26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 26 Mart 2018 12 yorum/haber TASARIM: SERPİL ÜNAY İki ağır yara Geçen hafta toplum yaşamının iki yarası, yargı ve basın, kaldırılamayacak kadar ağırlaştı. Yaşananlar, bağımsız yargı diye bir şeyin kalmadığının; bağımsız gazetecilikten iyice uzaklaşıldığının ve toplumsal dokunun tam anlamıyla parçalanmakta olduğunun kanıtlarıdır. ‘Suçlu ayağa kalk’! Hukuk fakültelerinin derslerinde öğretidiği gibi, insanlık tarihi bağımsız hukukun önemini gösteren büyük örneklerle doludur. Sokrates (MÖ 469399), ölüm cezası verildikten sonra yakın çevresinin seni kaçıralım önerilerini, ben uğruna savaş verdiğim hukuku çiğneyemem sözleriyle reddeder; gözünü kırpmadan hukuku yaşatmak için onuruyla ölüme gider. XIX. yüzyılda Potsdam’da bir değirmencinin mülküne el koymak isteyen Prusya Kralı Büyük Frederik’e “Ben de gider sizi Berlin’deki hâkimlere şikâyet ederim” sözleri çok şey söyler. Kuşkusuz bunlara bizim kültürümüzden de örnekler eklenebilir. Bu ülkenin yargısı, içinde çok saygın hukukçuları bulundurmakla birlikte, toplumda adalete güven duygusunu yerleştirmedi, çok geç ve eksik işledi. Özellikle şu üç konuda, düşünce özgürlüğünün sınırlarının genişletilmesi, faili meçhul siyasi cinayetlerin aydınlatılması ve yolsuzlukların üzerine gidilmesinde sürekli olarak yetersiz kaldı. Ancak geçen hafta bir adliye sarayında değil de Saray’da yapılan kura çekimine katılan 1236 hukukçunun CHS ve AKP Genel Başkanı’nı ayakta alkışlarla karşılamaları, yargının geleceği açısından, bugünleri de aratacak kadar kaygı vericidir. Hele Danıştay Başkanı’nın ve bir Yargıtay üyesinin çocuklarının, onlarla birlikte toplam 27 yeni hukukçunun kayırılması ve üstelik bu kayırmanın HSK Başkanı tarafından savunulabilmesi, yargının kendi mensuplarına bile güven vermeyen hastalıklı yapısının bir göstergesi olarak tek sözcükle, ürkütücüdür. Geleneksel olarak hukuk, sanığa, toplum adına, suçlu ayağa kalk der; bugün, toplum hukuka suçlu ayağa kalk diyebilmeli! Kutsal birlik Bozuk hukuk yapısı geçen hafta basınyayında çok büyük bir depreme neden oldu. Uzak ara en büyük medya grubu el değiştirdi. Böylece AKP iktidarının egemenliğini daha da pekiştirecek bir döneme giriliyor. Türkiye, yıllardır, medyanın sermaye sahipliği konusunda tam anlamıyla bir yasal boşlukta yuvarlanıyor. Önceki yılların gelişmeleri bir yana, ülke 1990’lara, özel TV yayıncılığında bir sıçrama yaşandığı; serbest piyasacılığın kutsandığı; sermayenin hukuk, kural ve ilke tanımadığı gelişmelerle girdi. Enerjiden iletişime dek en önemli sektörlerde iş yapan büyük sermaye sahipleri, basın yayın sektörüne balıklama daldılar; basınyayının kamuoyunda oluşan büyük gücünü, yalnız toplumda değil, iktidarlar karşısında güçlenmek amacıyla kullanmaya çalıştılar. Sermayedarlar arasında rekabette eşitliği yok eden bu süreçte, basın yayın patronları sendika düşmanlığı yapak çalışanlarını, neredeyse tümüyle sendikasızlaştırdılar; birçoğunu acımasızca işten çıkararak iktidarlara yakın olma yarışına girdiler ve bu arada meslek ilkelerine dayalı bir iç dayanışma bile sergilemediler; tersine birbirlerini yediler. AKP iktidarı, basınyayının gerçek gücünün bilincinde olmayan bu hastalıklı yapısını, başta yargı olmak üzere, devlet gücünü ve yandaş sermayeyi de kullanarak kendi yararına çalıştırıyor. Ülkede, sermaye+devlet+parti ve medya dörtlüsünden oluşan, hak ve hukuk tanımayan bir kutsal ittifak var. Bugün, ah vah ederek ağıt yakmak yerine bağımsız yargıyı, özgür basını ve demokratik devleti oluşturmanın, bir an önce nasıl başarılacağı konusunda kafa yormak ve çalışmak zamanıdır. Çünkü bu iki büyük toplumsal yara, yargı ve basınyayın, yalnız ve ancak demokratik devletle birlikte iyileştirilebilir. 26 MART 2018 SAYI: 33773 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Haber Koordinatörü Bülent Özdoğan Faruk Eren Aykut Küçükkaya Reklam Direktörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım Müdürü: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 05:25 05:12 05:37 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06:51 13:16 16:44 06:36 13:00 16:28 06:59 13:23 16:51 Akşam 19:29 19:13 19:35 Yatsı 20:49 20:32 20:52 Türkiye ile Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği arasında bir dizi sorun var. Türkiye’nin kurucu üyeler arasında yer aldığı Avrupa Konseyi’nin Parlamenterler Meclisi, bilindiği gibi Nisan 2017’de Türkiye’yi siyasi denetime almış, bir takvim çerçevesinde özellikle insan hakları konusundaki Konsey ilkelerinin yerine getirilmesini istemişti. Bu takvimin işleyip işlemediği, işliyorsa hangi aşamada olduğu konusunda net bilgiler yok. Öte yandan AB ile ilişkilerde de soğukluk ve gerginlik hâlâ etkisini sürdürüyor. Türkiye’nin Suriyeli göçmenler için beklediği mali destek ağır aksak giderken, vize serbestisi konularındaki istekler masada bekliyor. AB’nin Türkiye’deki Terörle Mücadele Kanunu’nun AB hukuku çerçevesine uygun hale getirilmesi talebi söz verilmesine karşın hâlâ çözülebilmiş değil. AB, Türkiye’den gazetecilerin tutuklu yargılanmamasını, basın özgürlüğünün korunmasını, gazetecilik faaliyetlerinin terör suçu olarak tanımlanmamasını istiyor. Bir grup Avrupa Parlamentosu üyesi de bu amaçla Avrupa Konseyi Başkanı Donald Tusk ve AB Komisyonu Başkanı JeanClaude Juncker’e bir açık mektup gönderdi. Avrupa Parlamentosu’ndan 75 vekilinin imzası bulunan mektupta, Türkiye’de insan haklarının ve hukukun üstünlüğünün kötüye git Avrupa Ne Kadar Savunuyor mesinden duyulan kaygılar aktarıldı. Mektupta Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ve Ahmet Şık’ın tahliye edilmesine karşın, İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay’ın hâlâ hapiste tutulduğuna işaret edildi. Osman Kavala, Taner Kılıç; AYM ve AİHM kararlarına rağmen tutukluluğu devam ettirilen gazeteci Mehmet Altan, ev hapsi koşulu ile serbest bırakılan Şahin Alpay’ın yanı sıra tutuklu gazeteci Zehra Doğan ve yeniden hapse girme riski altında yaşayan İnan Kızılkaya’nın durumuna da dikkat çekildi. Arkadaşımız Duygu Güvenç’in haberine göre, 17 Nisan’da da artık “İlerleme Raporu” ifadesinin kullanılmadığı bir ülke raporu yayımlanacak. Haziran ayında Türkiye’nin de aralarında bulunduğu aday ülkelerin durumu AB liderleri tarafından ele alınacak. Liderler zirvesinde yapılacak açıklamada başta Terörle Mücadele Yasası’ndaki değişiklik beklen tileri olmak üzere Türkiye’de ifade özgürlüğü ve hukukun üstünlüğünün geliştirilmesine yönelik beklentilerin vurgulanması bekleniyor. AB ile ilişkilerde insan hakları, basının durumu ile ilgili söylemlerin ciddiyeti konusunda Türkiye’de haklı kuşkular var. Bugüne kadar alınan mesafe, bu konuların ekonomik, ticari konuların bir tür paravanı olduğu kanısını güçlendiriyor. AB’nin ekonomik çıkarları, insan haklarının ve basın özgürlüğü konusundaki haklı beklentilerin, evrensel ilkelerin karşısına koyması ve bu özgürlükler konusunun Türkiye tarafından “dostlar alışverişte görsün” üslubunda geçiştirilmesi, iki taraf arasında “de facto” bir “anlaşma” kuşkusunun haklı olabileceğini düşündürüyor. Türkiye’de insan hakları savunucuları uluslararası sivil toplum kuruluşlarının çabalarının AB Türkiye pazarlıklarından daha değerli olduğu kanısındalar. 19Mart Pazar günü Hürriyet gazetesinin internet sayfasında “Ankara’da Californium yakalandı” diye bir haber gözüme çarptı. Haber o denli saçma idi ki meslektaşlarım ve arkadaşlarıma şu iletiyi yolladım: Kalifornium 98Cf251 çok miktarda nötron salarak bozulur. 1 mikrogramı dakikada 139 milyon nötron çıkarır. (...) Yani bu maddenin yanında 1 dakika duran biri bir nükleer reaktörün koru yanında durmuş gibi olur. (...) Yani eğer gazete haberindeki resim Cf ise fotografçının çok kısa ömrü kalmış demektir. Hele hele arabada bulunan kaçakçıların ise cenaze namazları için hemen saf tutmak gerekir. Bir de fi Şu Kalifornium yat sorunu var. 1 mikrogram Cf 27 dolardan satılmaktadır. 1441 kg ne eder, hesaplayın. Ertesi gün Hürriyet’te haberin saçma olduğu yayımlandı. 20 Mart 2018 tarihli Cumhuriyet’in 12. sayfasında bu saçma haber yinelendi. Ankara’da Hacettepe Üniversitesi Nükleer Enerji Mühendisliği Bölümü, TAEK ve daha birçok konu ile bilgili kaynak varken Cumhuriyet nasıl böyle atlar? Acaba bu gazetenin nükleer fobisinden mi ileri geliyor? Osman Kemal Kadiroğlu Okur Temsilcisi’nin notu: Çok haklısınız. Araştırılmadan ga zeteye böyle bir haberin konulması önemli bir hata olmuş. Haberi yazan ve sayfaya yerleştiren arkadaşları bu bence de vahim yanlış konusunda daha geniş iletinizi ulaştırarak bilgilendirdim. Bu arada “Cumhuriyet gazetesinin nükleer fobisinden mi ileri geliyor” sorunuza arkadaşlar, böyle bir fobileri olmadığını, ancak nükleer enerjinin riskleri, zararları, atıklarının yok edilmezliği ya da zor yok edilirliği konusunda “fobi” değil ama bilgi sahibi olduklarını belirttiler. Bu konuda farklı ama içtenlikli görüşlerin bulunduğunu ama bir nükleer enerji lobisinin etkin olduğunu da vurguladılar. Hangi yazılış doğru Topluma mal olmuş yazılı basın kuruluşlarında, basit gibi gözükür ama kelimeleri doğru kullanmamadan dolayı yapılan hatalar, biz okuyucuları rahatsız ediyor. Çok sık karşılaştığımız “ESKİ” kelimesinin yanlış kullanılması gibi… Örneğin, “ESKİ FRANSA CUMHURBAŞKANIdoğrusu Fransa ESKİ  cumhurbaşkanı….. ESKİ 55. PİYADE TUGAY KOMUTANIdoğrusu 55. Piyade ESKİ tugay komutanı… vb.” Eski Fransa derseniz, yeni Fransa’nın yerini bize izah etmeniz gerek… lütfen bu imla kurallarına azami dikkat gösterilsin…. Fikret S.Yılmaz Okur Temsilcisi’nin notu: Bu konu burada daha önce de ele alındı. Kısaca yinelersek, tamlama “Fransa Cumhurbaşkanı” şeklindedir. Yani “eski” ya da “yeni” olan “Cumhurbaşkanı” değil, Fransa Cumhurbaşkanı”dır. Kısaca kural, tamlayanla tamlananın arasına hiçbir sözcüğün girmeyeceği şeklindedir. Örneğin; “çalışma masası”, belirtisiz ad tamlamasıdır; “çalışma eski masası” diyemezsiniz, “eski çalışma masası” demelisiniz. Bir örnek daha verelim: “eski Yargıtay Başkanı” yerine, “Yargıtay eski Başkanı” diye yazarsanız bu yanlış olur. Selamlar saygılar. Haberi atladınız “40 yıldır kesintisiz” olarak satın aldığım Cumhuriyet gazetesini kınıyorum.  Şeker fabrikalarının satılmasına karşı dün Kastamonu’da 3 siyasi parti ortak girişimi ve 10 CHP milletvekilinin katılımıyla yapılan yürüyüş ve basın açıklamasını nasıl es geçersiniz?  Haber değeri mi yoktu, izletecek il ya da bölge temsilciniz mi yoktu, abonesi olduğunuz haber ajanslarının hiçbirisi mi geçmedi; hiç imkânınız yoksa gelen CHP heyetinden veya il başkanlığından da bir iki kare fotoğraf ve üç beş satırlık bilgi alamaz mıydınız, tüm ülkede “ŞEKER VATANDIR” diyerek yürütülen kampanyanın Kastamonu ayağını; üç siyasi partinin il başkanlığının ortak yürütmesinin önemini ve anlamını niçin göremediniz... Bir cevabınız elbette vardır, ama zevahiri kurtarır mı bilemiyorum.” Yunus Türkölmez Okur Temsilcisi’nin notu: Şeker fabrikalarının kapatılmasına karşı gazetenin geniş yayın yaptığını biliyorum. Bu arada sizin örneğinizde olduğu gibi eksiklikler, iletişim kopuklukları da zaman zaman olabiliyor. Neresini düzeltmeli? 18Mart 2018 sayılı gazetenizde bir yazarınızın makalesinde şu satırlara yer verildi: “Napolyon 1831’de dışişleri bakanına şöyle demiş:...” bir iki satır sonra “Karşısındaki dışişleri bakanı köken olarak bir aristokrat (Kont Metternich) olduğu için...” vs. Neresini düzeltmeli? 1. Napolyon 1831’den on yıl önce ölmüştü. 2. Kont Metternich Napolyon’un dışişleri bakanı değildir. 3. Kont Metternich, Avusturya İmparatorluğu’nun 18091848 yılları arasındaki efsane başbakanı ve dışişleri bakanı idi. Gerçi bir ara Fransa’da elçi olarak görev yaptı ama bu da 1831 yılında değil 1803 yılındaki Ulm Savaşı’ndan önceydi. Turgut Erdemli Okur Temsilcisi’nin notu: Daha ayrıntılı olan iletinizi yazar arkadaşımıza ulaştırdım. İlginiz, düzeltiniz için teşekkür ederim. Kuruluş adları nasıl kısaltılır? Daha öncede yazmıştım, bir defa daha yazayım. Dünkü ve bugünkü ekonomi sayfasında Amerikan Merkez Bankası’nın kısaltması bir yerde “FED”, bir yerde “Fed” şeklinde yer almış. Doğrusu “Fed” olmalıdır. Kolay gelsin. Saygılarımla... Ali Durmaz Okur Temsilcisi’nin notu: Her iki yazımın da kulla nılabileceği kanısındayım. Türkçede genel kural kısaltmalarda kuruluş adlarının ilk harflerinin yan yana getirilerek yapılmasını öngörüyor. TBMM, NATO, BM gibi. Ama kimi yabacı kaynaklar kendi kısaltmalarını farklı yapıyorlar ve gazetelerde de o şekilde yer buluyor. Örneğin Fed gibi... ‘MEB, FETÖ’den arındırıldı’ Artvin’in Yusufeli ilçesine gelen Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Tekin, önemli açıklamalarda bulundu. Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde FETÖ ile mücadelenin nihayete erdirildiğini vurgulayan Yusuf Tekin, “15 Temmuz sonrasında olağanüstü hal (OHAL) kapsamında aldığımız tedbirler çerçevesinde FETÖ ile mücadele, Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde nihayete erdi. FETÖ´ye bağlı ve iltisak lı 2 bin 500 civarında okul, dershane ve yurt binalarının tamamını kapatarak, kamulaştırıp devletin, milletin hizmetine sunduk. Bunların dışında FETÖ ile irtibatlı olan yaklaşık 30 bin civarında personel ve öğretmenin bakanlıkla ilişiğini kestik. Müfredatlarımıza, ders kitaplarımıza ve programlarımıza sirayet etmiş FETÖ unsurlarının tamamını sistemin dışına çıkardık. Şu anda FETÖ ile mücadele, Milli Eğitim Bakanlığı bünye Yusuf Tekin sinde nihayete ermiştir. Bundan sonra rutin faaliyetlerimizi devam ettiriyoruz” diye konuştu. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] MEB’İN YİNE FİKRİ GELDİ ‘Yerli ve milli’ yemek tarifi! OZAN ÇEPNİ Dini etkinlikleri, yarışmaları ve dersleri “yerli ve milli” olarak şekillendiren Milli Eğitim Bakanlığı şimdi de yemek yarışmalarını aynı kategoriye aldı. Okullarda, “Ders de çalışırım, yemek de yaparım” adlı “yemek tarifi” yarışmasının uygulanmasına izin veren bakanlık, öğrencilere “yerel ve milli kültüre ait değerlerden biri olan zengin Türk mutfağını tanımaları” için yemek yaptıracak. Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi’nin başvurusuyla tüm resmi ve özel liselerde düzenlenecek olan etkinlik, 26 Mart16 Nisan 2018 tarihleri arasında yapılacak. Bakanlığın yeni yarışmasının gerekçesi “Genç kuşakları yerel ve milli kültüre ait değerlerden biri olan zengin Türk mutfağını tanımaları ve ders dışı zamanlarında Türk mutfağının zenginliklerini keşfetmeyi ve yemek yapabilmeyi de başarabilmeleri” ifadeleri ile açıklandı. Jüri önünde yarışma Yarışmanın amacına ilişkin ise “Üniversite sınavının yaratmış olduğu stresi aday öğrencilerin üzerinden bir nebze atmalarını sağlamak” denildi. Öğrencilerin 26 Mart’a kadar başvurmasını isteyen bakanlık, “Ana yemek ve tatlı olmak üzere iki kategori üzerinden online başvuru ile üniversitenin ilgili birimine gönderilecek tarifler ve görselleri ilk aşamada Turizm ve Otel İşletmeciliği Yüksekokulu AşçılıkGastronomi ve Mutfak Sanatları bölümü hocaları tarafından değerlendirilerek her kategori için 20’şer tarif seçilecektir. Seçilen 40 tarif, sosyal medya üzerinden halkoylamasına sunulacaktır. Tatlı ve ana yemek olarak iki kategoride 8’er finalist yarışacaktır. Finalistler, 16 Nisan’da Turizm ve Otel İşletmeciliği Yüksekokulu mutfağında jüri üyelerinin önünde yarışacak” takvimi ile yarışmaya katılım talimatı verdi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle