19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 18 Mart 2018 2 eğitim TASARIM: EMİNE BİLGET ‘EĞİTİM NOBELİ’NİN 10 FİNALİSTİNDEN BİRİ OLAN NURTEN ÖĞRETMEN: Ödül çocukların hakkı FİGEN ATALAY Hint asıllı iş insanı Sunny Varkey’in kurduğu Varkey Vakfı’nca Dubai’de düzenlenen ‘Dünya Eğitim ve Beceriler Forumu’ Dubai’de başladı. Vakıf tarafından verilen ve ‘Eğitim Nobel’i olarak nitelendirilen ‘Küresel Öğretmen Ödülü’nün kime verileceği ise bu akşam açıklanacak. Kazanan eğitimci 1 milyon dolarlık para ödülünün de sahibi olacak. 10 finalist öğretmen arasında Türkiye’den Nurten Akkuş’un yanı sıra; Güney Afrika, Kolombiya, Filipinler, ABD, Brezilya, Belçika, Avustralya. İngiltere ve Norveç’ten öğretmenler bulunuyor. 10 çocuktan sadece 4’ü Atlantis Oteli’ndeki forum, dünyanın çatışmalı bölgelerinde yaşayan çocukların çektiği sıkıntıları gösteren görüntülerle başladı. Gösterimin ardından konuşan Sierra Leoneli eğitim aktivisti Mohamed Sidibay, “Eğitimden daha güçlü bir şey yok. Üniversiteler sadece zengin ve güçlü çocuklar için değil. Dünyada 10 çocuktan altısı eğitim alamıyor. Cezaevleri, çatışma alanları çocuklarla dolu. Lütfen birbirimizi öldürmeyi bırakalım. Dünyadaki her çocuğun kaliteli eğitime erişme hakkı var” dedi. ABD’de 17 kişinin öldürüldüğü Finalistler, ülkelerindeki eğitim sistemini anlattı. Akkuş (solda) ve editörümüz Atalay. Florida Marjory Stoneman Douglas Lisesi’ndeki saldırıyı yaşayan öğrencilerden üçü Suzanna Barna, Lewis Mizen ve Kevin Trejos da foruma katılarak, yaşadıklarını ve okulların daha güvenli yerler haline gelmesi için ne yaptıklarını anlattı. Forumdaki konuşmacılar arasında ABD’li sanatçıBM barış elçisi Charlize Theron ve ABD eski Başkan yardımcısı Al Gore da bulunuyor. ‘Önce sobayı yaktım’ Öğretmenliğe 22 yaşında Samsun’un Asarcık ilçesinin Musaağa Köyü’nde başlayan 33 yaşındaki Nurten Akkuş ile ödülün açıklanmasına saatler kala görüştük. Şu anda yine Samsun’da Ayvacık ilçesindeki Ayvacık anaokulunda öğretmenlik yapan Akkuş, meslekteki ilk gününü şöyle anlattı: “İlk gün kapıyı açtığımda çocukların umutla baktıklarını gördüm. Benden bir şey daha bekliyorlardı: sobayı yakmamı! Hiç yakmamıştım daha önce, ama öğrendim. Öğretmenlik sadece derse girmek, konuları anlatmak değil. Onların hayatlarına dokunmak, sevmek, değişim baslatmak. Bilgi ve yaşam odaklı öğretmenliğin kaynaştığı modeli oturttum.” ‘Küçüklük hayalimdi’ “Eğer kazanırsam, alacağım 1 milyon doları hem Türkiye’deki hem dünyanın başka bölgelerindeki dezavantajlı çocuklar için harcayacağım” diyen Akkuş, öğretmenliğin kendisinde nasıl bir yer kapladığını şu ifadelerle anlattı: “Öğretmenlik, çocukken oyunlarımı, hayallerimi süslerdi. Şimdiyse yaşamımın bir parçası. Öğretmenliği, öğrencilerimi, okulumu çok seviyorum. Köy okuluyla başlayan yolculuğumda, 11 yılımı hep kırsal ve kısıtlı imkânların bulunduğu bölgelerde geçirdim. Bundan da çok mutluyum. Çünkü insanların hayatlarında ilkleri gerçekleştirmek muhteşem bir şey. Sadece eğitim alanında değil, toplumla eğitimi bütünleştiren ve farkındalık uyandıran çalışmalar yaptım. Benim için toplumla eğitim hep bir bütün ve öğrencilerime daha iyi bir gelecek hazırlayabilmek için çevresinin de gelişimi oldukça önemli. Öğretmenlik benim için, dokunabildiğin tüm hayatları değiştirmek; bugünde ve geleceklerinde kalıcı izler bırakabilmek.” l DUBAİ KILIÇDAROĞLU’NUN EĞİTİM DANIŞMANI’NDAN 8. sınıflar için LİSELERE GİRİŞ REHBERİ ‘Bu yaz sıcak geçecek!’ Milli Eğitim Bakanlığı, (MEB) Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın tek bir sözüyle kaldırdığı TEOG’un yerine koyduğu liselere girişte yeni sistemi hâlâ net olarak açıklayamadı. Çocukları lise çağından küçük olan her veliyi saran telaş, 8.sınıfta okuyan çocuklar ve ailelerinde büyük bir strese dönüştü. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun eğitim danışmanı Ali Taştan, yeni sistemde netleşen tüm noktaları ve siste bi kısa çek dram olsun. 14. KısaFilm Festivali 1929 Mart 2018 min mağdur edebileceği noktaları Cumhuriyet için madde madde sıraladı. İşte “Bu yaz 8. sınıflar için sıcak geçecek” diyen Taştan’ın hazırladığı adı konmamış yeni sistemi anlama kılavuzu: l Haziran ayının ilk hafta sonu “Nitelikli Okullar” için Merkezi Sınav yapılacak. l Merkezi sınava isteyen tüm öğrenciler başvuru yapabilecek. l Merkezi sınav puanı ile öğrenciler MEB’in belirlediği sınavla öğrenci alan lisele ri il ilçe ayrımı yapmadan tercih edebilecek. l Sonuçlara göre öğrenciler en az 5 tercih yapacak. (MEB’e sorduk daha az tercih yapa bilir mi diye, cevap vermedi) Burası önem li, çocuklar mutlaka en az bir İmam Hatip ya da Mesleki ve Teknik lise tercih edecek. l Sınava girmeyen ya da merkezi puanla yerleşeme yen öğrenciler MEB tarafın dan oluşturulan kayıt alanın daki okullara tercihleri dikka te alınarak oluşturulacak ko misyonca yerleştirilecek. Ali Taştan l Her ortaokul bir lise ile eşleştirilecek. Yönetmelikte bu durum muğ lak. 17.879 ortaokul 10.418 lise ile nasıl eş leştirileceği ve her ortaokulun eşleştirildiği liseye mi öğrenci göndereceği belirsiz. ‘Yoksullar imam hatiplere’ l Kendi kayıt alanındaki liselerden herhangi birine giremeyen öğrenciler yine komisyon marifetiyle başka bir kayıt alanına, başarı puanına göre yerleştirilecek. İşte tam da burada ‘nüfuz’ devreye girecek. İl ve ilçelerde oluşturulan komisyonları yandaşlar arayacak ve torpil işleyecek. Yoksullar, ‘nüfuzları’ olmadığı için kaderine razı olacak. l Sınavla öğrenci almayan, ancak iyi eğitim imkânına sahip olan okulların tamamına bu nüfuzlu kimselerin çocukları girecek. Diğerleri ise İmam Hatiplere ve Mesleki ve Teknik Liselere gitmek zorunda kalacak... l Sınavla öğrenci alacak okulların sınıflarının öğrenci sayıları, sınavsız öğrenci alacak okullara göre daha az olacak. Yani sınavsız öğrenci alan okullar kalabalıklaşacak. Eğitimin niteliği daha da düşecek. l Veliler tüm yaz boyunca oluşturulan komisyonların kapısını aşındıracak. l Ülke genelinde 302 Fen Lisesi, 93 Sosyal Bilimler Lisesi 217 proje okulu bulunmaktadır. Proje Okullarının 131’i Anadolu İmam Hatip Lisesidir. Milli Eğitim Bakanlığı 600 lisenin sınavla öğrenci alacağını açıklamıştı. Fen Lisesi, Sosyal Bilimler ve proje okulu sayılarına bakıldığında 612 sayısına ulaşılıyor. Bu açıdan bakıldığında sınavla öğrenci alacak okullar belli olmuş görülüyor. Bakanlık şeklen sınavla öğrenci alacak okul belirleme çalışmasını sonlandırmak üzere. Mecburi SENARYO Sonuç olarak, parası olan veliler çocuklarını özel lise ve Temel Liselere kaydettirecek. Yoksul aileler ise çocuklarına özellikle büyükşehirlerde lise arayacak. Küçük yerleşim yerlerinde ise zorunlu imam hatipler devreye girecek. Tam da burada vakıf ve dernek yurtları cazip hale gelecek. Okul bulamayan veli uzak okullara gitmek zorunda kalacak, çocuğunu zorunlu olarak bu yurtlara yönlendirecek. Ayrıca istediği liselere yerleşemeyen öğrenciler zorunlu olarak Açık Lise’ye geçiş yapacak. Açık Lise’nin öğrenci sayısı artacak. Atalay’ın tutukluluğu, Alpay’ın tahliyesi Bugün 18 Mart: 1915 Çanakkale zaferinin yıldönümü! Ve biz 103 yıl sonra, hâlâ Hukuk Devleti ve Demokrasi savunması yapıyoruz! HHH 2018’deki hukuk düzeni, aynı adalet mekanizması: Bütün arkadaşlarını bıraktığı halde, Cumhuriyet’in İcra Kurulu Başkanı, çalıştığı kurumu ve arkadaşlarını zor durumda bırakmamak için kendi ayağıyla yurt dışından gelip yargılanmak üzere hapse giren Akın Atalay’ı tahliye etmedi; ama Şahin Alpay’ı, Anayasa Mahkemesi kararıyla, salıverdi. Elbette Şahin Alpay’ın salıverilmesi, bir nevi “teselli mükafatı” gibi bile görülemez, çünkü davaların birbiriyle ilgisi ve ilişkisi yok... Ayrıca Alpay da zaten tutuklu yargılanmamalıydı. Ben sadece iyice çığırından çıkmış bir hukuk düzeni içindeki iki olayı, aynı gün meydana geldikleri için, çelişkileriyle birlikte, ele aldım. HHH Akın Atalay’ın avukatı, kıdemli hukukçu Profesör Duygun Yarsuvat savunmasında şunları söyledi: “Akın Atalay istese kaçabilirdi ama kaçmadı... ...Tutukluluk halinin devamı için somut delil yoktur. Ülkemizde fikir gazeteciliğine örnek teşkil eden gazetenin yöneticisi olan Atalay’ın kişi hürriyeti bu sebeplerden dolayı kısıtlandı. Geçen celse üç kişiden ikisini serbest bıraktınız. ‘Deliller toplanmıştır, tutukluluk durumuna gerek yoktur’ dediniz. Bir haftada hiçbir şey değişmedi. Dosyaya yeni delil gelmedi. Araştırılmasına da karar vermediniz… Bu süre (tutukluluk süresi) kanunlarımızda yer aldığına göre makul bir süre midir? Hayır değildir. Kamu menfaati var mıdır? Hayır yoktur. Bu nedenle heyetinizden tutukluluk halinin kaldırılmasını talep ediyoruz.” Akın Atalay da, yine ilk savunmasında söylediklerini de özetleyen son savunmasına şöyle başlamıştı: “Siyasi iktidar, Cumhuriyet’in bağımsız ve özgür bir basın kuruluşu olarak yayıncılık yapmasından, iktidar güdümüne girmemesinden, gerçeklerin, siyasi otoritenin olmasını emrettiği gibi değil de aslında olduğu gibi olduğunu kamuoyuna aktarmasından fevkalade rahatsızdır. Bunun hesabı sorulmakta, bedeli ödetilmektedir.” Daha sonra davanın ne kadar dayanaksız olduğunu, sadece siyasal bir nitelik taşıdığını son derece açık seçik bir biçimde açıklamıştı. Ama mahkeme yine de, çoktan salıverilmesi gereken Atalay’ın tutukluluk halinin devamına karar verdi. HHH Aynı gün, Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu Şahin Alpay’ın tahliyesine karar verdi ve kararı, daha önce verdiği karara uymayan ilgili mahkemeye yolladı. AYM, bir önceki kararına uymayan mahkemeye şöyle diyordu: “Öte yandan Anayasa’nın 153. maddesi uyarınca Anayasa Mahkemesi’nin başvurucu hakkında verdiği ihlal kararının yargı organları dahil herkes yönünden nihai ve bağlayıcı olduğu açıktır. Buna göre derece mahkemelerinin görevi, Anayasa Mahkemesi’nin görev ve yetkilerinin kapsamını değerlendirmek değil, Mahkemece tespit edilen ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmaktır.” Böylece zaten tutuksuz yargılanması gereken Şahin Alpay’ı tahliye etmemekte ısrar eden mahkemenin direnci kırıldı ve Alpay salıverildi. HHH Alpay ve arkadaşları, haksız ve hukuksuz olarak pek çok insanın hayatını karartan (ayrıca Türkiye’yi kaosa sürükleyen) “Birinci Silivri Trajedisi”nin baş destekçileriydi. Ben o sırada, yapılan haksızlık ve hukuksuzluklara karşı çıkıyor, “Yapmayın, etmeyin, bir gün hukuk ve adalet size de gerekir, o zaman yine ben sizi savunacağım” diyordum... Bana “Darbecilere destek veriyorsun” diye saldırıyorlardı. Şimdi aynı haksızlık ve hukuksuzluklar “İkinci Silivri Trajedisi” bağlamında kendilerine uygulanıyor. Ben yine, aynen ilkinde olduğu gibi, ikincisindeki haksızlık ve hukuksuzluklara da karşı çıkıyorum. Bazı çevreler bu kez, “Birinci Silivri Trajedisi”nin tam tersine, “FETÖcülere destek veriyorsun” diye eleştiriyorlar! Hayır, ben ne “Darbecilere” ne de “FETÖcülere” destek veriyorum... Ömrüm boyunca gerek “Darbecilere”, gerek “FETÖcülere” hiç bir zaman destek vermedim, tam tersine daima, yazılarımla ve konuşmalarımla, onların karşılarında oldum: Ben Hukuk Devleti’nden, bağımsız ve evrensel adaletten yanayım... Demokrasiye, Hukuk Devleti’ne ve bağımsız adalete destek veriyorum. Dilerim, ilerde bir gün, bugün beni eleştirenleri de savunmak zorunda kalmam! C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle