19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 18 Mart 2018 6 Davanın sonuna geldik. Kabaca söylemek gerekirse, bir gazete, “yayın politikasını değiştirdiği” iddiasıyla yargılandı; o iddianın suç oluşturduğu ön kabulü ile sorgulandı. Gerisi, yani “yayın politikasıyla terör örgütlerine yardım suçunu” işlediği iddiası, gazetenin manşetlerinin savcıların keyfine göre yorumlanmasından ibaretti, gülünçtü. İnsanın kendisini bilinçle var ettiği tarih içinde içeride ve dışarıda yükselen dayanışmayla örnek bir dava oldu, kitleselleşti, tarihsel bir eyleme dönüştü. HHH Sonuç olarak Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasal durumu, koşulları hızla değiştirmeye aday bir hareketlenme içinde Cumhuriyet Davası kendine düşen görevi yerine getirecek gibi görünüyor. Oldukça yaygın bir hareketlenmenin bir tür kaotik gelişmenin içinde fazla önemli olmamakla birlikte, üzerinde durulması gereken tam kurulamadı. Bilmiyoruz. Bil diğimiz, halkın çıkarlarının ken di gücünün far kına varan etkin kitle tarafından egemen kılına Cumhuriyet’in bileceğidir. Öyle olabilir ve olmalıdır ki, çok farklı davası çıkarları aynı tarih diliminde savunmaya yönelmiş kitleler, kendileri bir tartışmanın öznesidir. So ni kurtarırken toplumun kurtu yut “adalet” fikrinin kitlelerin luşunun da kapısını açsın. gözünde somutlaşmasının bir HHH aracıdır. Üstelik gittikçe kar Anladığım kadarıyla bu maşıklaşan, deyim yerindeyse durum kitaplarda şöyle an siyasal bir altüst oluşun aktif latılmıştır: Tarihsel eylemin tanığıdır. derinliği ile birlikte, bu eylemi HHH oluşturan kitlenin önemi de Öyle görünüyor ki, bekle artar. Yalnızca kitlelerin nen altüst oluş konusunda çıkarlarını değil ama daha arayışlar daha bir süre ege çok onları anlatan fikrin söz men olacak, tartışma belki konusu olduğu eleştirel ta de son günlerde bir sonuca rihte, işler elbette çok farklı varacaktır. Kitle ile tarihsel yönlerde gelişebilir. Söy eylem, halkla önümüzdeki se lendiği gibi işlerin başka türlü çimler arasındaki ilişki henüz gelişebileceği bir dönemeçte miyiz? Bilmiyorum, belki de öyledir ya da öyle olabilir, kim bilir? HHH Seçimler yaklaşıyor; giderek iktidar partileri tarafından hayat memat meselesine dönüştürüldü. İşin doğrusu, gerçeği, kitleler için de böyle olmalıdır. Şimdilik ne yapılması gerektiği konusunda tartışma ağır basıyor; kitlelerin bu konuda ne düşündüğünü bilmiyoruz. Kamuoyu yoklamaları gerçekleri değil, daha çok niyetleri yansıtıyor. Kitlelerin çıkarları ile fikirleri arasındaki ilişkinin durumunu bilemiyoruz. Düşüncede çoktan ayağa kalktığımızı, tehlikeleri de, olanakları da gördüğümüzü, heyecan duyduğumuzu söyleyebiliriz. HHH Ama düşüncede ayağa kalkmak, heyecan duymak yeterli değildir. İçimizdeki sansürcüyü kovmak, olup biteni araştırıp, çözüm ararken dışarıdan bize yönelen, gittikçe de şiddetlenen baskıyı içselleştirmekten kaçınmak, her zamandan daha fazla kendi kendimizle savaşmak gerekiyor. İşte bu ortamda, şu tuhaf davanın sanıkları olarak memleketin durumunu öğrenmeye, çözmeye çabalıyoruz. Çünkü bizim davamız, tek tek bizlerle değil, tarihi neredeyse Türkiye ile yaşıt, kendi tarihi de Türkiye’nin git gelleri ile ilişkili, tarihi ile paralel bir gazetenin davası olduğu için önemlidir ve artık pasif bir izleyici değiliz. HHH Cumhuriyet’in davasına da, boykot mu, seçim güvenliği mi gibi gerçekten önemli, yaşamsal tartışmalara da, belki 1789’da devrimci gazeteci Elisee Loustalot tarafından yayımlanan “Les Revolutions de Paris” dergisinin başlığı altında yazan üç dizenin anlattığı evrensel gerçek ışık tutabilir: “Biz dizüstüyüz diye büyükler / Bize böyle büyük görünürler / Ayağa kalkalım.” Genç zihinlere darbe Trabzon’da Of Anadolu Lisesi’nde öğrencilere ödev olarak verilen kitapta ‘şeriat güzellemesi’ yapılıp yine çağdaş yaşama dil uzatıldı AHMET ŞEFİK Trabzon’da Of Anadolu Lisesi’nde 11. sınıf öğrencilerine ödev olarak verilen kitapta “Türkiye coğrafyasında yaşayan Müslümanlar olarak şu son çeyrek asırda en büyük sıkıntıyı, önderlik edecek ulemanın yokluğundan ötürü çektik ve halen çekiyoruz. Cumhuriyet’i kuran kadrolar topluma hayat veren Rabbani ulemanın büyük bir kısmını gerek suikastlarla ve gerek İstiklal mahkemelerinin zulüm kararıyla şehit edilmiştir. Geriye kalanların bir kısmı ülkeyi terk etmek zorunda kalmış, diğer kısmı da susturulmuştur. İslami şahsiyet ve ilmi yeterliliği beraberinde taşıyan bu insanların; birer birer aramızdan ayrılması Müslüman halkı, özellikle de gençleri ne büyük buhranlara ittiğini hepimiz yaşayarak görüyoruz. Bugünün Müslümanı İslam âlimleri yerine gezetecileri dinliyor. Kur’an okuma, zikir etme, tefekküre dalma yerine televizyon izlior, açık oturumlar seyrediyor. Gündemi yakalamaya, kültürlü olmaya çalışıyorlar. Tabii eğer kazandığı bilgilere kültür denirse” gibi ifadeler yer aldı. Okullarda Cumhuriyet karşıtı, ayrımcı, laikliğe aykırı söylemlerin giderek arttığına, öğrencilere yalan ve çarpıtma içeren kitapların kaynak olarak gösterildiğine ya da okutulduğuna dikkat çeken Eğitim İş Trabzon Şube Başkanı Tamer Özlü, Milli Eğitim Bakanlığı ve müdürlüklerin açıkça suç olan bu uygulamaları adeta teşvik ettiğini söyledi. Atatürkçü Düşünce Derneği Trabzon Şube Başkanı Cemal Verep de olayı kınadı ve sorumlular hakkında soruşturma açılmasını istedi. l TRABZON ‘İMAM HATİP DAYATMASINA SON VERİN’ İstanbul Kadıköy Sahrayıcedit Mahallesi’nde bulunan Gözcübaba Anadolu Lisesi’nin İmam Hatip Lisesi’ne çevrilmek istenmesine tepki gösteren yurttaşlar basın açıklaması yaptı. Sahrayıcedit Mahallesi Muhtarı Seval Özkan’ın çağrısı üze rine toplanan yurttaşlar “İmam Hatip değil Anadolu Lisesi istiyoruz” yazılı pankartlar açtı. Muhtar Seval Özkan, “Mahallemizde İmam Hatip Lisesi’ne ihtiyaç yok” dedi. CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş ise Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’a seslenerek, “İmam Hatipler devamsızlık rekoru kırıyor. Okulları İmam Hatip’e çevirme uygulamasına ve bu dayatmaya son verin. Bakın, Sahrayıcedit’te şu an itibariyle üç bin kişi, buradaki okulun İmam Hatipe çevrilmesine itiraz ettiğini gösteren im za topladı. Bu imzalar bakanlığa teslim edilecek. Ama bu feryadı duyan ve gören yok”diye konuştu. Etkinliğe eski CHP PM Üyesi Kadir Öğüt ile Kadıköy Belediyesi Meclis Başkanı Yener Kazak da destek verdi. l İSTANBUL/Cumhuriyet Fatura medyaya kesildi Diyanet İşleri Başkanlığı dini dernek, vakıf ve cemaatlere yüzeysel uyarılar yaptı, medyanın sorunları yaygınlaştırdığını iddia etti Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 81 il müftüsünün katıldığı istişare toplantısının ardından Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın okuduğu sonuç bildirgesinde; dini dernek, vakıf ve cemaatler için “Başkanlığımız, özgürlüklere halel getirmeden, söz konusu teşekküllerin, şeffaf yapılar olarak meşru faaliyetlerini sürdürmelerine rehberlik etmeye devam edecektir” denildi. En sert ifadeler medya için “Top lumsal olarak yaşadığımız sorunların yaygınlaşmasında, medyada zaman zaman müşahede edilen ve olumsuzlukları sıradanlaştıran, mahremiyeti hiçe sayan, şiddete teşvik eden, özensiz yayınların önemli bir etkisinin olduğu aşikârdır” şeklinde kullanıldı. 14 maddelik bildiri 14 maddelik bildiride iç meseleleri çözemeyen Müslümanların emperyalist mü dahalelere ve meydan okumalara, karşı koyamadığı ifade edildi. Bildiride Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “İslamın güncellenmesi” tartışmalarına da vurgu yapılıp “Dinin değişmez sabiteleri dışında kalan ve ictihadın mümkün olduğu alana dâhil olan bazı fıkhî hükümleri, değişen şartlara göre güncellemek, dinde reform yapmak anlamına gelmemektedir” denildi. “Toplumun genelini ilgilendirmeyen ve ilmi ortamlar da müzakere edilmesi gereken hususlar kamuoyu önünde tartışılmamalı; yetkin olmayan kişi ve grupların dini söylem ve uygulamalarına itibar edilmemelidir” ifadelerinin kullanıldığı bildiride “Menfaat beklentisi ve popülist yaklaşımlarla hakikatin örtbas edilmesi, İslamın kişisel çıkarlar uğruna kullanılması, dinimize ve milletimize karşı en büyük kötülüktür” uyarısı yapıldı. l ANKARA / Cumhuriyet VEFAT Arzu (Bayrı) Çakmakçıoğlu’nun ve Can Çakmakçıoğlu’nun biricik anneleri, Arca Çakmakçıoğlu’nun sevgili anneannesi, merhum Sedat Bayrı’nın eşi, Emekli Öğretmen; Neriman Bayrı’yı kaybettik. Acımız sonsuzdur. Merhumenin cenazesi 18 Mart 2018 Pazar günü, öğle namazını takiben Yeşilyurt Camisinde kılınacak cenaze namazı sonrası Silivrikapı Kabristanı’na defnedilecektir. Sevenlerinin Başı Sağolsun. AİLESİ Cenazeye çelenk gönderilmemesi ÇYDD veya TEV’e bağış yapılması rica olunur. YANDAŞ MEDYAYA AÇTIĞI SAVAŞTA YARGITAY HAKLI BULDU Umut Oran işin peşini bırakmıyor Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, eski CHP milletvekili Umut Oran’ın, kendisi hakkında 3 yıl önce uydurma haberler yapan Sabah gazetesi aleyhine açtığı tazminat davasını reddeden Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesi aleyhine yaptığı temyiz başvurusunu oybirliğiyle kabul etti. Yargıtay, söz konusu haberleri Şubat 2015’te ilk olarak yapan Akşam gazetesi hakkında açılmış olan ve halen süren ceza davasının sonucunu beklemeden, doğrudan davayı reddeden Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin yasaya aykırı davrandığını bildirdi. 3 yıldır bitmedi! Akşam ve Güneş gazetesinin, 17 Şubat 2015’te döne min CHP İstanbul Mil Mahkemesi’nde de letvekili Umut Oran vam ediyor. üzerinden CHP’ye yö Sabah gazetesi de nelttiği ve ardından Akşam’ın yaptığı ya Star, Sabah ve Tak lan haberlere daya vim ile devam eden narak 18 20 21 yalan haberler nede ve 22 Şubat 2015 niyle bu gazeteler ve Umut Oran tarihli yayınların Akşam’ın o dönem da, “kendisini açık ki sahibi Ethem Sancak 13 ça hedef gösteren, gerçek dı ayrı tazminat davasında top şı, küçük düşürücü, kişisel ve lam 158 bin 500 TL tazmi siyasi itibarını rencide edici” nat ödemeye mahkum oldu. haberlere yer verince Umut Akşam’ın o dönem sorumlu Oran 3 Mart 2015’te Sabah yazı işleri müdürü olan Mus gazetesi aleyhine 3 bin TL’lik tafa Dolu hakkında “hakaret manevi tazminat davası aç ve iftira suçunu bilerek ve is mıştı. teyerek zincirleme biçimde Haberlerde Umut Oran’ın işlediği” gerekçesiyle 2 yıl Twitter’da Fuat Avni ile yazış dan 11 yıla kadar hapis ce tığı öne sürülüp Cumhurbaş zası istemiyle Mayıs 2015’te kanı Erdoğan’ın kızı Sümey açılan ceza davası ise ha ye Erdoğan’a yönelik suikast len Bakırköy 2. Asliye Ceza planı yapıldığı iddia edilmişti. haber EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: İLKNUR FİLİZ ‘2.500.000 sahte seçmen var’   Ne yazmıştım? “Bu işi sandıktan önce bitirecekler, tüm önlemlerini alıyorlar...” CHP Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen’in “Nüfus kayıtlarında yapılan değişikliklerle yeni seçmenler yaratıldı” açıklaması neden tartışılmıyor? Seçim güvenliği deyince, salt seçim sandıklarında oyların düzgün kullanılmasının anlaşıldığı bir dönemdeyiz henüz. Oysa mesele öncelikle seçim kütüklerinde... Perşembe yazımda bir örnek vermiş ve Bakırköy’de 160 seçmenli bir sitede 26 fazla seçmen yazıldığı ve bunun da yüzde 16 sahtekârlığa denk geldiğini belirtmiştim. Haluk Pekşen, “Ölmüş olan insanların kayıtlarıyla oynanarak, nüfusta yeni bir vatandaşlık numarası ile sahte kimlikler oluşturulmuş. Türkiye bu büyük skandal kayıtlarla seçim yapamaz. Seçimler şimdiden şaibeli ve lekelidir” diyor. Neden üzerine gidilmiyor. Aile seceresinde yüz binlerce ölmüş insanın sağ olduğu ve bunların adına seçmen kütüklerinde başkalarınca oy kullandırılacağı da ortaya çıktı. Organize çete işbaşında Pekşen, belgelerle açıkladı: “Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü tarafından açıklanan kayıtlarda, ölmüş olan birisinin kayıtlarıyla oynanarak nüfusta yeni bir vatandaşlık numarası ile sahte kimlikler oluşturulmuş. Türkiye bu büyük skandal kayıtlarla seçim yapamaz. Seçimler şimdiden şaibeli ve lekelidir... Babasının adı Osman Fikret, ancak verilen kayıtta Osman Fikri oluyor. Dedesinin adı da değişiyor Mehmet Nafiz olan dede ismi sadece Nafiz oluyor. Bütün kayıtlarda 01.07.1898 tarihinde doğan aynı kişi bir belgede 10.01.1989 tarihinde vefat ettiği görülürken diğer belgede sağ gözüküyor. Aynı kişi farklı kayıtlarda farklı vatandaşlık numaraları ile yer alıyor ve bir kayıtta ölü, diğer kayıtta sağ görünüyor. Hepsi devletin verdiği nüfus kayıtlarında oluyor... Bu, bilerek ve planlı bir şekilde yapılan, organize bir işlemdir.” ‘Ölüleri diriltin’ Ölülerin diriltilmesi, mezarlarından kaldırılan hayaletlerin seçmen sandıklarında oy kullandırılmasına Türkiye yabancı değil. Amerika’nın darbecisi Fethullah Gülen terör örgütünün başının, 2010 Anayasa Referandumu’nda verdiği ölüleri mezarlarından kaldırın ve oy kullandırın talimatını unuttunuz mu? O zaman işbaşındaki Gülenciler, hiç olmazsa şimdi ortaya çıksınlar ve 2010’da yedikleri haltları açıklasınlar! Bu kez seçimleri normal koşullarda kazanamayacaklarını gördüklerinden, sahte seçmen üretme işini çok büyük çaplı örgütlemeleri gerektiğini saptadılar. Apartmanlarda oturan seçmenlerin çeşitli sandıklara dağıtılması, apartmanında kaç yüz sahte seçmen olduğu kontrol edilemesin diye... Sandıkların kontrolü: Yüzde 73 Köşe yazarları bu konuyu es geçiyor. Bazıları seçim günü tüm sandıklara sahip çıkılması ve sandık tutanaklarının alınmasıyla olayın çözüleceği düşüncesinde hâlâ. Tamam bunun kesinlikle yapılması gerekir. CHP ve muhalefet bunu tam başaramadı bugüne kadar. Referandumda kontrol edilebilen ve ıslak imzalı tutanakları alınabilen sandıkların tüm sandıklara oranı sadece yüzde 73. Yani yüzde 27 sandıkta neler olup bittiği bilgisi yok. Ayrıca çoğu Doğu ve Güneydoğu’da 960 sandıkta sadece ‘evet’ çıktığını CHP açıklamıştı. Muhalif müşahitlerin sandıklara yaklaştırılmadığı yerlerde bu sonuçlara rastlandı. Bölgede başta jandarma olmak üzere devletin yerel görevlileri sandıklarda tek bir hayır oyu bile görmek istemediklerini söylüyorlardı, bana bu konuda çok sayıda bilgi iletildi. Önümüzdeki seçimlerde özellikle HDP’nin güçlü olduğu yerlerin tamamen kontrol altına alınmaya çalışılacağından şüphesi olan var mı? CHP:  “2 bin 645 sandıkta seçmen sayısından fazla oy kullanıldığı, 669 sandıkta bu rakamın çok yüksek olduğu tespit edildi. İstanbul Fatih’te 12 seçmenli bir sandıkta 190 oy kullanılırken gerekçe olarak, görevli güvenlik görevlilerinin o sandıkta oy kullandığı gösterildi.” Bu görevliler başka hangi sandıklarda oy kullanıp yüce görevlerini yerine getirdiler bilinmiyor. Zülfü Livaneli’den mektup “Çok haklısınız. Seçimi şansa bırakmak istemiyorlar. Zaten yöntemleri hep buydu. 94 yılındaki İBB seçimlerinde, zoraki aday yapılacağımı bilmeden ben de Sabah gazetesinde buna benzer uyarılarda bulunmuştum. Boş yazlıklara bile seçmen yazmışlardı. Hatırlarsanız bir hafta çöplüklerden kullanılmış oy toplandı, keşke o zaman bu işe dur denilebilseydi ama kimse aldırmadı, iş bu hale geldi. Şimdi varlığımız, geleceğimiz söz konusu. Ne yazık ki sizden başka bunu açıklıkla yazan pek yok...” C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle