19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 12 Mart 2018 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Hekimlere müdahale hastalara müdahaledir ŞEYMA PAŞAYİĞİT ‘Savaş bir halk sağlığı sorunudur’ açıklamalarının ardından operasyon yapılan Türk Tabipleri Birliği’ne (TTB) dayanışma ziyaretinde bulunan Avrupa Hekimler Daimi Komitesi (CPME) Başkanı Doktor Jacques de Haller, “Hekimler, açık ve net biçimde savaşa karşı kendilerini ifade etmeli. Hiçbir biçimde insanları öldürerek onların iyi yaşamalarını sağlayamayız, böyle bir mantık yoktur. Bu gerekçelerle hekimlere yapılan baskıları kabul edilemez buluyorum. Önceden tanımlanmış kalıplar içinde davranmaya zorlanamalarını yanlış buluyorum” dedi. Avrupa’da 2 milyon hekimin üye olduğu Avrupa Hekimler Daimi Komitesi (CPME) Başkanı Doktor Jacques de Haller, 14 Mart Tıp Bayramı öncesinde “Savaş bir halk sağlığı sorunudur” açıklamalarının ardından operasyon yapılan TTB’ye dayanışma ziyareti yaptı. Meslek örgütlerinin bağımsız olması gerekliliğine vurgu yapan Haller, savaş ve çatışmaların; insan hakları, tıbbi etik ve halk sağlığını kötü etkileyerek zarar verdiğini belirtti. Haller, Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı: n Türkiye’ye ziyaretiniz hakkında bilgi verebilir misiniz? İki günlük kısa bir ziyaret. Avrupa hekimlerinin TTB’nin yanında olduğunu ifade etmek için buradayım. n TTB’ye yönelik operasyonlar ve ‘Türk’ ibaresinin çıkmasıyla birlikte örgütün yapısının değiştirilmesi tartışmaları hakkında neler düşünüyorsunuz? İyi hekimlik olabilmesi için, TTB’ye destek ziyaretinde bulunan Avrupa Hekimler Daimi Komitesi Başkanı Haller, “Hekimler, savaşa karşı kendilerini ifade etmeli” dedi CPME Başkanı Jacques de Haller, Şeyma Paşayiğit’in sorularını yanıtladı. tıbbın özgürlük ve yaratıcılığa ihtiyacı vardır. İyi hekimlik uygulamaları için, hekim ve hastanın kendisi olması gerekir. Bu nedenle meslek örgütlerinin bağımsızlığı çok önemli. Hekimlerin çalışmalarının kısıtlanması, işlerini nasıl yapacakları ve işlerinin nasıl örgütleneceğine ilişkin müdahaleler, hastanın nitelikli hizmet alma hakkına yönelik müdahalelerdir. CPME’nin TTB’yi desteklemesi tam da bu nedenledir. Bu, Türkiye’de bir sorun ama Avrupa’daki tüm hekimler için çok temel bir mesleki sorun. Avrupa’da da bu sorun ortaya çıkabilir. Hekimlerin normal çalışma koşullarının sürdürülebilmesi bizim için çok önemli bir mesele. n TTB’ye yönelik operasyonlar sırasında hemen tepki gösterip; Başbakanlık ve ilgili bakanlıklara mektup gönderdiniz. Şiddeti kınamanın hekim görevi olduğunu vurgulamıştınız. Avrupa’daki hekimlerin şiddeti kınama yö nündeki düşünceleri neler? Bu konuda neler yapıyorlar? Bu Avrupa’daki hekimler için genel bir değerlendirme. Avrupa Hekimler Daimi Komitesi’nin on yıl öncesinden hazırlanan bir politika belgesi var. Bu belgede; savaş ve çatışmaların, insan hakları için, tıbbi etik için, halk sağlığı için kötü olduğunu ve savaşın tüm bunlara zarar verdiğini belirtiyoruz. Bu belgede hekimlerin açık ve net biçimde savaşa karşı kendilerini ifade etmelerini belirtiyoruz. Hiçbir biçimde insanları öldürerek onların iyi yaşamalarını sağlayamayız, böyle bir mantık yoktur. n Türk hükümetinin tabiplere yönelik “milli ve yerli” olma söylemleri var. Tabipler, “milli ve yerli” mi olmalı yoksa evrensel ilkeleri mi savunmalı? Bunun iki yanıtı var. Hasta ve hekim arasında bir ilişki vardır ve bu ilişki biriciktir. Bu ilişki yerel bir şey değildir, kendine özgüdür. Hastayı an lamak ve onunla iletişim kurmak durumundasınız. Bu da onun kültürünü bilmekle ilgili. Bu milli ve yerli bir şey değil, kültürel arka planını bilmekle ilgili. O arka planını bildiğimizde daha iyi yardımcı olabiliriz. Hekim, hastasıyla iletişim kurduğunda kendisi olabilmeli ve bu da yerel ve milli bir şey değildir. Bunların ötesinde de dünyanın her yerinde hekimliğin evrensel değerleri vardır. Kuşkusuz hem Avrupa Hekimler Daimi Komitesi hem Dünya Tabipleri Birliği, hekimliğin bu evrensel değerleri üzerinden iyi hekimlik icrası yönünde tutum alırlar. n TTB’ye yapılan operasyon ülkeniz İsviçre’de olsa nasıl bir tepki olurdu? Bu şekilde baskılar Avrupa ülkelerinde de oluyor mu? İsviçre’de şu an böyle bir operasyon olsa güçlü bir toplumsal ve politik reaksiyon alır. Birliğimizin üyeleri arasında olan İsrail’de de bu tarz baskılar oldu. Orada da açlık grevi yapan insanların zorla beslenmesi için İsrail Tabipleri Birliği zorlandı. Ancak tabipler buna karşı çıktı. n OHAL koşulları içinde genç hekimlerin “güvenlik soruşturması” gerekçesiyle ataması yapılamadı. Bununla birlikte OHAL koşulları, iyi hekimlik hizmetlerini nasıl etkiler? Hekimler de normal bir kalabalık grup aslında. Hastalar, kendilerine olumlu bir sağlık hizmeti verebilecek hekim ihtiyacı içindedirler. Hekimler de farklılıklarıyla kendilerini geliştirebilmelilerdir ki bu ihtiyaç karşılansın. Hekimler üzerindeki baskıları bu gerekçelerle kabul edilemez buluyorum. Önceden tanımlanmış kalıplar içinde davranmaya zorlanamalarını tamamen yanlış buluyorum. n OHAL dışında Türkiye’deki sağlık politikaları için neler dersiniz? Aslında çok da farklı değil. Çünkü hekimlerin mesleklerini icra edebilecekleri koşullarla ilgili bir durum. Sağlık hizmetlerinin kalitesiyle sağlık hizmetlerinin sunumu için verilen teşvikler yani bu performansa dayalı ödeme biçimindeki teşvikler, aslında sağlık hizmetlerinin doğasına tümüyle aykırı olan müdahaleler. Sağlık hizmeti, örgütlü toplumların yani devletin sosyal sorumluluğudur. Devletin sağlık hizmetlerini satması konusunun doğru olup olmadığı hakkında kuşkularım var. Pazar dinamiklerinin sağlık hizmetlerinde hiçbir yeri yoktur. 111 MAHKÛMA CEZA ‘Slogan atıp panik yarattılar’ MAHMUT ORAL Son aylarda hak ihlalleriyle gündeme gelen Elazığ 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi yönetimi, askeri nizamda ayakta sayım vermeyi reddetikleri için darp edilen 111 tutuklu ve hükümlüye “kurumda korku ve panik ortamı yarattıkları” gerekçesiyle 2 ay ziyaretçi yasağı getirdi. Elazığ 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü Disiplin Kurulu Başkanlığı, 16 Şubat günü askeri düzende ayakta sayım vermeyi reddeden ve görevlilerce darp edilen 114 tutuklu ve hükümlü hakkında başlattığı soruşturmayı tamamladı. Kurul, tutukluların ifadelerini aldıktan sonra 2 Mart’ta verdiği kararında, görevlilerce hazırlanan tutanakta, sayım vermeyi reddeden tutuklu ve hükümlülerin “baskılar bizi yıldıramaz”, “kahrolsun faşizm”, “insanlık onuru işkenceyi yenecek” sloganları attıklarının ve kapılara vurduklarının tespit edildiğini belirtti. Kurul, 114 mahpustan 111’ine “kurumda korku ve panik ortamı yarattıkları” gerekçesiyle 2 ay ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası verdi. Bu olayın ardından ayakta sayım dayatmasını kabul etmeyen bazı tutukluların gardiyanlarca tehdit edildiği ve tek kişilik hücrelere konulduğu da bildirildi. İHD Diyarbakır Şubesi Cezaevi Komisyonu üyesi avukat Muhterem Süren, “Mahpusların yaşadıkları hak ihlallerine karşı itirazları, disiplin cezalarıyla ortadan kaldırılmaya çalışılıyor. Bu kabul edilemez. Savcılık ve infaz hâkimliklerinin sadece kurum yetkililerinin değil mahkumların beyanlarını da dikkate alması gerekir” dedi. l DİYARBAKIR Grup Yorum üyesi Gültekin, Silivri ve Şakran’I anlattı Tişörtle kışı karşıladık Grup Yorum üyesi Özgür Zafer Gültekin, 23 yaşında. Üç yılı aşkın sü redir grupta bağlama çalı yor. Gültekin, 29 Eylül’de İdil Kültür Merkezi’nde yeni albüm leri “İlle ZEHRA ÖZDİLEK Kavga”nın imza töreninde gözaltına alın dı. Tutuklandıktan sonra 5 ay Silivri ve Şakran cezaev lerinde kaldı. Gültekin, ‘ör güt üyeliği’ iddiasıyla yargı landığı davanın ikinci oturu munda tahliye edildi. Yeni albümün sakıncalı olabilme si ihtimaline karşı alındık larını söylüyor. Silivri’den Şakran’a sürüldüklerini anımsatan Gültekin, “Bir sa bah vakti hücremize dala rak hiç bir şey söylemeden üzerimize saldırdı gardiyan lar. Hiçbir eşyamızı almamı za dahi izin vermediler. Yak laşık 10 gün boyunca kimi miz sadece terlikle, kimimiz sadece tişörtle kışı karşıla dık” diyor. Gültekin ile ceza evi günlerini konuştuk. n Gözaltına alınırken şid dete maruz kaldığınızı söy lediniz. Neler yaşadınız? Grup Yorum üyesi Özgür Zafer Gültekin, 5 ay tutuklu kaldı. Yaklaşık iki saat ters kelepçeli bir şekilde tutulduk. Burnuma aldığım bir darbe sonucu burnum kanadı ve üzerimdeki gömleğim ve hırkam yırtıldı. Kültür merkezimiz 11 ayda dört kez basıldı. Üçünde gözaltına alındım. Özellikle bir önceki baskında çok özel bir işkenceye maruz kaldık. Bir arkadaşımızın saçları koparılmıştı, zaten kamuoyunda geniş yankı bulmuştu. Sonrasında keyfi bir biçimde 10 gün gözaltında bekletilmek işkencenin bir diğer boyutuydu. n Tutuklandığınızı öğrenince neler hissettiniz? Gazetecilerin, milletvekillerinin, muhalif birçok kesimin tutuklandığı bir dönemde tabii ki şaşırtıcı olmadı tutuklanmamız. Baskının gerekçesi yeni çıkardığımız “İlle Kavga” albümümüzün sakıncalı olabilmesiymiş. Halbuki albümümüz Kültür Bakanlığı onaylıdır. Bir de ek olarak bir gizli tanık ifa desi vardı benim dosyamda. Uydurma bir ifadeden oluştuğu zaten duruşmaya telefon bağlantısıyla katılarak verdiği çelişkili ifadelerden belli oldu. Çelişkili ifadeleri mahkeme salonunda gülmelere yol açtı. n Babanız sizi görmek için çok zorluk çekti. Siz hapishanede neler yaşadınız? Silivri Cezaevi’nde yeni tutukluyken babam eşya getirmiş. Avusturya’da yaşıyor. Hemen sordum gardiyanlara tabii cevap alamadım. Israrım üzerine babamın geldiğini ama görüş yapamadan döndüğünü öğrendim. Babam bakanlıktan aldığı özel izinle tekrar gelmiş. Bu sefer de görüş izni aldığı gün biz İzmir’e sürüldük. En sonunda İzmir’de görüş yapabildik. Beni moralli ve coşkulu görmeleri içlerini rahatlattı. Silivri’de hak gaspları çok yoğundu. Kitaplarımız verilse de yayınlar verilmiyordu. Hava landırmanın üzeri tellerle kaplıydı ve kameralıydı. Hapishaneler, düşüncelerin teslim alınmak istediği merkezler zaten. n Grup Yorum üyeleri tahliye olur olmaz tekrar tutuklanıyor... Şu günlerde 10 Grup Yorum üyesi tutuklu. Arkadaşım Fırat Kıl da tahliye olmasına rağmen başka bir soruşturma sonucu tekrar gözaltına alındı. Sağlık durumu iyi değil, böbrek ağrıları var ve hapishanede tedavisi engelleniyor. Aynı sorunları Dilan Ekin ve Dilan Poyraz da yaşıyor. Dışarıdaki arkadaşlarımız da arananlar listesinde. Milyonların dinlediği, alanları dört bir yanda tıklım tıklım dolduran Grup Yorum’u marjinalize etme, kriminalize etme çabası var. Grup Yorum 33 yıldır sanatıyla, sazıyla ve sözüyle halkının yanında ödediği bedeller pahasına durmuş bir müzik grubudur ve daha da ötesi bir gelenektir. haber 9 TAZMİNAT ALDI AMA... Tam 18 yıl sonra beraat etti İşkence altında imzalatılan tutanaklar yüzünden mahkum edilen Müslüm Turan, hem AİHM’den tazminat kazandı hem de AYM’nin kararı bozması üzerine beraat etti. HİLAL KÖSE Gözaltında ağır işkence gören TKİP davası hükümlüsü Müslüm Turfan, işkenceyle imzalatılan tutanaklarla yargılandı, “örgüt üyeliğinden” mahkum edildi. Davası 2013 yılında Yargıtay’da onanınca, Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurdu. AYM, dosyanın yeniden açılmasına, Turfan’a adil ve makul sürede yargılanma hakkı ihlal edildiği gerekçesiyle, 16 bin 650 TL tazminat ödenmesine karar verdi. Yeniden yargılanınca beraat eden Turfan, Maliye Hazinesi’ne açtığı tazminat davasını da kazandı. Turfan’a 18 bin 919 TL maddi, 10 bin TL manevi tazminatın faiziyle birlikte ödenmesine karar verildi. Turfan, 12 Kasım 1998’de gözaltına alındı. Gözaltında, dayak, basınçlı soğuk su, cinsel organına baskı ve psikolojik işkencelere maruz bırakıldı. Polis zoruyla tutanakları imzaladı. Adli Tıp’ta işkence belgelendi. Turfan, savcılıkta ve mahkemede işkence altında ifade verdiğini söyledi. Aynı soruşturmada yakalanan diğer kişiler de işkence görmüştü. İşkence yapan polisler ilk yargılamada beraat etti. Yargıtay, mağdurlara işkence yapıldığının kanıtlandığını, polislere ceza verilmesi gerektiğini belirterek kararı bozdu. Polisleri ise zamanaşımı kurtardı. AİHM ise Türkiye’yi 2009 yılında işkence nedeniyle mahkum etti. Yeniden yargılandı Turfan, 13 Nisan 2004 yılında tahliye edildi. DGM’de başlayan davası, 13 Ekim 2010’da İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde sonuçlandı. Turfan’a “yasadışı Ekim örgütü üyesi olmak” suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası verildi. AYM, Turfan’ın, hakkaniyete uygun yargılanma ve makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğine hükmederek kararı bozdu. Mahkeme yeniden yargılamada beraat kararı verdi. Turfan da haksız yargılama nedeniyle tazminat davası açtı. Turfan’ın avukatı İbrahim Ergün, Karşıyaka 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne verdiği dilekçede, müvekkilinin 2 yıl 6 ay tutuklu kaldığını belirterek, 130.000 TL maddi, 100.000 TL manevi tazminat talep etti. Mahkeme, Kasım 2017’de verdiği kararda, asgari ücret üzerinden tazminat miktarını belirledi. Avukat Ergün karara itiraz etti. Turfan’ın yaklaşık üç yıl cezaevinde kaldığını, firari olduğu için zor bir yaşam geçirdiğini belirten Ergün, “Birçok davada aynı durumdaki kişilere milyon liraları bulan tazminatlar verilirken bu davadaki rakam komik düzeyde azdır. Dava nedeniyle mesleki ve eğitim bakımından kendisini geliştirememiştir. Emeklilik hakkı bile edinememiştir. Bir aile hayatı kuramamıştır. Bu mağduriyetin hesaplanabilir maddi karşılığı yoktur” dedi. MÜEBBETTEN 4 YIL 2 AYA Polise indirim üstüne indirim İstanbul Fatih’te 11 Mayıs 2006 tarihinde dur ihtarına uymayarak kaçan Aytekin Arnavutoğlu’nun kullandığı araca ateş ederek ölümüne neden olduğu iddiasıyla yargılanan polis memuru Bayram E., 4 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırıldı. İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada, mahkeme heyeti, sanık Bayram E’yi kasten öldürmek suçundan önce müebbet hapis cezasına çarptırdı. Sanığın bu suçu olası kasıtla işlediği gerekçesiyle cezası 20 yıl hapse indirildi. Heyet, suçun haksız tahrik altında işlendiğini belirterek bu cezayı da 5 yıl hapse indirdi. Heyet ayrıca, duruşmalardaki davranışlarını lehe takdir ederek sanığın 4 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırılmasına hükmetti. l DHA ÖNEMLİ DAVALARA BAKMIŞTI DGM hâkimi kazada hayatını kaybetti Sivas katliamı, Cumhuriyet gazetesine bombalı saldırı, Hizbullah ana davası gi bi birçok önemli davaya bakan emekli hâkim Orhan Karadeniz motosiklet çarpması sonucu hayatını kaybetti. Önceki gün (10 Mart) saat 20.00 sıraların Karadeniz da, Antalya’nın Alanya ilçesinde gerçekleşen kazanın ardından hastaneye kaldırılan Kara deniz, gece saatlerinde yaşamını yitirdi. 2008’de emekli olan Karadeniz’in baktığı davalardan bazıları şöyle: DEP milletvekille rinin yargılandığı dava, Sivas katliamı dava sı, Beyaz Enerji Operasyonu davası, Hizbul lah ana davası, Akın Birdal’a suikast girişimi nin davası, Umut davası, Cumhuriyet’e bom balı saldırı davası. l Haber Merkezi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle