19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 10 Mart 2018 4 Lafa gelince... İşe gelince... Hani “Bayram değil seyran değil, eniştem beni neden öptü?” diye bir deyiş vardır, CHP’nin son tüzük kurultayı da öyle, neden yapıldığını anlayan varsa beri gelsin! Alelacele hazırlanıp, kurultaya sunulduğu izlenimi yaratan önerilerin ne yenilik getirdiğini kimse söyleyemiyor, olsa olsa tek milletvekili çıkarılan yerlerde merkez yoklaması yapılması geliyor akla ki o da üyelerin çoğunluğu tarafından eleştiriliyor. 48 milletvekilinin imzaladığı sekiz maddelik istemi içeren önerilerin özeti de parti üyelerinin iradelerine saygı ve her kademede hizmete, göreve talip olanların seçimle gelmesi. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, milletvekilleri ve parti meclisi üyeleriyle yaptığı toplantıda bütün eleştirilerin dikkate alınacağını, yeni tüzüğün bunların ışığında biçimlendirileceğini söylemiş, ama 3 Mart tarihli Cumhuriyet’te arkadaşımız İklim Öncel’in haberinden anlaşıldığına göre, epeyce de sinirlenmiş. Kemal Bey’in şu sözlerine bakın: Lafa gelince hepiniz konuşuyorsunuz, ama işe gelince aynı tavrı göstermiyorsunuz. Hepinizin karnesi elimde. Doğrusu ya Genel Başkan’ın bu sözlerine hazır bulunanlar alınsalar da yeridir. Ama kabul etmek gerekir ki Genel Başkan bu sözlerinde o kadar da haksız değildir. HHH Ne ki Kemal Bey’in hakkını teslim etmek sorunu çözmüyor ve şu soru geliyor akla: Madem öyle, tüzüğe bu duruma karşı neden bir hüküm getirmediniz? Yıllardır, ısrarla yinelediğimiz husus, CHP’nin halen sahip olduğu örgütlenme modelinin kendisinden beklenen işlevi yerine getirmediğidir. Çeyrek yüzyılı aşkın süredir, partinin elde ettiği sonuçlar ve giderek azalan etkinliğinin de, doğruluğunu kanıtladığı bu görüş, özellikle oyunun kurallarını da çiğneyen yıkıcı görüşün iktidar olarak hak ve demokrasi ihlallerini artırdığı dönemde daha da önem kazanmıştır. Bu durumda CHP’nin tüm örgütü, tüm üyeleri siyaset oluşturulmasına daha aktif katkıda bulunacak, sorunları yerinde tabandan tartışacak ve özgün çözümler önerecek politikaları yaşama geçirmekte daha yaratıcı bir örgütlenme modelinin önünü açacak düzenlemeler yapılmalıydı. Şimdiye dek itibar edilmeyen bu girişim yolunda adım atılmasına vesile olur diye tüzük kurultayı fikri ortaya çıktığında ümitlenmiştik. Yanılmışız! O konu yalnız yöneticiler değil, iradesine saygı çağrısında bulunan taban da dahil kimse tarafından dile getirilmedi. Bu durum, yönetimiyle tabanıyla CHP’nin, tek tek üyeler olarak da, toplamda parti olarak da kendi muhalefet performansından da hoşnut olduğunu gösteriyor. Bence en üzücü, en ümit kırıcı olan da bu kendini yeterli görme durumudur. HHH CHP örgütlenme modeliyle, bütün üyelerinin tabandan katılımıyla politika üretme yaratıcılığını göstermekten uzaktır. Lafta kalan parti içi eğitim yetersizdir. Örgütlerin sorunları irdeler ve çözüm üretirken öğrendiği ve yaratıcı nitelik kazandığı eğitim söz konusu değildir. Parti, Genel Başkan’ın deyimiyle iş lafa gelince ortaya atılanlara karşı, iş üretmeye aday olan üyeleri yüreklendirecek öne çıkaracak, yükseltecek bir üye performans değerlendirme ölçütüne sahip değildir, böyle bir husus ne zamandır tartışma konusu bile olmamaktadır. Aktif üye, destekçi üye yapılanması ilk bakışta bu gereksinimi yanıtlamaya yönelik gibi görünüyorsa da, aslında yeterli değildir. Oysa, bu yaratıcılık yarışması ve devrimci dayanışması sol partilerin onsuz olmazıdırlar, örgütleri halkla, üreticilerle, emekçilerle bütünleştirecek olan da budur. Bu husus ıskalandığında, önemini yadsımadığımız ama artık günümüz koşullarında aşılmış olması gereken mahalle kahvesi politikasının ötesine geçmek mümkün olamayacaktır. CHP bütün bunları konuşmayacak idiyse, tüzük kurultayını neden topladı ki anlayabilmiş değilim. haber EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: EMİNE BİLGET Tüzük kurultayında konuşan ‘Dava insanıKılıçdaroğlu, sadece kendini düşünenlerin CHP’de yeri olacaksınız’olmadığını söyledi Aday belirleme meraklısı değilim Genel başkan olduktan sonra hedefinin partide reform olduğunu söyleyen CHP lideri, 55 seçim çevresinde önseçimin ilk kez kendi döneminde yapıldığını belirtti İKLİM ÖNGEL CHPGenel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, tüzük kurultayında taslak tüzüğe getirilen eleştirilere sert tepki gösterdi. Önseçim yönteminin kaldırılmadığını ifade eden Kılıçdaroğlu, aday belirleme meraklısı olmadığını söyledi. 1980 sonrası lümpenleşen bir yapı olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, “Kavgalardan, eski hastalıklardan olabildiğince partiyi uzaklaştırdım. Eski hastalıkları bir şekliyle hâlâ gündeme getirenleri de uzaklaştıracağım” dedi. Kılıçdaroğlu şöyle konuştu: n Önseçimi tüzüğe ben koydum: 2010’da genel başkan olduktan sonra önümdeki en büyük hedef parti reformuydu. 8 yıldan bu yana dar kadrocu siyaset anlayışı ile parti içi iktidar kavgasına odaklanmış alışkanlıklarla mücadele ederek yeni bir siyaset anlayışını bu partiye yerleştirmeye çalıştım. Tüzüğe en az yüzde 85 önseçim şartını ben koydum. İki kez üst üste kontenjan adayı olanların üçüncü kez olamayacaklarına ilişkin hükmü yine tüzüğe ben koydum. Bunlarla yetinmedik. İlk kez 55 seçim çevresinde önseçim yaptık. Allah aşkına daha önce önseçim mi vardı? Bunun adı parti reformuyla beraber devrimdir arkadaşlar. Şimdi çıkıp bana “Kılıçdaroğlu önseçimi kaldıracak.” Niye kaldıralım? Bunu söyleyen arkadaşlar acaba dönüp bizim tüzük değişikliğine bakıyorlar mı? n Meraklı değilim: Delege avcılığı ile siyaset yapanların bu ülkeye faydası yok. Ülkeye faydanın yolu, ülkenin sorunlarını nasıl çözeceğiz, önerilerimiz nelerdir? Eğer böyle bir siyaset anlayışı ile yola çıkıyorsanız başımın üstünde yeriniz var. Getirilen tüzükte önseçim maddesinde hiçbir değişiklik yapılmadı. Hatta aday saptama yöntemleri belirlenirken il örgütlerinin görüşlerinin de alınacağını tüzüğe yazdık. Ben milletvekili adayı belirleme meraklısı değilim. Adayı en iyi belirleyecek olan örgütün kendisidir. Meraklısı olsaydım 2012’de önseçim şartını getirmezdim. n Partiyi örgüt ayakta tutuyor: Örgüt partiyi ayakta tutuyor. 2015 seçimlerinde 55 çevrede önseçim yaptık. Ben de rahat ettim, örgüt de rahat etti. Yeni arkadaşlar geldi parlamentoya. Genel başkan olmadan önce iktidar partisinin ve yandaşlarının en çok kullandıkları cümle “CHP Sivas’tan öteye gidemez.” Bugün CHP sadece Sivas’tan öte değil, dünyanın her tarafına rahatlıkla gidebiliyor. Artık göğsümüzde CHP rozeti, onurumuzla gidiyoruz. Çünkü onlar da şu Genel merkez 840 oyla nefes aldı CHP’nin Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nde gerçekleştirdiği iki günlük 19. Olağanüstü Tüzük Kurultayı’nın ilk gününde basına kapalı yapılan görüşmeler yaklaşık 5 saat sürdü. CHP Parti Meclisi Üyesi Hakkı Suha Okay parti içi muhalefetin ve genel merkezin oylarıyla divan başkanı seçildi. Taslak aşamasında sert eleştiri ve itirazlarla karşılanan tüzükte, oylama sonucunun 130 ret oyuna karşılık 840 oyla maddelere geçilmesi kararı alındı. Aradaki oy farkı, maddelerin tek tek oylanacağı kritik ikinci gün için “Genel Merkez’in eli rahatladı” yorumlarına neden oldu. Görüşmede, CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin yaptığı 10 dakikalık konuşmada, tüzük taslağına yönelik eleştirilerini dile getirdiği, Cumhurbaşkanı adayını belirleme yönteminin belirlenmesine karşın kimlerin Cumhurbaşkanı adayı gösterebileceğine dair bir madde eklenmemesini eleştirdiği kaydedildi. CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Bülent Tezcan, toplantının sonunda yaptığı basın açıklamasında “Parti içi demokrasiyi en olgun biçimde işletiyoruz. Tüzüğümüzde ve kurultay yönetmeliğinde tüzüğün madde madde oylanması doğrultusunda hüküm yok. Ama biz 86 maddenin tamamının parti örgütünce ve kurultayca tek tek görüşülerek oylanmasının doğru olduğu görüşündeyiz” dedi. noktaya geldi; “Kürt sorununu çözecek olan parti CHP”dir. n Hastalıklı eski alışkanlıklar: 7 Haziran seçimlerinden sonra yeniden seçime gittik. Şu anda bütün milletvekilleri ben dahil merkez yoklamasıyla geldi. Bir düzenleme yaptık önseçimden gelen arkadaşların tekrar önseçime girmelerini doğru bulmadık. Bu önseçime verdiğimiz değeri gösteriyor. Parti içi demokratik yarış kültürünü yerleştirmek için 8 yıldır mücadele ediyorum. Mesafe kat etmemize rağmen, hastalıklı eski alışkanlıklarla ne yazık ki hâlâ bu parti kültürünü arzu ettiğim oranda yerleştiremedim. Ama mücadelesini yapacağım. n Partiye ihanet ediyorlar: 1980 sonrası lümpenleşen bir yapı var, o yapıyı yok edinceye kadar mücadele edeceğim. Her partili bir dava insanı olacak. Örgüt içi seçimler... Eskiden sandık mı kurulurdu Allah aşkına. “Mutlaka sandık koyacaksınız” dedim. Yüzde 100 yapamadık ama önemli bir başarı sağladık. Kim seçimden önce mahalleye sandık koymazsa partide tutmayacağım. Üye gelecek, delegeyi kendi seçecek. n Uzaydan gelen mi yaptı: Her zaman parti içi yarışmayı teşvik ettim, genel başkan seçimi için yüzde 20 ve divanın önünde imza atma şartı vardı. Allah aşkına bunu uzaydan gelen adamlar mı kaldırdı? Ben kaldırdım. Yüzde 20’yi yüzde 10’a indirdim. Divan önünde imza atma ayıbından da bu partiyi kurtardım. n Delege çift kişilikli olmayacak: Şu gerçeği de söylemekten kendimi alamıyorum. Delegenin çift kişilikli olmaması lazım. Hem ona hem buna imza veriyor, olmaz. Doğru, ahlaki değil. Hiçbir zaman hiçbir delegeye “Neden oraya imza attın” demedim. Benim lehime veya değil imza atan herkes kapıma geldiğinde sorgulamadım, genel başkan yardımcı larını, il başkanlarını nasıl karşılayıp uğurladıysam o arkadaşlarımı da öyle karşıladım ve uğurladım. Yarışa girmek isteyenin önünü kesmedim. Eski alışkanlıkların nüksetmesini, baskıyı kabul etmiyorum. n Partinin üyesi militanıdır: Geldiğim günden bu yana üye reformu içimde uhde idi. Üye sayısı 30 bin, önseçimde oy kullanan 15 bin. Burada bir çarpıklık var. Bunun için hüküm getirdik. Partinin üyesi parti militanıdır, nokta. Parti üyesi dişe diş mücadele eder. Bir avuçsa bir avuç, bir kitle ise bir kitle iktidar için dişe diş, göze göz mücadele. Üyeleri atacakmışız, neden atalım? Siyaseti etik düzeyde yaparsanız başımın üzerinde yeriniz var. Siyasette mahalle kahvesinde konuştuğunuz uslupla yaparsanız bu doğru değil. n İstediğin gibi konuşamazsın: Etkin üye yapısının yanı sıra güçlü bir örgüt istiyorum. Onun için il ve ilçe başkanlarının güçlü olması lazım. Bunu yeni tüzükte açık bir şekilde vurguladık ve kurumsallaştırdık. Ancak parti içi demokrasi “Biz disipline uymayacağız” anlayışına izin vermez. “Ben istediğim televizyon kanalına çıkarım istediğim gibi konuşurum.” Konuşamazsın arkadaşım. Bugüne kadar ses çıkarmadım. Bundan sonra izin almadan çıkıyorsa kusura bakmasın bu partide yeri yok. Bizim disiplinli bir örgüte ihtiyacımız var. n Tekrarın gücü vardır: Tekrarın gücüne inanan bir örgüt istiyorum. Efendim “Genel başkan konuştu dünya duydu. Benim yeni şeyler söylemem lazım.” Niye kardeşim? Tekrarın gücü vardır. Aynı şeyi sürekli tekrar edeceğiz. Tek adam rejimi. Haramilerin düzeni. Bunları sık sık dile getireceğiz. Kahvede, lokantada, tarlada, caddede her yerde dile getireceğiz. Tarih bize çok ağır bir sorumluluk yüklemiş durumda. l ANKARA CHPGenel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, birileri “Çok oy aldım, gelir Türkiye Cumhuriyeti’nin dokusu ile oynarım” diye ortaya çıkarsa, ona karşı çıkacakların en önünde CHP’lilerin olacağını belirterek, “Temel ilkemiz, söz konusu vatansa, gerisi teferruattır. Ön safta ister muhafazakâr, ister ülkücü, ister mukaddesatçı, ister Atatürkçü İKLİM kim olursa olsun hep be ÖNGEL raber demokrasiyi savunmak ortak görevimizdir” dedi. Herkesin “dava insanı” olmasını isteyen Kılıçdaroğlu, “Ben ne olacağım, benim geleceğim ne olacak, milletvekilliğim garanti mi” diye soranlara “Sen hiçbir şey olamazsın, senin bu partide yerin de yoktur kardeşim. Senin yerin CHP’nin kapısının dışarısıdır” uyarısını yaptı. Kılıçdaroğlu’nun partisinin olağanüstü tüzük kurultayının açılışındaki konuşmasından satırbaşları şöyle: n Hanedan devletinde yaşıyoruz: Gazetecilerin, yazarların, milletvekillerinin, öğrencilerin, avukatların hapiste olduğu bir Türkiye’yi yaşıyoruz. Barış istedi diye yüzden fazla akademisyenin üniversiteden kovulduğu, hapishanelerin tıka basa dolu olduğu, üniversiteleri susturulan bir Türkiye’de yaşıyoruz. Parlamentonun yetkilerinin gasp edildiği, suçluyu hâkimin değil, siyasi otoritenin belirlediği bir Türkiye’de yaşıyoruz. 21. yüzyılın Türkiye’sindeyiz; demokrasi işgal altında, insanlar nefes alamıyorlar. Yargının ipotek altına alındığı bu dönemde kimsenin can ve mal güvenliği yok. Önce parti, şimdi de hanedan devletine dönüştürülen bir Türkiye’de yaşıyoruz. n Haramilerin düzeni: 15 yıldır yoksulluğu bitiremediler, yoksulluğu yönetiyorlar. Türkiye ekonomisini tefecilere peşkeş çeken bir Türkiye gerçeği ile karşı karşıyayız. Bu rejimin adı tek adam rejimi, hanedan rejimi. Bu düzenin adı da haramilerin düzenidir. Haramilerin saltanatını yıkmadıkça yatağımızda rahat uyuyamayacağız, çocuklarımızın yüzüne, geleceğe güvenle bakamayacağız. Bu, bizim boynumuzun borcudur. Çünkü biz Kuvayı Milliyeci’yiz. Genlerimizde, dokularımızda, tarihimizde Kuvayı Milliye yazılıdır. Bu memleketin sınırları kanla, gözyaşı ile çizildi. n Mücadelenin öncülüğünü yapacağız: Birileri “Çok oy aldım, gelir Türkiye Cumhuriyeti’nin dokusu ile oynarım, tarihini belirlerim” diye ortaya çıkarsa, ona karşı çıkacakların önünde CHP’liler olmak zorunda. Bizim temel ilkemiz, söz konusu vatansa gerisi teferruattır. O nedenle ben karşı çıkanların ön saflarında CHP’liler olacak derken, ön safta ister muhafazakâr, ister ülkücü, ister mukaddesatçı, ister Atatürkçü kim olursa olsun hep beraber demokrasiyi savunmak ortak görevimizdir. Bu mücadelenin öncülüğünü bizler yapacağız, demokrasiyi, özgürlükleri bu ülkeye getirinceye kadar. n Yüreğiniz yetiyorsa yapalım: Her CHP’linin bir dava insanı olması gerekir. Cumhuriyetimizin demokrasi ile taçlandırılması, kadınerkek eşitliğinin savunulması ortak davamızdır. Yüreğiniz yetiyorsa, kadınlara saygınız varsa gelin hep birlikte bütün siyasal partiler en az yüzde 33 cinsiyet kotasını yasalaştıralım. O zaman göreceksiniz ki Türkiye başka bir Türkiye olacaktır. n Dava insanının makamı yoktur: Dava insanlarının özelliği, “Ben yarın ne olacağım” kaygısını taşımayan insandır. Davaya inanmayıp da “Ben ne olacağım, benim geleceğim ne olacak, milletvekilliğim garanti mi” diye söyleyenlerin dava insanı olmaya hakları da, hukukları da yoktur. Dava insanı olanların mevkisi makamı yoktur. Efendim “ben ne olacağım?” Sen hiçbir şey olamazsın, senin bu partide yerin de yoktur kardeşim. Bireysel çıkar peşinde koşanların bu partide yeri yoktur. Senin yerin CHP’nin kapısının dışarısıdır. n Kuvayı Milliye’nin hedefi ortaktı: Kuvayı Milliye mücadelesi yapılırken ‘ben ne olacağım’ diye düşünen var mıydı? Ortak hedefleri vardı, Türkiye’yi düşmandan temizlemek. Dava insanlarıydı onlar. Şimdi Türkiye baskı altında demokrasi işgal altında, demokrasinin bütün kural ve kurumları yok edilmiş vaziyette. Bize düşen görev dava insanı olarak eski kurumları Türkiye’nin kurucu ayarlarına yeniden dönmek ve eski kurumları yeniden inşa etmektir. l ANKARA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle