MİT’in, Gar saldırısından aylar önce saldırıyı organize eden IŞİD’in Gaziantep emiri “Sarı” kodlu Yunus Durmaz’ı ve yapılanmasını bildiği anlaşılan raporda, Durmaz’ın Temmuz 2015 itibarıyla IŞİD bünyesinde Suriye’de fa lar ikaz istihbaratı ve değerlendirme olarak ilgili makamlarla paylaşılmıştır” denilen rapor, MİT’in Ankara katliamını planlayan IŞİD’in Gaziantep emiri Yunus Durmaz’ı saldırıdan önce takip ettiği ve kod adı ve bağlantılarına kadar bildiğini ortaya koydu. aliyet gösterdiği ifade edildi. Buna karşılık raporda, “Teşkilatımız, Ankara eylemi ve eylemcileriyle ilgili Yakından izleniyormuş olarak eylem öncesinde somut bir Raporun buna ilişkin bölü tespitte bulunulamamıştır” denil münde, “DEAŞ’ın sözde emiri Sa mesi soru işaretine neden oldu. rı kod adlı Yunus Durmaz’ın Tem IŞİD üyesi iki canlı bomba tara muz 2015 itibarıyla DEAŞ bünye fından 10 Ekim 2015 tarihinde An sinde Suriye’de faaliyet gösterdi kara Tren Garı Meydanı’nda ba ği”, söz konusu istihbaratın da Em rış mitingi için toplanan kalaba niyet Genel Müdürlüğü’ne yazı lığa yönelik gerçekleştirilen kat lan 13 Temmuz 2015 tarihli yazıy liama ilişkin Ankara 4. Ağır Ceza la paylaşıldığı vurgulandı. Yunus Mahkemesi’nde görülen 36 sanıklı Durmaz’ın başında bulunduğu şe davanın dosyasındaki, MİT’in “çok beke içerisinde yer alan Abdulba gizli” ibareli “bilgi notu”na Cum sir Kod Murat Taşçı’nın 2123 Ey huriyet ulaştı. Katliama ilişkin so lül 2015 tarihlerinde Antalya/ ruşturma aşamasında sır gibi sak Alanya Park Otel’de kaldığı ifade lanan rapor, ilk kez gün yüzü edilen raporda, Yunus Durmaz’ın ne çıktı. 6 sayfalık rapor, MİT Hu geçmişte AfganistanPakistan böl kuk Müşavi’nin üst yazıyla Anka gesinde 6 ay istihbarat eğitimi al Komisyonra Cumhuriyet Başsavcılığı’na 10 dığına dikkat çekildi. İŞTE KATLİAM ÖNCESİ İSTİHBARAT Bilgi notunda yer alan ve Gar katliamı öncesinde Emniyet’e gönderilen istihbaratlar şöyle: n Temmuz 2015 itibarıyla DEAŞ üst yönetimi tarafından, KONGRA (PKK)KCK’ye müzahir şahıslara yönelik eylem düzenlenmesi konusunda karar alındığı, Türkiye’de eylem yapmak veya eylemler organize etmek üzere ilk etapta 7 şahsın görevlendirildiği, eyleme katılacak militanların, aslen Telafer, Tuzhurmatu ve Kerkük’ten Türkmen ve Arap kökenli şahıslar oldukları... n Ağustos 2015 itibarıyla DEAŞ unsurlarınca “Türkiye’nin DEAŞ’a doğrudan saldırması ihtimaline karşı DEAŞ unsurlarının metropol ve turistik merkezlerde saldırılar gerçekleştirebilecekleri” yönünde propaganda yapıldığı... n İncirlik ve diğer üstlerin özellikle DEAŞ’a yönelik kullanımı ile birlikte gelişecek süreçte örgütün ülkemizde eylemlere yönebileceği, üslerin kullanıma açılmasının ülkemize yönelik eylem tehdidi açısından kritik eşik niteliği taşıdığı, öncelikle NATO ve ABD başta olmak üzere, diplomatik temsilcilikler ile KONGRAGEL(PKK)/KCK çıkarlarına yönelik eylemler gerçekleştirebileceği, bununla birlikte DEAŞ mensubu/yanlısı unsurların münferiden de eylemlerde bulunabileceği, Adana, Mersin, Diyarbakır ve Suruç’ta görüldüğü üzere DEAŞ bünyesindeki Türk radikal unsurların eylem planlamalarında yer almaya devam edebilecekleri, örgütün özellikle yabancı terörist savaşçıların geçişi açısından önemli gördüğü Türkiye ile mevcut sınırını kaybetmemeye çalışacağının değerlendirildiği... n Ağustos 2015 itibarıyla DEAŞ’ın ülkemize yönelik tehdit söyleminin, İncirlik Üssü’nün kullanımı ile ilgili hususların kamuoyu nezdinde gündeme gelmesiyle birlikte arttığı, DEAŞ mensubu yaklaşık 8 şahsın ülkemize yönelik saldırı hazırlığı içerisinde olduğu, söz konusu şahısların halen yurtiçinde bulundukları ve İstanbul, Ankara ile kıyı şeridindeki turistleri hedef alabilecekleri... n Eylül 2015 itibarıyla Gaziantep’te faaliyet gösteren DEAŞ yanlısı Nusret Yılmaz grubu bünyesinde yapılan güncel toplantılarda “Türkiye ile DEAŞ arasında çatışma yaşanması halinde DEAŞ’ın yanında yer alacakları, yurtiçindeki DEAŞ yanlılarının silahlanma çalışmalarını devam ettirmelerinde fayda olduğu, Türkiye ile DEAŞ’ın karşı karşıya gelmesi halinde örgüt mensuplarınca ilk başta araçlı istişhad eylemleri gerçekleştirilebileceği” hususlarında değerlendirmelerde bulunulduğu... ağır aksak OHAL Komisyonu 6 bin 400 dosya inceledi, 4 bin 416 kişiden sadece 100’ünün başvurusunu kabul etti OHAL komisyonu 22 Aralık 2017’de başlayabildiği karar verme sürecinde 28 Şubat itibarıyla geldiği noktayı açıkladı. Komisyon aradan geçen 69 günde 6 bin 400 dosya üzerinde inceleme yaptı. Bunlardan bin 984’ü daha sonra çıkarılan KHK’lerle zaten iade edildi. Adalet beklemeye devam eden 4 bin 416 başvurudan sadece 100’ü kabul edildi, 4 bin 316’sı ise reddedildi. Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu, son olarak 18 Ocak’ta güncellediği ön inceleme, inceleme ile kabul ve ret kararlarını yeniledi. Komisyona 18 Ocak itibarıyla 104 bin 789 olan başvuru sayısı aradan geçen 42 günde, son KHK’lere yapılan itiraz başvuruları ile birlikte 107 bin 175’e çıktı. Komisyon; kendisine ulaşan personel ve mahkeme dosyaları gibi 20’den fazla kurum ve kuruluştan temin edilenler arasında tasnif ettiği, kaydettiği ve arşivilediği dosya sayısı ise 251 bin 600’den 335 bine çıkardı. 200 olan komisyon personel sayısı ise 220’ye çıkarıldı. 22 Aralık 2017 tarihinde karar verme sürecine başlayan komisyon,28 Şubat rakamlarına göre 6 bin 400 başvuru üzerinde kararını verdi. 100 bin 676 dosya üzerindeki inceleme ise devam ediyor. İncelenen 6 bin 400 başvurudan ön inceleme kararı verilen 1984’ü zaten daha sonra çıkarılan KHK’lerle iade edilenlerin başvurularından oluştu. Kalan 4 bin 416 dosya ise öninceleme aşamasını geçti. 4 bin 416 başvurudan 100’ü kabul edildi, 4 bin 316’sı ise reddedildi. Komisyon 22 Aralık ile 18 Ocak tarihleri arasında 40 başvuruyu kabul etmiş, 880 başvuruyu ise reddetmişti. 4 bin 316 başvuru için, kararların tebliğ tarihinden itibaren 60 gün içinde Ankara 19. ve 20. İdare Mahkemeleri’ne iptal davası açılabilecek. Kabul edilen 100 başvuru ise kişilerin kararları ise en son kurumlarına gönderilecek. Başvurusu kabul edilen kişiler 15 gün içerisinde Devlet Personel Başkanlığı veya YÖK tarafından uygun görevlere atanacak. l ANKARA / Cumhuriyet SERBEST BIRAKILAN HALKEVLERİ ÜYELERİ: Barış istemeye devam Halkevleri’ne düzenlenen operasyon kapsamında 22 Şubat günü evlerinden alınan, aralarında Genel Başkan Dilşat Aktaş’ın da bulunduğu Halkevleri üyeleri, serbest bırakılmalarının ardından Ankara Mimarlar Odası’nda basın toplantısı düzenlendi. Toplantıda konuşan Halkevleri Eş Genel Başkanı Dilşat Aktaş, “Nedenini bilmediğimiz sebeplerden dolayı 1 hafta gözaltında tutulduk. İçerideki arkadaşlarımız bu hukuk dışı operasyona tepki göstermek adına açlık grevine girdiler. Bu ar kadaşlarımıza hayati ihtiyaçları olan su ve şekeri dahi keyfi sebeplerle vermediler” dedi. Gözaltına alınma sebeplerini ancak serbest bırakıldıklarında öğrendiklerini aktaran Aktaş, “TTB’ye düzenlenen operasyona tepki gösterdiğimiz ve tek adam rejimine karşı olduğumuz için bizi hedef aldılar. Bu tek adam rejimini durdurabilmek, cinsel istismarları durdurabilmek, kadına yönelik şiddeti durdurabilmek bizim asli görevimizdir. Savaş diyenlere inat barış istemeye devam edeceğiz, biz bunu ya pabiliriz bunu başarabiliriz. Tek adamı ancak bizim ortak mücadelemiz yenebilir” diye konuştu. Türk Tabipleri Birliği Merkez Üyesi Sinan Adıyaman da “Demokrasiyle, seçimle alamadıkları meslek örgütlerini yıldırmaya ele geçirmeye çalışıyorlar” dedi. Hükümetin şehir hastaneleri projelerini açığa çıkardıkları için hedef haline geldiklerini aktaran Adıyaman, “Birileri emir veriyor, gözaltına alıyorlar sonra delil arıyorlar” diye konuştu. l ANKARA / Cumhuriyet TAHİR ELÇİ CİNAYETİNE İLİŞKİN BARONUN ÇALIŞMASI Görüntüler yurtdışında inceleniyor Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin 28 Kasım 2015’te Sur’da çatışmalarda zarar gören tarini Dört Ayaklı Minare önünde basın açıklaması yaptıktan sonra öldürülmesinin üzerinden 116 hafta geçti. Diyarbakır Barosu her hafta olduğu gibi bu hafta da Elçi’nin faillerinin bulunması talebiyle Diyarbakır Adliyesi önünde basın açık açıklaması yaptı. Savcılıkta yürütülen dosyada henüz hiçbir gelişmenin olmadığının altını çizen Özmen, Diyarbakır Barosu bünyesinde oluşturulan komisyonun çalışmalarını sürdürdüğünü anlattı. Özmen, “Bu kapsamda da yurtdışından oluşturduğumuz bir ekiple yürüttüğümüz bir çalışma var. Söz konusu ekipte adli mimari uzmanları, ses ve görüntü uzmanları var. Olay gününe, Tahir Elçi’nin vurulduğu ana ilişkin görüntüler üzerinden ve sokağın yapısı üzerinden yapmış oldukları bir çalışma ile Tahir Elçi’nin faillerinin bulunmasına yönelik bir gayret içerisindeler. Bu çalışmanın bizlere ve soruşturma dosyasına sunacağı katkı, fail tam olarak tespit edilemese bile yapılan incelemelerde şüpheli sayısının azaltılması yönünde bir katkı sağlayacaktır. Bu çalışma aynı zamanda savcılığın yürüttüğü soruşturmaya da dayanak teşkil edebilecek bir çalışmadır” dedi. l Yurt Haberleri haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: SERPİL ÜNAY AVUKAT AYCAN ÇİÇEK: Cezaevleri Aziz Nesin’lik CANAN COŞKUN Avukat Aycan Çiçek’in aralarında bulunduğu 14 avukat, 20 Eylül 2017’de eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın avukatı olmaları, Berkin Elvan, Dilek Doğan, Hasan Ferit Gedik davalarında avukatlık yapmaları nedeniyle tutuklandı. Tutuklandıktan iki gün sonra da Aycan Çiçek 7 ilde 8 ayrı cezaevine sürgün edildiler. Aycan Çiçek, gazetemize yazdığı mektupta Düzce Cezaevi’ndeki şartları anlattı. “22 Eylül 2017 tarihinde buraya getirildiğimizde onursuz arama ile karşılaştık. Avukat olduğumuzu, yasanın ‘gerekli görülen hal’ diye belirttiği durumu sürekli ve rutin bir uygulama haline getirmenin doğru olmadığını, hapishaneden getirildiğimizi, orada giriş ve çıkışlarda arama yapıldığını, isterlerse kaba arama şeklinde veya duyarlı kapıdan geçirilerek arama yapılabileceğini belirtmemize rağmen zor kullanarak onursuz arama yapıldı. Aramaya karşı çıkmaktan ‘1 ay süreyle ziyaretçi kabulünden men’ disiplin cezası verildi.” ‘Sanki Kerbela’dayız’ “Ayşegül (Çağatay) ile ikimizi 10 kişilik bir koğuşa getirdiler. Koğuşun camı kırıktı. Yerler çöp içindeydi. Sandalye, tabak, kaşık, çatal, herhangi bir temizlik malzemesi ve hatta yatak yoktu. Buraya saat 17.00 civarı getirildiğimizden üzerimize kayıtlı paranın gönderilmediği gerekçesiyle su alamayacağımızı söylediler. Mesai saati geçtiği için kantin de kapalıydı. Sanki Kerbela’dayız. Gerekli hiçbir eşya getirilmediği halde yemek getirdiler. Bu koşullarda yemek yemeyeceğimizi, tabak, kaşık, sandalye gibi eşyalara, temizlik malzemesine ihtiyacımız olduğunu söyledik. Bu pislik içerisinde yemek yiyemezdik. Ne ile nasıl yiyecektik? ‘Yemek yemiyorsun’ diye tutanak getirmekte gecikmediler. Aziz Nesinlik hikâyeler bunlar. Yemek yemek için tabak, kaşık verme. Sonra ‘Neden yemek yemiyorsun?’ Onlar şeklen işlerini yapıp bize yemek getirmişlerdi. Kararlı duruşumuz sonucu bir kısım temizlik malzemesi, yatak ve su almayı başardık. Koğuştan topladığımız çöpleri aldılar. Tam 4 büyük boy poşet çöp çıktı” Slogana disiplin cezası (...) Slogan attığımız gerekçesiyle 2. haftanın sonunda 5’er tane ‘1 ay haberleşmeden men’ disiplin cezası verilmişti. Koğuş havalandırmasında attığımız, aslında doğru düzgün duymadıkları sloganlarımıza ceza vererek iletişim hakkımızı engellemeye çalışıyorlardı. Havalandırmada ne yapacağımıza kadar karışmaya çalışıyorlardı. Slogan, ifade hürriyeti kapsamında değerlendirilmesi gereken bir irade açıklamasıdır. Bu bizim kendimizi ifade ediş biçimimizdir.(...)” Tekmil uygulaması “İki haftada bir ailemiz ile yaptığımız telefon görüşünde adımızı, soyadımızı söyleyerek tekmil getirmemiz dayatıldı. Bu yüzden telefonla görüşmedik. Hapishane burası sorunlar bitmiyordu. Dış kantin aracılığıyla dışarıdan aldırılanlar dışında elden getirilen, kargo yoluyla gönderilen, hapishaneden gelen hiçbir kitap verilmedi. Valiliklere, belediyeye kitap için yazmıştık. Gerekçe olarak oldukça yetersiz olan hapishane kütüphanesi gösterildi. Kitap kısıtı Tüm bunlara sloganlarımızla ve kapılardan çıkardığımız seslerle karşılık verdik. Direnişimiz ve kararlı duruşumuz, ailelerimizin, avukatlarımızın, Ankara Barosu’nun görüşmeleri sonucu tekmil meselesi ve bir kısım kitap meselesi çözüldü. Ancak hâlâ ailelerimizin, arkadaşlarımızın getirdiği veya kargo ile yollanan kitapları alamıyoruz. Kitaplarda başka bir hapishanenin ‘görülmüştür’ damgası varsa içeri alınıyor. Zaman geçiyor bir yandan da. Dosyaya ilişkin, savunmaya ilişkin kitaplar almak istiyoruz ancak bir arkadaşımızın doğrudan getirmesi, göndermesi mümkün olmadığından beklemek zorunda kalıyoruz. Ancak baro aracılığıyla gönderilirse onu kabul edeceklerini söylediler.(...) Müvekkilleriyle kalıyorlar “Yanımızda tutuklu iki öğrenci müvekkilimiz var. Yemek masası dışında bir masa olmadığından ders çalışmaları için uygun ortamları yok. Aynı şekilde savunma ve dilekçe yazma imkânımız da kısıtlı. 6 kişi tek masa kullanıyoruz. Müvekkillerimiz masa talep ettiklerinde uzun uğraşlar sonucunda ‘paranızla alabilirsiniz’ denildi. Parasız eğitim istedikleri için tutuklanıyorlar. Yetmiyor, ‘ders çalışmak istiyorsan parayla kantinden masa al’ deniliyor. Tutuklu olmaları eğitim öğretim hakkının engellenmesine neden olamaz. Tutukluluk bir hakkın kullanımına engel değildir. Müvekkillerim avukatları olduğum dosyalarının duruşmalarına çıkarıldılar. Ben tutuklu olduğum için duruşmaya katılamadım. Onlar da avukatlarının tutuklu olduğunu, aynı koğuşta kaldığımızı söyleyerek süre istediler. Birlikte götürülmeyi talep ettik. Hem bizim avukatlık yapmamız engelleniyor, hem de müvekkillerimizin hakları engelleniyor. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle