19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 15 Mart 2018 EDİTÖR: ŞEHRİBAN KIRAÇ TASARIM: SERPİL ÜNAY Tarım arazileri eridi ekonomi 11 Hızla yok olan tarım arazileri, ithalatı hızlandırdı. Son bir yılda buğday ithalatı yüzde 234 artışla 821 bin tona, mısır ithalatı 8.5 kat artışla 404 bin tona yükseldi Türkiye’de toplam işlenen tarım alanının sulye, soya fasulyesi, ayçiçeği tohumu, pamuk ithalatı gibi tüm ‘Bakanlık fabrikalara talip olamaz’ yüzde 33’ünü oluşturan buğday ekim ala tarım ürünleri ithalatına geçen yıl toplam Başbakan Binali Yıldırım, özelleştirilecek şe nı, son 10 yılda 9 milyon hektardan 2017 GAMZE BAL 17 milyar dolara dayanan bir harcamaya ne itibarıyla 7.7 mil den oldu. yon hektara gerilerken no Bir önceki yılın ocak ayı hut ekim alanı yüzde 46 kü ile karşılaştırdığında 2018 çülerek 3 milyon 595 bin dö Ocak’ta; 246 bin ton olan buğ nüme geriledi. Türkiye İsta day ithalatı yüzde 234 artış tistik Kurumu’na (TÜİK) gö la 821 bin tona, 48 bin ton ker fabrikalarına Tarım Bakanlığı’nın talip olmasının söz konusu olmadığını söyledi. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba, şeker fabrikalarının özelleştirilmesiyle daha fazla küspe üretileceğine, üretimin artacağına ve fiyat re 2005’te 41.2 milyon hek olan mısır ithalatı 8.5 ların düşeceğine inandığını tar olan toplam tarım alanı, 2017’de 38 milyon hektara indi. Bu zaman aralığında Türkiye’deki tarım arazileri 3.2 milyon hektar küçülmüş oldu. Son bir yılda toplam 336 bin hektar tarım arazisinin küçülmesi, nohut, kuru fa kat artışla 404 bin tona; 5 bin ton olan pirinç ithalatı da yüzde 240 artışla 17 bin tona ulaştı. İthalat cenneti “Nüfusumuz artarken tarım alanlarımız çok hızlı bir şekilde küçülüyor. İthalat cenneti olduk” diyen TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul belirterek “Bakanlık olarak biz de talipli olacağız” demişti. Başbakan ise “Pancar ekici kooperatifleri bu fabrikaları almak için teklif verebilir... kast edilen budur” dedi. l Ekonomi Servisi Şekeri AKP bitirdi Şube Başkanı Ahmet Atalık, bir yıl öncesiyle kıyaslandığında tarım arazilerinin 336 bin hektar küçülmüş olduğu Ziraat Mühendisleri Odası’nın deklarasyonu, şekerin AKP iktidarı döneminde ne hale getirildiğini net olarak ortaya koydu Ahmet Atalık Gerileme hızlandı Son 15 yılda 3 bin dekar büyüklüğünde nohut üretim alanının, 898 dekar büyüklüğünde kuru fasulye üretim alanının işlemez hale geldiğini ifade eden Atalık, “Türkiye, ihtiyaç duyduğu kuru baklagilin yüzde 95’ini üretilebilecek potansiyele sahip ancak, buna rağmen son 15 yılda kuru fasulyede yüzde 50, nohutta yüzde 46 oranında üretim alanı azaldı” dedi. Türkiye, aynı zamanda 2002’den itibaren kuru fasulyede; 2012’den itibaren de nohutta ithalatçı ülke konumunda bulunuyor. Atalık, AKP’nin iktidara geldiği 2002’de nohut ekim alanının 6 milyon 600 bin dönüm, üretiminin ise 650 bin ton olduğunu; sonrasındaki 15 yılda gerilemenin daha da hız nu, yalnızca bir yılda kaybedilen tarım alanının ise Zon MUSTAFA ÇAKIR guldak ilinin toplam yüzölçümüne ulaştığını anlattı. 14şeker fabrikasının satılması süreci de Bakliyatta dev artış vam ederken, Ziraat Mühen1yosüobbhhğy1ullei1üii8raaaarn44T44ülllt1zinnbyaaoÜytndtihetthb3124oıneİaslııslaeiKu,,n09oylbnibl6rıtyymya7açkoiiiibv9üün,tatitnniuibeçıohazztn,aatfernithardoayri,niotatltaletnüınaoeı,şltşzt1narooıoldişt7nl,anlıaeöa5neny2ndlat6keaardn7u:mkt3rao1ır.ıi9aş0hmGyuSo3slri5üuaetlolf1aızaıtyaçnğşb1ndrsielta1eatausıınşşrıl5ğlryao8ııirll10Tat1i23nthaL2h.3rkaa’bt1o8ylıd(znryçrydaişynNliıiıeatiöbleakeurasıüs9Bn,algankldaa7try9eşeŞleoüçedy.iaüarmı91)tly4tşiıırdzhıuiksğ4dtb3idkOmiaüzlınıoğuaaelbadat.4dtdişiş.arnantaNt6eıePaısşısii0k.ianrşıaışnl’enabneaanekcrtisrıdmydtenmtnaeatıaıı8roarrdss.urşee(lyııçkeFbrpebZeatdylTaon1ıdaakikraaMeevrünlnas9bınzeeınıe1,rebışklOrlnrcAmkb0fıaiiaçnaa)işkfoii5nşçKaşnaeıbnyçhraeiylldbrPibfetadmılakoeaşiarsie.erieran.r4 de 145 artışla yükseldi. Sığır ithalatına ödenen Şeker Fab Olağan Genel Kurulu’nda oybirliğiyle şeker fabrikalarının özelleştirilmesine karşı deklarasyon yayınladı. Deklarasyonda yer alan değerlendirmeler şöyle: n 2003’te pancar eken çiftçi sayısı 460 bin iken 2016 yılında 105 bine geriledi. n 33 fabrikadan devlete ait 25 fabrikaya tahsis edilen şeker üretim kotası 1.3 milyon ton, 8 özel fabrikaya tahsis edilen kota 1 milyon ton. Türkşeker’in fabrikaları tam kapasite çalıştırılmıyor. Kotayı hep artırdı n Şeker Yasası ile yurtiçi pancar şekeri üretiminin yüzde 10’u kadar mısırdan elde edilen NBŞ kotası belirlendi. Bu kota 28 üye devlete sahip AB’de yüzde 5 ile sınırlandırıldı. Şeker Yasası de kullandı. n Türkşeker 2005’e ka dar üretimini kârlı bir şekilde sürdürürken 2006’da zarar etti. 2009’dan itibaren ise sürekli zarar eden bir kurum haline geldi. n AB içinde 14 ülke hiç, bir kısmı ise sadece gıda dışı sektörlere yönelik NBŞ üretiyor. n 20012002 döneminde fabrikalarda istihdam edilen memur ve işçi sayısı yaklaşık 19 bin kişi iken 20162017’de 8 bin kişiye geriledi. n Türkşeker’in 2016 faaliyet raporunda, 25 şeker fabrikasının 28.2 milyon TL, şeker enstitüsünün de 2.7 milyon TL olmak üzere toplamda 31.9 milyon TL zarar ettiği belirtiliyor. n Çalıştırılmayan 4 fabrika hesabın dışında tutulduğunda şeker enstitüsü dahil 21 lanarak 2016’da üretim alanının 3 milyon 595 bin dönüme, üretimin ise 455 bin tona düştüğünü anlatarak, “Buna karşılık üretim, piyasaya sürülen nohut miktarını karşılayamaz oldu ve ithalat artış gösterdi” şeklinde konuştu. 71 bin tona, 4 51 bin ton olan pamuk ithalatı, yüzde 41 artışla 72 bin tona yükseldi. miktar da 2016’da 1.7 milyar TL iken 4 milyar TL’ye çıktı. Türkiye, 20112015 döneminde damızlık, besilik ve kasaplık olmak üzere yaklaşık 1.4 milyon büyükbaş rikaları AŞ (Türkşeker) 58.6 milyon lira kâr ediyor. hayvan ithalatı TMMOB yapmıştı. ZMO 46. Dönem çerçevesinde NBŞ üretiminde Bakanlar Kurulu’na kotayı yüzde 50 artırma ve eksiltme yetkisi verildi. Bakanlar Kurulu bu yetkisini hemen her yıl yüzde 35 civarında NBŞ kotasını arttırma yönün fabrikanın kârı 103.3 milyon TL, zararı ise 44.7 milyon TL. n Şeker pancarı hâlâ havza bazlı destekleme modelinde desteklenecek ürünler içerisinde yer almıyor. l ANKARA Satışlar hafriyatla arttı Tarım ÜFE şubatta arttı Türkiye İstatistik Kurumu, şubat ayına ilişkin Tarım ÜFE verilerine göre, tarım ürünleri üretici fiyat endeksi (TarımÜFE), 2018 Şubat’ta bir önceki aya göre yüzde 0.86, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 8.98 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 12.37 artış gösterdi. Bir önceki aya göre değişim; tarım ve avcılık ürünlerinde yüzde 0.57, ormancılık ürünlerinde yüzde 2.97 artış gerçekleşti. l Ekonomi Servisi Enflasyona yeni önlem Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu’nun (PPK) mart ayı toplantı özeti yayımlandı. PPK’nın toplantı özetinde enflasyon gelişmelerine ilişkin “Enflasyon ve enflasyon beklentilerinin bulunduğu yüksek seviyeler fiyatlama davranışları üzerinde risk oluşturmaya devam etmektedir. Ana eğilime ilişkin göstergeler katılık sergilerken çekirdek enflasyonun yüksek seyrettiği gözlenmektedir” denildi. Tutanaklarda, “Enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve enflasyonu etkileyen diğer unsurlardaki gelişmeler yakından izlenerek ihtiyaç duyulması halinde ilave parasal sıkılaştırma yapılabilecektir” ifadesi kullanıldı. l Ekonomi Servisi Opet Genel Müdürü Cüneyt Ağca, 3. havalimanı, 3. köprü gibi büyük projelerin ciddi bir akaryakıt tüketimi getirdiğini söyledi ŞEHRİBAN KIRAÇ Koç Holding’in yüzde 50 ortaklığının bulunduğu Türkiye’nin önde gelen akaryakıt şirketi Opet, gözünü yurt dışına dikti. Şu anda Sunpet dahil 1500’ü aşkın istasyonu bulunan Opet, yurtdışına açılmak için Orta ve Doğu Avrupa’da arayışlara başladı. Opet Genel Müdürü Cüneyt Ağca, yurtdışında dağıtım şirketi arayışı içinde olduklarını belirterek, “Çok uzak yere gitmek istemiyoruz. Orta ve Doğu Avrupa diyebiliriz. Sıfırdan yatırım düşünmüyoruz. Şirket satın alma olacak. Ciddi olarak bakıyoruz. 2018 içinde bir sürpriz olabilir” dedi. Bölgede yayılma hedeflerinin bulunduğunu dile getiren Ağca, tek bir ülkede kalma niyetinde olmadıklarını açıkladı. Zammı istemeyiz Opet müşteri deneyimini geliştiren yaklaşımları ve yenilikçi hizmetleri nedeniyle ABD merkezli Frost & Sullivan piyasa araştırma ve danışmanlık şirketi tarafından “2017 Türkiye Akaryakıt Sektörü Uygulamalarında Mükemmellik Müşteri Hizmetlerinde Liderlik Ödülü’ne layık bulundu. Londra’da düzenlenen ödül töreni öncesi gazetecilerin sorularını yanıtlayan Ağca, 3. köprü, 3. havalimanı gibi büyük projelerdeki hafriyat araçlarıyla akaryakıt kullanımının ciddi oranda arttığını vurgulayarak, buralarda tüketilen akaryakıtın toplam akaryakıtın Cüneyt Ağca Opet elektrikli araçlar için de hazırlık yaparken Pendik istasyonunda deneme amaçlı şarj istasyonu da kurdu. Opet’e Mükemmellik Ödülü Frost&Sullivan tarafından yapılan açıklamaya göre Opet’i 2017’de bu ödüle götüren çalışmalar ‘Teknoloji hizmetleriAkıllı Dolum Sistemi’, ‘Çağrı Merkezi ve Bayi Uygulamaları’ ile ‘Sosyal Sorumluluk Çalışmaları Temiz Tuvalet Kampanyası’ olarak belirtildi. Müşteriye sunulan hizmetlerin kalitesini ve müşteriye etkisini ölçümleyen, Türkiye akaryakıt sektöründe yaptığı son analize dayanarak Opet’i ödüle layık gördü. Frost&Sullivan’dan yapılan açıklamada, “Opet yaygın istasyon ağı ve tüketici ihtiyaçlarını gözeten katma değerli hizmetleriyle pazar payını artırırken, teknolojik altyapısıyla müşterileri için farklı hizmetler geliştiriyor. Bir yandan da sosyal sorumluluk projelerine odaklanan Opet’e bu gerekçelerle Uygulamada Mükemellik Ödülü’ne layık görüldü” denildi. 57 yıldır faaliyet gösteren Frost&Sullivan 40 ülkedeki şubeleri ve 1.800 analistiyle pi yasa araştırmaları yapıyor. Yüzde 5 büyüme Bu yıl piyasanın yüzde 5 büyümesini beklediklerini açıklayan Ağca, “Biz Opet olarak yüzde 7 büyüme hedefliyoruz. 77 yeni istasyon ağımıza katacağız. 2017’de ciromuz 28.4 milyar TL oldu. Tüm satışlarda yüzde 17.8 pazar payıyla sektörün ikinci büyük şirketiyiz. Bu yıl pazar payımızı yüzde 18’e çıkarmayı hedefliyoruz” ifadesini kullandı. yüzde 34’üne tekabül ettiğini anlattı. Ağca, düzenlemeler ve Güneydoğu’da yakıt girişinin azalması sayesinde piyasaya kaçak yakıt girişinin azaldığına işaret etti. Son dönemlerde sürek li artan akaryakıt fiyatlarını da değerlendiren Cüneyt Ağca, “Yüksek fiyat tüketimi etkiliyor. Zam gelmesi de bizim hoşlandığımız bir şey değil. Çünkü zam geldi diye kârımız değişmiyor. Tam tersi fiyat arttığı zaman, işletme sermayesi ihtiyacım artıyor. Ben de isterim ki 3 lira olsun, 4 lira olsun çok daha fazla satılsın. Sürümden kazanayım” dedi. l LONDRA Ne Yapmalı? Seçimlere, OHAL, YSK vesayetine ek, yeni seçim yasası, savaşla kabaran “Türkİslam sentezi” (dışında kalan gayri milli) iklimi altında gireceğiz. Orhan Bursalı salı günü yazısında durumu ayrıntılarıyla sergiledi ve sordu: Peki ne yapmalı? Seçimin iklimi Bursalı’nın yazısındaki saptamalar kısaca şöyle (okumadıysanız, mutlaka okuyunuz): Yeni seçim yasa tasarısı tamamen “ne olursa olsun biz kazanacağız” mantığıyla hazırlanmıştır. Başkanlık oyları sayılırken oy pusulalarının tümü değiştirilebilir. Binlerce apartmana yazılacak sahte, ölmüş, olmayan veya çift isimlere oy kullandırılabilir. Yüz binlerce sandıkta, mühürsüz oy pusulası, çeşitli şekilde satın alınmış “seçmence” attırılabilir. OHAL gözetiminde özellikle köylük bölgelerde, dahası Kürt bölgelerinde jandarmanın gözetiminde, devlet baskısıyla silme oy kullandırılabilir...  Mutlaka seçimleri alacağız anlayışının yapmayacağı yoktur. Önce bunu böyle kabul edelim, şimdi de tartışalım. Bence, bunlara, iktidarın medya üzerindeki denetimini, muhalefet için çalışacak, sandık denetlemek isteyecek olanların üzerine gelecek polis, memur müdahalesi, gönüllü milis (pardon vatandaş diyecektim) baskısı olasılıklarını da eklemek gerekiyor. İki taktik Sonuçları adeta şimdiden belli bir seçim olasılığının, gerçekliğe dönüşmesine direnmek gerekir. Direniş söz konusu olunca da akla önce, “boykot” taktiğinin gelmesi çok doğal. Ancak, “Seçim demokratik hakkımızdır, bu hakkımızı kullanalım: seçimlere girip sonra yolsuzlukları teşhir edelim ve meşruiyetini o zaman sorgulayalım, boykotu o zaman belki de ‘parlamento boykotu’ olarak tartışalım” savının arkasında da güçlü bir mantık var. Her iki durumda da direniş, “boykot” taktiğine ulaşıyor. Birincisi olaydan önce ikincisi olaydan sonra. “Olay”ın özüne ilişkin sanırım, bir görüş ayrılığı yok: Karşımızda “Ne olursa olsun biz kazanacağız”... “asla iktidardan düşmeyeceğiz” kararlılığında olan bir iktidar var. “Olaydan önce” ya da, “atı alan Üsküdar’ı geçtikten sonra” boykot seçeneklerine gelince (engelleme çabasıyla olduktan sonra iptal ettirme çabası arasındaki farkı unutmadan), çok özel bir siyasi taktikten söz ettiğimizi mutlaka görmemiz gerekir... Tarihsel deneyler, boykotun en az iki koşula uyarsa bir başarı şansı olduğunu gösteriyor. Birincisi, boykot meşruiyetini, bir grup siyasetçinin ya da entelijansiyanın değil, geniş kitlelerin gözünde kaybetmiş pratikleri ve/veya kurumları hedef almalıdır. İkincisi, aktif boykot olarak, diğer bir deyişle kitlesel katılımla hayata geçirilmelidir. Bugün, bu koşulların, “dayatılan seçim pratiğinin” kendisine ilişkin potansiyel anlamda var olduğu söylenebilir. Ancak, gözlemlerin siyasi analiziyle tespit edilebilen bu potansiyelin, henüz pratikte, aktif olarak kendini göstermediğini kolaylıkla söyleyebiliriz. O zaman, muhalefetin, eğer boykot taktiğini benimseyecekse, önce, bu potansiyeli gerçekliğe dönüştürmeye, boykot çağrısı yapmaya uygun ortamı yaratmaya çalışması gerekecektir. Tüm çabalara karşın, bu potansiyel gerçekliğe dönüşemezse boykot çağrısı yapmanın bir anlamı olmayacaktır. Ancak, bu çaba ile birikecek olan enerji, deney, seçimlerden sonra gündeme gelebilecek bir boykot olasılığına toplumsal zemin sunacak; ilk aşamadaki başarısızlık bile boşa gitmiş olmayacaktır. Seçimlerden sonra gündeme getirilecek bir boykot çağrısı da mutlaka bir kitle desteğine dayanmak zorundadır. Ancak bu kez, boykot çağrısı, seçimleri “kazanmış”, dolayısıyla sonuçlara karşı çıkacak olan herkesi, seçime katılım oranlarını da öne sürerek, artık âdet haline getirmiş olduğu üzere, terörist, darbeci, FETÖ’cü olarak suçlayacak bir iktidarla, onun denetimindeki medyayla karşı karşıya kalacaktır. Darbe girişimini engelleme bahanesiyle lince kadar gidecek şiddet eylemlerine yargı dokunulmazlığı getiren yasayı, yaygın silahlanma sürecini, kayıp silahları, sivil milis heveslilerini de anımsamak gerekir. Savaş hâlâ sürüyor ise, hükümetin meşruiyetini sorgulamak da “vatana ihanet” suçlamasına konu olabilecektir. Divan Oteli müşterisine Arçelik Asista hizmeti Divan Grubu ve Arçelik yeni bir iş birliğine imza attı: Divan İstanbul odalarına ve toplantı salonlarına yerleştirilen ‘Arçelik Asista’lar, otel hizmetlerinden, hava durumuna, sinema, restoran bilgilerine kadar pek çok konuda misafirlere hizmet sunacak. Arçelik Genel Müdürü Can Dinçer, Arçelik Asista’ların evlerde kullanım için nisandan itibaren 899 ile 999 TL arasındaki fiyatlarla satışa sunulacağını kaydetti. Divan Grubu CEO’su Richard Appelbaum da, ilk etapta 191 odada Türkçe, İngilizce ve Arapça olarak hayata geçeceğini söyledi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle