25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Cumartesi 10 Mart 2018 Cannes’da kısa filmler Bonello’ya emanet 71. Cannes Film Festivali’nde Cinefondation ve Kısa Film Jürisi’nin başkanlığını Bertrand Bonello’nun üstleneceği açıklandı. Geçen yıl Rumen sinemacı Christian Mungiu’nun üstlendiği görevi devralan Fransız sinema cı Bertrand Bonello daha önce üç kez Altın Palmiye için yarışmıştı. Cate Blanchett’in Altın Palmiye yarışmasında jüri başkanlığını üstleneceği 71. Cannes Film Festivali 819 Mayıs tarihleri arasında düzenlenecek. EDİTÖR: eMRAH KOLUKISA TASARIM: İLKNUR FİLİZ kultur@cumhuriyet.com.tr 15 Ercan Yazgan artık yok Usta oyuncu Ercan Yazgan 72 yaşında hayatını kaybetti. Yazgan’ın hipotansiyon, böbrek, karaciğer yetmezliği ve bunların sonucunda oluşan çoklu organ yetmezliği nedeniyle yaşamını yitirdiği belirtildi. Sultangazi’de özel bir hastanede felç tedavisi gören Yazgan, geçen cumartesi solunum yetmezliğinden dolayı hastanenin yoğun bakım servisine alınmıştı. Usta oyuncu bugün ikindi namazı sonrası Karacaahmet Şakirin Camisi’nden son yolculuğuna uğurlanacak. Hastaneden açıklama Yazgan’ın tedavi gördüğü hastaneden yapılan açıklamada, “Sanat dünyasının sevilen ismi Necip Ercan Yazgan, İskemik serebrovasküler hastalık tanısıyla hastanemiz nöroloji kliniğinde medikal tedavisi devam ederken 3 Mart 2018 ta Ercan Yazgan rihinde gelişen solunum yetmezliği nedeniyle hastanemiz yoğun bakım servisine kaldırılmış, yoğun bakım takibinde iken gelişen hipotansiyon, böbrek ve karaciğer yetmezliği ve bunların sonucunda oluşan çoklu organ yetmezliği nedeniyle bugün saat 23.05’te kalbi durmuş, yapılan tüm müdahalelere rağmen geri döndürülememiş olup 23.45’te hayata gözlerini yummuştur. Sanat dünyasına uzun yıllar hizmet etmiş böyle bir değerin kaybı için başta yakınları olmak üzere tüm sevenlerinin başı sağ olsun” denildi. Şoför İsmet, Memnun Kaygısız... Ercan Yazgan, 4 Nisan 1946 tarihinde Sinop’ta doğdu. 19861988 yılları arasında TRT’de yayımlanan ve başrollerini Perran Kutman ile Şevket Altuğ’un paylaştığı Perihan Abla dizisindeki “Şoför İsmet” karakteriyle tanındı. 19892002 yılları arasında 13 yıl kesintisiz yayımlanan “Bizimkiler” adlı dizide ise “Kapıcı Cafer” tiplemesiyle izleyici karşısına çıktı. “Kaygısızlar” adlı dizide Memnun Kaygısız karakterini canlandıran Ercan Yazgan, kariyeri boyunca birçok dizi ve sinema projesinde yer aldı. Ne dediler? YtdUkscmia.oaaun.znü.kfnnlugiuuMcırtBanğiaTnueneuodaulckm.yhlene.dnâ.llna”zauenicnyna.sıenasaei‘tvnBactylceinaeUozeklriÖdlanyimssmernuızgdknseinkaztiu.tl.eineE.anro”krrnbl’dc:svida:“eureKein“ğnrİdnadişYşEadliçbm,arhii.icozlma.eega.yzranguMiiznmninete..i. ebdHgyeıierlltni.ertEsAis.SriianÇclaen.ao”bmanktaiçYzühıazbaazgiigrütleaünmnAyüemikhzsaki.inkniAkibrladliaarazyhphü:arar“arüSkçhdeaamüvsy.eıt MlyaaretnıknEâdTrnaocıanylnegcrYeiananznvÇgeaaetrnv.o.BilsHikru:eçn“poN.ik”munrizeiiçsniinladdneeı... Birinin kanatları altındaSON AYLARDA ŞARKILARIYLA ADINDAN SIKÇA SÖZ ETTİREN MELEK MOSSO: olmaya ihtiyacımız yok Oya Baydar’dan bir Türkiye panoraması Yazar, sosyolog Oya Baydar’ın “Yolun Sonundaki Ev” isimli romanı Can Yayınları etiketiyle yayımlandı. Baydar, kitabında Türkiye’nin yüz yıllık yaralarını bir apartmanın tanıklığında anlatıyor. “Yolun Sonundaki Ev”, 1913’te bir suikastla başlayıp 1960’lı yıllarda aynı apartmanda kesişen çizgilerle ülke panoraması çiziyor. Emin Alper ve filmleri Beyoğlu’nda Beyoğlu Sineması tarafından düzenlenen “Sinemamızı İleri ye Taşıyanlar” serisinin 2’ncisi yö netmen Emin Alper’in katılımıyla bu ak şam başlayacak. Et kinlikte Alper’in ödül lü filmleri “Tepenin Ar dı” (Saat 19.00’da) Emin Alper ve “Abluka”nın (21.30’da) gösterim leri yapılacak. Ünlü yönetmen ise iki filmin arasında saat 20.45’te katı lımcıların sorularını yanıtlayacak. Et kinliğin biletleri mobilet.com üzerin den ya da Beyoğlu Sineması gişesin den edinilebilir. Melek Mosso şarkı söylüyor; vapurlarda, sokaklarda, sahnelerde. Eski şarkıla rı yeniden yorumladığı videoları, bin ler tarafından izleniyor. Yaşamının ilk yıllarını Denizli’de sür müş, müzikle yakın ar kadaşlığı daha lisedey ken başlamış, ardından müzik öğretmenliği eği timi almış Mosso. DİLEK ŞEN “Bir dizinin ‘soundtrack’ini okumak için geldim 2012’de. Dizi yayımlanmadı, ama ben şarkıyı söy ledim” diyen şarkıcının geçen ay din leyiciye sunulan “Kedi” adlı parçası şimdilerde Türkiye’nin en çok izlenen dizilerinde çalıyor. Mosso ile müziği ni konuştuk. ‘Annemin hayaliydi’ n Nasıl başladı her şey; müzikle tanışmanız, flütle arkadaşlığınız? Aileden geliyor. Annemin sesi çok güzel ve aslında hep şarkı söylemek istemiş. Onun hayalini gerçekleştiriyorum, diyebilirim. Babamda da ozanlık var. İkisi harmanlanmış bende. Yazmayı öğrendiğimde şiir okumaya ve onları taklit etmeye başlamıştım. 7 yaşındayken bir beste yaptım. Evde Ferdi Tayfur, Müslüm Gürses çalıyordu. “Beyaz Gelinlik” diye arabesk bir şarkı yazmıştım. Her kız çocuğunun beyaz gelinlikli fotoğrafı vardır ya benim de gelinliğim vardı, o yüzden herhalde. Sonra 9 yaşındayken bir bağlama aldılar bana. Belediye konservatuvarında bağlama çaldım. 14 yaşıma kadar eğitim aldım. Sonra da güzel sanatlar lisesine başladım. Keşfetmeyi, değişik şeyler okumayı çok seviyordum. O yaştaki bir çocuğun okuyacağı şeyleri değil de büyüklere hitap eden şeyleri okuyordum ve müziğe dönüşüyordum. Güzel Sanatlar’da kemanla başladım, sonra hep flüt çaldım. n Dinleyicileriniz sizi vapurda, sokakta ve YouTube’da keşfetti. Vide ‘Şarkıyı yazdım ve ağladım’ n “Kedi” nasıl çıktı ortaya? Kedi nakarattaki gibi çıktı. Rakıyı döktü, ağzını bozdu, kediyi üzdü ve gitti. Kapıyı çarptığı an şarkıyı yazdım ve bırakıp ağlamaya başladım. Başı yoktu o sırada, sonra o kısmı okuduğumda acıyı hatırladım. Acıyı hatırlaya hatırlaya unutmak güzel. Bu kadar canım yanarken bu kadar minnoş sözler söylemem de komik geldi. Sonra sözleri tamamladık ve şarkıyı biraz hızlandırdık. Tatlı bir acı kaldı geriye. Kedi Aysel’e de uyuyor. Melek’in yanındaki o siyah kedi Aysel sanki. olarınızın altındaki yorumlara bakılırsa herkesçe fark edilmenizi istemiyorlar. Ben de dinleyici olarak “Bunu ilk keşfedenlerdenim” demeyi severim, ama tanınsın da isterim. Bu konuda daha paylaşımcı biriyimdir. Yine de o duyguyu anlıyorum. Özel hissettikleri şeyleri kendilerine saklamak istemeleri güzel. Halktan bir karakter n Samimiyeti kaybetmekten mi korkuyorlar sizce? Vapurda karşılaştıkları Melek’le sahnede karşılaştıkları Melek arasında hiçbir fark yok. Dokumun değişmesini hiç istemedim. Melek Mosso, bundan iki yıl evvel Melek Vapursever’di, aslında Melek Davarcı. Hepsi aynı kişi. Hepsi halktan bir karakter olsun istedim. Bazen çıkıp yine sokakta söylüyoruz. Bu bizim ruhumuzda var. n Sahnede bir saatten sonra dönüştüğünüz “Aysel” var bir de. “Full Libido”, “Babayı Alırsın” gibi şarkılar söylüyor. Kimdir Aysel? Aysel söylemek istediği şeyleri dram ve komediyle anlatıyor. Orada içeride sakladığım karakteri ortaya çıkarıyorum aslında. Dinleyici bu şarkıları seviyor. Erkekler de kadınlar da çok seviyor. Kadının güçlü olmasından mutlu olan erkekler de var toplumda. Kadınlarla ilgili hep daha fazla bir şey yapmak istedim. Kadınlara daha özgür hissettirecek şeyler söylemek beni mutlu ediyor. Birinin kanatları altında olmaya ihtiyacımız yok. Bizim kanatlarımız var ve uçabiliriz. Belki birine minicik bir ışık, minicik bir cesaret olabilirim. Birilerinin söy lemeye korktuğu şeyleri, birinin söylemesi lazım. n Aysel’in söylediklerini Melek neden söylemiyor? Melek söylese daha duygusal olurdu. İçimde farklı farklı karakterler olduğuna inanıyorum ben. Bazen onlardan biri biraz daha yukarıda oluyor. Hiçbir şeyi içimde tutan biri değilim ve bir şeyleri eleştirmekten korkmam. Korkarsam üretemem. Eğer ben istediğimi söyleyemezsem, eleştirilmekten, yanlış anlaşılmaktan korku duyarsam anlaşılmanın yolunu bulamam. ‘Bön bön bakmayın...’ n Eski şarkıları yorumlayışınız çok seviliyor. Siz de sahnede eskiyi sevdiğinizi söylüyorsunuz. Eskide sizi çeken ne? Samimiyet. O şarkılarda bir doku var, ifadeler daha farklı, sizi içine alıyor. Bunlar beni güncel şeylerden daha çok mutlu ediyor, o yüzden eskiler daha sıcak. 1960’lar mesela, o yılların ağır bir tavrı ve özgür bir hissiyatı var. Ayten Alpmanlar, Özdemir Erdoğanlar... Çok seviyorum. Sesimdeki retro hava beni mutlu ediyor. n Şarkılarınız şimdilerde çok izlenen “Çukur”, “Ufak Tefek Cinayetler” adlı dizilerde çalmaya başladı. Bilinirliğiniz artıyor. “Ünlü olmak” kavramı korkutuyor mu sizi? Endişelendiren yanları var. Bir sosyal medya paylaşımımda, “Beni gördüğünüzde bön bön bakmayın yanıma gelin. Sarılalım, muhabbet edelim” dedim. Hayat Büfe’de tost yiyorum. Bir dinleyicime denk gelince tost ısmarlıyorum ona da. Onlardan değilmişim gibi davranmadığımda normalleşiyor. “Ben de senin gibi bir insanım” durumunu birilerinin normalleştirmesi gerekiyor. Hâlâ 4 kişi aynı evde kalıyoruz, anne battaniyemle birlikteyim. Dokumu bozmak istemiyorum. Bir de kadın olmanın zorluğu var, tacize çok açık. Film sahneleri kuklalarla can buldu Yazar, yönetmen ve Masal Gerçek Tiyatrosu’nun kurucusu Reha Bilgen’in 4 yıldır üzerinde çalıştığı 39 kukla ve 12 sahneden oluşan “Dünya Bir Kukla Sahnesi” adlı sergisi 19 Mart29 Mart tarihleri arasında Barış Manço Kültür Merkezi’nde ziyaret edilebilecek. Bilgen, sergisinde “Dümbüllü”, “Şarlo”, “Kadınlar Günü”, “Nasreddin Hoca” ve “Akşehirliler”, “İzafiyet Teorisi”, “Bekçi ve Mahalle”, “Sirtaki”, “Tiyatro Sahnesi”, “Laz Balıkçılar”, “Kıraathane”, “Rüzgâr Gibi Geçti” ve “İstanbul’dan Bir Kesit” adını verdiği 12 sahnenin tüm detaylarıyla kuklasını yaptı. 28 gün, 672 saat Uluslararası performans sanatı platformu Performistanbul’un İHTİYAÇ: SEN başlığı altında sunduğu ve 28 gün boyunca toplam 672 saat sürecek performans son haftasına girdi. Küratörlüğünü Simge Burhanoğlu’nun üstlendiği ve 10 Performistanbul sanatçısının katılımıyla gerçekleşen 9 performanstan oluşan İHTİYAÇ: SEN, izleyicileri sanatçılarla karşılıklı beslenebilecekleri kendilerine ait bir yer bulmalarını amaçlayan; canlı sürece odaklanmaya çağıran; hayatın içinden bir deneye davet ediyor. 672 saat aralıksız devam eden bu süreç, sanatçıların yaşadıkkları tüm aşamaları şeffaf bir şekilde izleyiciyle paylaşıyor. İHTİYAÇ: SEN 16 Mart’ta sona erecek. Hayatın gerçeği ve hayaline dair Reptilians From Andromeda “Dialogues For Monkeys” (Prof Sny Records) Önceden altı EP, bir de kaset çıkaran Reptilians From Andromeda’nın 2017’deki dört şarkılık 7 inç plağı “Doomsday”, bir albümün müjdecisiydi. “Dialogues For Monkeys” onların ilk albümü. İçinde hayatın gerçeği ve hayaline dair İngilizce 10 özgün beste var. İstanbullu RFA’nın müziği sürdürülmesi ve paraya tahvil edilmesi artık günümüzde çok kolay olmayan bir mirasın üzerine oturuyor. Onlardaki bu güç ve saf enerji, sevdikleri bir döneme, coğrafyaya ve müzik türüne karşı duydukları yüksek itikat ve sadakatten geliyor. Kanadalı çizgi romancı Darren Merinuk’un fırçasından çıkan kapak grafiği, müzikleriyle gerçekten çok iyi eşleşmiş. Zira bu müzik bu çocukların gitarda Tolga, basta Merve, klavyede Mert, davulda Orkun yetişirken hayranlıkla ta kip ettikleri her şeyin replikası. Bir de kendi hayatlarından kattıkları hikâyelerle terazinin kefesinde dengelenmiş hali. Kısa geçmişlerine rağmen “Dialogues For Monkeys”, üretkenliklerini ve çalışkanlıklarını ispatlayan bir çalışma olarak göze çarparken, topluluğun genç solisti ise henüz aydınlatılamamış yeraltı tarihimizde, Spinners Zuhal ve Tampon Aslı’nın yanındaki yerini onlardan sonraki kuşağın temsilcisi olarak alıyor, Reptilians Aybike sıfatıyla. Kirli, çiğ ve gürültülü bir sound Rötbrains “Nekro Punk Terör” (Dead Generation Records) Gitar ve vokalde Ömer, basta Oğuz, davul ve vokalde Seçkin; bu üç bıçkın Kadıköy delikanlısı ellerindeki çalgıları eski İstanbul kabadayılarının pardösülerinin altına yerleştirerek sakladıkları saldırmalar gibi kullanıyor. Yedi yılı aşkın bir süredir faaliyette Rötbrains. İlk demoları “Discontent” kendi parçalarından oluşuyordu. Uzun süre sonra da 2016 yılında “Leş” adını taşıyan bir EP’yi internetten yaymışlardı. Şimdi çıkardıkları 11 parçalık “Nekro Punk Terör” adlı albüm ise, sadece kaset ve plak formatında. Trash ve death çizgili punkmetal olarak adlandırmak mümkün olsa da, son derece kirli, çiğ ve gürültülü bir soundu var Rötbrains’in. Şarkıların Türkçe olduğunu anlayabilmeniz için bile epey bir dikkat kesilmeniz icap ediyor. Este tik anlayışları da alışıldık biçimlerin ters yüz edilmiş hali; bunun en iyi örneği argo kelimelerden, yakası açılmadık laflardan ve galiz küfürlerden oluşan şarkı isimleri. Bu nedenle de ne moda eğilimler, ne mal mülk ne de şöhret umurlarında bile değil. Kendi göbeklerini kendileri kesiyorlar; tıpkı raconları gibi, ellerindeki müzik aleti görünümlü saldırmalarla. Meraklısına: albümün plak formatı sadece 10 inç olarak 100 adet basılmış ve elle numaralandırılmış. muratbeser@muratbeser.com C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle