14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 6 Şubat 2018 EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: İLKNUR FİLİZ 8 TTB’li serbest haber 11 Afrin harekâtının başlamasının ardından barış çağrısıyla bildiri yayımlayan TTB Merkez Konseyi Başkanı Tükel’in de aralarında bulunduğu 8 doktor 6 gün sonra özgür Barış çağrısı yapmalarıyla birlikte başlatılan soruşturma kapsamında gözaltına alınan ve emniyetteki işlemleri tamamlanan Türk Tabipleri Birliği (TTB) üyesi 8 doktor, adli kontrol kararıyla serbest bırakıldı. TTB Merkez Konseyi Başkanı Raşit Tükel, ifadesinde “Hekimlik ve insanlık değerleri doğrultusunda insan yaşamını tehdit eden her türlü unsura yönelik endişelerimizi belirttik” dedi. Afrin’de yürütülen ‘Zeytin Dalı’ harekâtına yönelik “Savaş bir halk sağlığı sorunudur” diyerek barış çağrısı yapan TTB Merkez Konseyi üyesi 11 doktor “terör örgütü propagandası yapmak”, “Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme” suçundan gözaltına alınmıştı. 3 doktor geçen hafta ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakılırken, emniyet işlemleri tamamlanan TTB Başkanı Raşit Tükel’in de aralarında bulunduğu 8 doktor da dün adliyeye sevk edildi. Doktorlara sorgularında “Savaş halk sağlığı sorunudur derken neyi kastettiniz”, “PKK/PYD ile irtibatınız var mı”, “Afrin’de konuşlanıp Kilis ve Hatay halkına attıkları roketlerle tehdit oluşturan PKK/PYD unsurlarına yönelik TSK’nin meşru müdafaa hakkı kapsamında gerçekleştirdiği operasyonlara karşı mısınız”, “Daha önce PKK/PYD’nin ülkemizi bölme amacıyla gerçekleştirdikleri şiddet ve tehdit içeren eylemleri konusunda kınama bildiriminde bulundunuz mu”, “Açıklamalarınız PYD/PKK unsurlarının eylemlerine, tehditlerine karşı harekete geçilmemesi, operasyon yapılmaması isteği içeriyor mu” soruları ile karşılaştı. TTB Başkanı Raşit Tükel ifadesinde savaşın ölümlere, yıkımlara, suların zehirlenmesine, göçe yol açtığına dikkat çekerek, “Bu yüzden tam bir halk sağlığı sorunudur. Hekimlik ve insanlık değerleri doğrultusunda insan ya Serbest bırakılmalarının ardından aileleri, avukatları, milletvekilleri, sendika, meslek ve sivil toplum örgütü temsilcileri ve hekimlerle TTB binasına gelen yöneticiler, çiçekler ve alkışlarla karşılandı. şamını tehdit eden her türlü unsura yönelik endişelerimizi belirttik. Açıklamadaki dikkat çekilen husus bütün çatışma ve savaş hallerine ilişkindir. Ayrıca ülkemizde bulunan Suriyelilerle ilgili savaş, göç gibi durumların olumsuz etkileri üzerine çalıştayımız oldu ve bu sorunun çözümlerine ilişkin sonuç bildirgesi hazırladık ve yayımladık. Açıklamalarımız politik olgulardan bağımsız olarak sağlık açısından değerlendirilmelidir” dedi. ‘Çatışmayı desteklemeyiz’ Tükel, yaptıkları açıklamanın PKK’nin çağrısı üzerine yapılan bir açıklama olmadığını da ifade ederek, “TTB’nin tek bir görüşü vardır ve görüşümüz barış ve sağlık doğrultusundadır. Savaş ve çatışma durumunu desteklemiyoruz ve bundan sonraki açıklamalarımızda da desteklemeyiz. Biz birlik olarak insan sağlığının ve yaşamının, verilen sağlık hizmetinin ne derecede etkilendiğine bakı yoruz. Biz birlik olarak politik değerlendirme yapmıyoruz. Sadece çatışma ve savaş ortamının meydana getirdiği sağlık alanına ve sağlık hizmetlerine etkilerine bakıyoruz. Açıklamamızda ne sokağa çıkma ne de şiddet çağrısı vardır genel olarak çatışma ve savaş ortamına karşıyız” diye konuştu. “PKK/PYD’nin şiddet ve tehdit içeren eylemleri konusunda kınama bildiriminde bulundunuz mu” sorusuna Tükel, “Bulunduk. Diyarbakır’da PKK terör örgütü tarafından öldürülen Abdullah Biroğlu’nun ailesini ziyaret eden temsilci arkadaşlarımız olmuştur. Ayrıca, örneğin Beşiktaş’taki patlamada yaralanan polislerimizi Şişli Eftal Hastanesi’nde bizzat ziyaret ettim ve şehit olan polislerimizin yakınlarına, kaybettiğimiz vatandaşlarımızın yakınlarına taziye dileklerinde bulunduk ve bununla ilgili haberi de sitemize koyduk” değerlendirmesinde bulundu. Hâkimlik de 8 doktorun “her ayın 15’nde karakola gide KCahyogmılısykımy: ABD’li dilbilimci Noam Chomsky, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konsey üyelerinin gözaltına alınmasına tepki gösterdi. Mahkemenin adli kontrol şartıyla serbest bırakma kararı öncesinde TTB, Chomsky’nin mesajını Twitter hesabından paylaştı. Chomsky, “Söz konusu şoke edici gelişmeleri büyük bir kaygı içinde izliyorum. Türkiye’nin askeri eylemlerini ve onların yol açtığı acı verici sonuçları protesto eden Türk Tabipleri Birliği’ni ve diğerlerini korumak için her türlü önlem alınmalı, bu eylemlerin sonlanmasını sağlamaya yönelik tüm çabaları desteklenmelidir” dedi. l İSTANBUL/Cumhuriyet rek imza vermeleri” adli kontrol kararıyla serbest bıraktı. Alkışlarla karşılandılar Serbest bırakılan TTB Merkez Konseyi üyesi doktorlar, adliyeden alkışlarla çıktılar. Adliye çıkışında kendilerine destek veren tüm hekimlere ve kurumlara teşekkür eden Tükel, “Biz hekimlik değerlerini savunuyoruz. Bunu her koşulda, her ortamda savunuyoruz. Hekimlik değerleri barıştan yanadır. Daha önce söylediğimizi şimdi de söyledik. Bundan sonra da söyleyeceğiz. Her koşulda barıştan yana olmayı sürdüreceğiz” diye konuştu. Öte yandan dün Diyarbakır’da KESK, DİSK, TMMOB bileşenleri bir basın açıklaması düzenleyerek TTB’nin bildirisine desteklerini açıkladı. Maden Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubesi 2. Başkanı Doğan Hatun, “Bizler TTB’nin ‘Savaş bir halk sağlığı sorunudur’ bildirisine imzamızı atıyoruz”dedi. Adliye önünde basın açıklaması Timur, Artvin Baro Başkanı Ali Uğur Çağal, Bursa Baro nışma Partisi Başkanlar Kurulu Üyesi Alper Taş, Halkev Basın açıklamasına HDP Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, İstanbul Baro Başkanı Mehmet Durakoğlu, Diyarbakır Karar yok baskın varBaroBaşkanıAhmetÖzmen,VanBaroBaşkanıMurat su Başkanı Gürkan Altun, Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şube Başkanı Gökmen Yeşil, Özgürlükçü Hukukçular Platformu üyesi avukatlar, Özgürlük ve Daya leri Genel Başkanı Oya Ersoy, Halkevci avukatlar, yazarımız Kadri Gürsel, Kitap Eki Yayın Yönetmenimiz Turhan Günay ve çizerimiz Musa Kart da katıldı. Adalet Nöbeti’nde TTB bildirisini okuduğu gerekçesiyle evine baskın yapılan avukat Kemal Aytaç hakkında gözaltı kararı olmadığı ortaya çıktı. Aytaç, savcıya ifade verdi Adalet Nöbeti’nde TTB’nin bildirisini okuduğu gerekçesiyle hakkında gözaltı kararı verilen avukat Kemal Aytaç, savcılık ifadesinin ardından serbest bırakıldı. Gazetemizin yayın politikasının suçlama konusu yapıldığı dava kapsamında tutuklu bulunan İcra Kurulu Başkanımız avukat Akın Atalay nezdinde, haksız tutuklamalara tepki amacıyla her hafta avukatlar tarafından Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde tutulan Adalet Nöbeti’nin geçtiğimiz haftaki 44. buluşmasında avukat Kemal Aytaç, Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından hedefe konan açıklamasını okumuş, nöbetin katılımcıları da tekrar etmişti. Aynı gün gece saat 01.30 sıralarında da Güvenlik Şube Müdürlüğü polisleri Aytaç’ın evine gelerek hakkında gözaltı kararı olduğunu söylemişti. Adalet Nöbeti’ndeki konuşma nedeniyle başlatılan soruşturma kapsamında Aytaç hakkında evde olmadığı için hakkında herhangi avukatlar bu baskılardan korkmaz Diyarbakır Baro Başkanı Ahmet Özmen, baro olarak adalet talebinin olduğu her yerde var olmaya devam edeceklerini belirterek, “Mazlumun, ezilenin yanında, onlarla birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz” dedi. Özmen, avukatlık mesleği üzerinden yürütülen mesleki faaliyetler nedeniyle ciddi bir baskı olduğuna dikkat çekerek, şunları söyledi: “Meslektaşlarımız tutuklu. Yüzlerce binlerce meslektaşımız hakkında soruşturmalar, davalar var. Ancak avukatlar bu davalara, soruşturmalara, baskılara rağmen hiçbir zaman demokrasi, adalet ve barış mücadelesinden vazgeçmediler. Bundan sonra da bu mücadeleyi büyüterek yürütmeye devam edecektir. Türkiye’deki tüm meslektaşlarıma bu dayanışmayı ortaklaştırarak, büyüterek hep birlikte demokratik bir ülke inşa etmek için mücadele etmeye çağırıyoruz.” Artvin Baro Başkanı Ali Uğur Çağal da, Aytaç’ın evinin gece yarısı basıldığını anımsatarak, “Kemal arkadaşımızın bu baskılardan korkmayacağını bildikleri için bu kararı çıkardılar. Avukatlar ve Türk milleti bu baskılardan korkmayacaktır” dedi. Van Baro Başkanı Murat Timur ise “Meslektaşlarımıza dönük ciddi saldırılar başladı. Bu Adalet Nöbeti dayanışma açısından çok önemli ve kıymetlidir. Sistemin, iktidarın korktuğu şeyde buydu tam olarak. Bizlerin üzerine düşen bu dayanışmayı daha da büyütmektir” diye konuştu. bir işlem yapılmamıştı. Aytaç, bu gelişmelerin ardın dan dün savcılığa ifade vermek için Çağlayan’a geldi. Aytaç’ı adliyenin girişinde çok sayıda avukat karşıladı. İfade işlemi öncesinde Aytaç ve İstanbul Baro Başkanı Mehmet Durakoğlu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Hasan Yılmaz ile görüştü. Görüşmede Aytaç hakkında herhangi bir yakalama kararı olmadığı, dosyanın emniyetten gelmesinin ardın dan soruşturma savcısına ifade vereceği bildirildi. Bunun üzerine adliye önünde bir basın açıklaması düzenlendi. Açıklamada konuşan Aytaç, şunları söyledi: “45. hafta Adalet Nöbeti’nde olamayacağım gibi bir his yaşadım çünkü 78 polis memuru gece 01.30’da gözaltı için kapıma dayanıyor. 45 paragraftan oluşan gayet insani ve evrensel, herkesin kabul edebileceği cümlelerden oluşan TTB’nin bildirisini burada okuduk, onların gözaltına alınmasını protesto etmek için. Bugün emniyetten aradılar. Hakkımda gözaltı ve yakalama kararı olmadığını söylediler. Başsavcılıkta bir soruşturma olduğunu ve ifademin alınacağı söylendi. Hakikaten bir dikta, baskı dönemi yaşıyoruz. Sorgusuz sualsiz herhangi bir şey bahane edilerek insanlar gözaltına alınıyor, evleri basılıyor. Umarım hukukun, demokrasinin, insan hakları nın, vicdanın daha öne çıktığı bir sürece doğru evriliriz. Bu yaklaşımlar ve bu tavırlar Adalet Nöbetimizi, adalet ve hak arayışımızı, onurlu duruşumuzu geriletecek değil. Tam tersine bizi bileyecek ve bu konuda perçinleyecektir. Kargadan korkan darı ekmez. Biz kargadan korkmuyoruz.” Nöbet çok kıymetli Aytaç’ın ardından söz alan avukat İlke Çandırbay da şöyle konuştu: “Her gün adliyede olan, gündüzleri ofisinde olan bir avukatın gece evi basılmak suretiyle gözaltına alınarak ifadeye götürülmek istenmesi öncelikle soruşturmanın kendisinin cezalandırılmaya dönüştürülmek istenmesidir. Maalesef bugünlerde hem soruşturma süreci hem yargılama süreci başlı başına cezalandırmaya dönmüş durumda.” Aytaç, öğleden sonra Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu savcılarından Özgür Metin’e ifade verdi. Aytaç ifadenin ardından serbest bırakıldı. l İSTANBUL/Cumhuriyet Kalıcı OHAL devleti Geriye dönüp bakıldığında, neden 2007 seçimleri sonrası, yeni bir anayasa projesi hazırlaması için görevlendirilen Ergun Özbudun ve ekibinin yaptığı hazırlıkların Tayyip Erdoğan tarafından rafa kaldırılmasının gerekçesi daha iyi anlaşılıyor. Hazırlanan projenin kamuya sunulmasına bile izin verilmemiş, konu kapattırılmıştı. O proje, bugün Erdoğan yönetiminin başarısız darbe girişimini bir fırsata dönüştürerek yürüttüğü devleti yeniden yapılandırma hamlelerinin tam tersi yönde bir değişim öngörüyordu. Anlaşılan o ki, bugün darbe girişimini bir fırsata çevirenlerin aklında, o zamanlarda da son derece merkeziyetçi, otokratik bir rejim modeli dolaşıyordu. Ocak ayında yayımlanan Olağanlaşan OHAL: KHK’lerin Yasal Mevzuat Üzerindeki Etkileri başlıklı rapor bu modele doğru ilerleyişe çiğ bir ışık tutuyor. Darbe sonrasında yayımlanan otuz OHAL KHK’sinin mevzuatta yarattığı değişiklikleri detaylı biçimde inceleyen çalışmayı İsmet Akça, Süreyya Aygül, Hülya Dinçer, Erhan Keleşoğlu ve Barış Alp Özden hazırlamış. Eylül 2017’de İnsan Hakları Ortak Platformu’nun yayımladığı OHAL Durum Raporu, OHAL gerekçesiyle sistemli biçimde işlenen son derece vahim insan hakları ihlallerini derlemişti. Bu yeni rapor, gene OHAL gerekçesiyle ama çoğu OHAL’in ilan edilme nedeniyle hiçbir alakasının olmadığı konularda yapılan kapsamlı kalıcı değişiklikleri gözler önüne seriyor. Bu iki rapor, Türkiye’de AKP iktidarı altında, dincimilliyetçi ittifakın, gücün bir kişide toplandığı otokratik devleti ve buna denk düşen sınırlandırılmış temel hak ve hürriyetler rejimini bir buçuk yıldır nasıl yerleştirdiğini gösteriyor. 104 sayfalık raporun yarısının savunma alanında yapılan mevzuat değişikliklerine ayrılmış olması, OHAL KHK’leri ile yürütülen idari yapı değişikliğinin odak noktasını ele veriyor. Özetle, Türk Silahlı Kuvvetleri hiyerarşisi ve özellikle Genelkurmay Başkanlığı’ndan bir dizi yetkinin alınıp bunların Milli Savunma Bakanı, Başbakan veya Cumhurbaşkanı’na devredilmesi değişimin ana gövdesini oluşturuyor. 2017 referandumu, 2019 sonundan itibaren cumhurbaşkanı ve başbakanın tek bir kişide birleşmesini ve bakanların başkan sekreteri konumuna geçmelerini yürürlüğe koydu. Dolayısıyla yapılan değişim sadece ordunun sivil yönetime daha fazla tabi olmasını amaçlamıyor. Seçilmiş otokrata kendi ordusunu kurma imkânı veriyor. Bunu MİT’in ve Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nın şimdiden Cumhurbaşkanı’na bağlanması tamamlıyor. Raporda yargı ile ilgili mevzuat değişikliklerinin incelendiği bölüm, değişimin ikinci büyük blokuna işaret ediyor. Burada da bir kısmı OHAL’le sınırlı ama büyük bölümü kalıcı önlemler var. Kalıcı önlemlerin hepsinin, yargının da yürütmeye daha fazla bağlı olması yönünde yapılması elbette bir rastlantı değil. Otokrasinin önemli bir özelliği, yürütmeyi göstermelik yaparken, yargıyı da bütünüyle güç sahibinin güdümüne bırakmasıdır. Ekonomi ile ilgili KHK önlemlerinde de iki ana eğilim öne çıkıyor. Birincisi, yakın tarihimizde önemli bir yer işgal eden müsaderenin, bir kez daha yasallaşması. Diğeri, ekonomide yürütme erkinin ahbapçavuş ekonomisini daha rahat idare etmesini sağlayan değişiklikler. Bunları sosyal güvenlik, kamu personel rejimi, eğitim alanlarında getirilen, hemen hiçbirinin OHAL gerekçesiyle uzaktan yakından bir ilişkisi olmayan, kalıcı değişiklikler tamamlıyor. Geçen haftadan beri, anayasayı açıkça ihlal ederek, Meclis onayına sunulmayan KHK’ler yasalaşıyor. Anayasa yargısının önü açılıyor. Ama AYM’nin de, otokratın kaş kaldırdığı konuda hükmünün kalmadığının tescillendiği ortamda, bunlara karşı hukuk yoluyla mücadele etme imkânı giderek kalmıyor. Bunun bir adım ötesi, halen büyük ölçüde kısıtlanmış olan siyasal mücadele imkânlarının da bütünüyle ortadan kalkmasıdır. Darbe girişimini hazırlayan ve hayata geçirenlerin, geçmişte birçok kez yaptıkları gibi, AKP liderine son derece değerli bir fırsat sunduklarından hiç şüphe yok. Polisten ‘yüz kızartıcı suç değil’ savunması Hakkâri’de zırhlı araçtan açılan ateş sonucu 4 kişinin ölümü nedeniyle, 15 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanan polis memuru İ.M. tutuklu kaldığı dönemde İstanbul Valiliği İl Polis Disiplin Kurulu Başkanlığı’na 6 sayfalık yazılı savunma gönderdiği ortaya çıktı. Mezopotamya Ajansı’nın haberine göre sanık polis İ.M., tutuklu yargılandığı dönemde bulunduğu Erzincan T Tipi Kapalı Cezaevi’nden gönderdiği savunmada üzerine atılı suçun “Taksirli suçlar” kapsamında olduğunu ve halen yargılamanın devam ettiğini belirterek şunları yazdı: “Kaldı ki yapılan adli yargılama ve idari soruşturmada üzerime atılı bulunan suç memuriyetin şerefini ve onurunu zedeleyecek suçlardan olmayıp yüz kızartıcı bir suç değildir. Bu sebeple hakkımda yürütülen adli soruşturma akabinde başlatılan idari soruşturmanın hakkımda herhangi bir karar verilmemesini, adli soruşturmadan ve kovuşturmadan çıkacak sonuca göre hakkımda bir karar verilmesini istiyorum.” C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle