27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 23 Mart 2018 10 haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: SERPİL ÜNAY ÇAĞLAYAN ADLİYESİ’NDEKİ ADALET NÖBETİ DÜN 51. KEZ TUTULDU Bu kavga bitmez Doğan Grubu’nun imhası, ana akım medyanın sonu İktidarın kalemleri, tetikçi ve sözcüleri, “Sıranın 28 Şubat’ın sivil ayağına da mutlaka geleceğini, yargılanmaktan kurtulamayacaklarını” kendilerinden ne zaman istense yazıp söyler, tehdit mesajlarını temcit pilavı gibi ısıtıp servis ederlerdi. Yıllardır yolladıkları bu mesajlar muhtemelen yerine ulaşmaktaydı, çünkü tehdidin yanında muhatabının tarifi de iliştirilmiş olurdu. Doğan Grubu’nu “28 Şubat’ın sivil ayağı” olarak kodlayıp gözdağı verirlerdi. Grubu bu kodlamayla baskı altına alarak hangi konuda ne gibi bir taviz ya da kapitülasyona zorladıkları, konjonktüre göre değişen bir husus olmalıydı... İktidarın tetikçileri ve kalemleri, 28 Şubat’ın geride kalan yıldönümünün bir hafta öncesinden başlayarak, “sivil ayağın cezalandırılması” mevzuuna hep birlikte, dikkat çekici biçimde abandılar. Üst üste yazdılar; son yıllardaki en arzulu kampanyaydı. Bu hırsın özel bir nedeni olmalıydı. Önceki gün Doğan Grubu’nun iktidar yanlısı Demirören’e düşük bir fiyata külliyen satıldığını öğrenince, bu son tehdit furyası geldi aklıma. Hapis baskısının, Doğan Grubu’nu değerinin azına ve hemen teslim olmaya zorlamak için bir “pazarlık unsuru” olarak kullanılmadığını kim iddia edebilir? Doğan Grubu’na Demirören vasıtasıyla el koymak iktidarın öncelikli meselesi haline gelmiş olmalıydı. Ülkeyi seçim sathı mailine sokmuşlardı ve bu kez yeni bir 7 Haziran felaketi yaşamamak için ne lazımsa yapmaya kararlıydılar. Doğan Grubu’nun, iktidarın gazabını üzerine daha fazla çekmemek ve hayatta kalmak için müsait elemanlarını kullanarak sürdürdüğü her türlü işbirliğinin, sarayı insafa getirmekte kifayetsiz kalması da ilginç. Halbuki seçimlere giderken, bağımsız ama işbirliğine razı bir ana akım medya grubunun iktidara katkısı daha fazla olurdu. Milliyet’i iktidar menfaatının hizmetinde etkili bir vasıta olarak kullanmayı bile beceremeyip, sonunda anlamsız ve kimliksiz bir mevkuteye çevirenlere koskoca Doğan Grubu’nu teslim etmek, “Al bunu da rezil et” demekten başka ne anlam taşıyabilir? Belki de amaçlanan budur. Kazara sanılabileceği gibi burada söz konusu olan, kazananın her şeyi aldığı bir “sıfır toplamlı oyun” değil... Doğan Grubu’nun yok edilmesi, düşman varsayılanı yaralı bırakmama takıntısının sonucu hiç değil. Bahse konu hamlenin ardında aklı perdeleyen bir kaybetme korkusu var. MHP’yle ittifak, seçim hile ve yolsuzluklarını kolaylaştıran yasa değişiklikleri, internetin RTÜK denetimine alınması, yargıdaki son atamalar... Bunlar korku tedbirleridir. İktidarı nüanslı ve soğukkanlı olmaktan alıkoyan bir haletiruhiyenin eseri. Çaresiz Doğan Grubu iktidar karşısında zaten secdeye kapanmıştı. İktidar, “Tökezlediğim anda bunlar aslına rücu eder” diye mi düşünüyordu? Öyleyse, iktidar tökezlemekten korkuyordu. Demirören, kullandığı siyasi vekâletname vasıtasıyla Doğan Grubu’nun tamamını satın alıp, temsilcisi olduğu iktidarı “Türkiye’nin tek büyük medya patronu” olarak tescilleyince ne oldu? Neticede, iktidarın gıpta ile baktığı Putin modelinde de olduğu gibi Türkiye’de tüm medya endüstrisi tek elde toplandı. Sürekli zarar eden Kremlin medyası Rusya’nın petrol ve doğalgaz rantıyla sübvanse ediliyor... Peki, Türkiye’nin petrol ve gazı olmadığına göre, zarardaki iktidar medyasının Doğan Grubu’na el konulmasıyla devasa boyutlara ulaşacak olan sahte ekonomisi hangi kaynaktan sübvanse edilecek? Tabii ki kamu kaynaklarının transferi yoluyla. Ama bu sübvansiyon modeli ekonominin mevcut şartlarında sürdürülebilir mi? Konuya kısa vadeli bakan karar vericinin bu meseleleri kendisine dert ettiğini sanmıyorum. Doğan Grubu’nun 21 Mart 2018’de iktidarın dolaylı ve arızi değil, doğrudan kontrolü altına girmesiyle Türkiye’de ana akım medyanın imhası tamamlanmıştır. Ana akım medyayı tanımlayan başlıca nitelikler arasında, çeşitlilik arz eden geniş kitlelere seslenebilme özelliği, çokseslilik, bağımsızlık, kalite, nesnellik ve profesyonellik vardır. Doğan Grubu’nda bu niteliklerden arta kalan ne varsa, yılların emeğiyle oluşmuş diğer kurumsal değerlerle birlikte yeni sahipler eliyle heder edilecektir. Sadece gazete ve televizyonlar değil, mesela Türkiye’nin tek bağımsız ve yaygın yurtiçi haber teşkilatı olan Doğan Haber Ajansı... Artık iktidar medyasının bir parçası. Ve Yaysat da Doğan Grubu ile birlikte iktidarın eline geçti. Bağımsızlığını korumayı halen sürdüren birkaç gazete bundan böyle dağıtılabilecek mi? Bağımsız medyayı desteklemek bir yurtseverlik görevidir. Boğaziçi Üniversitesi’nde gözaltı sayısı 8’e yükseldi Boğaziçi Üniversitesi’nden 5 öğrenci dün sabaha karşı yapılan baskınlarla gözaltına alındı. Gözaltıları protesto etmek için dün Kuzey Kampüs’te yapılan eyleme müdahale eden polis, 3 öğrenciyi daha gözaltına aldı. l İSTANBUL/ Cumhuriyet Vedat ARIK Adalet Nöbeti’ne gazeteci yazar Altan Öymen ve Sakarya Barosu Başkanı Zafer Kazan da katıldı. Gazetemizin yayın politikasının suçlama konusu edildiği dava kapsamında asılsız ve akıl dışı iddialarla 509 gündür tutuklu bulunan icra kurulu başkanımız ve avukatımız Akın Atalay’ın nezdinde tüm haksız tutuklamalara karşı çıkmak için Nisan 2017’de başlayan “Adalet Nöbeti” dün Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde 51. kez tutuldu. Nöbete gazeteci yazar Altan Öymen ve Sakarya Barosu Başkanı Zafer Kazan da katıldı. Adliye binasının içindeki 1 saatlik nöbetin ardından bina önünde basın açıklaması yapıldı. İlk olarak söz alan avukat Kemal Aytaç, davada yargılananların aynı delillerle suçlandığını belirterek, “Akın Atalay neden içeride? Bu bir yargılama değil, iktidarı eliyle yürütülen bir intikam operasyonu” dedi. Aytaç, Adalet Nöbeti’nin önümüzdeki hafta buluşması ile birinci yılına gireceğini anımsattı. Altan Öymen de Adalet Nöbeti’nin Türkiye’deki en önemli meseleye dikkat çektiğini söyledi. Türkiye’nin askeri darbe dönemlerinden ve sivil iktidarların zorlayıcı tedbirler aldığı dönemlerden geçtiğini anmsatan Öymen, “Bu dönemlerin hiçbirinden bu kadar yoğun, bu kadar kesif bir baskı görülmedi. Bu kadar senelik meslek hayatımda bu derece koyu bir adalet sorununun var olduğunu hiç hatırlamıyorum” dedi. Cezaevinde çok sayıda milletvekili olduğunu belirten Öymen, “Bir tanesi gazeteci arkadaşımız Enis Berberoğlu. Böyle durumları geçmişte görmedik. Adalet arıyoruz hep birlikte. Bu arayışın artık daha fazla sürmemesini temenni ediyorum. Bu arayışa önümüzdeki seçimlerde ihtiyaç kalmayacağını ümit etmek istiyorum. İçerideki tutukluların hele Cumhuriyet davasındaki son tutuklunun da serbest kalması gerektiğini vurgulamak istiyorum” şeklinde konuştu. Öymen’den sonra söz alan Sakarya Barosu Başkanı Zafer Kazan ise konuşmasının başında 26 Mart Pazartesi günü Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek Soma davasına katılım çağrısı yaptı. Kazan, Adalet Nöbeti’nin devam edeceğini vurgulayarak, “Bitmemiştir bu kavga, bitmeyecektir. Türkiye Cumhuriyeti hukukun, adaletin ve demokrasinin yüzü oluncaya dek...” ifadelerini kullandı. l İSTANBUL/Cumhuriyet Protokole bayram öğrencilere eziyet Turgutlu’da protokol Nevruz’u kutlarken çocuklar okula hapsedilmiş OZAN ÇEPNİ Manisa’nın Turgutlu ilçesinde önceki gün düzenlenen Nevruz etkinliklerine bayram kutlama komitesinin skandal uygulaması damga vurdu. Hilmi Pekcan İlkokulu’nda düzenlenen programda protokol üyeleri yumurta tokuşturup, yakılan Nevruz ateşi üzerinden atlarken, öğrenci ve öğretmenlerin 1 buçuk saatlik tören boyunca okulda hapsedildiği ortaya çıktı. Baharın gelişi Manisa’da çocuklara eziyet oldu. Manisa’nın Turgutlu ilçesinde Halk Kütüphanesi Müdürlüğü tarafından organize edilen Nevruz Kutlamaları için Hilmi Pekcan İlkokulu seçildi. Törenin organize edilebilmesi amacıyla aralarında Turgutlu Kaymakamı, garnizon komutanı, belediye başkanı, ilçe jandarma komutanı, emniyet müdürü, halk kütüphanesi müdürü, ilçe milli eğitim müdürü ve ilçe sağlık müdürünün bulunduğu bir ‘kutlama komitesi’ oluşturularak görevleri sıralandı. Okul bahçesi protokol için temizlenip süslenirken komite tarafından okul yönetimine “öğrencilerin tören boyunca sınıflarda tutulması” talimatı verildiği öğrenildi. Tören boyunca şiir dinletisi, zeybek gösterisi, protokol tarafından konuşmalar, renkli yumurta tokuşturması ve çekiç ile demir dövülmesi gerçekleştirildi. Bir buçuk saat süren tören boyunca öğrenciler ve öğretmenlerin okul bahçesine çıkışı yasaklandı. Edinilen bilgiye göre törenin başlaması öncesinde de okul bahçesine çıkışlar yasaklandı. Protokol gidene kadar öğretmenler dahil herkesin okul içinde tutulduğu bayram uygulamasına ilişkin veliler, “Okul yönetiminin de süreçte kararı yokmuş, bu düzenleme komitesinin kararıymış. “Kaymakam bey rahatsız olmasın” diye yapılmış. Çocuğun ayağına kadar kaymakam gelmiş, belediye başkanı gelmiş, komutanlar gelmiş. Çocuklar bunları görmek ister. Çocuklar hapis edildiler ve bayramı göremediler. Ancak protokol gittikten sonra dışarı çıkarıldılar. Çocuklar camdan bakmasın diye ön cepheyi gören perdeler bile kapatıldı” dedi. l ANKARA Adalet gelene kadar Roboski’de 28 Aralık 2011’de 19’u çocuk 34 kişinin bombalanarak öldürülmesinin üzerinden 325 hafta geçti. Roboskili aileler her hafta olduğu gibi bu hafta da kaybettikleri yakınlarının mezarlarını ziyaret ettikten sonra yaptıkları açıklamada adalet istedi. Aileler adına bu haftaki açıklamayı katliamda yaşamını yitiren Hüseyin Encü’nün kız kardeşi Selcan Encü okudu. Açıklamada, “Roboskili aileler olarak adalet arayışının, bir arada ve barış içerisinde yaşamanın taraftarıyız. Roboski ve diğer bütün katliamlar için adaleti talep etmek adına bir araya geleceğiz ve adaleti sağlayacağımız güne kadar burada olmaya ve mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz” ifadeleri kullanıldı. 500 günü geride bırakan eylem için Özakça’dan çağrı: Yüksel, onur direnişidir Akademisyen Nuriye Gülmen ile birlikte 324 gün boyunca açlık grevi yapan öğretmen Semih Özakça, “Yüksel direnişi, OHAL karanlığında emekçilerin ekmek ve onur direnişidir” diyerek eylemlerinin 500. güne ulaşması nedeniyle yapılacak etkinliklere çağrı yaptı. Özakça, “Yüksel direnişi, haklılığından aldığı güçle kararlı bir şekilde devam ederek halka umut olmaktadır” ifadelerini kullandı. Yüksel Caddesi’nde 500 günü geride bırakan “İşimi geri istiyorum” eylemlerinde hafta boyunca etkinlikler yapılacak. Bugün 18.00’de Mimarlar Odası önünde toplanmaya çağıran eylemciler, basın açıklaması yapacaklar. 2030 Mart arası ücretsiz film gösterimlerinin de yapılacağı etkinlikler kapsamında yarın “Bizim de günümüz gelecek: Yüksel direnişinin 500 günü” adlı video gösterimi yapılacak. Sonraki gün ise öğretmen Mehmut Dersulu, Düzce’de eylem yapan mimar Alev Şahin ve akademisyen Nuriye Gülmen “Direniş nereden nereye” adlı bir söyleşi gerçekleştirecek. 28 Mart’ta Yüksel direnişinin fotoğrafları sergilenecek. 31 Mart’ta ise aydın ve sanatçıların katılımıyla büyük kutlama yapılacak. Gülmen’e ziyaret 496 günlük tutukluluğun ardından özgürlüğüne kavuşan gazetemizin Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, Yüksel direnişinin 500. günündeki akademisyen Nuriye Gülmen ile bir araya geldi. Sabuncu, Gülmen’in açlık grev sonrası tedavi süreci ve sağlık durumuyla ilgili bilgi aldı. Özgürlüklerinden yoksun oldukları dönem boyunca da Gülmen’in grev sürecini ve sonrasını takip ettiklerini belirten Sabuncu’ya, Gülmen de mücadeleye devam edeceklerini söyleyerek dayanışma mesajı verdi. l ANKARA / Cumhuriyet Kaya’ya sorguda ‘ajan ol’ baskısı İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube si üyeleri, bir ay içerisinde iki kez gözaltına alınan Hicran Kaya’ya işkence yapıldığını, Kaya’nın ajan olmaya zorlandığını öne sürdü. İHD İstanbul Şubesi’nde düzenlenen basın açıklamasında Kaya’nın işsiz bir tekstil emekçisi olduğunu dile getiren İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, “İlk gözaltına alındığında 8 gün sonra serbest bırakılıyor. Sonra yeniden alınıyor. Polis, kendisiyle işbirliği yapmayan kişileri cezalandırma yoluna gidiyor. Sadece basit bir gözaltı değil kişileri işbirliği ve ajanlığa zorlamanın devam ettiği süreci yaşıyoruz” diye konuştu. Kaya’nın avukatı Burcu Gül ise, “İlk gözaltında, müvekkilime mülakat adı altında ajanlık teklif edilmiş. ‘Kabul etmesen biz seni bıraksak da 2 hafta sonra tekrar alırız, bunun sonu yok’ şeklinde ifadeler kullanmışlar. Devletin polisi burada kişileri ajanlık ve muhbirliğe zorlayarak, hukuka aykırı sorgu yaparak sistematik suç işlemektedir. Bu durum gittikçe yaygınlaşmaktadır” dedi. l İSTANBUL / Cumhuriyet Yanlışlıkla gözaltına aldılar MAHMUT ORAL Diyarbakır’da çok sayıda kurumun 18 Mart tarihinde Afrin’e ilişkin yaptığı basın açıklamasıyla ilgili soruşturma kapsamında, 20 Mart’ta gözaltına alınan Diyarbakır Tabipler Odası Başkanı Dr. Mehmet Şerif Demir, SES Diyarbakır Şube Başkanı Recep Oruç ile SES Şube Sekreteri Mehmet Nur Ulus’un gözaltı süreleri 24 saat uzatıldı. Eğitim Sen Diyarbakır 1 Nolu Şube Mali Sekreteri Şenay Koç ise serbest bırakıldı. Koç’un “yanlışlıkla” gözaltına alındığı da ortaya çıktı. Evinden gözaltına alınan ve 18 Mart’taki toplantıya katılan kadınlardan birine benzetilen Koç’a, görüntülerdeki kişinin o olup olmadığı soruldu. Koç, görüntülerdeki kişinin kendisi olmadığını söyledi. Polisler durumu savcılığa bildirdi. Savcılık da serbest bırakılması talimatı verdi. 2 gazeteci serbest 1 gazeteci sorguda 20 Mart gecesi Diyarbakır’daki evinde, hakkında ihbar olduğu iddiasıyla gözaltına alınan Mezopotomya Ajansı Muhabiri Esra Solin Dal’ın emniyetteki işlemleri sürüyor. Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’nde tutulan Dal ile önceki gece görüşen avukat Resul Temur, Dal’ın sağlık durumunun iyi olduğunu, ifadesinin alınmasını beklediklerini söyledi. Öte yandan önceki Nevruz kutlamaları sırasında Diyarbakır’da ters kelepçe takılarak gözaltına alınan Yenigün gazetesi muhabiri Mehmet Uğur Çakıl ile Tigris Haber Gazetesi Muhabiri Arif Bulut önceki gece serbest bırakıldı. l DİYARBAKIR / Cumhuriyet PSAKD üyeleri için gizlilik kararı alındı MEHMET MENEKŞE Erzincan’da geçen 16 Mart günü Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Erzincan Şube yöneticisi Akın Demir, PSAKD üyesi Murat Demiray ve Doğan Şimşir, üç muhtar ve aralarında 80 yaşında bir kişinin de bulunduğu toplam 15 kişi gözaltına alındı. PSAKD Genel Başkan Yardımcısı Erol Yeter de olay ile ilgili ifade vermek için Erzincan’a giderken Düzce’de otobüsten indirilerek gözaltına alındı. Gözaltılar Refahiye ve Ula ilçelerine bağlı köylerden ve çoğu akraba olan kişilerden oluşurken Erzincan Başsavcılığı dosya ile ilgili gizlik kararı verdi. PSAKD Genel Başkanı Gani Kaplan, olayla ilgili Erzincan Valisi Ali Aslantaş ile görüştü. Gazetemize konuşan Kaplan, “Gözaltındaki köylüler yaylalarını aktif kullanan köylüler. Ben bu girişimin bölgedeki nüfus yapısını değiştirmeye yönelik olduğunu düşünüyorum. Şu ana kadar sadece iki kişinin sorgusu yapılmış onlara da ‘Şu gün neredeydin, hangi taraftaydın?’ türünden basit sorular sormuşlar” dedi. Gergerlioğlu’nun ikramiyesi de gitti KHK ile ihraç edilen Hak ve Adalet Platformu Sözcüsü, aktivist Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun emeklilik ikramiyesine de el konuldu. İdare mahkemesinde dava açan Gergerlioğlu, yaşanan duruma, “Emeklilik ikramiyem gasp edildi” sözleriyle tepki gösterdi. Gergerlioğlu şu ifadeleri kullandı: “OHAL Komisyonu aldatmacasından da vazgeçerek ihraç edilmem sonrası sürem dolduğu için emekli oldum. Bu sefer de 25 yıl benden kesilenin teslimi anlamındaki hakkım olan emekli ikramiyemi vermediler, yani gasp ettiler. Hukuk talep ederek hakkımızı istemeye devam edeceğiz. KHK’leri de iptal ettireceğiz” dedi. l Yurt Haberleri C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle