19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DUNYA Ege’de umutlar ölüm oldu... Türkiye’den Yunanistan’a gitme hedefindeki sığınmacıları taşıyan bot devrildi, altısı çocuk an az 16 kişi yaşamını yitirdi. Facianın Agathonisi (Eşek) Adası açıklarında dün sabaha karşı meydana geldiği belirtildi. Kimi Yunan kaynak botta 22 kişinin olduğunu, üçünün yüzerek karaya çıktığını, felaketi yetkililere anlattığını duyurdu. Bunun üzerine Yunan sahil güvenlik gemisi ile bir askeri helikopterin bölgede arama çalışmalarına başladığı, 16 kişinin cansız bedenine ulaşıldığı açıklandı. Yunanistan Göç Politikası Bakanı Dimitris Vitsas “Bu facia insan hayatının insan tüccarlarının menfaatleri ya da devletlerin politikası ile bağlantılı olmaması gerektiğini en acı biçimde ortaya çıkarıyor. İnsan hayatının kaybolmasına alışmamalıyız” dedi. AFP ajansı, olayın ABTürkiye arasında iki yıl önce varılan, tartışma yaratan sığınmacı anlaşması sonrasında Ege’de meydana gelen en fazla can kaybının yaşandığı felaket olduğuna işaret etti. ‘Çarizma’nınPazar18Mart2018 [email protected] EDİTÖR: BETÜL BERİŞE TASARIM: EMİNE BİLGET [email protected] 7 sonucu belli seçimi Putin, bu kez başkanlık seçimlerine partisini geride bırakarak; bağımsız aday olarak giriyor. Bu tavrının, yerine veliaht hazırlamak için birbirleriyle çekişen parti içi kliklere bir mesaj olduğu da iddia ediliyor. Diğer bir deyişle, Putin’in resmi olarak en büyük rakibi kendisi çünkü, yakın çevresinde de bir ‘Putin yorgunluğu’ gözlendiğini öne sürenler var Sezin Öney Rusya’da bugün, devlet başkanlığı seçimlerinde yeni bir nesil ilk kez oy verme hakkına kavuşuyor: Vladimir Putin’in iktidarında doğup büyüyenlerin nesli. 1999 sonrası Rusya Federasyonu’nda doğan gençlerle, Moscow Times’dan The Economist’e, uluslararası okuyucu kitlesi olan birçok yayın organı uzun röportajlar gerçekleştirdi. “Puteens” veya “P Jenerasyonu” gibi isimler taktıkları bu gençlerin genel bir profilini çıkarmaya çalıştılar. Bu gazetecilik çalışmalarında ilk başta dikkat çekenler, görüşülenler arasında siyasetle ilgilenen gençlerin nadirliği ve tümünün geleceklerini politika yoluyla değiştirebile 23 diplomata sınır dışı kararı Moskova’dan misilleme Britanya ile Rusya arasındaki “casus krizi” derinleşiyor. Beklenen misillemeyi yapan Moskova, 23 diplomatını sınır dışı eden Londra’ya aynı şekilde karşılığı verdi. Rusya Dışişleri Bakanlığı 23 Britanyalı diplomatın “bir hafta içinde sınır dışı” edileceğini duyurdu. Bakanlığın açıklamasında, “İki ülkenin sahip olduğu konsolosluk sayısındaki eşitsizlik doğrultusunda, St. Petersburg’da İngiltere Başkonsolosluğu açılması ve faaliyet göstermesine yönelik onayın da iptal edildiği ve ilgili prosedürlerin uluslararası hukuk çerçevesinde gerçekleştirileceği” ifadelerine yer verildi. Karar, Britanya’nın Rusya Büyükelçisi Laurie Bristow’un bakanlığa çağrılması sonrası açıklandı. Londra hükümeti Salisbury kentinde eski Rus ajanı Sergey Skripal’a suikast girişiminin ardından, Moskova’yı sorumlu tutarak ülkedeki 23 Rus diplomatı sınırdışı etme kararı almıştı. Rusya, suikast girişiminde parmağı olduğu iddialarını reddediyor. İlk ziyaret Macron’a Almanya Başbakanı Angela Merkel göreve yeniden seçilmesinin ardından ilk yurtdışı ziyaretini Fransa’ya yaptı. Merkel, Paris’te Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile bir araya geldi. Ortak basın toplantısı düzenleyen Merkel ve Macron, Avrupa Birliği’nde (AB) planlanan reformlarda ve mülteci siyasetinde ortak hareket edecekleri mesajı verdi. Macron, AB’nin “yeniden şekillenmesi için haziran ayına kadar açık, iddialı bir yol haritasını sunacağız” dedi. Bu yol haritasının Avrupa Ekonomi ve Para Birliği, savunma ve mülteci politikaları ile araştırma, eğitim politikasını kapsayacağını da ifade etti. Merkel ise “Avrupa’nın ortak hareket etmesinin her zamankinden daha gerekli olduğunu” vurguladı. Avrupa’nın dünyanın farklı yerlerinde yaşanan krizlere çözüm konusunda öncü bir rol oynaması gerektiğini söyledi. Brennan’dan Trump’a suçlama Eski ABD Merkezi Haberalma Teşkilatı (CIA) Direktörü John Brennan, Federal Soruşturma Bürosu (FBI) Direktör Yardımcısı Andrew McCabe’in emekliliğine iki gün kala görevine son verilmesi nedeniyle ABD Başkanı Trump’a tepki gösterdi. 2013 2017 döneminde CIA başkanlığı yapan Brennan, sosyal medya hesabı üzerinden “Aldığın rüşvetler, ahlaki alçaklıkların ve siyasi yolsuzlukların ortaya çıktığı zaman aşağılanarak tarihin tozlu sayfalarında hak ettiğin yeri bulacaksın. Andy McCabe’i günah keçisi ilan edebilirsin, fakat Amerika’yı yıkamayacaksın, Amerika seni yenecek” ifadelerini kullandı. ceklerine yönelik “inançsızlıkları”. Rusya’nın Putin ile doğup büyüyen nesline, ülkelerindeki durumun “böyle gelmiş böyle gider” olacağı kanaati hâkim gibi gözüküyor. Gerçekten öyle mi peki? Yoksa, Rusya’nın statik gözüken iç siyasetinde derinlerde bir yerde hareketlenmeler mi var? Basın özgürlüğünde 148. Putin, 31 Aralık 1999’da, Boris Yeltsin’in sürpriz istifası ertesi devlet başkanlığını devraldı ve o günden bu yana da, iktidarda. Devlet başkanlığına vekâlet edeceğinin açıklandığı o yılbaşı gecesi yaptığı konuşmada, “tek bir an bile güç boşluğu yaşanmayacak” demişti Putin; bu sözünü de bugüne değin tutmuş oldu. Ancak, aynı konuşmada verdiği diğer sözleri tuttu ğu söylenemez; zira, “Devlet, ifade özgürlüğünü, vicdan özgürlüğünü, medyanın özgürlüğünü, mülkiyet hakkını sağlam biçimde koruyacaktır; bunlar medeni bir ülkenin temel unsurlarıdır” da demişti. Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), 16 Mart 2018’de Putin’e hitaben kaleme aldıkları mektupta şöyle diyordu: “Ülkeniz, Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde, 180 ülke arasında 148. sırada; Sovyetler Birliği’nin çöküşünden bu yana medyanın durumu hiç bu kadar kötü olmamıştı”. RSF’in sıralamasında, Türkiye’nin de 155. olduğunu da anımsatalım. Rusya ile Türkiye’nin siyasi karşılaştırması sıklıkla yapılıyor. Hükümet yanlısı yayınların egemenliği ve siyasi güç çevrelerinin hoşuna gitmeyecek haberleri takip eden medya organları ve gazetecilere baskı açısından Türkiye ve Rusya giderek daha fazla benzeşiyor. Diğer bir deyişle Türkiye, Rusya ile arasındaki açığı kapattığı gibi, medyaya ve gazetecilere baskı konusunda fark da atmaya başladı. Rusya’nın en çok okunan gazetelerinden, muhalif çizgide olduğu söylenemeyecek Moskovskiy Komsomolets’in 9 Ocak 2018’deki manşetinde, başkanlık seçimlerinden “Süslenip düğün arabasına benzetilmeye çalışılan cenaze arabası” diye bahsediliyordu. En büyük rakipleri: Kendisi ve katılım oranı Bugünkü seçimlerin sonucu, daha Rusya’da sandıklar kurulmadan da belli: Devlet Başkanı Putin’e destek oranı yaklaşık yüzde 6070 arasında değişiyor. Ancak, Putin’e destek oranından daha da çarpıcı olan, kendisine karşı yarışan adayların destek oranları. Putin’in “en yakın” rakibi, Komünist Parti kökenli Pavel Grudinin; oy oranı da yüzde 7 civarı. Gene diğer bir “yakın rakip”, yaklaşık yüzde 6 oranında oy alması beklenen Vladimir Jirinovski. Aşırı milliyetçi çizgideki ve ağzına geleni söyleyen Jirinovski, üniversitede Türkiye uzmanı olarak yetiştiği için ülkemizde de tanınıyordu. Bıkkınlık... “En dişli rakipleri”, 10’da biri ka dar oy alıyorsa, Putin için bir sorun var mı? Evet var; başlıca sorun da “bıkkınlık”. 2016’daki genel seçimler de, katılım oranı ilk kez yüzde 47’nin altına düştü. Her ne kadar Putin’in partisi Birleşik Rusya, yaklaşık yüzde Navalny boykotta Grudinin 54 oy aldıysa da, katılım oranının düşüklüğü nedeniyle seçimlere meşruiyet gölgesi düştü. Bu nedenle de Putin, bu kez başkanlık seçimlerine par “Çarizmatik” Putin’e karşı yarışabilecek tek “karizmatik aday”, Aleksey Navalny’in seçimlere katılımına, Rusya’nın “Yüksek Seçim Kurulu” sayılabilecek kurum tarafından izin verilmiyor. Na tisi Birleşik Rusya’yı da geride bırakarak; “bağımsız aday” olarak giriyor. Putin’in bu tavrının, yerine veli valny, sık sık gözaltına alınmasına, sıkı da bir yargı baskısı altında aht hazırlamak için birbirleriyle çeki bmRçmdloaeuaelmeemşvsşhakryçareedaasaulynaı’ğeinnyelrrıöıaekıncisnztrasıygealnneeağüdvrçkymraieinlamasrebirşeiasllnuıeeçtka,lrcaiurmRi1nesnn11ua,keuhmsr“yeaaeyyioklkanölyerknPog.skıneKuenetırltarnnisitiktkneeıomltlsçıvilamnammeevdhsraoeöeiıabd,rntjai“öıei”ğobnnrsıleogıtndinneüyıusıdnkkstağleaoendluivtddndünu”eeışeu.knrübBaöKbkfiunlrniaelggüeeşNnüüğmı,annsrükvülaükinnia.rütgül’üNlineninoytaylmyoedvg, arreüe.lü,çnzye’irniSnkdosieulbdSengçoeruiaösçnckztidSmu’uyıoenalovbneşkelçrlaıbadzanairıker,kıinKgıPdlısahuteezuotnecitcnitaeya’emiannscaıSairz,Adoaşeünkıebğsniançpiılntüaeopkbsla.yirrti içi kliklere bir mesaj olduğu da iddia ediliyor. Diğer bir deyişle, Putin’in resmi olarak en büyük rakibi kendisi çünkü, yakın çevresinde de bir “Putin yorgunluğu” gözlendiğini öne sürenler var. Guta’da can pazarı... Suriye’de ordu kuşatması altındaki, cihatçıların kontrolündeki Doğu Guta’dan sivillerin tahliyeleri dün de sürerken bombardımanlar yine can aldı. Muhaliflere yakın Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre, Zamalka bölgesinde tahliye için bekleyenlerin bulunduğu alanı hedef alan bombardımanda en az 30 kişi yaşamını yitirdi. Muhalifler bombardımanın Suriye ordusunca gerçekleştirildiğini savundu. BM ateşkes kararıyla birlikte Şam yönetiminin yakın müttefiki Rusya’nın da desteklediği Doğu Guta’daki “insani koridor”dan dün en az 10 bin kişinin daha tahliye edildiği haberi de gündeme düştü. Öte yandan Doğu Guta’ya yönelik ordu kuşatması da her geçen gün sıkılaşıyor. Ordunun bölgeyi üçe ayırarak birbirinden kopardığı, böylelikle merkeze doğru ilerleyişinin hızlandığı yorumları yapılıyor. Cihatçılar ‘Cenevre’ dedi Doğu Guta’nın kontrolünü elinde tutan Ceyş ül İslam, Feylak el Rahman, Ahrar el Şam’dan ise Rusya ile ateşkes için görüşmeye hazır oldukları iddiası geldi. Cihatçı grupların ortak metninde bu çerçevede “BM’nin liderliğinde yapılacak görüşmeyle Cenevre’de doğrudan Rusya ile masaya oturabilecekleri” belirtildi. Bu arada Rusya Genelkurmay Doğu Guta’dan tahliye edilen siviller Suriye ordusu kontrolündeki alanlara götürülüyor. Başkanlığı’ndan, ABD’nin Suriye’de kimyasal silah kullanıldığına dair provokasyonda bulunmaları için Tanf bölgesinde militanları eğittiği suçlaması yükseldi. Rusya Savunma Bakanlığı açıklamasında da Ankara’nın terör örgütü kabul ettiği ABD destekli PYD’nin “sivilleri Rakka’da kalmaya zorladığı” belirtildi. Sputnik’in haberinde bölgeye yönelik koalisyon bombardımanlarına işaret edilirken Rakka’da, patlamamış bombaların yarattığı tehlikeye dikkat çekildi. Bu çerçevede kentte meydana gelen patlamalarda en az 500 kişinin yaşamını yitirdiği savunuldu. ‘İDLİB’DEN 3800 kişi çıkarıldı’ Rusya Genelkurmay Başkanlığı’ndan Orgeneral Sergey Rudskoy, Rossiya 24 televizyonuna verdiği demeçte, Rusya, İran ve Türkiye’nin garantör ülkeler olarak Suriye’nin İdlib şehrindeki gerilimi azaltma bölgesinde insani koridor oluşturduklarını belirtti. Sputnik’in haberine göre Rudskoy, bu koridordan 3 bin 800’ü aşkın kişinin tahliye edildiğini açıkladı. Putin’in zehiri (2) İngiltere “ajan krizinde” doğrudan doğruya Putin’i hedefe oturttu. Çifte ajan Sergei Skripal’ın ay başında sinir gazıyla zehirlenmesiyle patlak veren krizde Dışişleri Bakanı Boris Johnson tereddüt göstermeden parmağıyla direkt Kremlin’i işaret etti, tedavisi süren ajanın damardan Putin’in emriyle zehirlendiğini belirtti. Rusya devlet başkanlığı seçimleri arifesinde tam Putin’i açıkça hedef alan Johnson, sözlerinin ardında “İngiltere’nin geleneksel Rus karşıtlığının olmadığını” ilave ederek, “Derdimiz Putin ve Kremlin’ledir” dedi: “Rus halkı ile bir alıp veremediğimiz yok!” Aynı Johnson ne var ki Rusya ve Batı arasında gerçekte uzun geçmişi olan çatışma iklimini, bir yıl önce “İsparta ile Atina’nın savaşı”na benzetmişti... Tahmin edileceği üzere “demokrasinin beşiği Atina” ile “ABDBatı” paralleliği kuran İngiliz Bakan, Rusya’yı beri yandan klasik Yunan’da “barbar” “Doğu”nun simgesi “savaşçı Isparta”ya benzetmişti... “Bu bir Rus fobisi değil” laflarını bu nedenle geçelim...        İngiltere Dışişleri Bakanı’nın kafasında kökeni az buz değil, taa “Ispartalılar ve Atinalılar”a giden bariz bir “onlar ve biz” şablonu var.   Bunlara ajan krizi başlamadan epeyce önce koroyla başlatılan İngiliz basını yayınlarını da eklerseniz, şablon daha netleşiyor. 22 Ocak 2018 tarihli “Telegraph” örneğin, “(İngiliz) Genelkurmay Başkanı’nın uyarısı: (İngiliz) Ordu(su) Rusların askeri ilerlemelerine kafa tutacak durumda değil” haberini manşete çekti. Benzer biçimde “Guardian” arkadan, “(İngiltere) Ulusal Siber Güvenlik Merkezi Başkanı uyarıyor: Rusya’dan gelecek büyük bir siber saldırı önlenemez!” diyerek siber saldırıya dikkat çekti.   Her taşın altından çıkıyor  Batı’da son dönemde hangi taşı kaldırsanız, altından Rusya çıkıyor. Brexit referandumunu Rusya manipüle ediyor ve ABD seçimlerine müdahil oluyor. Yetmiyor, İspanya da Katalan ayrılıkçılıkları destekliyor. Bu da kesmiyor. Batı’da ne kadar “liberal demokrasi karşıtı aşırı sağ”, “popülist güç” varsa.. hepsine, sırf Batı demokrasilerine çomak sokmak ve özgürlükleri aşındırmak amacıyla Kremlin arka çıkıyor. Suriye de Esad’ı destekliyor. Ortadoğu’da ezberleri bozuyor ve tüm güç dengeleriyle ortaklıkları değiştiriyor.  Özetle sorun sırf 66 yaşındaki emekli bir Rus çifte ajanının zehirlenmesinden ibaret değil. İngiltere’nin “stratejik ortağı” ABD’de Rusya alarmı bir süredir dikkat çekici boyutlarda. İnsan ABD yetkililerinden arka arkaya gelen demeçleri okuduğunda, bir zaman tüneline girip doğrudan soğuk savaşın kalbine ışınlandığını düşünüyor. ‘Jeopolitik düşman’ ABD’nin “bir numaralı jeopolitik düşmanının Rusya olduğunu”, son dönemde Obama yıllarında Cumhuriyetçi başkan adaylarından Mitt Romney ilk olarak ifade etmiş ve “Rusya, Suriye ve İran’ı destekliyor. İran’a koyduğumuz yaptırımları sekteye uğratıyor, dünyanın en kötü siyasi aktörlerine arka çıkıyor. Daha ne olsun?” demişti. Obama’nın ardından Trump’ın Beyaz Saray’a girmesiyle “1 no’lu tehdit Rusya” savları çoğaldı ve hız kazandı. Rusya’nın ABD Başkanlık seçimlerine müdahil olduğu iddialarının yanında, “bilgisayar korsanları” yoluyla çatışma durumunda Batı’nın elektronik ağlarını ve bu bağlara bağlı olan tüm altyapısını, elektrik/su/ nükleer santrallarını çökertebileceği iddiaları gündeme taşındı. ABD Savunma Bakanı James Mattis ocak ayındaki bir konuşmasında nihayet net biçimde “ABD’nin ulusal güvenliğinin bir numaralı düşmanının 11 Eylül’den beri olageldiği gibi ‘terör’ ve ‘terörizm’ değil, sil baştan Rusya olduğunu” söyledi.      Mattis’in ifadesinden de anlaşıldığı üzere bir paradigma değişikliğini ortaya çıktı. İngiltereRusya arasında patlak veren, hızla (İngiltere, ABD, Almanya, Fransa katmanlı) “Moskova karşıtı bir Batı cephesinin” oluşturulmasına yol açan “ajan krizinin” gerisinde işte şimdi böyle bir paradigma değişikliği bulunuyor. Rusya’da bugün seçim var. Kriz, muhtemelen Putin’in zaten güçlü olan elini, milliyetçiliğe hız vererek daha da güçlendirecek. Ciddi bir rakibi bulunmayan Putin’in tek derdi, meşruiyetinin biricik kaynağı sayılacak “katılım oranını” güçlendirmek. “Rusların Reis’i”nin hedefi sandıkta yüzde 70’i tutturmak. Yüzde 40’larda kalma tehlikesi gösteren katılım da keza gene yüzde 70’lere dek tırmandırılabilirse, Putin tadından yenmeyen bir zafer sağlayacak.          Batı ile süregiden çatışmanın sonra nereye varacağını birlikte göreceğiz.    Çin’de ikinci Şi dönemi Çin Ulusal Halk Kongresi’nde yapılan oylamayla Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, ikinci dönem devlet başkanlığına seçildi. 2970 delegenin katıldığı oylamada Şi, oyların tamamını alarak yeniden hem ülkenin Devlet Başkanı hem de Çin Merkezi Askeri Komisyonu Başkanı oldu. Devlet başkanı yardımcılığına ise eski yolsuzlukla mücadele kampanyası sorumlusu Vang Çişan seçildi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle