18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 8 Şubat 2018 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Kabine değiştiremez haber 11 Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından “hükümetin yanında olmadıkları” gerekçesiyle isminin başındaki “Türk” ibaresinin kaldırılması talimatı verilen Türk Tabipleri Birliği (TTB) polemiklerin ve saflaşmaların tarafı olmadığını açıkladı. TTB Başkanı Raşit Tükel, Anayasa’nın 135’inci maddesi uyarınca kurulan kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu olduklarını vurgulayarak Bakanlar Kurulu kararıyla isim değişikliğinin söz konusu olamayacağını söyledi. TTB Merkez Konseyi’nin serbest bırakılan üyeleri, dün genel merkezde kendilerini hedef alan açıklamalara yanıt verdi. TTB Başkanı Raşit Tükel, “Savaşın bir halk sağlığı sorunu olduğu”nun vurgulandığı bildirilerinin arkasında durduklarını belirterek, TTB’nin polemiklerin ve saflaşmaların tarafı olmadığını, çarpıtma, karalama, hedef gösterme ve sataşmalara yanıt vermeyeceğini söyledi. Gözaltıyla ilgili doktorların düşüncelerini aktaran Tükel, “Hukuk dışı biçimde gözaltına alındık. 7 gün boyunca bize, ailelerimize, yakınlarımıza, dostlarımıza, arkadaşlarımıza eziyet edildi” dedi. Tükel, Sağlık Bakanlığı tarafından “hekimleri temsil etmedikleri” gerekçesiyle görevden alınmaları için dava açılmasına “Merkez Konseyi ve odalarımızın seçim usulü yasayla belirlenmiştir. TTB’de demokratik bir biçimde göreve gelinir” yanıtı verdi. Yaşamdan yanayız... Yaptıkları açıklamanın bütünüyle hekimlik değer ve ilkeleriyle uyuştuğunu bir kez daha vurgulayan Tükel, “Günümüzde savaşlar meydan muharebeleri olarak yapılmıyor. Kentlerde, yerleşim yerlerinde çocukların, kadınların, yaşlıların kısaca sivil insanların yaşadığı yerlerde yapılıyor. Her koşulda insanların yaşamından, sağlığından yana olan hekimler, bu etkileri nedeniyle her türlü silahlı gücün kullanıldığı durumları önlenebilir bir halk sağlığı sorunu olarak tanımlıyor ve barışın acilen tesisini istiyor” dedi. TTB Başkanı Raşit Tükel ve CHP’li vekiller, TTB’nin isminde Bakanlar Kurulu kararıyla değişiklik yapılamayacağını söyledi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın TTB’nin isminden ‘Türk’ ibaresinin çıkarılması için Bakanlar Kurulu’nun gerekli adımları atacağını söylemesini de değerlendiren Tükel, şu yanıtı verdi: “TTB ve diğer kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütlerinin isimlerinde yer alan ‘Türk’ ve ‘Türkiye’ sözcükleri, anayasa gereğince bu mesleklerin hizmet verdikleri alanda, tüm toplumu kapsayan, kamusal yarar taşıyan hizmetler nedeniyle verilmiştir. TTB’yi itibarsızlaştırmak üzere yapılan söylemler vicdanlı, uygar insanlar nezdinde üzüntü ve şaşkınlıkla izlenmektedir. TTB için değişen bir durum yoktur. TTB kurulduğu günden bu yana, savaşlara karşı çıkmış, barışı savunmuştur.” Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Tükel, Bakanlar Kurulu’nun ‘Türk’ ibaresini kaldırma yetkisi olup olmadığı ile ilgili soruya, “Sanırım orada yorumlama hatası oldu. Çünkü o dernekler için geçerli. Anayasaya dayalı olarak meslek birliğimiz için Bakanlar Kurulu kararı söz konusu değildir” yanıtını verdi. l ANKARA / Cumhuriyet CHP’DEN DESTEK ZİYARETİ CHP Genel Başkan Yardımcıları Çetin Osman Budak ve Veli Ağbaba, Grup Başkanvekili Özgür Özel ve milletvekilleri Şenal Sarıhan, Necati Yılmaz, Murat Emir, Ali Şeker, Hüseyin Çamak ve Gaye Usluer, TTB Genel Merkezi’ne destek ziyaretinde bulundu. Ağbaba, hükümetin, “tek vatan, tek bayrak, tek millet, devlet” söylemine bir de “tek tip insan” eklediğini söyledi. Hükümetin herkesi kendine benzetmek istediğini aktaran Ağbaba, “Yavru muhalefeti kendine benzetti. Şu anda bütün Türkiye’yi tek tipe sokarak tek insan yaratmaya çalışıyor. Barış gelmesinden bile rahatsız olan anlayışla karşı karşıyayız. Asla tek tipe girmeyeceğiz” dedi. Budak, muhalefet olanın kapısına kilit vurmaya çalışıldığını söyleyerek “AKP’nin Genel Başkanı bugün bu örgütlerin başındaki Türk ve Türkiye ile uğraşıyor. Bunlar dernek değil, bunlar kamu yararı sağlayan meslek birlikleri ve bunlar kanunla kurulmuş. Cumhurbaşkanı, AKP’nin Genel Başkanı bunu dahi bilmiyor, çevresindeki insanlar da onu yanıltıyorlar” dedi. CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel de MHP’yi eleştirdi. 12 Eylül darbesinde TTB’nin idamlara karşı çıktığını anımsatan Özel, bu karşı duruş sayesinde içlerinde ülkücülerin de bulunduğu birçok mahkumun asılmaktan kurtulduğunu ifade etti. KESKİN, DİREN’LE GÖRÜŞTÜ ‘Psikolojisi iyi değil’ SEYHAN AVŞAR Trans mahpus Diren Coşkun tutuklu bulunduğu Tekirdağ 2 No’lu cezaevinde tedavi hakkı ve tecrit koşullarının kaldırılması talebiyle başlattığı ölüm orucunda 15 günü geride bıraktı. İnsan Hakları Derneği Eş Genel Başkanı avukat Eren Keskin dün Coşkun’u cezaevinde ziyaret etti. Coşkun’un kilo kaybının çok fazla olduğunu söyleyen Keskin, “Psikolojisi iyi değildi. Umudunu yitirmiş gördüğüm kadarıyla. Kendisine, ‘yasal süreci takip edelim’ dedim. Ölüm orucunu bırakması konusunda ikna etmeye çalıştım ama ikna olmadı” dedi. Avukat Keskin, Coşkun’un tecrit koşullarından rahatsız olduğunu söyledi. Cezaevinde Coşkun’un iki kişilik bir yalnızlık yaşadığını hatırlatan Keskin, “Kimse ile bir iletişimleri yok. Diren, makyaj malzemelerinin verilmediğini, aramalarda erkek memur tarafından arandığını ve göğüslerine dokunulmasının kendisini rahatsız ettiğini belirtti. Çoşkun’un en temel isteği ise ameliyat olmak ama bu konuda cezaevi yönetimine güvenmiyor” diye konuştu. Coşkun’un önceki gün cezaevi yönetimi tarafından İstanbul Tıp Fakültesi’ne sevk edildiğini aktaran Keskin, “Çok saçma ama ameliyat talebiyle hastaneye sevk edilmiş. Doğal olarak doktor, ‘heyet raporu olmadan ameliyat edemeyiz’ demiş. Diren, kendisinin taleplerinin yerine getirilmesini istiyor. Kamuoyundan da destek bekliyor” dedi. Arat’da katıldı LGBTİ aktivisti ve Coşkun’un arkadaşı Kıvılcım Arat da arkadaşının sesinin duyulması ve tedavi talebinin karşılanması için önceki gün ölüm orucuna başladığını duyurdu. Arat sosyal medya üzerinden yaptığı yazılı açıklamada şu ifadelere yer verdi: “Onca emeğe rağmen Diren’in tedavi hakkına erişim talebini gündeme getiremedik. Trans kimliği eyleminin önüne geçti ve görünmez kıldı. Diren’in sesine soluk olmak ve tedavi talebini duyurabilmek adına ölüm orucuna başlamış bulunmaktayım. Bu utanca ortak olmamak, Diren gibi binlerce mahpus transın sesine soluk olabilmek ve yine Diren’in yaşamla kurduğu bağı güçlendirmek adına, Diren’in talepleri karşılanana kadar ölüm orucuna devam edeceğimi beyan ederim.” TANER KILIÇ İÇİN ALMANYA’DA EYLEM Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Taner Kılıç için Türkiye’nin Berlin Büyükelçiliği önünde eylem yapıldı. Elçilik önünde toplanan Af Örgütü üyeleri, yüzlerine Taner Kılıç maskeleri takarak, Kılıç’ın serbest bırakılmasını istedi. ABD: OHAL’i kaldırın ABD, Af Örgütü Türkiye Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Taner Kılıç’ın yeniden gözaltına alınmasını eleştirerek OHAL’e son verilmesi çağrısı yaptı. Amerika’nın Sesi’nin haberine göre dün basına açıklamalarda bulunan ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Heather Nauert, Türk hükümetini, ‘uzayan OHAL’i sona erdirmeye, OHAL yetkililerince keyfi gözaltına alınanları serbest bırakmaya ve Türkiye’nin kendi iç ve uluslararası yükümlülükleriyle uyumlu olarak hukukun üstünlüğünü koruma altına almaya’ çağırdıklarını söyledi. Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Taner Kılıç’ın yeniden tutuklanmasından ‘derin rahatsızlık’ duyduklarını aktaran sözcü, diğer tutuklu insan hakları savunucuları, gazeteciler, sivil toplum liderleri ve muhalif politikacıların durumunu yakından takip ettiklerini söyledi. Nauert’e, ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’ın gelecek hafta Türkiye’ye gitmeyi planladığı şeklindeki haberler ve gitmesi halinde bu endişeleri dile getirip getirmeyeceği de soruldu. Bakanın yakın dönemde herhangi bir seyahatine ilişkin bir plan henüz açıklamadıklarını ifade eden Nauert, ancak Türkiye’ye gitmesi halinde Tillerson’ın bu endişeleri de her zaman olduğu gibi gündeme getireceğini belirtti. l Haber Merkezi Önderoğlu’na Roosevelt ödülü Hollanda merkezli Roosevelt Vakfı, 2018 İfade Özgürlüğü Ödülü’nü, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye temsilcisi, gazeteci Erol Önderoğlu’na verdi. Ödülün mayıs ayında düzenlenecek bir törenle Önderoğlu’na verileceği duyuruldu. Önderoğlu, “Ödüle değer gör dükleri için Roosevelt Vakfı’na müteşekkirim! Ödülün, Türkiye’de, çoğulcu toplum ve basın özgürlüğüne özlem duyanların mücadelesinin ve maruz kaldıklarının daha iyi görülmesine hizmet etmesini dilerim. İç ısıtan kutlama mesajlarınız için çok teşekkürler!” dedi. l Haber Merkezi Adalet Nöbeti 45. kez tutuluyor Gazetemizin yayın politikasının hedef alındığı dava kapsamında asılsız ve akıl dışı iddialarla tutuklu bulunan avukatımız ve İcra Kurulu Başkanımız Akın Atalay, gazetemiz genel yayın yönetmeni Murat Sabuncu, muhabirimiz Ahmet Şık ve tüm haksız tutuklamalara karşı çıkmak için avukatların düzenlediği Adalet Nöbeti bugün 45. kez Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde tutuluyor. Adliye binasında saat 11.30’de başlayacak nöbetin ardından saat 12.15’te Adliyenin C kapısı önünde Avukat Berra Besler ve CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal birer basın açıklaması yapacak. Nöbet için yapılan çağrıda, "Aynı inanç, azim, sabır ve kararlılıkla adalet arıyor, umuda olan inancımızı yükseltiyoruz" denildi. l İSTANBUL / Cumhuriyet O resim ve siyasetin tablosu Siyasette ‘iş yapan’ iki olgu vardır: Birincisi mağduriyet, ikincisi güç. Mağduriyetin her zaman bir karşılığı vardır. Söz ettiğim, zayıflık ya da beceriksizlik değil tabii. Söz ettiğim, sevdiğiniz birinin büyük bir haksızlığa uğradığı hissi. Vicdanları kanatan durumlar. Kendini o liderle özdeşleştiren seçmen, sessiz sedasız da olsa sandıkta buna yanıt verir. Ama ‘iktidar’ yansımasının daha da çok alıcısı vardır. “Bakın ben güçlüyüm. Ben iktidarım. Asla aksini düşünmeyin” demek de etkili bir siyasi iletişim yöntemidir. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın son yurtdışı temaslarının büyük ölçüde bu amaca yönelik bir siyasi iletişim stratejisi çerçevesinde gerçekleştiğini düşünüyorum. Son haftalarda Erdoğan Sudan’a gitti, Fransa’da Emmanuel Macron tarafından Elysee Sarayı’nda ağırlandı ve Papa’yı Vatikan’da ziyaret etti. Bu geziler, bu ülkelerle ikili ilişkiler açısından belli bir anlam taşıyabilir ancak asıl önemi, iktidar partisinin iç kamuoyuna vermek istediği mesaj. Erdoğan, Papa’yla 50 dakikalık sembolik bir görüşmede Kudüs sorununu çözemeyeceğini biliyor. Ancak Papa’yla karşı karşıya ve eşit statüde göründüğü o fotoğraf, Adalet ve Kalkınma Partisi için altın değerinde. Önümüzdeki seçim sürecinde parti sohbet toplantılarında “Bakın bütün dünya Erdoğan’ı kabul etti”, “Bakın Hıristiyan lideri karşısında Müslümanların lideri oturuyor”, “Kimse dünyayı böyle dize getirmedi” gibisinden cümleler kurulacağını şimdiden tahmin etmek zor değil. Gerçekte Türkiye, içeride ve dışarıda son derece kırılgan bir dönemden geçiyor. Kudüs meselesinde hiçbir yaptırım şansı yok; Afrin konusunda her gün muhataplarından uyarılar alıyor. Rusya, Soçi zirvesinde Ankara’nın terör listesindeki birini göstere göstere davet ediyor ve Ankara mırın kırın etmek dışında çok sesini çıkaramıyor. Erdoğan’ın dünya medyasındaki imajı iyi değil. Ekonomi derseniz, DervişBabacan dönemi mali disiplin politikasından son dönemde hızla uzaklaşılması sonucunda önümüzdeki yıl itibarıyla başlayacak ciddi sıkıntılar, herkesin malumu. Çocukluk dönemlerinden hatırladığımız yüksek enflasyon, yüksek faiz sarmalına girmemize ramak kaldı. İyi de, ‘bir kısım seçmenin’ bütün bunlardan haberi yok. Dünyayı ve Türkiye’yi, anaakım medya üzerinden takip ediyorlar ve orada sadece “Büyük Türkiye” şarkısı var. Baştaki tezime döneyim. Siyasette mağduriyetin belli bir alıcısı varsa, güç projeksiyonunun çok daha geniş bir kesimi etkileme kapasitesi var. Özellikle de bireylerin kendilerini devlet nezdinde güçsüz hissettikleri ülkelerde. Erdoğan’ın Macron ve Papa’yla resimleri, seçmen nezdinde “değişmez”, “daimi” ve “kudretli” olduğu tezini işlemek için kullanılacaktır. Muhalefette de yılgınlık yaratmak için... Buna karşı muhalefet eden insanların, öncelikle toplumda oluşan bu algıyı değiştirebilecek ölçüde ‘güç’ ve ‘kudret’ yaymaları gerekiyor. 70’li ve 80’li yıllarda Süleyman Demirel’in kürsüde “boğa gibi” olduğunu anlatır gazeteci büyüklerimiz. Söz ettiğim, bu tarz bir meydan okuma ve değişimin mümkün olduğu hissini yaratabilme... Ancak doğruya doğru, muhalefette bunu yapabilen bir lider ya da lider namzedi yok. Şikâyet edenler var, haksızlıklardan yakınanlar var, hatta sevdiğimiz ve son derece demokrat isimler var. Ancak “Ben Erdoğan’ı devireceğim” diye bir iddia koyan (ve bu konuda inandırıcılığı olan) kimse yok. Erdoğan siyaset iletişim dilini ‘güç’ üzerinden kuruyor ve karşısında rakibi olmadığı tezini işliyor. Muhalefet ise, kendisine verilen görevi Türkiye’yi yönetmek değil, sadece Erdoğan’ı şikâyet etmek olarak tanımlıyor. Burada yanlış bir hesap var. Alevi temsilcisine gözaltı ve sınır dışı Avusturya Alevi Birlikleri Federasyonu Genel Sekreteri Selçuk Duman önceki gün Türkiye’ye giriş yaparken gözaltına alındı. Duman’ın Türkiye’ye giriş sırasında siyasi faaliyetlerinin ‘sakıncalı’ görülerek sınır dışı edildiği ve ikamet ettiği İngiltere’ye geri gönderildiği belirtildi. Duman, önceki gün sabah saatlerinde Türkiye’ye giriş yaparken gözaltına alındı. İstanbul’da uçaktan iner inmez gözaltına alınan Duman’ın avukatlarıyla bile görüştürülmediği belirtildi. Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu Genel Başkanı Hüseyin Mat, Duman’ın gözaltına alınmasına tepki göstererek, “Hiçbir baskı bizi yapılan haksızlıklar karşısında susturamaz” ifadelerini kullandı. l İSTANBUL / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle